@yazarpapatya01
|
Merhabalar canlarımm. Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayın lütfeeen. İyi okumalar... Yazardan: " Bitmiyor ki anasını satayım. Derdimiz bitmiyor. Ne demek Urfa? Koskoca ülkemde verecek başka şehir bulamadınız mı yani?" Diyip bir bluzunu daha valizin içine fırlattı Tomris. Yaklaşık iki saattir ev topluyorlardı ve bu süreçte söylenmeden tek saniye durmamıştı. Ömer tayin olayını söyledikten sonra, ilk başta ne yapacağını bilememişti. Ama sonradan ' her şey vatan için ' demişti ve kabul etmişti. Ama kabul etmesi hiç bir şey değiştirmemiş sürekli söylenip durmuştu. Zaten ekip arkadaşları ile vedalaşırken de çok zorlanmıştı. Üstünde bir de onun siniri vardı. Ekibini seviyordu. Ama ekibinin onunla birlikte gelme ihtimali yoktu. Belki üstlere söylese kabul edilirdi ama aralarında evli ve çocuklu olan, ailesi ile yaşayanlar vardı. Bir de onları bu taşınma işi ile yormak istememişti. " Yavrum bir salona gelebilir misin?" " Geliyorum aşkım." Tomris salona geldiğin de, Ömer'in elinde gördüğü resim ile kasıldı. Ömer, Tomrisin resme dalgınlıkla baktığını fark ettiğin de ne yapacağını bilemedi. Böyle bir fotoğraf olduğundan haberi yoktu. Gerçi fotoğrafta eskiye benzemiyordu. " Konuşalım mı Tomrisim?" " Olur Ömerim." Tomris tek kişilik koltuğa kendini yığılır gibi bıraktı. Ömer, Tomrisin karşısına çöküp ellerini destek amaçlı tuttu. Tomris bir süre içinde söyleyeceklerini tarttı. Bu süreçte Ömer bir an olsun elini bırakmadı. Tomris diyeceklerini toplayınca konuşmaya başladı. " Aradan 10 yıl geçti. Özlemiştim onları. Her ne olursa olsun benim biyolojik ailemdiler. O kadar laf ve sözün ardından karşılarına çıkmak istemedim. Ben de bir arkadaşımdan gizlice bir fotoğraf çekmesini istedim." Acı bir şekilde gülümsedi Tomris. " O kızın bana onca şey yapmasına rağmen, hâlâ o evde tutup konuşup gülüşüyorlardı. Babam... Bir tek babam o kızdan uzak duruyordu. Tamam 18 yaşındayken evden gönderseler başına bir iş gelebilirdi. Ama en azından şimdi elinde işi, gücü, parası varken hâlâ o evde duruyor. Babam bahsetmişti bir kaç kez. Göndermek istediğini ama gitmediğini. Diğerleri ise bu duruma sessiz kalıyorlarmış. Ne gönder diyorlarmış ne de gönderme. Bir tek Oğuz'un eşi Beyza, babama destek çıkmış. Ama onun elinden de bir şey gelmemiş." Bir kez daha acı barındıran bir gülümseme bahşetti Tomris. " Elin kızı, beni ailemden çok savunmuş. Kendi öz ailem benden utanırken, yabancı bir kız benim yaşadıklarımı dinleyip beni savunmuş." Tomris sustuğun da, Ömer hızla doğrulup Tomrisi kucağına alıp bu sefer koltuğa kendisi oturdu. Kucağında ki Tomris ile. Bir süre hiç bir şey söylemeden sıkıca birbirlerine sarıldılar. Bu sürede Tomrisin gözünden akmaya başlayan yaşlar bir an olsun durmadı. Git gide büyüyerek hıçkırarak ağlamaya başladı. " Be-ben sa-sadece bi-raz sevil-mek iste-dim. Fazlası değildi ye-min ederim." Ömer, Tomrisin dediği ile kasıldı. Gözlerinden yaş akmasına engel olamadı. O da sevilmek istemişti zamanında. Ailesi şehit olduğun da henüz üç yaşındaydı ve o aile sevgisi görmüştü belki de ama hatırlamıyordu. Onlar bu hayata 2-0 geriden başlamış çocuklardı. Onlara hiç başka bir hayat için şans verilmemişti ki. Verilse onlar da aile sıcaklığının olduğu bir hayat isterlerdi. Annelerinin, sürekli kıyafetleri dağıttığı için kızmalarını isterlerdi. Yetimhane çalışanlarının, onlara söve söve oraları toplattırmalarını değil. ' Anasız babasız olmanız yetmezmiş gibi bir de sizin pisliklerinizle uğraşıyoruz.' Ya da babalarına yalakalık yaparak, ondan para almak isterlerdi. Yetimhane müdürününün üç kuruş paralarına çökmesini istemezlerdi. ' Kimsesizseniz sesinizi kesmeyi bileceksiniz. Size o kadar hizmet ediyoruz. O yüzden bu parada hakkınız yok sizin.' Ömer kulaklarında çınlamaya başlayan sözlerle daha fazla göz yaşı dökmeye başladı. Aynı cümlelerin bir değişik versiyonu da Tomrisin kulaklarında çınlıyordu. İki biribirinden çok farklı beden, aynı acı... Ömer, Tomrisin kulağına yaklaşarak biri duyacak gibi fısıldayarak konuştu. " Bizim hiç bir zaman suçumuz olmadı Tomrisim. Biz sadece sevilmek istedik. Daha fazlası değil. Biz ne benciliz ne de nankör. Sevilmek herkesin hakkıdır. Ve biz o sevgiyi sonuna kadar hak ediyoruz." Tomris burnunu çekip başını kaldırdı yaslandığı göğüsten. Kızarmış, gözleri ve burnunun ucu ile Ömere bakarak konuştu. " Hak ediyoruz değil mi?" " En çok biz... En çok da biz hak ediyoruz." Tomris sıkıca sarıldı Ömer'e. " Seni çok seviyorum binbaşım." " Seni çok seviyorum başkomiserim." **************************************************** " Yavrum ben sana bir şey diyeceğim." " Söyle canım." Nerdeyse tüm eşyaları toplamış, ardından dışarıdan söyledikleri yemeği de yemişler, salon da sarmaş dolaş oturuyorlardı. " Albay bizim için oradan bir lojman ayarlayabileceğini söylemişti." " Evet hayatım biz de ona göre eşyaları topladık işte." " Albay öyle dedi ama Tomris... Bizim bir yarınımız yok. Belki şimdi ikimizden birine bir telefon gelecek ve bir daha geri dönmemek üzere gideceğiz-" " Ömer öyle söyleme-" " Bu bir gerçek sevdam. Bizim geleceğimiz hiç bir zaman belli değil. Ben her sen göreve gittiğin de dönmen için bolca dua etsem de, senin şehit olma ihtimaline de kendimi hazırlıyorum." " Bunları ben de biliyorum ama ne demek istiyorsun anlamadım." " Yıllar önce birlikte aldığımız eve taşınalım." Tomris bir an nefes alamadığını ve yanlış duyduğunu sanıp geri çekildi. Anlamak isterce baktı Ömer'e. " Ne diyorsun sen Ömer?" " Ne dediğim açık Tomris. Ne zaman öleceğimiz bile belli değilken, en azından bu dünyadan göçüp gideceğimiz zaman pişmanlıklarımız olmasın istiyorum. Eğer ben, seni bir ömür oraya götürmezsem yaşayamadığın aile sevgisinin pişmanlığını çekeceğim. Eğer sen, oraya gitmezsen bir ömür onlarla yüzleşememenin pişmanlığını çekeceksin." " Olmaz, Ömer ben yapamam." Ne yapacağını bilemez bir şekilde etrafa bakınan Tomris, yanaklarını tutan eller sayesinde Ömer'e baktı. " Ben de istemiyorum inan ki oraya gitmeyi. Ama nereye kadar kaçacağız Tomris. Sen suçsuzken yıllarca ailenden uzak kaldın. O kız ise, yaptığı onca iğrençliğe rağmen hâlâ o evde. Tamam oraya gidince istersen onlarla konuşma bile. Ama intikamını almayacak mıyız Tomris? Onca döktüğün göz yaşının intikamı öylece kalacak mı ortada?" Tomris susmaya devam ederken, tekrar konuştu Ömer. " Sen güçsüz bir kız değilsin Tomris. Hiç bir zaman da olmadın. Herkesi, her şeyi bir kenara bırak ve Mustafa babayı düşün. O adam yıllarca senin hasretini çekti, sen de aynı şekilde onun. Hiç kimseyi düşünmüyorsan bile en son düğünümüz de gözleri yaşlı bizi izleyen o adamı düşün. Çünkü baban, sana babalık yapmak için çok çabaladı. Hâlâ da çabalıyor. O bunu hak etmiyor misket gözlüm." Tomris sessiz bir şekilde düşüncelere dalmışken, Ömer de onun düşünmesi için sessizce bekleyip saçlarını okşadı. " Yanımda olacaksın değil mi?" Ömer, boğazına oturan yumru ile konuştu. " Son nefesime kadar hem de." Tomrisin anladığı şeyle gözleri açıldı. " Ömer gidecek misin?" Ömer bir an ne diyeceğini bilemese de, yalan söylemeyeceği için yutkunamayarak konuştu. " Gideceğim." " Ne kadar sürecek?" " En az iki ay." Tomris duyduğu zaman dilimi ile hıçkırarak ağlamak istedi. " Çok mu riskli?" " Geri dönmemiz zor. Ama sana söz veriyorum. Son nefesime kadar geri dönmek için savaşacağım." Tomris ağlamamak için dudağını dişlerken son gücü ile konuştu. " Ne zaman gideceksin?" " Göreve başladıktan bir hafta sonra gideceğiz." Sıkıca sarıldı Ömer'e. Yarınları yoktu gerçekten de onların. Bunu bugün bir kez daha anlamıştı. Anladığı bir diğer şey ise, Ömer onu ailesinin yanına bu yüzden götürmek istemişti. Yarınları yokken pişmanlık yaşamak istemediği için... " Kabul ediyorum, senin dediğin olsun. Taşınalım oraya. Ama bir şartım var." Ömer heyecanla başını salladı. " Neymiş söyle yavrum." " Beni ne için oraya götürmek istediğini anladım. Oraya giderim kabul ama intikamımı yalnız almak istemiyorum. Onları beraber çatlatacağız. O yüzden bana sağlam lazımsın binbaşı. Sakın başına bir iş gelmesin." Ömer, alnını Tomrisin alnına yaslayarak konuştu. " Emredersiniz başkomiserim. Size sağlam dönmek için her şeyi yapacağım." **************************************************** Tomris, Şanlıurfa tabelasını görmesi ile destek amaçlı, bir eli ile araba kullanan diğer eli ile elini tutan Ömer'in elini sıktı. Ömer, Tomrisin gerginliğini anlaması ile sakinleşmesi için biribirlerine sıkıca kenetli ellerini yukarı kaldırıp, Tomrisin eline bir öpücük bıraktı. " Sakin ol misket gözlüm. Gerilecek hiç bir durum yok. Gerilecek biri varsa o da bizler değil onlar olmalı." Tomris iki yılının geçtiği mahallenin yolunu gördüğün de gülümsedi. Burada yeniden neler yaşardı bilinmezdi ama bildiği tek bir şey vardı. O da yaşadıklarının kat ve kat daha fazlasını yaşatacağıydı. İntikam soğuk yenen bir yemekdi ve o soğuk yemek yemeyi çok severdi. O zaman savaş çanları çalınsın! Çünkü; Başkomiser Tomris KURT ve Binbaşı Ömer KURT geliyor. Geçmişin acı intikamını almaya geliyorlar hazır olun ÇELİK ailesi... Eveet bir bölüm daha bitti. Nasıldı? Ömer ve Tomrisin ortak acı geçmişleri? Beyzanın böyle bir şey yapmasını bekliyor muydunuz? Ömer göreve gidecek. Sizce o süreçte neler yaşanacak? Ömer'in ev düşüncesinde empati kurup haklı bulanlar var mı? Yoksa haksız mı dersiniz Ömer için? Misafir varken iki ara bir dere de bu bölümü bitirdim. Umarım oldu bittiye gelip kötü olmamıştır. Kötü olduysa da hakkınızı helal edin. Bir sonra ki bölüme kadar hoşça kalın... |
0% |