Yeni Üyelik
10.
Bölüm

7.Bölüm

@yazarpapatya01

Merhabalar canlarım.

Bölüme geçmeden yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın.

İyi okumalar...

Yazardan: 

Bir insanın dönüm noktası ne zamandır?

Bu soruyu insanlara sorsanız büyük ihtimalle hepsi birbirinden farklı cevaplar verir.

Bazıları aldatıldığımı öğrendiğim de der...

Bazıları sevdiğim kişiyi kaybettiğim zaman der...

Bazıları ailemi kaybettiğim zaman der...

Bazıları mesleğimi elime aldığım zaman der...

Gibi daha bir sürü örnek. Tomrise bu soruyu soracak olursanız tek bir cevabı olmaz. Onun için birden fazla dönüm noktası vardı.

İlki, yetimhanede 5 yaşındayken ailesinin onu istemediği için oraya bıraktığını öğrendiğinde idi.

İkincisi, 16 yaşında yetimhaneye bırakan ailesinin gerçek olmadığını öğrendiğinde idi.

Üçüncüsü, 18 yaşında bir türlü kabul edilmediği aile de karıştığı kız tarafından uğradığı iftira ile o evden gitmesi idi.

Dördüncü ve sonuncusu ise Ömerle tanışmaları idi.

İlk üçünde canı o kadar çok acımasına rağmen, Ömer'in hayatına girmesi ile sanki hiç bir acı yaşamamış gibi hissediyordu. Sanki... Sanki Ömer bunca yaşanmışlığın, karşılığında ona bir ödüldü.

Saatlerce koşmuş, bazenleri ayağı takılmış bazenleri de düşmüş olmasına rağmen, Ömer bitiş çizgisinde ki ödüldü onun için.

Her zaman gururla göstereceği ödülüydü.

' Başardım... Ben bu ödülü kazandım ve yarışımı beni en mutlu edecek şekilde bitirdim.'

Diyeceği ödülüydü Ömer.

Şimdi de bunu düşünüyordu bahçe kapısına doğru giderken.

Ben ödülüme kavuştum ve şimdi, o zamanlar benim yolda düşmeme sebep veren taşları ezerek parçalayacağım.

Bahçe kapısından çıktığın da, kendisine nefretle bakan kızı gördü.

Hiç değişmemiş, diye geçirdi içinden Tomris. Belki bedenen büyümüştü ama bakışları hâlâ aynıydı.

Büyük bir nefret, kin ve kıskançlıkla bakıyordu...

Tomris hiç bir zaman bu bakışlara anlam verememişti. Ki hâlâ da veremiyordu.

Tomris o nefreti kazanacak hiç bir şey yapmamıştı ki ona. Ya da kıskanacağı kadar da, ailesi ile yakında olmamıştı. Hatta belki anlaşırız düşüncesi ile onunla yakın olmaya bile çalışmıştı. Ama sonucun da Nisa, Tomrise 'kendi pisliğini bana bulaştırma yetimhane gülü' demişti.

O laf o gün çok içine oturmuştu Tomrisin. 'Gerçekten de dediği gibi pis miyim ben acaba?' demişti.

Ardından da 'belkide haklıdır' düşüncesi ile uzun bir süre kimse ile temasa geçmemişti.

Aslında Tomris o yaşlarında bu kadar da kırılgan bir kız değildi. Ama hiç bir ailesi olmadığı için bu konularda tecrübesizdi. O yüzden de en ufak söz de bile kırılabiliyordu.

Bunu anlayan Nisa'da bunu kullanmış ve sürekli, Tomrisi kıracak sözler söylemişti. Tabi bunları yalnız başlarıyken söylüyordu. Ailesinin yanında en büyük maduru oynuyordu.

Bir süre sonra Tomris, Nisa'nın kendisi ile oynadığını anladığın da, kendisini savunmaya başlamıştı. Ama bunun sonucu çok daha kötü sonuçlanmış, Nisa'nın kendisine olan nefreti büyümüştü.

İlk başlarda ki küçük lafları ve imaları özlemişti Tomris. O günler de yaşadıkları aklına dolan Tomris, kendini hayali silkeledi.

Şimdi geçmişi hatırlamanın sırası değildi. Çok hatırlamak istiyorsa, Ömer'in göğsünde yatarken kocasına anlatırdı.

" Ne var Nisa? Ne kuyruğuna basılmış fare gibi cırlıyorsun?"

" Doğru konuş benimle!"

Tomris çoğu kişinin onları izlemesini umursamadan tam konuşacakken, bu tarafa doğru gelen babası ve diğer iki kişiyi gördü. Yinede pek umursamadan konuştu.

" İstediğim gibi konuşurum Nisa. Buna karışamazsın. Şimdi niye çığırdığını söyleyecek misin?"

" Sen hangi yüzle bu mahalleye geldin?"

" Sanane!"

Nisa beklemediği tepki karşısında bir an duraksadı.

" Ne?"

" Anlamıyor musun kızım? Sa-na-ne! İster gelirim ister gelmem, sana hesap mı vereceğim?"

" Vereceksin! Gerekirse bana hesap vereceksin! Sen, benim ailemle aynı yerde durmak istiyorsan benden izin bile alacaksın."

Tomris alayla karşısında ki kızı süzdü. Elleri fena kaşınıyordu. E Nisa da kaşınıyordu. Kaşısa mıydı acaba? Hem böylelikle bir taşta iki kuş vurmuş olurdu.

Düşündüğü ile tövbe etti. Nisayı nasıl oldu da, güzelim bir kuşa benzetmişti? En iyisi eve gidince bir tövbe namazı kılmasında fayda vardı.

O sırada gözleri biraz ileriden onu izleyen kocası ile çakışmıştı. Ömer, Tomrisin ne düşündüğünü anlamış gibi, yapmaması için başını iki yana sallamıştı.

İlla ki karısı, bu kendini bilmezi dövmek istiyordu. Önce karşı tarafın saldırmasını bekleyecekti. Ondan sonra da nefsi müdafaadan, kadına Allah ne verdiyse girişebilirdi. O da zevkle bu durumu izlerdi. Tamam normal de ne olursa olsun şiddeti onaylamıyordu. Ama hak etmeyenler içindi bu düşüncesi. Hak edenlere karşı o da bizzat, karısı ile aynı tarifeyi uyguluyordu.

" Kim olarak?"

" Ne diyorsun kızım?"

" Kim olarak sana hesap vereceğim? Anam mısın, babam mısın? Yoksa yaşıtın bir kızın, namusuna laf eden kişi olarak mı sana hesap vereceğim?"

Nisa kıpkırmızı yüzü ile tam itiraz için ağzını açmıştı ki, Tomris ona doğru bir adım atması ile sustu. Aralarındaki mesafe azaldıkça, boy farkları daha iyi görünür olmuş ve başını baya bir yukarı kaldırarak durması gerekmişti Nisa'nın.

" O iğrenç ağzın, daha fazla benim zamanımı boşa harcayacak şeyler söylerse ağzını yerinde bulamazsın. Hoş! Senin ile geçirdiğim her an boşa gidiyor ya zaten, neyse."

Nisa, sinirle bu seferde o öne bir adım attı. Böylelikle aralarındaki mesafe bir adıma düşmüş olmuştu.

" Sen benim yüzüme bir baksana, küçük apta-"

" Hangi birini bakayım?"

Nisa anlamsızca kaşlarını çattı.

" Ne?"

" Doluyla yüzün var. Hangisine bakayım diyorum."

Nisa'nın bir an da öne atılıp tokat atması ile tüm sokakta sessizlik oldu. Tomris yerinden bile kıpırdamamış, başı bile hareket etmemişti.

Ömer hemen öne atılıp, Tomrisin yanına geçti. Eliyle Tomrisin yüzünü kavrayıp dikkatlice baktı. Yanağında gördüğü hafif kızarıklık, boynunda ki damarların atmasına sebep olmuştu. Karşısındaki kadın olmasa, o ne yapacağını çok iyi biliyordu ya!

" Kızım!"

Mustafa Bey, tam Tomrise doğru bir adım atmışken Tomris konuştu.

" İki dakika işim var baba. Ondan sonra hasret gideririz."

Diyip boynunu kütletti. Şimdi sıra ona geçmişti. O tokatı daha eli havalanırken tutabilirdi. Ama bu kıza iki çakmak istiyorsa, bir tokata da hayır demeyecekti. Gerçi buna tokat demekte hakarettir de. Sinek ısırsa daha çok canı acırdı.

Gerginlikle dolu ortamda kahkahası duyuldu Nisa'nın.

" Hahahaha kusura bakma tatlım. Yüzünde sinek vard- ahhh!"

Nisa'nın sözü bitmeden yüzüne inen tokatla, yerle öpüştü.

Yüz üstü yerde kıvranan Nisa'nın, yüzünün bazı yerlerini küçük taşlar çizmiş, dudağı patlamış ve burnu kanamıştı.

Bu seferde Tomristen gür bir kahkaha duyuldu. Nisa'nın aksine yapmacık değil, bunu yaptığı için mutlu bir kahkahaydı.

" Hahahaha kusura bakma tatlım. Yüzünde sinek vardı. Gerçi sinekte nereye gideceğini biliyor haa."

Tomrisin alayvari sesi ile ne dediğini anlayanlar kahkahasını durduramamıştı.

Ömer boğazını temizleyip gülmemeye çalıştı. Karısı da iyi laf koyuyordu haa. Bu sözleri ile dahada mı çekici olmuştu ne?

Nisa hırsla başını dikleştirip ayağa kalktı.

" Bunu karşılıksız bırakmam! Duydun mu beni!? Ne bu tokat karşılıksız kalır ne de bana hakaret etmen. Misli şekilde ödeyeceksin bunu. Beni herkesin içinde aşağıladığın gibi aşağılayacağım seni."

" Ben şimdi bir şey yapar senin aklını alırdım da, dua et ucuz mal bende alerji yapıyor."

İzleyen herkes utanmasa bu lafı oooo'layacaklardı.

Nisa hırslı bir soluk alarak hızla oradan uzaklaştı. Tomrisle uğraşacaksa başka türlü şeyler yapmalıydı. Son gördüğü Tomris ile şimdiki Tomris arasında çok fark vardı. Başka bir şey düşünmeliydi.

" Tomrisim."

" Baba."

Tomris hızla öne atılıp babasının elini öptü. Ardından sıkıca sarıldı babasına.

Mustafa Bey'de özlediği kızına sıkıca sarıldı. Yaklaşık beş aydır görüşmüyorlardı ve o kızını çok özlemişti. Allah biliyor ya, buraya gelmelerini başta hiç istemese de, onu arayıp söylediklerin de bir şey dememişti. Burada yeniden kızını üzerler diye istememişti. O kızı üzülmesin diye bir ömür ondan uzak yaşamaya razıydı. Ama kaderden de kaçılamayacağı bildiği için, kızının artık yanında olacağı için sevinmeye başlamıştı.

" Çiçek kızım benim. Çarşı da işim vardı. Yardıma gelemedim, kusura bakmayın kızım."

" Önemli değil baba. Zaten adamlar taşıdı, biz de yerleştirmesini yaptık. Gelsen de yapacağın bir şey yoktu yani."

Tomris geri çekildiğinde, bu seferde Ömer öne çıkıp babasının elini öptü. Ardından da sarıldı.

Mustafa Bey, ona sarılan uzun boyuyla dağ gibi olan oğlana sarıldı. İşte o an Ömer'in küçüldüğünü hissetti.

Ömer aldığı baba güveni ile dahada sıkı sarıldı. Mustafa babası sayesinde yıllarca çektiği babasızlık hasretini bir nebze unutuyordu.

Bu durumu bilen Mustafa Bey'de her zaman Ömer'e karşı öz evladıymış gibi davranıyordu.

Bir süre sonra ayrılan ikili ile konuştu Ömer.

" Buyur baba içeri gel. Bir çay içelim."

" Yok evladım ben eve geçeyim."

Bu seferde Tomris konuştu. 

" Gel işte baba. Hem Trabzon çayı var. Ömer bize şimdi güzelinden bir çay demler. Birlikte içeriz."

" Yok kızım, siz yorulmuşsunuzdur. Gidin dinlenin. Hem uzun bir süre buradasınız, yine gelirim. Bende bir eve gitsem iyi olur."

Sonda ki imasını anlayan ikili kabullendi. Büyük ihtimalle evde olacak kavgayı önlemek için gidecekti Mustafa Bey.

" İyi öyle olsun bakalım baba. Hayırlı geceler."

Demişti Tomris. O sırada da ise dikkatini iki kişi çekmişti. Ona dolu gözlerle bakan Mert ve Çınar...

" Abla..."

" Tomris..."

İkisini de önemsemeyen Tomris, Ömere döndü.

" Biz de içeri geçelim bari Ömer."

" Geçelim Tomrisim."

Demiş ve Mustafa Beyi geçirip evlerine girmiştiler.

Tabi evlerine girmeden önce, hâlâ tüm sokağın nedensizce onları izlediğini gördü Ömer.

" NE BAKAYSUNUZ! HAMSİ OYTANMAYRUZ BURADA."

Demiş ve herkesin irkilmesine sebep olarak eve girmişti.

Gece geç vakte kadar Tomrisin ağrısı olduğu için uyuyamamışlardı ikili.

Bu süreçte Ömer; dediği gibi perdeleri asmış, Tomrise sıcak su torbası ve papatya çayı yapmış, ardından da Tomrisin isteği üzere gidip bol bol tatlı alıp gelmişti.

Yarın yaşanacaklarından habersiz keyifli vakitler geçirmişlerdi.

Yarın neler yaşanacak bilinmezdi ama her şeyin üstesinden gelen bu ikilinin hiç bir şeyden kolay vaz geçmeyeceği kesindi...

Evet bir bölüm daha bitti. Nasıldı?

Tomris ve bu havalılığı şaka mı???

Nisa ve beyinsizliği şaka mı???

Tomris 'sen vurursun dikiş atarlar, ben vururum toprak atarlar' lafını doğruladı kfjhjggfjg

Mustafa Bey ve tontişliği şaka mı?

Ömer'in her ortamda içinden de olsa Tomrise yavşaması şaka mı??

Mert ve Çınar'ın yüzsüzlüğü şaka mı???

Veee günün en önemli sorusu, SİZİN GÜZELLİĞİNİZ ŞAKA MI???

O zamaaan bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın canlarım...


Loading...
0%