Yeni Üyelik
39.
Bölüm
@yazarpapatya01

Merhabalar canlarımmm.

Haberleri görmüşsünüzdür. O kadar üzgünüm ki anlatamam size. Bir şeylere gülerken bile aklıma anında ölen iki kadın geliyor ve gülümsemem anında yok oluyor. Onlara karşı bir saygısızlık duygusu oluşuyor içimde.

Bunu her ne kadar istemesem de kadın okurlarımız için söylemek zorundayım. Belki bizi tamamen korumaz ama telefonlarımıza KADES ve UYUMA uygulamalarını yükleyelim lütfen. Bunu istediğim için bile ne kadar kahrolduğumu bilemezsiniz. Başka bildiğiniz uygulamalar varsa ve bazı telefon markalarında siren sesi çıkarma özellikleri varmış. Bildiklerinizi buraya yazarsanız sevinirim.

Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın.

İyi okumalar dilerim...

Yazardan:

" Babam, oğlum. Benim küçük oğlum. Sen ne kadar yakışıklısın böyle yaa. Sen babana mı çektin, he canımın en içi?"

Ömer kucağında normalden de küçük kalan oğluna hayranlıkla bakarken, üç parmağı kadar yüzü olan oğlunun canını incitmekten korkarak yavaş yavaş seviyordu. Küçük yavrusunun yüzüne eğilerek, korka korka yanağına hissedilmeyecek kadar yumuşak bir öpücük bıraktı.

Hayat ne tuhaftı. Ellerinin arasında ölen o kadar çok insan varken, şimdi kucağındaki küçüğün canı acımasın diye gücünün küçücük bir parçasını bile kullanmıyordu. Askerlikte bu değil miydi zaten? Hainlere zulüm, masumlara merhamet.

Askerlikten gelen alışkanlık ve çocuğunun olacağı heyecanı ile, bir süredir sakallarının uzamasına asla izin vermiyordu Ömer. Tomris bu durumdan biraz şikayetçi olsa da, Ömer'i fikrinden vazgeçirememişti. Kocasının biraz uzamış sakallı hâli ayrı bir çekici geliyordu ona. Bu durumu bilen Ömer'de vakit buldukça sakalını uzatmaya çalışıyordu. Ama artık işler değişmişti. O bir babaydı. Sakal uzatma düşüncesi uzunca bir süre aklından bile geçmeyecekti.

Derince soluduğu cennet kokusuna hayran kaldı. Kendini tekrar tekrar bu kokuyu solurken buldu bir an da. O kadar güzel bir kokuydu ki, bağımlısı olmuş gibiydi. İçine derin bir nefes daha çekmişti ki, burnuna cennet kokusu değil küçük oğlunun bok kokusu doldu. Yüzünü buruşturarak oğlundan uzaklaşan Ömer, kucağındaki küçüğe baktı.

" Daha beş dakika önce değiştirmedim mi oğlum ben senin bezini? Ne bu bok yapma hevesi?"

Söylenerek oğlunun odasındaki yumuşak yün halıdan kalktı.

Odanın açık kapısından hâlâ su sesi gelen banyoya kısa bir bakış atıp, bir kolundaki oğluyla bez, ıslak mendil ve pişik kremi aldı.

Yere serdiği bez değiştirme örtüsünün üstüne küçük oğlunu yavaşça yatırdı. Tomrisin hamilelik zamanlarında, karısı ile birlikte uzun uzun bez değiştirme ve çocuk gelişimleri ile alakalı videolar izlemişlerdi. 5 aylık olan oğlu ile gün geçtikçe bez değiştirme de level atlıyordu. Yakında gözü kapalı bile bez değiştirebilirdi. Elinin bez değiştirme hızı çok profesyoneldi. Tabi Tomris kadar olamazdı, orası ayrı mesele. Karısına annelik sanki doğuştan yüklenmiş gibi harikalar yapıyordu. Kendisi ise sürekli bocalıyordu. Tomrisin düşünceleri ise tam tersiydi. Ömer sanki baba olmak için doğmuş gibiydi. Kendisi ise nasıl annelik yapacağını bilemiyordu.

Kendileri hakkında böyle düşüne dursunlar, dışarıdan ne kadar güzel bir aile olarak göründüklerinden haberleri yoktu. Dışarıya karşı sert yüzleri ile bakarken, birbirlerine baktıklarında yumuşayan yüzleri çok başkaydı.

Yerinde hareketlenen oğlu, yüzünü buruşturarak ağlamaya hazırlandığını belli etti.

" Dur oğlum, dur babam ağlama. Hemen bezini değiştirecek baban. Ardından bıcı bıcı yapan annen seni doyuracak. Bu küçük göbüş doyacak."

Onu dikkatle dinleyen oğlu, dediklerini umursamadığını belli ederek daha da yüzünü buruşturup ince bir sesle ağlamaya başladı. Ömer tip tip oğluna bakıp homurdandı.

" Anası kılıklı. İlla burnunuzun dikine gideceksiniz." Dedikten sonra bir an da yüzü yumuşadı. " Anası kılıklı ya. Annesi Tomris olan anası kılıklı."

Salak salak sırıtarak oğluna bakarken, oğlunun ağlama sesinin yükselmesi ile kendine gelip hızlıca çıkardığı bezin yerine yenisini taktı.

Oğlunu kucağına alırken duyduğu kapı sesi ile arkasına baktı. Üstündeki eşofman takımı ile banyodan çıkan Tomris, bir yandan da elindeki havlu ile saçlarının ıslaklığını alıyordu.

Ömer kucağındaki oğlu ile karısına hülyalı bir şekilde bakarken, bir an da kucağında tepinen oğluna hızla döndü. Kendisine çatık kaşlarla bakan oğlu, onu dövmeye çalışıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, Tomris hızla öne atılıp oğlunu aldı.

" Oğluşum, aşkım. Annesini balı, birtaneciği. Barlasım. Sen acıktın mı?"

Küçük oğlunun göğsüne doğru vuran küçük eline bir öpücük bırakıp, halının üstüne oturdu.

Üstündeki bluzu sıyırırken, Ömer hemen karısının yanına oturdu. Tam Tomrise yardım için elini öne doğru uzatmıştı ki, Barlas'tan bir ağlama sesi daha yükseldi.

İkiside hızla oğullarına dönerken, Barlas çatık kaşları ile Ömer'e bakıyordu.

" Yavrum bu çocuk beni sevmiyor mu ben anlamadım. Ne zaman bana baksa kaşları çatık oluyor."

" Öyle deme canım. Sadece daha annesini paylaşmaya hazır değil benim aşkım. Hem unuttun mu? Geçen gün abim beni kolunun altına aldığında, abime doğru ağlayıp senin beni kolunun altına bir şey dememişti."

" Sorun da burada ya Tomris. Çocuk benle birlikte seni herkesten koruyor. Ama sadece üçümüz kaldığında da, seni de benden koruyor. Ben bu işten hiçbir şey anlamadım. Hayır çok kıskanç biri de değiliz ki."

Tomris Ömer'in son sözleri ile gözlerini devirdi. " Aynen hayatım, ikimizde hiç kıskanç değiliz. Hatta sen o kadar kıskanç değilsin ki, sırf ben instagramda ki bir adamın komik paylaşımlarına gülüyorum diye o hesabı şikayet etmedin. Şikayet sebebin ise, karımı güldürmekten karnını ağrıttı."

" Haklıydım ama. Gülmekten karnın ağrımıştı. Ayrıca böyle diyorsun da Tomris, senin de benden aşağı kalır yanın yok. Sen de benimle evlenmek istediğini söyleyen beş yaşındaki küçük kız çocuğu ile onunla ben evleneceğim diye kavga etmedin."

Tomris Ömer'in haklı oluşu ile bir şey diyemezken, sessiz kalıp oğlunu emzirdi. Ömer de onun sessizliğie uydu. Kıskançlık konusunda ikisininde bir sınırı yoktu. Ve ne kadar tartışırlarsa tartışsınlar, asla bir sonuca varamayacaktılar.

Bir süre sonra evin çalan zili ile kapıyı açan Ömer, karşısında 32 diş sırıtan Selim ve Nazlıyı gördü.

" Sen yine mi geldin lan? Sen tabiki de gelebilirsin kardeşim orası ayrı mesele."

Selim kısaca gözünü devirse de, gülümsemesini bozmadan karısının elini tutarak içeriye girdi.

Bir süre Barlas'ı seven ikili, Barlas'ın uyuması ile yerlerinde kıpırdanıp durmaya başladılar. Ne olduğunu anlamaya çalışarak ikiliye bakan Ömer ve Tomrisle, Tomris dayanamayarak sordu.

" Niye kıpırdanıp duruyo-"

" HAMİLEYİM." " ANNE OLACAĞIM."

Selim'in 'hamileyim' lafı ve Nazlı'nın sözleri ile şoka giren ikili tabiri caizse dondu kaldı yerinde.

Bir süre sonra mutlulukla havaya uçan ikiliyle, mutlu anlar yaşandı. Hatta Tomrisin hamile olduğunu öğrendikten sonra ikinci sarılmalarını yaşadılar Selim ve Ömer.

Bir süre cinsiyet tahmini yaparlarken, 'kız olursa bizim oğlana alırız' diyen Ömerle, Selim çıldırdı. Bir süre Ömer Selim'i büyük bir zevkle delirtti. Hatta o kadar mutluydu ki, otuz iki dişinin hepsi görünüyordu. O an içinden bir dua etti.

' Allahım sen hayırlısını bilirsin ama hayırlısı bu olacaksa onlara bir kız nasip et.'

O gün Ömer'in duası kabul olmuş ve Selimle Nazlı'nın bir kızları olmuştu.

Yıllarca bu yüzden Selimle uğraşan Ömer, seneler önce yaşadıklarının intikamını alıyordu.

Bir şeyi kırk defa derseniz olur diye bir söz vardır. Ömer 'senin kızı benim oğluma alacağım' diye kırk bin kere bile söylemiş olabilirdi.

O sözleri ise bir gün gerçek olacaktı. O zamanlar şaka yapan Ömer, gerçekten de oğluna Selim'in kızını alacağını bilemezdi.

Birlikte büyüyerek birbirlerine büyük bir sevgi ile bağlanan Barlas ve Laçin Selim'in baba terörüne rağmen hiçbir zaman birbirlerinden vazgeçmeyeceklerdi.

Gelecek için şu an kesin konuşamasalar da, onların anne ve babalarından aldıkları büyük bir inat ve sevgi bağı vardı.

Onlar KURT ve HARBAY ailesinin gelecek nesilleri idi. Onlara vazgeçmek yakışmazdı...

Veee sonnn. Nasıldı?

Evet final yazısına şaşırdınız bir çoğunuz biliyorum. Ama bence zamanı gelmişti. Her şeyi tadında bırakmak lazım. Özel bölümler yine gelmeye devam edecek. Taslaktan da kitap yazmaya devam edeceğim. Ama bir süre bir kitap yayınlamayı düşünmüyorum.

Barlas ismini önerenler vardı. Açıkçası benim de çok hoşuma gitti. Umarım siz de beğenmişsinizdir 😊

Barlas ve Laçin'e bir kitap yazmam yok mu şimdi 😁

Şaka şaka, onlar bu evrende sonsuza kadar kalıcı iki karakter. Onlar için başka bir evren yazmayı istemiyorum.

Şimdi Barlas ve Laçin kuzen değil mi, bu kardeşinle evlenmek falan diyecekler olacak aranızda. Unutmayın ki Nazlı ve Ömer gerçekten kardeş değil. Aynı şekilde Selim ve Tomris'te gerçekten kardeş değil. Sadece süt kardeşler. Bu yüzden herhangi bir sorun yok bence. Ama kabul etmeyen istediği gibi düşünebilir.

Ben bu kitabı yazarken güzel yorumlarınızla yeri geldi çok güldüm. Yeri geldi kitabım hakkındaki ağır eleştirilere gizli gizli çok üzüldüm. Ama her şeye rağmen sizinle birlikte çok eğlendim. Umarım siz de bu kitabı okurken eğlenmişsinizdir.

Bölüm başında yazdığım şeyleri okuyun ve ne olursunuz kendinize dikkat edin.

Bir sonraki bölüme kadar değil, bir sonraki kurguya kadar hoşça kalın...

 

 

Loading...
0%