@yazarpapatya01
|
Merhabalar canlarımmm. Bölüm sonundaki açıklamayı okursanız sevinirim. Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın. Not 1: Bölümün başını okuyup bırakmayın, bölümün sonunu bekleyin. Çok fazla şey olacak. Ayrıca da bölüm başı için Ömer'e kin beslemeyin. Yaşanan her şeyin, sebep ve sonucu bu bölüm sonunda anlatılacaktır. Not 2: Arkadaşlar, önceki bölümden fark etmediğim bir şey olmuş. Sağ olsunlar bazı okurlarım bunu belirtti. Ben Şebnem karakterini tacizci gibi göstermişim. Ama gerçekten böyle bir şey yapmak istememiştim. Şebnem karakteri; deli dolu, çılgın, çabuk aşık olup bunu belli etmekten de çekinmeyen biri. Bildiğiniz üzere ise Ahmet'in nişanlısı şehit olmuştu ve Ahmet nişanlısından sonra başka kimseyi hayatına almadı. Bu durumu ise Şebnem öğrendi ve bazı şeylerin kolay olmayacağının bildiği için, biraz Ahmet'in üstüne gidiyor. Ama Ahmet'te bu durumdan tamamen rahatsız olsa zaten Şebnem'i sert bir dille uyarır. Yani Ahmet bu durumdan rahatsız değil ama hemen de kendini kaptırmıyor bazı şeylere. Yani anlayacağınız Ahmet'in kafasını karışık. Umarım açıklayabilmişimdir. Bölümü kontrol etmeden atıyorum. Şimdiden bir yanlışım varsa affola. Yazdığım en uzun bölümdü, sanırım parmaklarım yok 😵💫 İyi okumalar dilerim... Yazardan (1 hafta sonra): " Tomris bu fotoğrafları açıkla bana hemen! Beni nasıl aldatırsın?" Ömer'in gür sesi tüm mahalleyi inletirken, herkes kapısı kapalı eve bakıyorlardı. Gerçi kapının kapalı olması da önemli değildi ya. Bütün sesler duyuluyordu. " Ben bir şey yapmadım diyorum sana! Neden bana inanmıyorsun?" " Elimdeki fotoğraflardan sonra sana nasıl inanmamı bekliyorsun? Elin herifleri ile sarmaş dolaşsın! Bu kadar iğrenç biri olduğunu bilmiyordum. Senden iğren-" Ömer'in sözünü bir tokat sesi kesti. Mustafa Bey'i üç kişi dışarı da tutarken, Tomrisin gür sesi duyuldu. " Çık git evimden! Defol! En kısa zamanda ayrılacağım senden!" " İşime gelir!" Bir kaç dakika sonra evden çıkan Ömer, kalabalığa kısa bir bakış atıp hızla arabasına doğru ilerledi. Yanağındaki hafif kızarıklık belli olurken, arabasına hızla binip arkasından seslenenleri umursamadan hızla mahalleden çıktı. Hızla eve giren Mustafa Bey ve ailesi, koltuğun üstünde oturup ağlayan Tomrisi fark ettiler. Mustafa Bey hızla öne atılıp kızına sarılırken, Tomrisin elleri ile yüzünü kapatıp kesik kesik konuşması duyuldu. " İnan-madı bana ba-ba! Boşa-nacağız." Tüm aile ne olduğunu anlamaya çalışırken, hiç kimse salondaki iki kişinin gülümsemesine fark etmedi. **************************************************** Yazardan (1 gün önce): " Yavaş ol yavrum. Canın acıyacak." " İyiyim ben Ömer. Ağır hastaymışım gibi davranmasana!" Ömer, Tomrisi biraz daha kendine çekip Tomrisin ağırlığını iyice üstüne aldı. " Çünkü ağır hastasın yavrum. Hatırlatırım ki, benim yaşama sebebim olan kalbine, iki santim yakınlıkta kurşun girdi. Zaten kucağıma almama izin vermiyorsun. Sözümü dinle en azından." Ömer'in isyankar sesine karşı, Tomris dudaklarını büzüp bakışlarını kaçırdı. Ama yine de Ömer'i cevapsız bırakmadı. " Tamam yavaş yürürüm." Ömer duyduğu mırıltı ile gülümserken, evlerinin kapılarına doğru yavaş bir adım daha attılar. 6 günün sonunda, akşam saatlerinde hastaneden taburcu olmuştu Tomris. Kağıt işlerinden dolayı, akşam onu bulan taburcu işlemleri ile kimseye haber vermeden çıkmışlardı hastaneden. Ömer'in yarası tamamen iyileşse de, Tomrisin içi el vermediği için Ömer'in onu taşımasına izin vermemişti. Bu yüzden de, yavaş yavaş evlerine ilerliyorlardı. Aslında eskine nazaran daha iyi olan Tomris, bu bahçe yolunu hızlıca yürüyebilirdi. Ama Ömer'in izin vermemesi ile kânı hızında yürüyorlardı. Ömer cebinden çıkardığı anahtar ile kapıyı açarken, bir an da pat diye açılan kapı ile elinde anahtar ile kapıdaki meymenetsiz, tipsiz ve iğrenç yaratığa baktı. Yüzü buruşurken, karşısındaki otuz iki diş sırıtan yaratığa doğru konuştu. " Ne sırıtıyon şerefsiz?" " Bende seni özledim enişteciğim." Demiş ve daha Ömer ne olduğunu anlamadan, kanatlarının altındaki Tomris'i almıştı. Ömer boşalan kollarına kısa bir an bakıp, çok sevdiği(!) kayınçosuna döndü hiddetle. " LAN!" Selim sırıtarak orta parmağını kaldırıp, Ömer'i sevdiğini belli ederek kardeşi ile salona doğru ilerlemeye başladı. Tomris ise bu ikiliye sadece göz devirerek, abisinin çekiştirmelerine uydu. Biliyordu ki aralarına girip birinin tarafında olursa, aralarındaki sevgi(!) başka bir boyut atlayacaktı. **************************************************** " Anne vallahi iyiyim ben. Allah kuran çarpsın ki iyiyim. Daraldım da!" Tomris üstündeki örtüyü atıp, itirazları dinlemeden uzandığı koltuktan kalktı. Esma Hanım, ayağındaki terliği hızla çıkartıp acımadan Tomrisin kafasına attı. " Çabuk yat kız yerine!" " Ama ann-" " Anne deme bana. Bana anne deme. Hem sözümü dinlemiyon, hem de anne diyon. Çabuk yat yerine, yoksa kıracam o çırpı bacaklarını gari." Tomris dudaklarını büzüp annesine doğru iyice yaklaştı. " Ama çok daraldım anne. En azından ekmeği ben alıp geleyim. Bunaldım evde, biliyorsun ben yatmaya alışık değilim. Duvarlar üstüme üstüme geliyor, ben yattıkça." Esma Hanım basındaki kayan eşarbını düzeltirken, kendisine yavru enik gibi bakan kızına yandan küçük bir bakış attı. Ne kadar bu durumdan memnun olmasa da, başka bir şey demeden memnuniyetsizce konuştu. " İyi git bakalım. Ama o yarana dikkat edeceksin. Yavaş yavaş yürüyeceksin!" Esma Hanım'ın, tehdit edercesine kaldırdığı tombik işaret parmağına küçük bir öpücük bırakıp kıkırdadı Tomris. " Tamam annecim, sen ne dersen o." Demiş ve hoplaya zıplaya üstünü değiştirmek için odasına gitmişti. Dudaklarında keyifli bir ıslıkla, eşofmanlarını giydi. Saçlarını tarayıp, başına da şapkasını taktığında hazırdı. Evden çıkarken, merdivenlerden çıkan annesinin yanağından makas almayı unutmamıştı. Bahçe kapısından çıkarken, aklına gelenle eli alnına bir şaplak attı. İyice salak mı olmuştu ne? Annesinin üst katta olduğunu hatırlayarak, bahçe kapısından girip sesinin yüksekliğini umursamadan bağırdı. " ANNEEEE!" Tomris bir süre beklese de alamadığı karşılıkla tekrar bağırdı. " ANNEEEE!" Aynur Hanım duyduğu ses ile pencereden dışarıya baktığında bağıran Tomrisi gördü. Tam ona seslenecekken, sesi duyan Esma Hanım pencereden kızına doğru söylendi. " Kız ne bağırıyon? Bir şey oldu diye aklım çıktı!" Tomris sevimlice gülümseyip, basını yana doğru eğdi. " Annecim ben anahtar ve para almayı unutmuşum." Esma Hanım, karşısındaki sevimli surata karşı ayağındaki terliği atacaktı ki, kendilerine bakan kadını fark edip sakince konuştu. " Tamam kuzum bekle ben hemen atacağım aşağıya parayı. Eve gelince zile basarsın, ben açarım." Aynur Hanım karşısındaki görüntüyü büyük bir acı ile izliyordu. Esma Hanım cüzdanı aşağıya atıp, bilerek biraz daha yüksek sesle konuştu. " Bir kilo da patlıcan al da, sana patlıcan kebabı yapayım. Sen seversin." " Ya varya sen cansın annem. Böyle bir alfalık görmedim ben." Esma Hanım kıkırdarken, Tomris bir öpücük atıp mahallede yavaş yavaş ilerledi. Yürürken de vurulduktan sonra yaşadığı şeyleri düşünüyordu istemsiz. O kadar fazla şey yaşamıştı ki üst üste, düşünmeden edemiyordu. Bir ay boyunca Ömer'den ayrı bir ramazan ve bayram geçirmiş, ardından gittiği görevde vurulmuştu. Bu da yetmezmiş gibi iki hafta boyunca uyutulmuş ve herkesi oldukça endişelendirmişti. Özellikle de Ömer'i... Yıllar sonra ise hastanede eski dostunu, sırdaşını görmüş ve geçmişi unutamadığını yine hatırlamıştı. Mahalleden arkadaşıydı Şebnem. O evde yaşadıklarına belki de tek bilen kişiydi. Bu mahalleden giderken yeni bir başlangıç yapmak istemişti ve o an ki psikoloji ile telefonunu atmıştı. İçindekileri tüm numaralar silinmiş ve bir daha Şebnemle konuşma şansı olmamıştı. Aslında mesleğe başladıktan sonra onu kolaylıkla bulabilirdi. Ama hangi yüzle arayacağını bilememişti. O da sadece iyi olduğunu öğrenmiş ve başka bilgisine bakmamıştı. Yıllar sonra karşılaşmak ise ona büyük bir şaşkınlık ve mutluluk vermişti. Dalgınca ilerlerken bir an da aklına gelen Ömer ile gülümsedi. Böyle bir şeydi aşk da işte. Bir an da aklına en olmaz anlarda gelir, baş köşeye yerleşirdi. Bugün işe onu zor yollamıştı. Bir an olsun Tomris'in yanından ayrılmıyordu. Sanki ayrılacak olsa, bir şey olacağını hissediyormuş gibi. Tomrisin acıdan yüzü hafif buruşsa, Ömer'i kimse durduramıyor hastaneye gitmeleri gerektiğini söylüyordu. Tomris geçmişi hatırlayıp gülmeden duramadı. İlk sevgili oldukları zaman Ömer, Tomrisin üstüne o kadar fazla düşüyordu ki Tomris şaşırıyordu bu duruma. Tabi hâlâ oldukça ilgiliydi ama eskisi kadar fazla olmasına izin vermiyordu Tomris. Bir keresinde sırf burnu kanadığı için, büyük bir telaşla onu hastaneye götürmüştü Ömer. Tomrisin itirazlarını dinlemeden onu kucağına alıp, acili birbirine katmıştı. Gelen doktorların nesi var sorusuna Ömer büyük bir telaşla burnu kanadığını söylemişti, tabi bu sırada yüzündeki gülümseme ile utanarak etrafa bakıyordu Tomris. O bu kadar fazla ilgiye alışık değildi. Tamam Esma annesi, babası ve abisi ona oldukça ilgi gösteriyordu. Ama hiç birinin ilgisi Ömer ile karşılaştırılamazdı. Elindeki poşetlerle evlerine doğru ilerlerken, duyduğu ses ile göz devirdi. " Vay vay bizim yetim de burdaymış demek." Bıkkınca arkasına döndü. İçten içe sinirlense de, bu kızın fişini çekmesine daha vardı. O yüzden sakin kalmalıydı. " Ne istiyorsun yine Nisa?" " Ne istiyor olabilirim sence?" " Ne bileyim ben Nisa? Sen benim bokumu bile kıskanıp isteyebilirsin!" Tomrisin sesi sinirli değil aksine gerçeği söyler bir şekilde sakindi. Ama gerçekte buydu şimdi canım. Bu kız yakında onun bokunu bile isteyebilirdi. Öyle bir potansiyel görüyordu Nisa da. Nisa yüzüne buruşturup, karşısındaki paspal kıza baktı. Bu paspal görüntüsü ile Ömer gibi bir yakışıklının onunla olmasına şaşırıyordu. " Bu iğrenç sözlerin, giyimin ve yüzünle nasıl Ömer'i etkiledin hâlâ anlamış değilim. Ama merak etme, nasıl olsa yakında gerçekleri görecek." Tomris alayla Nisaya doğruldu yaklaşıp, onu ağır ağır süzdü. Üstünde diz kapaklarında oldukça güzel, saks mavisi bir elbise vardı. " Niye? Yoksa bu kıyafet ve senin deyiminle güzel sözlerinle onun yanına yakışan sen misin?" " Ah anlamana sevindim. Senin gibi biri ile olduğu için Ömer yakında hata ettiğini fark edip benimle olacak. Sen de bizi bir köşede ağlayarak izlersin artık." Nisa'nın hırslı bir sesle söyledikleri ile gür bir kahkaha attı Tomris. Hatta o kadar yüksek sesle gülüyordu ki, sesi duyan herkes onlara bakıyordu. Tomris gülmekten gözünden gelen yaşları silip, biraz daha sakinleşerek karşısındaki kendi benliğine saygısı kalmayan kadına baktı. " İlahi Nisa! Ne kadar da güldürdün sen beni öyle." " Söylediklerimde yalan olan hiç bir şey yok. Duydun mu beni? Ömer de, ailem de sadece benim! Bunu kafana iyice sok. Elbet hepsi hatasını anlayıp benim yanıma gelecekler." Tomris başını gökyüzüne kaldırıp Allah'tan sabır dilerken, Nisa'nın son sözünden sonra sabır dileme işi yarım kalmıştı. " Hem Ömer gibi yakışıklı, güçlü ve oldukça çekici bir erkek tam benim yanıma yakışır." İşte o andan sonra yaşanan her şey muammaydı. Bir an da Nisa'nın üstüne atlayan Tomrisi kimse durduramamıştı. Tomris hiç acımadan Nisa'nın yüzüne tokatları arka arkaya indirirken, Tomrisi çekmeye çalışan kişilerde bundan nasibini alıyor usulca yerlerine çekiliyordu. O sırada kimse ne olduğunu anlamadan Tomrisi Nazlı geri çekmiş, bu seferde o bir güzel girişmişti. Her tokatta Nisa bayılıyor, ardında diğer tokatta ayılıyordu. Kalabalığı görüp gelen Şebnem'de olayın ne olduğunu anlamasa da, görümcesinin kız dövdüğünü görüp o da girişmişti. Vurduğu kızın Nisa olduğunu görüp büyük bir hırsla tokatlamıştı, bayılan kızı. **************************************************** Ömer askeriyenin koridorlarında ilerlerken burayı özlediğini fark etmişti. Her ne kadar Tomrisin yanında ayrılmak istemese de, vatanına hizmet etmeyi çok özlemişti. Yarası aslında yaklaşıp bir hafta önce iyileşmişti. Ama Tomrisin durumunu duyan albay, Ömer'e fazladan izin vermişti. Pusat timinin odasının önünde durup bir an da kapıyı açtı. Her zamanki karşılaştığı görüntü ile yandan sırıttı. Zorlu bir içtimadan çıkmıştı Pusat timi. Bunun kanıtı olarak da hepsi, bayılmış gibi oturuyordu. Aslında bu içtima onlar için bir hiçti ama bu araaraliçtimayı boşladıkları için kasları zorlanmıştı. Ömer hazır ola geçen time bakıp, koltuğa otururken göremediği Nazlı ile Ahmet'e baktı. " Nazlı nerede?" " Telefonla biri ile konuşup, hızlıca çıktı askeriyeden komutanım." Ömer'in kaşları çatılırken, yerinde dikeldi. " Ve bunu bana haber etmeden yaptı?" Sesi soru sormaktan ziyade, bir şeyi onaylatmak istercesine çıkmıştı. " Acelesi var gibi duruyordu komutanım. Üniformasını bile hemen çıkarıp öyle gitti." Ömer'in her kelimede kaşları hayretle daha da çok kalkıyordu. Tamam bu kız süslü olabilirdi ama en güzel süsünün üniforması olduğunu söylerdi. O yüzden de mesai saatleri içinde özellikle gerekmedikçe üniformasını çıkartmazdı. İçine dolan huzursuzlukla telefonunu çıkarıp, Nazlıyı aradı. Uzun uzun çalıp açılmayan telefonla, kaşları birleşmek istercesine çatılmıştı. Bir işe bulaşmamış olsaydı bari. Neyse diyip, telefonu bırakıp ortada dönen sohbete odaklanmaya çalıştı. Nasıl olsa bir şey olsa haberi olurdu, değil mi ama? O an olan ve bundan sonra olacak hiç bir şeyi tahmin edemezdi Ömer. Kalem yazarın elinden çıkmış, karakterlerin sözlerine ve davranışlarına kalmıştı. Yazar iyiler kazanacak derken, acının hiç bir zaman olmayacağını söylememişti. Bazı şeyler yazarın, bazı şeyler ise karakterlerin ellerinde idi. Ama kaderin önüne geçilmezdi. Neler olacağını ise bize zaman gösterecekti. **************************************************** " Yok ben öldüreceğim bu kızı!" Tomris yerinden doğrulduğunda, Nazlı ve Şebnem hızla iki yandan onu tuttu. " Otur kız yerine! Beni deli etme!" Esma Hanım'ın elindeki terlik ile konuşmasıyla, Tomris yerine pusup kaldı. " Hayır ben sizi anlamıyorum ki kızım! Madem kızı döveceksiniz, gidin kimsenin görmediği tenha bir yerde dövün. Niye mahalle ortasında dövüp, herkesin ağzına laf veriyorsunuz!" Esma Hanım'ın sitemli sözleri ile üçü de usluca başını sallamıştı. " Anne Ömer'e söylemeyeceksin değil mi?" Nazlı duyduğu isimle anında ayağa dikildi. " Söyleceğim tab-" " BİTTİM BEN!" Esma Hanım'ın sözünün Nazlı'nın bağırışı kesti. Esma Hanım korktuğu için elindeki terliği hızla Nazlıya savurdu. Tabi üstün bordo bereli hisleri sayesinde terlikten hızla kaçan Nazlı, evden koşarak çıktı. Tabi çıkarken de bağırmayı eksik etmiyordu. " Abim beni öldürecek! Mezarıma, güzel ama salaktı yazdırın!" Nazlı'nın evden çıkmasına ile oluşan sessizlikle, Şebnem'de usulca ayağa kalktı. Bakışlar ona döndüğünde, yüzündeki tebessümle konuştu. " Ben de kaç gündür yakışıklımı görmüyordum. Bir onu ziyarete gideyim." Demiş ve sırıtarak evden çıkmıştı. Arkasında ise terlik fırlatma ustası Esma Hanım ve boynu bükük Tomrisi bırakmıştı. **************************************************** Şebnem üstündeki kıyafetleri düzeltirken, heyecanla Ahmet'i bekliyordu. Askeriyeye gelmişti. Askerler onu içeriye almasalarda, Ahmet'e haber etmişler ve o da dışarı da Ahmet'i bekliyordu. Üstündeki elbiseye son kez baktığında güzel olduğuna emin oldu. Saçlarını da gelmeden önce sıkı bir at kuyruğu yapmıştı ve çok güzel olmuştu. Valla bu sıcakta saçlarını salacak kadar aklını kaybetmemişti. Bir an fazla mı oldu diye düşünse de, hemen attı aklındaki bu düşünceyi. Hem Ahmet'te fazla olduğunu söylerse bahanesi hemen hazırdı. Arkadaşlarıyla buluşacağını söylecekti. Hem yalan da sayılmazdı. Buradan çıkışta, nöbetler yüzünden kaç aydır görüşmediği arkadaşları ile buluşacaktı. Şebnem sabırsız bir şekilde askeriyenin kapısına baktığında, gördüğü adamla iç çekmeden duramadı. Bu nasıl bir yakışıklılıkdı öyle? Ahmet, onun kalbine insin mi istiyordu? Eğer öyle bir isteği varsa, bu yakışıklılıkla onun da olmasına az kalmıştı. Şebnem tepeden tırnağa karşısındaki afeti izlerken, Ahmet çatık kaşlarla karşısındaki kızı süzdü kısa bir an. Süzdükçe de kaşları çatılmıştı. Bu kız askeriye gibi bir yere nasıl gelinir bilmiyor muydu? Burada aylardır kadın yüzü görmeyen kaç asker vardı, bundan bu kadınını haberi var mıydım? Barikatların önündeki askerlerin selamını alıp, Şebnem'in yanına seri adımlarla geldi. " Şebnem Hanım?" Sesi soru sorar tarzdaydı. Hatta direkt ' burada ne işin var ' der gibiydi. Ama Şebnem bunu umursamadı. Her ne kadar Ahmet'in dili öyle söylese de, Ahmet ile ilk karşılaştıkları andan beri Ahmet'in gözünde gördüğü ışığı hâlâ görüyordu. Ve bu vazgeçmemesi için yegane sebepti. " Ahmet Bey, nasılsınız?" Şebnem'in dilinden dökülenler aksine, zihninden söylemek için çok fazla kelime geçiyordu. " İyiyim Şebnem Hanım. Ama sizin burada ne işiniz olduğunu anlamadım." Şebnem içinden göz devirdi. Katıksız öküzdü bu adam. İnsan en azından, nezaketen nasılsınız diye sorardı. " Ben de iyiyim, sağ olun sorduğunuz için Ahmet Bey." Şebnem'in alayla sesini umursamayan Ahmet, cevap beklercesine karşısındaki esmer güzeli kadına baktı. " Ayyy güzel olduğumu biliyorum da, bu kadar fazla bakmayın. Mazallah nazar falan değer." Şebnem'in oyunbaz sesi ile Ahmet'te istemsiz güldü. Bu gülüş karşısında, iç çekmeden duramadı Şebnem. " Ne güzel de gülüyorsun öyle canını yediğim." Şebnem'in mırıldanarak söylediği ile Ahmet'in hızla yüzündeki gülüş silindi. Ne yapacağını bilemeyip bakışlarının kaçırırken, eli ensesindeki saçlara gitmişti. Yan gözle ona gülerek bakan kadına baktığında gördüğü şeyle, Şebnem daha ne olduğunu anlamadan hızla ona yaklaştı. Eli kadının boynuna giderken, heyecandan ne yapacağını bilemeyen Şebnem nefesini tutmuştu. Sakinleşmeye çalışırken, kekeleyerek konuştu. " N-ne ya-yapıyorsun?" " Boynunda ip var onu alıyorum." Ahmet fısıldarcasına bunu söyleyip ipi aldığında, Şebnem'den duyduğu sözle olduğu yerde kaldı. " Çok güzel kokuyorsun." **************************************************** 0552: Selam güzelim (Bu mesaj silindi) 0552: Güzelim ne salak (Bu mesaj silindi) 0552: Huh, sakin ol Murat (Bu mesaj silindi) 0552: Sen aslansın, sen kaplansın (Bu mesaj silindi) 0552: Selamın aleyküm, Yasmin Hanım (Bu mesaj silindi) 0552: Oldu olacak, kızı cuma namazına çağır Murat (Bu mesaj silindi) 0552: Tamam, şimdi sakin olup düzgünce mesaj yazıyorsun (Bu mesaj silindi) 0552: İyi günler Yasmin, ben Murat Görüldü... '0552** numara, Murat olarak değiştirildi' Yazıyor... Yasmin: İyi günler Murat Yasmin: Numaramı nasıl buldun acaba? Murat: Tomrisden aldım numaranı Murat: Aslında ben sana bir şey soracaktım Yasmin: Tabi, ne soracaksan sorabilirsin Yazıyor... Çevrim içi... Çevrim dışı... Çevrim içi... Yazıyor... Yasmin: Yazmayı düşünüyor musun Murat? Murat: Tabiki de düşünüyorum Murat: Açıkçası nasıl söyleceğimi bilemiyorum Yasmin: Sakin olur musun Murat? Yasmin: Sakince ne söylemek istiyorsan söyle Murat: Aslında, yeni bir kafe açılmış Murat: Tatlılarının da çok güzel olduğunu söylüyorlar Murat: Bende dedim ki, beraber denemeye mi gitsek Murat: Tabi sen istemezsen anlarım Murat: Sonuçta benimle gitmek için bir sebebin yok değil mi Yasmin: Murat bir sakin olur musun Yasmin: Seninle gelmek isterim Yasmin: Yani tatlıyı severim sonuçta Murat: Bende tatlıyı severim Murat: Seni sevdiğim gibi (Bu mesaj gönderilmedi) **************************************************** Ömer el frenini çekip arabadan indiğinde, kendisine bakıp konuşan bazı kişileri fark etse de, bir şey demeden kaşları çatık bir şekilde evine ilerledi. Elindeki anahtarla kapıyı açtığında, evi saran yemek kokuları ile derin bir nefes aldı. Bu kokuları aldıkça acıktığını daha iyi fark ediyordu. Mutfağı gidip baktığında, Esma teyzesini yemek yaparken gördü. Korkmaması için, ses çıkararak girdi mutfağa. " Selamın aleyküm teyzem." " Aleyküm selam oğlum. Hoş geldin. Hiç duymadım sesini." Esma Hanım elini havlu ile silerken Ömer'e döndü. " Hoş buldum teyzem. Anahtarla girdim, ondan duymamışsındır. Bu arada Tomris nerede?" " Tomris odanızda dinleniyor biraz." " Bir şey mi oldu Tomrise?" Ömer'in endişeli sesi ile hafif gülümsedi Esma Hanım. " İyi Tomris, merak etme. Sen git bir konuş, hem de yemeğe çağır. Selim tatlı almaya gitti, birazdan gelir. Yemeği yeriz." " Tamam teyzem, ben bir Tomrise bakayım. Yemeğe ineriz hemen." Demiş ve hızlıca üst kata çıkmıştı. Esma teyzesinin konuşmasından bir şey olduğunu anlamıştı. Odalarının kapısını yavaşça açtığında, melekleri kıskandıracak güzellikle uyuyan karısını gördü. Yavaş adımlarla karısının yanına yaklaşıp, uyuyan Tomrisin alnına küçük bir öpücük bıraktı. Anında uyanan Tomrise gülümseyip, bu seferde yanaklarına birer öpücük bıraktı. Özlemle, iç çeke çeke öptü Tomrisi. Ondan ayrıldığında, kendisine gülümseyerek bakan karısına aynı şekilde baktı. Büyük bir aşk ve sevgiyle... " Hoş geldin kocacığım." Ömer koklayarak karısının saçlarına bir öpücük daha bırakıp, büyük bir huzurla konuştuğu. " Hoş buldum ömrüm." Tomris yataktan doğrulmak istediğinde, hemen ona yardım etti. " Ne zaman geldin?" Tomrisin yeni uyandığı için boğuk çıkan sesi ile, komidinin üstündeki suyu uzatarak konuştu Ömer. " Daha yeni geldim. Esma teyzeye sordum, uyuyormuşsun." " Evet biraz dinlenmek istedim." Tomrisin bakışlarını kaçırarak konuşması ile sıkıntıyla derin bir nefes verdi Ömer. " Tomrisim, bir şey mi oldu?" " Aslında bir şey oldu ama sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum." Ömer anlamazlıkla kaşlarını çattı. " Ne oldu yavrum?" " Ben Nisa'yı dövdüm." " Eee ne var bunda?" Ömer'in sesi anlamadığını belli ediyordu. O kızı dövdüyse, Tomrise niye kızsındı ki? Tomris şokla kaşlarını kaldırdı. Ne olduğumu anlamamıştı. Ömer, kızmamış mıydı ona? " Kızmadın mı?" " Niye kızayım yavrum? Hak etmiş ki dövmüşsün. Bunca zaman dayanman bile beni şaşırtıyordu." " Ya Ömer, ben bu kızı dövdüm diyorum sana. Hatta benimle birlikte, Nazlı ve Şebnem'de baya bir dövdü. Kızın yüzü tanınmaz hâle geldi." Tomrisin sitemine gülen Ömer, Tomrisin bir şeyleri anlatmak için hızlı hızlı hareket eden ellerini tuttu. " Tomrisim, hatunum ben sana niye kızayım? Kendini anlatmaya çalışmaktan vazgeç. Sen ne yapıyorsan doğrusunu yapıyorsundur. Ben hiç bir zaman senin için, bu kadın bunu neden yaptı demem. Çünkü sana güveniyorum. Şimdi sende o yüzündeki endişeyi sil ve bana güven. Sana kızmayacağımı, seni incitmekten nefret ettiğimi bil ve buna göre kararlarını al. Anlaştık mı Başkomiserim?" Tomris gülümseyerek, Ömer ile alınlarını birleştirip nefesini vererek konuştu. " Anlaştık Binbaşım." Demiş ve dudaklarını birleştirmişti. **************************************************** Giden arabanın arkasından bakan ikili, arabanın kaybolması ile evlerine girmek için adımladılar. Esma Hanım, Ankaraya geri dönüyordu. Tomris daha fazla kalması için ısrar etse de, kabul etmemişti Esma Hanım. Kocasından kalan evinde vermek istiyordu son nefesini. Bu yüzden de, gerekmedikçe evinden uzağa gitmiyordu. İkna edilemeyen Esma Hanım, Selim ile havalimanına gidiyordu. Bahçe kapısından içeriye doğru bir adım atmışlarken, duydukları ses ile durdular. " Ömer!" Arkalarına döndüklerinde, yüzü tanınmaz bir hâlde onlara doğru yaklaşan Nisayı fark ettiler. Tomris sinirli bir soluk verirken, Ömer karısını biraz daha kendisine çekip, kendilerine yaklaşan kadına dikti keskin bakışlarını. Nisa ile karşı karşıya geldiklerinde, yüzündeki gördükleri yaralar ile içten içe sırıttı genç çift. " Ne var Nisa?" Ömer konuşmamış öylece dururken, Tomris sinirle konuşmuştu. Nisa karşısındaki kıza nefretle bakıp, gözlerini asıl hedefine çevirdi. " Seninle bir şey konuşmam gerek Ömer." Ömer düz bir ifade ile karşısındaki kadına bakarken, sert sesi ile adam döver gibi konuştu. " Ne söyleyeceksen söyle bacım, dinliyorum." " Özel bir şey söylemem gerekiyor Ömer. Ve ben bunu bu yetimin yanında yapamam." Tomris içinden sürekli sabır çekerken, sakin olmak için kendini zorluyordu. Plana sadık kalmalıydı. " Senin o yetim diyen ağzını bir güzel yırtardım ya neyse. Ben evin kapısında bekliyorum seni Ömer." Demiş ve istemeye istemeye eve doğru ilerlemişti. O kadın ve kocasının yan yana olmasını asla istemiyordu. Ama mecburdu. Plana sadık kalmalı ve sabırlı olmalıydı. Ömer giden karısının arkasından kısa bir an bakıp, karşısındaki kadının yüzüne bakmamak için başını eğip konuştu. " Seni dinliyorum." Nisa derin bir nefes verip, cebindeki fotoğrafları çıkardı. Fotoğrafları Ömer'e doğru uzatırken, konuşmaya başladı bir yandan da. " Bir hafta önce daha sen gelmediğinde, Tomrisi bir adamla bir kafe de gördüm. Çok yakınlardı, bende bunu sana söylesem inanmayacağın için fotoğraflarını çektim. Bugün ise onu gördüğümde, bu fotoğrafları gösterdiğim için, bana vurup sana söylememem için beni tehdit etti." Nisa yalandan gözlerini doldurmuş Ömer'e bakarken, Ömer alt dudağının dişlemiş sinirle fotoğrafları inceliyordu. Yanlış anlaşılmasın. Siniri Tomrise değil, bu kadar büyük bir iftira atacak kadar alçalan karşısındaki kadınaydı. Ama yine de bunu belli etmeden, sinirli bir halde Nisaya baktı. " Hangi gün gördün?" " Geçen hafta salı günü gördüm." Ömer gülmemek için çabalarken, ellerini yumruk yapıp hızla eve doğru ilerledi. Nisa hızla ilerleyen adamın arkasından seslendi. " Heyy! Nereye gidiyorsun?" " Hesap sormaya." Demiş ve evin açık kapısından içeriye girip gürültü ile kapıyı kapatmıştı. Nisa kapanan kapı ile şeytani bir şekilde gülümsedi. " Demek bana vurursun, öyle mi Tomris Hanım? Bunu hak ettin." Gürültü ile kapanan kapının ardından, Ömer karşısındaki duran karısına sıkıca sarıldı. Tomriste sıkıca Ömer'e sarılırken, merakla konuştu. " Ne dedi sana?" " Geçen hafta salı günü bir adamla buluştuğunu ve o gün benim inanmayacağım için fotoğrafınızı çektiğini söyledi. Bugün sana bu fotoğraflardan bahsettiğini ve seninde bu yüzden ona vurduğunu ve tehdit ettiğini söyledi." Tomrisin duydukları ile ağzından bir kıkırtı çıkarken, gerileyerek ayrıldı Ömer'den. " Buna da senin inanacağını düşündü, öyle mi?" Ömer'de hafif gülüp karısına baktı. " Sana iftira atacak kadar beyinsiz olduğuna göre, benim ona inanacağımı düşünmesi normal bence." İkisi gülüşerek, evin kapısını doğru iyice yaklaşıp son kez birbilerini öptüler. " Hazır mısın Tomrisim?" " Hazırım canım. Sen hazır mısın?" " Hazırım sevdiğim." Ömer derin bir nefes verip, evdeki eşyaları gürültü ile yere devirirken bağırıp duruyordu. Sese çıkan mahalleli, genç çiftin evine bakarken, Ömer'in gür sesi duyuldu. " Tomris bu fotoğrafları açıkla bana hemen! Beni nasıl aldatırsın?" Ömer'in gür sesi tüm mahalleyi inletirken, herkes kapısı kapalı eve bakıyorlardı. Gerçi kapının kapalı olması da önemli değildi ya. Bütün sesler duyuluyordu. Tomris'de, Ömer'den eksik kalmayacak şekilde bağırmaya başladı. " Ben bir şey yapmadım diyorum sana! Neden bana inanmıyorsun?" Ömer tekrar bağırarak konuşmaya başladığında, bir yandan da yanağını gösteriyordu Tomrise. Tomris canı acıya acıya yapması gerekeni yapmak için kendini hazırladı. " Elimdeki fotoğraflardan sonra sana nasıl inanmamı bekliyorsun? Elin herifleri ile sarmaş dolaşsın! Bu kadar iğrenç biri olduğunu bilmiyordum. Senden iğren-" Ömer'in sözünü bir tokat sesi kesti. Mustafa Bey'i üç kişi dışarı da tutarken, Tomrisin gür sesi duyuldu. " Çık git evimden! Defol! En kısa zamanda ayrılacağım senden!" " İşime gelir!" Ömer'in sesi ile oluşan sessizlikte ,genç çift birbirlerine sıkıca sarıldı. Bir kaç dakika sonra evden çıkan Ömer, kalabalığa kısa bir bakış atıp hızla arabasına doğru ilerledi. Yanağındaki hafif kızarıklık belli olurken, arabasına hızla binip arkasından seslenenleri umursamadan hızla mahalleden çıktı. Hızla eve giren Mustafa Bey ve ailesi, koltuğun üstünde oturup ağlayan Tomrisi fark ettiler. Mustafa Bey hızla öne atılıp kızına sarılırken, Tomrisin elleri ile yüzünü kapatıp kesik kesik konuşması duyuldu. " İnan-madı bana ba-ba! Boşa-nacağız." Tüm aile ne olduğunu anlamaya çalışırken, hiç kimse salondaki iki kişinin gülümsemesine fark etmedi. Birisi şeytani bir şekilde gülen Nisa, diğeri ise Nisa'nın salaklığına gülen Tomristi. **************************************************** 2 saat sonra: Mustafa Bey koltukta öylece otururken, derin düşüncelere dalmıştı. Tomris yalnız kalmak istediğini söylemiş, ve hepsini tabiri caizse evden kovmuştu. Herkes onun evde ağladığını düşünse de, kimse gizlice evden giden Tomrisi fark etmemişti. Ömer ile Tomrise bir an da ne olduğunu anlamamıştı bir türlü. Birbirini bu kadar seven kızı ve oğlu gibi gördüğüm damadına bir an da ne olmuştu? Herkes salonda sessizce otururken, çalan kapıyla hiç kimse ayaklanmak gibi bir çaba göstermedi. Sırıtarak telefonuna bakan Nisa, kimsenin ayaklanmaması ile göz devirerek ayağı kalkıp kapıyı açtı. Kapıda gördüğü polislere bir anlam veremese de, korkuyla yutkunmadan edemedi. " Bu-buyurun?" " Nisa Çeliği çağırabilir misiniz?" Bütün aile duyduğu ses ile kapıya toplanırken, meraklı komşular pencerelerden bakıyorlardı. " Be-benim de, siz niçin geldiniz?" Orta yaşlarda erkek polis karşısındaki kadına bakıp, elindeki kelepçeyi Nisa'nın bileklerine geçirirken konuştu. " Nisa Çelik; terörle iş birliğinden, polis memuruna hakaretten ve bir polis memuruna iftira atmaktan tutuklusunuz." Polisin söylediği ile duyan herkes şok olurken, düşmek üzere olan Aynur Hanımı Mustafa Bey tutmuştu. Nisa evden çıkarılırken, şoktan çıkabildiğinde hızla geri çekilmeye çalıştı. " Bırakın beni! Ben bir şey yapmadım. Suçsuzum ben. Kime diyorum!? Anne, baba, abi bir şey yapsanıza!" Oğuz tam öne doğru bir adam atarken, evlerinin önünde duran tanıdık siyah range rover ile yerinde durdu. Siyah range roverın kapıları açılmış ve içinden kimsenin beklemediğin bir ikili inmişti. PÖH üniforması içinde bir adet Başkomiser Tomris KURT ve asker üniformasıyla Binbaşı Ömer KURT. Üstlerindeki üniformaları gören mahalleli şaşıp kalırken, kendilerine donmuş bir şekilde bakan Nisaya yaklaştı ikili. Polisler gördükleri başkomiserleri ile hızla hazır ola geçerken, Tomris onlara bir baş selami verip karşısındaki kadına baktı. " Yeniden tanışalım mı tatlım? Ben Tomris KURT, Başkomiser Tomris KURT. Namı diğer senin iftira atmaklara doyamadığın yetim." Tomris öne doğru bir adım atıp, tekrardan büyük bir alayla konuştu. " Ya da sen bana direkt, seni hapse belki de delilerin yanına yollayacak olan Başkomiser Tomris KURT diyebilirsin.... Veeee bomba gibi bir bölüm bitti. Nasıldı? Umarım bölüm başında bırakmayıp buraya kadar gelmiş ve bu muhteşem sonu okumuşsunuzdur 🤩 Esma Hanım??? Nisa dövülürken bir tek ben mi rahatladım 😅 Şebnem ve Ahmet ikilisi fazla mı güzel oldular ne 😍 Murat ve Yasmin ikilisinin enerjisi çok tatlı değil mi 😊 Nisa için son kez bir sövme satırı bırakıyorum buraya 🤮 Ömer ve Tomrisin aşkı öyle kolay yıkılmaz. Herkese karşı yaptıkları tiyatro çok iyi değil mi? Nisa'nın sonuna gelmiş bulunmaktayız. Üstümüzden bir yük kalktı değil mi? Bir yazar olarak ben bile, o karakteri daha fazla yazmak istemediğim için oldukça mutluyum ndgxjxhxjhxn Bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın canlarım... |
0% |