Yeni Üyelik
15.
Bölüm
@yazarperest

Karargahtan çıkıp oy vermek için oyun verileceği yere gittiğimiz de herkes de bir heycan vardı. En çokta bende, çünkü bu an ya Türkiye'nin çöküşü yada yukselesine zemin hazırlayacaktı.

Karargahtan çıkıp oy vermek için belirlenen yere doğru ilerlediğimizde, etrafı saran heyecanı adeta tenimde hissediyordum. Herkesin gözlerinde bir umut, bir tedirginlik vardı; ama en çok da bende. Kalbim, göğüs kafesime sığmıyormuş gibi hızlı atıyordu. Çünkü biliyordum, bu an ya Türkiye’nin çöküşüne tanıklık edecek ya da yükselmesine zemin hazırlayacaktı. Her adımda bu düşünce içimde yankılanıyordu.

 

Sokaklar o gün farklı bir şekilde nefes alıyordu. Yüzlerce insanın yürüdüğü kaldırım, adımlarımızın altında sanki yankılanıyor, bir tür sessiz marş eşlik ediyordu. Havanın serinliği, sabah güneşinin o kasvetli bulutların arasından süzülen ışınlarıyla kırılıyordu. Gökyüzü gri, ama umutluydu; tıpkı bizler gibi.

 

Oy kullanacağımız yere yaklaştıkça kalabalık büyüyordu. Herkesin gözlerinde bir parlaklık, omuzlarında bir sorumluluk hissi taşıyordu. Bu sıradan bir gün değildi; belki de çocuklarımızın geleceğini şekillendirecek, ülkenin kaderini çizecek bir gündü.

 

Benim içimde ise iki zıt duygu çarpışıyordu: bir yanda derin bir heyecan, diğer yanda boğazıma düğümlenmiş hafif bir endişe. O an tüm bu karmaşa içerisinde, bu seçimin sadece bir oy verme eylemi değil, yılların birikimi olan hayallerin, umutların ve inançların bir araya geldiği bir an olduğunu daha derinden hissettim.

Oy verme kabinine girdiğimde içimdeki heyecan doruğa çıktı. Küçük bir adım gibi görünse de bu oy, ülkem için atılacak büyük bir adımdı. Kabinin içi sessizdi, dış dünyadan izole bir yer gibiydi; sanki zaman yavaşlamış, sadece ben ve vereceğim karar kalmıştı.

 

Yanımda duran damgayı aldım. Ellerim hafifçe titriyordu ama bu titreme, korkudan çok sorumluluğun ağırlığındandı. Gözlerim oy pusulasının üzerinde gezindi, “Abdurrahman Karakoç” ismini bulduğumda derin bir nefes aldım. Kalbim gururla dolmuştu; çocukluğumdan beri beni şekillendiren değerler, hayaller, beklentiler hepsi o anın içinde saklıydı.

 

Damgayı yavaşça, ama büyük bir kararlılıkla “Abdurrahman Karakoç” isminin altına bastım. Damganın kağıda çıkardığı hafif tıklama sesi, sanki içimdeki inancın yankısı gibiydi. O an her şey durdu; o sessizlik, verdiğim oyla birlikte tüm ülkenin geleceğine dokunduğumun farkındalığıyla dolmuştu. Bir an durup, damganın bıraktığı izi izledim. Küçük bir işaret, ama ne kadar anlamlı. Bu basit hareket, ülkenin kaderini değiştirebilirdi.

 

Kabinden çıkarken içimdeki gurur, yüzümde bir gülümsemeye dönüştü. Artık sözümü söylemiştim, şimdi geleceği şekillendirmesini bekleyecektim.

 

Loading...
0%