@yazarperest
|
Günlerdir Sakur revire yatırılmış, derin bir uykuda yatıyordu. Her gün onu ziyaret ediyor, sessizce başucunda oturuyordum. O anıları hatırlamıyordum belki, ama bir zamanlar onun da ailemin hayatına bir şekilde dahil olduğunu hissediyordum. Geçmiş kayıp bir insanın geleceği olur muydu? Bizi biz yapan şey geçmişimizse, geçmişi hatırlamamak, bugünü anlamanın önündeki en büyük engeldi.
"Geçmişi bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp, Böge," diye yankılandı bir ses kulaklarımda. Sesin geldiği yöne döndüğümde, Dolunay'ın uyanmış olduğunu gördüm. Gözleri daha canlı, yüzü daha dinç görünüyordu. Hatırlamasam da, geçmişimin derinliklerinde bana ait bir şeylerin olduğunu biliyordum. Bu bile bana yetiyordu.
Düşüncelerimden sıyrılarak, Dolunay’a su almak için dışarı çıktım. Sırt çantamda her zaman acil durumlar için bir şişe su taşırdım. Bence bundan daha acil bir durum olamazdı. Suyu alıp içeri girecekken, içeriden gelen hüzünlü bir melodi kulaklarıma çalındı. Dolunay, içli bir sesle bir şarkı mırıldanıyordu:
"Hani bir biblon vardı kırdığım. Üstüne ne kırgınlıklar yaşadın. Ama bil ki ben de parçalandım. Annem, ben senin yanına kalanım."
Sesi öylesine acılı ve buğuluydu ki, bir başkası dinlese gözyaşlarını tutmakta zorlanırdı. Her kelimede, her notada, içindeki derin boşluk hissediliyordu. Bir insanın en büyük eksikliği, annesizliktir. Dolunay'ın bu eksikliği her sözünde ve her notasında yankı buluyordu. Odada yankılanan buğulu ses, ona olan empatiyi, acıyı ve kaybı iliklerime kadar hissettiriyordu. Dolunay'ın acısını derinden hissediyor, onun annesizliğini anlıyordum. O an, sadece bir asker ya da bir arkadaş değil, ona destek olmak zorunda olan bir insan olduğumu fark ettim.
Yavaşça Dolunay'ın yanına yaklaştım ve suyu uzattım. Şarkının son notaları odada yankılanırken, göz göze geldik. Gözlerinde derin bir hüzün vardı, ama aynı zamanda güçlü bir irade de parlıyordu. Annesizliğin yarattığı boşluk ve acı, onu yıkmak yerine daha da güçlendirmişti.
Bu an, Dolunay’ın derinlerde saklı kalan duygularını ve acılarını anlayabilmem için bir kapı aralamıştı. Onun yanında olmanın, ona destek olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Bu savaşın sadece cephede değil, yüreklerde de verildiğini bilmek, bana Dolunay'ın neden bu kadar güçlü ve kararlı olduğunu gösteriyordu.
Dolunay’ın söyledikleri hala odada yankılanıyordu:
"Annem annem Sen üzülme Sözlerin hep yüreğimde."
Onunla göz göze geldim ve şarkının devamını mırıldandım:
"Uzayan sohbet gecelerinde Rolleri unutup dost oluruz Bizi bağlayan bu kan değil yalnız Annem biz birbirimize kalanız."
Dolunay’ın gözlerinde şaşkınlık ve anlamlı bir bakış gördüm. Belki de bu şarkıyı bilmemi beklemiyordu. Gözlerinden son bir damla yaş süzülürken, şarkının son sözlerini fısıldadı:
"Ben kararlı uçarken yolumda Sen çatık kaşların altında Katıksız sevgiyle bakarsın Annem sen benim yanıma kalansın."
Son kelimeler dudaklarından dökülürken, odada derin bir sessizlik oluştu. Şarkının yankısı, duygularımızı daha da derinleştiriyordu. |
0% |