@yazarroze
|
Saatlerdir buradaydım, tek bir kişi bile uğramamıştı ve hâlâ bardaktan boşalarcasına yağmur yağıyordu. Kimseler yoktu, nefesim daralıyordu. Son kalan gücümle bir kez daha kapıya vurdum; yine cevap yoktu. Bu, beni bitiren, nefesimi kesen kimsenin olmayışıydı. Nefesim gidiyordu.
Neredeyse artık nefes alamıyordum bile. Ellerim boğazıma gitti, sanki orada bir delik açacakmışım da nefes alacakmışım gibi. Keşke olabilseydi, keşke orada bir delik açabilseydim de nefes alabilseydim ama bu imkânsızdı. İlacım çantamda kalmıştı. Yere çöktüm, belimi siyah ve bir o kadar da soğuk olan kapıya yasladım...
Bilincim yok olmaya başladığında sonunda kapının arkasından ses geldi. Ellerim boğazımda nefes almaya çalışırken sol elime bir kez daha kapıya vurdu ve onun sesini duydum. Belki de benim bu hayatta her zaman kurtarıcım olacak. Ateş geldi. Kapıyı açtığında yüzünde endişenin her tonu vardı ama benim ise takıldığım tek nokta beni duymuş olması ve gelmiş olmasıydı. Bir insan ölümüyle yüzleşince gülümser mi? Ben gülümsedim. Beni kucağına aldığında o güzel ve nefes kesici kokusunu aldım. Bu adam benim ölümüm olsa bile severdim. Hızla beni arabasına bindirdi, bilincim kayboldu ve ben kendimi karanlığa bıraktım ama huzurla. Çünkü 15 yaşından beri aşık olduğum adamın kollarında ölmek kadar beni mutlu eden bir şey olamazdı...
Gözlerimi araladığımda hastanedeydim ve kokusu hâlâ benim bulunduğum yerdeydi. Etrafa baktım, sağımda ki koltukta oturuyordu. Kaşlarını çatmıştı. Boğazım kurumuş gibiydi. "Su," diye fısıldadım. Hemen bana döndü. "Ne oldu?" "Yine," bir kez daha "su," diye fısıldadım. Hemen, yanımda duran açılmamış su şişesinden bir iki yudum içirdi. Kendimi sanki uzun bir çölde susuz kalmışım da bana su veren oymuş gibi hissediyordum. "Teşekkür ederim," diye fısıldadım.
Ateş derin bir nefes aldı. "Neden ilacını yanına almadın ve orada ne işin vardı?" Ne diyebilirdim, bilmiyordum. Konuşmak istemiyordum ama bir açıklama bekliyordu. "Ben öğretmeni bulmaya gittim. Sonra bir anda kapı kapandı ve çıkamadım." "Yani bir anda kapı kapandı ve sen orada kaldın?" "Evet, ben de bilmiyorum. Bir anda kapı kapandı, zaten astım olduğu için dayanamadım ve nefesim kesildi." "Bir daha ilacının yanından ayırma," diye uyardı. "Birazdan çıkacağız ve ben onu belki de bir daha göremeyecektim. Bir şeyler yapmam lazımdı. Gitmemeliydi. Beni ölümden, nefesim gidince bile gülümsetmeyi öğreten bir adamı kaybetmek istemiyordum ama her şeyin bir sonu vardır." Ateş bana, "Eve mi bırakıp yoksa okula mı?" diye sordu. "Size zahmet olmasın, Ateş Bey, gerek yok. Ben kendim giderim." Ateş, "Sorun değil ama lütfen, bana ismimle hitap et. Ateş diyebilirsin," dedi. Bir an kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissettim. Gerçekten onu ismiyle hitap etmemi istiyordu. Bu normal olabilirdi ama benim için büyük bir adımdı. Arabaya bindiğimizde hâlâ kalbim yerinden çıkacakmışçasına atıyordu. Bir kelimesi bile beni bu kadar heyecanlandırıyordu ama ben kahretsin ki söyleyemiyordum. "Ben sana 15 yaşından beri aşığım," diyemiyordum, kahretsin ki diyemiyordum. Okula bırakmasını söylemiştim; çantam ve her şeyim oradaydı.
Okulun yanına geldiğimizde arabada inmek zorundaydım ama ben çok alışmıştım. Belki de nefesini kokusunu duymak benim için bambaşka bir şeydi. Arabadan inmek üzereyken, "Asena," dedi. Ne kadar da güzeldi! Belki de ilk defa ismimi o kadar çok sevdim ki, iyi ki de ismim Asena. Biraz yabancı gelmişti ama ismini kullandım. "Efendim, Ateş?" Sanki dudağının kenarı kırılacakmış gibi oldu ama o son anda kendini durdurdu. "Senin arkadaşın Pelin ve benim kardeşim Mir'arasında bir mevzu var. Onu çözsek, ikimiz çözebiliriz." "Tamam olur ama aralarında ne olduğunu bilmiyorum yani, hani soramadım Pelin'e. Üstüne gitmek istemedim." "Bugün sizlere misafir olarak gelebiliriz yani isterseniz." Biraz utanmış gibiydi ve ben bu utanmış halini çok sevmiştim. "Olur," dedim. Arabadan indiğimde beni endişe ile bekleyen Pelin'i gördüm. Hızla gelip bana sarıldı; çok endişelenmişti. "İyi misin Asena? Neredeydin? Senin için çok endişelendim." "Pelin, sen bana söylemedin; Mir diye biriyle sevgilin mi?" Yüzünde pişmanlık her heryerdeydi. "Ben söyleyecektim ama boş ver, zaten ayrıldık," diye geçiştirdi. "Pelin lütfen öyle yapma; biliyorum ona aşıksın," dedim. Gözlerinin en derinine baktı. "Kızmıyosun, değil mi?" "Hayır, kızmamıştım."
Kızamazdım da, kardeşim gibi olan birisine. İkimiz de birbirimize sarıldık. Ateş'in arabası buradaydı ve bize gülümseyerek bakıyordu...
Bölüm Sonu
Okuyan herkese kucak dolusu sevgiler, iyi ki varsınız, canlarım. 😘 |
0% |