@yazarroze
|
Sabah erkenden kalkmıştım, bugün yıllardır fanı olduğum Ateş Erkan okulumuzda gelecekti. Çok heyecanlıydım, arkadaşlarımla beraber ayrı evde yaşıyorduk. Onu uyandırmam gerekiyordu, yoksa geç kalacaktık. Yatağının başına geldim. "Pelin, kalk! Geç kalacağız."
Pelin, "Git başımdan ya, daha saat 6, ne yapacağız o saatte okulda?" dedi. "Ne yapacağız, hani bugün o gelecek ya."
Pelin, "Gerçekten mi? Asena, adam daha senin varlığından bile haberi yoktur, inan bana." "Evet haklısın ama nereden bilecek ki?" dedim.
"Hadi kalk Pelin, gitmemiz gerek. Bak, kalkmazsan seni gerekli yerlere gönderirim!" dedim. Kahkaha atarak bana yastığı fırlattı ve az daha düşüyordum. "Sen şimdi görürsün!" diyerek yerdeki yastığı alıp ona fırlattım, o da bana fırlatınca kısa çaplı bir yastık savaşı yaşadık. Sonunda ikimiz de yorgun düştük.
Pelin hazırlanmak için giderken ben de ortalığı toparladım. Telefonumu elime aldığımda Instagram'dan bir sürü mesaj gelmişti. Hepsi Ateş Erkan adına kurduğum fan hesaplarındandı. Bu sürü grubu kurmuştum, hatta geçenlerde Amerikalı bir kadın bile yazmıştı. Bu adamın namı yurt dışında bile duyulmuştu. Instagram hesabına girdiğimde yeni bir gönderi paylaşmıştı, gönderi 2 bin kişi tarafından beğenilmişti. Bir de dün paylaşmıştı.
Gözlüklü fotoğrafı o kadar şahane görünüyordu ki insanın dibi düşüyordu. Gerçekten Ateş gibi gözleri vardı; insanı yakıp kül eden bir ateşti. Ben fotoğrafa daldığımda Pelin’in geldiğini duymamıştım. Telefonumu elimden aldığında irkilmiştim.
"Ne olaydı yavru ceylan?" dedi, "Korkuttum seni." Şu anda o kadar gıcık olmuştum ki ona dövebilirdim. Ayağa kalktım, "Çabuk geri ver o telefonu bana Pelin!" dedim. "Veremem ki," diyerek dışarıya fırladı. "Ah başımın belası, ne yapacağım ben seninle," diye düşündüm. Çantasında bile unuttuğu sokak, da çıktığımızda.
Yürümeye başladık. Sanki birileri tarafından izleniyorum gibiydi. Bu, tam bir yıldır böyleydi. Kendi kuruntum olduğunu düşünüyordum ama bazen de ürkmüyor değildim. Ailem ben küçüken ölmüştü hemde kimsenin bilmediği kör kurşunlara kurban edilmişlerdi, bir ben kalmıştım. Yurtta Pelin'le tanıştım.
Yurtta sadece 18 yaşımız kadar kalabiliyorduk. Biz de yurttan ayrılmak zorunda kaldığımızda kenarda olan birikimlerimizle bu 1+2 evi tutmuştuk. Pelin, telefonumu vermemişti. Peşinden yururken, "Artık vermeyi düşünüyor musun şu telefonu?" diye çırıldım.
Pelin tek kaşını kaldırmış bir şekilde bana bakıyordu. "Oldu mu şimdi? Sen kibar bir kızdın, ne oldu sana?" diyorum. Telefonu çelik bir hareketle elinden aldım, neye girdiğine baktığımda kalbime iniyordu. Instagram'dan Ateş " mesaj yollamıştı. Ne ise ki, görmeden hemen sildim. Sinirlerim ona dönerken sen şimdi bittin Pelin ise çoktan...
Koşmaya başlamıştık, ben de koşmaya başladım. En son okulun önünde ikimiz de soluk soluğa kalmıştık. "Sen şimdi bittin," dediğimde Pelin şaşkınlıkla bir yere bakıyordu. Kaslarımı çatlayarak onun baktığı yöne baktım; yaklaşık 100 tane siyah ve lüks araba vardı. Tabii ki en ortadaki araba daha da pahalıydı çünkü orada mafya ve mafya varisleri oturuyordu. Bu bilgiyi Ateş Erkan'ın mafya ve iş adamı olduğu için biliyordum.
Pelin bana döndüğünde ağzı açık kalmıştı. Bu haline güldüm, gerçekten insanın ağzı açık kalıyordu. İkimiz de okulun bahçesine doğru yürüdük. Ah, hocaların hepsi dışarıdaydı ve biz geç kalmıştık. Hayret ediyordum, nasıl erkenden kalkıp geç kaldığımıza. İngilizce hocası bize çatık kaşlarıyla bakıyordu. Biz de en masum ifademizi takınmıştık. Okulun bahçesine girerken koruma ordusu izin vermedi. Biz kenarda beklemeye karar verdik. Korumalar etten bir çember kurduğunda Ateş arabada indi. Gerçekten...
Farklıydı bu adam. Hem çok yakışıklıydı hem de can alıcıydı. Onu canlı görmek çok güzeldi; telefondan bakmak gibi değildi. Bambaşka bir şeydi, hele o katran siyahı gözleri benim ölüm sebebimdi. Ne ara dalmışım bilmiyorum ama herkes bana bakıyordu. Neden baktıklarını sorgularken arkama baktım.
Arkamdaydı, evet şu anda tam da arkamdaydı. Arkama döndüğümde bana bakıyordu. Evet, bana gözlüğünü takmıştı. Bu adam bana kalp ritim bozukluğu yapıyordu.
Sertçe yutkundum, hemen geri adımladım. Okulun kapısının yanında olduğu için kenarından geçmem lazımdı. Onun kenarından geçmek için adımladım, tam geçecekken korumalar çekilmedi.
Şaşkın şaşkın benim geçmeme izin vermeyen korumaya bakıyordum, o ise arkama bakıyordu. Herhalde izin bekliyordu. Sonunda çekildiğinde okul bahçesine girmiştim, tabi öğretmenlerin beni öldürecekmiş gibi bakmasını saymadan.
Pelin hızlıca yanıma geldiğinde ben hâlâ inanamıyordum, ya resmen göz göze gelmiştik. Pelin, "Kızım, manyak mısın? Ortada durmuş adama neden bakıyordun?" dedi. "Ne, ben öyle mi bakıyordum?" Kesin kızardım ya utancımdan yanaklarım yanıyordu. Pelin, bu halimle dalga geçip durmuştu. Gün boyu sonunda seminer vakti gelmişti. Hepimiz sinema salonundaydık.
Ben işletme okuyordum, bu yüzden ünlü iş adamlarından ve işletme bölümü okuyan insanlardan seminerler alıyorduk. Pelin hemen yanımda oturuyordu; uykusu gelmiş gibiydi. Ben de telefonumla uğraşıyordum. Pelin beni dürttüğünde "Ne var?" dercesine kafamı salladım. Pelin, "Asena bak, seninki bakıyor," dedi. Benimki sinirle ona baktım, acaba yine beni kimle şiplemişti.
O an onun baktığı tarafa baktım, sahneden bana bakan Ateş'i gördüm. Evet, şu anda bana bakıyordu, hem de çatık kaşlarıyla.
Pelin de şaşırmış bir şekilde, "O sana neden çatık kaşlarıyla bakıyor?" dedi. Ben ise hâlâ onun o katran siyahı gözlerinde tutulmuştum. Sahnedeki kadın Ateş'e seslenince bakışmamız sona buldu ama ben hâlâ bakışlarından benim üstüme bıraktığı etkiden kurtulamamıştım.
Boğazım kurumuş bir çöl gibi olmuştu. Vücudumun her bir zerresi bir ateş parçası gibi ısınmıştı. Evet, o bakışları birer alev topu gibiydi ve her yerimi yakmıştı. Belki de en çok kalbimi yakmıştı. Gözleri katran siyahı olan adam, hızla yerimden kalktım.
Salonda herkes bu ani hareketimle bana döndü. Hızla salonu terletmek için yürümeye başladım. Biliyorum, hiç hoş değildi öyle gitmek ama yanıyordum, yakmıştı beni. Ateş'in gözleri ismi gibi yakıyordu. Lavaboya girdiğimde elimle yüzümü yıkadım, biraz su içtiğimde ise kendime gelmiştim. Derin bir nefes aldım ve hazır olduğumu hissettiğimde dışarı çıktım. Seminere biteli 1 dakika olmuştu. Sinema salonuna doğru ilerledim; telefonumu ve çantamı orada unutmuştum.
Tiyatro salonuna girdiğimde karanlıktı ve kimse yoktu. Oturduğum koltuğa doğru yürüdüm, çantamı ve telefonumu aldım. Telefonumu alıp ışığını açtım, gerçekten de çok karanlıktı. Arkama döndüğümde onu gördüm. Çığlık attığımda elleri ağzımı kapatmıştı. Karanlığın her tonunu gözlerinde taşıyordu Ateş ve o şu anda elleriyle ağzımı kapatmış ve aramızda...
Hiç mesafe yoktu. Sanırım kalp krizi geçirecektim, adamın bir bakışına giderken şimdi ise çok yakındaydım. Evet, beni yakan, belki de kül eden adamla bedenlerimiz çok yakındı. "Şşş, sakin ol," diye fısıldadı.
"Tamam," diyerek kafamı salladım. Ellerini çektiğinde derin bir nefes aldım. Işığı yüzüne tutmuştum. Hemen telefonu elimden aldı. "Şu ışığı gözüme vermeyi kes!" ama o bu sefer ışığı gözüme veriyordu. "Sen de kes şu ışığı gözüme vermeyi." Işığı indirdiğinde...
Artık konuşabilirdik. "Ben demiştim ki, üstüme yürümeye başladı," diyerek ben geri geri giderken o ise üstüme gelmeye devam ediyordu. En son koltuğa çarpıp durduğumda aramızdaki bir adımlık mesafeyi de kapatmıştı. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda, o da eğilmişti.
Ben demiştim ki, bir anda işaret parmağını dudaklarımın üstüne koydu. "Şşş." Anladım sesi çok güzeldi; insana huzur veriyordu ya da sadece bana. Gözlerinin en derinliklerine baktım; anlıyor muydu? 15 yaşımdan beri sevdiğim adam beni anlıyor muydu?
"İsmin ne?" dedi. İsmimi soruyordu, gülümsedim. "Asena," dedim. "Güzel ismin varmış Asena." Gülümsedim. "Ben çantamı unutmuştum, o yüzden geldim buraya," dedim. Ateş bu halime hayretlerle bakıyordu. "Tamam, sakin ol," dedi. "Seni fazla korkuttuğumun farkında değildim." "Sorun yok," dedim. "Yani hatamı telafi etmek için sana bir yemek ısmarlayabilirim." "Yemek mi? Halbuki ben zehir olsan yine içerdim seni ama bu fırsatı kaçırmamam lazımdı." "Tamam, olur," dedim.
İkimiz de yürümeye başladık, sustuk. İkimiz de ben bu bir rüya zannediyordum çünkü o eşsizdi ki çirkin bile olsa onu severdim. Her şeyiyle dışarı çıktığımızda...
Kimse yoktu koridorda. "Ben," dedim, "dön." Arkadaşlarıma haber vermem gerekiyor da, izninle," dedim. Başını tamam dercesine salladı. İçimden şöyle geçirdim:
Bu gece benim olmalıydı. Evet, bu gece beni o gözlerindeki ateşle yakmalıydı.
Bolüm sonu begenip yorum yapmayi unutmayin canlarim 🥰🥰 |
0% |