Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Üşüme

@yazarroze

Söylediğine göre hasta olacağımı, o yüzden beni evine getirmişti. Bilmiyordu ki hastalıktan daha önemli bir şey vardı; kırgınlık kalbimin kırgınlığı, bana hata demesi, kırması... Salonda oturmuş yıllardır aşık olduğum adamın evine gelmiştim, kırgınlığımla ve bir de merakımla bu L tarzı koltukta oturuyordum. Üstüm üşümesin diye bana giyilecek bir şeyler getirmeye gitmişti.

 

Bilmiyordu ki ben onsuz çok üşüdüm, hâlâ üşüyordum. İçeriye girdiğinde ayağa kalktım, beyaz gömlek giydiğim için göğüslerim belli oluyordu; hemen ellerimi önümde bağladım. O da bakmıyordu zaten.

 

Elinde tişört bir de eşofman vardı, kenara koydu. Hemen gidip aldım. Ateş "Yukarıda giyinebilirsin" dedi. Hemen yukarıya çıktım. karşıma çıkan ilk odaya girdim ve Ateş’in odasıydı. Hemen gömleğimi çıkartıp kenara koydum; eteğimide tamamen çıplak kalmıştım.

 

Hızla havluyla ıslak kalan her yerimi temizledim. Tişört çok genişti, eşofman da aynı şekilde. Eşofmanın paçalarını kıvırdım, saçlarımı da bir diğer havluya sardım.

 

Gözlerime komodinin üstünde duran çerçeve içindeki fotoğraf takıldı, gidip elime aldım. Onun hakkında bir şey daha öğrenmiştim; piyano çalıyordu. Çok masum gözüküyordu. Gülümsedim ama gitmem gerekiyordu. Çantamı salona bırakmıştım, yoksa fotoğrafını çekecektim.

 

Kapıyı açıp aşağıya indim. Oturmuş, sigarasını içiyordu. Yanına doğru adımladım. Bana doğru döndü, sigarasını söndürdü. Klonik rasızliğım olduğu için, Ateş beni baştan ayağa süzdükten sonra gözleri gözlerimi buldu. "Yakışmış," dedi. Her şeyi geçtim, gitmek istiyordum buradan.

 

"Ateş Bey, gitmek istiyorum," dedim. Kaşlarını çattı; neden ki? Kırmamış mıydı? Şimdi nasıl olur da kaşlarını çatıyordu? Ayağa kalktı, bana doğru yürüdü. Tam önümde durduğunda ayaklarıma bakıyordum. Ellerini çenemin altına yerlestirdi başımı kaldırıp ona bakmamı sağladı. Ateş, "Haklısın, gitmen gerekiyor," dedi. Elleri çenemi bıraktı, yanımdan çekip gitti. Ben ise bir kez daha binlerce parçaya ayrıldım. Haklılar mıydı? Aşk acı mıydı? Halbuki, inanmazdım; aşk acı olamazdı. Kafamdaki havluyu çıkartıp kenara koydum; artık gitme vakti gelmişti.

 

Halbuki ne kadar çok isterdim bu evde onunla aşkımı paylaşmak ama o bana gitmem gerektiğini söylemişti. Çantamı aldım, onu beklemeden çıkıp gidecektim. Keşke bıraksaydılar da hasta olsaydım, belki daha az acıtırdı. Kapıyı çarpıp çıktım, yağmur devam ediyordu ama gözyaşlarım bu yağmurdu herhalde, kırgınlıklarım da sel gibiydi.

 

Çantamı kucağıma alıp yürümeye başladım. Saatler sonra evime gelmiştim. Yürümüştüm, hissizdim sanki bana git demesi her şeyin bir sonu olmuştu. İçeriye girdiğimde Pelin evde yoktu, herhalde Mir denilen çocukla olmalıydı. Odama geçtim, kıyafetlerim orada kalmıştı, onunkiler de bende kalmıştı. Hemen üstümü değiştirdim, başarmıştı; eğer ondan kırılmamı istiyorsa...

 

Yatağımın üstüne oturdum, ellerimde onun tişörtü vardı. Kokusu çok güzeldi, menekşe kokuyordu; burnuma doldu. Hani menekşeler kokmazdı? Peki ya o? Sonunda gözyaşlarım bir bir intiharını gerçekleştirdi. Tişörtü yüzüme yaklaştırdım, ıslak olması umurumda değildi.

 

**ATEŞ'TEN...**

 

Ona gitmesi gerektiğini söyledim çünkü biz olamazdık; bizim bir oluşumuz yoktu. Hem geçmişi öğrenirse bile benden nefret edecekti, belki de ölmemi isteyecekti. Halbuki ben de onu seviyordum. Şimdi de onun anılarını biriktirdiğim odada oturmuş viskimi yudumluyordum.

 

Fotoğrafları, onunla olmadığım günler; mezarlıkta düşürdüğü kolyesini alıp bir kutuya koymuştum. Onu seviyordum, hem de çok. Ama ben onun ailesinin katilinin oğluydum. Eğer öğrenirse ki, mutlaka bir gün öğrenecekti.

 

İşte o zaman hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı beni seven kadın bu sefer kendisi, benden nefret edicekti....

 

Bölüm sonu. Okuyan herkese kucak dolusu sevgiler 🥰😘

Loading...
0%