@yazarruhluadam
|
Tam Nancy, Patrick'e doğru saldıracakken Nancy bir anda yere yığıldı. Patrick arkasını dönüp baktığında Sally'yi gördü. Sally'nin elinde şok tabancası vardı. Nancy'yi yere düşürmüştü. Patrick Nancy'ye baktı. Acı içinde yerde duruyordu Nancy. Patrick Sally'ye döndü ve "Burada ne yapıyorsun Sally?" dedi. Sally ise "Ellie beni aradı. Sizin tehlikede olduğunuzu söyledi. Aynı şekilde polisleri de aramış. Polislerin geç gelebileceğini düşündüğü için beni aradı. O yüzden geldim." dedi. Patrick "İyi düşünmüşsünüz, teşekkür ederim." dedi. Sally ardından "Sen iyi misin?" dedi. Patrick "Merak etme, zarar görmedim." dedi. Patrick arkasını döndüğünde şok oldu. Nancy gitmişti... Yine kaçmayı başarmıştı Nancy. Patrick, Nancy'nin gittiğini görünce çok pişman oldu. Onu öldürmesi için çok büyük bir fırsattı bu... Sally "Gerçekten üzgünüm Patrick... Umarım bir daha ki sefere." dedi. Bunlar yaşanırken Ellie ve polisler geldi. Hemen ardında ambulans sireni duyuldu. Ellie hızla Patrick ve Sally'nin yanına koştu. "İyi misiniz?" dedi telaşla. Patrick ve Sally başını huzursuz bir şekilde "İyiyiz." anlamında salladı. Ellie niye üzgün olduklarını sorduğunda Patrick "O gitti... Yine başaramadık." dedi. Ellie başını öne doğru eğdi. "Üzgünüm..." dedikten sonra ambulans aracından çıkan doktorlar hızla Jack ve Leo'nun yanına koştular. Jack acı içinde kıvranıyordu. Leo ise baygındı. Patrick "Biz Sally ile Jack'in ambulansına bineceğiz. Ellie sen Leo ile git." dedi. Ellie kafasını salladı ve hızla Leo'nun yanına koştu. Patrick son kez dolunaya baktı. Kim bilir daha ne kötü günlerle yüzleşecekti? Zaman neler getirirdi ardında? Tek yapabilecekleri öylece beklemekti. Sonsuz bir boşluğun içerisinde... Ambulansın içinde Jack'e öylece bakakalmıştım. Ona bir şey olursa ben nasıl kendimi affederdim. Annemin ölümünden bile kendilerini suçladılar. Aman Tanrım! Nasıl böyle korkunç bir durumun içine düşmüştük. Elim ayağım buz kesildi. O panikle ve üzüntüyle dünya ile olan bütün bağım kesilmişti. Patrick, Sally ile beraber hastaneye gitti. Jack'i ameliyathaneye aldılar. Fakat Patrick ve Sally'nin içeriye girmesine izin verilmedi. Patrick'in gözleri dolmuştu... Arkadaşını kaybetme korkusu içinde fırtınalar kopmasına neden oluyordu. Bir yandan Leo içinde çok endişeleniyordu. Hemen telefonunu açıp Ellie'yi aradı. Ellie'ye Leo'nun durumunu sordu. Bacağında bulunan bıçak çok fazla kanamaya neden olmuştu ve Nancy onun başını çok sert bir şekilde duvara vurmuştu. Başka bir kötü durum olup olmadığını sordu Patrick. Ellie "Birde..." dedi ve ağlamaya başladı. Patrick "İyi misin Ellie? Neler oluyor?" dedi. Ellie bir süre ağlamasını durdurmaya çalıştıktan sonra yutkundu ve "Hafızasını sonsuza dek kaybedebileceğini söyledi doktor..." dedi. Patrick yaşadığı üzün ve korku ile elindeki telefonu yere düşürdü. Sally "Patrick neler oluyor?" dedi. Patrick ona cevap veremedi. Patrick'in bayılmadan önce son duyduğu şey Sally'nin yardım çığlıklarıydı... Patrick, Sally ve Ellie, acı içindeki Jack ve Leo'nun ameliyat odasının önünde beklerken, Nancy'nin doğaüstü güçlerinin etkileri iyice belirmeye başlamıştı. Hastane koridorlarında tuhaf sesler duyuluyor, ışıklar aniden yanıp sönüyordu. Patrick, içsel çatışmalarının üstesinden gelmeye çalışırken, Nancy'nin güçlerinin gerçek doğasını anlamaya çalıştı. Ancak, olayların içinde kaybolmuş gibi hissediyordu. Jack'in 15 yerinden bıçaklanmasına rağmen hayatta kalması ve Leo'nun kafasını duvara vurmasına rağmen hala yaşaması, hastanedeki doktorlar ve hemşireleri şaşkına çevirmişti. Bu olaylar, Patrick'in aklında daha fazla soru işareti bırakıyordu. Öte yandan, Nancy'nin bebek bakıcısı olarak ünlü bir seri katil olduğunu keşfetmek, herkesin bu karmaşık durumla başa çıkmak için ne kadar güçlü olması gerektiğini gösteriyordu. Telefonla yapılan gizemli aramalar ve beklenmedik bıçaklamalar hastane koridorlarını sarsıyordu. Herkesin gözü korku içinde, bir sonraki olayın ne olacağını düşünerek bekliyordu. Sally, Patrick'e yaklaşıp, "Bu durumu kontrol etmeliyiz. Nancy'nin güçlerini anlamalı ve onunla nasıl başa çıkacağımızı bilmeliyiz" dedi. Patrick, ailesini ve arkadaşlarını korumak için her şeyi yapmaya hazır olduğunu belirtti. Aynı anda, Ellie, Leo'nun yanına yaklaştı. Leo, yaralarına rağmen hala baygın bir şekilde yatıyordu. Ellie, ona şefkatle dokunarak, "Bir şekilde bunun üstesinden geleceğiz. Seni kaybetmek istemiyorum" dedi. Bu sırada hastane koridorlarında garip bir enerji dolaşıyor, gölgeler şekilleniyor ve odalardan tuhaf sesler geliyordu. Nancy'nin etkileri hâlâ devam ediyordu ve Patrick, Sally, Ellie ve diğerleri, bu doğaüstü olayların ardındaki gerçeği keşfetmek için bir araya gelmeye karar verdiler. Nancy'nin doğaüstü güçleri etrafımızı sararken, içsel çatışmalarım daha da belirgin hale geldi. Her adımım, onun etkileri altında gibi hissettiriyordu. Hastane koridorlarında dolaşırken, garip gölgelerin arasında kaybolmuş gibiydim. Sally'nin yanımda olması bir nebze olsun güven veriyordu, ancak içimdeki karanlık düşünceler beni ele geçirmeye devam ediyordu. Jack'in 15 yerinden bıçaklanmasına rağmen hayatta kalması, Leo'nun ise duvara vurulmasına rağmen hala baygın olması beni şaşkına çeviriyordu. Bir yandan Nancy'nin bebeği bakıcısı olarak ünlü bir seri katil olduğunu öğrenmek, bir yandan da bu doğaüstü olaylarla başa çıkma sorumluluğunu hissetmek, zihnimi kaotik bir hale getiriyordu. Telefonla yapılan gizemli aramalar ve beklenmedik bıçaklamalar hastane koridorlarını karıştırıyordu. Her an bir tehlike olabilirdi. Herkes, bu gizemli güçlerle nasıl başa çıkacaklarını düşünerek endişeliydi. Sally, bu durumu kontrol altına almanın bir yolunu bulmalıydık. Ancak ben, içsel karanlıkla boğuşurken, her geçen dakika daha da çaresiz hissediyordum. Ellie, Leo'nun yanında durup ona sarılırken, içsel çatışmalarım bir kat daha arttı. Ailemiz ve arkadaşlarımız bu doğaüstü olayların içinde kaybolmuşken, onları kaybetme korkusu içimi kemiriyordu. İçsel monoloğum, her adımımda Nancy'nin varlığını hissetmemle birlikte, kendi içimdeki karanlıklarla yüzleşmeye çalışıyordu. Bu gizemli olayların arkasındaki gerçeği çözmek, içsel dünyamda bir yolculuk gibi hissediliyordu. Belki de bu durum, gerçekle yüzleşme ve içsel bir dönüşüm için bir fırsattı. Ancak bu yolda, her an karşılaşabileceğimiz beklenmedik tehlikelerle baş etmeliydik. Aniden telefonun zil sesi, hastane koridorlarında yankılandı. Birinci tekil şahıs bakış açısıyla, içsel dünyam daha da karardı. Ellerim titrerken telefonu alıp açtım. Karşımdaki ses, derin ve tehditkar bir tondaydı. "Patrick Larson, seni bilmemek imkansız. Bak, şu anda hastanedesin değil mi? Aile ve arkadaşların burada, savunmasız. Senin zaafın. Görmek ister miydin onları ölümle burun buruna gelirken? Özellikle o sevdiğin Leo ve Jack'i?" Kalbim hızla atmaya başladı, nefes almak zorlaşıyordu. "Kim olduğunu bilmem gerekiyor! Neden bunu yapıyorsun?" diye haykırdım. "Gizli kalmam gerek. Ancak sana bir teklifim var. Eğer istediğimi yaparsan, belki de sevdiklerini kurtarabilirim. Şu an yanında duran kadın, Sally değil mi? Onun başına bir şey gelirse, bu onun kendi seçimi olacak. Sana bir rehberlik yapayım. En yakın hastane odasına git ve orada ne bulacağını göreceksin." Telefon konuşmasının ardından, titreyen ellerimle Sally'ye baktım. Ona bir şey olmasına izin veremezdim. Hemen birlikte en yakın hastane odasına doğru yöneldik. Kapıyı açtığımızda, içeride doktorlar ve hemşirelerin etrafında toplanmış cesetlerle karşılaştık. Bir anlık şokun ardından, içgüdülerimizle geri çekildik. Telefon konuşmasındaki ses, soğuk bir gülüşle, "Gördüğün gibi, benimle oyun oynamaya çalışma, Patrick. Sana daha fazla göstermek ister miyim?" dedi. Koridorlar hızla kararmaya başladı ve hastanedeki güvenlik alarmı çalmaya başladı. Sadece karanlık bir varlık gibi hissedilen katil, koridorlarda dolaşırken, biz de çaresizce bir çıkış yolu aramaya başladık. Bu cinayet serisinin içinde kaybolmuş gibiydik, ancak sevdiklerimizi koruma umuduyla bir yol bulmalıydık. Ellie, Leo ve Jack'i koruma amacıyla birlikte hareket etmeliydik. Ancak bu acımasız katil, gölgesinde gizlenmiş ve bizimle oyun oynamak için her fırsatı kullanmaya hazır gibiydi. İçsel çatışmalarla boğuşurken, bir yandan da hızla ilerleyen olaylara ayak uydurmaya çalışmalıydık. Karanlık koridorlar, aniden ölüm sessizliğiyle doldu. Telefon görüşmesinin tehditkar sesi, hastane personelini ve hastaları dehşete düşürmüştü. Birinci tekil şahıs bakış açısıyla, içsel dünyam adeta bir kaosun içinde kaybolmuştu. Bir sonraki an, koridorlar çığlık ve çatışma sesleriyle dolup taştı. Hastane çalışanları ve doktorlar, ani bir saldırı altında kaldıklarını fark etmişlerdi. Telefonla konuşan katil, koridorlarda dolaşırken, masum insanlara saldırıyordu. Her köşede, gölge gibi beliren katil, bıçaklarıyla etrafındakilere korku salıyordu. Sally ve ben, hızla Ellie, Leo ve Jack'i korumak amacıyla birlikte hareket ettik. Ancak, kaotik durum içinde birbirimizi kaybetme riski her an var gibiydi. Hastane odalarında ve koridorlarda panik içinde koşarken, sadece katilin acımasızlığını ve karanlık güçlerini hissediyorduk. Ellie'nin gözleri, kaybolduğu kalabalık arasında çaresizce Leo'yu ararken, Jack ise acı içinde kıvranıyordu. Hastane çalışanlarından birçoğu, katilin saldırısına direnmeye çalışıyor, ancak güçlerinin üstesinden gelmek zordu. Bir yandan hastane güvenlik alarmı çalarken, diğer yandan kapalı devre kameralar, koridorlarda yaşanan kaosu kaydediyordu. Telefon görüşmesindeki katil, her adımımızı izlediği izlenimini veriyordu. Bir tuzağın içine düşmüş gibiydik ve çıkış yolu bulmak giderek zorlaşıyordu. Her anın bir ölüm kalım mücadelesine dönüştüğü bu kaotik durumda, içimizdeki gücü bulmalı ve sevdiklerimizi korumak için bir araya gelmeliydik. Yaşanan dehşetin ortasında, karanlık güçlerle savaşmak ve bir çıkış yolu bulmak adına bir araya gelmek zorundaydık. Ellie, gözleri öfke dolu, Nancy ile yüzleşmeye kararlıydı. Bir erkek ve Bir kadın arasındaki sözlü çatışma, hızla fiziksel bir mücadeleye dönüştü. Koridorlar, çığlık ve çatışma sesleriyle yankılanıyordu. Ancak, bu mücadele beklenmedik bir şekilde yüksek bir peronda son buldu. Ellie ve Nancy, birbirlerine sert darbeler indirirken, kontrol kayboldu. Aniden, çatışmanın zirvesinde, her ikisi de yüksekten düşmeye başladı. Gözlerim, bu tehlikeli düşüşü izlerken, bir çığlık eşliğinde yere çakıldılar. Hastane koridorlarındaki kaos devam ederken, çığlık ve çatışma sesleri durdu. Herkes, bu beklenmedik olayın şokunu yaşarken, ben de olduğum yerden donakalmış gibiydim. Ellerim titriyordu ve gözlerim, düşen kadınların etrafındaki kalabalığa kaydı. Nancy ve Ellie'nin durumları belirsizdi. Yerde yatan bu iki güçlü kadının kaderi bilinmiyordu. Herkes, bu ani düşüşün ardındaki sırları çözmek için birbirine bakarken, koridorlarda bir sessizlik hakim oldu. Ellie, yüksekten düşüşün ardından acı içinde yere çakıldığında, Patrick hızla yanına koştu. Onunla konuşmaya çalıştım, ama acının şiddeti nedeniyle kelimeler zor çıkıyordu ağzımdan. "Ellie, dayan, lütfen dayan!" dedim, ellerimle onu desteklemeye çalışarak. Yüzündeki acı ifadesi, gözlerindeki hüzün beni derinden etkiliyordu. Ellie, zorlukla gözlerimi açtı ve bana bakarak hafif bir tebessümle, "Patrick... sevdiklerini koru" dedi. Ancak gözlerindeki acı, sözlerinden daha derindi. "Ellie, ben..." diye başladım, ancak acı içinde kıvranan bu güçlü kadını gördükçe kelimeler boğazımda düğümlendi. Onunla birlikte bu karanlık olayların içinde kaybolmuş gibiydim. Ellie'nin bilinci yavaşça kayboluyordu ve gözleri kapandığında, panikle ona seslendim. "Ellie, lütfen! Uyan! Uyan!" Ancak cevap alamadım. O an, Ellie'nin bilincini kaybettiği an olmuştu. Hastane koridorlarındaki kaos devam ederken, Ellie'nin bilincini kaybetmesi, içimde daha derin bir çaresizlik hissi yarattı. Her adımımızda daha fazla tehlike ve kayıp yaşanıyordu. Gözlerim, koridordaki kargaşaya daldı, ancak aklım, Ellie'nin acı dolu çığlıklarına ve bilincini yitiren gözlerine takılmış gibiydi. |
0% |