@yazarruhluadam
|
Karanlık ormanın derinliklerine gömülü çarpışmanın ardından saatler geçmişti. Sessizlik, yalnızca arada sırada esen rüzgârın yaprakları hışırdatmasıyla bölünüyordu. Patrick, Sidney ve Ellie enkaz halindeki arabadan sağ çıkmışlardı, fakat korkunun yoğunluğu hâlâ üzerlerindeydi. Kaçış planları başarısız olmuş, bir kez daha katilin oyununa gelmişlerdi. Ellie, yere düşen telefonunu zorlukla buldu. Ekran çatlamıştı, ama hâlâ çalışıyordu. Hızla birini aramayı denedi fakat sinyal yoktu. Ellie: "Buradan çıkmalıyız… Onun hâlâ yakınlarda olduğunu hissediyorum. Bu defa bizi hayatta bırakmaz." Patrick, zedelenmiş bir kolunu tutarak Sidney’e baktı. Patrick: "Bu yolun bizi buraya hapsetmek için bilerek seçildiğini anladın mı? Katil bizi yönlendirdi. Arabaya saldıran da oydu." Sidney yavaşça başını salladı. Gözleri boş bir şekilde ormana bakıyordu, yıllardır tanıdığı dehşet yüzeye çıkmıştı. Woodsboro’da başlayan kâbus, burada devam ediyordu. Sidney: "Bu artık sadece geçmişin hataları değil. Her şey tekrarlanıyor… Ama bu kez sonu gelene kadar durmayacak." Birden uzaklardan boğuk bir motor sesi duyuldu. Ellie, sesin üzerine dikkat kesildi. Ellie: "Birisi geliyor... Hayır, olamaz. Yine o." Bu kez daha temkinli olmak zorundaydılar. Motor sesi gittikçe yaklaştı ve aniden durdu. Üçü de nefeslerini tutmuş halde ne yapacaklarını düşünürken, birkaç metre ötede parlak bir el feneri belirdi. Birisi yaklaşıyordu. Ellie: "Saklanmalıyız! Çabuk!" Ellie, Sidney ve Patrick hızla yolun kenarındaki ağaçlık alana daldılar. Fenerin ışığı, enkaz halindeki arabaya odaklandı. Ayak sesleri de yaklaşıyordu. Korku dolu birkaç saniye boyunca hiçbir şey kıpırdamadan beklediler. Ayak sesleri sustu. Fener ışığı aniden karanlığa yöneldi. Kimin geldiğini anlamaya çalışırlarken, boğuk bir erkek sesi duyuldu. ???: "Biliyorum, oradasınız. Saklanmak boşa…" Bu ses, her şeyin başladığı o korkunç gecede Ellie’nin telefonda duyduğu sesti. Katil yine peşlerindeydi. Katil: "Bu sefer, geçmişin hayaletlerinden kurtulamayacaksınız. Sona yaklaştığınızı hissedebiliyor musunuz?" Ellie, Patrick ve Sidney birbirlerine bakıp sessizce ilerlemeye başladılar. Korku dolu adımları onları daha derin bir ormana sürüklüyordu. Ama katil aralarındaydı. Ses onun düşündüğünden çok daha yakındaydı. Planları bu kez kaçmak değil, karşı koymak zorundaydı. Sidney, hızlı bir hamleyle yere eğilip bir taş aldı ve Ellie’ye döndü. Sidney: "Dikkatini dağıtmamız lazım. Birimiz kaçarken diğerleri saldıracak." Patrick: "Bu plan riskli. Ama başka çaremiz yok." Ellie derin bir nefes aldı. Katille yüzleşmek, yıllardır aklını kemiren kâbusun en karanlık anını temsil ediyordu. Ama bu defa, sona gelinmişti. Onlar bu kararı alırken, katilin gölgesi karanlıkta belirginleşmeye başladı. Fener ışığı ormanı tararken, Ellie, Patrick ve Sidney, büyük final için hazırlıklarını yapıyorlardı. Katil: "Hadi ama, kaçabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Hepinizin sonu aynı olacak." Ellie, bir an için cesaretini topladı ve katilin dikkatini dağıtacak bir adım attı. Ellie: "Bizi mi arıyorsun?!" Patrick ve Sidney, bu hamleyle katile saldırmak için uygun anı bekliyorlardı... Ellie'nin sesi ormanda yankılandı. Katil, hemen fenerin ışığını Ellie’nin olduğu yöne çevirdi. Ellie, derin bir nefes aldı ve ağaçların arasına doğru hızlıca koşmaya başladı. Tam bu esnada Patrick ve Sidney katilin dikkatinin dağılmasını fırsat bilip harekete geçti. Patrick, yerde bulduğu ağır bir dal parçasını sessizce eline alırken Sidney, taşla katilin arkasına doğru sessizce yaklaşıyordu. Katilin gözleri hâlâ Ellie’yi ararken, Patrick hızlıca öne atılıp dalı katilin sırtına tüm gücüyle indirdi. Katil: (acıyla) “Ahhh!” Katil yere sendeleyip düştü ama fenerini hâlâ sıkı sıkı tutuyordu. Hemen toparlanmaya çalıştı, ama Sidney, elindeki taşla katilin kafasına vurdu. Bu ani darbeyle katil tamamen yere serildi. Yerde yatan katilin üzerine eğilen Patrick, nefes nefese kalmıştı. Patrick: "Bu kadar mı? İşte bu!" Sidney ise hâlâ tedirgindi. Katilin kımıldamadığını görünce rahatladı, ama bu işin bitmediğini içten içe biliyordu. Ellie, ormanın içinde kaybolduktan sonra geri döndü, gözlerinde hem korku hem de bir rahatlama vardı. Ellie: “Olay bitti mi? Gerçekten bitti mi?” Tam bu sırada, yerde yatan katilden bir gülüş duyuldu. Zayıf ama ürpertici bir gülüştü. Katil: “Hiçbir şey bitmedi…” Ellie, Sidney ve Patrick bir an için geri çekildiler. Katil yavaşça ayağa kalkmaya çalışıyordu. Sırtında ve başında açılmış olan yaralara rağmen, hâlâ savaşabilecek gibiydi. Birden cebinden bıçak çıkardı ve hızlıca Sidney’e doğru fırlattı. Sidney: “Dikkat et!” Sidney son anda yana çekilerek bıçaktan kurtuldu, ama katil yeniden ayaklanmıştı. Ellie ve Patrick’in kaçmaya zamanları yoktu, bu kez ölümcül bir yüzleşme kaçınılmazdı. Katil, elindeki bıçağı havada sallayarak onlara doğru yürümeye başladı. Katil: “Şimdi sıra geldi…" Patrick ve Ellie bir adım geri attı, Sidney ise her zamanki kararlılığıyla yerde bir taş daha arıyordu. Katilin yüzüne çevrilen fener, onun yüzündeki karanlık maskeyi bir anlığına aydınlattı. Fakat birden motor sesi tekrar duyuldu, ve bu kez gerçekten biri geliyordu. Motor sesi hızla yaklaşıp birdenbire durdu. Ormanın içinden çıkan büyük bir kamyonet ışıklarıyla ortamı aydınlattı. Işık katilin üzerine parlayınca, bir anlığına geri çekildi. Katil: "Bu kez kurtulamayacaksınız!" Ellie, Sidney ve Patrick kamyonetten inen kişiye doğru koştular. Kapı açıldı ve beklenmedik bir yüz ortaya çıktı: Gale Weathers. Elinde tuttuğu çelik bir levye ile yere serilen katile baktı. Gale: "Bunun burada biteceğini düşünmedin, değil mi?" Ellie şaşkındı. Gale’in bu anı nasıl bildiğini ya da neden geldiğini anlamaya çalışıyordu. Ellie: “Gale? Burada ne işin var?” Gale, Ellie'ye baktı, sonra yere yatan katilin üzerine doğru yürüdü. Levye ile bir hamle daha yapıp katilin tekrar doğrulmasına engel oldu. Katilin bir kez daha hareket edemeyecek şekilde yere serildiğini anlayınca, Gale onlara döndü. Gale: "Haber kaynağım sağlamdı. Bu kasabada olup bitenlerden uzak duracağımı mı düşündünüz? Hiçbir şey bittiğinde burada olmazdım." Tam bu sırada katilin cebinden çıkardığı bir başka bıçak Gale'e doğru atıldı, fakat isabet ettiremedi. Gale, dikkatini koruyarak Patrick'e döndü. Gale: "Onu kelepçelemeliyiz. Yine kaçmaya çalışacak." Patrick, katili kelepçelemek için harekete geçti, ancak katil son bir hamleyle ayağa kalktı ve ormanın karanlıklarına doğru kaçmaya başladı. Ellie: "Kaçıyor!" Ellie, Sidney ve Patrick peşine takıldı, ama orman karanlık ve zorluydu. Katil, izini kaybettirmişti. Sessiz bir anın ardından, kaçış tamamlanmıştı. Gale ise elindeki levyeyi yere bıraktı, nefes nefese kalmıştı. Gale: "Bu iş bitmedi. O geri gelecek." Patrick derin bir nefes alıp yere oturdu. Başları hâlâ büyük bir tehlikedeydi ve katil hâlâ serbestti. Ellie, Patrick ve Sidney ormanın içindeki bu gerilim dolu kovalamacadan sonra yorgun ve bitkin bir halde eve dönmeye karar verdiler. Gale de onlara eşlik ediyordu. Patrick, el fenerini söndürdü ve herkes hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladı. Sessizlik içinde ilerlerken, herkesin aklında aynı soru vardı: Katil neden onları hedef almıştı ve bir sonraki hamlesi ne olacaktı? Eve geldiklerinde, kapıyı hızlıca açıp içeri girdiler. Karanlık ve soğuk bir ortam onları karşıladı. Gale hemen ışığı açtı ve Ellie, kapıyı dikkatlice kilitledi. Yüzlerindeki gerginlik geçmemişti, ancak en azından güvendeydiler. Sidney: (derin bir nefes alarak) "Bu iş asla bitmiyor... Ne kadar uzağa kaçarsak kaçalım, geçmiş peşimizden geliyor." Ellie: (oturup elleriyle yüzünü ovuşturarak) "Bu kez neyin peşinde olduklarını bilmiyorum. Ama biri ya da birileri, bu işi bitirmekte kararlı." Patrick: (pencerenin önüne geçip dışarıya bakarak) "Daha ne kadar dayanabiliriz? Bir noktada bizi köşeye sıkıştıracaklar. Bu sefer çok daha organize ve acımasızlar." Gale, etrafı gözden geçirirken dikkatli bir şekilde konuşmaya başladı. Gale: "Yıllar boyunca bu tür şeyleri araştırdım. Woodsboro'da, üniversitede, sonra tekrar… Hep bir bağlantı vardı. Ama bu kez, daha kişisel gibi hissediyorum. Sizden intikam almak istiyorlar. Patrick, Ellie… siz hedefin merkezindesiniz." Ellie ve Patrick birbirlerine baktılar. Korkunun ve tedirginliğin gözlerinde açıkça görüldüğü bu anda, Gale’in söyledikleri ağırlığını hissettirmişti. Sidney ise hâlâ geçmişte yaşadıklarıyla boğuşuyordu. Sidney: "Bunu daha önce yaşadım. Ne kadar güçlü olursanız olun, ne kadar dikkatli olursanız olun… asla tamamen güvende olamazsınız. O kapıyı her an çalabilirler." Birden Ellie’nin telefonu çalmaya başladı. Odanın sessizliğinde yankılanan bu ses, herkesi bir anda yerinden sıçrattı. Ellie tedirgin bir şekilde telefonuna baktı. Ekranda tanıdık olmayan bir numara vardı. Telefonu eline aldı, ama cevap vermekte tereddüt ediyordu. Ellie: (kısık bir sesle) "Yine o olabilir mi?" Patrick: (hemen yanına gelip) "Açma! Bir şey yapmadan önce emin olmalıyız." Ancak Ellie, belki de katilden bir adım önde olma umuduyla telefonu açtı. Arka planda tiz bir hışırtı sesi duyuldu. Ardından tanıdık, ama ürkütücü bir ses. Katil: "Güzel bir kaçıştı… ama uzun süre saklanamazsınız. Gecenin karanlığı sizi bir kez daha bulacak." Ellie'nin eli titremeye başladı, ancak güçlü kalmaya çalıştı. Ellie: "Ne istiyorsun bizden?" Katil: (gülerek) "Cevap basit. Acı çekmenizi istiyorum. Tıpkı diğerleri gibi. Her şey sona ermeden önce, hepsini göreceksiniz… ve bu kez kaçış yok." Telefon bir anda kapandı. Ellie’nin eli titreyerek telefonu yere bıraktı. Gale, Sidney ve Patrick ise donup kalmışlardı. Korkunç bir sessizlik odayı doldurdu. Patrick: (sert bir şekilde) "Hemen polisi aramalıyız. Bu iş daha fazla ileri gitmeden, bir şeyler yapmalıyız!" Gale: (ciddiyetle) "Polisle uğraşmak zaman kaybı olabilir. Bu adamın kim olduğunu ve ne istediğini daha derinlemesine araştırmalıyız. Bu iş organize bir saldırıdan fazlası gibi görünüyor. Onu durdurmanın bir yolu olmalı." Ellie, ellerini saçlarının arasına sokarak derin bir nefes aldı. Artık tehlike iyice kapılarına dayanmıştı, ama bu kez kontrolü elden bırakmamaya kararlıydı. Ellie: "Korkmayacağız. Onun istediği de bu. Biz korkarsak, o kazanır." Sidney Ellie’nin yanına geldi, omzuna elini koydu. Sidney: "Doğru söylüyorsun. Bu işin sonuna kadar gideceğiz. Bu sefer onlara meydan okuyacağız." O sırada dışarıda bir gürültü koptu. Herkes aynı anda pencereye yöneldi. Bir araba hızla kapılarının önünden geçmişti, ama kimse net bir şey görememişti. Gergin bakışlar tekrar birbirlerine döndü. Patrick: "Bizi izliyor olabilirler. Buradan ayrılmalıyız. Bu ev artık güvenli değil." Gale, hızlıca çantasını toparlamaya başladı. Sidney, kapıya doğru yönelip dikkatlice etrafa baktı. Gale: "Başka bir yere gitmeliyiz. Bizi burada bulmuşlar. Harekete geçmeliyiz, yoksa bir sonraki adımları bizi canlı bırakmayacak." Ellie ve Patrick de hızlıca toparlandılar. Herkes evden ayrılmaya hazırlanırken, gerilim doruktaydı. Kapının önünde son bir kez durup birbirlerine baktılar. Bu, son mücadelelerinin başlangıcıydı ve her anları tehlike doluydu. Kapı açıldı, soğuk gece havası onları karşıladı. Ellie derin bir nefes aldı, gözlerinde kararlılık vardı. Ne olursa olsun, bu savaşı kazanacaklardı.
|
0% |