@yazarruhluadam
|
Evdeki sessizlik adeta bir fırtınanın öncesini hissettiriyordu. Ellie, Patrick ve ekip kazanın ardından toparlanmaya çalışırken gerilim iyice artmıştı. Kapıların kilitli olmasına rağmen, içeride bir güvensizlik havası hâkimdi. Her an bir saldırı bekler gibi tetikteydiler. Ellie, gelen tehdit mesajlarını kafasında döndürüp duruyordu. Patrick ise pencereden dışarı bakarak etrafı kolaçan ediyordu. Evin dışındaki karanlık, adeta görünmez bir düşmanın izlerini saklıyordu. Ellie: (sinirli ve kaygılı) "Bu oyun bitmek bilmiyor. Bizi nereye kadar takip edecekler?" Brandon: (sessizliği bozarak) "Belki de bunu çözmemizin bir yolu vardır. Şu an arkamızdaki kim ya da ne olursa olsun, zayıf bir noktasını bulmak zorundayız." Melissa, masanın başına oturarak eski cinayet vakalarıyla ilgili belgeleri incelemeye başladı. Dosyalarda benzerlikler bulmaya çalışıyordu. Ancak her ne kadar uğraşsalar da, ellerindeki ipuçları belirsizlik içinde kaybolmuş gibiydi. Melissa: (kağıtları karıştırarak) "Hepsinin birbiriyle bağlantısı var, ama bunu anlamak zor. Cinayetler, 20 yıl önceki vakalarla örtüşüyor. Aynı yöntemler, aynı işaretler... Sanki biri tarihleri ve olayları yeniden canlandırıyor." Tam o anda Ellie'nin telefonu bir kez daha çaldı. Bu sefer bilinmeyen bir numara arıyordu. Ellie, titreyen elleriyle telefonu açtı. Katil: (soğuk ve alaycı bir sesle) "Herkesin bir sonu vardır, Ellie. Ama bazıları için bu son çok daha acı olacak." Ellie: (derin bir nefes alarak) "Kimsin sen? Ne istiyorsun bizden?" Katil: (kendi kendine gülerek) "İstediğim şey basit: korku. O korkuyu her hücrenizde hissetmek istiyorum. Kaçış yok. Yakında görüşürüz." Ellie, telefonu kapattıktan sonra yüzünde donuk bir ifade vardı. Odaya dönüp diğerlerine baktı. Ellie: (kararlı bir ses tonuyla) "Bu iş burada bitmeyecek. Bir şekilde bu adamın kim olduğunu bulmalıyız. Artık onun oyununu oynamayacağız." Grup, saldırganın daha da yakında olduğunu fark etmeye başladı. Dışarıdan gelen sesler, evin etrafında dönen birinin varlığını hissettiriyordu. Ellie, pencereden dışarı baktı ve karanlıkta belirsiz bir gölge hareket etti. Patrick: (düşünceli ve endişeli) "Ellie, bu sefer gerçekten kurtulmak zorundayız. Bunun bir sonu olmalı." Ellie: (başını sallayarak) "Bunun sonunu biz getireceğiz, Patrick. Ya bu savaşı biz kazanacağız ya da…" Tam bu sırada kapıdan büyük bir gürültü duyuldu. Tüm grup yerinden sıçradı. Dışarıdaki tehlike artık kapıdaydı. Katil içeriye mi girmeye çalışıyordu? Yoksa bu sadece başka bir korkutma taktiği miydi? Kapıdaki gürültü giderek artıyordu, her bir darbe evin duvarlarında yankılanıyordu. Grup, korkuyla birbirlerine bakarken, kapının arkasındaki tehdidin ciddiyetini artık biliyorlardı. Ellie, Melissa ve Brandon silahlarını hazırladı. Patrick, sessizce bir plan yapmaya çalışıyordu. Ellie: (kısık sesle) "Kapıyı açarlarsa, bizi burada kıstırırlar. Pencereden kaçmalıyız." Melissa: (panikle) "Bu onların tam istediği şey değil mi? Bizi kaçarken savunmasız yakalamak." Patrick: "Bu bir oyun. Katil bizim ne yapacağımızı biliyor, ama biz onun planını bozmak zorundayız. Hemen hareket etmeliyiz." Brandon, hızlıca mutfağa koşarak bir dolap açtı. İçinden birkaç mutfak bıçağı çıkardı ve gruba dağıttı. Kapıdaki gürültü bu sırada birden kesildi. Herkes, neyin geleceğini bilmeden nefesini tutmuştu. Ellie: (fısıldayarak) "Bu iyiye işaret değil. Sessiz olun." Bir anda, pencere camı büyük bir gürültüyle patladı. Cam parçaları etrafa saçıldı. Pencereden siyahlar içinde, maskeli bir figür içeri daldı. Katilin yüzü, çelik ve kanla kaplı korkutucu maskesinin ardında gizlenmişti. Odaya girer girmez, elindeki bıçağı hızla salladı. Ellie, bir refleksle geriye çekildi ve katilin darbesinden son anda kurtuldu. Patrick, elindeki bıçağı sıkıca kavrayıp saldırıya geçti, ama katil ondan hızlıydı. Katil, Patrick’in üzerine atladı ve ikisi yere yuvarlandı. Kısa bir boğuşma sırasında Patrick, bir tekmeyle katili itip kendini kurtardı. Brandon: (yüksek sesle) "Hemen dışarı çıkmalıyız!" Melissa, kapıya doğru hamle yaptı, ama katil hızla onun önünü kesti. O esnada Ellie, katilin dikkatini dağıtmak için mutfak masasındaki bir sandalyeyi fırlattı. Katil, Ellie’ye dönerken, Patrick fırsattan istifade ederek diğerlerini evden dışarı çıkardı. Ellie de son anda peşlerinden koşarak kaçmayı başardı. Dışarıya adım atar atmaz soğuk gece havası yüzlerine çarptı. Evin etrafı karanlıkla kaplanmıştı ve hiçbir kaçış yolu güvenli görünmüyordu. Katil hâlâ içerideydi, ama onların dışarı çıktığını biliyordu. Grup, nefes nefese kalmış halde birbirlerine bakarak ne yapacaklarını düşündü. Melissa: (nefesini toparlamaya çalışarak) "Şimdi ne yapacağız? Bizi her yerde bulacak!" Ellie: (sert bir ses tonuyla) "Artık oyunu onun istediği gibi oynamayacağız. Biz onun peşine düşeceğiz. Saldırgan kimse, bu işi burada bitireceğiz." Tam o sırada telefonları çalmaya başladı. Bu sefer her birinin telefonu aynı anda titredi. Patrick telefonu açtı, ama ekranda herhangi bir numara yoktu. Sadece bir mesaj belirdi: "Kaçmak için çok geç. Şimdi korkunun tadını çıkarın." Bu tehdit mesajı, grubu daha da tetikte bıraktı. Karanlıkta adeta bir av gibi hissetmeye başlamışlardı. Bir anda ormanın içinden bir hışırtı duyuldu. O an, evin dışındaki tehlikenin aslında çok daha büyük olduğunu anladılar. Ellie: (ciddiyetle) "Bir sonraki hamlesini beklemektense, biz saldırıya geçmeliyiz." Patrick: (kararlı bir ses tonuyla) "Önce hayatta kalmalıyız. Hadi bir araç bulalım ve bu kabustan kaçalım." Grup, hızla ormanın içindeki patikaya doğru koşmaya başladı. Ancak peşlerinde katilin olup olmadığını bilmiyorlardı. Karanlık, sanki her adımda onları daha da içine çekiyordu. Adımlar hızlandıkça, kalpleri de aynı hızla atıyordu. Ellie, Patrick, Melissa, Brandon ve diğerleri, bir sonraki adımda neler olacağını bilmeden karanlığa doğru ilerlemeye devam ettiler. |
0% |