Yeni Üyelik
44.
Bölüm

4.Sezon 12.Bölüm: Geceyle Gelen Korku

@yazarruhluadam

Gece karanlığı, ormanın derinliklerinde soğuk ve sessizdi. Patrick, Ellie, Melissa, Brandon ve diğerleri ormanda koşmaya devam ediyorlardı. Her adımda yüreklerinde büyüyen bir korku vardı. Karanlık onları yutacakmış gibi etraflarını sarmıştı. Her an bir ses ya da bir gölge, yeni bir saldırının habercisi olabilirdi.

Ellie, arkasına bakarak grubu kontrol etti. Hepsi oradaydı, ama yüzlerindeki panik gözden kaçmıyordu.

Ellie: (nefes nefese) "Durmamız lazım. Nereye gittiğimizi bilmiyoruz!"

Patrick: (aynı şekilde) "Eğer durursak, o bizi bulur. Yolumuza devam etmek zorundayız."

Melissa: "Ama nereye kadar kaçabiliriz? Şu anda ne bir araba var ne de bir çıkış. Bu orman bizi çıkışsız bırakacak."

Tam o sırada, ileriden bir ışık belirdi. Bir arabanın farları, ağaçların arasından süzülen zayıf bir ışıkla ortaya çıktı. Grup birbirlerine baktı; bu, bir umut işareti olabilirdi, ama aynı zamanda bir tuzak da.

Brandon: (heyecanla) "O araba olabilir mi? Belki de yardım gelir!"

Ellie: (dikkatlice) "Ya katilse? Bir tuzak olabilir."

Patrick: "Başka bir seçeneğimiz yok. Denemek zorundayız."

Grup dikkatli adımlarla arabaya doğru ilerledi. Ancak araca yaklaştıklarında, motorunun çalışmadığını ve farların titrek bir şekilde yandığını fark ettiler. İçinde kimse yoktu, ama kapılar açıktı.

Ellie: "Bu... garip. Neden böyle bırakılmış?"

Brandon arabaya doğru yaklaşarak kapıyı açtı. İçeride, yere düşmüş bir telefon ve kan lekeleri vardı.

Melissa: (şaşkın ve korkmuş) "Burada birileri varmış... ama nereye gittiler?"

O an, ormanın derinliklerinden bir çığlık yankılandı. Çığlık öylesine dehşet vericiydi ki, hepsinin kanı dondu. Ses, hemen yakınlarından geliyordu, ve bu durum onların buradan hızlıca uzaklaşmaları gerektiğini gösteriyordu.

Ellie: "Hemen buradan uzaklaşmamız gerekiyor. Bu iş daha da kötüleşiyor."

Tam arabaya binmeye hazırlanırken, telefonlarının hepsi aynı anda titremeye başladı. Yine bir mesaj vardı: "Beni bulabilecek misiniz? Zaman daralıyor. Her köşe başında bekliyorum."

Patrick: (öfkeyle) "Bu adam bizimle oyun oynuyor!"

Ellie: (sakin kalmaya çalışarak) "Biz de onunla oynamak zorundayız. Arabaya binin. Gidebildiğimiz kadar uzağa gitmeliyiz."

Herkes hızlıca araca bindi ve Patrick arabayı çalıştırdı. Motorun gürültüsü, ormanın sessizliğini yırtarcasına yankılandı. Ancak, birkaç metre ilerledikten sonra bir darbe ile sarsıldılar. Arabaya bir şey çarpmıştı. Patrick aniden frene bastı ve herkes öne savruldu.

Melissa: (panikle) "Ne oldu?"

Ellie: (arka camdan bakarak) "Arkamızda biri var... o burada!"

Patrick, hızla direksiyonu kırıp kaçmaya çalıştı, ama arabanın arkasından gelen sert bir darbe, arabayı yan yatırdı. Araç devrildi ve grup kendilerini içinde sıkışmış buldu.

Ellie: (kafasını tutarak) "Herkes iyi mi?"

Brandon: "Sanırım... evet."

Patrick, kırık camdan dışarı çıkmaya çalıştı. O anda, karanlığın içinde maskeli bir figür belirdi. Katil, onları yavaşça izliyordu. Elinde büyük bir bıçak vardı, ve adımları kesinlikle onları bitirmek için geliyordu.

Ellie, Patrick’e baktı. Artık kaçacak yerleri kalmamıştı.

Ellie, katili fark eder etmez, hızla Patrick'e döndü. İçinde büyüyen korku, onu harekete geçirdi.

Ellie: (fısıldayarak) "Hemen bir şey yapmalıyız. Burada kalamayız."

Patrick: (aracın içinde sıkışarak) "Camları kırmaya çalışacağım. Hızlı olmalıyız."

Katil, ağır adımlarla devrilmiş aracın etrafında dolanıyor, içeridekileri izliyordu. Maskesinin altında, sanki nefes alış verişleri bile onları korkutmak için daha da belirginleşiyordu. Elindeki bıçağı, aracın metal yüzeyine sürterek bir tırmalama sesi çıkardı.

Melissa: (panikle) "Bu adam bizi burada öldürecek! Ne yapacağız?!"

Patrick, omzuyla yan camı zorlamaya çalışırken, katilin adımları iyice yaklaştı. Tam o anda Brandon, araçta bulduğu metal bir parça ile camı kırmayı başardı.

Brandon: (soluk soluğa) "Hadi! Çıkmalıyız, şimdi!"

Ellie, Melissa ve Brandon hızlıca dışarı çıkmaya çalıştı, Patrick ise en son çıkacak şekilde aracı terk etmeye hazırlandı. Ancak katil, araçtan kaçmalarına fırsat vermemek için hızlandı. Elindeki bıçağı kaldırdı ve tam Patrick'e hamle yapmak üzereydi ki, Ellie, yol kenarından bulduğu bir kaya parçasını fırlattı.

Ellie: (sert bir şekilde) "Patrick! Eğil!"

Patrick, son anda yere atlayarak katilin bıçağından kurtuldu. Kaya katilin maskesine çarptı, ama maskesi sadece hafifçe çatladı, onu durduracak kadar etkili olmadı. Fakat bu kısa an, grubun biraz daha zaman kazanmasını sağladı.

Patrick: (Ellie'ye dönerek) "Koşun! Hemen buradan uzaklaşmalıyız!"

Hepsi ormanın içine doğru koştular, katilin peşlerinden geleceğini bilerek. Ancak katil, aniden durdu. Onları takip etmek yerine, maskesinin çatlayan kısmını düzelterek yere baktı. Sanki bir sonraki hamlesini planlıyormuş gibi...

Ormanın içinde hızla ilerleyen grup, neredeyse nefes nefese kalmıştı. Artık karanlığın içinde nerede olduklarını bile bilmiyorlardı.

Melissa: (soluk soluğa) "Onu atlattık mı? Hala peşimizde mi?"

Ellie, etrafa bakarken telefonunu eline aldı. Ekrana baktığında, telefonun çekmediğini fark etti. Herhangi bir yardım çağırmak mümkün değildi.

Ellie: (hızla düşünerek) "Telefonlarımız burada işe yaramıyor. Bir çıkış yolu bulmalıyız."

Tam o sırada Patrick'in telefonu titredi. Mesaj geldiğine işaret eden bir bildirim sesi duyuldu. Patrick hızla telefonuna baktı ve ekranda kısa bir mesaj belirdi: "Sizi izliyorum. Daha eğlence yeni başlıyor."

Patrick: (öfkeyle) "Bu herif bizimle oynuyor!"

Ellie: (sakin kalmaya çalışarak) "Bizi istediği yere çekmeye çalışıyor. Ama nereye gitmemiz gerektiğini bulmalıyız."

Ormanın derinliklerinde bir patika buldular. Hızla ilerlemeye devam ettiler, ancak her adımda bir tuzak gibi gözüken karanlık ve ürpertici sessizlik onları takip ediyordu. Tam bir çıkış bulacaklarını düşündüklerinde, ilerideki bir açıklıkta birkaç polis aracı gördüler.

Ellie: (şaşkın ve umutlu) "Polisler! Yardım var!"

Koşarak polislere doğru ilerlediler, ama yaklaştıklarında, araçların boş olduğunu fark ettiler. Kapıları açık, ışıkları yanıyordu, ama ortada kimse yoktu. Etrafta kan izleri ve boğuşma işaretleri vardı. Bir şeylerin ters gittiği belliydi.

Brandon: (endişeyle) "Burası da güvenli değil. Ne yapacağız şimdi?"

Ellie, bir an durup çevreyi inceledi. Katilin onları nereye çekmeye çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Tam o sırada, polis arabasının radyosundan bir ses geldi:

Radyo: "Yedinci bölgeye acil ekip gönderilsin. Şüpheli silahlı ve tehlikeli. İrtibat kesildi."

Ellie: (kararlı bir şekilde) "Burası güvenli değil, ama en azından izimizi kaybettirmiş olabiliriz. Gidecek başka bir yer bulmalıyız."

Tam o sırada, arka tarafta bir çalı hışırtısı duyuldu. Grup, hemen refleksle sesin geldiği yöne döndü. Karanlığın içinden adım atan bir figür belirdi. Yüzüne tuttuğu ışık, Patrick ve Ellie'yi bir anlığına rahatlatan tanıdık bir yüzü ortaya çıkardı: Sidney Prescott.

Sidney: (ciddiyetle) "Sanırım yardıma ihtiyacınız var."

Ellie ve Patrick, Sidney’i gördüklerinde bir an duraksadılar. Hayatta kalma mücadelesinde geçmişin travmalarını yaşamış bu kadın, tekrar onların yanında, en zor anlarında ortaya çıkmıştı.

Patrick: (şaşkın ve minnetle) "Sidney? Burada ne yapıyorsun?"

Sidney: (ciddiyetle) "Sizlere olanları öğrendim. Bu kabus bitmedi, ama birlikteysek, bunu sonlandırabiliriz."

Ellie: (derin bir nefes alarak) "Bunu bitirmenin bir yolunu bulmak zorundayız."

Sidney, etraflarındaki tehlikenin farkındaydı, ama her zamanki gibi kararlı ve cesur görünüyordu. Artık, hem geçmişin hayaletleriyle hem de şu anki katille baş etmek zorundaydılar.

Sidney’nin gelişi, gruba biraz olsun umut ve cesaret verdi. Ancak tehlike hâlâ çok yakındı, belki de her zamankinden daha fazlaydı. Sidney, onlara katilin taktiklerini, nasıl tuzaklar kurduğunu anlatmaya başladı.

Sidney: (sakin ama kararlı) "Bu adamın amacı bizi korkutmak. Bize oyun oynuyor, her adımımızı tahmin ediyor gibi. Ama bu sefer bir adım önde olabiliriz."

Ellie: (tedirgin) "Bizi nereye sürüklüyor? Hepimizi bu ormanda öldürmek mi istiyor?"

Sidney: (başını sallayarak) "Hayır, bu sadece başlangıç. Eğer onu burada durduramazsak, daha fazlası gelecek. Bu katil sadece bir kişi olmayabilir. Bize en yakın olanı bile olabilir."

Patrick, Sidney'in bu sözlerini duyunca yüzünde bir endişe belirdi.

Patrick: "Eğer bu kişi sadece biri değilse… her yerde olabilirler. Kime güveneceğiz?"

Sidney: (Ellie'ye bakarak) "Sadece birbirimize. Başka kimseye güvenmeyin."

Sidney, gruba çevredeki izleri incelemeleri gerektiğini söyledi. Polis araçlarında ve etrafta iz bırakmış olabilecek her şeyin önemli olabileceğini düşünüyordu. Ellie ve Patrick, Sidney'in liderliğinde araçların etrafını taramaya başladılar. Ancak bir iz bulamadan önce, ormanın derinliklerinden gelen garip bir ses duyuldu—ayak sesleri, hızla yaklaşan birilerinin varlığını hissettiler.

Sidney: (alçak sesle) "Sessiz olun… birileri geliyor."

Herkes, refleksle saklanmaya çalıştı. Ormanın gölgelerine çekildiler, nefeslerini tutarak yaklaşan ayak seslerini dinlediler. Sessizlik o kadar yoğundu ki, grup neredeyse birbirlerinin kalp atışlarını duyabiliyordu. Birkaç saniye sonra, maskeli bir figür polis araçlarına yaklaştı. Elinde parlayan bıçağı, sessizce hava kesiyordu.

Ellie: (fısıldayarak) "Bu o… katil."

Sidney, katili dikkatlice izlerken, elinde tuttuğu küçük bir çakıyı sıktı. Gözleri soğukkanlılıkla hareket ediyordu. Katil, polis araçlarına bir süre baktıktan sonra, tam arkasını dönüp gitmek üzereydi ki, Patrick yanlışlıkla bir dal parçasına bastı. Çıkan çıtırtı sesi katilin dikkatini çekti. Ani bir refleksle gruba doğru döndü.

Sidney: (fısıldayarak) "Hazır olun, harekete geçeceğiz."

Katil yavaş yavaş, adımlarını dikkatlice atarak ormanın gölgelerine doğru ilerliyordu. Grup, köşeye sıkışmıştı. Patrick’in gözleri genişlemiş, soluğu kesilmişti. Tam o sırada Sidney, katile doğru bir hamle yaparak dikkatini dağıttı. Katil, Sidney’i fark ettiğinde, üzerine atıldı. Ancak Sidney, katilin hamlesinden ustalıkla sıyrıldı.

Sidney: "Şimdi! Kaçın!"

Ellie, Patrick, Brandon ve Melissa hızla ormandan çıkmak için koşmaya başladılar. Katil Sidney'le uğraşırken, grup ellerinden geldiğince hızla uzaklaşıyordu. Sidney, katille kısa bir mücadeleye girdi, ardından bir boşluk yakalayarak gruba doğru koşmaya başladı. Hep birlikte ormanın derinliklerinden kaçmayı başardılar.

Ormandan çıktıklarında, karşılarına eski bir terk edilmiş ev çıktı. Evin etrafındaki hava ağır ve kasvetliydi, fakat başka çareleri yoktu. İçeri girdiler ve kapıları hızla kapattılar. Ancak bu evin de güvenli olup olmadığını kimse bilmiyordu.

Melissa: (nefes nefese) "Burası da güvenli mi? Ya bizi burada bulursa?"

Sidney, evin içine bakarak etrafı kontrol etmeye başladı. Kapılar sağlam görünüyordu ama bu, katilin onları bulmayacağı anlamına gelmiyordu.

Sidney: (ciddiyetle) "Bu evde uzun süre kalamayız. Ama bir plan yapmamız gerekiyor. Katili durdurmanın bir yolunu bulmalıyız."

Ellie, telefonunu çıkardı ve çeken bir yer bulmaya çalıştı. Bir mesaj daha gelmişti. Bu sefer sadece bir cümle yazıyordu:

"Sıra sende Ellie. Hazır mısın?"

Ellie'nin yüzü soldu. Telefonu Patrick'e gösterdi.

Ellie: (ürkerek) "Beni hedef alıyor. Bu herif ne yapmaya çalışıyor?"

Patrick: (sinirlenerek) "Bu adamı bulup durdurmalıyız. Yoksa hepimizi öldürecek."

Sidney: (derin bir nefes alarak) "Onu bizden önce bulmalıyız. Ama bunun için bir tuzak kurmamız gerekecek."

Grup, bu terk edilmiş evde planlarını yapmaya başlarken, her birinin içindeki korku gittikçe büyüyordu. Katil onları izliyordu, her adımlarını takip ediyordu. Ama bu kez, oyun bitmeden önce son bir karşılaşma yaşanacaktı.

Loading...
0%