@yazarruhluadam
|
Ellie ve Patrick’in terk edilmiş evde barınmaya çalıştıkları anlarla açılıyor. Evin içi karanlık ve soğuk, köşelerdeki gölgeler ise tehditkar bir şekilde dans ediyor. Kalp atışları, sessizliğin içinde yankılanıyor. Ellie: (panikle) "Bu evde ne kadar kalacağız? Kendi kendimize kapanmış gibiyiz." Patrick: (başını sallayarak) "Bir süre burada saklanmalıyız. Katil buraya gelebilir ama onu durdurmak için bir yol bulmalıyız." Melissa, pencereden dışarı bakarken, dışarıda beliren gölgeleri görüyor. Herhangi bir hareket, anında dikkatini çekiyor. Melissa: (ürkerek) "Bir şey var. Birisi etrafta dolaşıyor." Sidney: (hızla pencereden uzaklaşarak) "Herkes dikkatli olun. Eğer o bizi bulursa, işler çok kötüleşir." Kapanan kapı sesleri yankılanırken, grup hazırlıklı olmak zorunda. Sidney, evin içinde etrafı araştırmaya başlıyor. Ellie, ellerini dizlerine koyarak derin bir nefes alıyor. Hala katilin tehditlerinden kurtulmuş hissetmiyor. Ellie: (fısıldayarak) "Neden hepimiz burada sıkışıp kalıyoruz? Katilin peşinden gitmeyi denemiyoruz?" Patrick: (gözlerini kısıp) "Ellie, dikkatli ol. Bu bir tuzak olabilir. Onu bulmaya çalışırsak, kendimizi daha büyük bir tehlikeye atmış olacağız." Brandon, evin içinde aniden bir ses duydu. Dikkatle kulak kabartarak, sesin geldiği yöne doğru ilerledi. Brandon: (korkarak) "Bir ses duydum. Burası çok tuhaf." Herkes gözlerini genişçe açtı, sesin kaynağını bulmaya çalıştı. Sidney, hemen Brandon’ın yanına gitti. Sidney: "Ne duyduğunu söyle, Brandon." Brandon: "Bir tıkırtı. Sanki birisi burada…" Tam o sırada, kapı aniden çarparak açıldı. Katilin maskesiyle içeri girdiği an herkesin kalbi hızla atmaya başladı. Katil, soğuk bir gülümsemeyle içeri girdi. Katil: (alaycı bir sesle) "Merhaba, sizi bekliyordum. Şimdi oyunun sonuna geldik." Hızla hareket eden grup, kaçmak için geri çekildi. Sidney, katilin üzerine atılarak dikkatini dağıtmaya çalıştı. Ancak katil, Sidney’i kolayca iterek yere düşürdü. Patrick: (sinirle) "Bırak onu! Bu seni durdurmayacak!" Ellie, katilin bıçakla üzerine geldiğini görünce korkuyla geri çekildi. Ancak bir anda elindeki çakıyı çıkararak, katile doğru savurdu. Katil, Ellie’nin hamlesini beklemiyordu ve aniden dengesi bozuldu. Katil: "Seninle oynamak eğlenceli olacak, Ellie." Grup, Sidney’in yardım çağrısını duyunca geri döndü. Melissa, hızlı bir refleksle bir masa lambasını alıp katilin başına vurdu. Katil yere yığılırken, grup kaçmaya çalıştı. Patrick: "Hadi, buradan çıkmalıyız!" Dışarıda yağmur şiddetle yağıyor, yıldırımlar arka planda çakıyor. Ellie, hızla dışarı fırladı ve bir arabanın etrafına koşarak kaçmaya çalıştı. Ellie: "Hızlı olun! Onu burada bırakmak zorundayız!" Katil, hızla kendine gelirken, grup arabaya doğru koşmaya devam etti. Sidney, en son kalan kişi olarak kapıyı kapatmaya çalışırken katil ona doğru yöneldi. Katil: "Seninle işim bitmedi, Sidney." Sidney, kapıyı kapattıktan sonra katilin üzerine doğru koştu ve kapıyı kilitlemeyi başardı. Katil kapıya vururken, grup arabaya binerken dışarıda fırtınanın sesi patlak verdi. Patrick: "Tamam, hepinizi koruyacağım!" Arabaya atladıklarında, katil kapıyı kırmaya çalışıyordu. Ellie, arabayı hızla çalıştırarak hareket etmeye çalıştı. Ellie: "Beni korkutamazsın! Hemen çıkıyoruz buradan!" Dışarıdaki fırtına, grubu daha da korkutuyordu. Bir yandan katilin onları takip edip etmeyeceği akıllarını meşgul ediyordu. Ancak bir süre sonra, yolda bir çarpışma sesi duyuldu. Patrick, Ellie’ye doğru bakarak endişe içinde konuştu. Patrick: "Ne yapacağız şimdi? Nereye gideceğiz?" Ellie, korkuyla etrafa bakarken, bir anlık sessizlik anı yaşandı. Katilin nerede olduğunu bilmedikleri için endişeleri büyüyordu. Fakat bir anda, katilin arabanın kapısını açarak içeriye doğru hareket etmesiyle, grup tamamen panik içinde hareket etmeye başladı. Melissa: "Kaçın! O geliyor!" Katil, tam yanlarına ulaşmadan Ellie direksiyonu kırdı ve arabayı hızla sürmeye başladı. Yolda bir tepeyi aşarken, Ellie’nin kafasındaki tek düşünce, grup arkadaşlarını korumak ve katili durdurmaktı. Ellie: "Bunu bitirmek zorundayız!" Patrick ve diğerleri, katilin nerede olduğunu ve onları nasıl yakalayacağını merak ederken, Ellie’nin kararlılığı tüm grubu güçlendirdi. Tüm düşünceleri, katilin tuzağını aşmak ve hayatta kalmak üzerineydi. Ama hangi yoldan gidecekleri konusunda hâlâ belirsizlik vardı. Tam o sırada, aniden arabayı durdurdular ve dışarı çıkmaya karar verdiler. Katil, peşlerinden geldiğini gösterecek şekilde gülerek onlara yaklaştı. Katil: (alaycı bir sesle) "Nereye gidiyorsunuz, çocuklar? Oyun bitmedi. Daha yeni başladık!" Ellie, grubun etrafında durarak onlara cesaret vermeye çalıştı. Ancak katilin bir tuzağı olabileceğinden korkuyorlardı. Ellie: "Hep birlikte savaşmalıyız. Onu durdurmalıyız!" Dışarıda fırtına şiddetle devam ederken, grubun içinde bir cesaret oluşmaya başladı. Sidney, içindeki kararlılıkla birlikte grubun lideri olmayı üstlenmeye karar verdi. Sidney: "Şimdi ya da asla. Korkmamalıyız. Hep birlikte bu katili durduracağız!" Grup, katilin karşısında durarak bir araya toplandılar. Her biri elinde birer silah, ya da bir şey tutarak katile meydan okudular. Karanlıkta, korku ve cesaret iç içe geçmişti. Ve hepsi, bu gecenin sonunda kimin hayatta kalacağı konusunda endişeliydi. Katil, grup karşısında gülümseyerek dururken, Ellie ve arkadaşları bir an için ne yapacaklarına karar veremediler. Katilin bakışları, onları yok etmek için sabırsızlanıyor gibiydi. Katil: (alaycı bir sesle) "Birlikte olmak, beni korkutuyor mu sanıyorsunuz? Korkmayın, ben burada sadece eğlenmeye geldim." Grubun gerginliği arttı. Ellie, katilin bu alaycı tavrının altındaki tehlikeyi anlamıştı. Katil, onların korkularıyla besleniyordu. Bu yüzden ona karşı koymak zorundaydılar. Ellie: (kararlı bir şekilde) "Artık yeter! Bu oyun bitmeli. Seninle yüzleşmeye hazırız!" Katil, Ellie'nin cesaretine gülerek yanıtladı. Katil: "Cesaret mi? Çok güzel. Ama buradaki asıl oyun, benim için. Hepinizi tek tek avlayacağım." Katil, hızla yanlarında bir araya geldi. Melissa, hemen katilin dikkatini dağıtmak için elindeki bir nesneyi fırlattı. Nesne, katilin kafasına çarpınca, bir an için şaşırdı. Bu fırsatı değerlendiren grup, kaçmaya çalıştı. Patrick: "Hadi, koşun! Onu burada bırakmalıyız!" Grup, karanlık ormanın içine doğru kaçmaya başladı. Aralarındaki mesafe giderek açılmaya başladı; herkes kendi hayatını kurtarmaya odaklandı. Ancak katil, hepsinin peşinden geliyordu. Her adımda aralarındaki mesafeyi kapatıyor, bir avcı gibi sessizce ilerliyordu. Melissa: (panting) "Onu durdurmalıyız. Yoksa hepimizi bulacak!" Sidney, arka planda katilin hızlı bir şekilde yaklaştığını görünce panik içinde bağırdı. Sidney: "Yavaş olun, dikkatli olun! Bir yere sıkışabiliriz!" Bir anda Ellie, bir yola doğru yöneldi. O yol, kaybolmuş gibi görünen bir patikaydı. Ama başka bir alternatif yoktu. Grubun içindeki cesaret, bu yolun tehlikeli olduğunu biliyordu. Ellie: "Bu yolda ilerleyelim. Burası daha iyi olabilir!" Hızla patikayı takip ederken, Patrick bir ağacın arkasında durarak geri dönüp grup arkadaşlarına bağırdı. Patrick: "Hızlanın! O geliyor!" Katilin gülüşü, karanlıkta yankılanıyordu. Artık sadece Ellie ve Patrick değil, tüm grup için bir kabusa dönüşmüştü. Duyulan sesler arasında, katilin onları ne zaman bulacağı konusunda bir belirsizlik vardı. Katil: (uzaktan) "Neredesiniz? Çok fazla gürültü yapıyorsunuz!" Grup, bir yere sığınmak için etrafa bakmaya başladı. Hızla ilerleyen fırtına, ormanın karanlığını daha da derinleştirirken, grup çaresizce etraflarındaki alanı kontrol etti. Hızla gölge arayışına girdiler. Melissa: "Şu ağacın arkasına geçelim. Orada saklanabiliriz." Dört bir yanları gölgelerle doluydu. Hızla o ağacın arkasına gizlendiler. Kalp atışları, korkunun bir yansıması olarak hızlanıyordu. Ancak tam o anda, Ellie bir şey fark etti. Katilin sesini duyduğu yer, tam önlerindeydi. Ellie: (panikle) "Dikkatli olun! O buraya yakın!" Hızla arka tarafa doğru döndüler. Katil, gizli bir noktadan geçerken içeriye doğru sızmaya çalışıyordu. Sidney, Ellie’ye bakarak bir plan oluşturmak istedi. Sidney: "Katil dikkatini dağıtmalıyız. Ben arka tarafa gideceğim ve ses çıkaracağım. Sizin de kaçmanız lazım." Ellie ve diğerleri, Sidney’in bu cesaretine hayran kaldılar ama bir o kadar da endişelendiler. Patrick: "Bunu yapma, Sidney! Çok tehlikeli!" Sidney: "Hayır, başka seçeneğimiz yok. Ya hepimiz ya da hiçbiri!" Sidney, arkasındaki ağacın etrafından dolanarak bir çığlık attı. Katilin dikkatini çekmeyi başardı. Ancak katil, hızla ona doğru yöneldi. Katil: (gülerek) "Ah, buradasın. Seninle eğlenmeyi dört gözle bekliyordum." Ellie, bu durumu gördüğünde hemen harekete geçti. Patrick ve diğerleri, Sidney’in yanına doğru koştular. Katil, Sidney’i yakaladı ve onu yere düşürdü. Ellie, bunun yeterince tehlikeli olduğunu biliyordu. Ellie: "Hayır! Bırak onu!" Tam o anda, katil Sidney’in üzerine gitti. Ancak Patrick, aniden bir dal parçasıyla katilin kafasına vurdu. Katil, şaşkın bir şekilde yere düştü. Bu, gruba kaçmak için yeterli bir fırsat sundu. Megan: "Şimdi, gidiyoruz!" Grup, hızla ormanın karanlığında kaybolmaya çalıştı. Ancak geride kalan yalnızca Sidney değildi. Katil, hâlâ peşlerindeydi. Katil: (sinirli bir sesle) "Saklanmanıza gerek yok. Sizleri bulacağım!" Birbirlerinin elini tutarak daha derin ormana doğru ilerlediler. Karanlık, onları tamamen yutarken, kalp atışları hâlâ hızla atıyordu. Grup, bir süre sonra bir yere sığındı. Patrick: (nefes nefese) "Şimdi ne yapacağız? Nereye gideceğiz?" Ellie, geri dönüp katilin sesini dinlemeye çalışırken, fırtınanın gürültüsü içinde duyduğu tek ses onun tehditkar cümleleri oldu. Ellie: "Bir şekilde onu durdurmalıyız. Hep birlikte bir plan yapmalıyız!" Grup, yeniden cesaret bulmaya çalıştı. Savaşmak zorundaydılar, bu katili durdurmak için her yolu deneyeceklerdi. Ancak tam o anda, ormanın derinliklerinden gelen bir gürültü, herkesi tedirgin etti. Katil: (uzaktan) "Ben buradayım, çocuklar! Beni bekliyorsunuz, biliyorum!" Grup, tekrar bir araya gelerek durumu değerlendirirken, Ellie’nin aklında bir plan oluşmaya başlamıştı. Katili durdurmak için cesaretin ve stratejinin önemini biliyordu. Ellie: "Bir yere saklanacağız ve ona tuzak kuracağız. Onu yavaşça köşeye sıkıştırmalıyız." Fırtına şiddetle devam ederken, grup tekrar kendilerine bir güven bulmaya çalıştı. Bu gece, sadece hayatta kalmak değil, aynı zamanda katili durdurmak için de bir fırsattı. Karanlık, onlara düşmanın nerede olduğunu gösterirken, bir araya gelerek bir plan oluşturmanın zamanı gelmişti. Ellie, gözleri karanlık koridor boyunca ilerlerken, derin bir nefes aldı. Kalbi hızla çarpıyor, geçmişin gölgeleri onun peşini bırakmıyordu. O an Megan’ın adı aklından geçti ve gözleri doldu. Patrick, onu izliyordu, ablasının duygusal çalkantısını hissediyordu. PATRICK: (yavaşça) "Ellie, iyi misin? Hala geçmişin yükünü taşıyorsun, değil mi?" ELLIE: (derin bir nefes alarak) "Onunla yüzleşmem gerektiğini biliyorum. Megan'ı kaybetmek… bunu asla tam olarak kabullenemedim." PATRICK: (başını sallayarak) "Ama bu katil, geçmişteki yaralarımızı yeniden açıyor. Bunu birlikte aşabiliriz. Her şeyin üstesinden gelebiliriz." Tam o sırada, ön kapının hızlıca çarpması duyuldu. İkisi de irkildi. Ellie, dikkatlice kapıya yöneldi. ELLIE: (sessizce) "Kim o?" Açık kapıdan bir başıboş sokak köpeği girdi. Yüzünü onlara döndü ve kükredi. Patrick, şaşkın bir şekilde köpeğe baktı. PATRICK: "Köpek mi? Burada ne arıyor?" ELLIE: (gözlerini köpeğe dikerken) "Bilmiyorum ama onun bir mesajı olabilir." Hemen kapıyı kapatıp geri döndüler. Arka planda, çamaşır makinesinin sesi ve köpeğin havlamaları yankılandı. ELLIE: (endişeli) "Bütün bu cinayetlerin arkasında bir bağlantı olduğunu hissediyorum. Megan’ın ölümüyle başlayıp, Layla ve Maria’ya kadar devam eden bir zincir." PATRICK: "Belki de bu cinayetlerin hepsi, bir şekilde geçmişteki bir hesaplaşmanın sonucu. Bizimle ilgili, ailemizle ilgili…" Birden, Ellie’nin telefonundaki titreşim dikkatlerini çekti. Ekranda “Bilinmeyen Numara” yazıyordu. Ellie, parmağıyla ekranı açtı. İçeride bir şeylerin döndüğünü hissetti. ELLIE: (gözlerini kısarak) "Açayım mı?" PATRICK: "Evet, ama dikkatli ol." Ellie, telefonu açarken derin bir nefes aldı. ELLIE: "Alo?" Hattın diğer ucundaki ses soğuk ve sertti. SES: "Ellie… Geçmişi unutamazsın. Megan’a giden yolda daha fazla kan dökülecek." Ellie’nin yüzü bembeyaz oldu. Patrick hemen onun yanına gelerek telefonun sesini dinledi. PATRICK: "Kim bu? Ne istiyorsun?" SES: "Sadece gözlemciyim. Ama biraz daha fazla zaman tanırsan, hayatında en değerli şeyleri kaybedeceksin." Kısa bir sessizlik oldu ve sonra bağlantı kesildi. Ellie, şok içinde telefonu elinde tuttu. ELLIE: (dudakları titreyerek) "Bu… bu kimdi? Ne istiyorlar bizden?" PATRICK: "Bilmiyorum ama kendimizi güvende hissetmiyoruz. Artık daha dikkatli olmalıyız." Bir an için, sessizliğin içindeki gerilim herkesin kalbinde yankılandı. Geçmişle yüzleşme zamanı gelmişti ama ne kadar hazırlıklıydılar? |
0% |