@yazarruhluadam
|
Güneş Gainesville kasabasının üzerine ağır ağır doğarken, şehrin her köşesinde garip bir huzursuzluk vardı. Sabahın erken saatlerinde bir polis telsizi acı bir tonda çaldı. Gainesville Polis Departmanı’ndan memurlar hızla cinayet mahalline yönlendirildi. Olay yeri bir kez daha kanla boyanmıştı. Bir aile evi. Dışarıdan her şey normal görünüyordu; mütevazı bir banliyö evi. Ancak kapı açıldığında içeride karşılaşılan manzara tam anlamıyla bir vahşetti. Evin içinde kan her yere sıçramıştı. Mobilyalar darmadağındı, duvarlar bıçak darbeleriyle çizilmişti. Salonda, genç bir çiftin parçalanmış cesetleri bulunmuştu. Genç adam, koltukta oturur vaziyette, gözleri açık bir şekilde son nefesini vermiş gibiydi. Göğsünde defalarca bıçaklanmış yaralar vardı. Yanında ise genç kadının cansız bedeni yatıyordu; kolları ve bacakları acımasızca kesilmiş, yüzü tanınmaz hale getirilmişti. Üzerindeki gelinlik, vahşetin izlerini taşıyordu. Polis memurları bile gördükleri karşısında donakalmıştı. Birkaç adım ötede, yerde kanla yazılmış garip bir sembol vardı. Sembol, bir göz ve bir üçgeni anımsatıyordu; bu, daha önceki cinayetlerde karşılaşılmayan yeni bir işaretti. Olayın ritüelistik bir yanı olduğu açıktı. Kurbanların ellerine yerleştirilmiş metal bileklikler, bileklerine kadar kanla kaplıydı. Evin içinde yankılanan bir cep telefonu sesi aniden sessizliği bozdu. Bir polis memuru dikkatlice telefonu eline aldı. Gelen mesaj tek kelimeden ibaretti: “Başlangıç.” Bu sırada dışarıda toplanan kalabalık, şaşkın ve korku içinde olayı izliyordu. Polis memurları alanı güvenlik şeridiyle kapatmaya çalışırken, Ellie ve Patrick Larson'un da bulunduğu ekip olay yerine geliyordu. Vahşeti gördüklerinde hepsinin yüzünde bir dehşet belirdi. Ellie (nefesini tutarak): "Tanrım... Bu, daha önce gördüklerimize hiç benzemiyor." Patrick (şokla): "Bu insanlar… Onlar evlerinde... Bu iş gittikçe daha karmaşık bir hal alıyor. Sanki yeni bir mesaj veriyorlar." Dedektif Carson (kanla çizilmiş sembole işaret ederek): "Bu sembol... Bu, daha önce görmediğimiz bir şey. Cinayetlerin ardında bir tarikat varsa, bu onların işareti olabilir mi?" Melissa (sessizce, gözlerini kurbanlardan ayırmadan): "Bu sadece bir cinayet değil, bir gösteri. Bizi izliyorlar. Olan biten her şeyin arkasında kim olduğunu biliyorlar." Grup birbirlerine bakarken, vahşet dolu bu sahneyle yüzleşmenin zorluğunu hissediyordu. Kurbanların bedeni, cinayetlerin sadece başlangıcıydı. Herkes, bu saldırıların sadece bir uyarı olduğunun farkındaydı. Daha korkunç olaylar ufukta bekliyor olabilirdi.
Ellie'nin telefonu aniden çalmaya başladı. Ekranda tanımadığı bir numara görünüyordu. Kalbi hızla atmaya başladı, gözleri ekrana kilitlenmişti. Diğerleri de dikkatle ona bakıyordu, yüzlerindeki kaygı ifadesi giderek derinleşiyordu. Ellie (telefonu açarak): "Alo?" Arka planda bir nefes sesi duyuldu. Sanki birisi onunla konuşmayı istemiyordu, sadece dinliyordu. Ellie, bir an duraksadı; sesin tonu ve ağır sessizlik onu tedirgin etti. Katil: "Ellie Larson… Uzun zamandır seni izliyorum. Gözlerin, korkunun derinliğini yansıtıyor." Ellie’nin tüyleri diken diken oldu. Kendi sesini bulmakta zorlandı, bir an ne diyeceğini düşündü. Ellie: "Kim bu? Neden arıyorsun?" Kendinden emin olmaya çalışarak, sesini titretmemeye gayret etti ama sözleri zorla döküldü. Katil: "Korkmana gerek yok. Ama işlerin pek yolunda gitmiyor, değil mi? Yine kan dökülecek. Daha önceki kurbanların hatırlıyor musun? Onlar da senin gibi savunmasızdı." Arka planda bir gülümseme sesi duyuldu; sanki katil, bu durumdan keyif alıyordu. Ellie, sinirleri iyice gerilmiş bir halde arkadaşlarına döndü, hepsinin endişeyle yüzüne baktığını gördü. Patrick (Ellie'ye yaklaşarak): "Kapat telefonunu, Ellie! Bu bir tuzak olabilir!" Ellie: "Hayır, dinle! Neden bunu yapıyorsun?" Katil gülmeye başladı, sesi gergin ve alaycıydı. Katil: "Çünkü bu bir oyun, Ellie. Ve sen, benim oyunumun bir parçasısın. Unutma; seni ne kadar iyi tanıdığımı biliyorum. Her hareketini izliyorum. Yarın, kasabaya yeni bir renk katacağım. O yüzden, dikkatli ol!" Ellie'nin kalbi küt küt atıyordu. Ellie: "Bunu yapamazsın! Bize zarar veremezsin!" Katil, kahkahasını daha da yükseltti. Katil: "Bu, seninle benim aramdaki bir sözleşme. Şimdi evin etrafında gölge gibi dolaşan bir şey var. Her an gelebilir. Hoşçakal, Ellie." Telefon bir anda kapandı. Ellie, bir an donup kaldı, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Melissa (panik içinde): "Ne dedi? Kimdi o?" Patrick (hızla): "Sakin ol, Ellie. Bununla başa çıkmak zorundayız. O aramızda bir yerde ve ne yapacağını biliyor." Ellie, katilin sesi kulaklarında yankılanırken, sinirleri alt üst olmuştu. Aralarındaki sessizlik, herkesin içinde büyüyen korkuyu daha da yoğunlaştırıyordu. Artık kimse güvende hissetmiyordu. Karanlık, bir kez daha kasabanın üzerine çöküyordu. Ellie, nefes almakta zorlanıyordu. Yavaşça gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Katilin sesi, zihninde sürekli tekrar ediyordu. Arkadaşlarının endişeli bakışları arasında, yaşanan korkunun büyüsü daha da derinleşiyordu. Patrick: "Hemen polise gitmeliyiz. Bunu ciddiye almamız gerekiyor. Eğer katil gerçekten kasabaya dönecekse, zamanımız kalmadı." Melissa: "Ama nasıl? Kimin nerede olduğunu bilmiyoruz. Yarın ne olacağını kimse tahmin edemez." Ellie, herkesin endişeli yüzlerine baktı ve kelimeler boğazında düğümlenmiş gibi hissetti. Ellie: "Belki de bu, bir tür işaret. Geçmişte yaşananlarla ilgili. Katilin bir amacı olmalı." Mark: "Ne demek istiyorsun? Geçmişte neler olduğunu biliyoruz, ama bu adam kim? Bu olayı kimin tekrar başlattığını anlamalıyız." Ellie, hepsinin kendisine baktığını görünce derin bir nefes aldı. Ellie: "Geriye dönüp bakmalıyız. 1999’da neler yaşandı? Cinayetler nasıl işlenmişti? Bu katil, geçmişteki kurbanları tekrar anarak bir mesaj mı veriyor? Nancy James'in ölümü, diğerleriyle bir bağ mı kuruyor?" Bu düşünceler, grubun içindeki gerilimi daha da artırdı. Korkunun yanı sıra, merak ve kaygı dolu bir sessizlik oluştu. Diego: "Belki de bizim içimizde biri. Geçmişe dair bilgilere sahip olan birisi. Bir cinayeti işleyen katil, kendi geçmişini tekrarlıyor olabilir." Fiona: "Bunu söylemekte dikkatli olalım. Ama eğer bu doğruysa, çevremizdeki herkes tehlikede demektir." Ellie'nin kafasında dönen düşünceler daha da karmaşık hale geliyordu. Ellie: "Eğer geçmişte yaşananlarla bağlantılıysa, o zaman Nancy'nin mezarını açmak zorundayız. Belki orada bir şey buluruz. Ama bunu yapmadan önce, öncelikle güvenliğimizi sağlamalıyız." Mark: "Aklı başında bir karar değil bu, Ellie. Bir mezarı açmak, bizleri daha fazla tehlikeye sokabilir." Ellie, kararlı bir sesle cevap verdi. Ellie: "Ama eğer orada bir mesaj ya da bir ipucu varsa, onu bulmalıyız. Bu, sadece biz değil, başkaları için de hayati öneme sahip. Katil, geçmişteki kurbanlardan birine bir şeyler bırakmış olabilir." Patrick, Ellie'nin gözlerinin içindeki kararlılığı gördü ve ona destek olmak istedi. Patrick: "Eğer bu konuda ilerleyeceksek, birlikte hareket etmeliyiz. Bunu tek başına yapmanı istemiyorum. Sana katılacağım." Melissa: "Biz de senin yanındayız. Eğer bu katil geri dönmüşse, onu durdurmak için her şeyi yapmalıyız." Grup, bir araya gelerek Ellie'nin etrafında toplandı. Herkesin gözleri, geçmişin karanlık sırlarına ve gelecekteki belirsizliklere çevrilmişti. Ancak bir şey kesindi; hepsi, bu katilin peşine düşmeye kararlıydı. Bir an sonra, Ellie’nin telefonunun titreşimiyle irkildiler. Ekranda bir mesaj belirdi. Tanımadıkları bir numara tarafından gönderilmişti. Ellie: "Ne? Bu kimden?" Mesajda sadece şu yazıyordu: “İzliyorum… Yarın her şey başlayacak.” Ellie, soğuk bir terle kaplandı. Mesajı okuduktan sonra, yüzünde beliren korku ifadesi daha da derinleşti. Fiona: "Bu ne anlama geliyor? Yarın ne olacak?" Ellie, içindeki korku ve kararlılığı bir arada yaşarken, "Bunu önlemek zorundayız. Yarın, her şey değişecek" dedi. Herkesin gözleri, Ellie'nin belirlediği yeni hedefe odaklandı. Geçmişin karanlık sırları birer birer açığa çıkmaya hazırdı, ama bu sefer, hiç kimse yalnız değildi. |
0% |