@yazarruhluadam
|
22:30 – Londra'nın gece karanlığında, gölgeler derinleşirken, şehrin tam ortasında yer alan dar bir sokak, sanki bütün dünyanın yükünü taşıyormuş gibi sessizdi. Birçok insanın yürüdüğü kaldırımlar, her zaman olduğu gibi kalabalık değildi; yalnızca arada sırada hızlıca geçen bir araba veya birkaç yalnız yürüyen silüet. Ancak bu gece, her şey farklıydı. Ne de olsa, bugüne kadar yaşadıkları bu şehri, belki de ilk kez farklı bir bakış açısıyla görmüşlerdi. Patrick ve Ellie, karanlık sokakları geçtikçe birbirlerine daha da yakınlaşıyorlardı. Çevrelerinde yaşananları ve kendi içlerindeki çatışmaları geride bırakmak istemişlerdi ama gece boyunca yaşananlar, onların ruhlarına korkunç bir şekilde kazınmıştı. Patrick, her adımda derin bir nefes alarak Ellie’ye doğru baktı. Bu kadar karmaşa ve korku içinde, onun yanında olmak, her şeyin bir anlamı varmış gibi hissediliyordu. Patrick (yavaşça): "Ellie, biz her şeyin farkına varmaya başladık. Ama... ne yapmalıyız?" Ellie (gözleri belirsiz bir şekilde parıldarken): "Bilmiyorum. Bazen her şey o kadar karmaşık hissediyor ki... Bu kadar şeyin peşinden gitmek ne kadar doğru?" Patrick, biraz duraksayarak ve düşüncelerini toparlamaya çalışarak devam etti. Patrick: "Bu kadar şeyin üzerine gittikçe, her şey daha karmaşıklaşacak gibi hissediyorum. Ama bir yerden başlamalıyız, değil mi? Bize kim saldırdı, neden saldırdılar? Bütün bunları bir araya getirebiliriz belki." Ellie'nin gözleri, geçmişin gölgesini yansıtan bir karanlıkla buluştu. Bu kadar büyük bir gücü, onların hayatını mahvetmek için kullanan kişi kimdi? Kimdi, onları bu kadar büyük bir gizemin içine çekip hapsedebilmişti? Ancak bu sırada, birden yüksek sesle bağıran bir kadının sesi duyuldu. Patrick ve Ellie, hemen sesin geldiği yöne doğru döndüler. Birkaç metre ötede, bir kadın koşarak yaklaşmıştı. Saçları dağınıktı ve yüzü korkudan bembeyaz olmuştu. Kadın, gözleri korku içinde, büyük bir acıyla onlara bakıyordu. Kadın (pantolonunun cebinden bir kağıt çıkarak, elleri titreyerek): "Siz... siz ona yardım edemezsiniz. Her şey sona erdi... Onun ölümü her şeyi değiştirdi." Ellie, kadının ellerindeki kağıdı görmek için adım atmaya çalıştı, fakat kadının gözleri hızla başka bir yöne kaydı. Kadın, kağıdın çok önemli olduğunu düşündü ve ellerini gizleyerek, bir an için geriye doğru çekildi. Ellie (şaşkın bir şekilde): "Beni dinler misiniz? Yardım edebiliriz, ne oldu?" Kadın, kısa bir süre durakladı. Derin bir nefes alarak gözlerini kapadı, ama sonra tekrar açtı. Anlaşılan, bu kadının içinde çok büyük bir korku vardı. O kadar büyük ki, Patrick ve Ellie'nin tüm sorularına rağmen, hiçbir şey açıklamıyordu. Kadın (çaresizlik içinde): "O öldü... O öldü ve her şeyin sonu buradaydı. Maskeli adam... her şeyin... onunla birlikte bittiğini düşündük. Ama... onlar... onları bulacaklar. Bulacaklar!" Kadın birden geriye doğru adım attı ve hızla kaçmaya başladı. Patrick ve Ellie, kadının ne demek istediğini anlamaya çalışırken, her şeyin hızla karmaşıklaştığını hissediyorlardı. Ellie'nin aklında bir düşünce belirdi. Maskeli adamın adı çoktan dile getirilmişti. Bu adam, sadece bir figür değildi. Geçmişin gölgesiydi. Bu ölüm, büyük bir sırra işaret ediyordu. Ancak daha fazlası vardı. Patrick, kadınla yaşananları unutmak istese de, zihninde o korkutucu anlar hızla birbirini takip ediyordu. Maskeli adamın kim olduğunu ve hangi geçmişe ait olduğunu öğrenmek, onlara her şeyin başlangıcını açıklayabilirdi. Patrick (kararlı bir şekilde): "Ellie, bu gece bir yere gitmeliyiz. Kadın ne dediğini anlamış olmalıyız. Maskeli adam, ona ölüm getiren kişi... Ama... bunun arkasında daha büyük bir şey var. Hadi, şehri terk etmeden önce tüm bu düğümü çözmeliyiz." Ellie, Patrick’e tam bir onay vermek için birkaç saniye sessiz kaldı. Ama sonunda, Patrick'in bakışlarına karşılık verirken gözlerinde kararlı bir parıltı vardı. Ellie: "Evet, gidelim. Bunu çözmeden asla rahat edemem." İkili, yine karanlık sokaklarda ilerlemeye başladı. Şehrin ışıkları her adımda uzaklaşırken, bir kez daha geçmişin, sadece fiziksel değil, zihinsel anlamda da onları takip ettiğini hissediyorlardı. Karanlıkta bir adım daha attılar ve bu gece, o kadının söylediklerinden sonra, her şeyin çok daha farklı bir hale geleceğini biliyorlardı. Telefonun sesi, geceyi daha da yoğunlaştıran bir yankı gibi her köşede yankılandı. Patrick ve Ellie, telefonun çaldığını duyarak hızla adımlarını sıklaştırdılar. Sanki bir işaret gibiydi bu; bir şeyin peşinden gitmeleri gerektiğini hissettiler, ama o neydi? Kadın, söyledikleriyle bir şeylere işaret ediyordu, ama bu kadar karmaşık bir hikayede kimin doğru söylediğini kimse bilmiyordu. Ellie, Patrick'in hemen önünde yürürken telefonun çaldığı yerin yönünü göstermeye çalıştı. Ses, bir cep telefonundan geliyordu ve belli ki, oldukça yakındı. Ancak karanlık, her şeyin gizli kalmasını sağlıyordu. Patrick (düşünceli bir şekilde): "Ellie, duydun mu? Bu telefon... Tam da o kadının söylediklerinden sonra..." Ellie, telefonu bulmaya çalışan gözleriyle sokak boyunca ilerledi. Birkaç saniye sonra, bir binanın duvarına yaslanmış, sanki bekleyen biri varmış gibi görünen telefonun ışığını fark etti. Ellie (gözleri belirginleşerek): "Orada! Telefon..." Patrick hızla telefonun bulunduğu yere yaklaştı ve onu buldu. Ekranı kararmıştı, ama tuşlarına basıldığında hafifçe aydınlandı. Patrick, telefonu aldı ve ekranı inceledi. Açıkçası, kimseyi aramıyor gibi görünüyordu. Ancak ekranın köşesinde, bilinçli bir şekilde silinmiş bir mesaj vardı. Kısacık, ama bir o kadar da dikkatlice yazılmıştı. Mesaj: "Her şey başladığı yere geri dönüyor. Beni bul. Sonra her şeyi anlayacaksınız." Patrick, telefona uzun süre baktı. Bu, ona tanıdık bir şeyler hatırlatıyordu. Sanki geçmişte, bir başka yerde aynı mesajı almış gibiydi. Ama neydi bu? Ve kim yazmıştı? Ellie, Patrick’in yüzündeki şaşkın bakışları görünce bir adım attı. Ellie (merakla): "Ne yazıyor? Kimden?" Patrick (gözlerini ekrandan ayıramayarak): "Bilmiyorum... Ama bu, daha önce gördüğümüz bir iz değil. Aynı... aynı tarz. Maskeli adam mı, yoksa başka biri mi?" Ellie, Patrick'in kafasında dönen düşünceleri hissedebiliyordu. Her şeyin giderek daha da karıştığını anlıyordu. Bu, sadece bir cinayet davası değildi. Bir döngüydü. Her adımda bir şey daha belirginleşiyor ve bir o kadar da karanlıklaşıyordu. Ellie: "Bunu çözmeden bir yere varamayacağız. Ve maskeli adam, hala bizim peşimizde olabilir. Sadece bir cinayet değil bu. Bir tür oyun." Patrick, telefonu yere bırakmak yerine, cebine koydu. İçinde karışık bir korku ve öfke vardı. Çünkü bu, çözülmesi gereken çok daha büyük bir bulmacaydı. Bir soru vardı: kim, neden ve nasıl? Bu düşüncelerle birlikte, ikili hızla oradan ayrıldılar. Ancak bir şey daha fark ettiler: sokaklar, o kadar da güvenli değildi. Yavaşça geri çekildiler, her adımda kulakları keskinleşerek geceyi dinlemeye başladılar. Sanki her köşe başında bir göz vardı. İçlerinde bir his vardı. Yalnızca maskeli adamın değil, geçmişin ve tüm bu yaşananların onları bir noktada sıkıştıracağını biliyorlardı. Ama bir adım daha atmalılardı. Bir sonraki sabah, Londra'nın ışıkları şehri aydınlatırken, Dedektif Harper ve ekibi yeni bir bulguya rastladılar. O sabah erkenden, dedektif, tüm araştırmalarını birleştirerek ilk somut adımlarını atmaya karar verdi. Ancak onun da göz ardı ettiği bir şey vardı: Maskeli adamın, şehre geri dönmek için hazır olduğu. Ellie ve Patrick, yavaşça aralarındaki mesafeyi tekrar kısaltırken, bu geceyi daha da derinleştirecek bir olayı içlerinde hissediyorlardı. Her şeyin sonu, belki de daha yeni başlıyordu. Ve belki de, bu geceyi geçtiklerinde hayatları tamamen farklı olacaktı. Ancak bir şey çok açıktı: Maskeli adamın gölgesi, her zaman onlardan bir adım öndeydi. |
0% |