Yeni Üyelik
58.
Bölüm

5.Sezon 12.Bölüm: Aydınlık geçmişin karanlık bugünü...

@yazarruhluadam

Saat gece yarısını geçiyor ve Londra sokaklarında yoğun bir sis yükseliyor. Sis, şehrin hemen her köşesinde adeta bir perde gibi çözülüyor. Ancak bu gece farklı, sıradan bir gece değil. Işıklar soluk, rüzgar huzursuz. Hava o kadar soğuk ki, burnunuzu her nefeste hissetmeniz mümkün. Ancak içerideki insanlar, bu sessizliği, bu soğukluğu hiç hissetmeden rutinlerine devam ediyorlar.

Londra’nın merkezindeki bir dairede, odada yalnızca bir ışık yanıyor. Yatak odası, karanlıkla çevrili. Tavanın köşesinde eski bir lambanın titrek ışığı, yerin her tarafına uzanıyor. Odaya adımını atan kişi, şaşkın bakışlarla dolabın açık kapaklarına bakıyor, kapaklar, içerideki gizli sırlara bir işaret gibi.

Birden bir ses yankılanıyor, kapı çarpılıyor, camlar titriyor. Yerde bir şeyin hareket ettiği duyuluyor. Gölgeler arasından fırlayan bir figür hızla odaya giriyor, herkesin dikkatini çekecek kadar gizemli bir figür.

Olivia:
(Biraz şaşkın ve endişeli bir şekilde, sesini yükselterek)
“Burada bir şeyler yanlış gidiyor. Bunu hissetmiyor musunuz? Bu sadece bir cinayet değil. Burada daha büyük bir şey var…”

Odaya giren kişi, Olivia'nın sözlerinden sonra odanın merkezine ilerliyor, gözlerini kapalı bir şekilde. Duvarda, eski ve kararmış bir tablo dikkatlice inceleniyor. Bu tablo, 1900'lü yıllara ait, büyük bir felaketi simgeliyor. O, geçmişin derinliklerine inmek, yaşanmış bir zamanın topraklarında kaybolmak istiyor gibi görünüyor.

Maya (Dışarıdan gelen bir sesle):
“Ne yapıyorsunuz burada? Sadece odada değil, biz herkesin arkasındayız. Hadi, toplanalım ve tüm bu olayı birlikte çözmeliyiz!”

Gece Yarısındaki Sesin Ardından:

Birden başka bir kapı açılır, sesler yükselir. Kadın sesi gür çıkar; aniden ortama bir soğuk hava dolar. Geceyi aniden bölen bir alarm sesi duyulur. Bir şeylerin değiştiği, geriye dönülemez bir noktaya geldiği anı.

Sidney (Hızlıca, bağırarak):
“Yapmayın! Bunu kim yaptı?”

Bunu duyan herkes olduğu gibi şaşkın, korkmuş ve karmaşık bir ruh hali içinde. Kendilerini savunmaya çalışsalar da, herkesin aklındaki soru bir: Kim yapmıştı bu cinayeti?

Dönüşüm Başlar:

Ellie ve Patrick, bir kenara çekilmişti. Bu gece, sadece bir gece değil, aynı zamanda uzun süredir beklenen bir olayın başlangıcıydı. Cinayetler bir bir birikiyordu ve her yeni vaka, gizemi derinleştiriyordu. Ancak bu sefer, katil bir adım ileriye gitmek üzereydi.

Maya (Biraz daha tedirgin bir şekilde):
“Bundan sonra ne yapacağız?”

Bölümdeki tansiyon gittikçe artıyor ve herkes olası bir çıkışı ararken, eski dosyalar ve gizli sırlar yavaşça ortaya çıkmaya başlar. Geçmişin öfkesi yeniden canlanacak mı?

 

Gecenin karanlığı, Londra'nın sessiz sokaklarını sararken, odayı terk etmeye çalışan herkesin yüzünde bir korku ifadesi vardı. Maya, hala geri planda kalmaya çalışıyor ama endişeli gözleri, olan bitene dair her an bir şüphe taşıyor. İçinde bir şeylerin patlamak üzere olduğunu hissediyor. O anda bir ses duyuldu:

Patrick (Çekişerek ve tedirgin bir şekilde):
"Yapmayın! Nereye gidiyorsunuz? Bir şeyler dönüyor, fakat kimse fark etmiyor. Burada bir şeyler değişiyor... ve biz buna şahit oluyoruz."

Gerçekten de, tüm bu olan biten, yalnızca bir cinayet değil. Her bir adımda daha karmaşık ve tuhaf hale geliyor. Evdeki dağınıklık, eşyaların yer değiştirmesi, kapıların ardında gizlenen sırlar... Her şey bir araya geldiğinde, sadece bir cinayet değil, çok daha büyük bir komployla karşı karşıya olduklarını fark ediyorlar.

Olivia (Aniden gerginleşmiş bir şekilde):
"Bu, normal bir cinayet değil. Bu, planlı bir şey. Birileri arka planda bunu bizim için hazırlamış olabilir. Ama kim?"

Odada, kapalı duvarlar, bir yansıma gibi, her hareketi izliyor. Maya, Olivia'nın söylediklerine katılıyor, ama bununla yüzleşmek bir anlamda onun için çok zor. Nehrin derinliklerinden çıkmaya başlayan karanlık bir düşünce, olayı anlamaya çalışırken aklını bulandırıyor.

Ellie (Sakin ama keskin bir sesle):
"Bu geceyi geçireceğimiz yer burası değil. Bu durumun içinden çıkmamız için harekete geçmeliyiz. Ya herkes toplanacak ya da biri daha kaybolacak."

Maya, bu cümleyi duyduğunda kalbinde bir tuhaflık hissi doğuyor. Kaybolan bir kişi mi? Aniden aklında en korkutucu düşünceler belirmeye başlıyor. O sırada odada bir fısıldama sesi duyuluyor, sanki birinin derin düşünceler içinde, görünmeyen bir bağ kurduğu bir an var.

Sidney (Duygusal bir çıkışla, aniden odada adım atarak):
"Bu, bizim son şansımız. Artık bekleyemeyiz. O katil hala bir yerlerde ve biz ona dur diyene kadar öldürmeye devam edecek."

İçindeki öfke, korku ve gerilim bir anda yoğunlaşmıştı. Patrick ve Ellie, Sidney'in söylediklerine katılmak istemiyorlar ama bir şeyler değişiyor. O an, herkesin bir arada hareket etmesi gerektiği gerçeği onları sarhoş etmiş gibi hissediyor. Katilin kimliği henüz belli değil, ama bu akşamki katilin hayatta olduğuna dair bir kesinlik var.

Maya (İçsel çatışma içinde, sesini titrek tutarak):
"Yani diyorsunuz ki… biz de bu geceyi burada geçireceğiz? Bunun doğru olabileceğine emin misiniz?"

Maya'nın sorgulayan bakışları, odadaki atmosferi bıçak gibi kesiyor. Herkesin ruh hali birden değişiyor; birbirlerine bakıyorlar, gözlerindeki endişeyi görüyorlar.

Birden sesler, adeta korku dolu bir yankı gibi birbirine karışıyor. İçlerinden biri kapıyı açıyor. Bu sırada mutfaktan gelen sesler bir anda dikkatlerini çekiyor. Ne de olsa, katilin her adımında bir tuhaflık var ve bu, gizli bir pusudan bir ipucu çıkarmak için ilk fırsat olabilir.

Friedrich (Sesini gizlemeye çalışarak):
"Hepinizin dikkati dağılmasın. Çıkan her sesi kontrol edelim. Birisi gelmiş olabilir."

Grup, birbirini izleyerek ve sürekli dikkat kesilerek mutfağa yöneliyor. Mutfak, tedirginliğin ve karanlığın içinde boğulmuş gibi duruyor. Bıçaklar ve kanlı izler, her şeyin ne kadar çığırından çıktığını belirtiyor. Sonra birden, bir şey fark ediliyor.

Max (Sesini keserek):
"Bakın… burada bir şey var. Mutfak tezgahında bir bıçak daha var. Kanlı ve yeni kullanılmış."

Her şeyin gerçeğe dönüşmesinin anı gelmişti. Katil, her yeri takip etmişti, ama kimse ne olacağını bilmiyordu. Bununla birlikte, ellerindeki tüm kanıtlar yavaşça bu olayın daha da derinleşeceğine işaret ediyordu.

Fiona (Korku dolu bir ifadeyle):
“Bundan sonra ne yapacağız?”

İçeriye giren siren sesleri, durumu netleştiriyor. Artık, her şeyin sonu gelmişti ve Londra'nın karanlık köşelerindeki katil, bir kez daha adım atıyordu.

Gerilimli anların ardından, grup sonunda evde bir süre sessizliğe bürünmüş ve herkes bir köşeye çekilerek düşüncelerini toparlamaya başlamıştı. Gecenin geç saatleri ve katilin karanlık varlığı, zihni fazlasıyla yormuştu. Aralarındaki gerginlik, bir nebze olsun hafiflemişti. Ancak bir şey vardı: Patrick ve Melissa arasında, ikisi de farkında olmasa da, uzun zamandır süren bir mesafe ve belirsizlik vardı. O gece, bu mesafe nihayet sona erecekti.

Melissa, mutfaktan çıkarken derin bir nefes aldı. Duvarda asılı olan eski saat tik tak ederek geçirdiği zamanı hatırlatıyordu. Patrick’in ellerinde, karmaşık duygular ve düşündüğü şeyler vardı. Bütün o anların sonrasında, ikisi de sessizdi.

Patrick (sesini yavaşça alçaltarak, derin bir nefesle):
“Melissa, sanırım bu gece başka türlü... Hissediyorum.”

Melissa, Patrick’in bu cümlesine alışkın değildi. Kafası karışıktı, ama yavaşça Patrick’in gözlerine baktı. Gözlerinde bir derinlik, bir tür huzur arayışı vardı. Gözleri, gece boyunca yaşanan korkunç olayların acısını ve boşluğunu barındırıyordu. Yavaşça, başını öne eğdi, omuzlarını gevşeterek Patrick’in yanına oturdu.

Melissa (nazikçe, ama tereddütlü bir şekilde):
“Bazen… insanları kaybetmek, her şeyin bitmiş olduğunu düşündürtüyor. Ama… belki de bu gece her şeyin farklı olabileceği bir an.”

Patrick, Melissa’nın bu sözlerine karşılık vermek için birkaç saniye durdu. Aralarındaki gerilim hala vardı, ama bir şekilde bir şeyler değişiyordu. Sözlerinin ağırlığını hissedebiliyordu, fakat kendini fazlasıyla güvende hissetmiyordu. İçindeki karmaşıklığı atamıyordu. Melissa’ya yaklaşmaya karar verdi ama bu sefer yalnızca bir şeyler paylaşmak istiyordu.

Patrick (gözlerini başka bir yere odaklayarak, daha sakin bir şekilde):
“Belki de ihtiyacımız olan şey sadece... bu kadar derin hissetmekti. Bazen, birine yakın olmak her şeyin önündedir. Geceyi birlikte geçirmek, belki de bir çıkış yolu olabilir.”

Melissa’nın elleri, başını yasladığı masanın kenarına kaydı. Birbirlerine doğru kayarak, hassas bir şekilde birbirlerine yaslandılar. Patrick’in elini, nazikçe tuttu. Sessizce, hislerinin bu kadar doğal olmasını beklemiyorlardı. Hiçbir kelime daha fazla gerekli değildi. Sadece o anın içinde kalmaya karar verdiler.

Melissa (fısıldayarak, duygusal bir şekilde):
“Sanırım... bazen en karanlık zamanlarda bile, birbirimize yakın olmamız gerek.”

Patrick’in kalbi hızlı atmaya başlamıştı. O an, bir zamanlar birbirlerine uzak olan iki insan, bir anda kendilerini birbirlerinin içinde bulmuşlardı. Sözler olmadan bile, bu birlikteliğin ne kadar önemli olduğunu fark ettiler.

Yavaşça, Patrick Melissa’nın gözlerine baktı ve sonra avuçlarını onun yanağına yerleştirerek hafifçe başını okşadı. O anda, Melissa da ona yavaşça yaklaştı ve başını omzuna yasladı. Birbirlerine hiç bu kadar yakın olmamışlardı. İçlerindeki duygular karışıktı, ama bunun üzerinde konuşmalarına gerek yoktu. Sadece sessiz bir anlaşmayla, birbirlerinin varlıklarına yaslandılar.

Bir süre sessizlik içinde, yalnızca birbirlerinin nefeslerini duyabiliyorlardı. Bu, gece boyunca yaşadıkları tüm korku ve gerilimden sonra, en huzurlu anlarıydı. Birbirlerinin yanında olmak, her şeyin yoluna girmesi için yeterli gibi hissediyordu.

Patrick (yavaşça, ama kararlı bir şekilde):
“Bazen hayat, en beklenmedik anlarda sizi test eder. Ama belki de en çok ihtiyacımız olan şey... bir başkasının yanındayken kendimizi bulmamızdır.”

Melissa, Patrick’in sözleriyle başını sallayarak onayladı ve ikisi de birbirlerinin varlığında bir süre kayboldu. O an, ne kadar karanlık olursa olsun, birlikte her şeyin üstesinden gelebilecek gibi hissettiler.

O gece, Patrick ve Melissa arasındaki sessizlik, büyük bir anlam taşıyordu. İçlerinde kopan fırtınaların dinmeye başladığı, bir tür içsel rahatlama hissetmişlerdi. Gece, bu ikili için bir dönüm noktasıydı; karanlık olaylar ve tehditlerin ortasında, birbirlerine duydukları güvenin, tüm bu korku ve belirsizlik karşısında hayatta kalmalarına yardımcı olabileceğini fark ettiler.

İçeriye giren bir telefon sesiyle, ruhlarındaki hafif huzur kaybolmaya yüz tuttu. Patrick, telefonun ekranına bakarak Melissa’dan özür dileyerek cihazı aldı.

Patrick (alttan alta kaygılı bir şekilde):
"Bu gece dinlenmeye ihtiyacımız vardı, ama bu… bu doğru zaman değilmiş gibi görünüyor."

Melissa, Patrick’in telefonu almasını izlerken, içindeki huzurun hızla dağılmaya başladığını hissediyordu. İçeriye düşen ışık, odanın karanlık köşelerine yavaşça yayıldı. Melissa, gözlerini kısa bir süre kapayarak, olayların hızla kötüleşebileceğini düşündü. Patrick telefonunu kulağına dayarken, bir şeyler doğru gelmiyordu.

Patrick (ciddiyetle):
“Evet? Harper… Tamam, hemen geliyoruz.”

Telefonu kapatıp, gözleri Melissa’ya kayarken, tavırlarında bir değişim olmuştu. Karşısındaki kadının gözlerine bakarken, bir şeylerin bitmediğini, yalnızca başka bir kısmın başladığını fark etti.

Patrick (ciddi bir şekilde):
“Bu geceyi burada geçirebilirdik. Ama işler yine… çıkmaza girdi. Dedektif Harper, şu anki durumu raporluyor. Bir şeyler oldu. Yine birini kaybettik."

Melissa (gözlerini kısmış bir şekilde):
“Başka bir kayıp mı? Yine bir cinayet mi? Patrick, nereye gidiyoruz? Bu karanlık içinde daha ne kadar devam edebiliriz?”

Patrick’in yüzündeki ifade, Melissa’nın sorusuna yanıt verirken biraz daha derinleşti. Zihninde, bu kadar karmaşık ve korkunç bir dünyada, hayatta kalmaya nasıl devam edebileceklerini düşündü.

Patrick (sakin ama kararlı bir şekilde):
“Evet, bu gece başka bir cinayet… Ama bu defa yalnızca kurban değil, bir başka bağlantı da var. Sanki birileri bizi izliyor.”

Melissa, Patrick’in söylediklerine iyice odaklanarak, aniden yükselen korkuyu fark etti. Duyguları arasında hüzün ve korku karışırken, yine de bu geceyi birlikte geçirebilmek için birbirlerine destek olmaları gerektiğini hissetti. Başlarını kaldırarak birbirlerine bakarken, aralarındaki sessizlik, bir güvenin ve anlayışın simgesiydi.

Melissa (yavaşça ama kararlı bir şekilde):
“Ben seni yalnız bırakmam, Patrick. Gidip de ne olacak? Gerçekten başka bir kayıp daha mı? Ama ne olursa olsun, birlikte olalım.”

Patrick, Melissa’nın bu sözleriyle rahatladı. Evet, her şey birbirine girmişti, ama Melissa’nın yanında olmak, bu belirsiz dünyada her şeyin üstesinden gelebilmek için tek güç kaynağıydı.

Patrick (gözlerinde bir ışık parlayarak):
“Teşekkür ederim, Melissa. Bu gece her şey zor olabilir, ama birlikte olduğumuz sürece, belki bir umut buluruz.”

Birbirlerine daha da yaklaştılar. Karanlık ve bilinmeyen her şeyin ortasında, küçük bir ışık vardı. Bu geceyi, beraber geçirmeye kararlıydılar. Zihninde, hem korku hem de bir umut vardı. Ama bir şekilde, birbirlerine duydukları güven, onları bir arada tutuyordu.

Patrick ve Melissa, uzun bir sessizlik içinde birbirlerine bakarken, aralarındaki gerilim yavaşça çözülmeye başlar. Odayı sarhoş bir huzur kaplamıştı; her ikisi de kelimelerden kaçıyor, ama gözlerinin derinliklerinde anlamlı bir şeyler vardı. Patrick, Melissa’nın ellerini nazikçe tuttu ve yavaşça ona doğru eğildi.

“Birlikte olduğumuzda...” Patrick’in sesi titrekti, ama içindeki hisleri netti. “Her şey daha basit, daha... gerçek.”

Melissa, dudaklarını ısırarak gözlerini kapatmıştı, ama içindeki karmaşık duygularla baş etmek hiç de kolay değildi. Patrick’in dokunuşları ona huzur veriyor, aynı zamanda bir o kadar da acıtıyordu. Fakat, bir şey vardı, belki de yılların getirdiği kırılganlık... Birbirlerine yaklaşıp, kaybolmak istiyorlardı.

O an, tüm dünya dışarıda kaldı. Yatak odasında yalnızdılar. Birbirlerinin kollarına kendilerini bırakarak, geçmişin acılarına ve hayal kırıklıklarına rağmen yeniden yakınlaşmak istiyorlardı. Sessizlik, derinleşen duygularla birlikte büyüdü.

Melissa gözlerini açtı ve Patrick’in gözlerine uzun uzun baktı. “Bu...” dedi, sesi titrek ama kararlı, “bunu hak ediyoruz, değil mi?”

Patrick, bir an duraksadı, sonra hafifçe gülümsedi. “Evet... her ikimiz de hak ediyoruz.”

Ve sonra, hiçbir kelime olmadan, sadece varlıkları birbirlerine yakınlaşırken, odanın karanlığında zaman durdu. Hisler ve duygular öylesine yoğunlaşmıştı ki, sadece bir dokunuş, bir bakış bile her şeyi ifade ediyordu.

Melissa, Patrick’in sıcaklığını hissettiğinde, dünyadan soyutlanmış gibiydi. İkisi de geçmişin, kayıpların ve pişmanlıkların ötesine geçmeye çalışıyordu. Bütün bu karmaşanın içinde, sadece birbirlerinin varlığı bir anlam taşıyordu. Patrick, avuç içlerini Melissa’nın saçlarına geçirdiğinde, aralarındaki sessizlik yeniden huzura dönüştü.

Yavaşça, hissettikleriyle yüzleşmek için birbirlerine daha da yaklaştılar. İçlerinden geçen tüm kelimeler, bir araya geldiklerinde anlam kazandı. Birbirlerini anlamaya başlamışlardı, ama bu anlayış, her iki taraf için de yeni bir başlangıç anlamına geliyordu.

“Beni anlıyor musun?” Melissa’nın sesi, odada yankılandı. Bu kadar basit ama derin bir soru, daha önce hiç sorulmamış gibiydi.

Patrick, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. “Evet,” dedi, biraz belirsiz bir şekilde. “Bazen kelimeler yetmiyor ama... ben de seni anlamaya çalışıyorum.”

Melissa, bu sözleri duyduğunda, bir an için içinde kırılan bir şeylerin yerini alan bir huzur hissetti. Patrick’in yanında olmak, her şeyin onlarla birlikte başlayacağına dair bir umut taşıyordu. Ama ne yazık ki, bu huzur, ikisinin de içsel savaşlarını tamamen silemezdi.

Birkaç dakika boyunca, sadece ikisi de birbirlerinin varlığını hissetmeye devam etti. Birlikte geçirdikleri bu an, duygusal derinlikleri keşfetmenin, birbirlerine bağlanmanın sessiz bir yoluydu. Patrick ve Melissa, içinde bulundukları karanlık dünyadan bir nebze olsun uzaklaşmış, geçici bir huzura kavuşmuşlardı.

Ancak, her şeyin ötesinde bir şey vardı. Bu an, sadece bir anlık huzur değil, aynı zamanda ikilinin arasındaki kırılgan bir bağın inşa edilmesi demekti. Gelecekte neler olacağını bilmeseler de, birbirlerine duydukları ihtiyaç ve aralarındaki bağ, onları yavaşça birbirine yaklaştırıyordu.

Yavaşça Melissa, Patrick’e bakarak gülümsedi. “Bunu kaybetmek istemiyorum,” dedi. “Ama korkuyorum...”

Patrick, Melissa’nın korkusunu anlıyor gibiydi. “Hiçbir şey kaybolmaz,” dedi, nazikçe. “Bunu birlikte yapacağız.”

O an, gözlerindeki kararlılıkla, birbirlerinin iç dünyalarına dokunmuşlardı. Her şeyin bu kadar karmaşık olduğu bir dünyada, birbirlerine ihtiyaç duyduklarını biliyorlardı. Zamanla, belki de her şeyin daha netleşeceğini umuyorlardı. Ama bu an, sadece ikisi arasında bir anlaşma değil, aynı zamanda daha büyük bir yolculuğun başlangıcıydı.

Saatler ilerledikçe, Ellie ve Patrick araştırmalarına devam ettiler. Ancak, cinayetin karmaşık yapısı daha da netleşiyor gibiydi. Olay yerindeki küçük ayrıntılar, çelişkili izler ve kurbanın geçmişine dair belirsizlikler, soru işaretlerini çoğaltıyordu. Bu cinayetin arkasındaki sır perdesini aralamak, her geçen dakika biraz daha karmaşıklaşıyordu.

Patrick, mutfakta buldukları kanlı bıçaklardan birinin ucundaki parmak iziyle ilgili yeni bir gelişmeyi Ellie’ye söyledi.

Patrick: "Biliyorsun, bıçaklarda bir şeyler var. İlk başta dikkatimizi çekmemişti ama şimdi daha dikkatli bakınca… Aynı parmak izleri, 2001’deki bir cinayetle eşleşiyor."

Ellie’nin gözleri hızla Patrick’e kaydı. 1999’daki cinayet? O zamanlar olayı hemen kapatmışlardı.

Ellie: "Ama o cinayet... Onu kimse unutmaz. Yani, nasıl... Nasıl olabilir?"

Patrick, eski dosyaları açarak bıçaklardaki izleri gözden geçirmeye başladı.

Patrick: "Bunu araştırmak gerek. Ama bir şey fark ettim; o cinayetin işleniş tarzı, buradakiyle neredeyse aynı."

Ellie, kafasında hızla düşünmeye başladı. 1999’daki cinayetle 8. bölümdeki cinayet arasındaki bağlantı ne olabilirdi?

Patrick’in söylediklerine göre, bir bağlantı vardı, ama nedir bu bağlantı? Hangi cinayetler birbirine bağlanıyordu?

Araştırmalar Derinleşiyor

İlerleyen saatlerde, Ellie ve Patrick, eski cinayet dosyalarını incelemeye başladılar. Ellie'si özellikle 1999'daki vaka ile 8. bölümdeki cinayet arasında ilişki kurmaya çalışırken, daha fazla şüpheye düştü. Hangi cinayetlerden bahsediyorlardı? Belirgin bir bağlantı mı vardı yoksa rastlantılar mı?

Yeni Keşif

Saatler sonra, dedektifler birbirlerine bakarak konuşmalarına devam ettiler. Patrick, eski vakayı araştırırken bulduğu ipuçları üzerine, başlarındaki sırların artık gün yüzüne çıkacak gibi olduğunu düşündü. Ama fark ettikleri bir şey vardı ki, cinayetler hep aynı elden gelmiş gibiydi. Fakat, bir şey eksikti.

Patrick: "Ellie, dikkat et. 1999’daki cinayet ile buradaki arasında çok fazla benzerlik var. Aynı şekilde kurbanlar zorla öldürülmüş, bıçakla kesilmiş, sonra bir başka yere taşınmışlar. Ama burada eksik olan bir şey var. Cinayetlerin ardında bir bağlantı olabilir ama bir tek parça eksik..."

Ellie: "Bu cinayet bir zincir olabilir. Ama birisi bunu durdurmak istiyor gibi görünüyor."

Bölüm Sonu: Sır perdesi aralanıyor

Ellie ve Patrick, gece boyunca çalışarak her ayrıntıyı birleştirmeye çabalarını sürdürdü. 8. bölümdeki cinayet, başka bir cinayetle bağlantılıydı. Ancak, cinayetin gerçek yüzü henüz ortaya çıkmamıştı. Zihinlerinde bir soru vardı: Bu cinayetler bir zincirin parçası mıydı, yoksa arkasında bir şey daha mı vardı?

Bölümün sonunda, geceyi geçiren dedektifler yavaşça uykuya dalarlarken, akıllarında bu cinayetlerle ilgili çözülmemiş bir bulmaca kalmıştı. Bu yeni gelişme, çok daha büyük bir gizemin başlangıcını işaret ediyordu.

Loading...
0%