@yazarruhluadam
|
Londra'nın sokakları, bu gece, tıpkı üstünü örten kara bulutlar gibi sessizdi. Şehrin taş duvarlarına sinmiş eski hikayeler, gecenin derinliklerinde fısıltılarla yankılanıyordu. Soğuk ve puslu hava, sanki her bir köşeye gizlenmiş karanlık sırların üstünü örtercesine tüm şehri sarıp sarmalamıştı. Londra Üniversitesi'nin tarihi yapıları arasında yürürken, grup tüm bunların ürpertici havasını derinlemesine hissetti.
Ellie, derin bir nefes alarak duraksadı. O an, eski dostlarının trajik ölümlerini düşündü; zihninde Megan’ın kanlı yüzü ve annesi Maureen’in titrek silueti canlanmıştı. Ellie’nin gözleri, yağmura bulanmış taş döşemeler üzerinde gezinirken, düşüncelerini toplamak için çabalıyordu.
"Ellie, iyi misin?" Maya, ona endişeyle baktı. Maya’nın sesindeki içtenlik, onun yanındaki varlığıyla Ellie’ye bir parça güven veriyordu.
"Bu cinayetlerin ardındaki hikaye... Daha önce yaşanmış her şey şimdi tekrar ediyor gibi," dedi Ellie, sesi hafifçe titreyerek.
Maya, Ellie’nin omzuna bir elini koyarak onu sakinleştirmeye çalıştı. "Geçmişte olanlar burada, Londra’da devam ediyor, değil mi? Sanki bizi geçmişin izleri, karanlık bir oyunun içine çekiyor."
Londra Üniversitesi'nin sessiz ve görkemli kütüphanesinde grup, ellere tutuşturulmuş eski gazete küpürleri ve tozlu kitap sayfalarının arasında derin bir araştırmaya koyuldu. Kitapların ve belgelerin arasında dolaşan kasvetli havaya karşı direnerek, kimlikleri belirsiz bir katilin bıraktığı ipuçlarını çözmeye çalışıyorlardı. Birkaç saat süren sessizliğin ardından, Noah ansızın bir şeyi fark etti.
"Bakın, Nancy hakkında bir makale," diyerek masanın ortasına koydu. Başlığı, ürkütücü bir şekilde göz alıcıydı: "Geçmişin Kanlı Sırları: Nancy'nin Anlatılmamış Hikayesi."
Sidney, gözlerini daraltarak sayfalara dikkatlice bakmaya başladı. "Bu kadının yaşadığı travmalar ve ardında bıraktığı sırlar… Acaba Londra’daki bu cinayetlerle bir bağı var mı?"
Friedrich de, “Bu dosyada, Nancy’nin kendi zamanında başından geçen olaylar ve öldürülme anı çok detaylı anlatılmış. Ama burada hâlâ eksik bilgiler var,” dedi.
Audrey ise kitabın kapağını çevirip gri sayfaların arasında ellerini gezdirdi. “Londra’daki olaylarla ilgili sayfa burada yok gibi. Sanki birileri bizi geçmişten gelen bu hikayeden uzaklaştırmak istiyor.”
Birden, telefonun tiz bir sesi odayı böldü. Herkes birbirine baktı; bu sessiz ortamda, telefon sesi yankılanarak sinirleri geriyordu. Ellie, cebinden telefonunu çıkarıp ekrana baktı, arayan numara tanıdık değildi.
Ellie, derin bir nefes alarak telefonu açtı. "Alo?" dedi, sesi çekingen fakat kararlıydı.
Telefonun diğer ucundaki kişi, derin ve tanıdık olmayan bir sesle konuştu: "Geçmişin karanlık yüzleri bir bir gün yüzüne çıkıyor, Ellie. Bu oyunda yalnızca biri hayatta kalacak. Ne yaparsanız yapın, kaçış yok."
Ellie’nin yüzü bir an bembeyaz oldu. Diğerleri nefeslerini tutarak onu izliyordu. Ellie telefonu kapatırken bir anlık duraksadı. "Bize bir mesaj verdi. Bu sadece bir başlangıç olabilir," dedi, gözlerinde bir titreme ile.
Ellie’nin bu sözleri, grupta yankılandı. O sırada, kapının sert bir şekilde açılmasıyla sessizliği bir an için panik dolu bir gürültü böldü. Hepsi yerlerinden sıçradı. Kapı aralığında, polis müfettişi Harper belirmişti; gözlerinde derin bir yorgunluk ve yüzünde karamsar bir ifade vardı.
"Ellerinizde daha ne gibi bilgiler varsa, lütfen hemen paylaşın. Bu oyun hepimizi yıpratıyor," dedi Harper, gözleri Ellie’nin elindeki dosyaya kayarak.
Grup, bir süre daha dosyalarla baş başa kaldı. Herkes, geçmişin karanlık sırlarını çözmeye dair bir umut ışığı arıyordu. Ancak her ipucu, onları daha da derin bir karanlığın içine çekiyordu.
Ellie, Harper’a dönerek dosyaları masanın üzerine yaydı. "Bu dosyalarda, geçmişte yaşanan her cinayet bir diğerine işaret ediyor," dedi. "Sanki birbirlerine zincirlenmiş, bir mantık içerisinde işlenmişler."
Harper, dosyalara göz gezdirirken başını salladı. "Her şey göründüğünden daha karmaşık," diye mırıldandı. “Özellikle Nancy’nin 2024’teki ölümü... Her şeyin düğümü orada gibi görünüyor.”
Noah, masanın diğer ucundan elini kaldırarak dikkat çekti. "Ama bakın," dedi, önündeki bir dosyaya işaret ederek. "Nancy’nin 1999’daki olaylarının hemen ardından, onun ismi anılmaya başlanmış. Sanki birinin gözünde bir idol haline gelmiş ve onun izinden gitmek isteyen biri var."
Emily, düşünceli bir ifadeyle, "Bu, bir tür takipçi kültü mü demek oluyor? Belki bir cemaat gibi bir oluşum," dedi. Bu sözler grupta ani bir sessizlik yarattı; herkes birbirine bakarak bu olasılığı zihninde tartıyordu.
Ellie başını salladı. "Belki de... Tüm bunları yaparak, Nancy gibi birini model alarak, onun bıraktığı yerden devam ettiklerini düşünüyorlar."
Harper, yüzünü ellerinin arasına aldı. Yorgunluğu, gözlerinden okunuyordu. “Eğer bu doğruysa, o zaman geçmişteki cinayetleri taklit eden bir dizi katil ya da ortak çalışan kişiler var demektir.”
Tam bu sırada dışarıdan bir çığlık sesi geldi. Grup irkilerek birbirine baktı. Hemen kapıya koştular ve hızla merdivenlerden aşağıya indiler.
Kampüs bahçesinde, akşamın gri karanlığında, gölgelerin arasından bir figür beliriyordu. Sürünerek ilerlemeye çalışan, yüzü kana bulanmış bir genç kadın yere yığılmıştı. Ellie ve diğerleri, nefes nefese kadının yanına koştu. Genç kadının soluk yüzü, ona zarar verenin kim olduğunu açığa çıkaramayacak kadar bitkindi. Dudakları titredi, gözleri bulanık bir noktaya kilitlenmişti.
Patrick, diz çökerek kadına daha yakından baktı. "Bunu yapan... burada mı hâlâ?" diye fısıldadı Ellie’ye, gözleri endişeyle etrafa bakınarak. Ancak kadının yüzündeki korku, hiçbir sözün ifade edemeyeceği kadar güçlüydü.
Karanlık gecede, grup sessiz bir anlaşmayla geri çekilerek çevreyi taramaya başladı. Gölgelerin arasında bir hareketlenme sezildiğinde, Patrick elini kaldırarak işaret etti. "Orada!" diye seslendi, ama bir anda gölge kayboldu.
Grup eve döndüğünde herkesin yüzü solgundu, yaşadıkları anın şoku zihninde ağır bir iz bırakmıştı. Patrick ve Ellie, salonun ortasında karşılıklı otururken, diğerleri sessizce onları izledi. Gecenin ürpertici sessizliği, korkunun yoğun bir şekilde havaya sinmesine neden oluyordu.
Ellie, başını kaldırarak “Geçmişimizden asla kaçamayacağız, değil mi?” dedi. Odanın içindeki sessizlik, onun bu sorusuna karşılık gibi boşlukta asılı kaldı.
|
0% |