@yazarruhluadam
|
Güneş, Londra'nın gri gökyüzünde yavaşça batarken, şehrin sokakları bir başka akşamın kıskacına girmişti. Havanın serinliği, kalabalık caddelerde yürüyen insanların içini ürpertiyle dolduruyordu. Ellie, Patrick, Maya ve diğer arkadaşları, günün yorgunluğunun üzerine çökmesini istemiyor, aksine bu akşamı daha fazla canlı geçirmek için çaba sarf ediyorlardı. Kafeye girdiklerinde, havanın içinde yükselen kahve kokusu ve taze pişmiş hamur işleri, gözlerini kamaştırdı. İçerideki gürültü, gülüşmeler ve kahkahalar, yaşamın neşesiyle dolu bir atmosfer yaratıyordu. Ancak Ellie’nin aklındaki düşünceler, bu ortamın sıcaklığını soğutuyordu. O günlerde yaşanan korkunç olaylar, kafasında birer gölge gibi dolaşıyordu. Sanki her köşede bir sır gizlenmişti ve her kahkaha, ardında bir acının yankısını taşıyordu. Ellie, pencereden dışarı bakarken Patrick’in sesiyle irkildi. “Neden bu kadar dalgındın?” dedi. Gözleri Ellie’nin üzerine odaklanmıştı, sanki ona olan kaygısını gizlemek istiyordu. “Bilmiyorum, her şey çok karmaşık hissediliyor,” diye yanıtladı Ellie. “Sanki geçmiş peşimi bırakmıyor.” Patrick, onun elini tuttu ve bir an için sessizliğin içinde kayboldu. “Geçmişten kaçış yok, ama bu biziz. Bir arada olduğumuz sürece her zorluğun üstesinden gelebiliriz,” dedi, umut dolu bir ses tonuyla. Maya yanlarına katıldı, yüzündeki ifadeyle Ellie’nin içindeki karamsarlığı hemen fark etti. “Korkma, birlikteyiz. Her şey yoluna girecek,” dedi. Fakat Maya'nın sesi de Ellie’nin içine bir rahatlık verememişti; gölgeler hâlâ oradaydı. Birden, kafenin kapısı açıldı ve içeri, daha önce görmedikleri bir adam girdi. Uzun, karizmatik bir yapısı vardı; siyah bir palto giymişti ve gözlüğüyle hafifçe ıslak yüzüne dikkat çekiyordu. Masalar arasında yürüyüşü, sanki bir hedefe doğru ilerliyormuş gibi, kararlı bir izlenim bırakıyordu. Ellie’nin dikkatini çeken adam, Maya'nın yanındaki bir gruba doğru yöneldi. “Selam,” dedi. “Yeni yüzler görüyorum. Benim adım Alex.” Kafede herkes onu izlemeye başladı. “İlk defa buradayım. Sıcak bir şeyler içmek istedim,” diye ekledi. Maya, onun karizmasına kapılmak üzereyken, Ellie'nin içindeki alarm çanları çalmaya başladı. “Bir şeylerin ters gittiğini hissediyorum,” dedi Ellie, daha sonra yanındaki Patrick’e baktı. “Bu adamla bir bağlantımız olamaz mı?” Patrick başını sallayarak ona destek oldu. “Belki de sadece sıradan birisi.” Tam o sırada kafenin kapısı bir daha açıldı ve içeri, tanıdık bir figür girdi. Melissa, yüzünde kaygılı bir ifade ile ilerliyordu. Yanında, Sidney Prescott vardı. Melissa, havanın getirdiği sıkıntıyı hissetmiş gibiydi; bir şeylerin yanlış gittiğini biliyordu. “Sizden bir şey öğrenmem gerek,” dedi, sesi tedirgindi. “Görmeniz gereken bir şey var.” Ellie’nin içindeki merak kabardı. “Ne oldu?” diye sordu. “Bir cinayet işlenmiş. Kısa süre önce. Ve bunun arkasında daha fazlası olabilir,” dedi Melissa, derin bir nefes alarak. “Daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Hızlı hareket etmeliyiz.” Tüm grup, Melissa'nın sözlerinin ağırlığı altında derin bir sessizliğe gömüldü. Herkesin aklında tek bir soru vardı: “Yine mi?” Dışarı çıktıklarında, kalabalığın arasındaki gerilim hissediliyordu. Herkesin aklında aynı düşünceler dönüyordu; geçmişin gölgeleri peşlerindeydi. Ellie, gözlerini kapadı ve kalbinin hızlı atışını duydu. “Ne yapmalıyız?” diye sordu. Melissa, kollarını iki yana açarak yanıtladı: “Bir plan yapmalıyız. Herhangi bir bilgi bulursak, geçmişi çözeriz.” Araba yolculuğu sırasında, Ellie, Patrick ve Maya, yol boyunca konuşarak arka plandaki gerginliği azaltmaya çalıştılar. Dışarıdaki Londra manzarası, kentin ışıklarıyla parlıyordu. Ama Ellie, manzaranın güzelliğine odaklanamadı; aklındaki düşünceler, içindeki korkuyla birleşiyor, geçmişin hatıraları ona zindan oluyordu. Giderek yakınlaşan bir sır vardı. Gündüz saatlerinde, grup bir araya geldiğinde, Ellie bir anda kararını vermişti. “Bunu çözmek zorundayız,” dedi. Gözleri kararlıydı. “Geçmişteki cinayetlerin bağlantılarını bulmalıyız.” Patrick, Ellie'nin yanındaki koltuğa oturdu. “Bunu yaparken kendimize zarar vermemeliyiz. Dikkatli olmalıyız,” dedi. “Zamanında işlediğimiz hatalardan ders çıkarmalıyız.” Maya, derin bir nefes aldı. “Bir gruba ihtiyacımız var. Daha fazla insanla çalışmalıyız,” dedi. “Birlikte her şeyi çözebiliriz.” Kafede, yanlarındaki masalarda oturan insanlar konuşmaya devam ederken, Ellie ve ekibi, geçmişin gölgeleriyle yüzleşmeye hazırdı. Ellie, grup üyelerinin yüzlerinde beliren kararlılığı görerek, kendi içindeki korkuları bir kenara itmeye çalıştı. "O halde, hangi cinayetlerin üzerine gitmemiz gerektiğini belirlemeliyiz," dedi. Gözlerini bir araya getirdiği arkadaşlarına odakladı. "Burada en önemli olan, geçmişte yaşananların ardındaki bağlantıları bulmak." Maya, masanın üzerine eski gazete kupürlerinden birini serdi. "Bakın, burada 1999'dan beri işlenen cinayetler listesi var. Hepsi aynı mekanlarda gerçekleşmiş," dedi. Herkes dikkatle gazete kupürlerini inceledi. "Bir tür kalıp var gibi görünüyor. Ama cinayetlerin motivasyonları ve failin kimliği hala belirsiz." Melissa, bir yudum kahve alarak, gözlerini gruptan ayırmadı. "Bu cinayetlerin hepsinde benzer unsurlar var. Kişisel bağlar, intikam, ya da daha derin bir nefret. Ama hepsinin de peşinde bir ruh var," dedi. Sesi, kimsenin ciddiye almadığı bir şeyin ağırlığıyla doluydu. "Bu adamın peşindeyiz," dedi Patrick, içindeki öfkeyi gizlemeye çalışarak. "Kim olduğu önemli değil. Onu bulmalıyız." "Fakat dikkatli olmalıyız," diye ekledi Ellie. "Onu bulmaya çalışırken, kendimizi tehlikeye atmamamız lazım. Geçmişte yaptığımız hatalar tekrar etmemeli." Aralarındaki konuşma derinleştikçe, her biri kendi korkularını paylaşmaya başladı. Alexander, sanki daha önce bu durumla karşılaşmış gibi, "İlk başta, her şey sıradan görünür ama aslında bizden beklenen şey, korkmamak ve cesur olmaktır," dedi. Gözleri kararlılık doluydu. "Bir grup olarak, birlikte olmanın gücünü kullanmalıyız." Noah, "Korku, hepimizin içinde var. Ama birlikte olunca, bu korkuyu yenebiliriz," dedi. Konuşması, grubun aralarındaki bağın güçlenmesine neden oldu. Bir an için sessizlik oldu. Herkes, duyduğu korkuyu ve kaygıyı hissetmişti. Sonunda Ellie, "Hadi o zaman, hangi cinayetlerle başlamalıyız?" diye sordu. Dino, gruba dönerken, gözleri parlıyordu. "İlk önce, burada, Londra'da en son cinayet işlenen yerden başlamalıyız. Bunu çözmeden diğer cinayetlere geçemeyiz." Ellie, grup üyelerinin yüzlerine bakarak onayladı. "O halde, son cinayet işlenen yere gitmeliyiz. Orada iz bırakmış olabileceğini düşünüyorum." Hızla planlarını yapmaya başladılar. Herkes kararlılıkla çantalarını toplarken, Ellie içindeki endişeleri geride bırakmayı başardı. Londra’nın karanlık köşelerine doğru yürümeye başladıklarında, hava daha da soğumaya başlamıştı. Sırtlarındaki hırkalar, soğuk rüzgâra karşı koruma sağlıyordu. Maya, Ellie’nin yanındaki yere oturdu. "Korkuyor musun?" diye sordu. "Biraz," dedi Ellie, cesaretini toplarken. "Ama korku, her zaman başarıya giden yolda bir engel değil, bazen bir motivasyondur." Grup, cinayetlerin işlendiği yere vardığında, yerel halkın dikkatini çekmişti. Kalabalık bir grup, olay yerinde etrafta dolaşıyordu. Dedektif Harper, kalabalığın ortasında, gruba göz attı. "Ne yapıyorsunuz burada?" dedi, sert bir sesle. Ellie, kendini tanıttı ve "Son cinayetle ilgili bilgi almak istiyoruz," dedi. "Olay yerinde inceleme yapmak istiyoruz." Dedektif Harper, hafif bir gülümsemeyle başını salladı. "Bu tehlikeli bir durum. Daha fazla delil bulmadan geriye dönmenizi öneririm." "Biz buna karar vermek için buradayız," dedi Patrick, cesaretle. "Her şeyin peşine düşmek zorundayız. Geçmişin gölgeleri peşimizde." Dedektif Harper, grubu inceledikten sonra, "Tamam, ama çok dikkatli olun. Gördüğünüz her şey tehlikeli olabilir," dedi ve grubu olay yerine yönlendirdi. Burası, cinayetlerin işlendiği anı hatırlatan bir yerdi. Kan lekeleri, yerlerdeki çamurla birleşmiş, hatıraları yok etmek istemiyormuş gibi görünüyordu. Ellie, cesaretini topladı ve etrafı incelemeye başladı. "Burası, cinayetin işlendiği yer. Olay günü burada ne olmuş olabileceğini düşünmeliyiz," dedi. Patrick ve Maya, onun yanına geldi. "Burada gizli bir şey olmalı. Belki de suçluya dair izler bulabiliriz," dedi Patrick. Her biri, yere düşen yaprakların arasında dikkatle bakınmaya başladı. Birden, Ellie’nin gözleri bir nesneye takıldı. "Bakın!" diye seslendi. Etrafta dikkatle baktılar ve Ellie, kanla lekelenmiş bir parça kumaş buldu. "Bu ne?" Maya, hemen yanına koştu. "Birisi burada bir şey bırakmış. Bu, cinayetle ilgili olabilir." Tam o anda, bir ses duyuldu. "Ne yapıyorsunuz burada?" diye sordu bir kadın. Dönüp baktıklarında, karanlık bir figürün yanlarında belirdiğini gördüler. "Kimseye bir zarar vermiyoruz," dedi Ellie, sesinde korku karışımı bir cesaret vardı. "Sadece bu cinayetle ilgili bilgi arıyoruz." Kadın, gülümseyerek, "Sadece dikkatli olun. Geçmişin gölgeleri, insanları her zaman takip eder," dedi. Etrafındaki kalabalık, kadının sözleriyle daha da gerilmişti. Ellie, kadının gözlerine bakarak, "Siz bunu nasıl biliyorsunuz?" diye sordu. Kadın, gülümseyerek yanıtladı, "Çünkü ben de geçmişin kurbanıyım." Ve o an, herkesin içinde yoğun bir sessizlik oluştu. Her biri, geçmişin yüklerini taşırken, kendilerini birer kurban gibi hissediyordu. |
0% |