@yazarruhluadam
|
Gece, Londra'nın gri ve kasvetli sokaklarına tamamen çökmüştü. Bir süre öncesine kadar çiseleyen yağmur, sanki kentin sırlarını saklamak istercesine tüm izleri silmiş, kaldırımları parlatmıştı. Şehrin ağır havasını dağıtmak için o akşam toplanan grup, beklemedikleri olayların içine düşeceklerinden habersiz, soğuk bir rüzgarın içlerine işlediği ürpertiyle çevreyi kolaçan ediyordu. Ellie, Melissa ve diğerleri, üzerlerindeki huzursuzlukla Londra Üniversitesi yakınlarındaki küçük bir kafede buluşmuştu. İçlerinden biri masaya oturduğu anda gelen haber, soğuk bir duş etkisi yaratmıştı: Patrick’in eski arkadaşı Michael, kimliği belirsiz kişiler tarafından sokak ortasında saldırıya uğramış ve ağır yaralanmıştı. Polisin açıklamasına göre, bu saldırının ardında, Londra’da son zamanlarda patlak veren korkunç olaylarla bağlantılı bir örgüt olabilirdi. Ellie, çenesini ellerinin arasına alarak, gözlerini düşünceli bir şekilde kafenin penceresinden dışarıya dikti. "Bu saldırıların bir sonu gelecek mi?" diye fısıldadı. Diğerleri, bu soru karşısında birbirlerine endişeyle bakıştı. Gizem derinleşiyor ve her yeni olay, tehlikenin kendilerine daha da yaklaştığını hissettiriyordu. Tam o sırada telefonuna gelen bir bildirimle irkildi. Bir numara… Açmadığı bir numara. Ellie's telefonunu eline alarak titreyen parmaklarıyla aramayı kabul etti. "Ellie," diye bir ses tısladı diğer taraftan. Sesin tonu tüyler ürperticiydi. "Siz kaçabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Her şeyin hesabı bir gün sorulacak." Ellie, aramanın ardından derin bir nefes aldı, bu sesin korkunç bir şeyin habercisi olduğunu içten içe hissediyordu. Daha fazla sessiz kalmanın zamanı çoktan geçmişti. Gözlerini arkadaşlarına çevirdiğinde, kendini topladı ve güçlü bir ifadeyle başını salladı: "Bu işin peşini bırakmayacağız. Artık ne gerekiyorsa yapacağız." Melissa, Ellie’nin kararlı ifadesine hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. "O zaman başlayalım. Londra’yı bu karanlık gölgelerden arındırmak bize düşüyor." Grup, sokaklara adım attıklarında onları nelerin beklediğini bilmiyordu ama Londra’nın karanlık gecesi, adeta hepsinin üzerine kapanarak tehlikenin onları gözlediğini fısıldıyordu. Ellie, gözlerinde derin bir kararlılıkla sokakta ilerlerken, sessiz ama hızlı adımlarını attı. Arkasından gelen Melissa, ona yetişmek için çaba gösteriyordu. “Ellie, bir an durur musun? Nereye gittiğimizden emin misin?” diye sordu Melissa, nefes nefese kalmıştı. Ellie, durdu ve omuzlarının üzerinden Melissa’ya baktı. “Bize bir mesaj verdiler, değil mi? Onları burada, Londra’da yakalamamız için bir ipucu bıraktılar. O halde, biz de oyuna dahil oluyoruz. Eğer onlar bizi korkutacaklarını sanıyorlarsa, yanılıyorlar.” Melissa, arkadaşının bu kadar kararlı olmasına şaşırmıştı ama o da korkusuzdu. "Peki… Bu işin içinde ne var, Ellie? Neden özellikle bizim peşimizdeler?" Ellie, Melissa’ya doğru bir adım attı ve sesini alçaltarak, "Bu sadece basit bir oyun değil, Melissa. Yıllar önce, annem öldüğünde başlayan bir lanet var gibi… Patrick’le her birimizin bu zincire nasıl bağlandığını anlamamız gerek. Bizi durdurmaya çalışsalar da, bu sefer onları yeneceğiz." Melissa, biraz ürkerek başını salladı. “Bu olayların hepsi… Gizemli ölümler, o maskeli adam ve seni arayanlar… Bunlar nasıl bir örgüt olabilir ki? Sanki sadece bir suç şebekesi değil, başka bir güç var gibi.” Ellie hafif bir tebessümle Melissa’nın korkusunu anladı. “Evet, öyle görünüyor değil mi? Ama ne kadar karanlık olursa olsun, bunu açığa çıkaracağız. Kimin peşimizde olduğunu bilmeliyiz.” Bu sırada diğerleri de onlara yetişmişti. Patrick, ağır adımlarla Ellie ve Melissa’ya yaklaşarak, “Ellie,” dedi kararlı bir ifadeyle, “Bu işi yalnız başına çözeceğini düşünüyorsan yanılıyorsun. Ne olursa olsun, seninle birlikteyim.” Ellie hafifçe gülümseyerek Patrick’e döndü. “Bu zamana kadar çok şey atlattık, Patrick. Ancak bu kez daha fazla hazırlıklı olmalıyız.” Tam o sırada bir araç hızla yanlarında durdu, içinden hızlıca inen Gale Weathers’ı gördüler. Gale, elindeki not defterini sallayarak, “Ellie! Bir bilgi aldım, şehir merkezindeki terk edilmiş depoda bu maskeli saldırganlardan birinin izine rastlanmış!” dedi heyecanla. Ellie, Gale’in elindeki notlara bakarak başını salladı. “Eğer gerçekten oradaysa, belki de onunla yüzleşme zamanı geldi.” Grup hemen harekete geçti. Derin bir nefes alarak karanlık Londra sokaklarında, deponun bulunduğu adrese doğru ilerlemeye başladılar. Yollar boştu, sessizliği bozan tek ses, ayak sesleriydi. Depoya vardıklarında, kapının hafifçe aralık olduğunu fark ettiler. İçeri girdiklerinde, loş ışık altında kanla çizilmiş bir sembol duvarda parıldıyordu. Melissa, ürpererek sembole baktı. "Bu da ne anlama geliyor?" diye fısıldadı. Tam o sırada içeriden, gölgelerden bir ses yankılandı. "Sizi bu oyunla test etmek istedim, Ellie. Geçmişin lanetini sona erdirebileceğinizi mi sandınız? Burada başladığı gibi, burada sona erecek." Ellie sesin geldiği yöne doğru bir adım attı, “Kim olduğunu göster! Yüzleşelim!” diye bağırdı. Gölgelerden yavaşça bir figür çıktı. Maskeli adam, sakin ama ürkütücü bir şekilde Ellie’ye doğru ilerlerken, yüzündeki maske adeta donmuş bir gülümsemeyi taşıyordu. Ellie, geri adım atmak yerine ileriye bir adım daha atarak, “Senin oyunlarınla bizi durduramazsın. Bu laneti bitirmek için buradayız,” dedi. Adam hafifçe başını eğerek, "Lanetin bir parçası sizsiniz. Geçmiş, asla sessiz kalmaz," diye karşılık verdi ve kaybolurcasına hızlıca geri çekildi. Patrick, Ellie’nin omzuna dokunarak, “Onun peşinden gitmeliyiz!” dedi heyecanla. Ellie derin bir nefes alarak başını salladı. “Bu daha başlangıç. Onu bulacağız.” Gale, Patrick, Melissa ve Ellie; hepsi bu kararlılıkla Londra’nın karanlık sokaklarında bir kez daha gizemi çözmek için ilerlemeye başladılar. |
0% |