Yeni Üyelik
4.
Bölüm

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM "Geçmişin İzi"

@yazbulutlari

"Yarım kalan aşk değildi, hep bizdik"

 

Uyandığımda, kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Ayağa kalktım, uzandıkça daha çok uykum geliyordu. Biraz dolaşmak iyi gelebilirdi lakin odanın içinde. Bir kaç adım attıktan sonra sonra, pencerenin kenarında, küçük bir fotoğraf vardı. Galiba Nur'undu. Pencereye doğru yürüdüm. Hem bu şekilde dışarıya da bakabilecektim. Dışarıya baktığımda, her yerde evler vardı. Trafik ise normaldi. Bir kaç ağaç dışında hiçbir şey yoktu. Sonra gözüme mavimsi iki katlı ev takıldı. Ama garip bir şekilde tanıdık geliyordu. Sanki geçmişimden bir parça gibiydi. İçimde garip bir his oluştu. O hissi boşverip fotoğrafa elime aldım. Tahmin ettiğim gibi Nur'undu. Kendi ve bir tane ortalama benle aynı yaşta olan bir erkek vardı. İkiside gülüyordu. Fotoğrafa dikkatlice baktığımda, ormanlık alanda çekildiği çok belliydi.

 

Kapı bir anda açıldı, açılması ile beraber elimdeki fotoğraf yere düştü. Gelen Nur'du, ve bana sinirli sinirli bakıyordu. Galiba yanlış bir şey yaptım. Hafifçe eğildim, fotoğrafı almak için ama Nur benden önce davrandı. Fotoğrafı aldığımı gibi katlayıp cebine koydu..

 

" Bak Luna, eğer bireyle iyi geçinmek istiyorsan o kişi benim. Ben canımı yakmadığın sürece sana zarar vermem. Ama sende benim sınırlarımı zorlama. "

 

Kafamı salladım, galiba o fotoğraf onun herşeyi gibiydi. O yüzden bir şey diyemedim.

 

"Aç mısın?"

 

" Yani, evet açım. Ş-şeyy bügün günlerden ne ?

 

"Ölüler günü."

 

Boş bakışlarla ona baktım. Ciddi olamaz dimi? Odadan dışarı çıktı, bende arkasından çıktım. Cidden labirent gibi bir yerdi. Her adım atışımda duvarların kasvetti üstüme geliyordu. Geniş bir kapıya gelince durduk, bana baktı. Gözlerinde şüphe vardı. O şüpheyi umursamadan içeriye girdi. Bir kaç saniye geçtikten sonra bende içeriye geçtim.

 

İçeriye girdiğimde kafeterya gibi bir yer karşıladı beni. İçerde maskesiz üyeler yemek yiyorlardı. Beni görünce hepsi şaşırdı, ne yalan söyleyeyim bende şaşırdım. Gözlerimle Nur'u aramaya başladım.. Biraz ilerde bir çocukla tartışıyor gibiydi. Olduğum yerde öylece kala kaldım. Yanlış bir hareket yapmak istemiyorum..

 

" Luna, gel buraya"

 

Bunu söyleyen Nur'du. Hızlı adımlarla onun yanına gittim. Ne kadar hızlı gidersem bu anlamsız bakışlardan o kadar hızlı kurtulurdum. Nur'un yanına geldiğimde az önceki konuştuğu çocuk beni baştan aşağı süzdü. Kafanı bir diğer tarafa bir öbür tarafa salladı.

 

"Ya sabır"

Dedi ve yanımızdan uzaklaştı. Anlamamıştım, burdaki hiç kimseyi anlayamacağım. Onları anlamak için intikam duygumun gelişmesi lazım.

 

" Sen ona aldırış etme, o biraz kuralcıdır. Buradaki herkes kuralcıdır da O ile senin maskeli aşırı derecede takıntılı. "

 

" Benim maskeli değil o, o tamamen manyak"

 

" Senin manyağın tamam tamam."

 

"Nurrrrr"

 

"Sustum, kızma hemen. Ama Luna'nın manyağı güzelmiş.."

 

Bunu söyler söylemez ikimizde kahkaha attık. Mutluyduk ve ben hiçbir zaman bu mutluluğu Yağmur'dan almamıştım.. Tuhaf bir şeydi. Böyle kaybolan neşemi bulmuş gibiydim. Yanımızda duran masaya geçtik, geçtikten bi iki üç dakika sonra bir çocuk kahvaltı bıraktı ve gitti. Açtım ama canım hiçbir şey istemiyordu. Etrafa baktım bende, insanlar çaktırmadan bana bakıyordu. Bende anlam veremiyorum.. Her öldürecekleri kişiyi böyle iyi mi davranıyorlardı. Elif ile göz göze geldik, bakışlarımı çektim. Şuan onun varlığını çekecek durumda değilim. Ve hiçbir zaman olamayacağım..

 

Onu gördüm, bir kaç kişi ile sohbet ediyordu. Aklımı çok karıştırıyordu. Neden hala yaşıyordum ki ben. Beni görünce konuşmasını yarı da kesip kafeteryadan çıktı. Madem varlığıma bu kadar dayanamayorsun, niye yaşamama izin veriyorsun..

Ayağa kalktım, bunları düşünüpte kendimi yoramam. Onun arkasından bende çıktım dışarıya. Arkamdan Nur 'Nereye diye bağırdı ama umursamadım.Gözden kaybolmuştu, nasıl bu kadar hızlı ve sessiz yürüyebilir ki bi insan. Biraz yürüdüm koridorda, ama yoktu.

 

Nur'un az önceki çocuk karşıma çıktı. bakışları en az o manyak kadar korkutucuydu.

 

" Ne işin var burda, git yemek ye"

 

Sesi, bakışlarına nazaran daha az korkutucuydu.

 

" B-ben, ş-eyy o manyağa bir kaç soru soracaktım da "

 

Aferin Luna, sana hiç bu kadar iyi konuşma yapmamıştın.Şuan kendimi salak gibi hissetmem normal değil mi?

 

" Manyak?? Haaaa o manyak"

 

Kahkaha attı, güçlenecek bir şey yokti ki ortada..

 

" O burda değil kesin sigara içmeye gitmiştir. Ama kabul ediyorum manyak güzel kelime. Tam onu anlatıyor. Senle arada gelir onun dedikodusu yaparız"

 

Düşündüğümden daha fazla eğlenceli çıkmıştı. Ama anlamadığım bi nokta vardı. Niye beni öldürmeyecek gibi davranıyorlardı, oysa burada öleceğimi her seferinde başıma kalkıyorlardı.

 

" Bu arada ben Kaan"

 

Elini uzattı, elini sıktım bende.

 

" Bende Luna, memnun oldum Kaan" tebessüm etti.. Kaan o manyak kadar uzun olmasa da uzundu, siyah saçları kıvırcık gibiydi. Çok zayıf değildi ama kilolu da normal. Gözleri ise benimki gibi kahverengiydi.

 

" Kaan, ben o manyağı nasıl bulurum"

 

Söyleyip söylememe arasında kaldı.

 

" Dümdüz ilerle, sonra sağa dön, kimse yoksa iyi. Sonra biraz ileride bir balkon kapısı var. İşte orda o MANYAK "

 

Manyak kelimesini bastıra bastıra söylemişti.. Söyledikten sonra yanımdan uzaklaştı. Bu kadar katil olmalarına rağmen nasıl iyi kalabilmişlerdi.

Kaan'ın tarif ettiği gibi dümdüz ilerledim. Şanslıyım ki kimse karşıma çıkmadı.En son Kaan'ın dediği gibi balkon kapının önünde durdum.

 

Ben ne yapıyordum, burda. Ölecektim işte bu neyin sorgulaması. En azından neden öldüğümü öğrenirdim. Kendim ile çelişkiye girmiştim. Galiba öğrenmem daha iyi... Kapının kolunu tuttum, derin bir nefes aldım. Ve kapı kolunu aşağı indirdim. Hafifçe kapıyı araladım, burda mı diye baktım. Burdaydı, arkası dönük bir şekilde sigara içiyordu. Ve maskesi de kenarda öylece duruyordu.

 

" Gelsene" dedi, demesiyle şaşırdım. Hangi ara görmüştü burda olduğumu veya nasıl hissetmişti. Yavaşça kapıyı kapatıp, kapının bir kaç adım ötesinde durdum. Manzaraya baktım, sadece gökyüzü vardı.. Ama o bile huzur veriyordu..

 

" Merak ediyorsun demi? Neden burda olduğunu. Zamanı gelince öğreneceksin merak etme"

 

Sesi çok bitkin çıkmıştı.

 

" Seni anlıyorum hatta belki sana garip gelecek ama hissediyorum seni"

 

Evet çok garipti beni benden iyi tanıyordu..

Elindeki sigarayı yere attı ve ayağı ile ezdi. Yerdeki maskeyi aldı.

 

" Neden maske takıyorsun. Neden kendini saklama hissi duyuyorsun."

 

Maskeyi taktı, bana doğru döndü. Bu soruyu soracağımı biliyor gibiydi..

 

" Ben yüzümü saklamıyorum küçük hanımefendi. Ben sadece yüzümdeki acıları saklıyorum. İkisi o kadar çok farklı şeyler ki. Yüzümdeki acılar beni zayıflatır o yüzden saklamak benim için kurtuluş."

 

" Ya kuruluş onlarla yaşamak ise "

 

" Zaten yaşıyorum.. Beni anlamak için çabalama kendine yenilirsin en sonunda"

 

Tek kelime edemedim, edersem ne cevap vereceğini bilmiyorum. O yüzden sustum. Manzararının keyfini çıkartmak en iyisi. Bir daha belki görememeyebilirim. Ona baktım gidecek gibiydi. Kapının önünde durdu.

 

" Sor hadi"

 

Bakışlarımdan bile anlıyordu beni..

 

" Neden beni öldürecekken, bu kadar çok yaşatıyorsunuz"

 

" Katiliz ya ondandır.Ama o kadar yanlışı düşünceniz var ki. Herkes birer katil ve katil olmak için illaki kan gerekmez. Düşüncelerinde bir insanı öldürebilir, yaşamında. En zoru ne biliyor musun bir ruhu öldürmek.. Biz sadece alt tarafı bir bedeni öldürüyoruz. Siz ise en zoru olanı yani ruhu öldürüyorsunuz. Şimdi bak bakalım kim katil.. Yaşarken öldürmek mi yoksa ölen bir bedeni öldürmek mi? Sorduğunun cevabı, ise demiştim değil mi seni farklı öldüreceğim diye. Al sana ölümünden biri."

 

Bunları söyledikten sonra, çekip gitti. Beni o sonu gelmeyen düşüncelerle bıraktı. Garip olan ise haklıydı, haklı olması çok can yakıcıydı...

 

O gittikten sonra uzun uzun gökyüzünü izledim. İzledikten sonra geldiğim gibi gittim. Kafeterya gibi olan yere geldiğimde Nur hala burdaydı.. Yine o bakışlar vardı onları umursamadan, Nur'un yanına geçtim, o ise geldiğime şaşırmış gibiydi.

 

Önünde duran bir kaç kahvaltılıktan bir kaç bir şey yedim. Kafamda hala onun söyledikleri dönüp dolaşıyordu. Boş boş bakmaya başladım etrafa. Anlamam veremiyorum hala.. Bu zamana kadar olan yaşamı düşündüm, çoğu yalandan ibaretti. Taha ile ilişkimi düşündüm, mutluydum kabul ediyorum ama birşeyler eksikti. Yağmur ile dosttuk fakat o da yalandan ibaret geliyor gibiydim. O kadar çıkmaz sokaktayım ki.

 

İç çektim, o manyak beni çok etkiliyordu.

 

" Luna iyi misin"

 

Bunu diyen Kaan'dı. Hangi ara gelmişti. Kafamı sallamakla yetindim. Çünkü ben bile bilmiyorum nasıl olduğumu. Kaan ile Nur'a baktım. Birbirlerine çok yakışıyorlardı. Sanki ikiside bunu biliyormuş gibilerdi. Ama bir türlü birbirlerine olacağını inanmıyorlarmış sanki.Oysa aşk denemekti, denemeden sonunu bilemezdin. Onlar denemekten vazgeçip kendilerini ayrılığa mahkum etmişlerdi. Ya da bana öyle geliyor bilmiyorum. Şu sıralar bildiklerim beni öldürüyordu. Bilmediklerim ise elinde bıçak ile kalbime saplamayı bekliyordu. He türlü kendime zarar veriyordum.

 

" O manyak yaptı dimi."

 

" Hangi manyak Luna?"

 

" Sence Nur, burda kim bu kadar çok manyak "

 

"Tamam da ne alaka "

 

" Boşver Nur sen boşver. Zaten anlamıyorsun "

 

Onların tartışmasını izledim kırgındı Kaan, Nur'a. Kurduğum cümlenin altında o kadar çok şey vardı ki. Bunu Bildiği için sustu Nur, konuşursa hiç iyi şeyler olmayacaktı.

 

" Kaan, cidden bende bilmiyorum düşünmem gereken çok şey var."

 

" Peki öyle olsun Luna. Ama anlatmak istersen ben burdayım"

 

" Sen mi dinleyeceksin. Güldürme beni Kaan sen daha kendini bile dinlemiyorsun"

 

" Kendim çünkü başkasında, onun ilk başta beni dinlemesi lazım "

 

Kaan resmen aşkını haykırmıştı. Nur gözlerini kaçırdı, Kaan'ın ne demek istediğini çok iyi biliyordu. Sadece kaçıyordu kendinden. Aslında olsalarda çok güzel bir ilişkileri olabilirdi. Neden olmuyorlardi sahi? Neyse bu beni ilgilendirmez.. O an Taha'yı özlediğimi anladım, şuan yanımda olsa bana sarılır, her şeyin iyi olacağını söylerdi. Sesini bile özledim..

  

 

" Nur, ben biraz dinlenmek istiyorum". Düşüncelerim çok yorgundu. Dinlenmem lazım.

 

" Tabii, bende kalkayım artık işlerim var ne de olsa. "

 

İkimizde ayağa kalktık, kapıya doğru yönelirken Elif'in bana bakışlarını gördüm, içinde bana olan bi kini vardı sanki. Hala buna anlam veremiyorum. Aslında ben buradaki hiçbir şeye anlam veremiyorum.

 

Odaya geçtiğimde, kendimi direk yatağa attım. Gözlerimi kapattım, Taha'yı düşündüm. Dudaklarımdan, küçük bir tebessüm oluştu. Ne olursa olsun beni hep böyle tebessüm ettiriyordu onun varlığı. O olmasa ben ne yaparım bilmiyorum.

Saatler geçmişti ama benim aklım hala Taha'daydı.

 

Kapı bir anda açılınca doğruldum, o manyaktı yine. Gözlerimi devirdim, varlığı sinir bozucuydu. Eline baktığımda bir fotoğraf vardı, uzak olduğu için anlaşılmıyordu ne olduğu. Karşımda dikildi, ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum.

 

" Hiç Silivri'ye gittin mi? "

 

Boş bakışlarla ona baktım neydi şimdi bu.

 

" Hayır bana çok ters bir yer hemde uzak"

 

Yine o sinir bozucu kahkahasını attı. Elindeki fotoğrafı yüzüme doğru savurdu.. Fotoğrafı elime aldım, gördüğüm şey ise sadece bir genç bir kızın evin önünde çekildiği bir fotoğraf karesiydi.

 

" Burası Mimar Sinan mahallesi"

Dudaklarımdan dökülen sözcükler beni şaşırtmıştı. Hiç gitmediğim bir yerin hakkında nasıl bir bilgi sahibi olabilirdim ki.. Öfkelendi, eline ne geldiyse fırlattı. Resmen öfkeden gözü dönmüştü.. Gözleri benle buluştuktan sonra, bir hızla kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı.

 

" Soyun karşımda yapabilir misin yaşamak için? Yapmak zorundasın istesende istmesende çünkü ben istiyorum. Ve unutma sen benimsin, bana aitsin.

 

Kavradığı kolumu sıktı, ağlamak istiyorum ama yapamam onun karşısında çaresiz gözükemem.

 

"Biliyor musun? Kalp hırsızlarını hiç acımadım aynı diğer insanlara acımadığım gibi. Ben bu zamana kadar masumların canını yakanın eceli oldum. Aşk masum değildir. Aşk aslında benim gibi katildir. Sadece bir kenarda bekler ve öldürür. Aynı benim yaptığım gibi tek fark ben insanların istediği kişiyi öldürüyorum. Beni sevme, senin katilinin olurum küçük hanımefendi. Ve şimdi merhamet bekleme benden, kendime bile merhametim yok. "

 

" Sana aşık olacağımı sanıyorsan yanılıyorsun katil"

Sesim gür çıkmıştı, ben bile bunu beklemiyordum. Kaşlarını çattı, sıktığı kolumu bıraktı.

 

" Öyle bir aşık olacaksın ki, sen bile şaşacaksın. "

 

Asla, onu bu düşünceye iten neydi böyle. Benim güzel bir ilişkim vardı zaten. Beni kendine çekti. Kalbim hızlanmıştı yine.

 

" Kalbinin atışı aynı sonsuz bir melodi gibi, sadece benim için çalan. O kadar güzel ki"

 

Afaladım, bir yandan severken bir yandan öldürüyordu.

 

" Sana ait olmayacağım"

 

Buna sinirlenmişti.

 

" Bu geceden sonra benimsin küçük hanımefendi"

 

Kendimi geriye doğru attım, hayır bunu yapamazdı. O kadar da kötü biri olamaz.

Bana doğru gelmeye başladı.

Duvarın soğukluğunu belimde hissedince kaçacak bir yerim olmadığını anladım.

 

" Yapma"

 

Beni dinlemedi, üstümdeki giysileri bir anda çıkarttı onun karşısında tamamen savunmamızdım. Ağladım, yalvarır gözlerle ona baktım ama umursamadı. Elini teninde hissettiğimde herşeyin geç olduğunu anladım.

 

" Ağlma küçük hanımefendi, sadece benim olacaksın o kadar"

Son hatırladığım şey onun, yeşilimsi gözleri olmuştu.

 

Kendime geldiğimde, tanıdık bir yerdeydim. üstümde kime ait olduğunu bilmediğim giysiler vardı ve kimse yoktu. Hafifçe doğruldum, dizlerimi karnıma doğru çektim. Başımı geriye attım, bunu yapmaz olamaz dimi? Gözlerimdem bir kaç damla gözyaşı döküldü. Ellerimi bedenimi sardım. Tırnaklarımı bedenime geçirdim, bedenim yok olmasını istedim ama olmadı.Beni öldürmüştü, bedenim sadece nefes almak için çalışıyordu artık. Niye yaptı ki bunu bana, geçmişimi bile bile. Acı çekmem ona niye bu kadar zevk veriyordu. Oysa ben sıradan bir insandım.

 

Ayağa kalktım, hesap vermesi lazımdı bana kapıya yöneldim, duvardaki saat gözüme çarptı bu benim duvar saatimdi.Bi dakika burası benim evim. Kapıdan çıkar çıkmaz kendimi, banyoya attım. Üstümdeki ne kadar giysi varsa çıkarttım.. Bir soğuk duş iyi gelirdi inşallah.

 

Soğuk su her seferinde tenime dediğinde, onunda bedenime değdiği düşüncesi beni öldüyordu ve biraz daha kendimden nefret ediyordum. Ne kadar kaldım bilmiyorum duşta, üstüme bornozı geçirdim. Odama geçtim, üstüme ne bulduysam giydim. Aynada kendimi görünce,haykırdım..

 

Elime ne geçtiyse parçaladım, kırdım. En sonunda kendimi yere attım. Parçaladığım eşyalara baktım, şimdi benden farkları yoktu. Gözlerimi kapattım, başımı önüme düşürdüm..

 

Başımı kaldırdım, Taha' yı gördüm. Bana boş boş bakıyordu anlam veremiyordu. Etraftaki kırdığım eşyalara bi göz gezdirdi.

 

" Bana bunu yapamadım de, yaşamak için onunla olmadım de"

 

 

Loading...
0%