Yeni Üyelik
2.
Bölüm

İKİNCİ BÖLÜM "ÖLÜ ÇİÇEKLER "

@yazbulutlari

"Ölü çiçeklerin mezarı olmaz"

 

Kendime geldiğimde, başım çok kötü ağrıyordu. Etrafa baktım, sadece üstünde durduğum yataktan başka bir şey yoktu. Duvarların sıvası nerdeyse yok denilecek kadardı. Aşırı derecede nem ve anlam veremediği bir koku vardı.

Ayağa kalktım, kapıya doğru yöneldim. Kapının kilitli olmasına rağmen açmayı denedim ,açılmadı. Gözlerimi devirdim açık olsa şaşarım.

 

Eskimeye yüz tutmuş yatağa oturdum. Korkuyordum, içimde tuhaf bir his var. En son olanları hatırladım. O maskeli de kimdi? Allah'ım ben neyin içine düştüm böyle. Aklımda deli deli sorular vardı, hiçbirine cevap bulamıyordum. Yorgun hissetmeye başladım, sanki günlerce çalışmış, uykusuz kalmış gibiydi.

 

Uzaktan adım sesleri duymaya başladım. Bana her yaklaştığında kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Korkuyordum, bana ne olacaktı şimdi. Durdu adım sesleri, sanırım kapının arkasındaydı. Aramızda sadece bir kapı vardı.

 

Kapı açıldı, göz göze geldik. Gözleri bile bir insanı öldürebilirdi. Gözlerimi kaçırdım, korktuğumu anlamaması lazımdı. Yanıma doğru yürüdüğünü hissediyordum. Gözlerimi önüme düşürdüm. Çenemi tuttu sıkıca, çok canım yanıyordu. Ağlamak istiyorum ama yapamıyorum.

 

Kahkaha attı. Acı çekmem ona zevk veriyordu.

 

" Küçük hanımefendi, bu kadar belli etmeyin zevki kaçıyor.

 

Kaşlarımı çattım, derin derin nefes aldım.

O ise benim yaptığım harekete karşılık daha çok sıktı çenemi. Gözlerimden istemsizce bir kaç gözyaşı aktı.

 

" Ağlama, nefret ediyorum. "

 

Sesi o kadar gür ve öfkeli çıkmıştı ki, bu sefer daha çok ağlamaya başladım. Bu sefer daha çok sinirlenmiş olacak ki elini çenemden çekti ve bağızımı sıkmaya başladı. Nefes alamıyordum, gözlerine baktım. Gözleri yeşilimsi gibiydi. Çok güzeldi ama bir o kadar da öldürücüydü.

 

Ellerimle ellerini tuttum, bırakması için. Ama o kadar güçlüydü ki hiçbir işe yaramadı. Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı. Ellerini çekti, öksürmeye başladım. Ona baktım zevk almış gibi bir hali vardı. Bu tavırları beni acayip derecede korkutuyordu.

 

"Luna Demir, 22 yaşında tasarımcı özel bir şirkette çalışıyor falan filan"

 

Adımı biliyordu, ama aynı zamanda pek önemsemiyordu.

 

" Sen nasıl?"

 

" Neden şaşırıyorsun ki, öldüreceğim kişinin genel bilgilerini bilmesem olmazdı değil mi?

 

Öldürmek mi? İçim ürpermişti.

 

" Ben gördüm de senin kadar salağını görmedim"

 

Anlamadım, anlamsızca ona baktım korkmama rağmen. Bi dakika bu o AR- Pakur sitesiydi.

 

" Kim?"

Diye sorduğumda, yine o korkutucu kahkahasını attı.

 

" O kadar da salak değilmişsin. Kim olduğunu bilmem, ama öldüreceğim kişi sensin. Bu sefer zevkli olacak. Çünkü peşimde olan polisin biricik sevgilsi. Bu sefer galiba bir ilk yapıp seni öldürdüğüm anları canlı canlı herkese izleyeceğim."

 

" Canisin sen " diye bağırdım. Sesimin bu kadar gür çıkmasına ben bile şaşırmıştım. Bana doğru geldi, o an biri geldi. Aynı bu cani gibi maske takıyordu.

 

" Bekle beni küçük hanımefendi, o zamana kadar bol bol dinlen çünkü ölürken çok yorulacaksın. "

 

Kapıda bekleyen adama baktı ve beraber gittiler. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Sonum gelmişti. Oysa o kadar çok hayallerim vardı ki. Şimdi hepsi yarım kalacaktı. Hani hayat yarım kalan hikayeleri sevmezdi. Oysa hep yarım bırakmak için çabalıyordu. Yatağa doğru uzandım, gözlerimi kapattım bu zamana kadar yaşadığım şeyleri düşündüm. Acı bir tebessüm ettim. Yaşadıklarımın hepsi boşmuş biri gelip seni öldürdüğü sürece.

 

Direnmem lazım ona ,daha çok yaşarım yaşadığım sürece bulur belki Taha.

Umudumu kaybetmemem lazım. Umut çiçeğe benzer sularsan büyür sulmazsan ölür. Ölen çiçeklerin mezarı olmazdı.

 

Karnım ağrımaya başlamıştı, galiba acıkmıştım. Seslensem acaba yemek verirler mi? Denemeden bilemeyiz değil mi?

 

Ayağa kalktım, kapıya dayandım.

 

" Birileri var mı? "

 

Sesim yankılanmaya başlamıştı, koridorda.

Çömeldim, dizlerimi karnıma doğru çektim başımı dizime koydum. Birileri yoktu, bu beni daha çok korkutuyordu.

Bir adım sesi duydum, doğruldum. Kapıdan uzağa geçtim.

 

İçeriye uzun boylu, kısa saçlı bir kadın girdi. Elinde poşeti bana uzattı. Galiba yemek vardı poşette. Aldım, almamla beraber çekip gitti.

 

Yatağa oturdum.İçinden mis gibi kokular geliyordu. Tam içinde ne olduğunu merak ederken, ya zehirliyse. İçime bir kurt düşmüştü. Aç kalırım ama yemem. Off off......

Poşeti kapının kenarına koydum,geri yatağa uzandım. Uyursam geçer miydi herşey? Bu yaşadıklarım bir kabus olabilir miydi? Kendimi böyle şeylerle avutmaya çalıştım. Ama nafile..

 

Duvarlar üstümü gelmeye başladı, daralıyorum. Ölüm bu kadar sessiz ve acımasız mıydı? Yoksa sadece ölüm korkusu yüzünden miydi? Sahi hangisi kötüydü ölmek mi öldürmek oysa ikisinin de sonunda bir cansız beden vardı.

 

Korkumu alabilseydim keşke içimden, onun yerine koskocaman bir cesaret ekleseydim. Her geçen saniye beni ölmekten beter ediyordu. Gözlerimi kapattım sımsıkı, kendime sarıldım. Yavaş yavaş uykuya dalmaya başlamıştım.

 

******

 

"

 

Kalk." dedi Bir ses o kadar korkutucu ve güzeldi ki. Sesin kime ait olduğunu anlamıştım. Gözlerimi açtım karşımda dikilmiş bana bakıyordu. Gözlerimi kapattım, onu görmek istemiyorum.

 

" Gözlerini kapatıp beni görmeyeceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Beni görmemen burda olduğum anlamına gelmez. Şimdi o lânet gözlerini aç."

 

Gözlerimi açtım, yataktan doğruldum.

 

" Aferin söz dinle. Neden yemeğini yemedin. Aç birini öldürmek istemem. Eğer ölmek istemiyorsan ye."

 

Gözlerimi, devirdim. Aslında açtım ama o varken olmazdı.

 

" Benden rahatsız oluyorsa bu benim için sıkıntı değil.."

 

Bu sefer ki ses tonu çok güzeldi, sanki huzur veriyordu. Sonsuza kadar dinleyeceğin bir melodi gibiydi.

 

" Hayır."

 

Evet demek için neler vermezdim ki.

 

" İyi."

 

Kısık çıkan sesini duymakta o kadar zorlanmıştım. Kapının yanında duran poşeti aldı. Bana uzattı, almadım. Onun verdiği hiçbir şeyi almam.

 

" Görende pizza sevmiyor sanacak. Oysa her gün pizza yiyen birisi."

 

 

Nasıl biliyordu bunu, delireceğim az kaldı.

 

" Senden geldiği için yemiyorum."

 

" Bak küçük hanımefendi konuşmayı da biliyormuş. " Küçük hanımefendi neydi bana hep bunla hitap ediyordu oysa benim bir ismim vardı.

 

" Küçük hanımefendi deme bana benim bir ismim var."

 

" İsim kullanmayı pek sevmem ve de ismin umrumda değil."

 

" Ne umrunda peki. " Affalamıştı, bu soruyu benden beklemiyor gibiydi. Bende bu kadar sakin konuşmamızı beklemiyordum.

 

" Pizzanı ye, ben gelene kadar yoksa erken ölüm olur senin için "

Bunu dedi ve gitti soruma cevap bile vermemişti. O gittikten sonra pizzaya gömüldüm. Asla yiyemediğim bir kutu pizzayı tek seferde yedim. Ölmek acıktırıyor insanı, hemde fazlasıyla.

 

Yataktan kalktım, kapı açıktı. Ve ben bunu yeni fark ediyorum. Kapıyı iyice açtığımda uzun bir koridor vardı. Kapıyı açık bıracak acemi olamazlar. Sesli bir nefes aldım, dışarıya çıktım. Koridor kaldığım yerden daha kötü korkuyordu.

Sağa baktım sola baktım hiç kimse gözükmüyordu. Korkak adımlarla yürümeye başladım. Her adım atışımda biri çıkacak diye çok korkuyorum. Koridorın sonuna geldiğimde duvar karşıladı. Hemen diğer tarafa yürüdüm elbet bir girişi olmalıydı. Bu sefer adımlarım daha hızlıydı.

 

Tahmin ettiğim gibiydi,bu taraf girişti. Aşağa doğru uzanan merdiven vardı. Tek tek merdivenleri tek tek indim bitmek bilmiyordu. Sonunda merdivenin sonuna geldiğimde aynı kaldığım yer gibiydi. Bir kapı vardı, kapıya doğru yöneldim. Kapı kitliydi, içerden bir ses geldi irkildim. Geriye doğru bir kaç adım attım. Kapıdan uzaklaşınca anahtarı gördüm.

 

" Kim var orda. "

 

Bu bir erkek sesiydi. Ama o maskeliye ait değildi. Galiba o da benim gibi kurbandı. Acaba o niye burdaydı. Kapı kolunu tuttum, diğer elimle anahtarı.

 

" N'olur beni kurtarın ölmek istemiyorum. Biliyorum hatalıyım, yapmamam gerekiyordu. O kıza tecavüz ettiğim için çok pişmanım."

 

Kapıdan çektim elimi, duyduklarım beni üzmüştü. Kız bilir ne haldeydi.

 

" Neden kurtarmıyorsun onu."

 

Bu ses ona aitti, ne zamandır ordaydı. Aramızda on beş bilemedim yirmi adım vardı. Hangi ara gelmişti ve nasıl duymadım gelmediğini.

 

" B-ben şey."

 

" Hadi kurtar o pisliği, yapabilir misin? "

 

Yapmazdım, yaparsam kendimi asla affetmezdim. Ama kurtarmasam da birinin ölümüne göz göre izin verecektim. Çıkmaz sokakta gibiydim. O kızın yerine kendimi koydum. Ölmesini istemesi onun doğal hakkıydı.

 

" Ben bilmiyorum"

 

" Ne demek bilmiyorsun bileceksin. Sen onu yaşatırsan kız ne olacak. Kız şuan yaşayan ölü. Bu alçak niye ölmesin. Kızı ölümü hak ediyor bu şerefsiz mi hak etmiyor?

 

Haklıydı....

 

Kapıdan uzaklaştım, geldiğim yöne doğru ilerledim. Maskeliyi arkamda bıraktım. O sırada içerdeki çocuk bağlıyordu. Duymadım duymak istemedim. Duyarsam kendimi affetmezdim.

 

Kolumu tuttu, nasıl sessizce yürüyebiliyordu. Göz göze geldik. Şimdi ne olacaktı kaçmaya çalıştığım için öldürecek miydi beni? Gözlerimi kaçırdım, bakışlarımı önüme düşürdüm hafifçe başını önüme eğdim. Kolumu sıktı, öyle bir sıkıyordu ki kesinlikle mosmor olacaktı. O sıktıkça dudağımı ısırdım. Kolumu bıraktı, çok kötü sızlıyordu. Çenemi tuttu, çenemi göz hızasına gelecek şekilde kaldırdı. Parmak uçları ile dudağıma dokundu. O kadar nazikti ki,sanki az önce kolumu sıkmayan o değilmiş gibi. Bir anda belimi kavradı, ne olduğu anlamadan kendimi onun göğüsünde buldum. Kalp atışlarını duyabiliyordum. Saçımı geriye attı ve bana baktı. Çok güzel bakıyordu şerefsiz. Kalp atışlarım çok hızlanmıştı o öyle baktıkça..

 

" Kendine zarar verme, sana sadece ben zarar verebilirim bunu sakın unutma"

 

Hiçbir şey söylemedim bu durumda ne söylersem söyleyeyim hepsi boştu. Kavradığı belimi bıraktı, benden uzaklaştı. Kafasıyla yürü işareti yaptı. Bende o komuta uyup yürüdüm. Kalbim hale çok hızlı atıyordu.

 

" Bu taraftan"

 

Gösterdiği tarafa baktığımda bir kapı vardı. Daha önceden ben nasıl görmedim bu kapıyı. Kapıdan içeri girdim. Başka bir koridor karşıladı beni. Labirent gibi bir yerdi. Koridorun sol tarafında girişe benzer bir yer vardı, ve tabiki merdiven. Merdivenden aşağı indiğimde, bir sürü maskeli insan vardı. Bakışlarını üzerimde hissediyordum. Bu garip hissettiyordu. İçlerinden geçtikten sonra bir kapının önünde durduk, her yerde şu bir bitmeyen kapılar vardı. Arkama baktığımda çoğu şaşırmış gibi bir tavır sergiliyorlardı. İçeriye geçtiğimde kaldığım yerden daha ferah bir odaydı. Odanın sağ köşesinde oldukça rahat ve yeni gözüken bir "L" koltuk vardı. Onun önüne doğru bir çalışma masası vardı. Ve garip bir şekilde pencere vardı.

 

" Otur"

 

Koltuğa oturdum. O ise çalışma masasının olduğu yere gitti orda bir şeyler aramaya başlamıştı. Aradığını bulmuş olacak ki elinde bir krem kutusuyla yanıma geldi ve oturdu. .

 

" Üstündekini çıkart"

 

Kaşlarımı çattım, o ise ben yapmayınca kendi yapmak için davrandı. Elimle dur işareti yaptım. Durdu, üstümdeki giysiyi çıkarttım. Koluma baktı, bende baktım kolum mosmordu. Kolumu nazikçe tuttu ve krem sürmeye başladı. Tenime dokundukça hiç hissetmediğim şeyleri hisediyordum. Şaşırmıştım, ne yalan söyleyeyim bunu beklemiyordum.

 

" Neden burda olduğumu söyler misin?" Diye sorduğumda bana baktı, ama cevap vermedi.

 

"Bana cevap ver artık adın artık neyse"

 

Yine cevap yoktu.Durdu, dudağıma doğru yaklaştı. Bu yaptığı hareketlere bir türlü anlam veremiyordum. Bir iyi bir kötü davranıyordu. Hangi tarafı gerçek tarafıydı...

 

 

Loading...
0%