@yazdostum
|
KEYİFLİ OKUMALAR...
İki saatin sonunda saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptığımda sesli bir şekilde nefes verdim, altımdaki dar siyah pantolon ve siyah kazakla ideal görünüyordum, botlarımı giymeden önce çantamın içini kontrol ettim, içinde çok etkili bir uyku ilacı olan şırıngayı çantama koyduğumdan emin olduğumda evden çıktım, üstümdeki monta sarıldığımda arabama binmiştim. Bu gün beşinci gündü, ya şimdi ya asla demek zorundaydım çünkü Rüzgar bu hafta içinde son kez dışarı çıkıyordu, diğer günlerde hep toplantıdaydı. Yeni açılan barın kutlamasına gelmiştim çünkü buraya davetliydi, derin bir nefes aldım, nefesimi yavaşça verirken kulağımda bir ses yükseldi "Ben sana güveniyorum, yapabilirsin." Barış beni sakinleştirmek için birkaç bir şey söylediğimde heyecanlı değildim, stresli de değildim sadece içimde bir his vardı ve bunun ne olduğunu anlamlandıramıyordum. Küçük çantamın içindeki şırıngayı kolumun içine koydum ve arabadan indim, girişteki küçük kontrolden sonra içerideydim. Klasik bir barda olması gereken her şey burada da vardı zaten İstanbul'da sürekli bir öncekinin aynısı bar açılması gayet normal karşılanıyordu.. Sahneyi gören ama çok yakınında olmayan yüksek bir masada ayakta etrafa bakıyordum, yanıma gelen garsondan kokteyl istediğimde sahneye bir kadın çıkıp şarkı söylemeye başladı. Demet Akalın: Oh olsun Sana bana olamaz dediler ... Telefonumu çantamdan çıkarıp saate baktım '19.56' telefonumu kapatıp çantama koydum, Rüzgar'ın gelmiş olması lazımdı çünkü açılışın yüzü oydu, açılış kutlaması da saat 20.00 da başlayacaktı ama hala ortalarda yoktu. Bir adam eline mikrafonu alıp sahneye çıktı, adamın çıkması ile bütün uğultu kesildi "Baylar bayanlar kısa bir konuşma yapmak istiyorum izninizle." rol icabı oflayarak bir kez daha etrafa bakmaya başladım, kafamı sağa çevirdiğimde Koray'ın yüzüyle karşılaştım, sanki telaşlanmış ve korkmuş gibi bir ifade takındım "Korkuttunuz beni." elimi göğsümün üstüne koydum. Koray hiç istifini bozmadan alaycı bir şekilde "Abiden hiç korkulur mu Bige." demek ki doğum gününe sahte kimlikle girdiğimi anlamıştı, gerçekçi olduğunu düşündüğüm yakalanmışlık ifadesini yüzüme taktım ve elimi Koray'ın koluna koydum "Bu aramızda ama değil mi?" elimi kolundan indirip sert bir ifadeyle bana baktı "Benim doğum günüme sahte bir kimlikle girdin, bunu neden yaptığını öğrenmek istiyorum." stresli insanların yaptığı bütün vücut hareketlerini hiç gizlemeye çalışmadan gözüne sokuyordum. Dudaklarımı yavaşça kemiriyor, ellerimle oynuyordum ve göz teması kurmuyordum, Koray konuşmayacağımı anlamış olacak ki pes etmiş bir şekilde omuzlarını indirdi ve elini dostça omzuma koydu "Bak eğer Rüzgar dan hoşlandıysan anlarım ve bunu saygıyla karşılarım ama yaptığın hareketler çok şüpheli, bizim yerimizde başkası olsa seni ajan diye alı koyardı." bu demek oluyordu ki beni ajan olarak görmüyorlar en azından bundan emin değiller ve şüpheleri git gide azalıyor çünkü ajan olduğunu düşündüğün birine bunları demek aptallık olurdu, sorun şurada ki ben ajan değilim, ben ecelim. "Ajan mı?" gözlerimi belerterek baktım, Koray da etrafına bir bakış attı, birini görmüş olacak ki elini omzumdan indirdi "Sen yine de Rüzgar dan uzak dur, iki türlü de sen zaralı çıkarsın." dedi ve arkasını dönüp gitti, elime kokteylimi alıp yudum yudum içmeye başladım, bu sırada sahnedeki adam konuşmasını çoktan bitirmiş birileriyle konuşuyordu. Çantamı alıp lavaboya doğru ilerledim, lavabo çok kalabalık değildi, boş olan bir kabine girip telefonumu çıkardım ve Berk'e mesaj attım "Rüzgar nerede" mesajı gönderdiğim gibi gördü ve Berk'in oradan birkaç hışırtı sesi geldi "Bilmiyorum, evinden çoktan çıktı, programında da değişiklik olmamış, gelmiş olması lazım çünkü bulduğum bilgilere göre adam Rüzgar için önemli biri." dedi,göz devirerek tekrar mesaj attım "Ne demek bilmiyorum, bana hemen onu bul!" telefonu geri çantama koydum ve kabinden çıktım, bir kaç kadın bana baktığında umursamadım, elimi yıkayıp lavabodan çıktım, eski yerime gittiğimde sahnede yine aynı adam vardı "Baylar ve bayanlar biliyorum bölüyorum ama önemli bir konuğumuz var ve kendisi şu anda burada, alkışlarınızla Rüzgar Morga'ı buraya davet ediyorum!" Etraftan büyük bir çığlık ve alkış sesi yükseldiğinde hayretle kaşlarımı çattım, gözlerimle etraftaki insanlara baktığımda insanların yüzlerinde büyük bir mutluluk vardı, Rüzgar Morgan tanınıyor muydu? "Adamın intagram hesabında milyonlarca takipçisi var." Berk'in beni bilgilendirmesiyle bu detayı nasıl gözden kaçırdığımı merak ediyordum, o kadar adamın hayatını oku, en özel şeylerini bile bil ama intagramda ünlü olduğunu bilme olacak iş değil. Hızlıca telefonumu çıkardım ve instagrama girdim, nasıl bir hesabı vardı ki? Herkese açık bir hesaptı, paylaştığı postlar spordayken çektiği, arkadaşlarıyla otururken, içki içerken ki gibi fotorafları vardı. Attığı çoğu posta baktığımda hiç video paylaşmadığı gördüm, gözüm birkaç fotoğrafta gezindiğinde çıplakken kaslarının çok çekici durduğunu fark ettim, kafamı kaldırıp Rüzgar'ı aradım, üstünde kıyafet varken kasları çok belli olmuyordu ama fotoğraflarda maşallahı vardı. Kafamı kaldırdığım gibi Rüzgarla göz göze geldim, beni gördüğüne şaşırmamıştı, hafif bir tebessüm yolladım, o ise elinde olan mikrafonu bırakıp sahneden indi, az önce konuşma yapmıştı ama ben telefona o kadar odaklanmıştım ki ne dediğini duymamıştım, Rüzgar sahneden indikten sonra gözden kaybolmuştu, biraz sonra elbet karşılaşırdık bu yüzden çok kasmayıp bara doğru ilerledim, barmenden bir kokteyl daha istediğimde hemen hazırlamaya başladı, barın önündeki taburelere oturup kollarımı tezgaha koydum o sırada sahneye bir adam çıkmış ve eline mikrafonu almıştı. Dışarıya atıverdim kendimi Sahnedeki solist adam 'Son Durağın' şarkısını söylemeye başlamıştı. Zaman izimizi, ikimizi siler Ritme göre kafamı sallamaya başladığımda yüzümde istemsiz bir tebessüm oluştu, kafamı sahneye doğru çevirip şarkıyı söyleyen adama baktım, şarkıyı çok güzel söylüyordu. Son bildiğin hâlimden beterim Kendimi şarkıya o kadar kaptırmıştım ki önüme konan içeceği bile fark etmemiştim, elimi çekerken az kalsın düşürecektim "Önüne konan içeceği bile fark edemeyecek kadar çok seviyorsun sanırım bu şarkıyı." sağ yanımda fark etmediğim Rüzgarle refleks olarak kafamı ona doğru çevirdim, sırtını ve dirseklerini bar tezgahına yaslamış bana bakıyordu "Sadece adam işini güzel yapıyor." aklıma gelen instagram fotoğraflarıyla birlikte onu süzmeye başladım siyah keten bir pantolon giymişti, üstünde ise lacivert renkte boğazlı bir kazak vardı, saçları ise düzenli duruyordu. Onu süzme işini hiç gizlemeye çalışmamıştım bu yüzden fark etmemesi imkansızdı "Beğendin mi bari?" bakışlarımı vücudundan yüzüne çıkardım "Neyi?" onu süzdüğüm için kendinden bahsettiğini biliyordum ama biraz büyüsüne kapılmış gibi yapıyordum. Kapıldık zaten "Nereye bakıyorsan oradan bahsediyorum." bakışlarımı mekana çevirdim ve üstünkörü etrafı inceledim "Her zamanki gibi bir bar işte." dedim, önümdeki içeceğimden de bir yudum aldım ve devam ettim "Sen bir şey içmeyecek misin?" dediğim şeyle beraber tek dirseğini tezgaha yasladı ve bana doğru döndü "Hiç bir şey olmamış gibi davranıyorsun." dedi, içeceğimden bir yudum daha aldım ve barmene uzattım "Votka." barmen bardağımı alıp başka bir bardak önüme koydu ve bardağa votka koymaya başladı, votka olu bardağı Rüzgar'a uzattım, votka severdi, uzattığım votkayı alıp tezgaha geri koydu, üzülmüş gibi dudaklarımı büzdüğümde bakışları oraya kaydı ve yutkunduğunu gördüm, dudaklarıma bariz bir şekilde kırmızı ruj sürmüştüm, bakışları hala dudaklarımda kaldığında parmağımı dudağıma sürttüm ve rujun birazının elime geçmesini sağladım, ucunda ruj olan parmağımı Rüzgar'ın dudaklarına yavaşça sürtmeye başladım, alt dudağına sürdükten sonra elimi kendi dudaklarıma götürdüm ve yine aynı şekilde sürtmeye başladım bu sırada bakışlarım gözlerine ulaştı, yüzüne çok az ışık vuruyordu ama yüzünde bariz bir şekilde şaşkınlık vardı, parmağımı bu sefer üst dudağına sürtmeye başladım, dudaklarında hafifi bir pembelik oluşmuştu ve bu bana komik gelmişti bu yüzden dudaklarına bakıp kıkırdamıştım, dudaklarının üstündeki parmağımı avucuna hapsetti. Dudaklarını diliyle yaladığında küçük bir kız çocuğu gibi kızmaya başladım "Yaa! Neden sildin ki!" çattığım kaşlarıma ve şişirdiğim yanaklarıma baktı "Dudaklarımı pembe yapmak için daha iyi bir fikrim var." dedi, istemsizce nefesimi tuttum ve hareket etmeyi bıraktım, nasıl yani? Yavaşça yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladığında ne yapacağımı bilmiyordum, kontrolümü yavaş yavaş kaybediyordum, yüzü yüzüme çok yaklaştığında bakışları dudaklarıma kaydı, bir müddet orada oyalandığında kendi dudaklarını yaladı, bu hareketiyle istemsiz bir şekilde dudaklarımı açmıştım, gülümsediğinde ilk defa güldüğünü görüyordum, elini çeneme koyup kafamı kaldırdı, dudaklarım ve dudaklarını buluşmasına milimler kala yanımıza biri geldi "Vaov! Rüzar Morgan değil mi o?" adamın konuşmasıyla Rüzgarla göz teması kurmamaya özen göstererek tabureden kalktım ve barın arkasındaki sigara içme alanına çıktım, şansıma iki kişi vardı, düzensiz kalp atışlarımı sakinleştirmek adına derin derin nefes almaya başladım, ben kalp atışlarımı düzenlemeye çalışırken kulağımda Berk konuştu "Şu amına koduğumun adamı gelmeseydi Rüzgar'ı çoktan paketlemiştik, ne güzel adam bütün kontrollerini kaybetmişti." Berk'in sinirli bir şekilde konuşmasıyla ona hak verdim ama tek kontrolünü kaybeden Rüzgar değildi. Üstümde çeketim olmadığı için üşümeye başlamıştım zaten etrafta insanda kalmamıştı, bulunduğum yerden kalkıp içeri girdim, çekingen bir şekilde Rüzgar'ı arıyordum "Sekiz numaralı masada oturuyor." sekiz numaralı masanın nerede olduğunu bilmiyordum bu yüzden telefonumu çıkarıp Berk'e mesaj ettım "Sekiz numaralı masa nerede." diye yazdım ve gönderdim, çok gecikmeden cevap geldi "Bulunduğun konumun sağ tarafında ışıkların çok aydınlatmadığı bir masa var, masanın yanında da perdesi çekilmiş bir şekilde cam var, o camın orada adamlarımız bekliyor haberin olsun." dedi, bahsettiği yeri hemen fark ettiğimde kafamın içindeki sesleri susturdum ve derin bir nefes aldım, üstümü düzeltip 8 numaralı masaya doğru ilerledim, masaya yavaş yavaş yaklaşırken bir karaltı gördüm, bu muhtemelen Rüzgar'dı, bana arkası dönüktü, masaya seri adımlarla yaklaşıyordum, karaltının yanından geçeceğim zaman, karaltı ayağa kalktı, ayağa kalmasıyla bana çarptı ve dengemi kaybettim, düşmemek için karaltının kolunu tuttum ama o benden önce iki eliyle de benim yakamı tutmuştu, sıkıca tuttuğu yakamı hızlıca çekip dudaklarımı dudaklarının arasına aldı. Bu hareketini hiç beklemediğim için hareketsiz bir şekilde bekliyordum, oha ne oluyor, dudaklarımı hoyratça öpen adama karşılık vermediğim için sinirlendiğini alıp verdiği nefesten anlayabiliyordum, kendimi hızlıca toparlayıp ağzımı açarak ona bir şölen yarattım bu anı bekliyormuş gibi dillerimiz birbirine dolandığında ağzımda garip bir şey hissettim, küçük bir şey, kafamı geriye çekmeye çalışırken yakamda olan bir eli kafamı tuttu ve beni kendisine daha çok bastırdı, ağzımın içinde garip bir şey vardı, yuvarlak ve küçük bir şey, bu sırada kolumdaki iğneyi elime almıştım, dilimi ağzından kurtardığımda bu sefer dudaklarıma yönelmişti, ağzımın içindeki şeye dilimi dokundurmaya çalıştım, dilimin değdiği minicik şey bir ilaçtı, fark ettiğim şeyle beraber elimdeki iğneyi tam ona saplayacakken yakamdaki bir diğer eli bileğimi çevik bir çekilde kavradı, şaşkınlıkla gözlerimi açıp ona baktığımda hiç istifini bozmadan gözleri kapalı bir şekilde halen dudaklarımla ilgilendiğini gördüm, yavaş yavaş gözlerim kapanırken içimde hissetiğim gücümle iğneyi ona bastırmaya çalıştım ama o kadar güçlüydü ki hiç bir şey yapamadım, artık ona karşılık vermiyordum, veremezdim zaten allerim ve ayaklarım uyuşmaya başlamıştı kendimi bir anda çok güçsüz hissetmeye başlamıştım. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdığında içime son gücümle derin bir nefes çektim, gözlerimi kapatmadan önce Rüzgar'ın "Seni biraz misafir edelim ateşli kadın." dediğini duydum Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum... Arkadaşlar bir konuya değinmek istiyorum, biliyorsunuz ki okullar açılıyor, bölüm yazmayabilirim, yazsamda az yazdığım için yayınlamayabilirim bu yüzden olabildiğince yazmaya çalışacağım, sizleri çok seviyorum iyi akşamlar... |
0% |