@yaziyoruzbacimm
|
KASIMDA AŞK BAŞKADIR 15. BÖLÜM/ 🍂MUTLULUK HİSTİR, BAZEN DE KİŞİDİR.🍂 Ellerim kot pantolonumun cebinde, ayağım bir adım önde sallayıp duruyordum. Dilruba denen şahısın, pat diye Gökçe ablaya kahvaltıya geldiğinin haberini alalı neredeyse yirmi dakika kadar olacaktı. Safiye teyze mahçupça beni uyandırdığı ve böyle bir ana şahitlik ettiğim için özür dilerken Gökalp ise gitmemeyi, evde kahvaltı etmemizi istedi. Lakin ben gitmek istemiştim.. Kafama sıçayım! '' Güzelim, zile basmadım daha gitmeyebiliriz!'' Neden lacivert kazağının açık gerdanında beyaz tişört vardı, hayır çok yakışmıştı! '' Hayır Gökalp, eski eskide kaldı'' '' Güzce önce biz konuşsadık? Bak bu kad- '' Gökalp haayatım. Plan yaptık ve vaktimiz kısıtlı biliyorsun. Gökçe ablaya ayıp olur hadi'' Ve sonun da çalan zil ile Gökçe abla kapıyı açtı, arkasında emekleyen minik Leylayı gülerek kucakladım. '' Hoş geldiniz kuzularım. Gökalp ablam, geldi oturdu git diyemedim.'' '' Tamam abla, sorun yok.'' '' Güzce o konu kapanalı asırlar oluyor için rahat olsun.'' '' Sorun yok Gökçe abla'' '' Gökçe, masaya çayları- Kapının eşiğinde görünen olgun, sarı küt saçları ile, keskin yüz hatlarına sahip bir kadın çıktı. Aman ne hoş, Dilruba hanım anasını da getirmiş! '' Gökalp, hoş geldin'' Gökalp kafasını salladı sadece, belime sarılıp salona itti. '' Geç sevgilim'' Kadının afallayan suratı ile karşı karşıya geldiğimiz de beni süzüyordu, lakin Gökalp bakış açımızı kesti içeri girdim. Safiye teyzenin salonu kadar olmasa da geniş bir salondu. '' Leyla, dayım benim kuzucum. Gel dayıya'' Leyla agucuklar yaparak Gökalpin kucağına geçerken yanaklarından öpüldü ikimiz tarafından. Bir minik öpücükte ben yanağıma aldım. '' Güzelliklerim benim.'' Salonda ki masa tam takırdı ve gözüm Dilrubayı aradı. '' Sofraya geçelim mi?'' Gökçe ablanın da salona gelmesi ile hepimiz masaya geçtik. En son sarı saçlı kadın da geldiğin de Gökçe abla eliyle masanın sonunu işaret etti '' Tabağını koydum ben Dilruba, geç sende'' Ne? Bir dakika! Eski sevgili, Gökalpin eski sevgili! Bakışlarımı Gökalpe çevirdiğim de onun gözleri kucağında ki yeğenindeydi. Aklım almıyordu, bu kadın çok, ne derler.. Siktir, yaşlı! '' Tanışmadık, Dilruba ben. Gökalpin eski bir arkadaşı'' Sus, Güzce, sakın diline gelen şeyi söyleme! '' Güzce, sevgilisiyim'' Gülümsedi burukça. '' Bu sefer turna vuruldu gözünden ha Gökalp, evine getirdiğine göre. Gökalpin eve adım attırdığı ilk kızsın'' Bakışlarımı çayımdan Dilrubaya çevirdim. '' Siz hangi sıfatla masadasınız peki? Yani, Gökçe abla ablası, Leyla yeğeni, siz?'' Daha da büyüdü gözleri, daha da gülümsedi. Yüksek ihtimal dişli çıkmama şaşırmıştı. '' Dilruba, bizim sevip saydığımız mahallemizin bir büyüğünün kızı. Aynı okuldaydık, aynı sıralar da'' Gökçe abla telaşe ederek durumu toparlerken gülümsedim. '' O zaman yaşıtsınız, senin arkadaşın yani. Ne güzel'' '' Dilruba Nur, aslında adım bu ve evet, Gökçe ile aynı yaştayım. Otuz yedi!'' Gökalp 32.. '' Hadi canım soğutma menemeni'' Gökalpin çıkmayan sesi beni hep bir uçuruma sürüklüyordu, neler oluyordu? '' Sen de asker misin?'' '' Hayır askeri tabibim'' '' Menemeni beğendin mi balım?'' Bir çatal daha alıp çayımı yudumlarken Gökçe ablaya döndüm. '' Eline sağlık abla, her şey mükemmel. Hayatım Leylayı bana uzat, sende rahat et kahvaltını'' Gökalp alnıma sıcak dudaklarını değdirerek Leylayı kucağıma bıraktı. Leyla direk düz saçlarıma ellerini attı. '' Sen çok mu sevdin balım yengenin saçlarını?'' Agucuklar gülücükler hava da uçuşurken, Dilruba uzanıp Leylanın yanağından makas aldı. '' Bal kz ya, çok büyüdü be Gökçe. Şuncacıktı..'' '' Öyle valla, dünyaya gelen büyüyor'' '' Gökalp kız çocuklarına baylır Güzce, hep bir kızı olsun istiyordu çünkü'' Gökalpin yanımda ki bedeni gerildi, ben ise tebessüm etmekle yetindim. Kısa bir sessizlik sonrası Gökalp son yudumunu aldı çayından, ben uzandım bardağına ama benden önce bir el daha uzandı. '' Sen otur canım, ben getiririm'' Masa da ölüm sessizliği olurken mutfağa giden Dilrubanın ardından Gökçe abla bzie döndü. '' Çok özür dilerim'' Ben sessiz kalırken Dilruba içeriye girdi, çayı masaya bırakıp şekere uzanıyordu ki Gökçe abla engel oldu. '' Gökalp şekeri bıraktı'' Burada ne işim vardı ki? '' Ben kalkıyorum'' dedim ayaklanarak, Gökalp belimi kavradı. '' Ellerimi ykayıp geliyorum sevgilim, bekle'' '' Olmadı böyle ya, Güzce balım'' Gökçe ablaya sessizce Leylayı uzatıp koltuğa kalçamı dayadım, Dilruba salondan çıktı. '' Güzce'' '' Abla, lütfen zorlamayalım. Aklım zaten bazı şeyleri almıyor. Ben gitsem iyi olacak, söylersin'' Salondan çıkıp koridora giderken aralık kapıdan gelen seslerle durdum. '' Gökalp! Benimle neden konuşmuyorsun?'' '' Çek elini! Seni ilk ve son uyarıyorum. Uzak dur benden de sevgilimden de!'' '' Amacım sizi rahatsız etmek değildi ki, sadece- '' Kes artık! Sevgilim içeride iken seninle burada- Devamını dinlemeden çıktım dışarı. Ayakkbılarımı ayağıma geçirirken merdivenden inen bir kadın kafasını eğip bana baktı. Ben ise ona. '' Gökalpin sevgilisi misin sen?'' '' Siz?'' '' Su gibisin, yazık olacak.. Çok yazık'' Ben daha ne olduğunu anlamadan indi aşağı. Arkasından bakakaldım. Ne değişik bir sabah! Hızlıca aşağı inip kapıyı çaldım nazikçe, Safiye teyze araladı. '' Kızım'' '' Safiye teyze, hayırdır nereye?'' Elinde pazar arabası, üstünde mantosu. '' Pazara çıkıyordum da Gökalp nerede?'' '' Bende geleyim yardım edeyim.'' '' Gel tabii güzel kızım da, Gök- '' Safiye teyze, bende geleceğim. İrdelemesen olur mu?'' Gülümsedi anaç bir tavırla kolumu sıvazladı. Askılıkta ki kabanımı uzattı. '' Al hadi gidelim'' Asansöre bindik ikimiz de, binadan çıkıp sitenin sağından caddeye çıktık. Hava oldukça soğuktu, kış güneşi tepedeydi. '' Diyorum ki şöyle mis gibi havuçlu kek yapalım çayın yanına kızım ne dersin?'' '' Olur, yaparız. Ben keki güzel yaparım'' '' Hay yaşa, Yalçın da sever. Koluna girsem?'' '' Gel tabii Safiye teyze, uzak kalma'' Koluma girdi, pazarın girişinde telefonumu çantaya atıp sadece pazarla ilgilendim. Kafamı dağıtmam, hazmetmem gerekiyordu. Oturmayan taşlar vardı, mesela bu kadının Gökalp ile ilgisi neydi? Eski kız arkadaş sıfatına giremeyecek kadar yaşı vardı, komşu kızı desek olsa olsa abla olurdu.. Sikerler! '' Ooo, Safiş hoşgeldin. Limonlar yeni hasat'' Tatlı yaşlı bir kadın karşıladı tezgahta bizi. '' Hoş buldum arkadaşım, ver iki kilo'' '' Gökçeni sattın mı kız?'' Safiye teyze gülerek koluma daha da asıldı. '' Gelinim.'' '' Hadi ya, Gökalp döndü mü? Vay kereta! Yıl oldu gelmeyeli koca adam oldu tabi, hoşgeldin kızım'' '' Hoşbuldum.'' Limonu alıp poşeti arabaya koydum, elinden de arabayı itiraz etse de aldım. Domatesi biberi salatalığı derken bir çok çeşit almıştık. Haşlama mısır da almış, Gökalpin çok sevdiğini birlikte yiyeceğimizi de söylemeyi unutmamıştı. Aklım biraz da olsa dağılmıştı.. Şu an hali hazırda hatırımda annemle kapalı bir alışveriş merkezinde yaptığımız alışveriş sonrası içtiğimiz sıcak çikolatanın kokusu tütüyordu. Özlem burnumun direğini sızlatıyordu. '' Safiye teyze, buralar da kafe var mı?'' '' Var evladım, pazarın arka sokağında, hayırdır?'' '' Bir sıcak çikolata içer miyiz?'' Gözleri parıldadı. '' İçeriz kızım tabii, e hadi bitti alacaklarım havuç evde vardıydı zaten'' Pazardan çıkıp dediği kafeye ilerledik. Nezih tatlı bir mekandı. Köşeye geçip çantayı duvara yanaştırdım. İki sıcak çikolata söyledik. '' Annemle her alışveriş sonrası sıcak çikolata içerdik. Özlemişim'' Masada ki ellerimi tuttu. '' Ah güzelim, güzeller güzeli evladım. Annen eminim seninle gurur duyuyor'' '' Duyuyordur değil mi Safiye teyze?'' '' Akıtma yaşlarını güzel gözlüm. Hangi anne evladı ile gurur duymaz? Ben de evlatlarımla gurur duyuyorum. Sende evladımsın artık'' Gülümsedim güçlükle, bir yumru oturdu boğazıma, yutkunamadım. '' Annem, eğer sizi görseydi çok severdi. Sizde onu. Dünya tatlısıydı. Yalçın amca da babamla anlaşırdı. Ama teyzem, teyzem hayatta beni büyüten bakan oydu. Onunla da iyi anlaşırsın.'' '' Ne güzel kuzum, bana da arkadaş olur.'' Sıcak çikolataların gelmesi ile Safiye teyze ile bol sohbetli vakitler geçirdik. Hatta bana Gökalpin sünnet anılarını, doktordan nasıl kaçtığını, Gökçenin kaç kere erkek arkadaşlarını dövdüğünü, dayak yediğini anlatmış gülmüştü. Hatta ağabeyimle yemin töreninde tanışıp etkilendiğini, efendiliğini ve sürekli ona havuçlu kek götürdüğünü söylemişti. Ağabeyim öldükten sonra da ara ara kek yapar onun hayrına da dağıtırmış. Her şeyden bir nebze de arınmıştık, saat nasıl geçmişti bilmiyorum ama kalkmıştık. Ben hesabı öderken telefonuma düşen sayısız mesaj, arama görmüştüm Gökalpten. Telefonu duymamıştım çünkü sessizde kalmıştı. Safiye teyze de telefonu evde bırakmıştı.. Şimdi eve gideceğimiz için telefonu yerine koydum. Pazar çantasını alıp birlikte eve geçtik. Siteye girip asansöre bindiğimiz de Safiye teyze anahtarını çıkardı, anahtarla geldiğimiz dairenin kapısını araladı. '' Gökçe?'' '' Anne Güzce yo- Gökçe abla elinde telefon, eli alnında beni görmesiyle durdu. '' Güzce!'' '' Ne oluyor kızım, sakin ol.'' '' Neredeydiniz, neden telefonlarınıza bakmadınız! Gökalp delirdi Güzce!'' '' Bağırma kıza evladım, benimle pazara geldi yardım etti, telefonunu da sessizde unutmuş ölmedik ya!'' Gökçe abla uzanıp bana sarıldığın da ellerim hava da kaldım. '' Gökçe abla, özür- '' Ne özrü balım, asıl ben özür dilerim. O densize bakma sen. Affet, kabul etmemeliydim. Gökalpin suçu yok.'' '' Gökçe abla, lütfen özür dileme artık. İçeri mi geçsek?'' '' Geçelim kapıda bıraktım seni de. Güzce Gökalp seni aramaya çıktı!'' Salona geçtiğimiz de Gökalpi aramak için telefonuma uzanırken kapı açıldı. '' Abla! Yok bulamıyorum kafayı yiyeceğim! Si- Salona girdiğinde kesişen bakışlarımız ile derin bir nefes aldı. '' Güzce! Neredeydin? Telefonlarıma neden bakmıyorsun!'' '' Bağırma, o ses tonunu alçalt ablam!'' '' Güzcem!'' Gözlerinde ki çaresizlik beni üzüyordu, elimde değildi kıskançlığım hat safhadaydı. '' Telefonum sessizde kalmış. Safiye teyze ile beraberdik. Kusura bakma' Elini sertçe saçlarından geçirdi. '' Hazırlan çıkalım'' '' Nereye?'' '' Konuşabileceğimiz bir yere'' İkiletmeden içeri geçip üzerime çantadan lacivert kazağımı, siyah pantolonumu alıp giydim. Saçlarımı tepeden bir at kuyruğu yapıp çıktım. '' Güzce, siz gezin yavrum. Fırında tavuk yapacağım yemeğe, dışarıda yemeyin. Bir de havuçlu kek mis gibi'' '' Akşama da Cemal gelsin bi canlı müzik yaparız'' Gökalp kafasını bakarız anlamında sallarken birlikte çıktık daireden. Gökalp o kadar sessizdi ki, garip bir ortamdı.. Otoparka indik, Gökçe ablanın arabasını almıştı. Ön koltuğa geçtim, oda arabayı çalıştırıp yola çıktı. '' Nereye gidiyoruz?'' Bana bakmadı. '' Görürsün gidince'' diyerek kestirip attı. Uzun bir yolculuk sonrası, girişinde Gökpınar Gölü yazan bir yere girdi. Aracı park edip indik. Çantamı düzeltirken elimi kavradı elinin içine, birlikte parka girdik. Burası çok güzeldi.. Kış olmasına rağmen yerde ki yapraklar sonbahar havası veriyordu. Göl tertemiz, şeffaftı ve mükemmel bir ahenki vardı. Uzun, ağaçlarla çevrili yolda yürürken, yere düşen yaprakları heyecanla karşıladım. '' Gökalp bak, hani demiştin ya Güz çiçeğim diye!'' Aldığım sarı yeşil yaprağı gözümün bir kısmına tutarken gülümseyerek cebinden çıkardığı telefonla fotoğrafımı çekti. '' Yaaa, güzel çıktım mı?'' '' Çıkmama ihtimali bile yok! Hadi gel buraya'' Beni belimden kavrayıp ellerini öne savurdu, önde ben arkada o telefon onda, fotoğraf çekildik. Kısa sürede beni ve bizi paylaştı hesabında. Kızların bildirimleri düşerken onun telefonu da susmadı. İkimizde sessize alıp çantama attık telefonları. El ele upuzun yapraklarla donatılmış yolda yürüdük, nefes almak mükemmeldi, hele onunla... '' Gökalp, Boluya gerçekten gidecek miyiz?'' '' Evet güzelim, Hanzade teyzen de seni görür en azından. Hem, uzun bir süre kadar izne çıkamam. Görev gelebilir.'' '' Peki madem.'' '' Asma suratını, seninle ayrı kalmayacağız asla'' '' Bunu duymak istemiştim!' '' Güzelim, Hanzade teyzenle şu evlilik işini konuşsak? Ben, beklemek istemiyorum.'' Kalbime giren sancıları görmezden gelerek kafamı salladım. '' Önce biz konuşsak? Yani, evlilik, hani zaten sende kalacağım ya. En azı- '' Karım olmanı istiyorum Güzce. Çetinöz değil Türkeş olmanı istiyorum.'' Siktir, sancı girdi kalbime.. Öleceğim sandım ki hoş ölmekten beterdi bu his! '' Ben de seninle elbette bir ömür beraber olmak istiyorum.'' '' Ama zaman istiyorsun, seni anlıyorum güzelim. Haklısın,ben çok aceleciyim.'' Beni yanlış anlamazdı, bildiğimden rahattım. Vakit istiyordum sadece, belki de bizim merhemimiz vakitti.. Bir sürü fotoğraf çekilmiştik, doya doya etrafı gezmiş, doğanın güzelliklerine hayran kalmıştık. '' Gel şöyle birşeyler içelim.'' Çay bahçesine geçip iki çay söyledik. '' Güzce, bu konuyu ilk defa ve son kez benden dinleyeceksin. Lütfen bölme. On sekizimde tanıdım onu. Herkes gibi Nur abla idi benim için, ergenim kanım deli akıyordu. Herkesin gözü benim ile onun üstündeydi. Eski mahallemiz felaket bir yerdi. Sonra birlikte olmaya başladık. O benden oldukça büyüktü, ben ona çocukça hisler beslemiştim, oda benim konumumdan, mevkiimden ve herkesin elle gösterdiği bedenimden faydalandı. Beni terk ettiğinde on dokuz, geri dönmek istediğinde yirmi birimdeydim. On iki yıldır tek bir cümlem olmadı, telefonu yok, bir boku yok bende. Zaten ben seni tanıdıktan sonra, kimseye aşık olmadığımı gelip geçici bir histen ibaret olduğunu anladım güzelim. Nur benim için mazide olamayacak kadar eski. İçin ferah olsun.'' Geçmiş geçmişte kaldı Güzce... '' Bir daha o kadınla isminin yan yana anılmasını istemiyorum. Ablana gelmiş gitmiş umurumda değil. Sen olmayacaksın yanında yöresinde!'' '' Asla, söz veriyorum.'' Kafamı olumlu anlamda sallarken ellerimi alıp öptü. '' Üşümüşsün, hadi eve geçelim. Akşama da canlı müziğe geçeriz. Yarın da Boluya'' '' Çabuk mu?'' '' Vaktimiz yok, Boluda en fazla iki gün. Dönmemiz lazım'' Göklap hesabı ödedikten sonra el ele arabaya geçtik. Eve geldiğimiz de Safiye teyze ve Gökçe koltukta sessiz sakin oturuyordu. Yüzlerimizin mutluluğu bir neze dindirdi endişelerini, gülerek sofra faslına geçtik. Yalçın amca ve Cemal ağabey de geldiğinde sofrada şen şakrak yemeklerimizi yedik. Tabii yarın sabah döndüğümüzü öğrendiklerinde kalmamız için ısrar etseler de iş dolayısı ile bahanemiz hazırdı. Safiye teyze yolculuk için bir şeyler yapacağını söyleyerek mutfağa, Yalçın amca ise Gökalpi gitmeden yengesinin yanına çıkması konusunda uyararak televizyon başına geçmişti. Biz de Leylayı uyutmuş, hazırlanmıştık. Üzerime açık kahve tonların da bol kumaş pantolon, üstüne ise koyu kahve kalp yaka bluzumu giydim. Ensemde sık bir topuz, hafif bir makyaj yaparak takılarımı taktım. Kahve kordonlu saatimi de takıp odadan çıktım. Gökalpte acı kahve tonlarında oduncu gömleği, kot pantolonu ile mükemmel gözüküyordu. Gökçe ablada üzerine yapışan dar bir elbise giymişti, Cemal ağabey de bir gömlek geçirmişti üzerine. '' Önce bir yengeme uğrayalım'' Gökçe abla ve Cemal ağabey bizi beklerken biz üst kata çıktık. Demek aile binasıydı. Gökalp zili çalarken kulağıma eğildi. '' Ne derse desin kulak asma'' Ve kapı açıldığın da sabah ki kadın çıktı karşıma. Yazık olacak sana... '' Yenge, müsaade var mı?'' Karşımda ki yorgunluğu yüzüne yansıyan, orta yaşlar da, lakin göz altları çökmüş kadının feri sönmüş gözleri parladı. Özlem ağır bassa da, ciddiyetini korudu. '' Gel oğlum.'' Ayakkabılarımızı çıkarıp salona geçtiğimiz de evin her köşesinde Gökalpin amcasının resimlerini vardı. Koltuğa oturduk, elinde iki çayla geldi. '' Aç mısınız?'' '' Yok yenge, seni görmeye geldik'' '' Hoş geldiniz. Döndün demek. Kaç sene oldu?'' '' Fırsatım olmadı yenge. Güzce, yengem Hacer.'' '' Memnun oldum'' '' Su gibisin, bugün de dedim sana. Yazık edeceksin kendine. Bunlar böyledir, yüreklerinde vatandan başka sevda barınmaz!'' Ağzım açık kalırken Gökalpin konuşmasına fırsat vermedi. '' Onların seni beklediği evre geçecek. Senin onu beklediğin evre kapıda'' Gözleri cama daldı, Gökalpin elimi tutan eli sertleşti. '' Kendine çok- '' Ölümde Rabden, yaşamda. Veren canı o alır ancak. Bunun meslekle alaksı yok. Seviyorum, ve onu kabul ediyorum.'' '' Sevin bakalım. Sevin.. Ne zaman dönüyorsunuz?'' '' Yarın yenge. Var mı bi isteğin?'' '' Ölme, en azından sen yaşatma benim yaşadığımı şu kıza. Yolun bahtın açık olsun'' Gökalp elimden kavradığı gibi kaldırdı beni, kapının önün de yengesine sarıldı. '' Allaha emanetsin yenge. Dikkat et kendine.'' '' Sende'' Kapı kapandığında Gökalpe döndüm. Elleri buz kesmişti. '' Sorma kurban olduğum, sorma da laflarına da takılma da. Biz yıllardır takılmıyoruz, aklını yitirdi çünkü.'' O sırada gözüme takıldı kapının önünde ki siyah kaba askeri postallar. Hala yaşatıyordu onu... '' Gidelim hadi, beklemesinler.'' Aşağı indiğimiz de Gökçe abla topuklusunu giyiyordu. '' Geldiniz mi, hadi Cemal in sen otoparka geliyoruz'' Gökalp ve Cemal aabey önden ilerlerken biz Gökçe abla ile sonradan indik. '' Takılma sen Hacer yengeme. Amcamın ölümünden sonra bir türlü toparlanamadı. Ailesi red etti onu, askerle evlenirsen sileriz dediler. Sildlier de. Ne ölüsüne ne dirisine gelmediler. Ailesiz, eşsiz de kalınca kafayı yedi'' '' Allah kolaylık versin'' '' Amin balım'' Cemal ağabeyin arabasına bindik ikimizde, arkaya kurulduk. Gideceğimiz yer yarım saat kadar uzaklıktaydı. Şık bir kafeydi, gençlere hitap eden bir mekandı. Gökalp belimden kavrayıp oturacağımız yere kadar etrafı gözleri ile taradı. '' Kim var bugün?'' Gökçe abla Gökalpe dönerek gülümsedi. '' Emircan İğrek geliyor sahneye. Yerler önden, ayırttım bile hadi'' Hep birlikte önlerden dörtlü masaya geçtik, sahneyi her masa görüyordu. Garsonlar birer ikişer masalara geldiğinde, dördümüz de sufle e latte söylemiştik. Masaya çerez tabağıda ikram edilmişti. Meyve tabağında Cemal ağabey istemişti. Ve alkışlar eşliğinde sahneye çıktı Emircan. Elinde gitarı, önünde uzun mikrofonu baş selamı verdi. '' Hepiniz hoş geldiniz. Sivasa gel Sivasa gel dediniz geldim, muazzam bir yer. Bu gün akustik ağırlıklı olacak. Şimdiden iyi eğlenceler dileyerek gecenin demini atıyorum..'' Gökalp elini bluzumun açıkta bıraktığı belime attı, tenimi bir süre okşadı parmakları ile. Sufleden bir çatal ağzıma verirken bende ona lattemden içirdim, gülümsedi çocukça 'Çıkаr her yol duvаrlаrа Kovаlаrken hаyаtımı Bir yandan gitarla tınısını çalıyor, bir yandan da söylüyordu. Gökalp son iki satır da yüzünü yüzüme yakınlaştırarak cümleleri fısıldadı.. 'Bir sаmаn sаrısı, bir dumаn kаrаsı Bir sаmаn sаrısı, bir dumаn kаrаsı Gökçe abla telefonu ile bizi çekmek için el işareti vermiş, Gökalp anında başımı göğsüne yaslayarak poz vermişti. Gökçe abla ve Cemal ağabeyin gözlerinde ki o duygu selini görebiliyordum. Bize baktıklarında ne görüyorlardı bilmiyorum ama mutlulardı. '' Eeeh yavrum eh. Bizim asker aşık olmuş, atı alan geçmiş üsküdarı'' Gökalp masaya eğilip konuşan Cemal ağabeye güldü. '' Ne sandın enişte bozuntusu!'' '' Hadi lan oradan! Ben çok romantiğim, değil mi karıcığım?'' '' Tabii, çiçekler böcekler yerini bebek bezlerine döndürmeden önce öyleydin!'' Tok bir kahkaha patlattı Gökalp ben sırıtırken. '' Aşk olsun aşk bahçem.'' '' Olsun tabii olsun.'' Şarkı bittiğinde ikinci şarkı için hazırlandı. '' Bu şarkı benden bebek gibi sevilen tüm kadınlarımıza gelsin.'' ' Bir muharebe meydanındayım Senin için teslim olmadım Gökalp başını omuzuma yasladı, saçlarını sevdim usul usul. 'Senin için teslim olmadım Ve tüm gece biz birbirimize bakarak demlendik, o söyledi biz eşlik ettik. Biz, eşlik ederken birbirimize de eşlik ettik...Gece sonunda onlara yakın bir tabiat parkında dolanıp birer çay içtik. Tekrar bir araya gelmek için söz vermiştikte. Eve geçtiğimiz de sabah erken kalkacağımız için Safiye teyze heyecanla yaptıklarını göstermişti. '' Kuzum içli köfteler teyzenin. Beyaz kaptaki de sizin. Siirtte yersiniz pişirip.' Saklama kaplarında çiğ sarmalar, içli köfteler, poğaça ve kurabiyeler vardı. '' Birlikte yersiniz anneciğim.'' '' Ellerine sağlık pamuğum'' Gökalp annesinin ellerini öptü. '' Elinize sağlık vallahi harika görünüyor.'' '' Bir de bizimle bir çay için yahu'' Yalçın amcanın salona çağırması ile bir de evde çay kek ikilisi yapmış boğazımıza kadar dolmuştuk.. Artık yatma vakti geldiğinde herkes iyi geceler faslını gerçekleştirip odasına çekildi. Makyajımı temizlemiş, pijamalarımı giymiştim. Duş almak istesem de teyzemde alırım düşüncesi ile çantamı toplamış, yarın için giyeceklerimi hazırlamıştım. Işığı kapatarak yatağıma geçmiştim. Gecenin demi eve çöktüğünde bir sağa bir sola dönerken kapının aralanma sesi geldi, bir iki adımda yatak çöktü, tanıdık kokusu buram buram gelirken gülmemek için dudaklarımı ısırdım. '' Sikerler şimdi ayrı odasını! İflahım kesildi anasın satayım. Anamları uyutacam diye kendim uyuyordum az daha! Ergenlere döndük!'' Kısık seste söylenirken dayanamaayrak kıkırdadım. '' Kız sen uyumuyor muydun! Numaracı!'' Mis gibi duş jeli kokarken nemli saçları yanağımı gıdıklıyordu. '' Duş mu aldın?'' '' Hıhım, niye uyumadın yavrum yerini mi yadırgadın?'' '' Yoo, çantamı topladım. Anca. Sen neden geldin'' '' Sabah ezanında kalkarım.'' Güldüm, gerçekten de eğilip gülüşümden öptü. '' Ne güzel gülüyorsun öyle?'' Elleri belime, sağ eli göğsümü avuçladığında eline vurdum. '' Evindeyiz yahu yapma!'' '' Kızım kurudum diyorum niye inanmıyorsun!'' '' Gökalp! Siirte dönününce şimdi değil!'' '' Tamam yavrum sıçtın ağzıma! Sıçtın!'' Gülerek göğsüne yayılırken belimden kavradığı gibi beni uykunun kollarnıa aldı, kendi kollarında uyuttuğu gibi... Alarmın çalıp Safiye teyzenin beni uyandırdığı vakitte Gökalp yanımda yoktu. Sabah ezanında gitmişti demek. Sabahın altısıyıd henüz. Yedi de uçağımız vardı. Elimi yüzümü yıkayıp üzerimi giyindim. Son kez hep birlikte sofraya geçmiş, kahvaltımızı etmiştik. Artık veda saati geldiğinde Gökçe abla ve Cemal ağabey bizi bırakacağından eşyaları araçlara yerleştirdik. Eğilip önce Yalçın amca, sonra Safiye teyzenin ellerinden ööptüm. '' Her şey için teşekkür ederim. Ellerinize sağlık her şey mükemmeldi. Siiz bende ağırlamaktan keyif duyarım. Hem Bolu, hemde Siirt.'' '' İnşalah yavrum, bizle seni tanıdığımıza memnun olduk. Sen artık ailemizdesin. İstediğin zaman çık gel kızım. Bu haytayı bekleme!'' '' Evet güzel kızım. Gel'' '' İnşallah'' Gökalpte annesi ve babasıyla vedalaşmıştı. Artık araca binip havaalanına geçtiğimiz de Gökçe abla ve Cemal ağabey ile de vedalaşmıştık. '' Tanıdığıma çok memnun oldum güzelim. Yine gelin, kapım açık sana'' '' Tanıdığıma memnun oldum kardeşim'' '' Bende sizleri çok sevdim.Hoşçakalın kendinize iyi bakın. Leyla, balım görüşürüz'' Leylayı kkucağıma alıp onu öperken Gökalpte onlarla vedalaştı. Leylayı alıp göğsüne yasladı. '' Bal bebeğim, anneye babaya anneanneye dedeye sahip çık, kurban olsun dayısı. Abla dikkat edin, Allaha emanetsiniz.'' '' Sende kardeşim'' Cemal ağabey ağlayan karısının omuzlarından kucağında ki kızları ile sıvazlarken Gökalp elimi kavrayıp yürümeye başladık. '' İyiki varsın Güzce. İlk defa burukca ayrılmıyorum, yanımda sen varsın'' '' İyi ki varsın sevgilim'' dedim ellerimizi sıklaştırıp. Ve birlikte yeni bir yolculuğa çıktık.. 11.45/BOLU Gökalp çantaları ve Safiye teyzenin verdiği saklama kaplarını taksiden indirip teyzemin binasına geçtik. Yukarı çıktığımız da ona da sürpriz olacaktı çünkü gelip gelmeyeceğimizi sölememiştim. İçimde ki heyecan hat safhadaydı. Derin bir nefes alıp zile bastığım da geç görmüştüm kapıda ki yabancı ayakkabıları. Teyzem kapıyı aralandığında kucağında minik bir bebek, arkasında ise yeni yeni yürümeye başlayan bir kız çocuğu vardı. Gözlerim annemin gözlerinin tıpkısı gözlere çarptı. O buradaydı.. Yıllar sonra karşımdaydı.. '' Abla?'' 🍂
|
0% |