@yaziyoruzbacimm
|
24* KUYTULARIMDA GİZLİ HARELERİ Hayat hep adil değildi, yanımda olmasını istediğim adamı bavulu ile uğurlarken içime dolan o yokluk hissi, sızımın yerini alan korkuyla harmanlaşmış o burukluk beni bir buhrama itmişken karnımda ki miniğimle elimde ellerinin sahibi adamla kurduğum salonda ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. O benim yanımda kalmalı, elleri karnımın üzerinde olmalıydı, ama ne yazık ki o kuytularıma harelerini gizleyerek gitmişti. Onun hareleri, benim kuytularımda gizliydi.. ** Kıskançlığın damarlarımda kol gezdiğini net bir şekilde hissedebiliyordum. Sanırım gözüm seyirmeye başlamıştı. Sakin ol, iki canlısın! Heyecanlıyım ama! Boğazımı temizleyerek kolumu Oktaydan kurtarırken Alpaslan kızı bırakmış, buz yere düşmüştü. Kız olayın şaşkınlığı içinde buzu eğilip alırken belime sarılan eller anında beni ondan kopardı. '' Hayatım, bu ne güzel bir sürpriz. '' Oktayın hareleri Alpaslanın karnımı okşayan eline düştüğün de tebessümle gözlerime döndü. '' Hayırlı olsun'' '' Sağol yüzbaşı'' dedi Alpaslan soğuk tonda. '' Çarptım ama iyi misin?'' Benim aklım hala o kadındaydı. Delirmemek için sakinleşmem gerekiyordu. '' İyiyim Oktay sorun yok'' Alpaslanın sessizce, '' Alma o güzel ağzına şu itin adını'' dediğini duysam da cevap vermedim. '' Yengem'' dedi Akif kollarını açarak. Alpaslandan ayrılıp ona sarıldığım da gözleri karnıma düştü. '' Maşallah, yeğenim iyiden iyi kendini belli ediyor'' '' Sağol Akif, sen nasılsın?'' '' İyiyim şükür yenge ayakta kalma gel oturalım'' '' Hayatım odama geç geliyorum '' '' Ne odası ya! Yengemi kapatıyorsun yanına göremiyoruz! Kantine geçelim'' Nazımın söylenmesi ile ben onları ardımda bırakarak Akif, Murat, Nazım ve ben kantine geçerken gözlerim hala Alpaslanın arkasında ki kadındaydı. Akif ve Murat önümden Nazım yanımdan ilerliyodu. '' Kim o kadın?'' '' İki hafta oldu geleli, teğmen'' '' Hımm'' Murat bana sakince bakışlar atarken merdivenlerden aşağı inmiş önce Hulusi amcaya bir selam vermiş, ardından geçmiştim kantine. Biz cam kenarına geçip otururken Alpaslan da arkasından gelmişti. Nazımı gözü ile öteye ittirmiş kendi yerleşmişti yanıma. '' Yavrum, bu ne güzel sürpriz'' Ona basitçe gülümserken Akife döndüm. '' Akif, kekler var börekler sıcak daha çay alır mısın'' Akif ışık hızıyla bize çay getirirken Nazım beni övüyor Muratta ona adam gibi yemesini söylüyordu. Alpaslanın bakışları hep üzerimdeydi, kaşları çatık bana bakıyordu. '' Çaylarrrr'' dedi Akif alaycı tonda. Hepimiz çaylarımızı alırken Alpaslanın karton bardağı kavrayan parmaklarının boş olduğunu görmemle gözlerimi dehşetle ona döndürdüm. '' Yüzüğün nerede senin?'' Afallayarak suratıma baktığın da yeni aklına gelmiş gibi sağ iç cebinden alyansını çıkarıp parmağına taktı. '' Yavrum eğitimde çıkarıyorum, düşer falan arazide onu bulamam'' '' Hmm, onun için yani'' '' Evet hayatım başka ne için olacak?'' '' O kadının elini neden tutuyordun?'' '' Elini tutmadım, eğitimde pim çekme alıştırması yapıyorduk. Pimi çekerken eline vurdum yanlışlıkla baya şişti, buz koyuyorduk. '' Yara bandı ile kaplanan baş parmağını tuttum. '' Sende mi yaralandın?'' '' Çizdi geçti, sızısı var'' Kaşlarım çatılı, derince nefeslendim. Elini karnıma tekrar götürdü. '' Baba seni özledi fıstığım'' '' Cinsiyeti ne zaman belli olur?'' '' Jaleye gideceğiz işte bu gün Murat, bakalım kontrolümüz var'' '' Hayırlısı yenge, içimden senin gibi zarif bir kız çocuğu olacak diyor'' Akife gülümseyerek bakarken Nazım ağzında ki lokmayı hızlıca yutup kafasını salladı. '' Babası gibi kasırga olacak oğlan, bence'' '' Çenenizin yayını hallettirmeyin de yiyip geri dönün bahçeye!'' Alpaslanın sert uyarısı ile herkes ayaklandı. '' Yengem ellerine sağlık, hayırlı haberlerle gelin inşallah'' '' Ellerine sağlık Firuze, Nazlı ile konuştum zaten siz terziye bende onu almaya'' '' Aynen, kolay gelsin size'' Masada ki herkes kalkmış Alpaslanın melül bakışları ve ben kalmıştık. '' Canın bir şey istemiyor mu hiç?'' Eli karnımda iken gözlerimi ondan çevirdim. '' Hayır'' '' Bana kızgınsın'' '' O yüzük ne olursa olsun parmağından çıkmayacak! Oktay ile beni gördüğün de nasıl tepki verdiysen ben de kıskandım'' Oktay deyince gerilen bedeni ile çekti elini karnımdan. '' Anma şunun adını!'' Omuz silkerek kalktım masadan. '' Hadi gidelim de Jaleyi bekletmeyelim'' Alpaslan üzerini değiştirmek için odasına geçerken ben ise bahçeye çıktım. Nazım ve Akif bahçede şınav pozisyonunda iken onları seyre dalarken ismimin seslenilmesi ile sesin sahibine döndüm. '' Gidiyor musun?'' '' Evet, kontrolüm var'' '' Ne kadarlık cinsiyet belli mi?'' '' Hayır belli değil küçük daha'' Elini bana uzatması halinde neden bilmiyorum ama elimi karnıma götürme ihtiyacı hissettim. '' Çok tebrik ederim, sana annelik çok yakışacak hamileliğin yakış- '' Lan!'' Alpaslan ne kadardır arkamızdaydı bilmiyordum. Sert adımlarını dibimizde bitirip Oktayın yakalarından tuttuğu gibi arkaya sendeletmesi ile tiz bir çığlık savurdum. '' Senin ona o dokunmaya çalışan elini sikerim! Lan gevşek, seni defalarca uyarmadım mı demedim mi karıma dokunma diye!'' '' Komutanım!'' Nazımın koşup Alpaslanı Oktaydan ayırması ile Akifte Oktayı tuttu. '' Tapulu malın mı lan o! Selam verdim sadece'' '' Vermeyeceksin lan siktiğimin herifi!'' '' Sen kafayı yemişsin! Firuze görüyorsun değil mi? Seni bu yakında kapı dışarı etmez!'' Alpaslan daha da sinirlenmiş ağzında ki küfürlerin haddi hesabı yoktu. '' Asker hazır ol!'' Hulusi amcanın gür sesi ile elim karnımın çevresine tutundu. Çok korkmuştum ve şok içindeydim. '' Neler oluyor! Ne bu hadsizlik! Siz bir sivilin, çavuşların önünde nasıl birbirinize saldırırsınız?'' Alpaslan neredeyse burnundan soluyordu. '' Ulan! Karın hamile Alpaslan! Karını korkutuyorsun!'' Alpaslanın gözleri bana döndüğün de gözlerim dolmuş, korkudan sinmiştim yerime. '' Firuze öz- '' Hala konuşuyor! Hala!'' '' Oktay odama!'' Hulusi amcanın gür sesi ile Oktay son bir kez bana bakarak odasına geçti. Alpaslan ise ellerimi narince tutup karnımı okşadı. '' Özür dilerim, özür dilerim babacım korkutmak istemedim'' Nazım ve Akif de dağılmıştı. '' Alpaslan, yanımda bir daha kendini kaybetmeni istemiyorum'' '' Özür dilerim affet beni. Bir daha asla'' Alnıma kondurduğu öpücükle elimi tuttu ve biz bu kasvet dolu karargahtan uzaklaştık. Yol boyu sessizdi, bir eli direksiyonda diğer eli hep karnım ile elim arasında mekik dokuyordu. Hastanenin önüne geldiğimiz de Alpaslan benden önce inmiş, kapımı açarak beni hastaneye bıraktı ve aracı otoparka park etmeye gitti. Yukarı çıktığım da beni gören hastanenin danışmanı Gizem, temizlik personeli Nurgül abla koşarak sarıldılar bana. '' Firuze Hanım, o kadar özledik ki sizi tebrik etme fırsatı bile bulamadık'' '' Firuze kızım, ah benim güzel kızım anne oluyorsun'' İkisine de samimice gülüp kucaklaştık. '' Teşekkürler fıstıklarım. Ne var ne yok bensiz?'' '' Ah yavrum klasik hastane, bir şey yok. Hemşireler sen yoksun diye durgun. Sen odana geç hemen, Jale hanım toplantıda. Ben de sana bir şeyler getireyim'' '' Süt ısıtır mısın Nurgül abla, Alpaslan da benimle ona da sade bir türk kahvesi sana zahmet'' '' Hemen yavrum hemen geç hadi'' '' Görüşürüz Gizemciğim'' İkisine de veda edip odama çıktığım da Alpaslan da arkamdan geldi. '' Jale yokmuymuş?'' '' Toplantıda. Kahve söyledim onu içene kadar çıkar oda zaten.'' Alpaslan koltuğa kurulurken kahvesi ve benim de sütüm gelmişti. Alpaslanla ayak üstü sohbet eden Nurgül abla gittikten sonra, bilgisayarımı açıp bir kaç iş halletmiş, hemşirelerimin olduğu bir grup bana aldıkları çiçekle beni tebrik etmişler, onlarla birlikte vakit geçirmiştik. Alpaslan erkek hemşirlerin bana sarılmasına homurdansa da sesini etmiyordu. '' Jale hanım çıktı bekliyor sizi'' Hemşirenin gelip bilgilendirmesi ile Alpaslan elimi ellerinin arasına alarak hastanede koridorlarına çıkmıştık beraberce. Jalenin odasına geçtiğimizde kısa bir hoşbeşin ardından sedyeye uzandım, hemen arkamda elim hala elinde olan Alpaslanla. '' Bakalım bebeğimiz ne durumda?'' Alpaslanın elimi sıkması heyecanının ne durumda olduğunun kanıtıydı aslında. Jale soğuk jeli göbeğimin etrafına dökmüş, aletle karnımın üzerinde gezdire dururken Alpaslan ekrana sanki çok anlayacakmış gibi bakıyordu. '' Maşallah, kız bu hızlı çıktı ya. Gelişimi ayının üzerinde ve gayette sağlıklı.'' Alpaslan derin bir nefes alıp vermiş, şükürler yağdırmıştı dilinden. '' Babamız kalp atışlarını hiç dinlemedi dimi?'' Bir kaç kontrolde onun karargahta acil işleri çıktığından o hiç gelememişti. '' Evet dinleyemedim'' dedi ayrı bir kırgınlıkla. Jale ekranın ses düzeyini tamamen açtığın da benim aşina olduğum, kocamın ilk defa duyduğu karnımda ki meleğimizin kalp atışları doldurdu odayı. Jale ekrana bakarken Alpaslana çevirdiğim gözlerim gördüğü şeylerle şaştı kaldı. Koskocaman adam eli burnunun kemerinde gözleri kapalı, göz yaşları yanaklarında sesi dinliyordu. '' Aaa, babamız, bak ağladığın da bebeğin kalp atışları yükseldi. Şşş, duygusal selini evinizde yaşayın! Burda sadece güleceğiz'' Alpaslan göz yaşlarını silerken kulağıma eğilip, '' Senin sesinden sonra dünyamın en güzel ikinci sesi oldu'' diye fısıldamayı da ihmal etmedi. Papucum hazırlanın damda yeriniz hazır! Gülümseyerek Jalenin karnımı temizlemesini izledim. '' Firuze hastaneden çıkmadan kan ver, tahlillerin çıksın ben seni ararım. Ama yüzünün rengi, gözünün feri geldiğine göre baya toparlamışsın. Ama yine de bakmakta fayda var. '' '' Olur, çıkmadan kan veririm.'' Alpaslan beni belimden destekle kaldırdığın da tulumumun belini çekmiş, klipslerini kapamıştı. Saçlarımı da düzelttiğin de Jalenin de çıkması ile yalnız kaldığımız odada dudağına bir buse kondurdum. Hareleri ağırca gözlerimi bulduğun da samimice gülüş yerleşti dudaklarına. '' Yavrum, çok çok güzel bir evlat sahibi olacağız o kadar eminim ki!'', Saçlarımı kulağımın arkasına atarken yanağımı okşadı. '' Erkek mi istersin kız mı?'' '' Sağlıklı olsun, hayırlısı olsun başka Allahtan ne isterim, rabbime şükürler olsun. Ha birde uslu olsun karımı üzmesin yeter'' Kısa bir kahkaha atmış hızlıca çıkmıştık odadan. Alpaslan yanımdan bir saniye ayrılmadan kan verirken de eli elimdeydi. O sıra Cihatta gelmiş onunla sohbet etmişti Alpaslan. Her şey tamamlandığın da kanlar iki saat sonra çıkacaktı. Jale beni arayıp haber verirdi zaten. Artık bizim yarın ki kına için elbisemi almamız gerekiyordu. Alpaslan ile hızlıca terziye gelmiş o bugün ikinci kahvesini yudumlarken ben ise kabinde giydiğim elbiseyle çıkmaya hazırlanıyordum. (Firuzenin elb. temsili) Revan bana rahat kalıp, güzel bir elbise hazırlandığından karnım içinde rahatsız etmiyor, vücudumu tam saran elbise oldukça rahat duruyordu. Paytak adımlarla ufak koridordan çıkıp perdenin ardında oturan Alpaslanın harelerinin dikkatini çekince çıktım sahneye. Önce çıplak omuzlarıma, çıkık köprücüklerime bakmış, ardından heybetli ademciği yutkunmuştu. '' Yavrum, çok çok güzel olmuşsun'' '' Öyle su gibi maşallah anne adayımız'' Revan üzerimde bir kaç rütuş yaparken Alpaslanın hareleri yoğunlukla aralanıyordu. Üzerimde sabitti, her bir santimimi, her bir yerimi ayrı ayrı vakit harcayarak bakıyordu. '' Revan hanım, karnı rahat mı? Elbise dar geldi gözüme'' Revan bana bakıp sırıtırken bana göz kırparak Alpaslana döndü. '' Alpaslan bey elbise oldukça dar ve biraz dayanabilirler.'' Alpaslan aniden ayaklanarak yanıma geldiğin de beni kolumdan tutup yanına geçti. '' O ne demek? Bebeğim rahat edemez ki, Firuze size söylemedi mi? Düşük riski var!'' Revan hanım tok bir kahkaha atarken bana uzanıp karnımda ki kumaşın ne kadar esnek olduğunu gösterdi. '' Eminim ki bebeğimiz, annesini karnından daha konforlu bir kumaş parçasına emanet. Merak etme'' Alpaslan gözlerini devirerek derince nefeslendi. '' Hayatım içine sindiyse çıkar ufak bir dikim hatası yapmışım onu düzeltip evine teslim ettiririm'' '' Olur öyle yapalım. Ellerinize sağlık, nikah elbisem ne alem de?'' '' Onun da veririm canım merak etme hadi artık ayakta kalma'' Alpaslan da belimden ayrılınca çıkıp üzerimi değiştirmiş, ödemesini Alpaslan yapmıştı. Birlikte çıktığımız da Nazlı ve Murat son işlerle ilgilenirken annem aramış Selma teyzeyle içli köfte yaptıklarını, kına evine sabahtan geleceklerinin haberini verirken Alpaslan benim o evde rahat edip edemeyeceğimi dert edinmişti. Evin yakınlarında bir markete girip aylık alışverişlerimizi yapmış, Alpaslan sırtlandığı poşetleri eve kadar getirmişti. Ben kapıyı aralayıp onun geçmesinin ardından kapıyı kapamış kitlemiştim. '' Yavrum onca kalabalık, nasıl rahat ediceksin? Uzanman gerekiyor'' '' Nazlı bana odasını ayırdı tamamen. Makyajını kendi yapacak zaten. Ben ve Nazlı dışında, odada kimse olmayacak'' '' İyi bari. Biz yarın izinliyiz. Nazım, Akif ile kına için alınan çerez ve kınaları işte ne varsa malzeme onları alacağız'' '' İyi yaparsınız. Ne hazırlayalım, ne yiyelim?'' '' Otur sen, dolapta annemlerin börekleri hala duruyor'' '' Hiç hazırlama o zaman zaten bu iki gün evde olmayacağız. Çayla yeriz'' '' Doğru, sen geç otur ben hazırlarım'' Ben odaya geçerken o da aldıklarımızı yerleştirmiş çay koymuştu. Üzerime saten siyah eşofman takımlarımı geçirmiş salona geçmiştim. Masayı ufakça hazırlamıştı oda. '' Vallahi alıştırmayın beni Alpaslan bey hep isterim'' Güldü ve uzanıp saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu. '' Her zaman güzelim'' Biz hızlıca yemeğimizi yemiş, ardından o mutfağı topladıktan sonra elbiselerim gelmiş , Alpaslan ise kendi giyeceklerini ütülemiş ve artık yatağımıza geçmiştik. 🍃 Nazlının telaşesini o kadar güzel atlatmıştık ki. Her şey güzelim arkadaşımın gönlünce olmuştu. O gün sabah suları uyanmıştık. Alpaslan hızlıca gömleğini ve pantolonunu ütülemiş, kahvaltıyı hazırlamıştı. Bu arada bende Nazlılarda giyinecek olmamdan üzerime salaş bir elbise geçirmiştim. Alpaslan eşyalarını almış, evi kitleyerek birlikte çıkmıştık. O beni Nazlılara bırakıp bizi Allaha emanet ederek karnımı sevmişti. Ben merdivenleri aheste aheste çıkarken kasıklarımda ki hafif ağrı ile duvar dibinde durmuş, bir parça da korkmuştum ama Jalenin dün bizi arayıp tehlikenin olmadığını, yine de bir ay daha temkinli durmak gerektiğini söyleyince rahatça geri çıkmıştım merdivenleri. Kalabalık evden sesler şimdiden aylardır evimde sakin oturan kulaklarımı çınlatırken kapıyı aralayan Selma teyze ile geçmiştim içeri. O bana sıkıca sarılmış eli hemen karnıma düşmüştü. Annemle de sarılmış kısa süreli hoşbeş ettikten sonra Nazlının yanına çıkmıştım. Ah, annesinin eksikliğinin en çok yaşayacağı şu gece de elleri zangır zangır titreyen arkadaşımla sarılıp ağlaşmıştık. O aşırı derecede heyecanlıydı ve dün aldığı elbiseyi gösteriyordu. Revan hanım ona koyu kırmızı tonların da ip askılı, beli düz inen, derin göğüs dekolteli bir elbise dikmişti ama mükemmeldi. Saçlarını kalın dalga maşa yapmış, sade bir görünüm istediğini vurgulamıştı. Ayrıca beni yatağa uzatmış Selma teyze bana öğlen arası süt getirmişti. Bu kadar ilgilenilmek hoşuma gitse de doğurduktan sonra ilginin bebeğimize kayması bir parça üzmüyor değildi. Haha! Biz birlikte hoş beş eşliğin de hazırlanmış o makyajını yaparken ben ise elbisemi giymiş, hafif bir göz kapağımı nude tonlarla renklendirmiş, kahve tonlarında allığımı yanaklarıma yedirmiş, rujumu sürmüştüm. O ise saatler sonunda ellinciye bozduğu allığını bu sefer karar vermişti. Sabitleyicisini sıktıktan sonra artık aşağıdakilerin yavaş yavaş salona geçmesi ile bizde bu yarım saatlik arayı fırsat bilip aşağıda hep beraber oturmuş birer çay içmiştik. Alpaslanın da mesajı ile ayaklandık hepimiz. ' Yavrum, aşağıdayız inin hadi' Hep birlikte ilerlerken annem Nazlının eteklerini tutmuş, onun yanından yöresinden bir saniye ayrılmıyordu. Anne eksiğini kapatıyordu. Selma teyze de giydiği siyah uzun elbisenin altına geçirdiği rugan ayakkabıları ile koluma girmişti. Aşağı indiğimiz de annem Nazlıyı bizim araca bindirmiş kendisi babamın yanına geçmişti. Selma teyze de beni nefes kesen kocamın ellerine takdim etmiş, gitmişti. O bana hayran hayran bakarken dümdüz saçlarımı ucundan dokunmuş, koklamıştı. '' Evlendik, karnında ikimizin canı var. Ama hala liseliler gibi senin yanında elim ayağım dolanıyor, kendimden geçiyorum ve çocuk gibi salonda sana bakacak olanların gözünü oymak istiyorum!'' Sırıttım ve gömleğinin üstten açık üçüncü düğmesini kapadım, yakalarını düzelttim. '' Aynısı benim içinde geçerli!'' Benim kıyafetime ek kendi kıyafetlerini ona göre ayarlaması o kadar hoşuma gidiyordu ki düşüyordum bu hareketlerine. Murat ve Nazlı bizimle geleceğinden hızlıca salona geçmiştik. Hemen hemen herkes yerlerini almıştı. Kapının girişinde Hulusi amca, Nazım ve Akif sohbet ediyordu. Alpaslan bir anda elimi tutunca radarına giren simaya baktım. Oktayda kapıda dikilmiş bana bakıyordu. Kesişen gözlerimizin arasına giren Alpaslanın bedeni ile çektim gözlerimi. O beni öpüp salona yollarken gözleri hala burda olan Oktayın yöresinden geçerken ' önüne dön' demişti belirgin bir sesle ve ben salona geçene kadar gözlerinin radarındaydın. Salona gelmiştik nihayet. Ben önce Selma annemlerin masasına geçmiştim. Semra teyze ve Eda beni uzun zamandır görmediğinden hoşbeş etmiştik. '' Annelik sana çok yakışacak kuzum baksana göbeğin bile çıkmış hemen'' '' Ne zaman doğacak ya!'' Edanın kucağında ki Azra bıdı bıdı konuşuyor bir şeyler anlatıyordu. '' Kışın doğacak canım'' Uzun bir sohbetin ardından annemlerin masasına geçmiş onlarla da sohbet etmiştim. Babam beni sarıp sarmalamış torununa aldığı kıyafetleri gösterirken annem yeni bir yelek ördüğünden bahsediyor, Tunç ise daha doğmamış çocuğumun kız olma ihtimaline bir sürü toka alacağından bahsederek Eylülü dürtüyordu. Aylin hediyesinin çoktan hazır olduğunu, ağabeyim de iki tam altın takacağından bahsederken uzun ve eğlenceli bir sohbetin ardından annemin ısrarıyla Nazlının yanına kalkmıştım. Odaya girdiğim de kuzenleriyle oturan Nazlı ellerini bana uzatırken küçük kuzeni Neslihan anında kalkarak bana yer verdi. Teşekkür ederek oturmuştum. '' Buz gibiyim'' Ellerini ellerime sabitleyerek ısıtmam için sırnaşınca gülerek heyecandan titreyen ellerini ısıttım. Görevlilerin gelip çıkma vakti olduğunu söylemesi ile rujunu tazeledi ve ayaklandı. Bende ondan önce yerime geçtim. Aslında annemlerin masasına geçecektim ama babam kayınvalideme ayıp olmasın diye beni o masaya yollamıştı. Kına yemekliydi, çünkü nikah vardı yarın ve herkes nikahtan sonra dağılacak yemek yenilmeyecekti. Balayına direk geçeceklerdi çünkü. Nazlı, arkasında ki kızlarla çıkmış görevlinin çocukları masalara yönlendirmesi ile pist kendilerine kalmıştı. Garsonlar çorba, ana yemek ve ara sıcaklarla masaları gezmiş, türlü mezelerle doldurmuştu masaları. Biz yemek yerken Nazlı görsel bir şölen hazırlamış, herkesin hayran bakışlarını çekmişti. Yırtmacını açıkta bırakan eteğini tutarak dans ederken elinde ki kocaman kırmızı tüylü kasnağı sallıyor dans ediyordu. Biz yemeklerimizi yemiş tatlı faslına geçtiğimiz de çalan halay ile beni yanına çağırmıştı. Usulca kalkıp piste geçtiğim de başı kendisi kırmızı mendili ile çekmiş bende yanındaydım. Sakince oynadığım için bir problem yoktu. Halayın sonlarına doğru Alpaslan içeriye geçmiş, beni masada göremeyince babamların masasına da bakmış, kaşlarını çatarak annesinin kulağına eğilmişti. Annesi ona ne dediyse kaşları iyiden iyiye çatıldı ve direk piste, gözlerime döndü. Kafasını iki yana sallarken zaten biten halay ile yerime geçtim. Belimden kavrayıp kulağıma eğildi. '' Yavrum ne konuştuk biz!'' '' Bir şey olmaz ya bir defa sadece'' '' Jale ne dedi bize?'' Jale sanki hissetmiş gibi arkadan el salladı ve karnımı işaret ederek oturmamı söyledi. Alpaslan şakaklarıma öpücükler kondururken herkesin beğenti dolu gözleri bendeydi. Bir kaç romandan sonra Alpaslan da dışarı ya çıkmış kına vakti gelmişti. Nazlının kesin emri vardı, kına yakılırken erkekler olmayacaktı. Kendisinin annesiz, Muratın babasız büyümesinden dolayı insanların üzüntü dolu bakışlarını görmek istemiyordu. Kına için Nazlı piste gelmiş, daha kına yakılmadan bir posta ağlamıştı. Ona üzülüyor da olsam adına çok seviniyordum. Annem de kalkmıştı sahneye. Kına yakıldı, geline altın için Muratın annesi Selime teyze çıktı ve birlikte sarılarak ağladılar. Alkış eşliğinde kına bitmiş Nazlının büyük kuzeni Ecemin gelip erkeklerin geleceğini Nazlının beni piste çağırdığını söylemesi ile ayaklanıp çıktım sahneye. Bir kaç kız Nazlının oturduğu kırmızı çiçeklerle süslü koltuğun arkasında duruyorduk. Murat sahneye boynunda davulla girmiş, hareketli bir parça ile arkasında heybetli kocam, yanında Nazım, arkada Akif ve birkaç arkadaşı ile alkışlar eşliğinde geldi. Yanımda ki kızlardan bir kaçı erkeklere bakıyor biri benim kocamın gömleğini tarif ederek övgü dolu sözler söyleyince sahnede ki kocamı bir hışımla çekerek arkama aldım onu. O benim arkamda eli belimden karnıma sarılmıştı ve kızlar bizi, parmaklarımızda ki yüzüğü görünce önlerine dönmüştü. Murat davulu çıkarıp görevliye teslim ederken Nazlının alnını öpmüş, kaftanını arkaya attırarak alnını öpünce gençler ıslık çalmış alkış tutmuştuk biz de. Biz yerlerimize geçerken onlar dans etmişti. Annem duygu dolu gözlerle yerine geçerken bana bakmıştı. Nazlı ve Murat karşılıklı bir çiftetelli oynamış, herkes sahneye geçmişti. Alpaslan da timi ile bir ağır roman patlatmış, Hulusi amca ve babamda karşılıklı oynamıştı. Murat ve Nazlı pistten hiç inmemiş, kurtlarını dökmüştü adeta. Artık sonuna gelinen kına merasimi ile herkes dağılmıştı. Nazlı bu gece onda kalmam adın ısrar etmiş Alpaslanın önce itiraz sonra homurdanmasını yatıştırmış Nazlılara geçmiştik. Şimdi tamamen sessiz olan bu evde Hulusi amca odasında biz de odadaydık. Nazlının dizine yatmış meyve yiyorduk. '' Firuze'' '' Hm'' '' Annem mutludur değil mi?'' Yüreğime dokunan sorusuna modumu düşürmeden cevapladım. '' Tabii ki Elem teyze mutludur, seni görmüştür. Ne dedik, o gökyüzünde bir yıldız bizi her zaman izliyor ve sen mutlusun o nasıl mutlu olmaz. Ah Nazlı su gibiydin bu gece'' '' Öyle miydim?'' '' Öylesin tabii ki!'' '' Muratla konuştuk. Yani zaten bir ilişki yaşadığımı biliyordu, bakire olmadığımı da öyle ama gergindim konuştum onunla. O bunun sorun olmadığını beni böyle kabul ettiğini söyledi. Zaten sadece bir defa böyle bir hata yapmıştım pişmanlığım hala benimle'' Dizlerinden uzanıp derin kaseden aldığım ananası ağzına götürdüm. '' Kuzum, namus iki bacak arasında da değil, namus sadece kadına ait bir kavram da değil. Erkekler istedikleri kadınlarla yatıp kalkacak sonra bakire mi isteyecek, yok öyle bir şey. Orta da kabul edilecek bir şey yok. Senin tercihindi o zamanlar. Kasma kendini'' Biz böyle sabahın dördüne kadar sohbet etmiş, sabahta sekizde kalkmış aşağı inmiştik. Annemler Selma teyzeyi de alarak erkenden gelmiş kahvaltı hazırlamıştı. Hep beraber sofradaydık. Alpaslan geldiğin de kapıda beni yakalamış bir daha asla beni göndermeyeceğini uyuyamadığını söyleyip beni öpmüştü. Onun bu haline gülüp sofraya geçmiştik. Murat ve tüm tim masadaydı. Eylül ve Sahra da dahil. Biz kahvaltı dan sonra hazırlanmış Alpaslan erkekleri alarak kapıya nefeslenmeye çıkarmıştı. Nazlı giydiği gelinliğini düzeltirken Hulusi amca gelmiş benim çıkmamamı, benim ikinci kızı olduğumu söyleyerek anne ve babamıda alarak Nazlıyla konuşmuştu. '' Sen benim hala küçük kızımsın, seni başka ellere emanet ediyorum ama arkandayım, burası senin yuvan kapı sana sınırsız açık'' diyerek sarılmıştı. Babamda aynısını söylemiş annemde ailen biziz demişti. Ufak bir duygu selinin ardından aynadan son kez kendimize bakmıştık. Hazır ve nazırdık. ( Firuze elb. temsili) Giydiğim saten elbise rahattı ve vücudumu güzel göstermişti. Birlikte aşağı indiğimiz de çalan davul zurna sesleri gelirken annem Nazlının duvağını kapamış dualar eşliğinde apartmandan çıkmıştık. Düğün aracına biz binecektik. O yüzden Alpaslan bizi görünce arka koltuğu açmıştı. Nazlıyı bindirmiş ardından yakışıklı kocamın yanağına bir öpücük kondurarak yakalarını düzelttim. ( Alpaslanın tak. temsili) Yakışıklılık akıyordu ve dayanamıyordum. Zaten aylardır birlikte olmayışımız beni gererken kasıklarım kaynıyordu. Bunları düşünmemeye çalışarak araca bindim ve artık nikah salonuna yöneldik. Nazlı ile Murat herkesin yerlerini alması ile nikah memurunun da gelişi ile çıkmışlardı. Nikahları kıyılmış cüzdan Nazlıya verilmişti. Takı töreni başlamış babam ve Hulusi amca dan sonra biz Alpaslanla geçmiştik. Alpaslan Murata takarken ben de Nazlıya takmış ona aldığım elmas bilekliği dolu dolu gözlerimiz eşliğinde takmıştım. Hep beraber fotoğraf çekilmiş, artık çiçek atma kısmında bahçede doluşmuştuk. Nazlı çiçeği havaya atmış köşede eli belimde kocamla izlerken çiçek Tunçun kucağına düşmüş biz kahkahayı patlatmıştık. Tunç çiçeği Eylüle uzatırken hiç beklemediğimiz bir anda eğilmiş, zaten planladığı o anda şak diye yüzüğü açınca Alpaslan kulağıma eğilip; '' Şerefsiz tam takır hazırlamış. Herkesi uyarmış çiçeği tutmayın diye'' diyerek gülmemi sağlamıştı. Eylül ise giydiği gece mavisi askılı elbisesi ile şaşkınca etrafa bakınmıştı garibim. Tunçun ettiği teklifi kabul etmiş herkesin alkışı eşliğin de yüzüğü takarken annem ise söylene söylene araca geçmişti. İnsan en azından haber verirdi yahu! Nazlı ve Muratla vedalaşıp onları yolcu ettikten sonra artık evlere dağılmış, kendimizi bir duşa ardından yorgunca yatağa atmıştık. O beni koynuna alıp saçlarımı sevmiş ve biz saatlerce bebeğimiz hakkında hayaller kurup uykuya dalmıştık. Mutluydum, kocamın yanında onun kolları, çatısı altında mutluydum! 🍃 Batan güneşin ardından salonda ki perdeleri çekmiş, lambaları yakarken kombinin artık tamamen soğuyan havayla arttırmıştım ısısını. Karnım günden güne büyümüş, biz iki ay önce kadar gittiğimiz kontrolde kızımız olacağını öğrenmiştik. Alpaslanın mutluluğu içine sığmıyordu. Haberi aldıktan sonra bir kurban kestirmiş, herkese dağıtmıştı. Biz bu mutlu haberi aldığımızda Alpaslanla çıkmış güzel bir alışveriş yapmış küçük odayı boşaltmış ve ismini hemen o gece karar verdiğimiz Lina'mızın odasını halletmiş, dün de eşyaları gelmişti. Kendi ellerimizle odayı boyamış, eşyalar gelince de annemler gelmiş temizliğini yapmıştı. Yedinci aylarımı dolu dolu geçirmiş Alpaslan artık daha sık izin alıyordu. Göbeğim iyice şişmişti ve oturup kalkarken zorlanıyordum. Sekiz ayımın ortalarına artık geldiğimiz de Allahtan Nazlının evimize bir sokak ötede tuttuğu evin yakınlığı birbirimize hemen gidip gelmemizi sağlıyordu. Çokta faydası dokunuyordu bana. Alpaslanın eve gelmesine yarım saat vardı. Annemin dün getirdiği yemekleri hazırlamıştım. Oda tam vaktinde gelmişti şansa. Suratında ki düşüşle içeriye girmiş, önce ellerini yıkamış, ardından beni, karnımı öpmüştü. Lina tam bir babacıydı, Alpaslan dokununca çıldırıyordu. Tekmelerinin haddi hesabı yoktu. Bir tekme daha yediğim de kasılınca Alpaslan gülümsedi. '' Kızım beni özlüyor'' Suratında ki buruk gülümseme canımı sıksa da yemeğimizi yemiş, çay faslına geçmiştik. O beni oturtmuş sofrayı toplayıp iki çay ve Selma annemin yaptığı incirli kurabiyelerle gelmişti. Koltuğa karşıma geçmiş, çayını yudumlarken kurabiye uzatmıştı yemem için. '' Canım'' '' Söyle yavrum, ağrın mı var? Canın bir şey mi istedi?'' Alpaslan her anımda yanımdaydı, hatta gece kalkmış çilek diye tutturmuştum da gecenin köründe kalkıp bana çilek getirmişti. Ama yok, başka bir şey vardı. Huysuzdu, ve huzursuzdu. Yorgundu ama gözlerinde ki mutsuzluk bambaşkaydı. '' Neyin var?'' Kızaran göz bebekleriyle bana döndüğün de elini alnına götürüp şakaklarını ovdu. '' Firuze, üzülme ama görev emri çıktı. Hulusi komutanım zaten aylardır görev listemi doldurmuyordu. Bundan kaçamam artık.'' Harelerim hemen dolduğun da ona belli etmemek adına gülümsedim ve kalktım yanına. '' Kurban olurum sana Alpaslan lütfen üzülme, bu senin mesleğindi ve sen zaten aylardır yanımdasın. Göreve çıkmayalı uzun zaman oldu, Hulusi amcanın yardımlarının da bir sonu vardı biliyorum. Sen sakın üzülme, ben seni burada kızımız ile beklerim'' Harelerinden bir damla süzülüp yanağına ulaştığın da ikinci kötü haberi de vardı. Yarın gidiyordu. Bu olayı sindirememiştim ama belli de etmedim. Kalkıp onun çantasını hazırladığımız da avunduğum tek şey üç haftalık bir operasyon olduğuydu. Tunceliye gidecekti. İçim bu yüzden bir tık rahat gibi oluyordu ama o çantayı hazırlayıp da eşyalarını doldurunca içime bir hüzün girmişti. O zaten görevi bildiğinden sebep annesi ve annemle görüşmüş öyle gelmişti. Ağlamamak için zor dursam da bütün gece birlikte vakit geçirmiş, sabaha karşı kahvaltı etmiş, saatin beşe doğru gelmesi ile o beni sayısız öpmüş, karnıma sayısız öpücük kondurmuş, '' Babam, annenle birbirinize iyi bakın! Allaha emanet'' diyerek gitmişti. Onun evden çıkışı ile kendimi salmış, bir yığın ağlamıştım. İçimde ki bu huzursuzluk Linaya da yansımış olacaktı ki bu gün hiç hareket etmemişti. Onun ellerinden, koynundan ayrılıp şimdi gitmesi içimi derince sarsarken koltukta çökmüş hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Alpaslanın yokluğu... En çokta yokluğu.. 🍃 Ah Firuş.. Güzel Firuş..
|
0% |