@yaziyoruzbacimm
|
25* HASRETİN EN DERİNİ 'Sevgili karım ve kızım... Güzelliğinden alık alık olduğum karımın karnında benden bir parça şimdi ne güzel geliyordu bana. Onun teninin altında ki kızıma kavuşmak için ay sayarken gözlerimi gökyüzüne çevirmiş şimdi onları düşünüyordum. O benim hayat çiçeğim, o benim güzelim, karım, geleceğimdi. Bir bilse, kızımın tekmelerini duymak istemek için nasıl da kendimi yırtıyorum! Ben sizi önce Rabbime, sonra da ailemize emanet etmiştim. Korkmuyordum asla şehit düşmekten. Vatanıma canım sağ ola ama işte aması vardı. Hasretin en derinini içime işlediğim kadınım, karnında ki canım, can parçam daha dokunamadığım kızımın kokunu hiç soluyamayacak olmanın korkusu vardı ancak..' Yüzbaşı Alpaslan T. ** '' Şşş, babayı mı özledin sen bebeğim?'' Alpaslan şişik karnımda ki dudaklarını değdirdikçe karnımda ki minik arsız hareketleniyordu. '' Alpaslan Tunç defalarca hareket etmesi için dokundu, hatta çikolata bile yedim ama gıkı çıkmadı. Şimdi sana yaptığı ayrımcılığa bak!'' Alpaslan çatık kaşlarla bana bakıyordu. '' Kızıma kimse dokunmasın!'' '' Dayısı o!'' '' Olsun! Dayısı amcası dıdısı banane!'' '' Alpaslan, kızımızın ismini hiç düşündün mü?'' Dudaklarını tekrar karnıma bastırıp göğsüme yattı. Bir yandan karnımı okşuyor bir yandan da bileğimi seviyordu. '' Var aklımda, Lina olsun mu?'' Tınısı hoş gelmiş kızımız da bir tekme savurduğun da Alpaslan hızlıca kalkıp karnımı öpmüştü. '' Kurban olurum sana! Bak çok beğendi. Çok vallahi!'' Güldüm. Onun bu kızına aşıkhane tavırları beni çok etkiliyordu. '' Olur, bende çok beğendim'' dedim büyük bir mutlulukla. '' Firuzem'' 🍃 '' Firuze!'' Annemin tok sesi ile anılarımdan sıyrılıp ona döndüm. '' Yavrum sütü ballı mı yapayım diyorum nerelere daldın?'' Bugün Alpaslansız ikinci haftanın ortasıydı. Annem sık sık gelir gider olmuştu Selma annemle. Nazlı da evde tek olduğundan bize taşınmıştı bir buçuk haftadır. '' Kuzum iyi misin?'' Dolan harelerimi gizleyerek kalkmak istediğim de kalkamamanın verdiği sinirle masanın üzerinde ki sütü devirdiğim gibi hıçkırıklarım kaçtı ağzımdan. Nazlı ve annem koşarak yanıma uçarken öfke ile ağlamamın ardı arkası gelmiyordu. Yorulmuştum.. Alpaslan her gün arayıp beş dakika da olsa konuşuyordu ama iki gündür ne sesini ne yüzünü görmemiştim. Tuncelide ki ağır kar, tipiden dolayı şebekeler çökmüştü ve ben deliriyordum. Poğaça gibi olmuştum ve ne yesem çıkarıyordum. Lina bana gün içinde çok zorluk çıkarıyordu. Geceleri uyuyamıyor, pozisyonum kısıtlanıyordu ve ben duş bile alamıyordum. Çoğu zaman Nazlı saçlarımı kuruluyordu ama artık bu bana da zor geliyordu. Evden kokusu zaten silinmişti ama eşyalarının bir bölümü de gidince çıldırmıştım işte. Dizime çöken annem tam ağzını açacakken Nazlı onu cimcikleyince susmuştu. '' Tamam güzelim sorun değil temizleriz'' '' Annem, biz bir hava almaya mı çıksak?'' Derince nefeslenmiş göz yaşlarımı silmiştim. '' Babam eve gelmiştir anne, git sen hadi. Bende Nazlı ile kalırım'' Annem istemeyerekte olsa sesini etmedi. Yine bir kaç günlük yemeğimi yaparak gitmişti. Nazlı dökülen sütü parkeden temizlemiş, fincanı mutfağa götürmüş gelmişti. '' Yenisini yapayım hemen'' '' Nazlı'' Karnımda ki çocuğun varlığı etkiliyordu ama Nazlı nasıl da özlüyordu Muratı belliydi. Onunla evlendiğinden bu yana geçen kısa aylar içinde oldukça olgunlaşmış, işini de büyütmüştü. Çoğu zaman ortak aldığı kadına yönetimi vermiş, kendisi sadece büyük işlerde gidiyordu. Onun dışında festivallere gidiyor evden çalışıyordu. '' Özlüyorum Firuze, çok hem de. Ama inan ki elimizden gelenin hepsini yaptık zaten. Sabırla bekledik, sevdik, sevildik ama iş bu nokta da çekilmiyor biliyorum. Onlar için beklemek zorundayız, beklemekte sevdaya dahil. Karnında kızınla senin için benden kat kat daha zora ama dayanmak zorundasın'' Yorgun harelerimi araladığım da çalan telefon ile Alpaslan aklıma gelirken bir heyecanla telefonu elime aldığım da ekranda ki Akif yazısını görmemle bir parça hayal kırıklığına bürünerek açtım telefonu. '' Alo Akif'' '' Yengelerin gülü, nasılsın yeğenim nasıl?'' Akif ve Nazım göreve gitmemişti, Alpaslan ve Murat başka bir timle çıkmıştı. '' İyiyiz Akif çok şükür. Siz nasılsınız Nazım yanında mı?'' '' Yanımda yenge. Aslında şey diyecektim müsaade var mı bi uğrasak görsek seni. Hem bugün işimiz erken bitti müsaitsen'' '' Gelin tabii, aç mısınız?'' '' Yok yenge yedik, sen zahmet etme görüp gideriz zaten'' '' Nazlı burada, çaya gelin madem'' '' O olur, zahmet olmazsa Nazlı yengem bir çay yaparsa mutlu oluruz götümüz dondu da yenge. Sen bir şey istiyor musun?'' Sabahtan beri canımın baklava çektiğini söylemeli miyim? Söyleyelim annecim senin için.. '' Şey, baklava istedim ama eğer alamaz- '' Aldık say yengem kapatıyorum beş dakikaya oradayız'' Telefonu kapatıp köşeye koyarken Nazlı mutfağa çay demlemeye giderken çalınan kapı ile birde kapıya baktı. Bu kız çok ama çok yoruluyordu... '' İyi akşamlar, müsait misiniz? Ziyarete geldik.'' '' Buyurun tabii'' Esma ve Ozan çocuklarıyla beraber içeriye gelince koltuğun başlığından destekle ayaklandım. '' Otur lütfen mahçup hissettirme Firuze.'' Esma gelip ellerimi tuttu ve yanaklarıma öpücük kondurdu. '' Estağfurullah mahçup hissetme Esma, çok sevindim gelmenize.'' '' Firuze, nasılsın?'' '' İyiyim Ozan sen nasılsın?'' '' İyiyiz hamd olsun otursana lütfen'' '' Çok oturdum biraz dolanayım, elimi yüzüme su serpip geleyim ben'' Üçünü salonda bırakırken banyoya adımladım. Kapıyı arkamdan kapatıp açtığım soğuk sudan yüzüme çarparak havluyla nemini aldım. Göz altlarım berbattı, aynalı dolaptan kapatıcımı çıkarıp göz altlarımı kapadıktan sonra parlak bir gloss sürerek yüzümün şeklini az da olsa toparladım. Saçlarımı ensemde sıkı bir topuz yapıp giydiğim gri hamile eşofman takımımım üzerine banyo kapısında asılı siyah kapşonlumu geçirdim. Ev sıcaktı ama ben üşüyordum. Çıkmak için bir hamle yaptığım da titreyen telefonumu cebimden çıkardım. Gözlerim ekranda ki ismi görmesiyle parladı, içime bir sancı girdi aniden. '' Alo'' '' Alpaslanın canı, karım nasılsın?'' '' Alpaslan, iyiyim iyiyim sevgilim sen nasılsın peki? İki gündür konuşamadık'' '' Yavrum sesini duydum benden iyisi yok. Yoğun bir fırtına var. Kar ve tipi hat safha. Yavrum ben seni bu aramadan sonra arayamam. Hatlar tamamen kopacak. Sinyal sıfır. Ama güzel bir haberim var. Hava şartlarından dolayı erken dönüyoruz. Cumartesi kollarımdasın'' Bugün Perşembe... Cuma da sensizim ama Cumartesi kollarındayım.. '' Ciddi misin? Ah, içime su serpildi Alpaslan'' '' İyi misin sen sesin neden hasta geliyor. Bak Firuze ben yokum diye yemeden içmeden kesilmedin dimi iki canlısın kızım sen!'' Kirli sepetinin üzerine çöktüm, dizlerim artık taşıyamıyordu beni. '' Hayır hayır gerçekten iştahım yerinde. Hatta Akifler geliyor, baklava istedim onlardan'' Bir gülme ve nefes sesi işittim. '' Lina bana kızmış olmalı. Babam neden getirmiyor diyordur dimi?'' '' Hayır, hayır sen gittikten bu yana Lina hareketlenmiyor.'' '' Babasının kızı! Firuze Jale ile konuştun mu? Neredeyse dokuzuncu ayına gireceksin doğumdan haber verdi mi?'' '' Tetkitler yapıldı, tahlillerim temiz risk tamamen ortadan kalkmış ve hayır doğumdan konuşmadık. Pazartesi günü randevum var birlikte gideriz'' '' Gideriz hayatım, Firuze kar başladı hatları keserler kendine ve kızıma çok ama çok dikkat et rabbime sonra da Nazlıya emanet ediyorum seni. Seni seviyorum karıcığım'' '' Allaha emanetsiniz sevgilim, Muratta sende. Seni seviyorum'' Dolan harelerimi silmek için bir peçete kopardığım da telefonu çoktan kapamıştım. Kapım tıklatıldı. '' Firuze iyi misin?'' '' İyiyim çıkıyorum'' Nazlı da bu habere bayılacaktı. Alpaslanın bu hafta sonu erkenden gelmesi yüreğimin en ferah noktasına yerleşmişti bile.. 🍃 **YAZARDAN** '' Ağabey, çay yaptım içer miyiz?'' Alpaslan kendisinden beş yaş küçük yeni rütbeli teğmene baktı. Ne kadar da gençti, ne kadar da toy ama akıllı, olgun. Gülümsedi ve Muratın yanına oturdu. Tuncelinin ücra bir köşesinde dağın tepesinde ki yamaca kurulmuş bir kulübe de Cumartesine kadar çıkış emri bekleyeceklerdi. '' İçeriz koçum'' Murat dalgın dalgın telefona bakarken bir parça kızgındı kendisine. Çünkü o daha yeni gelmişti kulübeye, arayamamıştı Nazlısını. Hatlar çoktan kesilmişti. '' Asma suratını haberini verdim ben. Sabret oğlum iki gün sonra karının yanındasın'' '' Ondan mı haftalardır barut gibisin amına koyayım! Karının ve kızının hasretinden etrafa sarıyorsun! O teröristlere vur emri çıkmadan indirdin adamları! Hulusi komutan belleyecek belini!'' Alpaslan gülerek önüne döndü ve teğmen Ademin uzattığı karton bardağı aldı eline. Sıcacıktı. '' Komutanım, kızınız mı var?'' '' Karım hamile, rabbimin izniyle kısa sürede kucağımız da olacak. '' '' Rabbim kazasız belasız kucağınıza almayı nasip etsin. Bilirim o bekleme hissini'' '' Nereden biliyor muşsun teğmen?'' Adem Murata güleç gözlerle baktı elinde ki sıcak karton bardağı tutup oturarak. '' Altı aylık kızım var komutanım'' Alpaslan şaşırdı, gencecikti, ne ara evlenmişti? '' Ciddi misin?'' '' Evet komutanım. Karımı doğumda kaybettik sizlere ömür. Kızım ve ben Bartında annemle kalıyoruz.'' Alpaslanın içine düşen ateş Muratta da peydahlandı. Hele ki karısının doğumu yaklaşan Alpaslanın ciğerleri dağlandı duyduğu ile. '' Allah sabır versin'' '' Aslanım, nasıl dayandın bu genç yaşında?'' '' Dayandık komutanım. Zaten ben görevdeydim doğum sırasında. Ama konuştuk, o bana dedi ki sen çok iyi bir baba olacaksın olurda bana birşey olursa kızıma iyi bak diyerek girdi doğuma. Bir saate aldım haberini. Karımı yoğun bakıma, bebeğimi de küveze almışlar. Vefat ettikten bir saat sonra çıkış haberi geldi. Annem kızımı da alıp köye döndü. '' Hareleri dolan Alpaslan kadere bir kez daha sövüp cebinde ki sigara paketini çıkarıp ayaklandı. '' Yakılır baba buna! Kusura bakma teröristi ini mini umrumda değil! Kaderin ben belasını sikeyim! Bekleyin burada çıkmayın!'' Murat onu durdurmadı, çünkü Alpaslanın içinde ki özlemi, hasreti günlerdir bir o farkındaydı. Alpaslan sigara paketi ile kulübenin arkasına çöküp sırtını sert duvara yasladı. Ciğerlerine çektiği sigara dumanı havaya ince bir duman gibi süzüldü. İçmezdi, hatta yıllardır asla ağzına sürmemişti. Kolayca bırakabilen biriydi her daim ama şimdi karısının doğacak kızının yokluğu onlardan uzaklığı başa çıkabilir değildi. Ancak içinde ki zehri böyle akıtıyordu. '' Amına koyayım dağının da! Sizin de!'' İnce bir duman daha süzüldü donan kemiklerinin yanından. Ne de özlemişti karısını, o şişik karnına dokunmak, kızını hissetmek onun için alışverişler yapmak.. Neyse ki doğum çantasını birlikte hazırlamışlardı ama doğuma yetişemeyecek diye aklı gidiyordu. Firuzeden sonra annesini kısaca arayınca Firuzenin bu aralar yemediğini, kustuğunu, doğumun yaklaştığını duymuştu. Aklı zaten çıkıyordu onun acısına merhem olamadığı için ama şimdi birde içeride adamın anlattıkları aklını bulandırmıştı. '' Sikeyim böyle işi!'' Sıkı bir küfür savurup elini saçlarından geçirdi. Kulaklarını neredeyse hissetmiyordu bile. Bilek boyuna kadar karla kaplanan askeri botlarını silkeleyip kalktı. Ana yoldan gelen cılız araba ışığı içine bir umut doldururken bir ses yükseldi kulübeden. '' Çıkış emri geldi hadi'' '' Kavuşuyoruz sevgilim, babam az sabret geliyorum!'' 🍃 '' Ay yenge, eline çok yakıştı bebek'' Esma ve Ozandan hemen sonra Akif ve Nazım gelmiş, çay eşliğinde tatlılarımızı yerken Esmadan küçük bebeği almış severken de omuzlarımda uyuyakalmıştı. '' Firuze, canım ağır gelmesin sana'' Esmaya inanamaz bakışlar atarken Nazlı da uzanıp önümde ki tatlıyı kaldırdı. '' Bebek değil baklava ağır gelecek! Şekerin çıkmasın dördüncü dilimin'' '' Yok ya, canım çok çekmişti. Kesenize bereket'' '' Afiyet olsun yenge'' '' Şifa olsun yeğenime'' Akif çayında ki son yudumu da alınca ayaklandı. '' Yengem bize müsaade, sabah erken nöbetimiz var. Yarın akşam görüşeceğiz nasıl olsa'' Yarım saat önce babam aramış, hazır doğum da yapmamışken ailecek toplanıp bir mangal yapalım istemişti. Moral olsun istiyordu. Akif ve Nazım da bize katılacaktı. Esma ve Ozanada teklif etmiştim ancak bebeklerinin henüz dışarı çıkabilecek kadar büyük olmadığını söylemişlerdi. Çünkü çok huysuzdu, huzursuz olmak istemiyorlardı. Akif ve Nazımı Nazlı geçirdi. Ozan ve Esma da kucağımda uyuyan minik meleği alıp artık evlerine geçmek için ayaklandılar. '' Artık kalkalım biz sende dinlen. Bak bir sorun olur hemen karşınızdayım darılırım haberini vermezseniz'' Ozana derinden gülümseyerek kafamı sallarken Nazlı onlarıda geçirdi ve gelip koltuğa çöktü. '' Yoruldun değil mi?'' '' Yorgunluk, tatlı yorgunluk hele bir kucağına al da inşallah Allahın izni ile'' '' İnşallah.'' Artık gün için de uykum olmasa da esnemek ve yorgun olmak farz olmuştu resmen. Nazlı da etrafı toplayıp yatmak isteyince bende odama geçtim. Yatağın solunun boşluğu gözlerime takılırken iyiden iyiye her şeye ağlıyordum. Sinirlerim bozulmuştu ve istediğim gibi yatamamak beni geriyordu. Son iki aydır uykularım bölüp börçüktü. Yatağın sağına sırtımı yaslayıp hamile yastığımı alarak uzandım. Uykum o kadar vardı ki ama artık yan yatmaktan yanlarım ağrıyordu. Harelerim yavaş yavaş kapanırken onun yokluğu bir hançer gibi saplanıyordu kalbime. 🍃 '' Oy babaannesi kurban olsun ona, feda olsun torunuma'' Selma annenin sabah kahvaltıya gelişi ile Linanın odasının kapısına pembe puflarla çevrili üzerinde ismi yazılı isimlik yapmıştı. İşlemeleri en ufak ayrıntısına kadardı ve çok güzeldi. '' Eline sağlık Selma anne, ne gerek vardı?'' Önüme koyduğu peynirden yerken bir dilim de Nazlıya koydu. '' Aaa, duymayayım. Ördüm işte. Şimdi bir yeleğe başladım. Bir görsen bir güzel tatlı pembe ipler aldım. Firuze patikte ördüm getireceğim akşam annenlere'' '' Ellerine sağlık yorma kendini zaten Azra küçük'' Küçük görümcem Nazlının yanına çökmüş yemeğini yerken ufak ufak anne, abi der olmuştu. '' Olsun kızım, Azram bana hiç zorluk çıkarmıyor aksine yoldaş o bana kocaman evde'' Nazlı bir yandan kendi bir yandan Azrayı yediriyordu. '' Anne bu akşam sendeyim o halde. Kalayım diyorum. Nazlı da gider dinlenir'' Nazlı anında bakışlarını bana kaldırdı. '' Neden? Benim için mi?'' '' Gel kuzum tabii ki o ne laf senin evin orası'' '' Hayır Nazlı, gidip dinlen sende evinde kocanı da evinde karşıla'' Aklına yatmış olacak ki sesini etmedi. Azra el çırparak kendi kendine mırıldanırken Selma annem yaptığı poğaçalardan bizlere de verdi. Kahvaltı faslından sonra kahveler içilmiş, ben üç beş parça birşey alırken yanıma Nazlı da kendi bavulunu hazırlamıştı. Araba kapıdaydı Nazlı alacaktı arabayı. Evi son kez kontrol etmiş, bu eve kocamla el ele gireceğim günü düşünerek çıkmıştım evden. **YAZARDAN** '' Liste alındı komutanım, araç kapıda gitmek için hazırız'' Çavuş Nacinin elinde ki dosyaya imza atarak yarım saat önce geldikleri merkezde ki karargahtan çantasını alarak karların üzerinden puslu adımlarıyla kapıda bekleyen büyük beyaz servis aracına bindi. Muratın oturduğu koltuğun yanına kendini atarak kafasını dayadı koltuğa. '' Kar çok, yollar desen sakat, bir sağ salim varsaydık helikopter pistine'' Alpaslan derin bir nefes alıp verdi göğsü inip şişerken. '' Firuzenin ağrıları çok artmış, midesi de bulanıyormuş. Siktiğimin helikopteri bir an önce gelmeli! Aklım çıkıyor, doğumuna yetişemeyeceğim diye'' Murat sıkıntılı bir nefes alırken kendisinin Nazlıyı nasıl da özlediğini kendine hatırlatıyordu. Bir kaç ay önce göreve giderken her şey rahattı, arkasında ağlayanı bekleyeni yoktu ama şimdi karısını ardında bırakmak ağır gelmişti. Yeni evlilerdi üstelik, onların şu an birlikte olması gerekiyordu. Kafasını cama yaslarken onunla geçirdiği zamanların hüznü çökmüş, yol boyu sessizleşmişti. Alpaslan ise karısını, kızını merak ediyordu. Her şey onlar için sessizdi, bu yolculuğun yavaş olduğu gibi her şey akışındaydı, ta ki ikisinin de sert bir frenle arabanın içinde savrulmalarına kadar.. 🍃 '' İyi yelle şu sucukları! İs tadı geliyor!'' '' Kes be, ben mi ağabeyim sen mi? Senin yapman gerekiyor'' '' Çınar bir yardım mı etsen orada öylece oturacağına!'' '' Aylinim yapamam. Yapsın hırbo!'' Annemin üstü kapalı bahçesinde mangal yakıyorduk. Nazlı ve Aylin salataları doğruyor Eylül Tunçla beraber sucuk ve tavukları yelliyordu barbeküde. Babam mezeleri hazır eden anneme yardım ediyor Selma teyze yaptığı tepsi tatlısını servis ediyordu. Ben ise yerimde kurulmuş, sanki ikinci bir hamile kadınla oturuyor gibiydim. Ağabeyimde ayaklarını genişçe açmış oturuyordu L koltuğun sonunda. Azra ise içeride uyuyordu. '' Ağabey senin ki kaç aylık?'' Ağabeyim de evlendikten sonra vücudu değişmiş hafif göbeklenmişti. '' Üç diyelim!'' Hınzırca güldü ve önünde ki çaydan bir yudum aldı. Gözleri karnıma düştüğün de bakışlarından geçen o duygu tüm bedenime yayıldı. Acımak? '' Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun?'' '' Korkmuyor musun? Doğurmaktan, sorumluluk almaktan, yanında eşin bile yok'' Huzursuzca yerimde toplandım. '' Hayır, neden korkayım ki? Doğurmak, doğanın kanunu neslimizin devamı hamile kalmamdan daha doğal ne olabilir ki? Hem sorumluluk zaten evlendiğin de omuzlarımda oluyor ve çocuk hissi, bambaşka bir his'' Elimi karnıma götürüp etrafını okşadım. '' Ayrıca Alpaslan daha düne kadar yanımdaydı, mesleğini kabul ederek girdim bu yola. Ve mesleğinin getirisini kabul ederek bir çocuk sahibi olduk. O benim hep yanımda.'' Yarım ağız güldü ve telefondan bana ortak bir arkadaşımız Süseni gösterdi. Amerika da ki stajda çekilmiş bir fotoğrafı vardı. '' Şu an karnın burnunda olmak, kocanın askerden dönmesini beklemek yerine şu kare de sen de olabilirdin canım'' Ben sıkıntılı bir nefes alırken Lina da bu sohbetten pek hoşlanmadı ki, huzursuzca tekmeledi. '' Ağabey, kızım bile tekmeleyerek sana gösteriyor saçmaladığını! Süsen özgür bir kadın, ki bende özgür bir kadınım. O Amerikada mükemmel işlere imza atan bir kadın, bende burada evimi, kocamı, işimi ve karnımda ki kızımın sorumluluğuna atıyorum imzamı, ikimizin de başarısı ortak, alanlar farklı. Tercihler ve renkler diyelim. Tartışmayalım'' Ağabeyimle tartışacak vaktim yoktu ama o rahat duracağa benzemiyordu aksi bir şekilde. '' Gidebilirdin, önce mesleğini eline alıp öyle evlenebilirdin!'' '' Ne istiyorsun? Açıkca söylesene!'' Sesim ona yükselince böyle bir tepki beklemiyordu. Babam ve annem koşup gelirken Tunç omzunun üstünden bize bakıyordu. '' İyiliğini! Burada böyle acı çekiyorsun, sancın var sabahtan beri kıvranıyorsun! Kocan nerede? Yok! Şimdi şurada suyun gelse kocanın desteği olmadan doğum yapacaksın! Böyle olmamalıydı. Senin gibi özgür ruhlu bir kadın dört duvar arasına geçmemeliydi. Bir buçuk sene önce ki Firuze ile şimdi ki Firuzeye bak!'' '' Çınar! O dilini koparırım senin!'' Babam sert bir çıkışla masayı titretirken Tunç sucukların altını kapamış tamamen bize dönmüştü '' Doğru baba! Doğru çünkü binbir emekle okuttuğun, şehir şehir görevlere gönderdiğin kızının son haline bak! Burada oturmuş kocasını bekliyor. '' '' O benim kocam bekleyeceğim tabii ki! Sen neden evlendin?'' '' Sizle biz bir miyiz?'' '' Çınar! Kız kardeşinle doğru konuş!'' Aylin de elinde ki tabakla geldiğinde ağabeyim şuh bir kahkaha attı. '' Şu an elinde pasaportun olması lazımdı! Dünya dünya gezmen gerekiyordu! Söylesene duşunu kim aldırıyor, saçını kim kurutuyor? Seni bu koltuktan biri kaldırmasa kalkabilecek misin? Hayır! Söyleyeyim hayır! Bunun için karnında kinin babası da gerekiyor! Tek başına her şeyle savaşamazsın! Ağrıma gidiyor kız kardeşimin bu yalnızlığı!'' Tunç elinde ki sucukları sertçe masaya bırakırken benim gözlerim dolmuş patlamaya hazır bir volkan gibiydim adeta. '' Yerimi burası? Ağabey sen okuyup ülke ülke gezdin diye herkes okuyup ülke ülke mi gezecekti? Kız kardeşimiz evlenmek, yuvasını kurmak, çocuk sahibi olmak istedi ve hedeflerini de yerine getirdi kime ne? Beklediği insan mahallenin bakkalının oğlu değil eşi! Firuze Alpaslanla bunu en başında bile bile konuştu!'' Sancılarım belimi ağrıtırken kalkmak için bir hamle yaptığım da Azranın ağlama sesleri doldurdu aramızı. '' Bura yeri değil, bir yemek yiyelim dedik burnumuzdan getirmeyin!'' Annemin söylenmesi ile Selma teyze Azrayı kucaklayıp televizyon açmak için salona geçerken içimde ki bu huzursuzluk, beni bu masadan itiyordu. Tunç beni anlamış olacak ki kolumdan kavradı ve benim kalkmama yardımcı oldu. İçeriye geçmek için bir adım atmıştım ki kırılma sesleri ile yerimde durdum. Nazlının acı dolu feryadı Selma annenin oğlum deyişi ile birleşince Tunç beni kolumdan tutup içeriye götürürken içimde ki büyük korku her yerime yayılmış zangır zangır titriyordum. ' Sayın seyirciler, bir son dakika ile karşınızdayız. Tunceliden İstanbula gelen servis aracına çığ düştü. Ekipler helikopter ile olay yerine vardı. İki şehidimiz, iki ağır yaralı askerimiz var. Şimdi gözler gelecek haberde. Yaralı askerlerimize acil şifa, şehitlerimize Allahtan rahmet diliyoruz' 🍃 ... Biraz buruk, biraz hızlı, biraz kısa oldu. Şehir dışına çıkıyorum bir kaç gün yazamayabilirim çerezlik bir bölüm bırakayım dedim:)...
|
0% |