@yaziyoruzbacimm
|
29* ONSUZLUK HÜZNÜ
Dayanak noktamız vardı insan olarak, kimi arkadaşına, kimi işine, kimi de maddiyata dayanırdı, ben ise Firuze ve kızımızın varlığına dayanırdım. Dayanak noktam, ailemdi. Şimdi bomboş evde onların sesini, varlıklarını duyup hissedemeden uykuya dalmak ne acıydı. Koskocaman adamdım, onsuzluğun hüznünde boğuldum, ağladım, hırpalandım. En kötüsü alışmak zorunda kalmamdı. Ama en güzeliydi, kızımın bana o ilk paytak adımları, karımın benim boynuma atlayışı. Her şeye değerdi.
Yüzbaşı Alpaslan T.
Şükretmek, iyi bir eş, iyi bir baba olduğu için şükretmiştim. Onun varlığı bana hep güç vermişti. Onun ellerini tutmak iyi hissettirmişti, o beni anlardı, o benim için en iyisini düşünürdü. Alpaslanın varlığı benim için nimetti...
O an ki konuşmamız kısa sürmek zorundaydı. Karargahtan arandığın da gitmesi gerektiğini biliyordum ama bu konu da burada kalmamıştı onu da biliyordum. Beni indirdiğin de mutlaka akşam erken geleceğini bu konuşmayı yapacağımızı söylüyordu ama benim o an için asla kızımı bir yere bırakıp gitme gibi bir düşüncem yoktu. Ta ki Nazlı ile buluşup durumu ona anlattığım da Uzay beye neden kızımı da götürebilir miyim diye sormadığımı sorana kadar. Uzay beyi anında aramıştım ve ona teklif için eşimle ılımlı baktığımızı ama kızımın büyük bir sorun olduğunu söyleyince kızımı benden ayırmak istemediğini, ben istediğim takdirde kızımı da yanımda götüreceğimi söyleyince bir nebze de olsa rahatlamıştım. Nazlı ise benim adıma çok sevinmişti çünkü kendisi de bir buçuk hafta sonra Amerikaya festivale katılacaktı. Şimdiden hayaller kuruyor dönmeyi bir hafta daha uzatıp yanımda kalmanın hayalini kuruyordu. Ben ise içten içe Alpaslanı ardımda bırakacağım için o kadar vicdan azabı çekiyordum ki, sadece Alpaslan da değil ailemin buna ne tepki vereceğini, Selma annemin madem kariyerimde ilerleyecektim ne diye evlenip çocuk yaptığımı sorgulamasından korkuyordum. Ama korktuğum başıma asla gelmemişti.
Nazlıdan ayrıldığım da hava hafiften karamıştı, klasik bir yaz sıcağı akşamındaydık. Arabam hastanede kalmıştı ama Uzay bey arabayı yollatmıştı Nazlının merkezine. O yüzden arabamla eve geçmiştim. Annem ve Selma anne ben gittiğim de kahve içiyorlardı. Lina ise Azra ile o kadar oynamıştı ki, ikisi de uyuyordu. Hangi aşamadan girmeliydim ne yapmalıydım bilmiyorum ama öyle pat diye söylemiştim.
" Uzay bey Amerika da eğitim aldıktan sonra kuracağı hastanenin başına geçirmek istiyor beni"
Annem Amerika kısmına takılırken Selma anne kocaman geniş bir gülümseme ile sarıldı bana.
" Çok güzel bir haber bu, ee Alpaslan izin aldı mı?"
" Hayır, Alpaslanın mesleği gereği burada kalmak zorunda"
Annem çattığı kaşlarla Linanın odasına daldı kısa süreli.
" Lina daha ana kuzusu, onu nasıl bırakacaksın?"
" Anne, kızımı bir yere bırakmıyorum benimle beraber gelecek"
" Olacak iş mi? Kim bakacak torunuma oralarda? Dadı mı? Yavrum sen çalışacaksın nasıl olacak?"
" B-ben"
Şaşıp kalmıştım ama annem susmadı.
" Lina daha meme de, toplantıların olacak bir dakika kızım huysuzlandı ben bir emzireyim mi diyeceksin? Alpaslan evladım ne yapacak buralarda? Ne yer ne içer düşündün mü? Bakalım o ne diyecek? Linayı babasız büyütme fikri sana sıcak mı geliyor?"
Gözlerim dolmuş dudaklarım titrer olmuştu. Haklıydı, o kadar haklıydı ki bir an için kariyerim için bir şey istemenin haksızlık olduğunu düşünmüştüm.
" Hayır evlenmeden önce bu teklif sana sunulduğun da red ettin de şimdi mi aklına geldi bir şeyler kızım? Aileni kurduktan sonra mı kariyerine devam edesin geldi?"
" Neriman abla, kulağın duyuyor mu senin Allah aşkına? Bunlar nasıl cümleler? Alpaslan çocuk değil ki karısının yokluğun da yemekte yapabilir, temizliğini de yapar işine de gider. Ki yapar da. Firuze evlenmek için zaten kariyerini bir kere arka plana attı. Senelerce duracak çocuğu orada büyütecek değil elbette. İzin günlerinde karısının yanına gider vakit geçirir geri gelir. Lütfen yapmayın bu kızı artık ezmenize göz yumamıyorum! Oğlunuz evlendiğin de nasıl yurt dışına gitti karısını bırakıp? Firuze de işi için gidebilir. Anneler de kariyer yapabilir!"
Selma annenin çıkışı ile şaşkınca kafamı kaldırdım ama annem hızla toplandı.
" Delirmişsiniz siz! Gerçekten delirmişsiniz! Benim oğlum mecburdu da gitti, evini geçindiriyor ama Firuze her şeyi o kadar geç yapmak istiyor ki, zamansız bir istek bu! Git kızım, boz yuvanı bırak kocanı burada bakalım Alpaslan senden daha iyisini bulacak mı? Bu işler böyle oluyor da haberi yok!"
Söyledikleri karşısında şok olmuş bir şekilde dururken o çantasını asılı dolaptan aldığı gibi çıkıp gitti. Evin içine sessizliğimizin arasına giren tok kapı sesi ile hıçkırıklarım bir anda bir çığlığa döndü ve ben hıçkıra hıçkıra ağladım. Selma annem uzanıp kollarına aldı beni ve hafifçe sakinleştirdi beni.
" Şşş, bana bak kızım sen bu densizlerin laflarına uyupta sakın ama sakın istediğini göz ardı etme. Alpaslan seni sen çalışırken istedi, biliyordu kariyerini yapmak isteyeceğini. Lina senin için bir engel olamaz annem"
" Annem doğru söylüyor anne, Linaya orada nasıl bakarım?"
" Neden? Kim yardımsız büyümüşte sen yardım almadan büyütecekmişsin? Yavrum Allah aşkına Lina sorunlu, yaramaz, huysuz bir bebek değil ki diyeyim zor olacak. Çalışma stilini öğren önce yavrum, bakalım sadece toplantıya katılacaksın elbet ki yarı zamanlı çocuk bakan onca insan var, yapma kuzum gözünü açıp kapayısa gelir buraya dönmen. Sonra geçeceğin pozisyon? Düşündün mü hiç, Lina için maddi manevi bir hazırlık yapmanız lazım, hayat şartları değişiyor, millet artık geçinemiyor. Kızınızın en güzel yaşam hakkına sahip olması onun en temel hakkı, lütfen artık cesaretsiz davranma. Babam da beni okutsaydı şu an farklı yerlerde olurduk kızım. Pişman olma yıllar yakanı bırakmıyor ne de olsa"
İçime serpen su bir nebze göz yaşlarımı durdursa da insanın kanından birinin ona köstek olup üçüncü derece ilişki de ki birinin böylesine destek olması koyuyordu. Selma anne ile akşama kadar konuşmuş neler yaparız neler yapmalıyızı konuşmuştuk. Ona yemeğe kalması için ısrar etsem de durmamış, Alpaslanla enine boyuna bunu konuşmamı istemişti. Azrayı da alarak gittiği vakit kapıda Alpaslanla rastlaşmıştı. Tüm ısrarlara rağmen onu eve götürme teklifini red etmiş taksiyle geçmişti eve.
Yemek faslımız kısaca bittiğin de uyanan minik huysuz babasını isteyince Alpaslan daha duş alamadan kızımızı almış koltuğa kurulmuştu.
" Babam, hanimiş kızım? Nasıl mış benim kızım?"
Sofrayı toplayıp mutfağı apar topar topladıktan sonra bize çay koyarak içeriye geçmiştim. Alpaslan gelen çayla Linayı her ne kadar bir süre zırlasa da odasından getirdiği minik top havuzunun içine koymuştu.
" Hayatım, annen aradı"
Biliyordum, arayıp Alpaslanı doldurmak isteyecekti.
" Şşş sakin ol lütfen hayatım, bak Firuzem"
Elinde ki çayı bırakarak dizlerime çöktü, ellerini genişçe dizlerime yaydı.
" Asma o suratını, gider hepsinin canını sıkarım! Sen benim karımsın, annenin ya da babanın kızı olabilirsin ama artık biz bir aileyiz. Ailenin yada ailemin ailemize karışma yetkisi yok. Seninle evlendiğim de evlenmeden önce de sen sendin hala sensin. Benim için bir kez elinin tersiyle ittin teklifi zaten, bir daha karşında şu an bu teklif ve Rabbim demek ki kabul etmen için bir fırsat yolluyor tepme. Ben kızımı göremeyeceğim diye sevgim mi azalacak? Seni göremeyeceğim diye başka bir kadın mı seveceğim? Lütfen yapma kimsenin sözüne tama etme. Yavrum ben göreve gittiğim de sen benim eksikliğimi başka-tövbe! Anladın işte! Söylettirme!"
Eli yanağıma sızdığın da Lina da şaşkınca bizi izliyordu.
" Alpaslan, nasıl olacak? Linaya nasıl bakacağım?"
" Bakacağız hayatım, ben gelmeye çalışacağım sık sık, bak kendin dedin Nazlı da gelecekmiş bir kaç haftalığına diye. Oradan bir kadın da ayarlarız bakar kızımıza sen olmadığın sürece. Firuzem dilin de var, korkma yalvarırım artık bir adım atmaktan korkma! Bak sevgilim, biz bir görev bekliyoruz sınırda. Ne zaman olur, ne zaman gideriz ne zaman geliriz belirsiz bir görev emri çıkacak. Hadi dendiği an ben gidip aylarca gelmeyeceğim, otur Linaya bak demeyeceğim! Ben senin eşinim, yeri geldi ağabeyin, arkadaşın, baban annen oldum! Şimdi de en büyük destekçin oluyorum. Lütfen lütfen kurban olduğum bu süreçte seninle ilgilenecek vaktim varken birlikte aşalım her zorluğu"
Bir hıçkırık boğazımdan firar ettiğin de yaşlarım teker teker süzüldü, Alpaslan yanımda ki yerini alıp bana sarıldığın da Linanın da ağlaması ile Alpaslan gülerek kızımızı kucağına aldı.
" Babam, sakin ol güzelim anne biraz duygusal!"
Bu harika tablonun o gecesi hep beraber yatağımızda uyumuştuk. Alpaslan sabaha karşı ezanla kalkmış kahvaltı bile etmeden gelen emirle apar topar gitmişti karargaha. Benim ise uykum kaçmıştı. Gün ağarmış, Linayı emzirdikten sonra Uzay beyle konuşmuş biletimin alınması için karar kılmıştık. Gitmeme günler vardı, ve o günler nasıl da geçit anlamamıştım. Alpaslan ile Lina bana sanki hızlandırılmış bir haftayı vaad etmişlerdi. Sabah Alpaslanın gidişi ile uyanıyor, ev işleri, Linanın karnını doyurmak derken nasıl akşam oluyordu ben bile anlamıyordum. Nazlı ile de bu sürede görüşememiştik çünkü kendisi üç gündür Amerikadaydı. Güzellik merkezinin ortağı ile birlikte Amerikaya süresiz bir festivale katılmıştı. Ayarlayabilirlerse de Amerika da bir şube açılacaktı. Tunç ve Eylülün işleri ciddiye binmişti, benim uçağımın olduğu o akşam aile yemeği yiyeceklerdi başka gün yokmuşcasına. Annemle buzları eritmesek de Selma annemle birlikte gelip bana bavul hazırlamıştık. Lina için ince hırkalar, benim günlük ve iş kıyafetlerim, bilgisayarım, eşyalarımın olduğu bir büyük boy bavul, bir de küçük bir bavulum vardı. O gün etraflıca konuşmuştuk. Linanın bir gece onlarda kalmasını istemişti annem. Tabii ki Selma annemde dursun deyince bu gece için babasından da izin alarak Linayı götürdüler. Alpaslan her ne kadar kabul etmese de anneannesi ve babaannesi olarak hakları vardı. Yarın Alpaslanla birlikte Linaya gece uyurken giyeceği bir kaç parça bir şey almaya çıkacaktık. Ayrıca Alpaslana da ufak bir bavul. Çünkü iki haftadır her sabah ezanla çıkmasının nedeni aldığı bir haftalık izinmiş meğer. Beni yerleştirip etrafı gördükten sonra daha da rahata erecekti farkındaydım. Bu yüzden bende bu duruma çok sevinmiştim. O akşam Alpaslan uyuyamamış kızını özlediğini söyleyerek bütün gece yatakta dönüp durmuştu. Sabah ezanıyla kalkıp annesini uyandırmış Linayı almak için kahvaltıya geleceğimizin haberini vermişti. Bavulum hazırdı bundan dolayı dolapta üç parça bir şey bırakmıştım. Tabii ki Alpaslanın içinde ki o burukluk dolabı açtığında gözlerine de yansımıştı. O çok üzgündü. O gün önce Linayı almıştık, kahvaltıdan sonra bir avm de Linaya alışveriş yapmış bir de ufak bir bavul alıp Alpaslanın kıyafetlerini yerleştirmiştik. Akşamına bir çay bahçesinde bütün ekip son kez buluşmuştuk Nazlı hariç. Murat Nazlının orada oluşunun benim için iyi bir seçenek olduğunu söylese de onu çok özlediği belliydi. Biz o gece eve geçmiş ve yine üçümüz aynı yatakta yatmıştık. Alpaslanın çıplak göğsünde gözünü açan kızımız etrafa gülücükler saçıyor, neşeli halini sergiliyordu babasına. Alpaslan ise bu anları videoya kaydediyor gülerek öpüyordu onu ve hemen yanında uzanan beni. Öğleni devirdiğimiz yataktan neredeyse üçe geliyordu kalktığımız da. Ufak bir yemek faslı derken artık aileleri ziyaret etme ve oradan da Muratın bizi bırakması gerekiyordu. Tam da planlanan buydu. Kapının eşiğinde elimde bavulla evin tüm her şeyini kontrol etmiş, kombiyi ve tamamen boşalttığımız dolabın fişini çekip Alpaslanın duaları, içimde ki o burukluk eşliğinde çıkmıştık evden. Önce Selma annemlere uğrayıp vedalaşmıştık. Selma annem ağlaya ağlaya torununu öpmüş istediği zaman görüntülü arayabilir mi diye sormuştu. Alpaslanla onu Allaha emanet edip bizimkilere geçtik. Annem masayı döktürmüş dünürlerini beklerken herkes buradaydı neredeyse. Eylülün ailesi henüz gelmediğinden rahatça vedalaşmıştık. Babam beni uzun süre kollarında tutup beni Allaha emanet etmiş başarılar dilemişti. Annemin pek benimle değil Linayla işi vardı. Kuru bir veda olmuştu ona. Çınar Ağabeyim ise her zaman ki gibi Amerika işini doğru bir zamanda yapmadığımı söylemişti. Tabii ki burada Alpaslan devreye girmiş eşim olarak bana sonsuz destek verdiğini söylemiş, kesinlikle benim karar vermek için yetişkin olduğumu çocuğumuz olsa da benim kararlarımı verebileceğimi söylemişti. Tunç, en zoruydu. Aylinden sonra Tunça sıra geldiğin de kucağında kafasını göğsüne dayamış kızımı alıp babasına verdim. Lina Tunca o kadar alışıktı ki, onları unutmasından çok korkuyordum. Tunç gözlerinde ki nemi silip beni bir çırpıda kolları arasına aldı.
" İnanıyorum, kucağında ki kızınla tüm başarılarını da kucaklayıp geleceksin. Yeğenim sana emanet, ben en fazla bir aya kalmaz Amerika da olacağım yanında. Kendinize çok iyi bakın, Rabbim güç kuvvet versin."
Tunçun kollarında ağlamak için o kadar hazırdım ki Alpaslanın koluma tutunması ile koptum ondan.
" Ağlamanı istemiyorum!"
dedi hırıltılı bir şekilde. Tunç Alpaslanla da vedalaştı ve biz bizi bekleyen güzellikler için arkamıza bakıp duaları eşliğinde gittik... 🍃
" Hayatım her şey hazır, lütfen artık endişenme. Bak duydun Charlies'ı en fazla bir sene en az da altı ay kadar ayrıyız. Lütfen artık asma suratını"
Alpaslan ile Amerikaya geleli bir haftaya merdiven dayamıştık. Önce Charlies'ın bize ayarladığı nezih bir mahallenin renkli apartmanının üçüncü dairesine yerleşmiştik. Burası cennet gibiydi adeta. Salonla beraber iki oda daha vardı. Bir yatak odasının yatağı çok genişti. Lina ile kalmaya karar vermiştim bu odada. Ayrı bir beşik almamıştım. Salon ise kocamandı ve Alpaslan kızının top havuz sevdasını bildiğinden sebep burada bir havuz almıştık. Geldiğimiz ilk gün para işini halletmiş, bir dövizci de almıştık soluğu. Alpaslan evi iyice kontrol etmiş hatta konumunu kaydetmişti telefonuna. Ertesi akşam ise evin etrafını gezmiş ne var ne yok, güzel bir alışveriş yapmıştık. Diğer günlerde de Charlies ile tanışmış ufak bir toplantı sonrası yemek yemiştik. Onun dediğine göre en fazla bir sene en az altı ay eğitimim sona erecekti ve sonunda da bir konferans ile eğitimim sona erecek ertesi hafta işime başlayacaktım İstanbulda. İmzaları atıp sözleştikten sonra Nazlı ile görüşmüştük. O da bir hafta kadar yoğun ama sonrası bende kalacağını söyleyerek geceyi sona erdirmiştik. Şimdi ise Alpaslanın evde son gecesiydi. Bavulunu toplamıştı ve ağlak suratıma bakarak beni teselli ediyordu. İçinde ki o kopan fırtınaları bilmez miydim? Sabaha karşı gitmek zorundaydı, karargahtan görev emri gelmişti iki gün sonraya. Süresizdi. Aklım ondaydı..
" Kuzum, asma suratını vallahi yaktıracaksın mesleğimi gitmeyeceğim o olacak!"
Gözlerimde ki nemliliği silip kollarına sarıldım rahatça. Lina uyuyordu ve gecenin üçüydü. Alpaslansız bunca sene nasıl geçecekti ki? Kollarını iki yana açıp beni göğsüne bastırdığın da saçlarımı seven usulca elini alıp öptüm ve ateşten farksız çıplak gerdanıma götürdüm. Kırmızı ince askılı geceliğimin açıkta bıraktığı açıklıkları öperek beni bir hamle ile kucağına aldı. Bu bir veda sevişmesiydi belki de.. İçim yanıyordu, daha da yaktı..
+18 UYARISI!
Geceliğimi bir çırpıda hızlı hareketleri ile çıkardı. Ona dokunmayalı, bana dokunmayalı bu hengabede haftalar olmuştu. Dudakları önce dudaklarımın içine aktı, sızısı çenemdeki ıslaklıkta kalırken bir eli ile kavradığı kalçalarımı hırçınca avuçluyor dudaklarımda ki nemi bitince eliyle saçlarımı dipten tutup arkaya çekerek boynuma ilerliyordu. Ellerimle tişörtünün eteklerinden kavrayıp çıkardığım da gözlerimizde ki arzularımız birbirine karıştı. Alev fışkırıyordu tenlerimiz. Kasıklarım kaynıyordu ve oda bana istediğimi verdi. Çıplak ensesinden kavradığım gibi onu geceliğimi sıyırıp çıplak bacaklarımın arasına üstüme aldım. Sırtım yumuşak koltukla buluştuğun da heybetli erkekliği kadınlığıma dayanıyor ıslaklığım git gide artıyordu. Dudakları sivri göğüs uçlarımı kavradı ve diliyle hoyratça emdi beni dakikalarca. Kasıklarımdan sıcak bir sıvı kendini bıraktığın da diğer eli ile bir hamur gibi göğsümü yoğuruyor zifiri karanlık gözlerini emdikten sonra o kabarıklığa çevirip beni izliyordu. Derin bir nefesle kalktı hafif üstümden ve tamamen benim ıslaklığımla ıslanan boxerını bir çırpıda çıkarıp attı. Çıkardığı kırmızı iç çamaşırım ile. Gözlerimin içinden ayırmadığı gözleri ile önce göbeğimi ardından da kadınlığıma dudakları ile bir yol oluşturdu. Bacaklarımı hoyratça ikiye ayırarak dilini tepeme bastırdığın da ağzımdan ufak bir inleme çıktı başımı kaldırarak. Ona asla dayanamıyordum!
" Şşş."
Kasıklarım kasım kasım kasılırken elimi ağzıma götürüp kendimi dizginlemeye çalıştım.
" Benim için içilecek kıvamdasın"
dedi dili ile boydan boya sürtündüğün de onu omuzlarından tutup temasını kestim.
" İçime gir hemde hemen!"
Serserice gülüp heybetlenen erkekliğini tuttu ve kadınlığıma sürttü, oynuyordu benimle.
" Alpaslan!"
" Yavrum, ne istiyorsun söyle?"
" Alpaslan içime gir!"
Yarım ağız sırıttı ve girişimde ki erkekliği ile bir anda kendini hoyratça duvarlarıma ittiğin de ağzımdan çıkacak yüksek inlemeyi dudaklarıma yapışarak içine hapsetti. Ritimli hareketleri kısa sürede hızlanmış içime akacak olan sıvısı için göğüslerimi sıktığından sertçe belli etmişti. İnlemeleri, hızlı nefesleri aramıza girerken içimde seyirmesi ile rahatlamış terli göğsüme düşmüştü kafası. Hızlı bir birleşme olsa da biz bütün gece uzun uzun sevişmiş neredeyse defalarca birlikte olmuştuk. Her defasında sevdiğini kulağıma fısıldıyor her defasında yalnız olmadığımı söylüyordu. Ben her defasında göğsünde soluklanıyordum..
Alpaslanın artık tamamen gitme vakti geldiğin de sabah önce bir duş almış ardından Lina ben ve o güzel bir kahvaltı yapmıştık. Alpaslan Linayı saniye kucağından indirmiyordu.
" Yavrum her sabah video, fotoğraf, öğlen arayacağım bir gibi hep. Akşama da fotoğrafını istiyorum ve her dakika ne yaptığınızdan haberim olacak! Nazlı ile konuştum Pazartesi gelecek yanınıza. Ev ve eğitim alanın çok yakın ama yine de sen taksi kullan. Platium kartımın dövizi sabit, alışverişini yap sakın aksatma. Fırsat bulduğum da soluğu yanınız da alacağım"
Gözü Linadaydı. Saçlarını seviyordu, öpüp duruyordu onu.
" Hayatım lütfen artık meraklanma"
" Babam kurban olduğum hiç ama hiç sensiz kalmayacağım aşkım benim"
Hayranlıkla onları izlerken kol saatine bakıp ayaklandı.
" Yavrum artık gitmem lazım. İnme aşağı kapıdan eşlik etsen yeter. "
O kucağından indirmediği kızı ile kapıya ilerlerken bende onun valizini getirdim kapıya. Önce bana bakarak derin bir nefes almış suratımın her santimini kazırcasına izlemişti beni. Kolları arasına girdiğim de saçlarımdan derince nefeslenmiş şakaklarımdan öpmüştü beni.
" Sensiz bir anım cehennem, biliyorsun değil mi? Çok değil bir kaç ay hafta ne boksa, yanında olacağım. Rabbime emanet ediyorum sizi, bana gel yine bana gel Firuzem"
Ağlak gözlerimden bir iki yaş firar ettiğin de baş parmağı ile silmişti gözlerimi.
" Gözyaşlarına kurban olduğum karım, seni çok seviyorum aşığım, karım, balım, her şeyim. Sana güveniyorum. Kendine, kızımıza iyi bak sevgilim"
Dudaklarıma bastırdığı öpücük ile bende karşılık vermiştim.
" Kendine dikkat et kocam, lütfen dikkat et hastalanma ve yine beni karşıla sana geldiğimde. Allaha emanet"
Gülümsedi ve içimi yakan o cümleyi kurdu. Linayı kucağıma teslim edip onun yanaklarını, kollarını, bacaklarını, ayaklarını avuç içlerini öptü.
" Babam kurban olayım unutma beni aşkım benim"
Yüreğimin en derininden hissettiğim o sızı ile göz yaşlarım ardı ardına düşerken o son kez dudaklarıma derin bir öpücük kondurup gitmişti. Kapı ardından kapanmış ben camın oraya koşmuştum. Lina huzursuzca babasının gidişine hıçkırarak ağlarken onun dönüp dönüp taksiye binene kadar bize bakması beni mahfetmişti. Koltuğa çöküp ağlamıştım. Lina bir yandan göğsüme sızmış hıçkırıyor ben bir yandan ağlıyordum. Ölesiye korkuyordum, Linanın babasını unutmasından, ailemizi unutmasından korkuyordum. Alpaslanın bensiz kalmasının bize kötü sonuçlar doğuracağından bu ülkede kucağımda bebekle bir başıma deli gibi korkuyordum. Deli gibi ve biliyordum ki onsuzluk beni en çok zorlayacak şeylerden biriydi...
Onsuzluk hüznü.. Şimdi yüreğimde onsuzluk hüznü, evimsiz, yıkılmış harebelerim içinde durdum, şimdi benim serüvenim başlıyordu. Benim ve kızımın... 🍃
Ağlamam şaka mı? Alpaslanın kızına beni unutma demesinden göz yaşlarımın dökülmesi bir oldu.. Deli miyim ayol? Finalde görüşmek üzere dostlarım..
|
0% |