@yazmakisteyenbiri0
|
"Allah aşkına senin derdin ne?" Sıkıntıyla iç çekti. "Yardımın lazım" Sesi yalvarır gibi çıkmıştı. "Ordan bakınca yardım kurumuna benzer bir halim mi var?"
Bakışlarını bir anlığına yoldan çekip bana çevirdi. Ağzıyla cık sesi çıkardı. "Sende daha çok akıl hastanesinden kaçmış kız profili var"
Kaşlarım çatıldı. "Deli mi dedin sen bana?" "Akıl hastanesinden kaçanlara deli mi deniyor?" "Ne deniyor?" "Akıllılık eden deli deniyor" Beyin yakmada birebirdi!
"Durdur şu arabayı... etmeyeceğim sana yardım falan!" Durmayınca kapının koluna yapıştım. Kapının açılmasıyla yüzünü korku saldı. "Napiğsun ula! Kapat kapiyu!" "Durmazsan atlarım!" "Deli diyince kıziğ! Ruh hastasu!" "Dur dedim!"
"Tamam ula!" Sağa çekip frene bastı. Hızla arabadan inmemle peşimden inmesi bir oldu. Oldukça öfkeli bakıyordu. "Naptuğunu saniysun?!" "Senden, sizden kurtulmaya çalışıyorum laz kalası!" "Bağa bak kiz çocuği... Bende meraklu değilum evlenmeye!" "Ne diye istiyorsun o zaman hiç tanımadığın bir kızla evlenmeyi?"
Sıkıntıyla nefes verdi. "Yeğenim için!" Anlamayan gözlerle baktım. "Babam denen p!ç abime olan nefretu yüzunden yeğenimu doğar doğmaz hapsine aldu. Yengemi de... " durdu. Yutkundu. Devam etti. " Beni de tehdut edip duriğ!"
"Neden? Seni neden tehdit ediyor baban?" Sorduğum her soru onu rahatsız ediyordu. "Dediklerunu yapmiğim çünkü... onun isteduğu gibi biri değilum... bak Maysa benim herşeyim. O, çok zor durumda... Ona herşeyi yapmış olabilir..." Sesi yalvarır gibi çıkmıştı. Üstelik şivesi de değişmişti.
Sessizliği bozan telefonumu çıkarıp Aselden gelen aramayı cevapladım. "Efendim Asel?" "Eylül?" Ağlamaklı sesiyle kaşlarım çatıldı. "Noldu?" "Ev sahibi bizi evden çıkardı" "Biraz daha bekleyemedi değil mi?" "Bekleyemedi... Ben Ezgiler de kalacam. Sen?.. sen ne yapacaksın. Bak kalma dersen kalmam. Eylül seni bırakmam"
Bakışlarım karşımdaki adamı buldu. Denize düşen yılana sarılırmış kızım... "yok, yok Asel... sen git kal. Beni merak etme" Telefonu kapatıp karşımdaki adama baktım. "Bir yıl... bir yıl senin evinde kalmak şartıyla kabul ederim" Kocaman evi var. Herhalde bir odacığını bana ayırabilir. Okulumun bitmesine de bir yıl var zaten
Kaşları çatıldı. "Gerçekten evli gibi davranmayacağuz... bacumsun. Hem ev de erkek ordusu yaşiğ!" Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. "Evli gibi davranalım demedim zaten laz kalası! Öğrenciyim ben... Ev sahibi evden çıkarmış. Gidecek yerim yok. Kabul edersen yardım ederim... etmezsen kendine başka bir karı bul!"
Gidecekmiş yaptığım an sesi doldu kulaklarıma. "Tamam ula! Bağa bak..." Üzerime doğru attı adımlarını. "Evun içinde çok dolanmayacaksun" "Odaya da kitleyeyim mi kendimi?! "Olabilur" "Olabilurmuş... Beni görmek istemiyorsan git sen kendini kitle... laz kalası!"
Arabaya doğru gidip koltuğa oturdum. Çok sürmeden yanımdaki yerini aldı ve arabayı hareket ettirdi
...
"İmzala" Önüme koyduğu "Evlilik sözleşmesi" adlı dosyaya göz gezdirdikten sonra adımın olduğu yere imza attım. Alt tarafı bir yıl kağıt üstünde bir Evlilik canım. Behram zaten atmış olduğu için dosyayı kapatıp çantasına koydu. Siyah harelerini bana yöneltti
Alnına dökülen Siyah saçları, yüz hatlarının keskinliğiyle cool bir havası vardı. Daha önce bu kadar dikkatli bakmadığımı yakışıklı olduğunu yeni anlamamdan fark ettim. " Amcası olarak velayeti üstümüze isteyeceğiz "
"Ya alamazsan" "Alamadığım hiçbir dava olmadı" "Neysin ki sen?" "Savcı" Behramın kalkmasıyla bende kalktım. Kafenin çıkışına doğru ilerledik. "Nereye gidiyoruz?" "Nikah memuru bulmaya"
Arabaya binmemizle hareket etmemiz bir oldu. Kafeye gelmeden önce kanlarımızı vermiştik. "Ayhan bana acil nikah memuru lazım " "Nikah memuru mu?" Behramın telefonundaki adam oldukça şaşırmıştı. "Memuru bulup eve götür Ayhan geliyorum"
Kapattığı telefonla evin yolunu tuttu. "Hiç böyle evlenmeyi hayal etmemiştim" diye mırıldandım gözlerim akıp giden yoldayken. "Nasıl hayal etmiştin?" Behramın sesiyle bakışlarım yanımdaki adamı buldu. Duymuş muydu ya? "Çocukken, bir bez parçasını gelinlikmiş gibi hayal ederdim. Yanımda da sevdiğim adam... böyle kalabalıkta bütün gözler üzerimizde falan..."
İç çektim. "Gerçi... hangi hayalim gerçekleşti ki?.." Behramın bakışları bir anlığına beni buldu. "Bizimki gerçek bir evlilik değil. İlerdeki kocan olacak adamla gerçekleştirebilirsin"
...
Villaya giriş yaptığımızda bahçede bizi bekleyen Nikah memuruna takıldı gözlerim. Duran arabadan inmemizle bir adamın yanımıza gelmesi bir oldu. "Getirdim Behram Bey " Nikah memuruna eliyle işaret eden Behramla içeriye doğru ilerledik. Hizmetliler Nikah memurunu masaya alırken Behram yanındaki adamına yaklaştı
Behram oturmam için sandalyemi çekerken benim oturmamla kendi de yanımdaki yerini aldı. Nikah memuru kendini ayarlayıp bakışlarını bize yöneltti. "Şahitleriniz yok mu?" Yönelttiği soruyla behramı buldu bakışlarım. Ayhan denen adamına döndü. "Ayhan sen benim..." hizmetlilerden birine seslendi. Anında gelen kıza "Sende Eylül 'ün şahiti ol"
Herkes yerine geçerken nikah memuru o meşhur sözlerini sıraladı. Duvardaki saate kaydı bakışlarım. Sabahın 10uydu. Ve ben yine hiç bilmediğim bir rüzgar tarafından savrulup neler olacağını bilmeden sahte evlilik masasına oturmuştum. "Eylül Viyan Özenç, Behram DİNÇERi eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Adımın seslenmesiyle aşağı yukarı kafamı salladım. "Evet" "Siz Behram DİNÇER, Eylül Viyan Özençi eş olarak kabul ediyor musunuz?" "Evet" Şahitlere de sorduğu soruyla önüme koyulan deftere imzamı attım. Defteri Behramın önüne itmiştim ki duyulan sesle bakışlarım kapıyı buldu.
"Nasıl korktu ama...Ahahaha! Madem içeri girmek istemiyorsun suç işleme kardeşim bu kadar basit" Kahkahalar eşliğinde içeri giren Gökmenin bakışlarının bizi bulmasıyla gülüşünün solması bir oldu. Önce kaşları çatıldı. Sonra gözleri açıldı. Ve hiç beklenmedik bir anda çığlığı bastı
"Aaaaa!.." Yanındaki daha önce hiç görmediğim siyah saçlı, ela gözlü adama döndü. "Doğru görmüyorsun de! Behram dünki kızla karşısındaki nikah memuru eşliğinde o defteri imzaladı deme bana bunları deme!!!"
Adamın bakışları üzerimdeydi. Gökmeni takmayarak bakışlarını masada mekik dokudu. "Aysell! Kolonyamı getir!" Gökmen kendini sandalyeye bırakırken nikah memurunun sesi araya girdi. "Bende sizi karı- koca ilan ediyorum" Bana uzattığı defteri alıp kalkmak üzere olan behramın ayağına bastım
"Ahhh! Ula ne diye ayağuma basaysun?!" Bakışlarım behramı buldu. "Adetten" "Hay ben böyle adetun!.." "Allahım bana bakan da yok!.." gökmen söylenmeye devam ediyordu. Ayağa kalkan nikah memuruyla bizde kalktık. "Tebrik ederim. İyi günler " "Sağ olun memur bey" Ayhan nikah memurunu götürürken hizmetliler de görevlerinin başına geçtiler
"Ferhat, babama hemen velayet davasu aç" Gökmen oturduğu sandalyeden hızla doğruldu. "Oğlum sen kafayı mı yedin? Tehlikeye koştuğunun farkında mısın?! Üstelik yalnızca sen değil... Eylülü de tehlikeye atıyorsun!" Ela gözlü adam lafa karıştı. "Gökmen haklı"
Behram üzerlerine doğru bir adım attı. "Ben Maysayı o adamın eline bırakmam! Beş aylık bebek! Beş!" Gökmen ayağa kalktı. "Abi tamam haklısın da... babanı bilmiyor musun Behram? Aklına alırsa zarar vermekten asla çekinmez"
"O örgüt lideriyse ben de savcıyım!.. Ben Behram DİNÇER... Maysa da benim emanetim. Abimin her gece rüyalarıma girmesini kalbim kaldırmıyor artık! Maysayı ne pahasına olursa olsun o adamdan alacağım!.." Bakışları ela gözlü adamı buldu
"Ferhat, davayı aç ve mahkemeye sun"
"O nolucak?.." Ela gözlü abinin o dediği sanırım ben oluyordum. "Ya ona da yengene yaptığını yaparsa?" "Asla!.." adeta kükreyen behramla yerimde sıçradım. "Onun herşeyi beni ilgilendirir. Kimse ona dokunamaz"
"Eylül, arabaya " Behram çıkışa doğru giderken gökmene yönelttim bakışlarımı. "Bu nasıl savcı oldu bu sinirle ya? Torpil falan mı var?" "Yok... Karadeniz zekası artı bir de damarı var" Kornaya basan adamla hızla çıkışa koşturdum. "Geldik be! Yedi aylık mı doğurdu annen anlamadım ki?!"
Kendimi arabaya atmamla hareket etmesi bir oldu
...
Elimdeki küçücük bavula öcü görmüş gibi bakan behramla kaşlarım çatıldı. "Ne diye öyle bakıyorsun bavuluma?" "Bavul mu diye bakiğim" "Bavul işte" "Kızların böyle beş tane büyük büyük bavulları oliğ... seninki niye bu kadar az?"
"Sen hiç öğrenci olmadın herhalde?.. evde kal bakalım sadece birkaç gün çalıştığın parayla..." Behrama doğru birkaç adım attım. Kahvelerimi siyah harelerine kitledim. "Herkes aynı geceyi yaşar, aynı havayı solur ama herkes aynı güne uyanıp aynı şeyleri yaşamaz..."
Bavulumu alıp arabaya koydum. Evime gelip adamın kapıya koyduğu bavulumu almaya gelmiştik.
Behramda yerini alırken arabayı hareket ettirdi.
Villaya gitmediğini anladığımda yanımdaki adamı buldu bakışlarım. "Nereye?" "Sana kıyafet bakmaya" "Sebep? Var zaten benim kıyafetim" "Ben neden göremiğim?" "Bilmem... Göz doktoru söyler belki" "Doğru mu yaptum, yanlış mu yaptum anlamaya çalişiğrum "
Göz devirip önüme döndüm. Doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi uzun zaman önce bırakmıştım.
...
Zoraki giydiğim dizimin bir karış üstündeki şorta aynadan bakış attım. Zoraki diyordum çünkü kıyafet denemekten nefret ediyordum. Hele ki şort, etek giymekten! Üstüne verdikleri resmen atletti. İstemeyerek açtım Kabinin kapısını
Beni bekleyen Behram ve çalışanın yanına doğru ilerledim. Behramın kaşları çatıldı. "Tam olarak nerde giyeceksun bunu?" Şöyle bir bakış attım kendime. "Ben bunu hayatta dışarıda giymem!"
"Evde giyeceksun yani?!" "Muhtemelen" "Ula evde dışarudan daha fazla erkek var!" "Almayalım dedim sana!.. benim kıyafetlerimi beğenmeyen sensin!" Yanındaki çalışana baktı. "Bacum uzun birşeyler getur!"
Çalışan kız giderken beklemeye başladım. Yaklaşık bir dakika sonra gelen kızla Elindekileri alıp kabine geçtim. Çoğunu denemeye üşenip öylece bakıp seçtiğim için yarım saate mağazadan çıktık. arabanın önünde bekleyen adamlarla Behram anında elimi tutup arkasına aldı. Elimi tutmaya devam ederken arabaya doğru ilerledi
Adamlardan biri Behramın önünde durdu. "Babanızın size mesajı var Behram Bey... babanız oynattığınız taşla sıranın ona geçtiğini, şah ve mat olana kadar devam edeceğini iletmemi istedi... "
Adamlar giderken Behramın elinden kurtulup arabaya bindim. Biraz bekledikten sonra yerine geçip arabayı çalıştırdı.
"Babanın seninle derdi ne?" Yönelttiğim soruyla direksiyondaki elini sıktı. "Bunları bilmene gerek yok" "Beni bu işe dahil ettiysen bilmek hakkım" "Gerek yok dedum! Ne kadar az bilursen o kadar güvende olursun!"
Hiç birşey söylemeden önüme döndüm. Nasıl olsa kendiliğinden açığa çıkardı. Ucu bana dokunmasın da...
...
Fön makinesini komodinin üstüne koyup elimle kuruttuğum saçımı düzelttim. Peluş bir taç geçirip yüzüme maskemi sürdüm. Yarın stajımın ilk günüydü. Nereye verildiğimi henüz bilmiyordum. Maskemi sürdükten sonra karnımdan gelen sesle acıktığımı hatırladım
Odadan çıkıp merdivenleri indim. Benim odam Behramın hemen yanındaydı. Gökmenin odası da bu kattaydı. Diğerleri muhtemelen koridorun diğer tarafındaydı. Kocaman evdi ama sen ışık yakmazsan tek bir aydınlatma dahi yoktu. Muhtemelen güvenli olması içindi
Çarptığım şeyle geriye doğru sendeledim. Yüzüme tutulan Işığın ardından çığlık sesiyle duyuldu. "Aaa!!!" Yüzünü seçemediğim kişi, daha ben konuşamadan masada duran süs eşyasını alıp önüme attı. Ayağıma gelen cam süs parçasıyla acı içinde bağırdım
"Aaahh! Aç şu ışığı!"
"Hortlak var evde! Konuşuyor! Hortlak var!!! Dedim size arada şu evde namaz kılalım diye! Al işte... hortlaklar bastı evi!" Gökmene aitti bu ses. "Gökmen başlarım şimdi hortlağına! Benim ben Eylül!"
Ayağımın acısıyla bir kez daha bağırdım. Nihayet ışıklar yanarken direkt olarak Ayağıma baktım. Attığı cam süs eşyası ayağımın üstünde parçalanmıştı. Ayağım ise şişip morarmıştı. "Kızım ne diye yüzüne bembeyaz maske sürüyorsun?! Başka renk mi kalmadı?! Hem evde yüzüne maske sürüp gezen kaç kişi var?! Unuttum seni!"
Söylenerek Önümde diz çöken Gökmen, Ayağıma dokunmasıyla canım acıdı. "Dokunma! Kırdın ayağımı!" Gökmen aniden kalkıp beni kucağına aldı. "Noliğ ula?!" Behramın sesiyle bakışlarım sesin geldiği yönü buldu. Kaşları olabildiğine çatılmış, bakışlarını ben ve Gökmen arasında mekik dokuyordu
"Noliğ dedum?!" "Eylülün ayağını kırdım" Kaşları mümkünmüş gibi biraz daha çatıldı. Bakışları ayağımı buldu. "Nasul becerdun ula?!" "Yanlış-" Gökmen lafını bitirmeden Behram beni gökmenden alıp merdivene doğru yöneldi
Hareket ettikçe ayağım acıyordu. "Ayağım!.. çok acıyor!" "Ne işun vardu aşağuda?!.. sana odadan çıkma demiştum" "Yemek yemiyorsunuz ki! Acıktım ne yapayım? Duramam ben sizin gibi aç aç"
Odama doğru ilerledi. "Hizmetluler boşa mi evde kaliğ? " "Milleti ' ben yemek istiyorum' Diye rahatsız mı etseydim?!" Beni yatağıma bıraktı. Hafif geri çekilsede tamamen doğrulmuş değildi. Siyah harelerini kahvelerime kitledi. "Sen edemezsen ben ederum... heleki gece ,balkona bile çıkmayacaksun "
"Sebep?" "Bu evde yaşamayu seçtuysen dediklerumu yapmak zorundasun kiz çocuği" Doğrulup kapıya çıktı. "Ayhan! Doktoru ara çabuk gelsun! Gül!.. buz getur!" Öyle çok bağırıyordu ki sanki bir şeylere olan öfkesini bağırarak atmaya çalışıyordu
Tekrar gelip daha da şişen ve moraran Ayağıma baktı. Pijama takımımın şort olduğunu görünce kaşları çatıldı. Dolaba gider gibi oldu sonra vazgeçti. Gül dediği hizmetli kız nefes nefese girdi odaya. Elindeki buzu alan Behram yanıma oturup buzu Ayağıma tuttu
"Doktor geliğ mu?" "Geliyor Behram Bey?" "Çabuk gelsun" Kız giderken odaya giren Gökmen, bugün nikah kıyılırken Gökmenin yanındaki ela gözlü abi odaya daldı. Gökmen yanıma oturup Ayağıma baktı
"Eylülüm... Ya valla çok özür dilerim" "Önemli değil... olan oldu..." Kaşlarım çatılırken gökmeni buldu bakışlarım. "Sen bu korkaklıkla nasıl savcı oldun ya?" "Savcı değilim ki ben... hackerim" Kaşlarım havalandı. Hiçte hacker tipi yok.
Odaya giren doktor ve ayhanı buldu bakışlarımız. Doktor yanıma gelirken Gökmen ayağa kalkıp uzaklaştı. Behram tutmaya devam ettiği buzu çekti ancak yanımdan kalkmadı. Ayağıma dokunan doktor yüzünden ayağım acıyınca yüzümü buruşturdum
Sağa sola çevirmesiyle acıdan Bağırmak zorunda kaldım. Doktor anında ayağımı bıraktı. "Kırık yok ama çok fazla ezilmiş" Çantasından çıkardığı ağrı kesiciye umutsuzca baktım. "Yapmayın" Doktorun bakışları beni buldu
"İşe yaramaz..." "Ağrılarınızı azaltır. Rahat bir uyku çekmenizi sağlar Eylül Hanım " "İşe yaramıyor! İstersen on tane vur! Bünyem duymuyor" Duymuyordu çünkü beş yaşında kaçırıldığım ilk günden itibaren yedi ay boyunca ilaç aldım
"Ne yapacağım?" "Birşey yapmayacaksınız doktor bey. Her zamanki gibi dibine kadar o acıyı yaşayacağım" Ayağa kalkan doktor çaresizce çıktı odadan. "Eylül sen ciddi misin?" Gökmeni buldu bakışlarım
"Neden? Niye almıyor vücudun?!" "Almıyor işte! " "Niye ula niye?! Niye almiğ?! Ne oldu da almiğ?!" Behram ayağa kalkmış, Damarları ortaya çıkmıştı.
"Herşeyi bilmenize gerek yok. Şimdi çıkar mısınız lütfen?" Gözlerim dolmuştu yine. Sinirle çıkan Behramın ardından gökmen de çıktı. Ela gözlü abi bir saniye kadar baktıktan sonra hızla odadan çıktı. Yatakta geriye çıkmaya çalıştım fakat beceremeyince sinirle bağırdım
"Aaahhh!!!" Bana ilaç veren , beni bu hale getiren herkes bedelini ödeyecekti. Çocukluğumu benden alan , erkenden büyümek zorunda bırakan, annemi benden alan o şerefsizlere kalbim ılımayacaktı
Gözümden akan yaşlarla kapıda beliren Behramı buldu bakışlarım. Elindeki buz torbasıyla gelip yanıma oturdu. Buzu ayağımın üstüne koyup siyah harelerini kahvelerime çıkardı. "Kimsen yok mu senin?" Bakışlarımı kaçırdım "Yok" "Nerde kaldın sen bunca zaman?" "Arkadaşımla tuttuğumuz evimizde"
"Ondan önce " Huzursuzca kıpırdandım. "Dinlenmek istiyorum" "Dinlen" "Uyuyacağım yani izin verirsen" "Uyumak için birilerinden izin mi istiyorsun sen?" Allahım çıldırıcağım!
"Odadan çık diyorum yani!" Gül denen hizmetli kız elindeki yemek Tepsisini behrama uzattı. "Yatabilirsin" Gül giderken Behram içinde çorba ve ekmek olan tepsiyi bacaklarıma koydu. Çorba yeni yapılmış gibiydi. "Açum dememiş miydun?"
Kaşığı alıp Çorba kasesini karıştırdı. "Kaşığa aldığı çorbayı öylece Önümde tutuyordu. "Alsana elimden ula! Ben yedirmeyeceğum herhalde?!.. gerçi bir kiz çocuğu olduğunu unutmuşum" Kaşığı elinden aldım. "Laz kalası abi!" Abi demem tuhafına gitmiş gibi yüzü nötr bir hal aldı.
Büyük bir iştahla çorbayı içmeye koyuldum
"Yarun mahkeme var" Başımı Çorba kasesinden kaldırıp behrama çevirdim. "Maysayı almak için..." "Olmaz" Kaşları çatıldı. "Ne demek olmaz?!" "Yarın benim stajımın ilk günü. Gitmezsem hayatta olmaz! Nereye verildiğimi öğrenmem lazım"
"Gidersun, mahkeme için de izun alursun " "Stajyerim ben stajyer! Kafama göre nasıl izin alayım adamı tanımıyorum etmiyorum!" "Ben alurum" Bitirdiğim çorba kasesini ve tepsiyi kucağımdan alıp komodinin üstüne bıraktı. Aynı yerdeki çekmeceyi açtı ve bir merhem çıkarıp tekrar yanıma geldi
Yanıma oturup merhemin kapağını açtı ve parmak uçlarıyla ayağıma sürdü. "Sicilin temiz mi?" "Hatırladığım kadarıyla temiz" "Hatırlamadığun kadaruyla?.." "Temiz ya..." "Ula geçmişunu hatırlamiğ musun?" "Temiz be temiz!"
Merhemin kapağını kapattı. Ayağa kalktı. "Maysayı almamız için önümüze böyle engeller çıkmamalı. Orda da mutluymuşuz gibi yapacağız" "Ben mutlu değilim..." ayağımı işaret ettim. "Can güvenliğim tehlikede" "Ben mi dedum aşağuya in diye?! Ayağuna kadar çorba geturdum!"
"Sen değil gül getirdi" "Ben demesem geturmezdu!" Sırıttım. "Aman tamam... şaka da yapılmıyor. Laz kalası abi!" "Uyu artuk kız çocuğu" Behram tepsiyi alıp kapıyı ve ışığı kapatıp odadan çıkarken bende yatağa uzandım
Neye çekildiğimi, nelere adım attığımı bilmeden yumdum gözlerimi. Hani demiştim ya insan aynı geceyi yaşar, aynı havayı solur ama herkes aynı güne uyanmaz diye. İşte ben onu çocukluğuma dayanarak söylemiştim
Beş yaşında hayatımın alt üst olacağı sabahın gecesine yummuştum gözlerimi
13.02. 2006
"Söyle kocan nerde?!" Tanımadığım bu korkunç ses anneme bağırarak bir tokat daha attı. "B-bilmiyorum" diye bir kez daha diretti annem. "Bırak annemi!" Abim koşup adamın üstüne atladı. Adam tek hamlede abimi tutup duvara fırlattı. Nemli kirpiklerim arasından Duvarın dibinde hareketsizce yatan abime bakıyordum
Adam silah çıkartıp anneme doğrulttu. Abimin oyuncak silahının aynısıydı ama bu kez çok büyük bir ses çıkartıp annemin arkasındaki duvarı kana buladı. Oysaki abimin oyuncağında böyle bir şey olmuyordu. Adamın korkunç bakışları beni buldu. Üzerime doğru gelen adamla minik kollarımı Karnıma çektiğim bacaklarıma sardım
Önümde diz çöken adam beni kucağına alıp kapıya yöneldi. Minik ellerimi sırtına vurdum. "Bıraksana beni! Bırak!" Duvarın dibinde, kanlar içindeki annemi buldu bakışlarım. Ela gözleri yaşlıydı. Bedeni titriyor, kalkıp beni kurtarmak için direniyordu. "Anne! Anne kurtar beni!" Gözyaşlarım akın ederken minik bedenime döküldü yağmur damlaları. Gökyüzü benimle birlikte ağlıyordu sanki?
Bir bölüm sonu daha...
Arkadaşlar yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen♡
İnstegram: yazmakisteyenbiri018
|
0% |