@yazmakisteyenbiri0
|
Araba konağın önünde durduğunda , kaya hızla inip kapımı açtı. İnmemi bekleyen kayaya Gülümseyip zorla ayağımı arabadan aşağıya attım. Koşarak bana doğru gelen çocuklar, hızla bacağıma sarıldılar. Ayşen, Nazlı, Berfin ve Erkan dörtlüsünün gözlerinin kızarıklığı ağladıklarının göstergesiydi
Ayşen burnunu çekti. "Size birşey oldu diye çok korktuk öğretmenim" dedi. ardından Nazlı hâlâ ağlamaya devam ederken "evet" diye başını salladı ve o da burnunu çekti. "Çok ağladık" diye ekledi. Dizlerimin üstüne çöküp, kollarımı açtım. Birden boynuma sıkıca sarıldıklarında hafif geriye doğru sendelesemde aldırmadım ve sıkıca sarıldım
Erkan geri çekilip yüzüme baktı. "Sizin için de çok endişelendim ama erkek adam ağlamaz diye ağlamadım. Ayşen ağlamaya başlayınca Ayşen ağlıyor diye benden istemsizce geldi gözyaşlarım" dediğinde içtenlikle sırıttım. Bu çocuk bir başka seviyor. Birden ayağa kalktım. "tamam artık..." dedim hâlâ huzursuz olan Ayşen, Nazlı ve Berfin'e bakarak. "iyiyim ben. Rahatlayın artık" dediğimde üçü de aynı anda ellerini gözlerine götürüp gözyaşlarını sildiler
Bana doğru gelen Müdür yardımcısı ve Viran Beyi buldu bakışlarım. Müdür yardımcısı telaşla "sizin için çok endişelendik Güneş Hanım. Özelliklede çocuklar..." Dedi eliyle çocukları gösterirken. "İyi misiniz?" Diye sordu sonra. Aşağı yukarı başımı salladım. "iyiyim mehmet Bey. Merak etmeyin" "Olan bunca şeyden sonra , sevgiliniz hakkında hâlâ aynı şeyleri mi düşünüyorsunuz?" Diye soran viran beye kaydı bakışlarım. Bana bakan adamın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. "Önceden ne düşündüğümü biliyormuydunuzda bu soruyu soruyorsunuz? Üstelik bu anlamsız sorunuzun yeri olduğunu düşünmüyorum viran Bey" dediğimde kaya'nın karan'ı tuttuğunu gördüm
Yüzü düşen Viran Bey hızla arkasını dönüp gitti. "Geçmiş olsun Güneş Hanım. En iyisi siz bugün dinlenin..." diyen müdür yardımcısı çocuklara doğru döndü. "Hadi çocuklar biz gidelim, öğretmeniniz biraz dinlensin" dediğinde çocukların bakışları beni buldu. "Görüşürüz öğretmenim" dediler hep bir ağız ağızdan
"Görüşürüz" dediğimde istemeyerek de olsa gittiler. Ömer Ayşen'in yanına gidip sandalyesinden tuttu ve iteklemeye başladı. "Hadi Ayşenciğim bizde seninle birşeyler yiyelim. Bu olaylar beni acıktırdı" dedi mutfağa doğru giderlerken. Karan'a bakış atıp yanına doğru ilerledim. "Sorucağım ve anlatacağın çok şey var karan Kandemir. Ancak zamanı değil. Önce bir kendime gelmem lazım. Beni eve götür" dediğimde hızla gelip beni kucağına aldı ve merdivenlere yöneldi
"Hey! Nereye ya?! Eve gideceğim dedim!" Diye cırlasamda fayda etmedi. Kapalı olan odasının kapısına tekme atarak kapının açılmasını sağladı. Aynı işlemi yaparak kapıyı kapattı ve beni masaya otutturdu. Elleri belimi tutarken bakışlarını gözüme sabitledi. "Ne sorarsan sor gerekirse saatlerce yılmadan cevaplarım..." dedi ve bakışları bir anlığına dudağıma kaydı
"Ama önce saatlerdir kendimi tuttuğum şeyi yapmam lazım" dedi ve birden dudaklarını dudağıma bastırdı. Öpüşü giderek sertleşirken belimdeki elleri yukarı doğru çıkıyordu. Bir elimi ensesine, diğer elimi ise yeni yeni çıkan sakallarında gezdirdim. Yaptığım hareket hoşuna gitmiş olacak ki öpüşünü daha da derinleştirirken belimi dolanan ellerini sıktı. Geri çekilip nefes aldı ve devam etti. Elleri karnımda gezinmeye başladığında, vücudumun alev aldığını hissettim
Yüzündeki elimle usul usul sakallarını okşadım. dudaklarını dudağımdan ayırıp hafif geriye çıktı. "Şunu yapma" diye fısıldadıdığında ikimizin de gözleri kapalıydı. Buna emindim. "Neyi?" Diye sordum bende fısıldayarak. "Şunu! Beni tahrik eden şu şeyi hemen kesmessen sonu iyi yerlerde bitmeyecek" dedi kendine kızarcasına. Ben hâlâ ne dediğini anlamaya çalışıyordum
"Güneş!" Derken elimi tutup yüzündeki ve ensesindeki elimi çekti. "Zaten daha da ileriye gitmemek için kendimi zor tutuyorum! Sen beni daha çok tahrik ediyorsun" dediğinde gözlerimi açtım. Hızla Kaşlarımı çatıp masadan indim. Daha da doğrusu inemedim. Atlayayım derken sendeleyip karanın vücuduna yapıştım. Ay şu an kesin domatese döndüm! Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda sırıttığını gördüm
Kaşlarım çatılırken kendimi geriye çektim. "Gülme ya! Sapık adam!" Diye cırladım. Üzerime doğru bir adım atıp belimi kavradı ve beni kendine çekti. Yoğun bakışlarını gözüme sabitledi. "O şerefsiz adam arayıp seni bana gösterdiğinde delirdim. Arabanın arkasında öylece yatıyordun. Bir buçuk saat içinde nerde olduğunu bulamazsam seni öldür..." sustu. Devamını getiremedi. Kaybetme korkusuyla harmanlanmış bakışları yüzümde dolanırken yutkundu
Belimdeki elini çekip geriye doğru çıktı. "Banyoyu kullanabilirsin. Sen çıkana kadar kaya kıyafetlerini getirir. Tehlike hâlâ geçmiş değil. Eve gitmene izin veremem" dedi ve hızla arkasını dönüp odadan çıktı. Karan gidince hızla aynanın karşısına geçtim ve aynadaki yansımama baktım. Yaptığım topuzdan eser kalmamıştı ve oldukça dağınık duruyordu
Üstüm başım toz içindeydi. Üstüne birde kıpkırmızı olmuştum. Hızla aynadan uzaklaşıp banyoya doğru ilerledim
...
Saçlarımı havlunun arasına alıp iki elimle kurutmaya çalışarak banyodan çıktım. Elinde saç kurutma makinesi ile bekleyen Karanı görünce hafif afalladım. "Öyle şaşkın şaşkın bakmaya devam edeceğine gel" dedi aynanın önündeki sandalyeyi işaret ederken. Yanına doğru ilerlediğimde elimdeki havluyu masaya bıraktım ve sandalyeye oturdum. Ellerini uzatıp saçlarımı açtırdı
Elindeki makineyi çalıştırıp kurutmaya başladı. Oldukça iyi yaptığını düşünürken işittiğim sesiyle bakışlarım aynadaki yansımasını buldu. "Ayşen her banyo yaptığında ben kurutuyorum saçlarını..." dedi ve birden eğilip saçımı kokladı. "Onun saçlarını kokladığımda annemi hissediyorum..." Bakışlarını aynadaki ona bakan bakışlarıma çevirdi. "Seninkinde ise kendimi. Hayat denen labirentin içinde yıllarca kaybettiklerimi aramışımda, sonunda bulmuş gibiyim"
Gözlerim dolarken bakışlarımı kaçırdım. Ben hiç kimse tarafından bu denli sevilmemişken, söyledikleri çok fazla geliyordu. Bir yanım bağıra bağıra inanmak, onun olmak isterken, bir yanım güvenme diye bağırıyordu. Gerçi artık çoktan iş işten geçmişti. Ben karana kendimi kaptırmıştım. Ne olacaksa olsundu. Sevildiğini hissetmek harika bir duyguydu. Ve ben bu duyguyu tatmak istiyordum
"O labirentin içinde sende vardın öğretmen Hanım..." diyen sesiyle Bakışlarımı tekrar karana çevirdim. "Sende kendini kaybetmiş, biri seni bulsun diye debeleniyordun. Ve biz o labirentte birbirimizi çektik. Aynı duygular, farklı hayatlarla birbirimizi hissettik" dediğinde daha fazla dayanamayıp hızla ayağa kalkıp karana döndüm. Yanağımdan yaş süzülürken karanın boynuna sarıldım
Gözyaşlarım yerini hıçkırığa bırakırken bacaklarımdan tutup kucağına aldı ve yatağa oturdu. Ellerini saçıma götürüp sakinleştirmek istercesine saçlarımı okşadı. "Söz yıllarca aradığımız o eksik duyguları birbirimizle tamamlayacağız. Yeter ki ağlama. Yeter ki beni çaresiz bırakma" dediğinde bir müddet öylece sakinleşmeyi bekledim
Geri çıkıp Karanın yüzüne baktım. Elini uzatıp gözyaşlarımı sildi. Aklıma gelen şeyle ayağa kalktım. Sandalyeyi karana doğru çevirdim ve oturdum. "Gelelim asıl meseleye..." dediğimde benim olduğu gibi onunda yüzü ciddileşti. "O adamlarla alıp veremediğin şey ne? Beni öldürecek kadar intikam ateşiyle tutuşmalarının sebebi ne?" Diye sordum
Bakışlarını gözüme çevirdi. "Bir asistanım vardı. İşinde oldukça iyiydi. Zaten bu yüzden seçmiştim. Aşiret ağası olunca kim dostun, kim düşmanın bilemiyorsun. Çok profesyonel biri olmak zorundaydı. Öyleydi de. Ama asistanlık da değilmiş. Seni kaçıran şerefsiz eskiden şirketteki ortağımdı. Daha doğrusu benim seçtiğim bir ortak değildi. Babam yüzünden şirkete ortaktı. Amacı beni batırıp, herkese rezil edip, şirketi ele geçirmekti. Asistanım, onun sevgilisiymiş. Kızın herşeyi sahteymiş. İşi, adı, soyadı... herşeyi
Tabi bu bir gün çok büyük bir şekilde ortaya çıktı. Kızı suç üstü yakaladım. Kızda boş değil tabi. En az o adam kadar psikopattı. Silahını doğrulttu. Tetiğe basacakken ben ateş ettim. Yemin ederim sadece yara alsın istedim. Omzundan vurdum. Sonra içeriye sevgilisi olacak şerefsiz girdi. Kavga etmeye başladık. Bıçak çıkardı. Ellerini ittirip bıçaktan kendimi kurtarayım derken yüzü kesildi. Belki görmüşsündür. Yüzünde bıçak izi var. " dediğinde hatırlamıştım
Gözümü açtığım ilk dakikalarda gözüme çarpmıştı. "Deliye döndü. Kız için ambulansı aradım ama..." sustu. Nedense o kelimeyi kullanamıyordu. Yinede konuşmak için kendini zorladı. "Kız öldü. Çok kan kaybetmiş. Aradıkları süreçte de kan bulunmamış. Tabi kız ölünce bozan cinnet geçirdi. Hayatıma hep bir kadın girmesini bekledi. Ama ben yemin ederim onu öldürmek istemedim. İlk ve tek canına kastettiğim kişi o zaten. Evet belki yaralarım, canını yakarım, ama öldürmem. Öldürmezdim yani"
Dediğinde anlattığı şeyleri ağzım açık dinliyordum. Aklıma gelen şeyle Kaşlarım çatıldı. "Sen benim o labirentte olduğumu nerden çıkardın?" Diye sordum konudan alakasız bir şekilde. Yoğun bakışlarını yine gözüme sabitledi. "İnsan sevdiğinin ne hissettiğini bir bakışıyla anlar. Seni gördüğüm ilk gün anladım ben seni kadın. Gözlerine baktığım ilk gün içimde bir yerlerde hissettim seni. Yüreğinin yangınları vardı gözlerinde. Yangınların külleri... sonra o yazıyı okudum. Aklımdaki bütün soru işaretleri gitti"
Dediğinde kaşlarım çatıldı. "Ne yazısı?" Diye sorarken sesim olduğundan kısık çıkmıştı. Bakışları yüzümde dolaşırken "babanın verdiği röportajın yazısı" dedi. Yutkundum. "Ben eminim Güneş. Sen kardeşine zarar verecek biri değilsin. Çocuklarla bu denli ilgilenirken, onları kendinden çok düşünürken sen Kardeşinin saçının teline dokunacak biri değilsin" dediğinde gözlerim yine benden istemsizce dolmuştu
"B-ben ona hiçbir şey yapmadım" dedim gözyaşlarım arasında. "Biliyorum" dedi benim aksime oldukça sakin bir sesle. Elini uzatıp alnıma düşen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Bunları konuşup canı sıkmanın zamanı değil" dedi ve ayağa kalktı. Yatağın üstündeki pikeyi kaldırıp Kaşıyla yatağı işaret etti. Gözyaşlarımı silip ayağa kalktım
Benim için açtığı yatağa uzandım. Üzerime pikeyi örttükten sonra eğilip saçlarımın arasına öpücük bıraktı. Geri çekilip bir anlığına bana baktı ve arkasını dönüp gitti
Sessizce kapanan kapıyla gözlerimi kapattım. Aradan çok geçmeden kendimi uykunun kollarına bıraktım
...
"Wiyyy!!! " duyduğum sesle birden irkilerek olduğum yerde sıçradım. Yanımda birşey pat diye yere düştüğünde "ah!" Diye bağıran karanın sesini işittim. Açılmamak için direnen gözlerimi kırpıştırdım. "Koşun anam koşun! Karan o haydut kızı koynuna almış! Yetişin! Gitti dağ gibi namus!" Diye bağırdı sultan babaanne dizlerini döverek
Karan olduğu yerden kafasını kaldırıp, yarı açık gözlerle babaannesine baktı. "Oy babaanne bir kerede ortalığı velveleye verme yahu. Hem o haydut değil senin gelinin" dediğinde Kaşlarım çatıldı. "Ay noluyor ya?! " Dedim ve kafamı karana çevirdim. "Sen ne zaman geldin?! Irz düşmanı seni. Birde yanıma yatmış" dedim yorgana sarılırken
Kafasını kaldırıp bana baktı ve muzip bir şekilde sırıttı. "Merak etme. Birşey yapmış olsaydım kıyafetlerin üstünde olmazdı" dedi Kaşıyla üstümü işaret ederken. Kaşlarım çatıldığında anında sultan nineye döndüm. "Senin bu torunun ırz düşmanı babaanne! Sapığın önde gideni! Asıl haydut bu! Gizlice yanıma girip sokulmuş!" Dediğimde kaşları çatılan babaanne bastonunu havaya kaldırdı
"Wiyy! Demek kızın odasına gizlice girdin he! Seni ırz düşmanı seni!" Dedi ve karanın üstüne doğru gidip bastonu denk geldiği bütün yerlerine indirmeye başladı. Karan bir yandan kendini baston darbelerinden kurtarmaya çalışırken, bir yandan da ayağa kalkmaya çalışıyordu. "Babaanne! Bir dur Allah aşkına!.. ulan... ah!.. kaybetme sırası bastona geldi... ah! Amma da acıtıyor ya!"
Diye söylenirken ağzımdan ufak bir kahkaha çıktı. "Güneş!.. ah! Kocasız kalmak hoşuna gitti herhalde. Benden başka kimse almaz bak seni" Dediğinde "yooo. Onu da nerden çıkardın? Valla sırada olan bir sürü kişi var. Dul kalmam yani. Sen meraklanma" dedim sırıtırken. "Lan ben o sırayı varya!.. ah!" Derken yardım çığlıklarına kaya ve Ömer yetişti
Ömer sultan ninenin bastonunu havada yakaladı. Sultan Nine'nin afallayan bakışları Ömer'i buldu. Ömer sultan nineye gülümseyip elindeki bastonu aldı. "Bu kadar sabah sporu yeter sultanım. Yarın devam edersin" dediğinde karan belini ve kafasını tutarak ayağa kalktı. Ömer sultan nineyi omuzlarından tutup odadan çıkardı
Bakışlarım kaya'yı bulduğunda kahkahasını bastırmaya çalıştığını gördüm. Bakışları beni bulduğunda daha fazla dayanamayıp kahkahayı patlattık. "Çok komik demi?! Tabi dayak yiyen taraf olmayınca öyle geliyor..." kafasını tutarken yüzünü buruşturdu. "Ah! Yaşlı maşlı ama eli de baya ağır"
Yorganı üzerimden atıp yataktan çıktım. Boynunu öfeleyen Karanın karşısında durdum. "bundan sonra Sultan Nine'nin gözüne girmem lazım. Kusura bakma" dedim ve lavaboya doğru ilerledim
...
Arabanın kapısını açıp tam ineceğim sırada karanın sesiyle durdum. Bakışlarımı şoför koltuğundaki karana çevirdim. "Çıkışta seni almaya gelicem. Dikkat et" dediğinde kafamı salladım ve arabadan indim. Kapıyı kapattım. Arkama döndüm ve okula doğru ilerledim
Çoktan içeriye girdiklerini farkedince sınıfa doğru yöneldim
Geldiğimi görünce birden susan ve ayağa kalkan öğrencilere gülümsedim. "Günaydın çocuklar. Oturabilirsiniz" dedim ve masanın yanına geçtim. Elimdekileri masanın üstüne bıraktım ve sandalyeye oturdum. "Dün ders yapamadığımız için bugün biraz yoğun olacak" dedim defterleri karıştırırken. "Biz hazırız öğretmenim. Gönderin gelsin. Yeter ki siz anlatın" diyen Erkan defter, kitap ve kalemini sıranın üstüne koymuş hazır olarak bekliyordu
Onun bu haline gülümsemeden edemedim. Doldurduğum defteri kenara ittim ve ayağa kalktım. Elime tahta kalemini alıp sınıfın ortasında durdum. "Madem hazırız, hadi o zaman derse geçiyoruz" dedim ve yönümü tahtaya çevirdim
***
Çalan zilin sesiyle ayağa kalktım. Dışarıya doğru akın eden çocukların arasına karıştım Bahçeye geldiğimde beni bekleyen karanın yanına doğru ilerledim. Arabanın kapısını açtım ve bindim Araba çalışıp hareket ettiğinde arkama yaslandım ve akıp giden yolu seyrettim
Konağa giriş yaptığımızda, araba durunca kapısını açıp indim. Bahçede oturan sultan nine bizi gördüğünde kaşları çatıldı. "Wiyy. Kızım bu ırz düşmanı seni kaçırdı mı yoksa?" Diye sorduğunda tam konuşacakken karan araya girdi. "Ben onu bir kere bulmuşum, hiç kaçırırmıyım babaanne" dedi babaannesinin yanına doğru ilerlerken
"Ayşen odasında mı?" Diye sorduğumda, karan bakışlarını bana çevirdi. "En son odasındaydı" dediğinde tam arkamı dönüp gidecekken burnuma gelen yanık kokusuyla duraksadım. Kaşlarım çatılırken mutfaktan gelen dumanla Sultan nine birden ayağa kalktı. "Aman!!! Ocağa yemek koymuştum!" Diye bağırdı ve içeriye gitmeye kalkıştı
Karan babaannesini tutup otutturdu. "Sen burda kal babaanne" dedi ve bağırarak içeriye girdi. "Ömer! Kaya!" Diye avazı çıktığı kadar bağırırken çantamı yere atıp koşarak suyu açtım ve hortumu elime aldım. Hızla mutfağa doğru koştum. Dumandan göz gözü görmüyordu. "Lan!" Diye bağıran karanın sesi kulağıma dolduğunda suyu fışkırtmaya devam ediyordum
"Lan! Şu suyu kim bana tutuyorsa hemen çeksin" dediğinde "ay! Görünmüyorsun ki! Çekil ordan" diye bağırdım bu kezde Ömer'in sesini işittim. "Yettim abiii!!!" Diye bağırarak geldi ve üstümüze doğru birşey sıktı. Sıktığı şey yüzünden görüş açım giderken zorla konuştum. "Ömer! Dur! Yanlış yer..." diye bağırdığımda nihayet elindeki şeyi sıkmayı bıraktı
Gözlerimi açtığımda Karan'ın beyazlar içinde kaldığını görünce kahkaha attım. Üstünün sırılsıklam olduğu yetmezmiş gibi beyazlara boğulmuştu. "Lan iyiki yangın çıktı! Şu halimize bak! İyiki doğru meslek tercih etmişsiniz. İtfaiyeci olduğunuzu düşünmek bile istemiyorum çünkü" dediğinde etrafa bakındım
"Yangın sadece ocakta çıkmıştı ama bütün binada Çıkmış gibi bir hali vardı " "Abi? Yenge? Sizin bu haliniz ne?" Diye soran Kaya'nın sesiyle arkama döndüm. "Yangın çıktı oğlum. Sonra yengen dediki yangın kesmez selde lazım dedi. Sonra ömer yoook selde yetmez bize çığ lazım dedi. Dört mevsim bir yaşattılar. Sağ olsunlar" diye söylendi karan
Kaya sırıtırken, sultan ninenin sesiyle kaşlarımız çatıldı. "Ayy! Yavrum! Karan! Koş oğlum koş!" Diye bağırdığında ilk kaya koştu. Ardından karan, Ömer ve ben. Hızla dışarıya çıktığımızda, Kaya'nın açık olan kapıdan dışarıya bakarken küfür savurduğunu duydum. Yanına geçtiğimizde Bakışlarımı dışarıya çevirdim
Gördüğüm şeyle gözlerim kocaman açılırken Ömer ağzının içinde birşeyler geveledi ve birden bayılıp yere düştü. Şoka girmişçesine zorla "A-ayşen" diyebildim. Ayşen sırıtarak ellerini iki yana açtı "dışarıdayım!" Dedi kendi de inanamıyormuş gibi. Karan yavaş adımlarla kardeşinin yanına doğru ilerledi. Abisini o halde gören kızın kaşları çatıldı
"Abi, noldu sana? Bu halin ne?" Diye sordu fakat karan duymuyor olmalıydı ki cevap vermeden kardeşinin önünde diz çöktü. "Abiciğim. Başardın" dedi gözünden yaş akarken. Ayşen az önceki sorusunu unutarak gülümsedi ve kafasını salladı. "Başardım abi. Artık korkmuyorum" dedi ve abisinin üstünün ıslak olmasını umursamadan boynuna sarıldı
Ayşen de hıçkırıklara boğulurken, yanağıma doğru süzülen yaşla yeni yeni ağladığımı fark ediyordum. Sultan nine bayılan Ömer'in yanına doğru gelip eğildi ve Ömer'in yanağına bir tokat patlattı. Ömer çığlık atarak doğrulduğunda acıyla yanağını tuttu. "ah! Sultanım napıyorsun ya?! Acıdı..." dedi yüzünü buruştururken
"Hem ne güzel rüya görüyordum. Uyandırdın. Ayşen dışarıya çıkmış gülerek bana bakıyordu. Bu kadar güzel bir rüyanın katili oldun" Dediğinde "a deli oğlan ha o gördüğün rüya değil" dedi ve eliyle dışarıyı gösterdi. Ömer'in bakışları dışarıyı bulduğunda Ayşen'i görünce ufak bir şok daha geçirdi ve hızla ayağa kalktı
Yanlarına gidip Karanı ittirdi ve Ayşen'e baktı. "Ay! Abiciğim! İnanamıyorum!" Dedi ve Ayşeni kendine çekip sarıldı. Kaya da yanlarına gittiğinde o da Ömer'i ittirdi ve gözyaşları içinde Ayşen'e sarıldı. Kaya bir dakika kadar öyle kaldıktan sonra geri çekildi ve ayağa kalktı. Ağlamasını gizlemeye çalışarak arkasına döndü
Ağır adımlarla bana bakan Ayşenin yanına doğru gittim ve önünde diz çöktüm. "biliyordum. Bir gün yapacağını biliyordum" dedim ve Ayşen'e kocaman sarıldım. "Sizin sayenizde cesaret buldum öğretmenim. Teşekkür ederim. Her ne kadar hâlâ huzursuz hissetsemde zamanla atıcam" dediğinde geri çekilip gözlerine baktım. "Tedirgin olma. Yanında bu kadar destekçin varken onlara sıkı sıkı tutun" dedim ve tekrar sarıldım
"Tamam! Dağılsın şu kasvet bulutları. Nereye gidiyoruz?" Diye bağırdı Ömer. Geri çıkıp ayağa kalktım. "Korku evi!" Diye bağırdı Ayşen. "Evdeyken hep korku evlerine gidenlerin videolarını izledim çok komikti. Çok merak ediyorum" dedi heyecanla. "İlk kez dışarıya çıkıyorsun korku evi ne yavrucuğum. Birden bu kadar adrenalin yüklemesi yapmak pekde mantıklı değil gibi" diye atladı Ömer
"Olsun..." dedi Ayşen. "Ben merak ediyorum orayı" "Tamam. Hazırlanın korku evine gidiyoruz" diyen karan yukarı doğru çıkacağı esnada Ayşe'nin Sesiyle durdu. "Abi, erkangil de gelsin mi?" Diye sordu çekinerek. Karan kafasını salladı. "Tamam alırız onları da" dedi ve gitti. Ömer Ayşeni kucağına alıp merdivenlere yöneldi. "hadi bakalım o zaman korkusuz cengaver. Senide odana bırakalım, hazırlan" dediğinde bende peşlerinden gittim
...
Tam on dakikadır Karanı bekliyorduk. Kaya bizi korku evinin önüne getirmiş, karan ise çocukları almaya gitmişti. Nihayet geldiğinde arabadan inen çocuklar Ayşen'i görünce donakaldılar. Nazlı, Berfin ve Erkan şok içinde Ayşen'e bakarlarken. Erkan yavaş adımlarla Ayşene doğru geldi. "niye öyle geliyor o?" Diye mırıldandı karan. "Tövbe Yarabbim. Aklımdan çok kötü şeyler geçiyor Güneş. Kardeşimin üstüne üstüne gelmesin öyle" dediğinde Kaşlarım havalandı
"Yok artık karan! Çocuk bunlar" dedim karana bakarken. Erkan Ayşen'in yanına geldiğinde "sen gerçek misin?" Diye sordu. Ayşen Gülümseyip kafasını salladı. Erkan ikinci bir şok yaşarken birden yanağına tokat attı. "Yok yok gerçek değil bu. Ben Ayşen diye diye en sonunda kafayı bozdum" dediğinde Ayşenin kaşları çatıldı ve uzanıp erkanı cimcikledi. Erkan acıyla bağırırken "ha gerçekmişsin" dedi ve gülümsedi
Erkandan önce nazlı ve Berfin şoku üzerinden atıp koşarak Ayşene sarıldılar. Erkanın kaşları çatılırken kızlar geriye doğru çekilip Ayşen'in yüzüne baktılar. "Ben ağliyacağım galiba" dedi Berfin. "Ben ağlıyorum" dedi Nazlı burnunu çekip. Karan Ayşen'in sandalyesinin kollarından tuttu
"Hadi artık içeri geçelim" dedi ve ilerlemeye başladı. Kapıdan içeriye girecekken durdu. "Ayşen, abiciğim ya korkarsanız? Girmesek mi? Daha güzel yerlere götürebilirim istersen?" Dediğinde Ayşen anında abisini cevapladı. "Onun için geldik zaten abi. Hem daha bir sürü gitmek istediğim yer var. Sadece ilk olarak burdan başladık" dedi. "Çocuklar siz korkar mısınız?" Diye sordu bu kez karan
"Yok abi. Ne korkacağız ya. Hem gerçek bile değiller ki" diye atladı Erkan . "Valla ben çok korkuyorum. Her şey Ayşen için!" Diye bağırdı Berfin. "Ben nötürüm" dedi Nazlı. Karan istemeyerek de olsa içeriye doğru ilerledi. Bizde peşinden ilerlediğimizde arkamdan gelen ömerin fısıldayan sesini duydum
"Kaya, kardeşim çaktırma ama ben çok korkuyorum. Gelmesem olur mu? Karanlıkta yokluğumu bile fark etmezler zaten" "Saçmalama Ömer. Eşek kadar adamsın. Bu heybetle adamların senden korkması lazım lan!" Diye çıkıştı kaya. Bir anda her yer karanlık olduğunda ardımızdan kapı gıcırdama sesi duyuldu ve hemen ardından kapı kapanma sesi geldi
Ben ufaktan tırsmaya başlarken hoparlörden boğuk, cızırtılı bir adam sesi duyuldu. "Çıkmaz labirente hoşgeldiniz" dedi ürpertici bir sesle. "Özel eşyalarınızı bıraktınız değil mi?" Diye sordu bu kezde. Karan , kaya ve Ömer ellerini beline attılar. Silahlarını çıkarıp kenara koydular. "Aferin. Üzerinizde özel eşya kalmasın" dedi
"Tamam yok başka" dedi karan. Sesinden gergin olduğu anlaşılıyordu. "Kapıyı açıp içeri girin" dedi. "Ne kapısı ya burda göz gözü görmüyor" dedi Nazlı. "Tam önünde ufaklık. Tam önünde" dedi adam. Karan Nazlı'nın yanına doğru gitti. Kapıyı bulmuş olacak ki anahtar çevrilme sesi duyuldu. Arkadan gelen elektroşok tabancası sesiyle Ömer bağırarak küfür savurdu
"Ay! Özür dilerim! Lan! Çabuk girin içeriye!" Diye bağırdığında hızlı adımlarla içeriye girdik. Ömer ardından kapıyı kapattığında sesli bir şekilde nefes verdim. "Şifreyi çözün" diyen sesle etrafıma bakındım. Duvarlarda 1,2,4,6,8 ve 9 sayıları vardı. "357" diye bağırdığımda "doğru cevap" dedi ve bir kapı daha açıldı
Bu kez açılan kapı bir odaya değil boydan ve enden yanlızca bir kişinin sığacağı bir tünele açılmıştı. "Kimse girmesin, sadece kapıya yaklaşsın" dediğinde Ömer Kaya'nın arkasına geçmiş adeta kayayla bütün olmak üzereydi. "Koşun!!!" Diye bağıran adamın sesinin ardından tekrardan elektroşok tabancasının sesi geldi
"Aaa!!!!" Diye çığlık atan ömerdi. Tünele doğru koşturduğumuzda Ömer'in sesi tünelde yankılandı. "Lan! Götüme elektroşok veriyor bu götveren herif!" "Oğlum üstüme üstüme çökme lan! Düşeceğiz şimdi!" Diye bağırdı kaya. "kardeşim mabedim diyorum, gitti diyorum, koşsana oğlum koş!" Diye bağırırken kesilen elektroşok Sesiyle durduk. Hâlâ tünelden çıkamamıştık
"Oh! Gitti sapık herif. Tabi buldu boylu poslu adamı..." diye söylenen ömerin arkasında duran şeyle kaşlarım çatıldı. "Ömer arkanda-" demeye kalmadan Ömer çığlık atıp karanın kucağına atladı. Yüzünde hayalet maskesi olan Mankeni gördüğümüzde çocuklar çığlığı bastılar. "G-gerçek mi o?" Dediğimde manken birden üzerimize doğru koşmaya başladı
Çığlığı basıp bizde koşarken Erkan'ın sesi duyuldu. "Allaaah!!! Bu ne be?! Allah'ım sana geliyorum yarabbim" diye bağırdığında karanın durmasıyla vücuduna çarptım. Tam geri düşecekken belimi kavradı ve düşmemi engelledi. "bu odadan çıkabilmeniz için bir kurban seçmeniz lazım" diyen adamın sesiyle kaşlarım çatıldı
"Çocuklar olmaz, güneşim zaten olmaz. Üçümüzden birimiz olucağız" dedi karan. "Ben olurum" diye atladı kaya. "Arkanızda duran yere arkadaşınızı kelepçeleyin" dediğinde Ömer kayayı tuttu. "Kayam ya sana birşey yaparlarsa?" Dedi ağlamaklı sesle. "onu kurtarmak size bağlı. Hızla dediğimi yapın" dediğinde kaya gidip tahtanın üstüne çıktı. Kollarını kelepçelenmesi için yukarıya kaldırdı
Karan gidip kelepçeleri Kaya'nın koluna vurdu. "Şimdi altta bulunan tünelden geçin ve bir dakika içerisinde anahtarı bulup arkadaşınızı kurtarın" dediğinde eğilip tünele baktım. "Yanlız Ömer ve karan siz burdan biraz zor geçersiniz" dediğimde "süreniz başladı " diyen adamın sesiyle hızla tünele daldık
Emekler pozisyonda ilerlerken Ayşen'in çığlığı kulaklarımıza doldu. "Ayşen!" Diye bağırdı karan. "Güneş biraz hızlı ol" dedi bu kez. Nihayet odaya çıktığımızda doğrulup ayağa kalktım. Etrafıma bakınırken çocukların hiçbirinin yanımızda olmadığını anladım. Kaşlarım çatılırken etrafa bakındım. Duvarda kırmızıyla yeni yazıldığı belli olan yazıyı okumaya çalıştım
"Seçimin verdiği ölüm!" Yazısını görünce tüylerim ürperdi. Ağzıma bastırılan şeyle bilincim ve gözlerim yavaş yavaş kapanırken Karanın yeni yeni tünelden çıktığını ve adımı seslendiğini işittim
*** Karan'ın ağzından
Ayağa kalkıp etrafa bakındım. Ne Güneş ne de çocuklar buradaydı. Biranda hepsi yok olmuştu. Tünelden çıkmasını beklediğim Ömer de çıkmayınca "Ömer! Güneş! Çocuklar!" Diye bağırdım. "Boşa bağırma" dedi o sabahtan beri sesinden haz almadığım hoparlörün ardındaki adam. "Hiçbiri seni duyacak durumda değil" dediğinde dişlerimi sıktım
"Onlara birşey yaptıysan yemin ederim seni bulur oraya gömerim! Yemin olsun ki bunu yaparım!" Diye bağırdım dişlerimin arasından. "Sen zaten yapacağını yıllar önce yaptın. Sıra bende" diyen sesin sahibi şimdi ortaya çıkmıştı. BOZANDI! "O kız senin yüzünden öldü! O kızı sen o hale getirdin! Ben o kız için ambulansı ararken sen hırslarının peşinden koşuyordun!" Diye bağırdım
"Yeter! Sevdiğin kadın elimin altındayken susmanı öneririm" dediğinde içimden birşeylerin koptuğunu hissettim. Ellerim yumruk olurken yutkundum. "Yapma. Güneş bunların hiçbirini haketmiyor. Ona elini dahi süreyim deme Bozan!" Diye bağırdım. "Bu yolun dönüşü yok karan Kandemir. Arkana dön" dediğinde yavaşça arkama doğru döndüm. Kırmızıyla yeni yazıldığı akan boyasından belli olan yazıyı okudum
"Seçimin verdiği ölüm"
"Burdan seninle birlikte dört kişiden sadece biri sağ çıkacak. Ve buna sen karar vereceksin karan Kandemir" diyen sesle kaşlarımı çatıp önüme döndüm. "Dört derken? Yedi kişi olmaları lazım" dedim. "Üç çocuktan bahsediyorsan, onlara birşey yapmadım. O kadar vicdansız değilim. Onlar sen burdan çıkana kadar yanımdalar. Sen onları düşünme. Düşünmen ve çabuk olman gereken kişiler var"
Dediğinde duvarda bir ekran belirdi. Kaya'nın elleri hâlâ kelepçeliydi. Ancak bıraktığımız yerde değildi. Bilinci kapalıydı. Muhtemelen iğne yapmışlardı. Ekran değişti. Ömer kapalı birşeye konulmuş gibiydi. Pek görünmüyordu ve öylece uzanıyordu. Ekran yine değişti. Bu kez Ayşen ekranda göründü. Birşey yapmamış gibiydi. Ve ekran yine değişti
Güneş , saçları yüzüne dökülmüş, baygın ve beli duvara yaslı bir şekildeydi. Gözüm yerdeki kan birikintisini bulduğunda kalbime bıçak saplanırcasına bir sancı girdi. Bakışlarım karnına doğru çıkarken hâlâ akmaya devam eden kanla ellerimi sıktım. Şerefsiz vurmuştu! Aklı sıra aynı şeyleri bana yaşatmaya çalışıyordu. Bu nasıl bir adamdı böyle?! Nasıl bu kadar canice şeyler yapabiliyordu?!
Ve ekrana o iğrenç bedeni girdi. Sırıtarak "nasıl fragmanı beğendin mi?.." diye sordu . "Baban da babama aynen böyle yapmıştı. Nasıl öldürdüğünü kayda almıştı" dediğinde kaşlarım çatıldı. Neyden bahsettiğini anlamaya çalışırken yine o iğrenç sesi kulağıma doldu. "Siz benim hayatımın katilisiniz. Beni bu hale siz getirdiniz. Filmin başını siz çektiniz. Sonu bana kaldı..."
Dediğinde geçmiş gözümün önünden akıp gitti. Babamın yaptıklarının bedelini hep ben çekmiştim. Yine ben çekiyordum. Ama bu kez çok acıtıyordu, çok... "o zaman oyun başlasın. Kısaca özet geçiyorum. İyi dinle. Karanlık ve kasvet dolu bu labirentte ilk kimi bulursan onu kurtaracaksın. Tabi birde çabuk olman lazım. Malum durumları pek de iyi değil" Dediğinde arkada bir hareketlilik oldu
Güneş uyanmıştı! Doğrulmaya çalıştı fakat yarası acımış olacak ki acıyla yüzünü buruşturdu. Vurulduğundan hâlâ haberi yoktu. Çatık kaşlarla etrafına bakındı. O an neye bakıyordu, nasıl görünüyordum bilmiyordum ama göz göze geldik. Zorla adımı fısıldadığını duydum ve ekran kapandı
...
Gözlerim yavaş yavaş açılırken, acıyla yüzümü buruşturdum. Kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Bilgisayar ekranında Karanı görünce zorla konuşarak "karan" dedim ve ekran kapandı heryer karanlığa büründü. "Bakalım o çok sevdiğin karanın kime hayat olucak?" diyen soğuk ve ürpertici , hiç de yabancı gelmeyen sesle irkildim. Ses o kadar yakından gelmişti ki sanki yanımdaydı
"Noldu? Sesim tanıdık geldi değil mi?" Dediğinde aklıma gelen kişiyle kaşlarım çatıldı. "Karan nerde? Kaya, Ömer, çocuklar nerde? Ben nerdeyim?" Diye sorduğumda konuşmanın verdiği acıyla öksürdüm. Konuşmak neden bu kadar acı veriyor diye düşünürken ağzıma gelen kanı tükürdüm. Başımı eğip karanlık da olsa vücuduma bakındım
Doğrulmaya çalıştım fakat karnımdan bütün vücuduma doğru yayılan acıyla aynı yerimde kaldım. Elimi karnıma götürdüm. Elime değen ıslaklıkla vurulduğumu anladım. Etrafa bilgisayarın loş ışığı yayılırken yerdeki kan birikintisine kaydı gözlerim. Gözlerimden akan sıcak yaş giderek soğuyan tenime değince ürperdim
"Merak etme. Karan seni bulana kadar ,tabi ilk seni bulursa, acın hafifler. Hatta yok olur gider, hiç kalmaz" dediğinde konuşmak için her ne kadar kendimi zorlasamda olmadı. Kelimeler ağzımdan çıkmadı. Acıyordu. Çok acıyordu. Ama acıyan vücudum değildi. Kalbimdi. Yüreğimdi bu kadar çok sızlayan. Bana bu acıyı çektiren içimde kalanlardı
Kardeşim ölürken hiç birşey yapamayışımdı. Babamın beni hiç evlat olarak görmemesiydi yüreğimi yakıp kavuran. Annemin hayatında olduğumun bile farkına varmamasıydı. Hiç aklına gelmiyor oluşumdu. Vücudumdaki acı giderek hafiflerken, bilincim kapanmaya başlamıştı
Ve en önemlisi. Karan'a onu çok sevdiğimi söyleyememiştim. Kendimi uykunun kollarına yavaş yavaş bırakırken dediği şeyler doldu kulağıma. "Ve biz o labirentte birbirimizi çektik. Farklı hayatlar, aynı duygularla birbirimizi hissettik" demişti. Öyleyse yine hissetsindi söyleceklerimi
"Seni çok seviyorum karan Kandemir. Çok seviyorum...İyi ki hayatıma girdin. Bana da bu dünyada olduğumu hissettirdin"
Umarım beğenmişsinizdir:) Ben yazarken çok duygulandım. Erken sezon finali yaptığımın farkındayım. Ama gerçekten yetiştiremiyorum. Derslerim çok yoğun. Yazmaya vakit bulamıyorum. Devam ediceğiz:) instegramdan takip edenler için soru cevap yapmayı da düşünüyorum:) spoiler vermeyecek şekilde sizden gelen soruları cevaplayacağım;) yeni sezonda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakınnn:):):)
|
0% |