@yazmakisteyenbiri0
|
İçime çektiğim dumanı yüzümü buruşturarak tekrardan dışarıya verdim. Parmaklarımın arasındaki sigaranın küllerini attırırken başımı kaldırıp en büyük korkum olan büyük binaya baktım. İnsanların sevinçlerini, üzüntülerini aynı çatı altında yaşatan binaya... Hayatların başladığı, hayatların bittiği binaya...
Elimdeki sigarayı tekrar dudaklarıma götürdüm. Bugün üç gün olmuştu. Güneş üç günde bir kez bile açmamıştı gözlerini. Sadece uyanmadan ağlayarak gördüğü kabuslardan ibaretti hayatı. Üç gün... demesi kolay üç gündür camdan, uzaktan bakıyordum ona. Üç gün üç yıl gibi geliyordu. Doktor normal olduğunu söylüyordu ama ona ulaşamamak, dokunamamak, yapacak birşey olmaması hiç normal gelmiyordu bana. Kabuslar görmesi , ağlaması, uyanmaması ve benim kılımı bile kıpırdatamayışım...
Üflediğim sigaranın dumanı havaya karışırken bana doğru koşarak gelen kaya gözüme çarptı. Evet , kaya o günün akşamına uyanmış, öğlene ise inat edip ayağa kalkmıştı. Belimi yasladığım ağaçtan çektim. Endişeyle yanıma gelen kayaya baktım. "Abi!.." dedi nefes nefese . " Viran , Bozanı bulmuş..." dediğinde gelen haberle sesli bir şekilde nefesimi bıraktım . elimdeki sigarayı söndürüp çöpe attım. "Arabayı-" demiştim ki son hızla araba alana giriş yaptı. Ömer direksiyonu önümüze kırdı ve durdu
"Kaya sen güneşin yanında kal. Üstelik daha tam iyileşmiş değilsin" dedim Kaya'nın ısrar eden sesimi duysamda aldırmadım ve aynı hızla kapıyı açıp arabaya bindim. Ömer gaza yüklenirken son kez hastaneye baktım
...
Bir deponun önünde durduğumuzda hızla arabadan indim. Kapıda duran viranın adamları silahını üzerimize doğrulttu "Sizle işim yok. Ya silahları indirir yol verirseniz ya da niyetimi bozarım" dediğimde içlerinden biri yavaşça silahını indirdi. Diğeri ise hâlâ tutmaya devam ediyordu. Bakışları bir anlığına Ömer'i buldu. "Yiyorsa" diyen Ömerin sesiyle adam yavaşça elindeki silahı yere bırakırken hızla içeriye daldım
Elleri arkasında bağlanmış yerde kanlar içinde oturan Bozan'ın bakışları beni bulduğunda kocaman sırıttı. Hızla Bozana doğru ilerlerken giydiğim gömleğin kolunu kıvırdım ve yumruk yaptığım elimi yüzüne geçirdim. Yakasından tutup ayağa kaldırdım. Hâlâ sırıtırken belini sertçe duvara vurdutturdum. "Güneş hele bir uyanmasın bakalım o zaman böyle gülebilecek mısın lan?!" Diye kükredim dişlerimin arasından
Biri omzumu tutup geri çektiğinde öfkeyle bozanı bırakmamı sağlayan virana baktım. "Yeter. Ben gerekeni yapıyorum zaten" dediğinde "ben asıl gerekeni yapmadım" dedim dişlerimin arasından ve yerde oturan Bozana doğru döndüm. Cebimdeki bıçağı çıkarttım. eğileceğim esnada viran yine engel oldu. "Öldürmeyeceksin değil mi?!" Diye bağırdı. "Ne zamandan beridir işime karışır oldun?.. mecburen konuştuğumuzu unutma viran. Güneşi kurtarman yaşadıklarımızı değiştirmez. Hâlâ kanlı bıçaklı düşmanımsın. Ölene kadar da öyle kalacak!" Dedim ve tekrar Bozana döndüm
Eğilip ellerindeki ipi kestim ve bıçağı eline verdim. Bozan ne yaptığımı anlamış olacak ki sırıtarak ayağa kalktı. "Artık eşitiz. O bıçak yıllar önce senin bana dediğin gibi ya benim bedenimle ya da senin bedeninle buluşacak. Dua et benimkiyle buluşsun yoksa sonun olur Bozan" dedim ve ilk hamleyi yapmasını bekledim. Şimdi herşey eşitti. Onun sevdiği kadın yoktu. Benim sevdiğim kadın meçhuldu. O bana aynısını yapmıştı şimdi ise ben ona
Yalnız o bıçak yine benim elime geçerse bu kez yanağına aldığı yarayla bırakmazdım. Bıçağı sağ koluma doğru salladığında bıçağı hemen tutmayı başaramamıştım ve bıçak kolumu kesmişti. Sağlak olduğum için sol kolumu hemen atağa geçiremediğimi öğrenmişti. Yüzüm acıyla buruşurken tuttuğum bileğini kıvırdım ve bıçağı düşürmesini sağladım
Sırtı karnıma değecek şekilde çevirdim ve kolumu boynuna doladım. Kolumla boğazını sıkarken dirseğini karnıma geçirdi ve kolumu çevirip sırtımı yere serdi. Dirseğini yüzüme geçireceği esnada yüzümü yana yatırıp kolunu tuttum onu çekerken ben doğruldum. Şimdi o yerdeydi. Yumruğumu arkası arkasına yüzüne geçirirken elinin bıçağa doğru gittiğini gördüm ve hızla bileğine vurdum
Acıyla bağırırken sesi birden kesildi. Bayıldığını görünce ayağa kalktım. Bakışlarımı virana çevirdim. "Bundan sonrası senin olsun" dedim ve çıkışa doğru ilerledim. "Abi kolun... Kolun çok Kanıyor!" Diyen Ömer'in sesiyle bakışlarımı koluma çevirdim. "Hadi abi hadi! Hemen hastaneye gitmemiz lazım" diyen ömer binmem için kapıyı açtı "Sakin ol oğlum. Birşey olmaz. Sanki hiç yara almadık" dedim ve bindim Kapıyı kapatıp hızla direksiyona geçen Ömer, gaza yüklendi
...
Hastanenin önüne geldiğimizde Ömer hızla arabadan inip kapımı açtı. Yarayı gören kaya bize doğru gelecekken vazgeçip hemşire diye bağırmaya başladı. İçeriye doğru ilerlediğimde hemşire diye tepinen Kaya'nın yanına geldim. "Oğlum yavaş lan! Kan fobisi mi oldu sizde noldu ben anlamadım ki? Siz önceden böyle değildiniz" koşarak yanımıza gelen bir hemşire direkt olarak yaraya baktı
"Lütfen acil kısmına gelin" dedi ve ilerlemeye başladı. Peşinden gittiğimde sedyeye oturmamı rica eden hemşirenin dediğini yaptım. "gömleği kesmem gerek" diyen hemşireyle başımı onay verircesine salladım. Gömleği kestikten sonra eline aldığı Pamukla yarayı temizlemeye başladı. "Nasıl başardınız bunu yapmayı?" Diye soran hemşireyi buldu bakışlarım
"Meslek gereği" diye cevapladım. "Anladım askersiniz herhalde" dediğinde "değilim" dedim. Kız şaşırsada susmayı tercih etti. Bu kezde "sevgiliniz var mı?" Diye sorduğunda bakışlarımı yarayı diken hemşireye çevirdim. "Onun için bu yarayı aldığım ve deli gibi sevdiğim bir kadın var" Dediğimde suratı asılan kız son dikişi Atıp ipi kesti
"Bitti mi?" Diye sordum ve ayağa kalktım "Bitti ancak günlük pansumanınızı yaptırmayı unutmayın... Geçmiş olsun" deyip giden kızla Kaya'nın bana doğru geldiğini gördüm "Bana gömlek getirin" dediğimde hızla cebinden telefonu çıkarıp adamlardan birini aradı ve yanıma geldi
"Güneşten haber yok mu?" Diye sordum. Sorarken nefesim kesilir gibi olmuş, sesim olduğundan kısık çıkmıştı. "Yok" dedi kaya da sıkıntıyla. Ömer hızla acile giriş yaptığında hızını alamayıp yere kapaklandı. Herkes ona bakarken sanki hiç düşmemiş gibi ayağa kalktı ve yanımıza geldi. Nefes nefese "abi...yengem... yengem uyanmış!" Dediğinde hızla kapıya koştum
Nefes nefese odanın önüne geldim. İçeride doktor olduğunu görünce duraksadım. Yavaş adımlarla aralık kapıdan içeriye girdim. gözlerini zorlayarak açık tutmaya çalışan Güneşe çevirdim bakışlarımı. Yüzüne biraz olsun renk gelmişti. Ve içimi kımıldatan, kalbimin hızlanmasına sebep olan kahverengi gözleri beni buldu...
Güneş'ten Gözlerim zorla aralanırken sanki yıllarca karanlıkta kalmış gibi ışık gözlerimi kamaştırdı. Bir dakika kadar görüş açımın gelmesini bekledim ve etrafa göz gezdirdim. Elimin üstünde takılı olan seruma kaydı bakışlarım. Kaşlarım çatılırken odada gezdi bakışlarım. Beni kim getirmişti buraya? Ne ara olmuştu bunlar hiç birşey hatırlamıyordum
Yattığım yerde doğrulmaya çalıştım ancak ağrılarım buna izin vermeyince yüzümü buruşturdum. İlk günkü gibi ağrım kalmasada hâlâ acı duyuyordum. "Tamam güçlüsün dedik ama öyle hemen doğrulamazsın" diyen sesle bakışlarımı kapıya çevirdim. Gülümseyerek bana doğru gelen doktor cebinden çıkardığı ışıklı kalemi gözüme tutup kontrollerini yaptı
Doktor geri çekilirken yanıma gelen hemşire de yastığımı düzeltip hafif doğrulmamı sağladı. "Bugün de müşade altında tutarız. Yarın taburcu olabilirsiniz. Ancak bir hafta baş dönmesi ve ağrı yaşayabilirsiniz. Kaybettiğiniz kanı tekrar kazanmak zor olucak. Bir hafta güzelce dinlenmelisiniz"
Nefes nefese içeriye dalan kişiyle bakışlarım kapıyı buldu. Kumral saçları her zamankinin aksine dağınık, Kahverengi gözleri kırmızıya dönmüştü. Bakışlarım yüzünde gezinirken kesik ve kanlı gömleğine kaydı. Kaşlarım çatılırken "Yengeeeee!!!" Diye bağıran Ömer'in sesi bırakın odayı koridoru doldurmuştu. Hemen ardından "Beyfendi! biraz sessiz olur musunuz lütfen?!! Burası hastahane" diye uyaran bir hemşirenin sesi duyuldu "aman tamam be!.. yengeciğimmm!!" Diye fısıldadığını sanarak bağıran ömer içeriye daldı
Kapının ağzında öylece durarak bana bakan karanla çarpışmış bulundu. Karan bir milim dahi oynamamıştı üstelik bakışları hâlâ üzerimdeydi."ay özür dilerim abi. İyi misin?" Diye soran Ömer, cevap alamayınca kaşlarını çatıp işaret parmağıyla karanın omzuna dokundu. "Abi..." Yine cevap alamadı ve yine aynı hareketi iki defa daha yaptı
"Ay adam şoka girmiş!!! Doktor yok mu?! Hemşiree!" Diye bağırmaya başladığında karan kaşlarını çatıp bakışlarını Ömer'e çevirdi. "Oğlum bağırma lan!" Dedi tek düze sesle . Ömer sesli bir şekilde nefesini bıraktı. Bakışları tekrardan beni bulurken yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Hızla yanıma geldi ve kollarını açıp sarıldı
"Ayyyy!" Diye bağıran Ömer farkında olmadan beni bir sağa bir sola hareket ettiriyordu. "Lan oğlum zaten daha yeni uyandı bir de sen sallayıp durma!" Diyen kaya Ömer'i omuzlarından tutup geriye çekti. Kusucak gibi olurken dudaklarımı birbirine Bastırdım. "Geçmiş olsun yengeciğim" diyen kayaya tebessüm ettim. O da kollarını açıp sarıldı ve tekrar geriye doğru çıktı
"Hastamızı fazla yormayalım..." Diyen doktorun sesiyle bakışlarım onu buldu. "Dediklerimi unutmayın Güneş Hanım. Tekrardan geçmiş olsun" deyip çıktı. Ömer tam kendini yatağa bırakacakken kaya anında kazağından tuttu ve geriye doğru çekti. Ömer şaşkın ve çatık kaşlarla kayaya Bakıyordu. "Hadi biz senle gidip ağamın gömleğini getirelim " diyen kaya Ömeri kolundan tuttu ve ilerletmeye başladı
Karan bakışlarını gözüme sabitlemiş yavaş adımlarla bana doğru geliyordu. Yanıma gelip usulca yatağa oturdu. Kollarını açıp beni kendine çekti ve sarıldı. "Özür dilerim..." Diye mırıldanan sesi kulağımı doldurdu. "seni koruyamadığım, yanında ve yerinde olmadığım için özür dilerim güneş..." Derken sesi titremişti. Geri çekildi. Bakışları yüzümü gezerken dudağıma kaydı. Bir eli boynumu tutarken dudaklarıma kısa bir öpücük bırakıp geri çekildi
Kalp ritmimi gösteren cihaz hızlanırken karanın kıkırdadığını duydum. Kaşlarım çatılırken yüzüm yanmaya , yanaklarım kızarmaya başlamıştı. Kapattığım gözlerimi açtığımda karanın gözleriyle buluştum. "Bozuk bu makina!" Dedim hızla. Karan sırıtmaya devam ederken yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Elini uzatıp elimi tuttu ve elimi kalbinin üstüne götürdü. "Emin ol o cihaza ben bağlı olsaydım kalp atışlarımdan makina dahi zıplardı"
Gerçektende kalbini avucumun içinde hissediyordum. "Çok özledim seni Güneş..." Dedi birden. "Çok korktum... Sana birşey olucak diye çok korktum! Sana birşey olsay..." Sustu. Gözleri dolmuştu. "Yapamazdım. Artık kimse beni kendime getiremezdi" dediğinde gözünden bir damla yaş akıp yanağına doğru süzüldü. Hızla elimi bırakıp göz yaşını sileceği sırada elini tuttum ve serumlu elimle göz yaşını sildim
Bakışlarım tekrar yaralı kolunu bulduğunda elimi uzatıp yarasına baktım. "Nasıl oldu bu? Ne zaman oldu? Kim yaptı?" Diye sordum arkası arkasına. Bakışlarımı gözüne Çevirdim. Aklıma gelen şeyle kaşlarımı çattım. "Bozan yaşıyor mu?" Diye sordum?" Sahi ben nasıl kurtulmuştum? En son ne olmuştu hiç birşey hatırlamıyordum. "Yaşıyor. Ama bundan sonra istediği gibi değil" dediğinde "çocuklar nasıl? beni kim kurtardı?" Diye sordum
"Hiç birşey hatırlamıyorum" diye ekledim. Karan tam cevap vereceği esnada kapı açıldı. Viran bey elinde çiçekle içeriye girdi. "Geçmiş olsun" deyip çiçeği bana uzattı. Gülümseyip çiçeği aldım. "Teşekkür ederim" dedim ve çiçeği koyacak yer olmadığı için kucağıma koydum. Viran bey yandaki koltuğa oturduğunda bakışlarım Karanı buldu. eskisi gibi öldürmek istercesine bakmasada çenesi seğermeye başlamıştı
"Nasılsınız? Çok ağrınız var mı?" Diye soran viran beyin Sesiyle Bakışlarımı koltukta oturan adama çevirdim "Biraz. Ama iyiyim" diye cevapladım. Viran beyin de elinin üstünü yaralı görünce kaşlarım çatıldı. "Siz hangi savaştan çıktınız?" Diye sordum Bakışlarım iki adam arasında mekik dokurken. "Bedel diyelim biz ona. Yaptıklarının bedelini ödettik birine" diye cevapladı viran bey
"Son durum ne?" Diye sordu karan. "Polislerde. Tabi biz birşey görmedik" diyen viran ayağa kalktı. "Neyse... Siz biraz dinlenin. Sonra yine uğrarız nazlıyla" dedi ve gitti. Karan ayağa kalkıp kucağımdaki çiçeği eline alıp koltuğa attı. "Napıyorsun ya?!" Diye çıkıştım kaşlarım çatılırken. "Ben çok severim Papatya. Sakinleştiriyor. Verir misin çiçeğimi" dedim. "Vermiyorum. Ben alırım sana" dedi ve ayakkabısını çıkarıp yanıma uzandı. Omuzlarımdan tutup arkama yaslanmamı sağladı ve kafasını kalbimin üstüne koyup gözlerini kapattı
"Napıyorsun?" Diye sordum tek düze sesle. "yatıyorum... Seni izlemekten kaç gündür gözüme uyku girmedi" diye cevapladı. Sırıtıp elimi saçlarına götürdüm. Usul usul okşamaya başladım. Birden açılan kapıyla irkildim. "Ovvvv! Çok yanlış zamanda geldik galiba!.. siz hiç rahatsız olmayın. Ben hiç birşey görmedim" diyen Ömer bir eliyle gözünü kapatmış diğer eliyle de kapıyı arıyordu
Oda bu kezde "oğlum napıyorsun lan?!" Diye soran Kaya'nın sesiyle doldu. "gelme kardeşim gelme. Müsait değillerrr" diye bastırarak konuştu Ömer. "Ay bu çıkış nerde yahu?! Kardeşim azıcık yardım eder insan. Vicdansız kaya! Senin için adam öldürdüm ben be! " Diye bağırdı Ömer ve ani çıkışmasıyla kapıya toslayıp poposunun üstüne düştü. "Ah!" Diye bağıran Ömer gözlerini açıp çatık kaşlarla kapıda duran kayaya baktı
"Kaygısız kaya!.. can çekiştim şurda kapıyı bulmak için! İnsan bir yardım eder" dedi ve söylenerek ayağa kalktı. Acıyla yüzünü buruşturup poposunu tuttu. Bakışları bizi bulurken kaşları çatıldı. "E siz... Birşey yapmıyormuşsunuz" dediğinde "e herhalde Ömer. Dönüp adam akıllı bir baksaydın görürdün zaten. Hem birşey yapıyor olsak emin ol bölmene izin vermezdim" diyen karanın kafasına vurdum. "Terbiyesiz" dedim kaşlarım çatılırken
Kaya içeri girdi ve kendini koltuğa bıraktı. "Ay çocuk baksam daha az yorulurdum. Ömeri yönetmek on çocuğu birden yönetmekten daha zor!" Diye söylendi. "Ufak at da civcivler yesin" diyen ömer de gelip kendini kayanın yanına bıraktı. Acıyla yüzünü buruşturup oturuşunu düzeltti
Tıklatılan kapıyla bakışlarım kapıyı buldu. Kapı ardına kadar açılırken siyah takım elbiseli karan'ın adamlarından biri elinde siyah bir gömlekle içeriye girdi. "gömleği getirdim abi" diyen adamla karan söylenerek doğruldu. "Ver kardeşim ver..." Gömleği aldı "zaten bir huzur içinde uyutmadınız" dedi. "Pardon abi" diyen adamın Bakışları beni buldu. "bu arada çok geçmiş olsun yenge" dediğinde gülümseyip teşekkür ettim
Adam kapıyı çekip gittiğinde Karan hızla üstündeki gömleği çıkarttı. Yarı çıplak vücudu gözler önüne serildiğinde kaşlarım çatıldı. "Valla ben bile düştüm...yengem nasıl düşmesin" diyen Ömerin sesiyle bakışlarımı hızla vücudundan çektim. Karan giydiği gömleğin düğmelerini ilikleyip bakışlarını koltukta yayılarak oturan kaya ve Ömere çevirdi. İkisi de aynı anda ayağa kalktılar
"Biz çıkalım abi" dedi kaya. "Zaten uykumuz geldi. Ha birde yengem kimde kalacak abi? Ona göre hazırlık yapalım" diye Soran kayaya çevirdim bakışlarımı. "Kendi evimde tabiki" diye yanıtladım hızla. Karanın bakışları bir anlığına beni bulsada tekrardan kayaya döndü. Başını bir kere aşağı yukarı yaptığında kaya ve Ömer hızla dışarı çıktı
Karan bana doğru döndü ve tekrardan yanıma uzandı. Vücudunu bana doğru çevirdi. Dirseğini yatağın başlığına yaslayıp elini çenesinin altına koydu. Bakışları yüzümde gezinmeye başladığında elini uzatıp yüzüme düşen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Ne gördün? Seni benden alan o derin uykuda uyandırmasada ağlamana sebep olacak kadar ne gördün Güneş?" Diye sordu
Kaşlarım çatılırken yüreğimin sızladığını hissettim. Gördüğüm şeyler gerçek hissettirecek kadar aklımdaydı. Karan elini uzatıp gözyaşımı silene kadar ağladığımı fark etmemiştim. "Yine ağlıyorsun. Niye ağlıyorsun güneş niye?!" Diye çıkıştı içi yanarcasına. Yutkunup bakışlarımı karana çevirdim. "B-ben onu gördüm karan" diyebildim sadece sözümü kesen hıçkırıklar içindeki gözyaşım oldu
Belimden tutup beni kucağına otutturdu. Kendine çekip sarıldı. Başımı göğsüne bastırıp ağladım. Daha önce kimsenin karşısında bu denli ağlamamıştım. Daha doğrusu daha önce hiç böyle biri hayatımda olmamıştı. Dudaklarımdan ufak bir hıçkırık sesi yükseldiğinde karan dudaklarını boynuma bastırdı. Başını çekmeden kulağıma fısıldadı "tamam. Sakin ol. Geçti. Gitti her ne gördüysen bitti. Sakin ol..." Dedi saçlarımı okşayıp sakinleştirmeye çalışırken
Nefesi boynumu yakarken geri çekildim. Şimdi bir çocuktan farksızdım karşısında. Burnumu çekip gözlerine baktım. "Susmamalıydım... Hesabını sormalıydım ona... Kardeşimi o öldürdü... Kendi çocuğunu kendi öldürdü diye haykırmalıydım tüm dünyaya! Kardeşimin soramadığı hesabı ben sormalıydım ona!.. çocukluğumun, hayatımın hesabını sormalıydım..." Dedim göz yaşlarım arasında
Tekrar burnumu çektim. "O gün soramasamda bir gün verecek bunların hesabını..." Dedim sesimdeki öfkeyi saklayamayarak "Bir gün gerçeklerle yüzleşecek herkes"
Karan elini uzatıp başımı göğsüne yasladı. "O gün geldiğinde söz veriyorum yanında olacam. Bundan sonra her anında yanında olacam. Birlikte yüzleşeceğiz. Acın acım oldu kadın... Nefesin nefesim oldu. Kalbim, kalbinin attığı kadar..."
Başımı bir müddet kalbinin üstünde tuttum. İçim huzurla dolana kadar kalp atışlarını dinledim
...
Kolumdaki serumu çıkaran hemşire "geçmiş olsun" deyip gitti. Yavaşça ayağa kalktım. Henüz bir adım atmamla başımın dönmesi bir oldu. Dengemi kaybederken Karan hızla tutup kucağına aldı. "ay yata yata yürümeyi de unutmuşum... Neyse geçti geçti indirebilirsin" desemde aldırmayıp çıkışa doğru ilerledi. Koridora çıktığımızda koridordakilerin bakışları bizi buldu
"Karan!" Diye fısıldadım. "Ya indir herkes bize bakıyor. Hem bak yürümem lazım" Bakışlarını gözüme çevirdi. On saniye kadar gözüme baktıktan sonra yavaşça yere bıraktı. Dengemi bulmamı bekleyip geri çekildiğinde çıkışa doğru ilerledik
...
Evimin önünde durduğumuzda arabadan indim. Apartmanın girişinde beni bekleyen Ayşen, Erkan, Berfin üçlüsünü buldu bakışlarım. Koşarak bana doğru gelen çocuklar hızla bacaklarıma sarıldılar. Ayşen de sonradan yetişip bacağıma sarıldığında yarama dikkat etmeye çalışarak eğilmeyi denedim. Başaramayınca Acıyla yüzümü buruşturup doğruldum. "Zorlamayın öğretmenim. Canınız acımasın" diyen Erkana gülümseyip hafifçe saçlarını dağıttım
"İyi misiniz öğretmenim sizin için çok korktuk" dedi Berfin ağlamaklı sesle. "İyiyim Berfinciğim" deyip yanaklarını sıktım. "B-ben özür dilerim... kötü şeyler olacağını bilsem asla gitmek istemezdim oraya... Hepsi benim yüzümden oldu" diyerek ağlayan Ayşene çevirdim Bakışlarımı. Hafif eğilip yüzünü ellerimin arasına aldım. "Senin suçun değil tabiki... Sen nerden bilebilirsin. Hadi bakalım bırak ağlamayı. Hem bak herkes iyi" dedim teselli verircesine
"Ya birşey olsaydı?.." dedi hıçkırıklarının arasında. Karan gelip Ayşen'i kendine çevirdi. "Hiç birşey senin yüzünden değil birtanem. Şimdi ağlamayı bırakıyorsun , beni ve güneş öğretmenini üzmek yok . Kaya ve Ömer abin sizi eve bırakacak. Evde güzelce oynayın tamam mı?" Dedi ve kardeşinin göz yaşlarını sildi. Yanaklarına öpücük bırakıp ayağa kalktı
"Görüşürüz öğretmenim. Siz dinlenin biz sonra yine geliriz" deyip giden çocuklara kocaman gülümsedim. "Görüşürüz. Bana bakın öğretmeninizi üzmek yok. Verdiği ödevlerin hepsini yapacaksınız tamam mı?" Diye sorduğumda anında kafalarını salladılar ve arabaya binip gittiler. "Geçmiş olsun güneş hanım" diyen müdür yardımcısının Sesiyle Bakışlarım bana doğru gelen adamı buldu
Gülümseyip teşekkür ettim. "Sınıftaki çocukların hepsi gelmek istedi ancak dinlenin diye hepsiyle gelemedik. Şimdi bile çok tuttuk sizi. Umarım bir an önce iyileşirsiniz" dediğinde "umarım" diye yanıtladım. "Görüşmek üzere " deyip giden adamın ardından bacaklarım daha fazla bedenimi kaldıramadı. Tam yere düşeceğim esnada karan yakalayıp kucağına aldı. Acıyla yüzümü buruşturdum
Çok fazla ayakta kalmaktan yaramın ağrısı artmaya başlamış, bacaklarım, bedenimi daha fazla taşıyamamıştı. "İyi misin?! Hastaneye gidelim mi?" Diye sordu karan telaşla. "Yeni geldim zaten Gerek yok. Duş alıp dinlenmek istiyorum sadece" diye yanıtladım aceleyle. Karan hızla içeriye daldı
Zorla kapıyı açtım. İçeriye girdiğimizde karan beni yavaşça koltuğa bıraktı. Aynı hızla odama daldı. İki dakika sonra elinde kıyafetlerimle yanıma geldi. Eğilip beni tekrar kucağına aldı ve ilerlemeye başladı. "Noluyor ya?! Nereye?!" Diye sordum çatık kaşlarla. Banyonun önüne geldiğimizde karan beni yavaşça yere indirdi. Bir eli belimi tutmaya devam ederken boşta kalan eliyle banyonun kapısını açtı
"Banyoya" dediğinde gözlerim kocaman açıldı. "Sende mi?!" Diye sordum sesimdeki şaşkınlığı gizleyemeyerek. "Yani istemezsin diye gelmeyi düşünmüyordum ama çok ısrar ediyorsan gelebilirim" dedi sırıtarak. Çatık kaşlarla hızla elindekileri aldım ve içeriye girip kapıyı kapattım. Yarama dikkat ederek üstümdeki kazağı çıkarttım. Yaradan dolayı vücuduma bir müddet su değmemeliydi. Doktor yalnızca saçlarımı yıkayabileceğimi söylemişti
Çıkarttığım kazağı kirli sepetine koydum ve duş kabinine doğru ilerledim. Ayağımın takılmasıyla öne doğru savruldum. Kendimi yerde bulduğumda kafama düşen şampuan kutusu ve tenime değen suyla çığlık attım. Kaşlarım çatılırken acıyla başımı sıvazladım. Birden açılan kapıyla irkildim. "Güneş!" Diyen karanın gözleri kapalıydı. "Güneş iyi misin?! Ses ver... Bak açıyorum gözlerimi!" Dedi telaşla
"Aç!" Diye bağırdım elimle kafamı tutmaya devam ederken. Gözlerini açan karan beni yerde bulunca kaşları çatıldı. "noldu?" Diyerek yanıma geldi. "Düştüm" dedim kendime olan sinirle. "Yok seni bir dakika boş bırakmaya gelmiyor" diye söylenirken dizlerinin üstüne çöktü. Elini uzatıp başıma koydu. Kaşları çatılırken bakışları üzerimde gezindi. "Hani vücudunu ıslatmak yasaktı?" Dediğinde Bakışlarımı karan'a çevirdim
"Düşerken açıldı!.. Hint dizilerini fazla kınadım galiba?!" Dedim kalkmaya çalışarak. Karan belimden tutup kalkmam için yardım etti. Bakışları üzerimde gezinmeye devam ederken dudağını dişledi. Kaşlarımı çatıp üzerime baktım. Atletleydim! Üstelik atletim ıslanmış üzerime yapışmıştı. Hızla kafamı kaldırıp Karan'ın elinden kurtulmayı denedim
Belimdeki elini daha da sıkıp beni kendine çekti. Islak saçları alnına yapışmıştı. Kaşlarım çatılırken elimi uzatıp duş başlığını aldım ve Karanı ıslatmaya başladım. Kılını dahi kıpırdatmayan adam artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Omzuna birkaç kez elimdeki duş başlığıyla vurdum. Yine aldırmadığında "bırakacak mısın beni artık?" Diye sordum sabrımın sonuna gelmiştim
Sırıtıp Bakışlarını dudağıma çevirdi. "Bir kez öpersem neden olmasın?" Dedi ve yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladı. Hayır hayır karşılık vermemeliydim. O kadar laf söyledim. Birşey yapmalıyım...birden bacak arasına tekme attım. Karan acıyla iki büklüm olurken dişlerinin arasından "Güneşş!" Dedi. "Ayy! Çok mu sert oldu? Ay ama sende dengesiz dengesiz hareketler yapıyorsun yani ne yapayım?"
"Alt tarafı öpmek istemiştim!" Dedi acıyla kıvranırken. Çalan zilin sesiyle gözlerim açıldı. "Ay kim ki bu?! Ay çok yanlış anlaşılacak!" Zil arkası arkasına iki kez daha çaldığında sultan ninenin sesi doldu odaya. "Açın kapıyı polis!" Diye bağırdığında bu kezde Ömer'in sesi duyuldu. "Sen yine Arka sokaklar mı izledin nineciğim?"
"İzledim. Nolmuş yani?.. kaya yavrucuğum getir bakim koçbaşını. Kır şu kapıyı. hele bakalım bunlar ne iş karıştırıyor?" Dediğinde aceleyle yeni yeni doğrulan karan'a baktım. "Ayy! Ne yapacağız?!" Diye sordum telaşla. Karan doğrulup yarım dakika kadar bekledi. Ardından kapıya doğru ilerledi. Ben banyoda beklemeye devam ediyordum. "Wiyyy! Bu halin ne?!" Diye bağıran sulta ninenin sesiyle kapıyı açtığını anlamış oldum
"Abi..." Diyen kayaydı. "biz yine çok yanlış zamanda gelmişizzz" dedi Ömer. "Abi valla sultan nineyi durduramadık. Tutturdu sizi göreceğim diye" açıklama yaptı kaya. Artık karan nasıl bakıyorsa?.. "ne yaptılar sana oğluuum!" Diye bağıran sultan nine muhtemelen dizlerini dövüyordu. "Vah daha genceciktin sen! Elleri kırılsın sana bunu yapanların!" "Kumandayı nasıl buldu lan bu kadın?! Yine izlemiş bir sezon arka sokakları! Hayır kadın herşeyi unutuyor arka sokakları unutmuyor!"
Diye söylendi karan. "Babaannem hadi sen geri konağa git. Söz beş dakikaya arkandan bende gelecem" dedi karan. "Gelecek misin gerçekten?" "Geleceğim babaannem geleceğim" diyen karanla sesler bir müddet kesildi. Kapı kapanma sesiyle rahat bir nefes verdim. Karan bakışlarını gözüme sabitleyip üstüme doğru gelmeye başladı. Kaşlarım çatılırken adımlarımı geriye doğru attım
"Niye öyle bakıyorsun ya? Hem sen niye üstüme üstüme geliyorsun?" Diye sordum. Tam geri düşecekken karan elini belime dolayıp beni kendine çekti. Dudağını kulağıma doğru yaklaştırdı. "Yakında az önceki yaptığının hesabını vereceksin" dedi ve dudağını boynuma sürterek geri çekilip banyodan çıktı
Yakında derken? Ne demek istedi bu ya?! Ayyy sapık değişik Herif ya?! Dengemi bozdu yine! Söylenerek duş kabinine girdim ve saçlarımı yıkamaya başladım. Kendimi oldukça yorgun hissediyordum. Bir an önce yatıp dinlenmek istiyordum
Eveett! Acısıyla tatlısıyla iki bölüm daha bitti!!! Artık bundan sonra bizi gerçeklerle yüzleştirecek bölümler gelecek. Lütfen beğenmeyi unutmayınnn😊
|
0% |