Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@yazmakisteyenbiri0

elimdeki çay dolu çaydanlığı masanın üstüne bıraktım. yaramın sızlamasıyla yüzümü buruşturdum. hazırladığım sofraya eksik var mı diye göz gezdirdim. yine ekmeğin eksik olduğunu görünce hızla cebimden telefonu çıkarıp ömeri aradım. üçüncü çalışının sonunda telefon açıldı. "alo" dedi uykulu sesle . "kimsin siz" kimsin siz ne ya? "ömer benim güneş"

 

"güneş mi?.. lan... güneş beni nasıl arıyor?.. haaa kesin rüyadayım... ben gecenin dördünde beşinde bile güneşliyim maşallah..." diye söylendi kendi kendine

 

"ömer...benim ya yengen yengen!"

 

"yengemi... " yarım saniye kadar ses gelmedi " yengee!.. sen miydin? yenge diye diye adını unutmuşum"

 

"nerdesin?"

 

"evdeyim... bir sorun mu vardı?"

 

"kahvaltı hazırladım ama ekmek yok" dedim mahcup bir şekilde. "iki dakikaya yanındayım yengeciğim" dedi ve telefon kapandı. elimdeki telefonu cebime koydum. " günaydın benim güzel kızım" diyerek bana doğru gelen anneannemi buldu bakışlarım. "günaydın validem" dedim oturması için sandalye çekerek. anneannem oturup bakışlarını bana çevirdi. gözüyle yanındaki boş sandalyeyi işaret etti. "otur bakayım şöyle. dün yorgunluktan pek konuşamadık"

 

yalancıktan sırıtıp oturdum. "rahat mısın burda? alışabildin mi?"

 

"çok alıştım. burda beni çok seven öğrencilerim var"istemsizce sırıttım

 

"ne zaman evleneceksin?" gelen soruyla afalladım. "bilmiyorum anneannem... ama sen merak etme sensiz düğün yapmam" dedim ve uzanıp o pamuk ellerini tuttum. "yapmazsın değil mi?"

 

"yapmam tabi" çalan zilin sesiyle ayağa kalktım. "ekmek istemiştim" dedim ve kapıya doğru ilerledim. "günaydın yengeciğim" diyen ömer elindeki ekmeklerle içeriye girdi. hemen ardından kaya da uykulu gözlerle selam verip içeriye girdi. "günaydın güneşim" diyen karan hızla eğilip yanağıma bir öpücük bıraktı ve aynı hızla mutfağa doğru ilerledi

 

afallayarak kapıyı kapattım ve mutfağa doğru ilerledim. ömer çoktan yemeye başlamış, kaya hala uyuyor, karan ise çay dolduruyordu. doldurduğu çayları dağıtan karan da anneannemin yanına oturdu. bende anneannemin diğer yanındaki boş sandalyeye oturdum ve kahvaltımı etmeye başladım

 

...

 

"haydi gevşek oğlan..." dedi anneannem karan'a bakarak. "beni bir otogara atıver" karan oturduğu masadan hızla ayağa kalktı. anneannemin de kalkmasıyla bende ayağa kalktım. "bu kadar çabuk mu gideceksin gerçekten anneannem?" diye sordum sesimdeki hüzünle. "merak etme kızım geri gelmek üzere gidiyorum..."bakışlarını karan'a çevirdi. "ha bu gevşek oğlanla düğününüzü yapmaya gelecem"

 

"düğün mü?!" diye bağırarak ayağa kalktı ömer. öyle bağırmıştı ki uyuyan kaya bile yerinde sıçrayarak ayağa kalktı. "noluyor lan?!" diye bağırdı elindeki silahı bize doğru tutarken. gözlerim kocaman açılırken kaya sonunda fark edip elindeki silahı yavaşça indirdi. "ha bu deli oğlanda ne diye silah var?!" diye sordu anneannem. bakışlarımı anneanneme çevirdim. "Aşiret gereği" diye cevapladı karan

 

anneannemin sorgulayıcı bakışları yaramı buldu. yarım dakika kadar yarama baktı ve bakışlarını karan'a çevirdi. "benim kızıma iyi bak gevşek oğlan. onu işlerine bulaştırma"

 

karan hızla kafasını aşağı yukarı salladı. anneannem kapıya doğru ilerlediğinde bizde peşinden gittik. anneannem kapının ağzında durdu. Bana doğru döndü ve gülümseyerek kollarını iki yana açtı. gözüm dolu dolu gidip anneanneme sarıldım. "üzülme benim güzel kızım...yine gelecem" dedi ve beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı. elleriyle yanaklarımı okşadı "benim güçlü kızım" dedi ve yanaklarıma öpücük bırakıp geri çekildi. bakışlarını kaya ve ömere çevirdi

 

bir müddet baktı çıkıp gitti. gözümden yaş akarken kapıyı kapattım. hızla elimle gözyaşımı sildim "yenge iyi misin?" diye soran kayayı buldu bakışlarım. Aşağı yukarı kafamı salladım. "iyiyim kaya" dedim ve mutfağa doğru ilerlerdim. "ayyy! yengeciğim ben senin bu validenden çok korktum... o nasıl bakmak öyle?" Dedi ömer sandalyeye otururken

 

***

 

Bir telefon çalma sesi odayı doldurduğunda Ömer ve kayaya baktım. Onlar da aynı şekilde bana bakıyordu. "E açın artık şu telefonu!" Diye çıkıştım. Kaya zorla kendine gelip ısrarla çalan telefonunu cebinden çıkardı. "Benimmiş" dedi ve aramayı cevapladı

"Efendim abi..." Kaşları çatıldı ayağa kalktı ve balkona doğru ilerledi

 

"Aç ağzını yengeciğim" diyen Ömerin sesiyle kendime geldim. Elindeki lokmayı almam için havada bekletiyordu. "Yok yedim ben Ömer teşekkür ederim"

"Valla olmaz!.. karan abim sonra bizi keser... Daha iyileşmedin de zaten!" Diye ısrarla diretince elindeki lokmayı aldım ve zorla yedim

 

"Yenge abim seni aşağıda bekliyor olacakmış, pansuman için" diyen kayayla zorla ağzımdaki lokmayı yuttum. Ayağa kalktım. Yatak odama doğru ilerledim. Dolabı açtım. Gözlerim kıyafetlerin üstünde gezindi. Uzun bir bakmanın ardından nihayet bir sweatshirt, altına da dizimin hemen üstünde biten etek alıp giyinmeye geçtim

 

...

 

Aşağıya geldiğimde arabaya yaslanarak bekleyen karan'ın yanına geldim . Bakışlarını üzerimde gezdirdi ve yaslandığı arabadan çekildi. Binmem için kapıyı açan karan'a gülümseyip arabaya bindim. Kapımı kapatıp kendiside şoför koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırdı ve hastaneye doğru yol aldı

...

 

"Bundan üç yıl önce..." Diyen karanın sesiyle bakışlarım yanımda, gözlerini yola dikerek konuşan adamı buldu. "Annem Ayşen'i ve beni alıp hapishanede yatan babamın yanına götürmek için son kez arabasına bindi..." Hafif gaza yüklendi. "Ayşen babamı görmek için tutturmuştu..." Durdu nefes aldı

 

"Üç yol ayrımlı bir yolda ilerlerken yan taraftan sanki bilerek son süratle gelen araba annemin olduğu taraftan arabaya çarptı..." Yutkundu. "Araba süratle ileri doğru savruldu. Ben arka sağda oturuyordum. Kemerim takılıydı. Çünkü gitmek istemiyordum o adama" derken kırmızıya dönen gözlerinde öfke belirdi

 

"Annemin hemen arkasındaki kısımda Ayşen oturuyordu. Kemeri takılı değildi. Kazadan on dakika sonra kendime geldim. 'dikkat edin!'.. 'yavaş olun!.. itfaiyeyi beklemek zorundayız!.. sesleri doldurmuştu arabanın içini" durdu. Gözünden bir damla yaş akıp yanağına doğru süzüldü. "A-annemin yüzünde ve boğazında cam kırıkları vardı. Başı benden tarafa doğru düşmüştü. Anne diyebildim sessizce. Ben bile zor duymuştum sesimi...

 

"Ayşene çevirdim sonra bakışlarımı. O an fark ettim kucağımda olduğunu. Başından kan akıyordu. Ayakları neredeyse ikiye katlanan arabanın arasında kalmıştı. Sol taraf tamamen içe çökmüş, sağ taraf kalmıştı..." Burnunu çekti. "Yaklaşık bir saat boyunca bizi çıkarmak için uğraştılar. Çıktığımızda kardeşimi ambulansa aldılar. Beni de zorla bindirmeye çalıştılar ama binmedim. Annemi görmek istedim, göstermediler...

 

"Görecek bir annem kalmamıştı çünkü... Sonra bize Çarpan adamı çıkardılar arabadan. Yanına gittim. Yüzünü gördüm. Virangilin aşiretindendi. Viran benden üç yaş büyük. Ben o zaman 21 yaşındaydım. O vardı aşiretlerinin başında. O yönetiyordu koskoca aşireti . O ne dese onu yapıyorlardı. Bunu da onun yaptırdığına emindim. Abisi, babası için..."

 

Durdu. Bir müddet akıp giden yolu izledi. "Olay yerine bir savcı geldi..." Bakışlarını bir anlığına bana çevirdi "olayı kurcalamadı bile... Resmen üstünü kapattı. İki arabada hatalı dedi... Sonra ne hikmetse o savcıyla o anın kamera görüntüsü olmadığı ortaya çıktı...ve savcı buna da tepkisiz kaldı. Herşey ortadaydı işte! Bu resmen cinayetti! Adalet olmadığını o gün, o yaşımda anladım ve kendi adaletimi yaratacağıma söz verdim"

 

Dedi gözlerindeki intikam hırsıyla. Ani bir şekilde frene basmasıyla öne doğru savruluyordum ki eliyle bedenimi tuttu. Bakışlarını bana çevirdi. "Yıllardır o savcının peşindeyim... Herşeyi bilen o! Viranın suçunu kanıtlamamın tek yolu o adam!.." yutkundu. Yutkundum. Gözleri dolmuştu. Gözlerim dolmuştu

 

farklı şeyler yaşasakta aynı duyguları taşımıştık. Aynı anda öğrenmiştik adalet olmadığını... Aynı anda kurmuştuk kendi adaletlerimizi... "O savcı..." Diyen karanın sesiyle kendime geldim. Bakışlarımı yanımdaki adama çevirdim. "O savcıyı buldum güneş..."

 

Farklı bakıyordu gözleri. Kaşlarım çatıldı. "O savcı Uraz Giray...baban" dediğinde duyularım gitmiş gibi karan'a bakmaya devam ettim. Kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatıldı. Gözümden akan yaş süzülüp dudağıma Doğru yol aldı. "b-babam mı?" Diyebildim sadece

 

Karan aşağı yukarı kafasını salladı. Nasıl bu kadarını yapmış olabilir diyemiyordum babam için. Sonuçta kendi çocuğunu öldüren bir adamdı o. Bunu yaptığına şaşırmamak gerekirdi. "N-napacaksın peki?" Diye sordum karan'a bakarken

 

Gözlerini kaçırdı. Önüne döndü ve duran arabayı çalıştırdı. Kaşlarım çatıldı. "Napacaksın diye sordum" diye üsteledim. Gaza yüklendi ve arabayı hareket ettirdi. Çalan telefonunun sesi arabayı doldururken hızla gelen aramayı cevapladı. Karşıdaki adam her ne dediyse kaşları olabildiğince çatıldı

 

"Kaçmasına asla izin vermeyin! Hemen bulun ve durdurun!" Telefonu kapattı ve daha da yüklendi gaza. "Karan noluyor?! Nereye gidiyoruz?" Bakışları bir anlığına beni buldu. "Merak etme... Baban olacak o adam yaptıklarının hesabını verecek. Akan her damla gözyaşının hesabını soracağım ona" bakışları yolu buldu ve biraz daha yüklendi gaza

 

...

 

Hastanenin önüne geldiğimizde karan hızla inip kapımı açtı ve beni kucağına aldı. "Gerek yok, yürüyebilirim" desemde aldırmadı ve içeriye girdi. Bizi fark eden bir hemşire çatık kaşlarla yanımıza doğru geldi. "Nesi var?"

"Pansumana geldik" diye cevapladı karan ve pansumanın yapıldığı yere doğru ilerledi. Beni sedyeye bırakıp geri çekildi

 

Yanımıza gelen hemşireyle yaramı açtım. Karanın Bakışları yaramın üstünde gezinirken telefonu çaldı. Aramayı cevaplayıp kulağına götürdü. "Kimsiniz?.." kaşları çatıldı. Aşağıda tuttuğu elleri yumruk olurken alnındaki damar ortaya çıkmıştı. Hızla dışarı çıktı. Noluyordu yine?

 

"Geçmiş olsun" diyen hemşireyle kendime geldim. "Teşekkür ederim" yaramın üstünü örtüp ayağa kalktım. Çıkışa doğru ilerledim. Telefon konuşmasını bitiren karanın rengi atmış, öylece çatık kaşlarla bakıyordu. "Karan" bakışları beni buldu. "Noldu?" Cevap gelmedi. Boş boş yüzüme bakmaya devam ediyordu

 

"Karan" diye seslendim Tekrardan. Hızla silkelenip kendine geldi ve arabaya doğru ilerleyip kapımı açtı. Arabaya bindiğimde kapımı kapatıp şoför koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırıp hareket etti

 

Karan eliyle direksiyonu sıkarken Gittikçe hızlandığının da farkında değil gibiydi. "Karan... Biraz hızlı gitmiyor musun?" Dedim sesimdeki endişeyle. Bakışları beni buldu. Yutkundu ve önüne döndü. Önümüze kırılan iki arabayla karan ani bir şekilde frene bastı

 

Öne doğru savrulduğum yerden doğruldum. Ne olduğunu anlamaya çalışırcasına önümüzü kesen arabalara baktım. Uzun boylu, oldukça sert yüze sahip olan, yirmili yaşlarının sonunda takım elbiseli adam bakışlarını bize dikmişti. Diğer arabadan inen adamla adeta beynimden vurulmuşa döndüm

 

Kapının açılmasıyla bakışlarım kapıyı açan kişiyi buldu. Karan inmemi beklercesine başımda dikiliyordu. inmeyince hızla kolumdan tuttu ve Arabadan inmemi sağladı. Dolu gözlerle , anlam veremeyerek beni sürükleyen karan'a bakıyordum

 

Durdu. Kolumdan tutmaya devam ediyordu. "K-karan napıyorsun?" Derken sesim ağlamaklı çıkmıştı. "Kızı ver, adamı al" diyen sesle hızla başımı yabancı adama çevirdim. Rahatsız edici bakışlarını üzerimde gezdiren adamla gözümden yaş akıp yanağıma doğru süzüldü

 

"Kendi kendine mahvettiğin hayat için boş yere göz yaşı dökme" diyen sesle içimden birşeylerin koptuğunu hissettim. Yıllardır duymadığım ses beynimde yankılanıyordu şimdi. Sesin geldiği yönü, babamı buldu bakışlarım...

 

Yaşlanmıştı... Buna rağmen değişmeyen tek birşey vardı. Bakışları... Hâlâ nefret dolu gözlerle bakıyordu... Gram sevgi yoktu gözlerinde. Hatta sanki yenileri eklenmişti nefretine... Sanki koluna giren adamların da sorumlusu benmişim gibi bakıyordu

 

"Yeter... Çok uzadı..." Diyen yabancı adam başıyla adamlara babamı karan'a vermeleri için işaret etti. Hızla karan'a çevirdim bakışlarımı. O da bana bakıyordu. Gözleri kızarmıştı. "Sana inanmıştım..." Sesimin titremesine engel olamadığım gibi gözyaşlarım da durmak bilmiyordu. "beni sevdiğine inanmıştım!.. bir kez olsun birine güvenmek istemiştim..." Hıçkırdım

 

Gözlerine bakmaya devam ettim. Sertçe yutkundu. Kolumdan tuttu ve adama doğru sürüklemeye başladı. "Bırak beni!" Elinden kurtulmak istercesine çırpındım. Olmuyordu, kurtulamıyordum elinden. Ayaklarımı gitmemesi için var gücümle yere bastırdım

 

Durdu. Beni kendine çevirdi. Aramızda bir karıştan az mesafe bıraktı. Bakışlarını gözüme dikti. "Yapmak zorundayım..." Gözümden akan yaşla yutkundum. "S-seni asla affetmeyeceğim... Babamı bile affederim ama seni affetmem!" Gözleri dolarken birinin kolumdan tutması ve çekmesiyle karandan ayrıldım

 

Yabancı adam arabasına doğru sürüklerken avazım çıktığı kadar bağırdım. "Bırak! Ya ne istiyorsun benden?! Bırak!" Durdu. Belimi sertçe arabaya vurdurduğunda yaramın acısıyla yüzümü buruşturdum. Kollarımdan tutan adam iğrenç bakışlarını gözüme çevirdi

 

"Seni istiyorum Güneş Giray... Sen beni hatırlamazsın ama ben seni hiç unutmadım" kaşlarım çatıldı. "Ne zırvalıyorsun sen be?!.." elimle kollarımı sımsıkı tutan adamı var gücümle ittirdim. Adam geriye doğru sendeledi fakat geri hemen toparladı ve sertçe kolumu kavradı

 

"Şşş...sakin ol. Bunları konuşacak bol bol zamanımız olacak... Nasıl olsa artık benimsin" kapıyı açtı ve beni zorla arabaya bindirdi. Kapımı kapattı ve diğer taraftan gelip yanıma oturdu. Bakışlarım arkasını dönmüş, telefonla konuşan karan'ı buldu. Bakmıyordu bile. Bu kezde iki adamın tuttuğu babamı buldu bakışlarım

 

Nefret dolu bakışları hâlâ yerindeydi. Araba çalışıp hareket ettiğinde karan hızla bakışlarını arabaya çevirdi. Boynundaki damarlar ortaya çıkmıştı. Telefondaki kişiyle her ne konuşuyorsa oldukça sinirli görünüyordu

 

Önünden geçip giderken akan gözyaşlarımla ağzımdan ufak bir hıçkırık sesi çıktı. Asla affetmeyeceğim seni karan Kandemir...Asla! Bana aşkı öğreten de , aşktan nefret ettiren de aynı kişiydi... Güldürenle ağlatan bir olur muydu hiç?! Oluyordu bunu da bana karan Kandemir öğretmişti

 

Bacağımda hissettiğim elle kaşlarım çatıldı. Hızla yanımdaki adama döndüm . Bacağımı tutan adamın elini tutup geriye doğru ittirdim. Yutkunan adam bir müddet bekledi. "Sen her ne kadar hatırlamasan da çocukluğumuzdan bu yana aşığım sana güneş..." Diyen adamla iğrenerek yana doğru kaydım

 

"Sen 15 yaşında İstanbul'dan gittikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı benim için... Herşey birden , çok değişti..." Hâlâ konuşmaya devam eden adama baktım. Aklıma gelen kişiyle Kaşlarım olabildiğince çatıldı. Bir zamanlar aynı sitede, aynı apartmanda, abi dediğim Aydındı karşımdaki adam

 

"Kendimi bir anda mafya örgütünün lideri olarak buldum. Kötü işlere bulaştım. Yana yakıla her yerde seni aradım!.. bundan birkaç ay önce Mardine atandığını öğrendim. Geldim. Sevdiğin adamın olduğunu öğrendim..." yutkundu "karan denen adamın babanın peşinde olduğunu öğrenince kaçmak üzere olan babanı yakalayıp seni bana vermesi şartıyla Uraz girayı vereceğimi söyledim... O da kabul etti"

 

Yutkundum. Kabul etmişti. Bayadır peşinde olduğu da kesindi. Belkide benimle bu yüzden sevgili olmuştu. Kafam çok karışmıştı. Neler yaşadığımı bir türlü kavrayamıyordum. Bütün bu soruların tek cevabı vardı. O da karandaydı. Onunla yüzleşme zamanı elbet bir gün gelecekti

 

Bu kezde belimde hissettiğim elle kendime geldim. Yanımdaki adamı buldu bakışlarım. "Artık benimsin Güneş Giray... Tamamen benim olacaksın" hızla kendimi geri çektim. "Kimsenin değilim ben! Beni bir salın artık ya!!! Hayır ne bu beni kaçırma merakınız yeter! Bir sakinlik verin artık!" Diye bağıran sesim arabayı doldururken arabayı kullanan adam yüzünü buruşturdu

 

Elimi hızla kapının koluna attım. Açmayı denedim fakat pislik Herif kitlemişti! Saçıma dolanan elle kendimi yanımdaki adama bakarken buldum. "geçmişini unut!.." dedi dişlerinin arasından. "Artık ben varım. Kimse birşey yapamaz" sinirle nefes verdim. "İstemiyorum" diye bastırdım. "Zorla tutamazsın yanında!"

"İsteyeceksin!" Sinirlenmişti. Ama ben daha sinirliydim. Hızla saçıma dolanan kolunu ısırdım. Acıyla saçımı tutan elini bıraktı. Arabayı kullanan adama doğru uzanıp durması için hamleler yaptım

 

Ancak adam direksiyonu sağa sola kırmaya başlamıştı. "Durun napıyorsunuz?! Kaza Yapıcaz... Durun!" Geriye doğru çekilmemle kendimi adamın kucağında bulmam bir oldu. "Dur artık! Başka çaren yok anla! Hani?!.. kim var yanında?!.. kim var peşinde?!"

 

Yaşlı gözlerle, iğrenerek baktım adama. "Çocukken de seni benden başka kimse sevmedi... Seni ilk ve tek seven kişi benim güneş... Anlayacaksın bunu. Şimdi akıllıca dur" kucağında olduğumu fark edince hızla elinden kurtulup koltuğa oturdum. Allah Hepinizin belasını versin ya! Hayır ne istiyorlar benden bir anlasam?!

 

Bakışlarım yolu buldu. Hiç bilmediğim, daha önce görmediğim yollardan geçiyorduk. Sıkıntıyla nefes verdim ve akıp giden yolu seyre daldım

 

...

 

Büyükçe bir villanın önünde duran arabadan zorla indim. Yanıma gelen aydın, girmem için kolunu uzattığında ters ters baktım. Şimdilik onu sinirlendirecek davranışlarda bulunmayacaktım. Zaten henüz yaramda iyileşmememişti. Sessizce kaçacaktım bu adamın da elinden

 

Sabır çekip koluna girdim. Evin girişine doğru ilerlediğimizde bizim için açılan kapıdan girdik. Salona gelince hızla kolundan çıktım. "Evde bir telaş var gibiydi. Sayısı oldukça fazla olan hizmetçiler bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu

 

"Güneş hanıma odasını gösterin" diyen adamla hizmetli kız hızla kafasını salladı. "Buyrun efendim, beni takip edin" diyen kızın peşinden ilerledim

Merdivenden çıkıp üst kata geldiğimizde, hizmetli kız sağ taraftaki son odanın kapısını açtı

 

"Banyo yapmanız için gerekli olan herşey banyoda mevcut. Giyeceğiniz kıyafet de yatağın üstünde" çatık kaşlarla başımı aşağı yukarı salladım. Kız aşağı doğru giderken bende içeri geçip kapıyı kapattım ve kitledim

 

Yatağın üstünde duran elbiseyle gözlerim açıldı. Elbise denmezdi buna . Nikah elbisesi gibi birşeydi! Nikah mı???! Hızla pencerenin kenarına koştum. Benim olduğum odanın penceresi bahçeye bakıyordu. Bahçeye kurulan masalarla okkalı bir küfür savurdum. "Allah'ım kimlerle hayal kurdum , kimlerle yaşıyacağım ya?! Bak aklıma gelmişken ben burdan kaçamazsam Allah belanı versin karan Kandemir... Ha yok Zaten kaçabilirsem belanın ta kendisi ben olacağım!"

 

Sıkıntıyla nefes verip yatağın üstündeki elbiseyi elime aldım. Astarlı şifon kumaş , sırtında dekolta olan, uzun kollu BEYAZ bir elbiseydi. Kapının çalmasıyla kaşlarım çatıldı. "Güneş... Banyoda mısın?"

Diyen Aydın'ın sesiyle bir kez daha sabır çektim. Elimdeki elbiseyi yatağın üstüne bıraktım ve gidip kapıyı açtım

 

Beni bıraktığı gibi karşısında bulan adamın kaşları çatıldı. "E sen daha hazırlanmamışsın?"

"Neye hazırlanmam gerekiyor?"

Diye sordum anlamamışçasına. Çoktan hazırlanan adam adımlarını bana doğru attı. "Nikahımıza"

"O nikah olmayacak... Göreceksin!" Güya sessizce kaçacaktın kızım. Bir tutamadın şu dilini!

Kaşları çatılan Aydının boynundaki damarlar ufaktan yerini almıştı

 

"Tamam be! Şaka yaptım. Başka çarem mi var? Şimdi müsadenle, yeni haberim olan nikahımıza hazırlanmam lazım" dedim elimle çıkmasını işaret ederken. Aydın başıyla onay verip çıkınca kapıyı kapatıp kitledim. "Allah'ım bu iş böyle savuşturmakla geçmez! Nikah bitmeden benim kaçmam lazım"

 

Sıkıntıyla duşa doğru ilerledim

 

...

 

Topuklu ayakkabıyı da giyince ayağa kalktım. Son kez baktım aynaya. Saçımı yapmak için gelen kuaförler az önce gitmişti. Hiç birşey istememiştim. Onlara kalsa çılgın fantezileri vardı. Yalnızca enseden dağınık topuz yapmalarını söylemiştim

 

Kapının çalmasıyla derin nefes alıp verdim. Kafamda hâlâ bir plan yoktu. Gidip kapıyı açtım. Aydın denen adamın rahatsız edici bakışları üzerimde gezinmeye başlamıştı bile. Nihayet bakışlarını gözüme çevirebildi. "G-gidelim mi? Herkes bizi bekliyor" girmem için kolunu uzattı

 

Derin bir nefes daha verip koluna girdim ve merdivenlere doğru ilerledik

Aşağıya geldiğimizde alkışlar içinde gözlerini bize diken kalabalığın arasından nikah masasına doğru ilerledik. Alkış sesleri yükseldikçe stresim artıyor , ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Masada bizi bekleyen nikah memuruyla kaşlarım çatıldı. Gerçek olduğunu anlayıp anlamamak için gözlerimi kapayıp açtım

 

Elindeki mikrofona öksüren Ömerle aşırı tepki vermemem gerektiğini anladım. nikah memuru ömerdi? Masaya geldiğimizi oturmam için sandalye çeken Aydın'ı bile yeni fark etmiştim. Hızla oturdum. "Evet... çiftimizde geldiğine göre törene başlayabiliriz"

 

"Efendim sebebi ziyaretimiz..." Ne dediğinin farkında olan Ömer sustu. "O burda denmiyordu... Demiş olmanız lazımdı!" Diye çıkıştı Aydın'a bakarak. Kızlardan gelen kıkırtıyla Ömer bir anlığına bakışlarını kızların olduğu tarafa doğru çevirdi. Hafif sırıttı sonra hemen toparlayıp önüne döndü

 

"Buraya başvurduğunuza göre evlenmek için önünüzde hiçbir engel yok..." Sanki vakit kazanmak istercesine geveliyordu. "Yok değil mi?"

"Yok..." Dedi aydın dişlerinin arasından "asıl mevzuya gelin artık memur bey"

"A a a! Bu ne acelecilik damat bey? Kaçıyor mu sanki gelin?!.. hem çok ayıp bu kadar milletin içinde" derken daha çok bağırıyordu

 

Aydının elleri yumruk olurken Ömer mevzuya geçiş yaptı . "Bir sorun yokmuş... Hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde, uzayda marsta venüste dünyanın öbür ucundaannn öbür ucunaaa her türlü aksiyonunda her trip atmaları..."

"Anladık!!.. anladık!" Diye bağıran aydınla sözü yarıda kalan Ömer bakışlarını aydına çevirdi

 

"Anladık güzel kardeşim uzatma artık"

Ömer boğazını temizledi. Mikrofonu biraz daha ağzına doğru yaklaştırdı "Belediye'nin... Bana verdiği...yetkiyeeee..." Alana giren araba konvoyuyla Ömer sesli bir şekilde nefesini bıraktı

 

En öndeki arabadan inen ve bize doğru gelen Karanı buldu bakışlarım. Bakışlarını yanımdaki adama dikmişti. "Ooo karan bey... Ne o? Mimarisi olduğunuz töreni davete mi geldiniz?" Diyen aydınla alnındaki damarları ortaya çıkan karan hızla elimden tuttu. "Benim ve hep benim olacak olan karımı almaya geldim!"

 

Dedi dişlerinin arasından ve beni kendine çekti. Bakışları beni buldu. Kaşları çatılırken boynundaki damar yerini çoktan almıştı. Sertçe yutkundu ve beni biraz daha kendine doğru bastırdı. "kimse!.. ama hiç kimse güneşi benden alamaz!" Diyen Aydın'ı buldu bakışlarım

 

Silahını bize doğrultan adamla karanın adamları anında arabadan indi ve silahlarını , aynı Aydın'ın adamlarının yaptığı gibi onlara doğrulttular. Ömer ve kaya da bizim yanımızda , hedeflerine aydını almışlardı. "Yengemi senden almamız için yengemin senin olması lazım" diyen Ömer'i

"Yani kısacası yengemiz bizim. Hiç bir zaman senin olmadı" diye tamamladı kaya

 

Aydın sinirle elini tetiğe götürdü. "Şşşşş! Sakin... Sen bir tane sıkmadan biz elli tane sıkarız... Bunun farkındasındır diye düşünüyorum?" Diye açık açık tehdit etti kaya. Sahiden de dediği gibi olurdu. Karan bu kez peşinde elliden fazla adamıyla gelmişti. Karan hızla arkasını dönüp benimle birlikte arabaya doğru ilerledi. Henüz bir adım atmıştık ki duyulan ateş sesiyle irkilerek olduğum yerde kaldım

 

Zihnimde canlanan sahneyle bacaklarımın titrediğini hissettim. Korku evinde, bozan denen adamın karanlık bir odada ben hiç birşey görmezkenki ateş edişi gibiydi

 

"Sakın!" Diye bağıran kayanın sesi ortalığı inletti. Aydın tam karan'a doğru ateş edecekken kaya elini yakalayıp hedefini şaşırtmıştı "Güneşi senden geri alacağım karan Kandemir!!!" Diye bağıran aydınla karan hızla beni bırakıp aydın denen adama doğru ilerledi

 

Oraya girerken yaptığı yumruğu Aydın'ın suratına geçirdi. "Oohhhh!" Diye bağırdı kaya. "Bu yumruk gözünün güneşte olması içindi" dedi karan dişlerinin arasından ve geri çekildi. Yanıma doğru geldi. "G-güneş benim olacak... Ve sende bunu göreceksin" diye zorla konuştu aydın

"Yav he he... Alırsın" diye dalga geçen ömerdi

Karan beni tekrardan arabaların olduğu tarafa doğru sürüklerken aklıma gelen şeyle durdum

 

Niye durduğumu anlamaya çalışan karan'a çatık kaşlarla baktım. "Bir dakika ya?! Naptığını sanıyorsun sen?!"

Kaşları çatılma sırası karandaydı "o ne demek?"

"Beni bu adama veren sen değil miydin? Ne oldu da şimdi geri geldin?"

"Ben seni kimseye vermem Güneş... söz herşeyi anlatacağım. Yeter ki şurdan gidelim" derken çenesi seğermişti

 

Ömer ve kaya geri geri arabalara doğru çekiliyorlardı. Karan hızla kapımı açıp beni arabaya bindirdi ve Ömerle kayaya işaret verip kendi de şoför koltuğuna geçti ,arabayı çalıştırdı. Ömer ile kaya da Aydın ve adamlarına birşeyler söyleyip arabalarına doğru geri geri ilerlediler . Karan hızla dönüp gaza yüklendi

 

 

Loading...
0%