Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@yazmakisteyenbiri0

Aydın'ın beni götürdüğü alandan uzaklaşmışken karan biraz olsun hızını düşürdü. "Sen pansuman olurken..." Diyen adamla bakışlarım yanımda, yola odaklanarak konuşan karan'ı buldu. "Bir numara aradı. Aydın denen adammış..." Derken sesindeki öfkeyi gizleyemedi

 

"Kaçmak üzere olan babanı yakaladığını, bana vermesi için seni ona vermem gerektiğini söyledi... Eğer seni ona vermezsem Uraz girayın kaçmasına ve saklanmasına dahi yardım edeceğini söyledi. Beni sinirlendiren ve korkutan tabiki bu değildi. Beni asıl sinirlendiren o adamın seni neden istediği?! Bunu anlamamın tek yolu o adamı ondan almaktı. Kabul ettim. Bu kadar çabuk geleceklerini bende tahmin etmemiştim..."

 

Sustu. Bakışlarını bir anlığına bana çevirdi. "Anında babanın yakasına yapıştım. Aydın denen adama yıllardır olan borcu karşılığında seni vermiş. Yani aydın denen piç seni istemiş..." Derken hafif çenesi seğerdi. "Sen kardeşinin olayından sonra kaçıp gidince de aydın babana düşman kesilmiş..."

 

Aydın bu yüzden her yerde beni aradığını söylemişti. Adam resmen sapık! Borç karşılığı beni istemiş! "Mal mıyım lan ben?!" Diye sesli çıkıştığımı karanın beni bulan bakışlarından fark etmiştim. Frene basan karan anında bana doğru döndü. Aynı hızla belimi kavrayıp beni tüm gücüyle oturduğum yerden kucağına aldı

 

Batmakta olan güneşin vurduğu Kahverengi gözlerini gözüme çevirdi. "Ne yaşattıysam özür dilerim Güneş..." Sesine bir anda sakinlik çöktü . Bakışları yüzümde dolaştı. "Karanlık Dünyamın tek ışık kaynağısın güneşin kızı...kimin ne düşündüğünü bilmem ama benim nefes alma sebebimsin"

 

Eli cebine gitti. Bir kutu çıkardı ve kapağını açtı. Kırmızı, naif, kalp şeklinde yüzüğü kutudan çıkardı, eline aldı. Bakışları tekrar beni buldu. "annem, ölmeden bir hafta önce bu yüzüğü elime tutuşturmuştu..." Yutkundu. "İlerde sevdiğin kadına bu yüzükle evlenme teklifi et. Kalbini ona emanet edercesine tak parmağına..." elimi tutup yüzüğü parmağıma taktı

 

"Kalbini, kalbinle birleştirircesine tak... Ve o kalbi hiç kırma. Bilki o kalp kırılırsa seninde kalbin kırılır, çünkü o artık iki ruhun tek kalbi demişti"

 

Gözlerim dolmuştu, gözleri dolmuştu. Ne kadar naif bir annesi vardı. Keşke benimde annem böyle olsaydı... Bakışını kaçırdı. Akan gözyaşlarını göstermek istemiyormuşçasına elini yüzüne götürecekken elini tuttum. Afallayarak bana baktı. Elimi uzatıp gözyaşlarını sildim. "Artık iki ruh tek kalp... Ağlarsan ağlarım"

 

Hafif sırıttı. Kollarımı sıkıca boynuna doladım."beni gerçekten o adama vereceğini düşündüğüm için özür dilerim..." Elleri saçımı okşarken sıcak nefesiyle kulağıma fısıldadı. "Sen beni kabul ettiğin sürece seni kimseye vermem Güneş... Veremem... İntihar etmek olur bu... Nefesimi kesmek, kendi ölümümü yazmak olur..."

 

Arkası arkasına çalan korna sesiyle karandan ayrıldım. Arabayla yanımızda beliren Ömer, vücudunu yarıya kadar pencereden dışarıya çıkarmıştı. "Abi bölüyorum ama bu Aydın denen şerefsiz peşimize ordu taktı!" Diye telaşla bağırdı

 

Ardından duyulan silah sesiyle kaya anında belimi kavradı ve yan koltuğa otutturdu. "Başını eğ!" Anında silahını çıkardı ve arabayı çalıştırdı. "O kadar adamı boşa toplamadım Ömer! Lastiklerini patlatın birşey yapın!" Diye bağırdı ve hızla gaza yüklendi

 

Silah sesleri oldukça yükselirken karan okkalı bir küfür savurdu. Boynundaki ve alnındaki damar yine yerini almıştı ancak bu kez çok daha fazla sinirli Görünüyordu. Anında telefonu aldı ve birini aramış olacak ki telefonu kulağına götürdü

 

"O adamı almadan burdan gitmek yok!" Telefonu kapattı ve biraz daha yüklendi gaza. ayyyy!!! Neden hep böyle oluyor ya?! Niye hep kendimizi silahların ortasında buluyoruz?!" Diye söyledim bağlı olan kemerime sıkı sıkı sarılırken. Araba birden duraksar gibi olduğunda karan küfür savurdu

 

Araba gidemez hale geldiğinde karan hızla frene bastı. "Lastiğe sıktı Şerefsiz!" Kapıyı açıp arabadan indi. Anında bende indim arabadan ve karanın yanına geçtim. Bakışları beni bulan karanın kaşları çatıldı. "Niye iniyorsun arabadan?! Derhal geri bin Güneş lütfen"

 

Hızla kafamı sağa ve sola salladım. "Onun istediği benim... Sadece beni dinler... Size zarar verir! Bu adam deli! Herşeyi yapar!"

"Umrumda değil!.." diye bastırdı. "Sana bir daha birşey olmasına izin veremem güneş bin şu arabaya!"

Tozu dumana katarak önümüzde duran aydın hızla arabadan indi ve karşımızda durdu

 

Silahını karan'a doğru tuttu. Karan da aynı şekilde silahını Aydın'a doğru çevirdi ve eli tetiğe giderken beni arkasına aldı. Aydın'ın çenesi seğerirken hızla Aydın'a doğru ilerledim. Karan birşeyler söylesede duymamazlıktan geldim. Artık daha fazla kan, kavga , vahşet görmek istemiyordum

 

Tam karşısında durduğum Aydın'ın bakışları beni buldu. "Doğru kararı vereceğini biliyordum" diyen adamla kaşlarım çatıldı. "Seni istemiyor ve sevmiyorum Aydın. Çıktığın mağraya geri dön. senin hakim olmadığın bu dünyada kimse kimseyi zorla yanında tutamıyor...polis diye birşey var"

 

Diye açık açık tehdit ettim. Aydın sinirle karışık sırıttı. "Polis mi?.." yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Onca şey yapmama rağmen neden hâlâ karşındayım o zaman?"

"Henüz seni hapse attıracak biri karşına çıkmadığındandır... Şimdi bin arabana ve yoluna git... O adamlarına da söyle adamlarımdan birine zarar gelirse sonu hapishaneyle bitmekle kalmaz"

Ben iyice karan'a benzemeye başladım. Neler diyorum ya?!

 

Arkamı dönüp henüz bir adım atmıştım ki belimi kavrayan elle arkaya doğru çekildim. Bedenim aydın'ına çarparken beni esir alırcasına kolunu boynuma doladı. İğrenç nefesi kulağımı yakarken iğrenç sesi kulağımda yankılandı

 

"Hadi ara şimdi polisi"

Kurtulmak için Çırpınsamda fayda etmeyince okkalı bir küfür savurdum. Karan öfkeyle bize doğru gelmeye başladı. aydın silahı karan'a doğru tutsada gelmeye devam ediyordu. "O kolunu vücudunda görmek istiyorsan derhal güneşi bırak!!!"

Aydın'ın eli tetiğe gitti. "Eğer yaşamak istiyorsan dur!"

 

Karan durmuyordu ve bu iş iyice kötüye gidiyordu. "Ayğgğğggğğ!!!" Diye avazım çıktığı kadar bağırdım ve aydının kolunu tutup tüm gücümle ısırdım. Aydın acıyla elindeki silahı atarken karan hızla gelip aydını elimden aldı ve kendine çevirdi. Çoktandır tuttuğu yumruğu Aydın'ın suratına geçirdi

 

İğrenerek ağzımı sildim. Güzel ağzım benim ya kirlendi! Bakışlarım yumruklarını arkası arkasına Aydın'ın koluna ve yüzüne geçiren Karanı buldu. "Salak herif!.. laf dinlesen böyle olmayacaktı! Hiç dur demeyeceğim valla! Hak ettin sen onu"

 

"Yahu Ömer bırak kolumu!" Diye bağıran kayanın sesi boş alanda yankılanırken hemen ardından Ömer'in sesi duyuldu. "Yahu bırakamam! Oğlum bunlar ayı gibi lan! Yani senden benden bile büyükler o derece! Hayır bu Aydınlanmasız aydın bunları neyle beslemiş ben anlamadım ki?!"

 

Kaya ve Ömer nefes nefese yanımıza geldiklerinde, Aydın'ın üstünde olan ve nerdeyse aydını öldüresiye döven Karanı görünce ikisinin de gözü fal taşı gibi açıldı. "Sana... Güneşe... Dokunma demiştim!!!" Diye bağırarak hâlâ yumruklarını Aydın'a geçiren Karanla anında gidip karanı kollarından tuttular ve geri çektiler

 

"Abi napıyon?! Ayyy!!! Ölmüş mü?!" Diye Telaşla bağırdı Ömer. "Yengeciğim niye kocanı tutmuyorsun ama?" Diyen Ömere çevirdim bakışlarımı

"Valla hak etti"

"Valla bu adamlarda bizi haklamaz inşallah"

"Amma korktun oğlum..."dedi kaya aydını yaşıyor mu diye kontrol ederken "nolmuş yani kurşunumuz bittiyse, adamlarımız bitkin düşüp gittiyse, karşı taraf ek takviye gönderdiyse..." Durdu. "Oğlum harbiden sıçtık lan!!! Adam resmen örgüt! Bizi geçti valla"

 

Havada yankılanan silah sesiyle Ömerle kaya aynı anda okkalı bir küfür savurdu. Kaya anında şoför koltuğuna geçti. "Hadi!"

Karan Ömer'in kolundan çıkıp sinirle kayaya baktı. "Adamlarımı burda bırakamam! Nerdeler?!"

"Abi onlar çoktan diğer taraftan gittiler. Çarpışacak güçleri kalmayınca ormanın diğer tarafından gönderdim... Binin artık şu arabaya!"

Diye bağıran kaya hızla arabayı çalıştırdı

 

Ömer, uzaktan bize doğru koşarak gelen adamları görünce hızla arabaya atladı. Yerde kanlar içinde yatan Aydın, acıyla kıpırdanmaya başladığında karan tam Aydın'ın üzerine doğru gidiyordu ki hızla kolunu tuttum. "Dur be adam sende artık! Yeter!"

Aydın baygın bakan bakışlarını bize çevirdi

 

"B-bittiniz siz!"

Hızla aydına döndüm. "Bana bak zaten şu yanımdaki adamı zor tutuyorum. Sus artık!"

Aydın zorla yutkundu. Bakışlarını gözüme dikti. "Tutma... Bırak... Bırakki nefretim daha da alevlensin..."

Yok adam resmen mazoşist!

 

Yerde yatan adamın rahatsız edici bakışları üzerimde gezindi. "Bu-bu arada çok güzel olmuşsun... Kuğu gibi..."

Bir sapığımız eksikti

Zorla tuttuğum karan, adamın üstüne doğru gidecekken elimle durmasını sağladım ve yerde yatan Aydın'ın yanına gidip yumruk yaptığım elimi gözüne geçirdim. "Ovvvvv!!!" Diye yükselen ses kaya ile Ömer'e aitti

 

Aydın acıyla kıvranırken, yakasından tuttum. "Ben malın ya da mankenin değilim sapık herif! Rahatsız olduğum her uzvunu kullanılmaz hale getiririm çünkü ben karan Kandemir'in karısıyım"

 

Hızla yakasını bıraktığım adamla ayağa kalkmıştım ki iyice yaklaşan adamlarla küfür savurdum. Ayaklarım yerden kesilirken hızla arabaya bindirildim. Beni arabaya bindiren karan kapımı kapatıp diğer taraftan kendisi de binince kaya hızla gaza yüklendi

 

Peşimizden duyulan silah sesleriyle karan eliyle başımın eğilmesini sağladı. Kaya küfür savurup daha da yüklendi gaza

...

"Arkasına adam göndermeselerdi kesin haklardık biz bu adamları" diyen Ömer'i buldu bakışlarım

"Yalnız yengeciğim o nasıl yumruk atmak öyle... Adamın feleği şaştı"

 

"Eee ne de olsa karan Kandemir'in karısı" diye sırıtarak devam etti kaya

Bakışlarım Karanı bulurken sırıtarak bana baktığını görünce bakışlarımı kaçırdım

"Adamlarımdan birine birşey oldu mu?" Diye sordu karan

"Yok abi... Ama hafif yaralananlar var. Paslanmışlar gibi geldi bana" diye cevapladı kaya

Karan hızla başını aşağı yukarı salladı

 

"Fark ettim... Ama şimdi sırası değil... Önce ilgilenmem gereken kişiler var "

 

Aklıma gelen kişiyle Kaşlarım çatıldı. Babam... Yüzleşmeye hazır mıydım? Karşısına çıkıp neden?! Niye?! Niye yaptın bunu kardeşime?! Niye yaptın bunu bana?! Diye bağırmak istiyordum fakat kendimi bir o kadar da güçsüz hissediyordum

 

İnsan her ne kadar güçlü olursa olsun geçmişini zehir etmesine rağmen hâlâ sevgi beklediği kişinin Karşısında ayakta durmakta bile güçlük çeker. Gözlerinin içine bakarken en ufak sevgi kırıntısı görse nefreti azalır. Dudaklarından çıkan tek bir sevgi sözcüğüyle diyeceklerini unutur. Evet babamdan nefret ediyordum... Ama bir kere kızım dese, bir kez nefretle değil de sevgiyle baksa dizlerimin bağı çözülür, diyeceklerimi unuturdum

 

Yanağımda hissettiğim elle irkildim. "Şşşt... Tamam... sakin" diyen karan eliyle ağladığımı yeni fark ettiğim göz yaşlarımı sildi. "İstemezsen yüzleşmezsin o adamla... Hem o adama yapacaklarımı kaldırabileceğini sanmıyorum"

Diyen Karanla kaşlarım çatıldı

"Ne yapacaksın?"

Çenesi seğerdi. Bakışlarını kaçırdı

"Yaptıklarını canıyla ödeyene kadar gün yüzü göstermeyeceğim ona!.. döktüğüm ve döktüğün her gözyaşı için hesap sorucam!"

 

Derken bile öfkesi sesine yansıyordu. Hızla elimle gözyaşlarımı sildim. "Önce ben yüzleşeceğim onunla..."

Karan hakkım olduğunu bildiği için aşağı yukarı kafasını salladı. Başımı kasvet dolu yola çevirdim ve akıp giden yolu seyrettim

 

...

 

Bir deponun önünde durduğumuzda yavaşca arabadan indim. Kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlamış, geçmiş adeta bir film gibi gözümün önüne serilmişti. Deponun girişinde bulunan adamları baygın bir şekilde yerde yatarak görünce kaşlarım çatıldı. Karan hızla deponun kapısını açtı

 

Bizde peşinden depoya girdiğimizde gördüğüm manzarayla şaşkınlığım bir kat daha arttı. "Nolmuş lan burda?"

Diye hayretle sordu Ömer. "Tek bir adam yapmış olamaz bunu"

Diye devam etti kaya

Her yer dağılmış bir durumdaydı. Gerçekten de tek bir kişinin çıkarabileceği bir kavga gibi duruyordu

"Virannn!" Diye adeta kükredi karan. Hızla Arkasına dönüp kapıya doğru ilerlediğinde bizde aynı hızla peşinden gittik

 

Karan kapının ağzında, yeni yeni ayılan adamın önünde diz çöktü. Doğrulmasına yardım etti ve öfkeli bakışlarını adamın gözüne dikti. "Noldu burda?!"

Adam acıyla yüzünü buruşturdu. "Vir-viran geldi ağam. Gerisini hatırlamıyorum"

 

Karan hızla ayağa kalktı. "S!ktiğimin adamı!.. Niye lan niye?! Niye!.."

Bağırarak kapıyı tekmeleyen karanın yanına gittim. "niye yaptın bu kadarını?!.." kolundan tuttum ve tüm gücümle kendime çevirdim. "Dur artık!.." diye bağırdım sakinleştirmek istercesine. Derin derin nefes alıp verdi. "Sakin ol biraz... Öfkeyle hareket edersen pişman olursun..."

 

Başım döner gibi olurken, karnımdaki yaranın acısıyla yüzümü buruşturdum. Anında belimi kavrayan elle kapattığımı fark etmediğim gözlerimi açtım. Endişeyle gözlerime bakan karanla buluştu gözlerim. "İyi misin?"

Hızla aşağı yukarı kafamı salladım. "İyiyim... Yorgunum sadece"

Karnımda hissettiğim sıcaklıkla kaşlarım çatıldı. Bakışlarım karnıma kaydı

 

Elbise hafif kan olurken oluşan yanma hissiyle yüzümü buruşturdum. "Y-yaran kanıyor" diye telaşlanan karan hızla beni kucağına aldı ve arabaya doğru ilerledi. "Kaya! Kapı!"

"Ya önemli bir şey değil... Yalnızca çok zorlandı pansumanı açılmış olmalı"

Kucağında olduğ adam bakışlarını bana çevirdi. "Tamam işte pansuman olmaya gidiyoruz"

 

Derken beni arabaya bıraktı. Elbiseyi biraz daha kaplayan kan lekesine kaydı bakışlarım. Sanırım bu kez gerek yok diyemeyecektim. Karan kaya ve Ömer'e bir şeyler söyledikten sonra onları arkalarında bırakarak arabaya doğru geldi ve şoför koltuğuna geçti arabayı çalıştırıp hızla gaza yüklendi

 

...

 

Hastanenin önünde durduğu arabadan inen karan, hızla yanıma geldi ve kapıyı açıp beni kucağına aldı "şu rengi hiç sevmedim" diye mırıldandı hastaneye doğru ilerlerken. "Hangi rengi?" Diye sordum tekrar eden acıyla. "Beyazı..."yutkundu "kâzanın olduğu gün annemin üstünde de beyaz bir kıyafet vardı..." Bakışlarını gözüme çevirdi. "Düğünümüzde beyaz giymesen olur mu?.. ne renk istersen tasarlatırım... Ama beyaz olmasın"

 

Zoraki gülümsedim. "Senin neden sürekli siyah giydiğin belli oldu" diye mırıldandım hastanenin içine girerken. Karan etrafına bakındı. "Hemşire yok mu?"

"Adamın Ömrü kızı kucağında taşımakla geçiyor... Baksana yine gelmişler"

Diyen sesle bakışlarım yan taraftaki bankta oturan kızları buldu

 

Bunlar da bizi mi takip ediyor canım?! "E bulmuş boylu boslu , kaslı, yakışıklı adamı tabi taşıtır kendini... Baksana adama..." İç çekerek karana bakan kızla kaşlarım çatıldı. E yuh yani... Az yavaş. Yüzük takılı olan elimi saçımı düzeltiyormuşçasına havaya kaldırdım. "Kızım çek bakışlarını adamdan... Görmüyor musun? Yüzük var kızda"

Diye istediğim noktaya atış yaptı bir diğer kız. "Olsunn... Adamda yok" diyen kızla hızla karan'a çevirdim bakışlarımı

 

"Koskoca hastanede hemşire yok!"

"Karan"

Bakışları hızla gözlerimi buldu

"Hı"

"Sana yüzük almamız lazım"

Affallayarak baktı suratıma.

"Alalım alalım da... O nerden çıktı şimdi"

"Yüzük güzel şey... Güzel bir aksesuar yani..."diye geveledim.

"Diyorsun"

"Diyorum"

Bakışları arkamdaki kızlara kaydı. Sırıtışı giderek büyürken tekrar gözlerime baktı. "Başka bir sebepten değil yani"

Kaşlarım çatıldı"değil tabi ki!"

 

Karan bakışlarını benden çekip yönünü kızlara doğru döndü. "Karım ve ben bakışlarınızdan rahatsız olduk. Rica etsek bakışlarınızı üzerimizden çeker misiniz?"

Hafif afallasamda bakışlarım bankta oturan kızları buldu. Kızın yüzü düşerken hızla bakışlarını kaçırdı

 

"Bu kalp de, bu beden de , bu ömür de hepsi senin Güneş Gira-" duraksadı. "Güneş Kandemir" diyen Karanla kalbimin hafiften hızlandığını hissettim. "Buyrun, sizi pansuman alanına alalım lütfen"

 

Diyen hemşireyle kendime geldim. Karan da bakışlarını üzerimden çekip pansuman alanına doğru ilerledi

 

...

 

Hastaneden çıkarken Çalan telefonunu hızla cebinden çıkarıp aramayı cevaplayan karana kaydı bakışlarım. "Bir gelişme var mı?.." kaşları çatıldı . "O nerde!.." diye adeta kükredi karan. "Ne olursa olsun o adam elime geçecek kaya!"

 

Telefonu kapatan karanın bakışları beni buldu. "noluyor?" Diye sordum merakla. "Viran... Uraz Girayı saklamış"

Karan öfkeyle ve hızla arabaya doğru ilerlerken bende peşinden gittim. Zorla bindiğim arabayı çalıştırıp gaza yüklenen Karanı buldu bakışlarım

"Biraz sakin ol... Lütfen çok hızlı gidiyoruz!" Derken akıp giden yola Çevirdim bakışlarımı

 

"Viran da kaçmadan bulmam lazım onu Güneş!.." derken biraz daha yüklendi gaza. Karanı durdurmaktan vazgeçip takılı olan kemerime sıkı sıkı tutundum

 

...

 

Viranın konağının önünde durduğumuzda hızla arabadan inen. Karanla bende indim. Karan tam konağın kapısına tekmesini atacaktı ki kapı viran tarafından açıldı. Kaşları çatılan viran öylece kaldı. Karan viranın yakasına yapışırken viranın arkasındaki adamlar anında silahını karan'a doğrulttu. "Niye lan?! Niye yaptın bunu?!!!!" Dişlerinin arasından konuşan karanın alın ve boynundaki damarlar yerini almıştı

 

Viranın arkasındaki adamlar karana doğru giderken hızla karanın belindeki silahı aldım ve arkadaki adamlara doğrulttum. adamlar afallayarak bana bakarken kaşımla elimdeki silahı işaret ettim. "İçindeki kurşunla içli dişli olmayı istemiyorsanız indirin elinizdekileri..." Hâlâ silahı indirmeyen adamlarla "indirin dedim! Konuşmaya geldik!" Diye bağırdım

 

Allah'ım napıyorum ben ya?! İyice mafya oldum! Silahlarını indiren adamlarla bende yavaşça indirdim. "ha şöyle adam olun biraz adam... Konuşacağız sadece" dememle karanın viranın suratına yumruğunu geçirmesi bir oldu. Adamlar çatık kaşlarla bana baktılar. "bu da bir konuşma tarzı sonuçta... Her ne kadar ben tercih etmesemde"

 

"Söyle lan?! Söyle... Ne istedin annemden, kardeşimden?!" Diye bağıran karan yumruğunu tam viranın yüzüne geçirecekti ki viran karanın elini havada yakalayıp yumruğunu karanın yüzüne indirdi. "Siz abimden ne istediyseniz bende sizden onu istedim!" Diye kükreyen virandı

 

Karan doğruldu. Bakışlarını virana dikti. "Ablamı zorla alıkoyduğu yetmezmiş gibi onu öldüren abinden ne istemiş olabilirim?! Abin benim ablamı kaçırıp t*cavüz etmedi mi?! Sonra onu her gün geçen gün döverek öldürmedi mi?!!!! " Karanın ablası mı varmış? Karan öfkeyle viranın yakasına yapıştı. Öyle sinirliydi ki gözünün birşey gördüğünü düşünmüyordum. "Bana bak seni öldürmemek için tek bir sebebim bile yokken Uraz Girayı nereye sakladığını söyle! "

 

Viran söylememekte ısrarlı görünüyordu. Karana doğru giden adama koştum ve önüne geçtim. "İşte sevmediğin şey burnunun dibinde biter diye boşa dememişler yine şiddete mecbur kaldım" adam afallayarak bana bakarken yumruğumu adamın gözüne geçirdim

 

Adam acıyla geriye doğru sendelerken bir diğer adam bana doğru gelmeye başladı. "Gelme..." Gelmeye devam ediyordu. "Bak uyarıyorum!.." hâlâ gelmeye devam eden adamdaydı bakışlarım "iyi bunu sen istedin" havaya kaldırdığım tekmemi adamın münasip yerine attım. Adam acıyla kıvranırken yüzümü buruşturdum

 

Hızla karan'a döndüm. "Hadi ama öğrenemedin mi daha yerini?! Senin yüzünden iyice şiddet yanlısı oldum zaten"

"Güneş aklımı karıştırma! Üstelik şöyle çekici hareketlerde bulunma odağımdan şaşıyorum sonra"

 

Yüzü gözü kan olan viran ayakta durmakta zorlanıyordu. "Ödeştik... Ablana karşılık abim... Babama karşılık annen ve kardeşin" diyen viranla karanın öfkesi daha da arttı. "Bu nasıl zihniyet lan?! Ne biçim bir insansın sen?! Senin nefes alman bile günah! Seni hapse girdirmeden bana rahat nefes almak da günah... Sana yemin olsun seni o hapse attıracam viran asrınoğlu! Ellerimle teslim edeceğim seni o demir parmaklıklar ardına. Başka yere göndermediğime dua et sen!"

 

Hızla yakasını bıraktı. Zaten ayakta. Durmakta güçlük çeken viran yere kapaklanırken dayanamadım ve gidip yerde yatan virana bir tekme attım. "İçimde kalacağına sende kalsın" arkamı döndüm ve hızla arabaya doğru ilerledim

 

...

 

Elimdeki ecza çantasıyla koltukta oturan karanın yanına geldim. çantanın ağzını açtım. Bir parça koparttığım pamuğa tentürdiyotu döktüm ve karanın açılan kaşına yavaşça sürdüm. "Senin ablan mı vardı?"

Yavaşça kafasını aşağı yukarı salladı. "Çok güzel bir ablam vardı... Sekiz yıl önce... Viranın abisi ablamı kaçırdı. Ablam o zaman daha on yedi yaşındaydı. Tüm aşiret ablamın peşine düştük. Sonra bulduk ablamı... Üstü başı yırtık bir halde. Taciz etmiş... Babam istemedi ablamı. Geri döndük onu orda öyle bırakarak geri döndük... Bırakmayalım diye ağladım. Günlerce ağladım... Haftalarca aylarca... En sonunda da ölüm haberi geldi ablamın... Tam Ayşen doğduğu gün hemde..."

 

Elimi yanağına götürüp akan gözyaşını sildim. "Babam kanımız yerde kalamaz. Gidin o adamı öldürün dedi. Yaptılar da... Viranın abisinin ölümünden bir kaç ay sonra babasının ölüm haberi geldi... O gün içerisinde polisler gelip babamı götürdü. Viran'ın babasının olayıyla babamın ne alakası olduğu hâlâ sır gibi ortada... Babam ilginç bir adam... İlginç ve iğrenç bir adam... Ardını düşünmeden yaptığı her şeyin bedelini ailecek ödedik..."

 

Oysaki ben tek başıma ödüyordum o bedelleri...

Viran babasının ölümü üzerine benden dünyamı... Annemi, kardeşimden de geleceğini aldı... Söz verdim kaza günü kendime... Viran denen şerefsizi demir parmaklıklar ardında görecekti bu gözler. Öldüredebilirdim ama ben şimdi viranı öldürsem bu döngü böyle Sürmeye devam edecekti... İki aşiret arasında olan dava hiç dinmeyecekti... Yine acı çeken ben olacaktım... Yine sevdiğim biri elimden uçup gidecekti... Yapmadım. Öldürmedim onu ama bu gözler onu o parmaklıklar ardında görecek... Uraz Giray da dahil"

 

Görüşüm bulanıklaşırken elindeki bandı kaşına yapıştırdım. Karan elini uzatıp gözyaşlarımı sildi. "Söz veriyorum babalarımız gibi bir baba, eş olmayacağım. Bizi öyle bir aile yapacağım ki açılan her yaramız , kaybettiğimiz her duygular ailemizle kapanacak..."

Elini belime sardı ve beni kendine çekip sarıldı. Kollarımı boynuna sararken ne kadar şanslı olduğum için şükrettim

 

Her gün babam gibi bir sevgilim olmasın diye dua etmiştim. Ve karan benim dualarımın en güzel karşılığı olmuştu

 

 

Loading...
0%