Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21.BÖLÜM

@yazmakisteyenbiri0

Bahçeye adımımı atar atmaz kürsüde konuşma yapan müdür yardımcısını aldırmadan üzerime atlayan çocuklara kucağımı açtım. "Çok özledik sizi öğretmenim" sesindeki sevinci gizleyemeyen erkanın saçlarını karıştırdım. "Evet hemde çoook özledik. Bir ara bizi bıraktınız diye bile düşündük"

Surat asan berfini buldu bakışlarım

 

"Ben sizi hiç bırakırmıyım?"

Ayağa kalktım. "Ama müdür yardımcısına ayıp oluyor. Hadi geçin sıralarınıza sınıfta konuşuruz "

Sıralarına geçen Öğrencilerimin arkasındaki yerimi aldım

 

Sınıfa geldiğimizde erkan ve Ayşen'in yan yana oturduğunu görünce istemsizce sırıttım. "Bakıyorum da ben yokken sağlam arkdaşlıklar yapılmış "

Kendilerini kastettiğimi anlamış olmalılar ki Ayşenin yanakları kızardı. "Abime söylemesen olur mu öğretmenim?"

Gülümsedim. "Söylemem canım merak etme"

 

"Nolucak ki? Karan abi medeni bir insan. Çıkarım karşısına abi ben senin kardeşini çok seviyorum derim. O da anlar beni"

 

Erkanın göğüslerini gererek dediği şey ufak bir kahkaha atmama neden oldu. Bu çocuklar nerden öğreniyordu böyle şeyleri aklım almıyor doğrusu. "Henüz bunları söylemen için erken erkancığım. Büyünce söyleyebilirsin"

Yerime oturup defteri önüme çektim. Özlemiştim...

 

...

 

"Görüşürüz öğretmenim!"

Koşarak yanımdan geçen çocuklarla bahçede bekleyen karanın yanına ilerledik. Karan Ayşeni alıp arabaya bindirirken bende öne oturdum. Karan da yerini alırken arabayı Konağa sürdü

 

"Güneş evleniyoruz farkında mısın?"

 

Karanın yönelttiği soruya aşağı yukarı kafamı salladım. "Farkındayım"

"Normalde kızlar böyle heyecanlı olur. Sende öyle birşeyler yok mu?"

 

"Var"

"Neden durgunsun peki?"

Karana yönelttim bakışlarımı. "Beni isteyeceğin bir kişi bile yok hayatımda. Resmen kendi kendimi verdim. Şimdi de kendi kendime düğün yapacam"

"Çok mu istiyorsun istenmek?"

Omuzlarımı silktim mutsuzca

 

"İstemek değil de kırılıyor işte insan. Onu kıskanacağı bir babası, arkasından mutlulukla ve gururla bakacağı bir annesi olmasını diliyor... anneannem desen babamdan sonra hafızasını kaybetti. Benim ailem herkese zarar. Kadıncağızı aklından ettiler resmen!"

 

Sinirliydim anneme. Anneanneme bakamamıştı. evlendiğinden beridir olayların içine atmış, bir kez bile düşünmemişti kadının neler yaşadığını. Anneannem sırf kızı değişmesin diye uğraşmış , babamın gerçek yüzünü ona göstermeye çalışmıştı ama başaramamıştı

 

Karanın elini Yüzümde hissetmemle hafif irkildim. Ağladığımı gözyaşlarımı silince fark etmiştim. "Artık ağlamak yok Güneş yeter! Dün yeterince ağladın zaten! Daha da müsade etmiyorum ağlamana!"

 

Dün arabada Serra, hümeyra ve ben eve gidene kadar ağlamıştık. Dayanamayıp ömerde ağlamış, kaya sinirden bizi ağlatanlara sayıp sövmüştü. Karan yirminci dakikada daha fazla dayanamayıp ağlamamı kesmem için parmaklarıyla gözümü tutmuştu

 

Hızla elimle akan gözyaşlarımı sildim. "Tamam tamam ağlamıyorum"

 

Ayşeni Konağa bıraktıktan sonra evime doğru yürüdük. Babaanne konakta adeta terör estiriyordu ve oldukça kalabalıktı. Düğün hazırlıkları başlamıştı.

Kapıyı açacağım esnada içerden açılan kapıyla kaşlarım çatıldı. Serraya çok benzeyen yaşlı bir kadın tarafından açılmıştı kapı

 

"Pardon da siz kimsiniz ve benim evimde ne işiniz var?"

Karşımdaki yaşlı kadın Sırıttı. "Anneni tanımadın mı yavrucuğum?"

"Serra sen misin?"

Serra gülmemek için zor durdu ancak bozmadı. "Serra değil, anne çocuğum anne diyeceksin" sesi ve makyajı tam bir yaşlı gibiydi

 

Bu kezde ömere benzer yaşlı bir amca çıktı arkadan. "Hanım? Geldiler mi?"

"Ömer?" Noluyordu yahu? Ömer eliyle içeriyi işaret etti. "Geçsene yavrum"

İçeriye girdim. Kaya ve Hümeyra elindeki çiçek ve çikolatayı karana uzattı. "Öp bakayım elimi damat" elini öpmesi için karana uzattı Ömer

 

Karan sesini dahi çıkarmadan uzanıp ömerin elini öptükten sonra aynısını serraya da yaptı. Karşımda durdu. Çiçek ve çikolatayı uzattı. "Sen yeter ki iste derken şaka yapmıyordum. Tabiki yerini tutmayacak ama öyleymiş gibi hayal et ve bana o tuzlu kahveyi getir öğretmen Hanım "

 

Kalbim çarpıyordu. Neredeyse duyulacak kadar vuruyordu göğsüme. İçimde kalmasın diye Serra ve ömer annem babam olmuştu. İçeriye geçip oturduk. "Eee damat ne iş yapıyorsun?" Ömerin yönelttiği soruya çok geçmeden karandan cevap geldi

 

"Ağayım . Şirketim var"

 

"Oh oh maşallah!.."

 

"Hadi kızım kahveleri yapta getir" Serranın sesiyle ayağa kalktım. Ne yaşadığımızı sorgulayarak mutfağa ilerledim. Kahveleri makinaya koyup dolaptaki balı çıkardım. Karanın fincanına döktüm bir kaşık. Hayatıma girip anlam katan adama tuzlu kahve içiremezdim. Hem benim hayalim tuzlu kahve içirmek değildi ki...

 

Zaten tuzlu kahve aslında gelinin damadı beğenmediğine işaretmiş.

Hazır olan kahveyi alıp içeriye geçtim. Hararetli bir konuşma başlamıştı. Herkes kahvesini aldıktan sonra karana uzattım. Yerime geçtim. Herkes vereceği tepkiyi beklerken karan tekte dikti kahveyi kafasına

 

Kaşları kalkarken bakışları beni buldu. "E bu kahve tuzlu değil"

"Nasıl değil?!" Diye bağırdı Ömer. Gerçek sesine dönmüştü. Sonra hemen geri yaşlı modunu aldı. "Kimde o zaman bu tuzlu kahve?" Diye sordu

"Tuzlu kahve yok babacığım. Ballı yaptım"

 

Ömerin Kaşları çatıldı. "Ya ama bu kız da iyice kocacı çıktı! Ne güzel dalga geçecek malzemem olacaktı!"

 

Karanın yoğun bakışları Ömeri buldu. "Dalga geçecek malzeme? Abi düşmanı mısın oğlum sen?!"

"Yok abi estağfurullah. Ama suratının halinide görmeyi isterdim yani"

Karan fincanı tepsiye bırakıp bakışlarını kayaya çevirdi. Kaya toparlanıp oturduğu koltukta öne doğru çıktı

 

"Sebebi ziyaretimiz belli. Kızınız güneşi, oğlumuz karan'a istiyoruz?"

Ömer huzursuzca kıpırdandı yerinde. Heyecanlanmıştım nedense. "Yani bizim kızımız da pek güzeldir. Onu ne doktorlar, ne mühendisler istedi de vermedik..."

Ömerin sözünü yarıda bırakan ses karana aitti

 

"Sikerim o isteyenleri!"

 

"Yani şimdi böyle küfürbaz bir ağaya mı verelim gül gibi kızımızı?.." serraya döndü. "Demi hanım?"

"Tabi kocacım. Yinede bir kıza soralım"

Bakışlar beni bulmuştu. "Valla bilemedim ki?" Diye nazlandım. Karanın kaşları çatıldı. "Neyi bilemedin?"

 

"Aaa kızımın üstünde baskı kurmazsan sevinirim damat adayı "Ömerin sesiyle kıkırdamamak için zor tuttum kendimi. "Ben ondan başkasını sevemem. İlk ve son aşkım Karan benim"

"Ayyy çok romantik! Verdim gitti valla ben kızı !"

Serranın heyecanla söylediği şeyle Ömerin Kaşları çatıldı

 

"Amma meraklıymışsın kızı vermeye sende Hanım!"

 

"Amann turşusunu mu kuracağız sanki kızın. Sende ver gitsin"

 

"İyi iyi... verdim gitti"

 

Ayağa kalktığımızda gidip hümeyraya sarıldım. "Tebrikler Güneşçiğim"

"Teşekkür ederim hümüşüm... darısı sizin başınıza" kayayı işaret etmiştim. Hümeyra utanırken kaya amin diye mırıldandı. Kayayla da sarılırken sesi doldu kulağıma. "İyi ki girdin hayatımıza be yengem! "

 

Gülümsedim. Ömerin karşısında bittim. Kollarını açtı sarılmam için. "Ah kızım! Biricik yavrum!"

Ömere sarıldıktan Sonra serraya sarıldım. "Güzelim... mutlu olmayı en çok sen hak ediyorsun canım arkadaşım!"

Geri çekilip karanın yanındaki yerimi aldım

 

Cebinden çıkardığı kutuyu açtı. Güneş şeklinde bir kolyeydi. Üstelik aynısının erkek versiyonu boynunda takılıydı. Arkama geçip kolyeyi taktı. Kolye nasıl olduysa birden parlamıştı. Aynı şekilde mıknatıs etkisiyle karandaki kolyede parladı. "Bu kolye senin nefesinle parlıyor. Aynı şekilde benimki de. Sen o kolyeyi boynundan çıkardığında bendeki de sönüyor. Yani artık birbirimize her anlamda bağlıyız güneşin kızı"

 

Bu çok güzeldi. "Özel olarak tasarlattım"

"Bu çok güzel. Teşekkür ederim "

Karan gelip yüzümü avuçlarının içine aldı. Dudaklarını alnıma bastırıp geri çekildi. "Ben Teşekkür ederim. Hayatımda olduğun için..."

"Ayyy! Yine romantiklik kaçtı gözüme!"

Diye aynı anda bağıran Serra ve Ömeri buldu bakışlarım

 

Birden ayaklarım yerden kesilirken kendimi karan'ın kucağında buldum. "Babannem sinirlenmeden onu bulun" bakışları beni buldu. "Benim nişanlımla işim var"

Kapıya doğru ilerledi. "Ya karan nereye?"

"Sürpriz. Kapıyı aç"

 

Kapıyı açtığımda yukarı kata çıkmaya başladı. "Karan nereye?! Yukarıda tanıdığım kimse yok"

Cevap vermeden bir üst kattaki, Yaklaşık bir hafta önce taşınan komşumun evinin önünde durduk. Beni kucağında tutmaya devam ederken Kapıyı açtı. Bir dakika anahtar neden karandaydı?

 

Beni kucağından indirdi. Etrafta gezindi bakışlarım. Televizyon ünitesinde benden habersiz çekilmiş fotoğraflarım vardı. Ev harika bir zevkle dizayn edilmişti. "Evimize Hoşgeldin Güneşin kızı "

Gülümseyerek karana döndüm. "Bu ev bizim mi? Ama... "

Elini belime koyup kendine yaklaştırdı

 

"Bizim... senin , benim , doğacak çocuklarımızın evi. Daha güzel yerden almak isterdim. Ama babaannem ve Ayşene yakın olmalıyım. Hem okula da yakın diye düşündüm. Yinede istemezsen başka bir ev tutarım. Daha büyük..."

 

"Gerek yok. İyi düşünmüşsün. İyi de benim evim vardı zaten. Hem babaannen konakta ister diye tahmin etmiştim"

 

"İster zaten. Ama konak çok kalabalık. Hiç mi özelimiz olmayacak?!"

 

Biraz daha çekti kendine. Yoğun bakışları yüzümde gezindi. "Hem senin evin bırak senin anılarınla kalsın. Benim konağım bırak benim anılarımla kalsın. Biz yeni bir sayfa açıyormuşçasına dolduralım burayı anılarımızla. Ev değil yuvamız olsun burası"

 

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Gözümü kapatsam bile aklımda belirsin burda yaşananlar. Mesela..." Elleri yüzümü kavradı. "Gözümü kapatsamda burda seni öpüşüm belirsin zihnimde. Bir gün herşey fotoğrafta değilde zihnimde kalsın"

 

Dudaklarını dudaklarıma bastırırken kalbimin çarpıntısını duyduğuna emindim. Ellerimi ensesine götürdüm. Usul usul çektim ense kökündeki saçları. Sıkıntıyla dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. "Şunu yapmayı kes yoksa iş istemeyeceğin yerlere gidecek "

Uzaklaşmak istedim fakat müsade etmedi. Belimi tutan parmaklarını tenime batırdı

 

"Hemen kaçmaya kalkışma"

 

"Sende utandırma o zaman!"

 

"Sende bu kadar çabuk utanma. Üstelik daha hiçbirşey yapmadım "

 

elinden kurtulmayı başarıp yatak odasına geçtim. Biraz bakınıp bu kez de başka bir odaya yöneldim. Beşikten anladığım kadarıyla çocuk odasıydı. Biri mavi biri pembe iki kutunun içi de oyuncak doluydu. Pembe olanda bebekler, yemek setleri, kuaför malzemleri; mavi olanda ise arabalar, uçaklar, bilyeler vardı

 

Karanı buldu bakışlarım. "Karan bu ne?"

Oyuncakları işaret etmiştim. "Kız mı erkek mi bilemediğim için ikisinden de aldım"

"Var olmayan çocuğa mı?"

"Bir gün var olacak çocuğumuza"

 

Yine Utanmıştım. Belli etmemeye çalışarak Mutfağa ilerledim. Yemek masasında bebek sandalyesi dahi vardı. Sanırım çocuğu doğduğu gibi büyütmeye kararlıydı. Zilin sesiyle Kapıya yöneldim. Açtığım kapıyla Serranın kolumdan tutup çekiştirmesi bir oldu. "Enişteciğim karını almam lazım. Bir yerlerine kına yakacaz da"

 

Serranın çekiştirmesiyle merdivenlerden aşağıya indik. "Ya Serra dur ne kınası?! Benim elbisem bile yok! Şu halime bak!"

Serra arabaya doğru çekiştirmeye devam etti. "Yahu biz ayarladık herşeyi. Sen eğlenmene bak hayatım"

 

Arabaya attı. Adeta beni arabaya sokup yanımdaki yerini aldı. Yanımda oturduğunu yeni fark ettiğim Hümeyra sırıtarak bana bakıyordu. Beni neyin beklediğini merak edercesine akıp giden yolu seyre daldım

 

Avluda gezindi bakışlarım. Etraf oldukça kalabalıktı. Temizlenmiş ve süslenmişti. Kolumdan çekiştirilmemle afalladım. Serra ve Hümeyra beni yıkarı sürüklerken bir odaya girdik. Yatağın üstünde duran elbise ve ayakkabıda gezindi bakışlarım.

"Bu ne?"

"Elbise"

Diye aynı anda yanıt verdiler.

 

Gidip Yatağın üstündeki elbiseyi elime aldım. Gözlerim açıldı. Elbiseye Elbise denmezdi. İnce ip askılı, bacağında oldukça uzun yırtmacı olan saten, kırmızı bir elbiseydi. Arkasına lafım bile yoktu. Belime kadar bağlamalı iplerden oluşuyordu.

 

"Kızım bu ne ya?! Gecelik gibi"

"Ay Abartma Güneş neresi gecelik bunun? Hadi hadi sen giyin de sonra da biz giyinelim"

 

Serra beni giyinmeye zorlarken odadan çıktılar. Kapının dışında giyinmemi bekliyorlardı. İstemeyerek de olsa giydim elbiseyi. "Güneş gelelim mi artık? Çatladım meraktan!"

"Gelebilirsiniz " dedim huzursuzca aynadaki yansımama bakarken. Normalde Elbise giyerdim ama arkası biraz fazla açıktı sanki

 

"Ohaa! Çok iyi! Kızım taş gibisin taş! Maşallah kimin arkadaşı?"

Serra büyülenerek geldi yanıma. Omuzlarıma baskı uygulayıp aynanın karşısındaki sandalyeye otutturdu. Saçlarımla oynamaya başladı. "Hemen saçlarını yapalım"

 

Serraya bu konularda güvendiğim için kendimi ona bıraktım

 

Yaklaşık yirmi dakikanın sonunda Serra elindeki maşayı aynanın önüne bıraktı. "Yorulduk ama değdi. Ay çok güzel oldu Güneş!"

Aynadaki yansımamdaydı bakışlarım. Kızıl saçlarımı su dalgası yapmış, Saçımın bir tarafına parıltılı, zarif bir toka takmıştı. Bakışları Hümeyrayı buldu. "Hadi sıra bizde Hümeyracığım"

 

Serra ve Hümeyra giderken ayağa kalktım. Yatağın üstünde duran topuklu ayakkabıyı elime alıp yatağa oturdum. Giymeye koyuldum. Bugün cumaydı. Okula son gün gitmiştim ama artık başlamam lazımdı. Resmen tüm izin haklarımı kullanmıştım. O yüzden düğün yarın yapılacaktı. Kınayı da serragil organize ettikleri için kimler olacak bilmiyordum

 

Hazırlanan serragille odaya giren birkaç tane kız gelip etrafımı sardılar. Dışarıdan müzik sesleri gelmeye başlamıştı. "Çok kalabalık mı?" Serra yönelttiğim soruyla kaşlarını kaldırdı. "Valla bu kadar olacağını tahmin etmiyordum. Aşırı kalabalık Güneş!"

"Ne?! İptal iptal kına falan istemiyorum ben!"

"Saçmalama kızım ya ! Düğün daha kalabalık olacak. Hadi bugün bunları düşünmüyoruz ve eğleniyoruz"

 

"Yalnız kınada erkek istemiyoruz dedik kayagili bile kınaya almadık. Babaanne tüm erkekleri avluya toplamış. Kaya öldürecek bizi"

Hümeyranın dediğiyle kaşlarım çatıldı. "Karan gelmeyecek mi?!"

"Yani kız kıza oluruz diye dememiştik. After parti gibi. Ama babaanne kız erkek herkesi toplamış"

 

"Wiyyy! Hadi tüm misafirler sizi bekliyor!"

 

Babaannenin sesiyle merdivenlere doğru yol aldık. Serra çoktan kendini çalan müziğe kaptırmıştı. Bense üzerime yoğunlaşan bakışlarla zor iniyordum merdivenlerden. Ortaya geldiğimizde etrafımı saran kızlarla afalladım. Sanki herkes dünden eğlenmeye razıymış gibi oynamaya başlamıştı

 

Serra yanıma gelip elimden tuttu. "Kızım oynasana ya! Sanki ben evleniyorum?!"

Serra zoraki kollarımı kaldırıp indiriyordu

 

Yaklaşık beş dakika sonra atmosfere ayak uydurdum. Elime süslü bir def vermişlerdi . Çalarak oynuyordum. Yalnız kocam olacak adamı kınama çağırmamışlar başka adamları çağırmışlardı. Gerçi hepsi karanın akrabalarıydı ama olsundu. Oynamayı bırakıp Telefonumu aradığım esnada dış kapı ardına kadar çarptı

 

Bakışlar kapıyı buldu. Karan , kaya, ömer ve birkaç koruma kapıda dikildi. Karanın yoğun bakışları üzerimde gezinirken Sertçe yutkundu. Eli gömleğinin yakasına gitti. Üstteki birkaç düğmeyi açtı. Bakışları kızışıyordu ve bu hiç hayra alamet değildi.

 

Kaya hümeyraya kitlenmişti. Hümeyranın elbisesi de oldukça açıktı. Ömeri ilk defa böyle görüyordum . Bakışlarında anlayamadığım ifade Serranın üzerinde dolaştı. Serranın etrafını saran erkeklere daha fazla dayanamayıp gidip serrayı aralarından aldı

 

Kayanın sesi doldu kulaklara. "Siktir!"

Hümeyra anında yanımda bitti. Koluma yapıştı. "Güneş? Kaya niye öyle bakıyor bana?"

Sesindeki korkuyu gizleyememişti. "Valla aynı bakışlar şu an benimde üzerimde olduğu için sorunu yanıtsız bırakıyorum hümüşüm ama hiç hayra alamet değil..." anında hümeyraya yönelttim bakışlarımı

 

"Adamları çağırmazsanız böyle olur işte!"

 

"Ya ben nerden bileyim?! Serra kınada erkeğin işi ne dedi?!"

"Çok biliyor o?! Tabi kendinin hiç kıskanç , mafya kocası olmadı ki nerden bilsin?"

 

Karan ve kaya adımlarını üzerimize atarken hümeyra daha da yanaştı bana. "Kaya beni korkutuyor. Ağıt kopartıcam şimdi"

Kaya Hümeyranın karşısında durup bakışlarını üzerindeki elbisede gezdirdi. "Bu ne hümeyra?"

"Elbise"

"Ya öyle mi?! Ben niye bir eksiklik görüyorum acaba?!"

 

"Tansiyonun düşmüş olabilir"

 

"Yok yükseldi benim Tansiyonum! Gecelik lan bu!"

"Bir kere Gecelik daha kısa oluyor abartma"

 

Hümeyra verdiği cevapla pişman olurken kolumdan ayrıldı. Yavaş yavaş geriye doğru attı adımlarını. "Hem sen gitsene niye geldin?! "

 

"Gideyim de bu şerefsizlerin Ağzının suyu aksın değil mi?! Gitmiyorum hümeyra hanım! Madem giydiniz, bakmalarını engelleyeceğiz artık"

 

İnsanlar oynamaya devam ederken bir köşede konuşan ömer ve Serradaydı bakışlarım. Belimin kavranmasıyla bedenimin çarpması bir oldu. Karanı buldu bakışlarım. "Şu siktiğimin elbisenini ben yokken nasıl giyersin?! Üstelik kendi kınamda ben hariç neden bütün akrabalarım var?!"

 

"Onu bende sorguladım "

 

Yoğun bakışları elbisede dolaştı. Yutkundu. Belimde duran parmaklarını tenime batırdı. "Güneş!.." yutkundu. "Giyecek başka birşey kalmadı mı güzelim?! Ben fena oluyorum"

Boştaki eli yakasına giderken daha da delirtmek ister gibi söylendim

 

"Fena oluyorum derken? Sinirsel anlamda mı? Ona göre kendimi korumaya almam lazım da..."

"Evlenince vereceğim bu sorunun cevabını"

 

Serra gelip karanı çekiştirirken ortadaki sandalyeye otutturdu. Hümeyranın elime tutuşturduğu süslü testiye afallayarak bakıyordum. afallayan tek ben de değildim. Karan şaşkınlıkla bakıyordu etrafına. Çalan şarkıyla ne yapmam gerektiğini anladım.

 

Bizim için boşaltılan alanda karanın Etrafında dönmeye başladım.

 

Aşkın ateşine dağlar dayanmaz

Aşkı bilmeyenler gönülden yanmaz

Aşk bir hastalıktır tabip anlamaz

 

Karana doğru yanaştım

 

Aşka yârdan başka, yârdan başka

Bana senden başka çare bulunmaz

 

Yoğun bakışları üzerimdeydi. Yanına geçip kolumu sandalyesine yasladım.

 

Seni anan benim için doğurmuş canım

Hamurunu benim için yoğurmuş canım

 

Huzursuzca kıpırdandı yerinde. "Bunların acısını çok pis çıkartacağım öğretmen Hanım"

Mırıldandığı şeyle karşısına geçtim. Bazı kızların kıskançlığını gizleyemeyen bakışları üzerimizdeydi. Elimdeki testiyi hızla karanın önüne attığımda testi tuzla buz olurken Karanın dudaklarına pis bir sırıtış kondu

 

Karana doğru attım adımlarımı

 

Aşka yârdan başka, yârdan

Bana senden başka çare bulunmaz

 

O an beni şaşırtacak bir şey yaptı. Ayağa kalkıp karşımda dikildi. Kollarını iki yana açarken tek hareketiyle şarkı değişti. Reyhani çalmaya başlamıştı. Bakışları gözlerimdeyken bana doğru yaklaştı. "Sevdiğim kadından başkasına oynamam diye söz vermişim küçükken. Sözümüzde durmamızın zamanı geldi öğretmen Hanım"

 

Şarkının ritimleriyle oynamaya başladı. Önümde diz çöktü. Bakışlarını gözümden çekmeden elini yere vurdurdu. Daha sonra göğsüne, ordan dudaklarına dokundurup elini havada salladı. Yavaşça ayağa kalktı. Yanıma yaklaştı. Sırıttım. "Beni şaşırtıyorsunuz karan Ağa"

"Kurban olsun sana karan Ağa "

 

Yanaklarıma hücum eden kanla şarkı kesildi. Alkış sesleri yükselirken oturmam için hazırlanan sandalyeye kendimi bıraktım. Kaya, karan ve ömer halaya girerken Serra ve Hümeyra yanımdaki sandalyelere oturdular. Serranın ömere olan bakışlarıyla kaşlarım havalandı. Kolumla serrayı dürttüm

 

"Hayırdır?"

Kaşları çatıldı

"Ne Hayırdır?"

Kaşımla Ömeri işaret ettim

"Ne?"

"Noluyor sizin aranızda?"

"Birşey olmuyor! Yani henüz"

Ufak bir kahkaha patlattım. "Sizden on numara çift olur"

"Ne gülüyorsun ya?! "

"Hiç... yakıştırdım sizi ya hemen bozulma"

 

Serra Ömeri izlemeye devam ederken bakışlarımı karana yönelttim. Üstünde giydiği beyaz gömleğinin ilk iki düğmesini açık bırakmıştı. Kolları dirseğine kadar katlıydı. Alnına düşen siyah saçları halay çektikçe havalanarak hoş bir hava veriyordu

 

Uzun boyu, altına giydiği siyah kumaş pantolonla tam bir Ağa vibesi veriyordu. Boynundaki kolye , parmağındaki yüzükle çok yakışıklı görünüyordu zalımın Ağası...

 

Ay ay ay o kadar özlemişim kiii 🥹

 

Bir bölüm sonu daha

 

Yorum yapmayı ve Beğenmeyi unutmayın canlarım

 

İnstegram: yazmakisteyenbiri5

 

 

Loading...
0%