Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22. Bölüm:YARALI KALPLER

@yazmakisteyenbiri0

"Güneş!"

Derinden duyduğum ses serraya aitti. "Kızım hadi kalksana ya?! Sanki ben evleniyorum?! Gerçi ben evleniyor olsam hiç uyuyamazdım sen kalkmıyorsun!"

Bedenimi sarsarak söyledikleriyle kaşlarım çatıldı. Zoraki açtığım gözlerimi saate diktim. "Kalkmıyorsun dediğin saat daha beş beş! Ne yapacağız kuaförü biz mi açacağız?!"

"Valla babaanne dörtte başlamış "

Gözlerim açıldı. "Ne?! Sen nerden biliyorsun?"

"Uykulu uykulu konaktan kaçıp buraya gelen müstakbel kocan ve tayfasından..."

Üstümdeki Yorganı attırıp salona doğru ilerledim. Kaya ve karan birer kanepede ömer ise yerde uyukluyordu. "Valla şu kahveden on bardak içsem anca ayılırım "

Hümeyrayı buldu bakışlarım. Uzattığı kahve bardağını aldım. "Teşekkür ederim "

"Lan!"

Ömerin bağırmasıyla bakışlarımız onu buldu. Gözleri kapalıydı. "Dağılın lan kızın etrafından!"

Rüyasında bile çatışıyordu. "Bu elbisenin devamı nerde? Yarısına gelince kumaş mi bitti?"

Hümeyra ile aynı anda serrayı buldu bakışlarımız. "Serra?"

Yudumladığı kahveyi Zoraki yuttu. "Hı"

"Bu kız... sen olabilir misin?"

Kaşları çatıldı. "Ne bileyim ben canım?! Sanki adamın Rüyasını mi izliyorum?!"

"Hemen de sinirlendi"

Hümeyraya yönelttim bakışlarımı. "Hı... anlamadık sanki"

Aramızda kıkırdarken karan birden yattığı yerden hafif kafasını kaldırdı. "Güneş?!"

Etrafına bakınırken kahve hareleri beni buldu. Rahat bir nefes verip başını tekrar yastığa koydu. "Oh... birşey oldu sandım. "

Elimdeki bardağı bırakıp yavaşça karanın yanına gittim. Önünde diz çöküp alnına düşen saçlarını okşadım. Uzanıp yanağına öpücük bıraktım. Tek bir tepki dahi vermeyince bir daha öptüm. Tekrar öpecekken birden başını yastıktan kaldırdı.

 

Geriye çekileceğimi biliyormuş gibi elini belime sarmıştı. Dudaklarını boynuma sürterek bir öpücük bıraktı. Sıcak nefesi kulağımı okşarken vücudum çoktan alev almıştı.

"Çok daha fazlasını akşam bekliyor olacağım "

 

Tekrar dudağını boynuma sürterek geri çekildi. Ayağa kalkıp lavaboya doğru ilerledi. Ben yerde, dizlerimin üstünde öylece kalakalmıştım.

Yanıma gelen Serra ve hümeyra kollarımdan tutup koltuğa otutturdular. "Bir öpmeye böyle oluyorsa bununla çok işimiz var. Adam daha hiçbirşey yapmadı"

 

Söylenen serrayla kendime gelip birden ayağa fırladım. Yerde yatan Ömeri unuttuğum için üstüne basmış bulundum. Ömer ayak bileğimi yakalayıp bedenimi yere sermek için kendine doğru çekti. Tam popomun üstüne düşüyordum ki kollarımdan yakalayan kayayla son anda kurtuldum

"Yenge?" Diyen ömere "ömer?" Diye karşılık verdim. "Ömer?" Diyen kayaya "kaya?" Diye karşılık veren hümeyraydı. "Güneş?" Diyen serraya karşılık ise ömerden geldi. "Serra?"

Allahım bu nasıl bir döngü???

 

 

"Noluyor lan?"

Bakışlarımız elindeki havlu, çatık kaşlarla bize bakan karanı buldu. Ömer ve kaya beni bırakırken Ömerin sesi doldurdu kulağımı. "Yenge ne diye üstüme basıyorsun ?!"

"Unuttum yerde olduğunu?"

"Sen niye yerde yatıyorsun?" Kayanın sorduğu soruyla kaşları çatıldı.

"Siz kanepeye yatınca bana yer kalmadı. Bende kendimi yere atmışım..."

Elini alnına götürdü. "Uykulu uykulu kaçarken alnımı kapıya çarptım zaten"

Harbiden de alnı kızarıp hafif şişmişti. "Kalkın hadi artık... çok işimiz var"

Kalkmam için elini uzatan karanın elini tutup ayağa kalktım.

Kızlar da peşimden gelirken odaya geçtik

 ...

Beyaz gelinliğimin üzerine dökülen kızıl saçlarıma su dalgası şekli verilip bir tutamı arkada şık bir tokayla tutturmuşlardı.

Aynadaki yansımama bakarken aynada beliren karanla arkama döndüm. Büyülenen bakışları üzerimdeydi. Yavaş adımlarla Yanıma geldi. "Çok güzel olmuşsun güneşin kızı. "

"Siz de çok yakışıklısınız zalımın ağası"

Uzanıp elimi tuttu. "Güneşim anneme gidelim mi?"

Sorduğu soruyla hafif afallasamda hızla aşağı yukarı kafamı salladım. Elimi bırakmadan Kapıya doğru ilerledi

...

"Anne"

Karan elimi bırakıp mezarın başına oturdu. "Biz geldik"

Dizlerimin üstüne çöktüm. Karanın mezarda olan elinin üstüne elimi koydum. Burnunu çekti "Ben dünyanın en güzel , en masum kızıyla evleniyorum. Senden sonra ilk defa bir kadını canımdan çok sevdim Anne "

İkimizde ağlıyorduk şimdi. O ölen annesine ben hiç olmayan anneme...

 

"Biz kalbimizi birleştirdik. Onun kalbi kırılsa benimki parçalanıyor. Oğlun karan Ağa evleniyor. Sen yoksun ama Yüzüğün hep bizimle. Söz o yüzüğü çıkarttıracak davranışlarda bulunmayacağım "

 

Burnunu çeken Karan ayağa kalktı. Uzattığı eli tutup ayağa kalktım. Burnumu çektim. "Bu yüzük artık daha anlamlı"

"Hayatım artık daha anlamlı "

Belli belirsiz sırıttım. Arabaya doğru ilerledik.

...

 

Davullar, zurnalar, durmadan halay çeken insanlar eşliğinde girdik bahçeye. Nihayet biz gelince kesilen sesle bahçede bekleyen imamın yanına gittik. İmam nikahı için balkona çıktık

Karşımıza oturan imamın bakışları beni buldu. "Mehir için ne istersin kızım?"

Karanı buldu bakışlarım. "O bana beni geri verdi. Daha da başka birşey istemem"

"Olmaz öyle!" Diye bağıran babaanneyle yerimde sıçradım. "Birşey istemen lazım kızım!"

iyi de ben ne istenir hiç düşünmemiştim ki

"Ağırlığımca altın!"

Birden dediğim şeyle ben dahil herkes şok içinde kalmıştı. "Wiy...geline iste dedik uçtu vallahi"

Babaannenin sesiyle Mırıldanırcasına konuştum. "Genelde öyle diyorlar diye şey ettim ben..." karanı buldu bakışlarım. Sırıtıyordu. Kaşlarım çatıldı. "Ne diye sırıtıyorsun?! Elli sekiz kiloyum ben!"

"İstersen yetmiş ol Güneşim... Bana güneşi vadeden kadına herşeyim feda olsun"

Karanı dinlemeyip İmama döndüm. "Şey biz onu bir kilo yapalım "

sanki manavdan elma alıyordum. Utancımdan yanaklarım kızarırken karanın sesi doldurdu kulağımı. "Beş kilogram altın karıma mehir borcumdur İmam efendi"

İmam gerekli soruları sorduktan sonra artık karan dini nikahlı kocamdı. Ayağa kalktığımızda karan duvağımı açıp dudaklarını alnıma bastırdı. Silah sesleri yükselirken refleks olarak karana doğru yanaştım

Karan tek hareketiyle silah seslerini sustururken ömere döndü. "Git söyle şunlara... Silah sıkılmayacak "

Ömer giderken kapıda beliren kişiyle kalbim kulaklarımda atmaya başladı

 

Bir adım daha attıktan sonra dizlerinin üstüne çöken annemle yavaş adımlarla indim merdivenleri. Aradaki mesafeye dikkat ettim. Islak kirpiklerinin ardındaki Kızaran gözleri beni buldu.

 

"Güneş... kızım"

Kalbim duracak gibi oldu. Kızım demişti. "Geç kaldım... sana, çocuklarıma, sevgiye... çok geç kaldım..."

Gözyaşlarım süzüldü yanaklarıma. "Geç kaldın..."

Endişelendi gözleri. "Şans veremez misin?"

"Şans bu değil... şans bile hak edene verilir. Sen haketmek için ne yaptın?"

Konuşmasına fırsat vermeden yılların birikmişliğini kustum. "Çocuktum ben! Sokağa attığında Muhtaçtım size! Evsiz kalıp güneyin mezarında uyuya kaldığımda Muhtaçtım birilerine! Yiyecek bir yemeğe Muhtaçtım! Hiç aklına geldim mi?"

 

Bunu sorarken kalbim parçalanmıştı. Parçalanan her yerinden kanlar sızmıştı içime. Cevap veremedi. "Geldin diyebilseydin affederdim belki..." Burnumu çektim. "Hayatında hiç olmadığım, aklına bile getirmediğin o günlerdeki gibi çek git"

 

"Bir kez anne demeden gitmem... Gidemem Güneş"

"Anne mi?! Herkese Anne denmiyor Ayla Hanım! Herkes anne oluyor ama annelik yapmıyor... git"

Bacaklarım ayakta durmaya direniyordu. Zorla kalkıp giderken yüreğime sancı girdi. Bacaklarım daha fazla dayanamazken karan belimden yakaladı. İşte Şimdi hıçkırarak ağlıyordum

 

Nerde , neyin içinde olduğumu bilmeden, karanın göğsüne yüzümü gömüp hıçkırarak ağlıyordum. "En güzel günüm Bile acı dolu... birşey yap karan kalbim çok acıyor"

Ellerini saçıma götürdü. "Deme şöyle!.. akan her damla gözyaşına ölürüm lan! Senin kalbin acıyorsa benimki atmıyor Güneş yapma!"

Başımı omzundan kaldırdım. Bakışları çaresizdi. "Ben böyle olmayacağım"

"Sen böyle olamazsın zaten"

Bileğimi tutup nabzımın üstüne dudaklarını bastırdı. "Belki bu kalbine ulaşır ve tüm ağrılarını dindirir güneşin kızı"

En içten gülümsedim. Davulcuyu buldu Bakışları. "Vur davulcu! Karımı gülümsettim!"

Davul sesleri etrafı doldururken gülüşüm yüzümde büyüdü. Karan kollarını açıp oynarken bakışları üzerimdeydi

 

...

 

"Yoruldum yeter artık!"

"Daha yeni başladık yengeciğim"

Ömer ve kaya beni adeta sürüklerken Bacaklarım artık tutmaz olmuştu. Ucu bucağı görünmeyen halayda Serranın bile enerjisi bitmişti.

Bu kalabalıkta karanı aradı bakışlarım. Bulamayınca kaşlarım çatıldı. Hızla kendimi kaya ve Ömerin elinden kurtardım. Şaşkınlıklarına aldırış etmeden kalabalığı yarıp karanı aradım

"Nerde bu adam yahu?!"

Okul müdürüyle konuştuğunu görünce yavaşladım. Birkaç saniye sonra konuşmasını sonlandırıp yanıma geldi. "Şans bizden yana desem?"

Anlam veremeyen bakışlar attım. "Okul acil tadilattan dolayı bu hafta tatil olacakmış"

Kaşlarım çatıldı. "Nasıl? Birden nolmuş ki?"

Elini belime koyan karan beni kendine çekti. "O kısmıyla çok ilgilenmedim desem yalan olmaz. Ben daha çok baş başa gideceğimiz Tatile odaklaydım "

"Hımm... Tam olarak nereye acaba?"

"Karım nereyi ister mesela?"

"Senin olduğun her yeri"

Dudağının kenarı kıvrıldı. Koşarak gelen serrayı buldu bakışlarım. "Bölüyorum ama çiçek atma merasimi gerçekleştirmemiz lazım. Malum evlenmeyi bekleyen çok bekar var" diye oluşan kalabalığı işaret etti

 

İstemesem de karandan ayrılıp salonun ortasına doğru ilerledim. Kalabalığa sırtımı dönüp çiçek tutan elimi havaya kaldırdım. Çalan şarkıya eşlik ederken birden çiçeği arkama doğru fırlattım

 

Hızla arkama dönüp kimin tuttuğuna baktım. Erkan olduğunu görünce sırıtmadan edemedim. O ne ara karışmıştı Kalabalığa?

Yakaladığı çiçeğin mutluluğuyla Karanın yanındaki Ayşene doğru ilerledi. Karanın çenesi seğerirken Ayşen sırıtarak birazda abisinden çekinerek aldı çiçeği

 

Karanın Bakışları Ayşeni buldu. "Ya selamet!"

Sesi ikaz doluydu. Ayşen kaşlarını çatıp çiçeği erkana geri verdi. "Ben daha evlenmeyeceğim"

"Hah şöyle"

Diye mırıldandı karan.

"Şimdi değil zaten. Büyüyünce "

Diyen erkana yanıt karandan geldi. "Onu Büyüyünce düşünürüz. Yani bir otuz yıl falan sonra"

Ayşen ve Erkanın gözleri açıldı. "Karan abi yaşlanmış oluruz ama!"

Diye atladı Erkan. "Kardeşimle mi yaşlancan lan! Git başka kız bul kendine"

"Bulmayacağım! Ben Ayşeni seviyorum!"

Karanın kaşları çatıldı. "Sevme lan benim kardeşimi!"

 

"Seviceğim!"

"Ya sabır!"

"Hıh!"

Diyen erkan arkasını dönüp pıtı pıtı gitti. Onların bu haline gülmeden edemedim. "Abi ne yaptın ya?! "

"Ne yapmışım?"

"Kalbini kırdın!"

Ayşen de erkanın peşinden giderken karan birşey söyleyecek gibi oldu sonra vazgeçti. "Çekiştiğin kişiler çocuk çocuk"

Bakışları beni buldu. "Hiç çocuk gibi davranmıyorlar "

Bu biraz doğru olabilirdi

Havada yankılanan silah sesiyle yerimde sıçradım. Karan beni kendine çekerken belindeki silahı çıkarttı. Bir el daha duyuldu silah sesi. Karanın adamları tek bir yere doğrultmuştu silahlarını

Müzik sesi kesilmiş, insanlar çocuklarını alıp bir yerlere saklanmışlardı. "Hümeyranın sizde olduğunu biliyoruz! Zorluk çıkartmadan kızı verin alıp gidelim! Kan dökülmesin!"

 

Sesinden tehdit akıyordu. Kaya hümeyrayı arkasına alırken uçaktaki adamı buldu bakışlarım. "Size verecek kız yok bizde!"

Adamın çenesi segerdi. Elindeki silahı huzursuzca oynattı. "Sensin... kaya denen çocuk. Hümeyrayı vermezsen yemin olsun vururum!"

"Dene bakalım noluyor!"

Diye kayanın önüne atladı ömer.

Karan silahını indirdiğinde beni serraya teslim edip adama doğru ilerledi. Ömerin önüne geçti. "Karan Ağanın düğününü bastığın kısmı eş geçip asıl meseleye odaklanıyorum. Sen hangi devirde kaldın bilemem ama kız 18i geçeli çok olmuş. Yani kendi kararını kendisi verecek yaşta"

 

"Ne zırvalıyorsun sen karan Ağa?! Kızı almaya geldim diyorum!"

"Ben de vermiyorum diyorum!"

"Kız ne ara sizin oldu da vermiyorsunuz?! Kan akacak diyorum karan Ağa!"

"Karan ağanın düğününü basıp kan akıtmaya cesaretin varsa buyur akıt"

Karanın Dişlerini sıkarak konuşması gerçekten tüylerini diken diken ediyordu. Sesi oldukça ciddi ve toktu. "Hümeyra! Çık kız saklandığın adamın arkasından! Evleneceksin diyorum sana ! Kaçışın yok! "

 

Kaya hümeyrayı bize teslim edip öne çıktı. "Ne istiyorsun lan it! Ne vaadetti o Şerefsiz hümeyrayla evlenmek için?! "

"Kan davası bu mesele!"

"Kan davanıza tüküreyim sizin! Ben istiyorum hümeyrayı!"

Adamın eli tetiğe gitti. "Bir şey mi yaptın lan ona?!"

"Ben siz miyim lan?! Şerefsizlik sizin kanınız olmuş. Adam gibi istiyorum ben onu! O bir mal değil benim gözümde... kalbim, aklım, ruhum..."

Serra öne doğru atladı. "rezil boy! Ben magazinciyim şimdi seni rezil boy diye haberlere konu etmez miyim?!"

Adamın bakışları serrayı buldu. "Haber mi? Bir haber olmadığımız kaldıydı! Bu iş burda bitmez hümeyra! Güvendeyim sanma !"

Adam panikle giderken hümeyra kollarımın arasında yere yığıldı. Kaya anında gelip hümeyrayı kucağına alırken yine krizi gelmişti. Başını ellerinin arasına aldı. "B-bırakın gideyim! K-kan dökülmesin! K-kimse ölmesin! Ölmesin!"

 

"Kimsenin öldüğü yok hümeyram! Bak ben burdayım... Ben hep yanındayım... Ben oldukça kimse ama hiç kimse sana birşey yapamaz!"

"S-size yaparlar!"

Karan gelip hümeyranın önünde diz çöktü. "Olduğun yer benim , bizim kapımız. Biz var oldukça kimse sana yaklaşamaz hümeyra. Cesaret bile edemez. Kan dökülecek olsa şimdi dökülürdü. Bunu yapmaya senin aşiretinin cesareti yemez. Şimdi tut kayanın elini ve ona güven"

 

Hümeyranın bakışları kayayı buldu. Kahverengi gözleri endişeliydi. Kaya gerçekten güçlü bir adamdı. Kolay kolay yıkılmaz gibi duruyordu. Sevdikleri söz konusu olunca içindeki öfkeyi, kuvveti çıkarmasını iyi biliyordu

Ancak sevildiğini bilmeye ihtiyacı varmış gibi bakıyordu. Hümeyradan da tam olarak bunu istiyordu. Onu koruyup kollayacak güçteydi. Sadece kafası bulanık değil net olsun istiyordu. Hümeyranın kesin anlamda onu istediğini bilmek istiyordu

 

Hümeyra kayanın elini tutarak istediği cevabı vermiş oldu. Kaya hümeyrayı kendine çekip Dudaklarını saçlarına bastırdı. "Sen benimsin elma şekeri. Ben seni sevmekten hiç vazgeçmediğim gibi koruyup kollamaktanda vazgeçmeyeceğim"

 

"Gözyaşım pıt, kalbim çıt"

Diyen Ömeri buldu bakışlarım. Yanına giden serrayla kol kola girip Ağlamaya başladılar. bunlarda bir tuhaf oldular.

"Düğün değil dizi sahnesi mübarek"

Karana çevirdim bakışlarımı. "Dizinin adı da YARALI KALPLER"

...

"Ya karan sabah çıkamaz mıydık?!"

Diye söylendim bavulu kapıya doğru sürüklerken. "Olmaz. Peşimize takılan kimse olmadan gitmemiz lazım"

Karanda elindeki bavulu getirip benim bavulumun yanına koydu. "Kim takılacak Peşimize Allah aşkına?! Bari gelinliğimi çıkarsaydım?!"

Düğün biter bitmez eve gelmiş , tatile gitmek için gelinliğimi dahi çıkarmadan bavul toplamaya koyulmuştuk

"Olmaz, birileri peşimize takılmadan gitmemiz lazım"

Derken kendi bavulunu getirip benim bavulumu yanına koydu. Bakışlarını bana çıkardı. "Hadi gidelim"

"Karan acelemiz ne anlamıyorum?"

Kapıyı açmıştı ki karşımızda beliren kaya, hümeyra, ömer ve Serra dörtlüsüyle karşı karşıya geldik. "Bunun içindi işte!"

Diye söylendi karan. "Oğlum evleneli 4 saat dolmadı lan!"

Karanın sitemle söylediği söze karşılık ömerden geldi. "Abi aşk olsun. Ne çabuk unuttun bizi..." bakışları beni buldu. "Sana da aşk olsun yengeciğim. Hani biz bir bütündük?!"

"Abi siz bakmayın ömere... " kayaya çevirdim bakışlarımı. "Hümeyranın ailesi peşimizde. Söz rahatsız etmeyiz sizi. Biz de gelsek?"

"Rahatsız edeni orda bırakır kaçarım"

"Tamam!"

Diye atladı dördü birden. Karan ömere döndü. "Git arabayı getir"

Ömer hızla giderken bizde aşağıya indik

 

 

 

Bu bölüm kısa oldu ama söz diğer bölüm uzun olacak☺️

Yorum yapmayı, Beğenmeyi unutmayın canlarım 😚

 

 

İnstegramdan da takip ederseniz çok sevinirimmm😊

merobooks_5

Loading...
0%