@yazmakisteyenbiri0
|
Saçımı düzeltirken aynanın karşısındaki yansımama baktım. Hazır olduğumu hissedince mutfağa doğru ilerleyip kahve makinasına kahveyi yerleştirdikten sonra tost yapmak için tost ekmeklerini çıkardım. Dediğimi yapmadım tabiki, eve ekmek stoklamadım ama her eve gelirken ekmek almak için telefonuma hatırlatma koydum
Kahvem olduğunda fincana koyup tostun başına geçtim Tostlar da olduğunda masaya oturup yemeğimi yemeye başladım
***
Okula geldiğimde, yine sırada olan çocukların arkasındaki yerimi aldım. yine kürsüde konuşma yapan müdür yardımcısına kaydı gözlerim. "bugün okul bazında haftanın son günü. Her yıl da olduğu gibi aramıza yeni katılan öğrenciler ve öğretmenlerin kaynaşması ve tanışması adına velilerimizin de bulunduğu hafta sonu piknik günü..."
Müdür yardımcısının sözünü yarıda Bırakan öğrencilerin Sevinç çığlıkları oldu. Yaklaşık yarım dakika sonra sesleri kesildiğinde müdür yardımcısı konuşmasına devam etti "sınıflarımıza geçebiliriz, iyi dersler" dediğinde dağılmaya başlayan minik kalabalığa karıştım
***
Çalan zilin sesiyle masaya serili eşyalarımı toplamaya koyuldum benim gibi eşyalarını toplayan çocuklara "görüşürüz çocuklar" deyip kapıya doğru yöneldim
"Güneş Hanım" arkamdan gelen sesle Kaşlarımı çatıp sesin geldiği yere doğru döndüm. bana doğru gelen müdür yardımcısı "buraya yakın tek bir piknik yeri var. Yakın olduğu için de herkes kendi geliyor. Size konum atarım" dediğinde hafiften gülümsedim
"İyi günler" deyip giden müdür yardımcısının ardından bende çıkışa doğru ilerledim
*** Konağın önüne geldiğimde, açık olan kapıdan içeriye girmeden önce derin nefesler alıp verdim. İhtimal vermesemde Ayşeni çıkartmak için çabalayacaktım. Kapıyı ittirip içeriye girdiğimde avluda elindeki süpürgeyle dört dönen , otuzlu yaşlarının sonunda gibi olan bir abla benim gelmemle kafasını kaldırdı. Beklediği kişi olmadığımı görünce rahat bir nefes verip aynı hızla işine geri döndü
Çekinerek "kolay gelsin" dediğimde beni duymayacak kadar işine odaklanmış olmalıydı ki bırakın kafasını kaldırıp bakmayı tek bir kelime dahi etmemişti. Merdivenlere doğru yöneldiğimde aklım hâlâ sesimi dahi duyamayacak kadar işine odaklanan abladaydı. Bedenim birşeye çarpmanın etkisiyle arkaya doğru savrulurken aynı anda belimi saran eli hissetmemle kaşlarım çatıldı
"Önünüzü göremeyecek kadar neye daldınız böyle öğretmen Hanım?" Diye soran karan beyin eli hâlâ belimdeydi. Benim bir elim kolunda bir elim ise omzundaydı. Aramızda ise bir karıştan az mesafe vardı. "Hiç! Öylesine dalmışım!" Dedim elinden kurtulup kendimi geriye çekerken
Kaşları çatılırken bana baktı. "Ayşen odasında mı?" Diye sorduğumda yaklaşık on saniye sonra kafasını salladı. Hızla yanından geçip Ayşe'nin odasının önüne geldim. Kapalı olan kapıyı tıkladım. Bir dakika sonra kapı Ayşen tarafından açıldığında anında arkasına geçip sandalyesinin ilerletecek kollarından tuttum
"Dersimizi bahçede işleyeceğizzz" derken sandalyesini itekledim. Merdivenin başında durdum, etrafa göz gezdirdim ancak yardım edecek biri yok gibiydi derken bize doğru bakan kaya görüş açıma girdi. Seslenmeme gerek kalmadan hızla yanımıza geldiğinde sandalyeyle birlikte Ayşeni kucağına aldı
Maşallah. Adı gibi adam valla bende aşağıya indiğimde Ayşe'nin arkasına geçip ağır ağır bahçeyi dolaşmaya başlattım. "Biraz bahçeyi turlayalım istedim. Dersten önce oksijen çekmek iyi gelir" derken biraz biraz kapıya yaklaşıyorduk. Tabiki dışarıya çıkarmayacaktım ama kapıyı açıp yolu görmesini sağlayabilirdim
Kapının önünde durdum. Ayşe'nin önüne geçtim "bana güven ve dediklerimi yap" derken uzanıp ellerini tuttum. "Gözlerini kapat" dedim ve gözlerini kapattı. "Derin nefes al ver" dedim ve yaptı. "Dışarıya çıktığını hayal et" kaşları çatıldı. Yüzünde beliren korku yayılmaya başladığında
"Sakin ol, arkadaşlarınla olduğunu Düşün. Bir pikniktesin, onlarla konuşuyorsun, oyunlar oynuyorsun..." "Sandalyede olduğum için oynatmazlar. Hem benim hiç arkadaşım yok ki" dedi sözümü keserken. "Ben senin arkadaşın olurum. Hem neden oynatmasınlar ben eminim ki onlar da seni aralarında görmek istiyordur"
Elindeki ellerimi çektim , ayağa kalktım ve kapalı olan kapıyı açtım. Tekrardan arkasına geçtim ve gözlerini açmasını söyledim. "Senin o minik kalbine sığmayan koca bir dünya var biliyorum. Ama korkuyorsun, o kocaman dünyanın kapısını aralamaya korkuyorsun" derken önüne geçtim ve elimi uzattım
Yüzündeki donuk ama birazdan patlayacakmış gibi olan ifadesini gördüğümde hızlı hızlı nefes alıp vermeye başlayınca anında gidip kapıyı kapattım. Önünde diz çöktüm ve titremeye başlayan ellerini tuttum. "Tamam sakin ol! Sakin ol! Geçti! Bitti tamam!" Dedim ama fayda etmiyordu
Kendini o ana kitlemişti! Titremesinin şiddeti arttığında "tamam sakin ol! Ayşen bak ben burdayım! Tamam geçti!" Diye bağırdım. Birden yana doğru ittirildiğimde ellerimi yere bastırıp düşmemi engelledim. "Ayşen!" Diye bağıran karan kardeşinin titreyen ellerini tutuyordu
"Ayşen burdayım abiciğim, burdayım birtanem, geçti birşey yok, bitti burdayım ben" dedi kollarını kardeşine dolayıp titremesini durdurmak istercesine sımsıkı sararken. "Kaya! Doktoru ara!" Diye kükrediğinde Ayşenin nefes almakta zorlandığını görünce karanın koluna yapışıp çekiştirmeye başladım
"Yahu bıraksana çocuğu be adam! Nefes alamıyor!" Diye bağırdımda bana beni öldürmek istiyormuş gibi bakış attı. Tekrardan Ayşene doğru döndü . Nefes alamadığını görünce kollarını gevşetip geri çekildi. Küçük kız nefes almaya başladığında titremeleri oldukça azalmıştı. nefes alış verişlerini düzenlemeye çalıştığında , dolan bakışlarını abisine çevirdi
"İyiyim abi" nefesimi sesli bir şekilde bıraktığımda ellerimde duyduğum yanma hissi ile yüzümü buruşturdum. Ellerime baktığımda soyulmuş olduğunu ve ince ince kan sızdığını gördüm. Ayı! Zarar vermeden duramıyor! "Emin misin abiciğim?" Diye soran karan beyin sesiyle bakışlarımı kardeşinin yüzünü avuçlarının arasına alan adama çevirdim
"İyiyim abi, sadece Bilmiyorum... Ama güneş öğretmenimin hiç bir suçu yok. O benim iyi olmamı istiyor" dediğinde karan Bey'in öfke dolu bakışları beni buldu. On üç saniye kadar gözlerime baktı ve kafasını çevirip kendisine doğru gelen Kayaya Baktı. "doktor geliyor abi" dediğinde ayağa kalktı "Ayşeni odasına çıkart doktor gelene kadar dinlensin"
Kaya Ayşeni götürdüğünde kaşlarım çatıldı. "Neden en sondaki şeyi en başta yaptın?!" Diye kükreyerek üstüme gelen karan beye baktım. "doğru olanı yaptım" diye aynı şekilde karşılık verdim. biraz daha üstüme doğru geldi. "Doğru olan Ayşeni krize sokmak mı?!"
"Doğru olan adım atmak! Doğru olan Ayşeni görmediğiniz bunalımdan çıkarmak! Evet belki de bunun gibi kaç krize girecek! Ama bir yerden sonra girdiği krizler yerini alışkanlığa bırakacak, umuda bırakacak! Hayale bırakacak!" Diye bağırdığımda, birden bileğimi tuttu ve kendine çekti. Öfke dolu bakışlarını gözüme sabitledi. elimin acısı iki katına çıkarken yüzümü buruşturdum
"Sen psikolog değilsin Güneş Hanım! Ayşenin bir psikoloğu var Zaten! Siz sadece öğretmenliğini yapın!" Dediğinde elimden akan kan parmağına değince bakışlarını elime çevirdi. Bileğimdeki eli gevşerken kaşları çatıldı. Hızla bileğimi elinden kurtardım "demek ki psikoloğunuz gibi sizde körsünüz! Ayşenin ne denli içine kapandığının farkında bile değilsiniz!"
Gidip masanın üstündeki çantamı alıp kapıya doğru yöneldim. Kendimi sokağa attığımda söylenerek ilerledim. "Ben psikolog değilmişim , öğretmenmişim, bak ya ben bilmiyorum sanki?! Hödük herif! Daha ne yaptığının Farkında bile değil! Ayı!!! " Hâlâ kanayan elime baktım
"Madem çok biliyorsunuz , çıkması için niye hiç çaba sarf etmediniz?! Niye gözlerindeki çıkma isteğini, birinin gelip kurtarmasını beklediğini görmediniz!" Bileğimdeki parmak izlerini fark edince Kaşlarımı çattım
"Ayı ya! Gerçekten ayı! Geldiğimden beridir vermediği zarar kalmadı!" Diye bağırırken evin önüne geldiğimi fark ettim. Çantadan anahtarları çıkarıp içeriye girdim
Çantamı koltuğun üstüne atıp ecza dolabına yöneldim. içinden pansuman malzemelerini aldım. Balkona çıkıp elimdeki malzemeleri sehpanın üstüne koyduktan sonra sandalyeye oturdum. Pamuğa döktüğüm tentürdiyotu yaranın üstüne sürdüm. Sargı bezini de elime dolarken aklım Ayşendeydi
Üstüne çok gitmediğimi düşünüyordum. Evet ani oldu. Ama korkularından saklanarak değil, korkularının üstüne giderek onu alt edebilirdi. Üstelik girdiği bunalımı kimse fark etmemişti! Yinede ne olursa olsun Ayşeni o karanlık dünyadan çıkartacaktım. Beklediği o eli ona ben uzatacaktım. Bazen hepimiz bize uzanan bir el olsun isteriz. Bizi girdiğimiz bunalımdan çıkaran bir kahramanın eli... Ayşen'in kahramanı ben olacaktım
Sehpanın üstündeki malzemeleri toplayıp çöpleri çöpe attıktan sonra geri kalanı ecza dolabına koydum. Mutfağa geçip piknik için kurabiye yapmaya koyuldum
...
Derinden gelen telefonun sesiyle gözlerimi kırpıştırdığımda, elimi uzatıp yatağa bıraktığım telefonu aradım. Nihayet bulduğumda, daha da netleşen alarm sesini yukarı doğru kaydırıp kapattım. Doğrulup oturdum yarı kapalı perdenin arasından yüzüme vuran güneşe karşı zorlayarak gözlerimi açtım
Bildirim sesiyle bakışlarım elimdeki telefonu buldu. ekranı açıp müdür yardımcısından gelen mesajın üstüne tıkladım. Konum olduğunu görünce gözlerim biraz daha açıldı. "Piknik vardı!" Hızla yataktan fırlayıp banyoya doğru ilerledim
Dolabı kurcaladığımda üzerime giyecek kısa kollu, dar , beyaz bir tişört, altınada ayak bileğimin dört parmak üstünde kırmızı renkte üstünde minik beyaz çiçekleri olan eteği çıkarıp giydim. Aynanın karşısına geçip ıslak saçlarımı kuruttum. Taradım ve tepeden dağınık topuz yaptım. Mutfağa geçtiğimde dolaptan dün öğrenciler için yaptığım şekilli kurabiyeleri alıp çıktım
***
"Güya bana olan uzaklığı yürüyerek on beş dakika! Resmen yirmi beş dakikadır yoldayım" diye söylenirken etrafa göz gezdirdim. Sağa ve ileriye giden yoldan başka yol yoktu. "Sola dönün" diyen navigasyonun sesiyle kaşlarım çatıldı "bir kere de beni doğru götürsen şaşarım! Solda yol yok yol!" Diye bağırırken ileriye baktım"içimden bir ses ileriye gitmemi söylüyor. Hadi Güneş , çok olsa kaybolursun"
İlerlediğimde duyduğum araba sesiyle yavaşladığını anladım. kaşlarım çatıldı. " Güneş Hanım" karan beyin sesiyle bakışlarımı yanımda beliren arabaya çevirdim. Karan bey yarı açık camdan bana baktı. "Sanırım aynı yere gidiyoruz. Binin isterseniz" "Gerek yok karan bey. Yürüyüş yapıyorum" dedim ve önüme döndüm. Adımlarımı hızlandırdığımda yine o gıcık sesi kulağıma doldu
"Emin misiniz?" Diye sorunca bakışlarımı tekrardan karan Beye çevirdim. "Eminim karan bey" dedim ve tekrar önüme döndüm. Duyduğum havlama sesiyle küfür savurmak istedim.yavaşça arkama doğru döndüm. köpeklerin avının üzerine atlamak için uygun zamanı beklercesine yavaş adımlarla geldiklerini gördüm
"O zaman orda görüşürüz öğretmen Hanım" bakışlarımı gülerek bana bakan adama çevirdim. Köpekler hızlanınca kapının koluna yapıştım. "Allah! Ya ama neden hep ben?!" Köpekler üstüme doğru koşmaya başladığında çığlık attım "alın beni!"
Kapı açıldığında kolumdan tutup arabaya çekti. Sesli bir şekilde nefesimi verdiğimde kucağında olduğum adama baktım. Kucağında?!!!fark ettiğim şeyle hızla ayağa kalktım. "tak" Sesiyle Bir anlığına arabada olduğumu unutup kafamı tavana çarpmıştım! Elimle sızlayan kafamı tuttum
"Of! Neyden yapılma bu araba ya?! Kafam kırıldı!" Dedim kendimi koltuğa atarken. Gülen adamı buldu bakışlarım. "Çok mu komik karan bey?!" Diye sordum kaşlarım çatılırken. Başını salladı "evet ...Çok şapşalsınız öğretmen Hanım"
Gözlerimi kısırak karan beye beş saniye kadar baktığımda bakışlarımı görüş alanıma giren Yan yana , arka arkaya aileler için dizili olduğu belli olan banklarda oturan öğrenciler ve velilere çevirdim. Gelmiştik. Köpekler olmasaydı doğru yoldaymışım. Duran arabadan indim Ayakta bir oraya bir buraya giden müdür yardımcısına baktım. Geldiğimizi görünce hızla yanımıza geldi. "sonunda, hoşgeldiniz Güneş Hanım. Bir an kayboldunuz sandım" "valla bende bir an kayboluyorum sandım" dedim ve yanımdaki adamı gösterdim
"Karan bey de buraya geliyormuş. Yolda karşılaştık " müdür yardımcısının bakışları karan beyi bulduğunda "güzel. Hoşgeldiniz karan bey..." Dedi ve yüzü düştü "keşke Ayşen de bize katılabilse"
Dediğinde karan Bey'in de yüzü düştü. Müdür yardımcısı, canının sıkıldığını anlayınca bakışlarını bana çevirdi parmağıyla baştan üçüncü bankı gösterdi. "Sizin sınıfınız orda" dediğinde Gülümseyip ilerledim
"Hoşgeldiniz öğretmen hanım" diyen kadınlara gülümsedim "hoşbulduk, sizler de hoşgeldiniz" dedim . Elimdeki kurabiye kabını masadaki diğer yemeklerin yanına bıraktım. "Öğretmenim sen bize kurabiye mi yaptın?!" Diye heyecanlanarak soran erkanı buldu bakışlarım
"Evet! Size yaptım!" Dedim bende onun gibi heyecanla. "Yaşattığımız horoz meselesi yüzünden Kusura bakma kızım" diyen kadının sesiyle bakışlarımı sağımdaki kadına doğru çevirdim "Erkan o horozu çok seviyor. Milletin çocuğu kedi köpek sever, benimki de horoz hastası! Ben görmeden kümesin ağzını açmış, o gün de horoz pek bir huysuzdu benim oğlanı da sizi de kovalamış" dediğinde gülümsedim
"Evet, ama sorun değil. Erkan bir daha getirmeyecek zaten" dedim erkan'a bakarken . "Tövbe öğretmenim! Küsüm zaten daha" dediğinde gülümsedim. "Neredeyse herkes geldi" diyen müdür yardımcısının sesi ile herkes ona doğru döndü. Sandalyenin üstüne çıkan adam kürsüdeymiş gibi konuşma yapıyordu. "Sevgili öğrenciler, değerli veliler, saygıdeğer öğretmen arkadaşlarım hepiniz hoşgeldiniz"
öğrencilerden alkış kopunca kıkırdadım. "Asıl amacımız güzel bir gün geçirmek. Çocuklarımızın eğlenmesini sağlamak. Hem bu sayede aramıza yeni katılan öğrenciler ve öğretmenlerimize hoşgeldin etkinliği yapıyoruz. Öncelikle yemeklerimizi yiyelim daha sonra etkinliklerimiz başlayacak" dedi ve sandalyeden indi
Masadaki hanımlar tabakları dağıtınca yiyeceklere odaklanan öğrencilere baktım. "çocuklar" dediğimde hepsinin bakışları beni buldu. "Hepinizden bir tabağın içerisine her bir yiyecekten birer tane koymanızı istiyorum" dediğimde hepsi neden diye sorarcasına bana baktı. "Bir şey yapacağız siz sadece koyun" dedim
Dediğimi yaptıklarında yanımda getirdiğim karton poşeti Alıp ayağa kalktım. Hazırladıkları tabağı alıp poşetin içine yerleştirdim ve masanın bir kenarına bıraktım. "teşekkür ederim, birazdan ne yaptığımı anlamış olucaksınız. şimdi yiyebilirsiniz " dedim ve sandalyeme geri oturdum
Bir Araba alanda belirirken bakışlarım duran arabayı buldu. Bir adam ve nazlı indiğinde onları karşılayan müdür yardımcısı oldu. birşeyler söylediğinde parmağıyla bizim olduğumuz Bankı gösterdi
Adam kafasıyla müdür yardımcısına selam verdi ve buraya doğru gelmeye başladı. Ayağa kalktığımda Nazlıya gülümsedim. Arkadaşları nazlıya yer açarken Bana doğru uzatılan elle kafamı kaldırdım. karşımdaki adama baktım. "Merhaba ben viran Asrınoğlu. nazlının amcasıyım" dediğinde gülümseyerek uzattığı eli tuttum
"Memnun oldum viran Bey, bende Güneş. sınıfın yeni öğretmeniyim" dediğimde elimi çektim. "Bende memnun oldum Güneş Hanım. Nazlı Sizden çok bahsetti" dediğinde kaşlarım kalktı"Öyle mi?" Adam kafasını salladığında bana doğru biraz yaklaştı. Sadece benim duymamı ister gibi fısıldadı
"Sizi Vefat eden annesine çok benzetiyor" dediğinde yüzüm düştü "Haklıymış...Benziyormuşsunuz" "nazlının bana uzun uzun bakmasının sebebini anlamış oldum... Başınız sağolsun" dediğimde kafasını Eğip geri kaldırdı. Elindeki kutuyla viran beye öldürmek ister gibi bakan karan bey, bize doğru geliyordu
Viran beyin de bakışları yanımıza gelen adamı bulduğunda onun da kaşları çatıldı rengi değişti. Bu bakışmlalar inşallah yerini savaşa bırakmaz elindeki meyve suyu kutusunu kayaya uzatan karan beyin bakışları hâlâ adamın üstündeydi. "karan abiii!!!" Diye bağıran çocukların sesiyle bakışmalar da son buldu
Karan bey çocuklara gülümsediğinde "bu kez istediğiniz meyve suyunu aldım" dedi ve çocuklar yine çığlık attı. Geri yemeklerine dönen çocuklardan bakışlarımı alıp karan ve viran beye çevirdim. "Sizde buyrun" dediğimde boş yerlere geçtiler . Bende oturduğumda benim için hazırladıkları tabak için teşekkür edip yemeye başladım
***
"İlk etkinliğimiz tabiki de yakan top!" Diye bağıran müdür yardımcısının sesine çocukların çığlık sesleri karıştı
Kaledekiler ve ortadakiler belli olduğunda oyun başladı. Ve ben maalesef ki ortadaydım! İlk toptan çocuklarla birlikte kaçtığımızda kaledekiler karan bey, viran bey, müdür yardımcısı ve bir kaç öğrenci ve diğer öğretmenlerdi. İkinci kez de toptan kaçtığımda kendime hayret ediyordum ilk defa tek atışta vurulmamıştım. Derken suratıma doğru gelen topu görünce gözlerim açıldı
Elimi yüzüme siper ettiğimde sertçe çarpan top yüzünden dengemi kaybettim ve arkaya doğru sendeleyip düştüm. Elimde duyduğum sızıyla yüzümü buruşturdum. "ah! Çocuk bunlar çocuk! Kim böyle atıyor topu ya?!" Diye bağırdım. Kıkırdayan çocukların sesini duyduğumda karan bey yanıma geldi. Önümde diz çöktü, sargılı elimi tuttu
"emin olun attığım o top bir çocuğa gelseydi daha az etkilenirdi" dediğinde Kaşlarım çatıldı. Hem kendi atıyor hem de özür dilemesi gerekirken hakaret ediyor! Yok bu adam medeniyet yoksunu! "Elinizi bu hale getirmek istemezdim öğretmen Hanım" dediğinde elimi çektim
"Ama getirdiniz..." Dedim ve ayağa kalktım. Bakışlarımı gözüne diktim "sizi anladığım için önemi yok diyeceğim. Ama sinirlenince gözü dönenlerden olmak iyi birşey değil" dedim ve sınıfıma doğru döndüm. "çocuklar gidiyoruz" dediğimde soran gözlerle bana baktılar. Masada duran karton poşeti aldım ve vellilere doğru döndüm. "Çocuklar birazdan evlerinde olur. Herşey çok güzeldi ellerinize sağlık" dedim ve viran beye baktım
"Nazlı da bizimle gelsin. Uzak bir yere gitmiyoruz. Hem onun iyi anlaşacağı birine gidiyoruz" dediğimde gülümseyip tamam anlamında kafasını salladı. "İşiniz bitince lütfen arayın, ben alıcam nazlıyı" dediğinde kafamı salladım
Çocuklara çevirdim bakışlarımı "yürüyebilirsiniz değil mi?" Erkan gerinerek öne doğru çıktı "siz yürüyebilir misiniz diye düşünün öğretmenim" dedi ve ilerlemeye başladı. Güldüğümde bende çocukları göreceğim şekilde yanıma alıp ilerlemeye başladım
|
0% |