@yeagereen
|
RAHATSIZ EDİCİ UNSUR UYARISI ŞEYSİDİR! OKUMAK İSTEMEYEN UYARININ BİTTİĞİ YERDEN DEVAM EDEBİLİR Oy ve yorum yapın plsss [|━|]
Dağılarak önüme düşen saçlarımı iki elimle birden kulağımın arkasına iteledim. Sonra nereye koyacağımı bilemeyerek dizlerime bırakıp ayaklarımın üzerine kalktım. Gitmeliyim gibi hissediyordum... Sırf yanlış anlaşılmaktan çekindiği için sürekli onu istediğimi dile getirmek ve reddedilmek gurursuzca gelmeye başlıyordu artık. Belki de çok kez söylediğim için tek derdim sex sanıyordu, bilemeyeceğim. Elbette onu seviyordum ama bu gece yüzüne bakabileceğimi sanmıyordum. "Ben gitsem iyi o..." diyecekken duyduğum sesle cümlem bölünmüştü. Kısık sesli bir melodi sıfır sesteki bu odanın duvarlarına çarpıyordu adeta. Şaşırarak arkamı döndüğümde badem gözleri ilk hedefim olmuştu. Telefonunu ahşap masanın üstüne bıraktığında bakışları odağını hiç bozmadan yanıma yaklaşırken donup kalmıştım adeta. Lakin kalbim bedenimin aksine hiç durmadan çalışıyordu. Aramızdaki mesafeyi kapatarak deri koltuğa genişçe oturup elini uzattığında hiç düşünmeden tuttum. Ardından bir güçle ona çekilerek tek bacağının üstüne çöreklendiğimde hiç de rahatsız değildim. Soğuk parmak uçları bileklerimi sararak omzuna tutunmamı sağladığında "Korkuyorum" dedi, kolları belime sarılırken. "O tatlı tadını aldıktan sonra bağımlısı olmaktan korkuyorum, Talya." Ha? Efendim? Bi daha de ne olur? Başımı kaldırıp yüzüne alttan bakarken bel kıvrımımdan bacaklarıma doğru kayan parmakları ayaklarımı iki yana açarak oturmamı sağladığında öne eğilerek bedenimi ona yaslamıştım. "Nasıl bir bağımlılık ki o?" dediğimde her söylediğim kelimede daha bir yakan odaklı bakışları dilimi damağımı kurutmuştu resmen. "Meselaa," Başını hafif eğerek yüzyüze gelmemizi sağladığında aralık göz kapakları açılarak yukarı, koyu kahvelerime çıktı. "On bir gün önce ilk kez öptüğüm o dudakların. Her öpücük hiç öpücük gibi sanki, bir türlü yetmiyor." diyerek tekrar aşağı düşen bakışları kuruyan dudaklarıma gittiğinde ıslatma ihtiyacıyla dilimi gezdirdim üzerinde. Ancak anında kısılan çimenleriyle yapmamam gereken bişi yaptığımı anlamıştım ama birden yakınlığını arttıran yüzü düşünmemi durdurmuştu. Gözlerim usulca kapanırken dudaklarımız buluştu. Ateş dudaklarından sızan sıcacık dilini alt dudağımda hissettiğimde nefesi götümden alıyordum. Az önce yaladığım yeri kendi ıslaklığına bularken sıra ağzımın içine geliyordu. Önce benim dilimle tokuşan ateş sıcaklığı damağımda hızlıca sürterken iç gıdıklayıcı bir his olmuştu orada. Yaşadığım zevk alt kısmımı sızlattığında biraz öne kayarak kendimi onun şişkinliğine bıraktım. İkimizden de ilkel bir inilti kaçtığında kendimi ileri geri ona sürterek işime devam ederken "Talyaaa!" diye uyaran sesini umursamadım. Buna karşın sağa dönerek sırtımı soğuk deriyle buluşturduğunda üstüme abandı. Ağzımın içinden ayrılarak dudaklarımı emip çekiştiren dişleri çeneme doğru kayıyordu. Tenimde bıraktığı ıslaklık gerdanıma yaklaştığında uçlarımın sertleştiğine emindim. Şehvetle sıktığım elini açarak iki bileğinden kavrayıp koltuk başlığına sabitlediğinde göğüs oluğuma ulaşan nefesi seslice inlememe sebep olmuştu. Straplez büstiyerimi ortasından ısırarak direkt aşağı çektiğinde kumaş biraz inatlaşsa da nihayet göbeğime inmişti. Karşısında çıplak kalan bir balerine göre oldukça dolgun memelerime baktığında yavaşça yüzünü yaklaştırıp burnunu sürttü sağ ucuma. "Hımm Talya, çiçek kokuyorsun." Duş jelim sağolsun. Yasemin özlüydü. İstekle bedenimi kaldırdığımda göğsüm burnundan kayarak Aralık dudaklarına değindiğinde Aram dilini çıkarıp pembe kısımları yalamıştı boylu boyunca. Islaklıkla kendini belli eden ucumu dişleri arasında sağ sol yaparak döndürdüğünde bir yandan bir yana çekiştiriyor, beni ise kıvrandırıyordu. Zevkiyle ellerimle ona yön vermek istediğimde bileğimi kafesleyen parmaklar zincirlerim olmuştu. Bir tepki koymak isteyen bedenime karşı gelemeyerek bacaklarımla kalçamı kaldırdıdığımda kasıklarımız çarpışmıştı. "Ahsikeyim" diyen Aramla gülümsedim. Boş eliyle sol mememi avuçlarken yüzünü hızla aşağı kaydırarak kasıklarıma yanaştı. Pileli, şort eteğimi de büstiyerime yaptığı muameleyle çıkarttığında aramızda sadece ıslak kilodum vardı. Bir anda ayağa kalktığında beni böyle bırakacak diye ödüm patlamıştı. Ama düşüncemin aksine spor şortunun ipini tek tutuşta çekip çıkardığında hala başımın üstünde tuttuğu ellerime dolamaya başladı. İşi bittiğinde ağırlığını vermeden üstüme çıkarak dudaklarıma uzandığında tişörtünün üzerime değen kısımları huylanmama sebep olmuştu. "Sakın ellerini aşağı indirme" diye emir verircesine konuştuğunda hayretle baktım suratına. Bu benim baklavalı çöreğim mi? diye düşünürken rengi kırmızıdan mora yaklaşan kulaklarını gördüğümde istemsizce kıkırdamıştım. Neye güldüğümü anlamakta hiç zorlanmadığında dudaklarıma değen sıcaklığı ve göğsümü kavrayıp uçlarına doğru sıkan eliyle susmak mecburiyetinde kalmıştım. "Şurada bir zamanlar kurduğun hayali gerçekleştirmeye çalışıyoruz, sende gül anca. Tı tı tı." diye şakayla söylendi. Bir zamanlar kurduğum hayal... Ben ona bir kez demiştim, o zaman da regldim. Bi dakika. Elimi bağlamıştı. Ben kendime ya da ona dokunamayacaktım mı? Bravo bana. "Araaam," diye itiraz için adını seslendiğimde çenmedeki baş parmağı dudağımı ezerek ağzımın içine yol almıştı. Yüzü aşağı gittiğinde aralık göz kapaklarının hedefi ıslak çamaşırımdaydı. Göğsümdeki elini çekerek kilodumu kolaylıkla çıkarttığında yeşil bakışları kasılmama sebep olmuştu. "Acele et artık!" diye inlercesine seslendiğimde kelimelerim pek anlaşılır çıkmamıştı. Bacaklarımı iki yana açmamı sağlayıp ardından arama kafasını gömdüğümde kadınlığımın üstünde hissettiğim ateş dudakları inlememe sebebiyet vermişti. Kadınlığımın dudakları arasında kayan dili hassas noktama değdiği an delicesine bir inleme kaçmıştı ağzımdan. Yüzü biraz daha aşağı kaydığında dili deliğime ulaşmış, ıslaklığım onun ıslaklığıyla bir harmoni oluştururken duygularım tavan yapmıştı. Ağzımdaki parmağını hızlıca çekip aldığında gittiği yol kadınlığıma çıkmıştı. Soğuk parmak ucu klitorisime değdiği an bir iniltiyle bacaklarımı kapamaya çalışmıştım boş bir çabayla. Deliğimde dolanan dilini birden içime ittiğinde biraz üstteki baş parmağı hafif bir baskıyla ileri geri yapıyordu. "Ihm Aramm" derken zorlanıyordum. Ardından anlamadığım bir hızla dili ve parmakları yer değiştiğinde buz gibi soğukluk girişimde geziniyordu. Aksine sıcak olan dili klitorisimde hakimiyet sürerken zevkle gözlerim dolmuştu. Islak başparmağını usulca içime iterken tasvir edemediğim inlemelerim bilmem kaçıncı kez dönen müziğe karışıyordu. İçimdeki parmağını kendi etrafında döndürerek huylanmama neden oluyordu. Hemen sonra çekip iki parmağını birden ittiğinde daynamayarak bağlı bileklerimi saçlarına koyduğumda kendime bastırıyordum onu. İçimdeki parmaklarını hafif bükerek zevk noktamı bulduğunda hiç beklemeden ileri geri harektlere başlamıştı. Sona yaklaştığımı hissederken kasılmaya başlamıştım. Dilinin hareketleri daha bir hoyratlaşırken içimde sıkışan parmakları hızlıydı. Saniyeler sonra kaçınılmaz olarak boşalmaya başladığımda Aram üzerimden çekilerek boynuma minik minik öpücükler bırakmıştı. İlk bir kaç dakika sakinleşmem adına hiç konuşmazken bileğimdeki ipi çözmüş sonrada omzumun arasından alnını koltuğa yaslamıştı. Ağır ağır gözlerimi açtığımda saatlerce koşmuş gibi bir yorgunluk çökmüştü bedenime. Aramın sıcaklığı yüzüme vuran ensesiyle bakışırken göbek deliğime değen sert doku onun zor durumda olduğunu dank ettirmişti kafama. Omzunda dolanan kollarımı sırtına kaydırdığımda kıyafetinin içine atarak teniyle buluşturdum ellerimi. Tırnaklarımı sürterek tişörtünü yukarı katladığımda boğuk boğuk mırıldandı. "Rahat dur, Talya." Onu dinlemeyerek omzuna ulaştığımda birden kalkınmasıyla hemen durdum. "Tamam. Yapmıyorum bişey" Avuçlarımı bukle bukle saçlarına çıkarttığımda tek tutam saçını parmağımda döndürerek oynuyordum kendimce. Neden ona dokunmama izin vermiyordu ki? Beni istemediğini düşünüyordum ama öyle değilmiş. Başka bir şey mi vardı acaba? Tamam çok utanıyordu ama bu kadarı fazla değil miydi? Aklıma gelenle hemen adını seslendim. "Aram," "Hııı" "Çükün mü küçük?" "Ne?" "Çükün küçük diye mi utanıyorsun bu kadar?" Kafasını kaldırıp gözlerime baktığında muhtemelen ciddi olup olmadığıma bakıyordu. ine kızmasını yada terslemesini beklerken ansızın koca bir kahkaha atarak yüzünü göğsüme bırakmasıyla çıkan boğuk gülüşü şaşırıp kalmama sebep olmuştu. "Ne gülüyorsun ya, bişe sordum. Şuan bile kaçıyorsun benden!" "Offf Talyahahah bir ciddği ciddiğhahh" diye gülüşünü asla durduramazken konuşmaya çalıştı. Ya üf ama. Neden gülüyordu? "Ya Aram! Cevap versene." Gülmekten kızaran yüzünü kaldırdığında kaşlarımı çata çata baktım ona. Bir kez daha gülecek olduğunda attığım kötü bakışlarla dudaklarını sertçe birbirine bastırıp kendini dizginlemişti. "Bence ideal." Sorgularcasına kaşlarımı kaldırdım. "Emin misin bak? Ellerin için de ılık demiştin demir gibiler." "Ne bileyim Talya," diye söylediğinde her an gülecek gibiydi. "Kimsenin şeyine bakıp kendiminkiyle kıyaslamadım." "He o zaman ben bakayım anlarım." diyerek donuna uzandığımda hemen elimi tuttu. Güler ifadesi anında kaçtığında uyarıyla "E pes artık Talya. Zaten zor durumdayım, az uslu dur." dedi. "E tutma Aram, kaçma." "Kaçmıyorum, şuan yorulduğun için benim maçımı bir sonraki tura erteliyorum ama sen hiç yardımcı olmuyorsun." diyerek konuyu değiştirdiğinde azıcık ikna olmuş gibiydim. Başımı arkaya yaslayıp gözlerimi kapattığımda bedenimi kucakladığını hissetmiştim. "Hadi gel seni yıkayalım." "I-ıh böyle kalalım" "Üşürsün" Tişörtünün eteklerinden yakalayıp kafamı içine soktuğumda yukarı kayarak yüzümü dışarı çıkarttım. Ellerimi içerden sıkı göğsüne dolarken onun tişörtüne ikimizi sığdırmıştım. "Artık üşümem.." . . . Asil puslu bakışlarıyla gecenin parlaklığına dalmışken Talya'nın Arama onu kardeşi olarak tanıtmasını anlamaya çalışıyordu. Demek Talya ona hep arkadaş muamelesi yapsa da insanlara kardeşi diye tanıtıyordu. Kardeşi. Talya'nın kardeşi. Birine aitti, birine sahipti. İstemsizce kıvrılan dudakları eşliğinde etrafa bakınırken gym salonuna göz attı. Niye bu kadar uzun sürmüştü? Yorgunluktan ölecekti. "Aa- aabi!" Asil duyduğu ağlak sesle yanına döndüğünde ona yaklaşan bir kız gördü. Kıvır kıvır gece karası saçları her adımında bir zelzeleyle sarsılırken giydiği pileli tütülü artık neliyse elbisesi, yüzüne sürdüğü parıltılı boyayla tanınamaz bir güzellikteydi. Tek bir sorun vardı yemyeşil bakışlar buğuluydu. Asil içinden kuvvetli bir siktir çekti. En harbilisinden hassiktirdi. Allah belasını versindi. Ya kaçacak ya kaçacaktı. Bu kız dabbeydi. Cin olmadan adam sikerdi. Ama ormanlarına yağmurlar yağan bu kız aksi şekilde neden bu kadar buruk bakıyordu? Asil kararsızlıkla kalbi ve mantığı arasında seçim yapmaya çalıştı. Ve nihayet mantığını kullandı. "Miray, sen... İyi misin?" diye mırıldandı yatıştırıcı bir şefkatle. Ağlayan kişilere dayanamazdı hiç. Böyle giderse Asil'in götü yaştı, tüm ülke sıraya girebilirdi. Baştan büyük konuşmuştu. Miray gözlerini karşısındaki bedene kontakladığında "Abi..." diye iç çekti. Asil içinden ne abisi amına koyayım diye geçirdi. Miray elinin içiyle yanağına akan yaşı silerken sağ eliyle arka tarafta bir yer gösterdi. "Ç-çok kötü şeyler oluyor." Asil telaşlanarak önceleri hep asi olan bu küçük kadına yaklaştı. Miraya üç beden büyük avuçlarıyla kızın omzunu tuttuğunda. "Miray, sakin olup anlatır mısın?" "Vuruyor. Kadına vuruyor. Vurmasın. Arkada çocuk var. Ağlıyor." diye titrek titrek konuşurken birden Asil'in yakasına uzanıp kavradığında gözlerine baktı. "Vurmasın. Canı acıyor. Çocuk üzülür." Kim kime vuruyor anlamıyordu ama bir boklar döndüğü belliydi. "Neredeler bana gösterir misin Miray?" "Yan sokakta." Asil hemen koşmaya başladığında salonun sol tarafında kalan sokağın başında yaklaşık bir hafta önce gördüğü o motoru gördü. Biraz ilerisine gittiğinde ise tek bir iz yoktu. Kimse yoktu bu sokakta. Arkasına dönüp yerdeki bakışlarıyla ona doğru yürüyen kıza baktı. "Burada kimse yok!" Miray yükselen sesle irkildiğinde adımları durdu. Yeşil gözleri korkuyla açıldığında duyduğu mazi sesler kulaklarını çınlattığında iki elini de sıkıca bastırdı. Tuzlu yaşlar yanaklarına dökülürken bacakları titriyordu. "Bağırma. Çocuk var. Bağırmasın. Bağırma. Üzülür. Çocuk. O. Bağırmasın. Annesi ağlıyor. Çocuk. Küçük o. Bir şey diyemiyor. Abisi yok mu? Abi. Kurtar. Abi. Abi. Anneyi kurtar. Çocuğu kurtar..." Düşeceğini hissederek kıza ilerlemeye başladığında elini uzatacak kadar yaklaşmıştı ki Miray dizlerinin üstünde yere düşmüştü. Asil hemen yanına çöktüğünde karşısındaki küçük dudaklardan sızan fısıltılar aynı şeyleri tekrarlıyordu. Kulaklarına sıkıca bastırdığı ellere uzandı önce. İncitmekten çekinerek aşağı indirdiğinde kendine gelmesi için adını sesleniyordu. "Miray, Miray beni duyuyor musun? Miray..." İki eliyle yanaklarını kavrayıp kendisine bakmasını sağladığında kalbi götünde atıyordu. "Bana bak Miray. Görebiliyor musun beni?" Miray simsiyah kirpiklerinin çevrelediği koca bir ormanı saklayan gözlerini bir kaç santim önündeki safirlere yönelttiğinde bir an ne olduğunu sorguladı. Ardından tanıdık yüz hatları, kafasında bir kelime oluşturduğunda "Asil?" diye sordu şaşkın şaşkın. "Hah! Evet. Kimim ben? Asil." Miray karşısında saçmalayan gerzeğe ters bir bakış attığında hâlâ yanaklarında duran ellere birer şaplak attı. "Çek şu ellerini." diyerek yerden destek alıp ayaklandı hemen. Dönüp motoruna giderken az önce olanları yok saymaya çalışıyordu. Koltuğu açıp içinden su şişesini çıkardığında pratikçe elini yüzünü yıkadı. Aynadan yüzüne baktığında makyajında bir sorun görünmüyordu. Çantadan glossunu çıkarıp dudaklarına yedirirken Asil açtığı ağzıyla önündeki küçük kadına bakıyordu. "Nasıl oldun şimdi?" Miray az öncekinin aksine hiçbir duygu taşımayan bakışlarını Asil'e çevirdi. "İyi." Ardından çantasında telefonu çalmaya başladığında hafifçe boğazını temizleyip açtı hemen. "Efendim" "Bir şey mi oldu abisi?" "Yok abi," "Üç kez aramışsın, emin misin bir şey yok olduğuna?" "Eminiim, motorumun teker delinmişti de hallettim ben. Biliyorsun güçlüyümdür." "Sen iyi misin? Öyle olmaz o, yarın bir ustaya gider değişiriz." "Tamaaam. İyiyim ben. Neredesin sen? Hala eve gelmedin." "Salondayım, birazdan çıkarım." "Görüşürüz o zaman." diyerek telefonu kapattığında Asil kendini tutamayıp konuştu. Bu sırada gözleri Miray'ın kızarmış diz kapaklarındaydı. "Abine neden yalan söyledin? İyi görünmüyorsun, bence bilmeli." "Talya'nın, kardeşinin bir intihar meraklısı olduğundan haberi var mı? Bence bilmeli." diye meydan okudu Miray. Asil ise bıkkınca nefeslendi. "Sana onu açıkladım ya, sadece biraz adrenalin-" Miray kendi fikrinin aksini iddia eden dev adamın sözlerini umursamayarak lafını böldü. "Hıhı gördün adrenalini sen."
[|━|] Ailenin çocuklarına travmatize ettiği şeylerin yükünü çoğu zaman büyük kardeşler taşır. Sizce doğru mu? Neys bırakın edebiyatı kitap gittikçe boklaşıyor gibi hissediorm sanırım sıkıldım yazdığım smutu da beğenmedim tüm hevesim kırıldı amk Bu talyişimizin kombini(ydi artık kombin kalmadı ğxmsşzjs)
Bu da miroşumuzun kombini |
0% |