Yeni Üyelik
25.
Bölüm

Yirmi Beş

@yeagereen

Bölüm biraz geç geldi biliyorum ama şu sıralar mentalim ciddi manada iyi değil. Bölümü de hayal ettiğim şekilde yazamadım zaten...

Ancak bu kadar oldu umarım beğenirsiniz

Oy ve yorumu eksik etmeyin plss

[|━|]

 

Ahh! 

Sinirden çatlayacaktım!

Yelloz kadın!

Hocam hocam diyerek baklavalı çöreğime sulanıyordu.

Asil ile akşam üstü armonigym salonuna gelmiştik. Asil indiğini söylediği ama bence oldukça normal görünen kasları için ağırlık çalışıyordu. Gerçi şuan çıkış vakti geldiğinden üstünü değişmeye gitmiş beni bu berbat görüntüyle başbaşa bırakmıştı. Huysuzca göğsümde bağladığım kollarımı sıkılaştırırken o ikisine bakmamaya çalışıyordum.

Lakin yellozun tekinin salonun boşalmış olmasından güç alarak kollarını her yukarı kaldırışında sanki şey ediyolar gibi inlemesini görmezden gelmek epey zordu. "Ahhh hocamm, çok zor."

Aram kadının baş ucunda bekliyorken uyuz olmuş bakışlarımla karşılaştığında hemen gözlerini kaçırdı. Kadının inleye inleye kaldır(!)amadığı ağırlığı tek eliyle çekip yerine taktığında "Sizi çok zorlamayalım öyleyse Yıldız hanım, zaten setiniz bitmişti." diye kadına oldukça nazik şekilde git mesajı verdi.

Kadın yattığı yerden doğrularak omzuna dokunduğunda "Ben çok iyiyim. Hazır sizi tek bulmuşken biraz daha çalışmak isterim." dedi, ardından yanlış bir şey demiş gibi çekinerek ekledi. "Yani müsaitseniz tabi."

Haspam.

Tırnaklarımı oturduğum deriye batırdığım sıra Aram'ın yeşiller beni bulmuştu. Ne var dercesine çenemi kaldırdığımda hemen önüne döndü. Kadın bu sırada Aramın sessizliğini olumlu bir cevap olarak algılayarak şöyle bir bakınıyordu aletlere. Oyacağım o ela gözleri barfiks barında durduğunda "Hocam biz bunu hiç çalışmadık." diye sordu. Hasbinallah.

Aram anında "Onu yapabilmeye hazır değilsiniz Yıldız hanım." diye açıkladı. Lakin kadın duracak gibi değildi. "Hocam, aslında sizin yardımınız olsa..." demesiyle benim devreler atmıştı.

Bir hışımla yerimden kalkarken "Ben! Size yardımcı olayım." diye yüksek sesle varlığımı hatırlattım. Hızlı adımlarla yanlarına ulaştığımda ellerimle kadının omuzları kavradığımda "Sen bu iskelet bedeninin bile ağırlığını taşıyamıyorsundur, ondan uygun görmemiştir Aram," diyerek ismiyle gözlerimi bademlere çıkarttığımda ekledim. "Hocam."

Kadın botokstan çatamadığı kaşlarıyla mimiksizce suratıma baktığında geri çekilerek üzerindeki baskımdan kurtuldu. "Sen de kimsin?"

Biraz daha ısrar edersen belan olacağım, ilahi ya rabbim ya!

"Saat kaç oldu Talya! Adam kalmadı burada! Yoruldum yav, sen niye hep beni bekletiy-" Tam bu anda cam kapı çat diye açıldığında Asil'in isyan dolu sözleri sekteye uğradı. Eve gidince sırtına masaj yapıcam safir gözlü bebeğim.

Boşluğuna gelmiş şekilde "Salon kapandı, çıkmıyor muyuz?" diye sorduğunda kadına ufaktan mesaj vermişti farketmeden de olsa. Asil'i çok sevdiğimi söylemiş miydim?

Ona sevgi taşıyan bir öpücük yolladığımda yelloz gelen kişiye baktı. Bu sırada da bademli kurabiyem söze daldı. "Yıldız hanım bugün zaten epey yoruldunuz, programınıza bir ekleme yapılacaksa pazartesi konuşuruz."

Herife bak kibarlıktan kırılacak!

"O zaman gideyim ben." diyerek muhtemelen giyinme odalarına giden yellozun arkasından ters ters baktım. Zahmet olucaktı.

Tehlike uzaklaştığı gibi kapıda bekleyen safirlerin yanına yürümeye başladığımda adımı seslenmişti. Onu umursamadan devam ettiğimde "Gidelim hadi." dedim Asil'e. Sorun yok, sorun yok. Bir kıza kaba olmadığı için üzülmüyorum. Sadece, sadece... O yılışık kadına sinir olmuştum. O kadardı.

Kapıya yaklaştığım an bileğime sarılan soğukluk sıkı kavrayışıyla ayaklarımı durdurmuştu. "Hey, hey, hey! Dur bakalım sen, öyle bakıp da sonra gidemezsin."

Sinirle suratına döndüğümde öfkeden kızardığıma emindim. "Gör bak nasıl gidiyorum!"

Bileğimi üzerine zimmetleyen parmaklarını yoksayarak ileri bir adım gitmeye yeltendiğimde uyguladığı kuvvetle hızla ona doğru çekilmiştim. Birden önümde eğildiğinde bileğimi bırakıp iri kolları bacaklarım ve belimden geçerek bedenimi kavradığında saniyeler içinde patates çuvalı gibi omzunda sallanıyordum. Şaşkınlıkla bir 'o' şeklini alan dudaklarım ve açılan gözlerim ile ne olduğunu anlayamamıştım ilk bir kaç saniye.

Yürümeye başlamadan hemen önce Aram'ın mırıldandığını işitmiştim zorlukla. "Gidemezsin demiştim."

Ne yapıyordu lan bu embesil herif. Aşağıya salınan kollarım ve saçlarım sebebiyle etrafı göremediğimden nereye gittiğimiz bilmiyordum.

"Aram," diye seslenen Asilettamı duyduğumda Aramın yürüyüş durdu.

"Asil? Kardeşin benimle düzgün bir iletişim kurana kadar beraberiz. Aksini söyleyeceksen dinlemeyeceğim." diye dümdüz konuştuğunda Aram'ın tam olarak götüyle bakışıyordum. Asilden çıt çıkmıyordu.

Hay ben senin amk Aram.

Kardeş konusunu niye söylemişti şimdi? Ona hiç aile tabiri kullanmazdık. Bundan hoşlanmayacağına emindim. Ne de olsa doğmamış kardeşinin yerini dolduramazdım. Ya da ölen anne babasının yeri doldurulamazdı...

Sinirlenerek yumruk yaptığım avucumu burnumun dibindeki Aram'ın şekilli kıçına çaktım. "Asiiiillll! Kaçırılıyorum! İmdattt! Asiiiil! Bak bu akşam sırtına masaj yapacaktım, yemin ederim yapıcam kurtar beniiiiiğğ."

Lakin Asil beklediğimin aksine bir cümle söylediğinde tek bir kelimesine takılmıştım. "Ne yap ne et al kardeşimin gönlünü, yoksa hoca hacı demem sikerim sülaleni."

Kardeşim. Kardeşim. Kardeşim.

Küçükken hep Asil'den kardeşim diye bahsetmek istemiştim. Sınıf arkadaşlarımın hep abileri vardı ama annem bunu yaparsam Asil'in rahatsız olabileceğini söylediğinde vazgeçmiştim. O da bana hiç kardeşim demiyordu belki ama Dünya'nın en iyi kardeşiydi zaten, başkaları bilmese de olurdu.

Bunu düşünürken birden sert omzunda zıpladığımı hissettiğimde büzüşen karnımla kendime geldim. Asansöre binmiştik sanırsam.

"Bırak beni çürük badem, yolacağım o çimenlerini." diye huysuz huysuz carladığımda benzer bir huysuzlukla "Kaçamayacağın bir yerde tabii bırakacağım." dedi. "Ayrıca gözlerimi sevdiğini sanıyordum."

"Uydurma, demedim öyle bir şey"

"Tam olarak demedin ama güzel bulmanı zımni itiraf kabul edebilirim"

Beynime kan gitmiyordu. Yada çok mu kan gidiyordu bilmiyorum. Baş aşağı durmaktan yüzüm patlacaktı şimdi. "Zım ney?"

"Zımni. İma ettin yani."

"Hay zımmına tüküreyim senin, bırak beni." derken sabrım taştığında tüm gücümle taş gibi götüne yumruklarımı savurmaya başladım. İnşallah morarır da üstüne oturamazsın Aram.

"Talya! Dursana bir." diye çırpınan Aram'ı takmadım bile. Damarlarım tıkanmıştı amk.

Elini sırtına atmasıyla görüyor gibi iki elimi de yakalaması bir saniye sürmediğinden ben anlayamadan elim kolum bağlı duruma gelmiştim.

"Bırak!" diyerek hırsla dişlerimi beliyle kalçası arasında kalan yere geçirdiğimde sertçe ısırdım. Yumruklarım işe yaramadıysa bile şuan bir iz bıraktığıma eminim işte, ohh.

"Hay sikeyim, ne yaptım kızım ben sana?" diye isyan eden Aram kata geldiğimizde hızla asansörden çıkmıştı.

"Sen o yelloza kibarlıktan kırılmaya devam et, birazdan benim belim senin de kafan kırılacak." diye laf soktuğumda bacağımı destekleyen bir avucu hafifçe sıvazladı iki büklüm sırtımı. Dokunduğu yer karıncalanmıştı...

"Esnektir senin vücudun bir şey olmaz bence." diye konuştuğunda sesinden gülümsediğini hissetmiştim.

Bu adam benim laflarımı mı ezberliyor yahu? Kendi silahımla vuruluyorum resmen. Adımları bir odaya ulaşırken yorgunca kafamı bedenine yasladığımda buram buram o kokuyordu.

"Talya?"

"Hıııı"

"Yüzünü çeksene."

Uyarılıyordu de miiiii

"I-ıhhh"

Ellerimi usulca bıraktığında "Haydi in konuşacağız." dedi. Lakin benden yine düzgün bir tepki alamayınca belimden tutarak aşağı doğru çekti. Ayaklarımın yere değeceğini hissettiğimde hızlıca kollarımı boynuna, ayaklarımı da bacaklarından yukarı dolayarak beline yerleşmiştim. Şöyle bir etrafa bakındığımda geniş, siyah deri bir L koltuk olan küçük bir çalışma odasına benziyordu geldiğimiz oda.

Kahvelerim yeniden onu bulduğunda çimenleri iç kıvrandırıcı bir yoğunlukla bakıyordu gözlerime. "Ne bakıyorsun öy-" diye söze girecekken "Seni ağlatacağım sandım Talya." dedi.

Birden söylediği şey "Hı?" diye kalmama neden olmuştu.

Bir kolu belime sarınarak destek verirken sol avuç içi yanağımı değindiğinde gülümsedi. "Ağlayacak gibi baktın ve ne olduğunu anlamamıştım."

Ondan değildi ki o. Duygularımın dışa vurumuydu sadece. Eh biraz da Aram'ın kibarlığından yüz bulması sebebiyle nazik davranmasına kızmış gibi olmuştum.

"O kadından hoşlanmıyorum."

"Biliyorum."

"Sizi yanyana görmek sinirimi bozuyor."

"Biliyorum."

"Sanki etkilenecekmişsin gibi aptalca sesler çıkarıyor." diye annesine şikayet eden bir çocuktan farksız ona anlatıyordum yelloza gıcıklığımı.

"Biliyorum ama o bilmiyor."

"Neyi?"

"Beni çoktan etkisi altına alan çiçek kokulu, büyüleyici bir perinin varlığını."

Gözlerimin içine içine söylediği cümle kalbimi hoplattığında içimde taşan sevgimi tutamadım. "Seni seviyorum Aram."

Sözlerimle büyüdüğüne şahit olduğum göz bebeklerine gülümsediğimde benden önce davranarak dudaklarıma uzanmıştı. Keskin hatlarla çizilmiş dudaklarının her kıvrımını hissederken şehvetten uzak bir sevgi öpücüğü bıraktı tenime. Hafif uzaklaşarak alınlarımızı birleştirdiğinde burunlarımız birbirine değiyor soluklarımız karışıyordu.

Gözlerimi aralayarak yeşilin en güzel tonunu taşıyan bademlerine baktığımda fısıldadım. "Aram,"

"Efendim."

"Ayık kafa isterim demiştin." her ne kadar ona arsız biri olsam da yanaklarıma yüklenen sıcaklıkla utandığımı hissediyordum. Heyecanla dudaklarımı ıslatırken devam ettim. "Benim şuan sen dışında aklımı başımdan alacak tek şey yok bedenimde. Sarhoş değilim. Sende öyle misin?"

Kirpikleri hayretle ayrıldığında elimin altındaki boynunun yandığını hissettim. "Talya, sen ne dediğinin farkında mısın?"

"Hıhım, şuan red edersen bir daha sormayacağım." diye son kez sorduğumda biraz garip hissetmiştim. Aram ne olurdu biraz daha atılgan olsaydın da ben bunları söylemek zorunda kalmasaydım he, ne olurdu?

Cevabını kalbimde bir telaşla beklerken hafif eğilmesiyle sırtım soğuk deri ile buluştu. Ellerini bedenimden çekip uzaklaşmaya başladığında ondan yana bakmadım.

Bu ana dek hep yanlış anlaşılmakta çekindiğini düşünerek ben ona adım atmıştım ama görünüşe göre gerçekten istemiyordu beni.

 

[|━|]

Bu bölümle sonraki bölüm birleşikti aslında ama bölmeye karar verdim çünkü devamını yazmaya vaktim yok. (Smut yazcak modum yok)

Loading...
0%