Yeni Üyelik
30.
Bölüm

Yirmi Dokuz

@yeagereen

Öncelikle ojgeldiniz sonralıkla OY VE YORUM bırakmayı unutmayınıss

Bölümün geç gelmesinin sebebi kitappadi açamadım hesap buga falan mı girdi anlamadım açılmadı bende sinirlenip kapattım

[|━|]

 

Ninenin gazabından nasibi alan Aram'ın boynunda hafif bir iz kalmıştı. İlk başta utansam da içeri giderken nefessiz kalana kadar gülmüştüm. Aram'ın tip bakışlarına rağmen hemde.

Bir şekilde Ukde'nin kaldığı kata çıktığımızda odanın önünde Ozan bey, Mehsa hanım, Miray ve tek kolunda taşıdığı Ukde'yle Asil koca bir kadro olarak çıkıyorlardı. Bizi gören ballı kız kısılan gözlerinden anladığım bir gülümsemeyle "Abiii! Talya ablaaa!" diye seslendi.

El sallayarak gülümserken Aram dimdik karşıya bakıyordu. Yeşilleri ruhsuzlaşmıştı. Onlara yaklaştığımızda "Çıkması için erken değil mi? Ne aceleniz var?" dedi soğuk bir sesle babasına doğru.

Keskin ifadelerle oğlunu izlerken "Doktoru uygun gördü, erken değil oğlum. Çalışıyorum ben, günümü boşuna buralarda sürtmeye gerek yok." dediğinde bir sessizlik çökmüştü ortama. Şaşkınca Ozan beye bakıyordum. Nasıl böyle düşünenilirdi ki?

"Ablacım, gel sana Asil abinin şeyini gösterelim," diyen Miray'ın kardeşini bu konuşmadan uzak tutmak istediğini anlamıştım. Ama Asil anlamamış üstüne de "Neyimi?" diye sormuştu şaşkınca.

Ukde meraklı elalarıyla ablasına baktı. "Evet abla, neyine bakcaz Asilettanın?"

Miray bilemediğinden Asil'e anlasın diye kaş göz yapıyordu ama nafile. "Şey işte, şeyin var ya senin, o şey işte."

Asil gözlerinde 'ne!' ifadesiyle safir bakışlarını kocaman açtığında ne düşündüğünü anlamış ayakkabımın ucuyla tekmeyi çakmıştım bacağına. "Anam!" diye bir tepki verdiğinde gözlerimle işaret ettim. Ve nihayet aklına dank ettiğinde "Evet ya şeyi göstercem ben sana." diye lafı kıvırıp yürümeye devam etti. Arkadaş da olsa kardeş de olsa erkek zekası işte, ille de fesat anlayacaktı. Karşı cinsle muhattap olunca beyni başka yere mi akıyordu anlamıyordum cidden.

Yan tarafımdan duyduğum patırtıyla Aram'a döndüğümde dudaklarımdan "Hiii" diye bir ses çıkmıştı. Aram babasının yakasından kavradığıyla duvara çarpmıştı. "Ne işler çeviriyorsun sen yine? Yine ne bok yiyorsun ha!"

Ozan bey güler bir ifadeyle bana baktığında "Oğlum getirmişsin yanında bir kız, korkutma bari yapma şöyle hareketler." dedi.

"Siktirtme bana korneanı" Aram babasının çenesinden kavrayıp kendine çevirdiğinde ondan uzaklaştı yavaşça. Ardından sağ elini beline doğru uzatarak açtığında tutmamı istediğini sanıyordum. Parmaklarımı eline bıraktığımda soğuk avuçlarıyla sıkıca kavrayıp çekti, arkasına geçmem için. "Bir kez daha ona bakmayı dene, seni elimden değil annem, ceddin gelse alamaz." diye meydan okuduğunda yeşil irisleri deli bir öfkeyle parlıyordu.

Mehsa hanım bu duruma alışık gibi düz bir sesle "Aram, bırak oğlum kardeşin bekliyor." dediğinde ikinci bir şok yaşıyordum. Çimen bakışlı çöreğim annesine göz ucuyla uzunca baktı. Sanki yeşilleri anlattı ama Mehsa hanım kulaklarını kapattı.

Sinirle babasını bırakıp ittiğinde "Eve gidince Miray arasın beni." diyerek arkasına, bana doğru döndü. Anne babası yanımızdan geçip giderken Aram kırgınlıkla baktı annesine.

Sormaya çekiniyordum ama merak da ediyordum. Soğuk avucunu iki elimle sıkarken "Ozan benim babam değil. Miray ve Ukde'yle ise tek alakası kimlikte onun soyadını taşımaları." dedi beklemediğim bir şekilde. Ardından da dilerini sıka sıka, söylemek zoruna gidiyor gibi mırıldandı kısık bir sesle. "Herif bana kıl. Evden ayrılmadan önce bana sinirlenip hırsını annemden çıkarırdı..."

Söylediği şeye devam etmedi lakin ben anlamıştım. Şuan da annesinin şiddet gördüğünü düşünüyordu ama Mehsa hanım hiç birşey çaktırmıyordu. Aklıma Ozan bey'in çehresi düştü. Hiçte karısına el kaldırcak bir tipe benzemiyordu açıkçası. Sadece Ukde konusunda biraz vurdumduymaz olduğunu düşünmüştüm.

Kadın şiddeti, o kadar çoktu ki... İnsan duyunca şaşırmıyordu bile. Tüylerim tuhaf duygularla ürperirken telefonumun titreşimini hissederek uzanıp aldım. "Efendim, ann-"

"Nerdesin kız sen!" aramaya güzelce cevap verirken annemin telaştan öfkelenmiş haliyle bağırmasına karşın telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. "Sabah çıkıp gittiniz hastane diye ne telefon açıyorsunuz ne mesaj. Evde yüreği hoplayan bir annen var bilmiyor musun sen? Ama tabi ben kimim ki senin için?"

Annem aralıksız konuşmasına başlarken seslice nefes verdim. İlkin kızıp sonra duygu sömürüsüne başlıyordu hep ve bu hiç de kısa sürmezdi.

Ekrana baktığımda annemin konferans yaptığını görünce aval aval baktım ekrana. Asil' ile ikimize ayrı kızmamak için konferans yapıyordu. Şaka gibi.

WhatsApp mesajlarından "SOS" yazısında duran gözlerim gülüşümle kısılmıştı. Asil imdat diyordu.

"Neye gülüyorsun acaba?" diyen Aram'a başımı kaldırdığımda "Hiiç" dedim. Şu yaşımda hâlâ anne azarı yediğimi (evde olsaydım muhtemelen bunun terlik versiyonu olacağını) söyleyemeyecektim malesef.

Az önce konuştuklarımızı düşününce istemeyerek de olsa "Gitmem gerekiyor, evden arıyorlar." dedim ve bir tepki vermesine fırsat tanımadan üzerine atılıp kollarımı sırtına doğru sardım. "Kendine iyi bak bademli baklavalı çöreğim."

Ayrılmadan önce tenine özgü kokusunu derin derin içime çektim. Ona arkamı dönüp koşarken annemin onu dinlemiyor olmamla ilgili saygı vaazının bitmesini bekliyordum.

Asiletta; Uyudun mu? Bak ne dicem sana /14:16/

Salyalıtalya çevrimiçi

Salyalıtalya; Tabi uyumadım, az önceki sorgu suali üstümden atmaya çalışıyordum.

Salyalıtalya; Dökül

Asiletta; Senin şu oryanteli varya

Salyalıtalya; Asil. Demesene şöyle ya

Salyalıtalya; Kaç defa söyledim, partnerim o benim.

Salyalıtalya; PARTNER!

Asiletta; He ondan işte.

Asiletta; Ayağını kırmış sanırsam, bugün hastane otoparkında gördüm

Salyalıtalya; Yaa gerçekten mi

Salyalıtalya; Kendimi onun yerine koyamıyorum bile çok kötü hissediyor olmalı

Asiletta; Her neyse, öyle işte. Ben yatıyom.

Salyalıtalya; Nereye sen bi dur

Salyalıtalya; Seninle dün akşam konuşmadığımız bir konu var. Ayrıca Mirayla sen ne iş? Onu da anlatmadın. Asil sen bu aralar benden çok şey saklar oldun. Bi haller var

Asiletta; Sana da iyi uykular Talyacım

Salyalıtalya; Kaç sen kaç yarım saate odana damlarım

Talya, Asil ile konuşmasından ayrılırken tek eliyle alnını ovuyordu. Uykusuzluk başağrısı olarak geri dönmüştü ama dün geceki 'kardeş' mevzusunu da konuşmak, Asil'in ne hissettiğini bilmek istiyordu.

Acarla son olanlardan sonra hiçbir konuşma yaşanmamıştı. Kendisi fazlasıyla çekingen biriydi ve hatalı olduğu bir konuda özrünü dileyip karşı tarafın tepkisini beklemeden kabuğuna çekilmişti. O günden sonra ona ulaşmaya çalışan Talya bu konuyu takmamasını, onun hatası olmadığını (kubi serefsizi istediğini yaptırmak için bursluları atmakla tehtit ederdi genelde), onu anladığını özetleyen bir kaç tane mesaj atmıştı ama...

Talya arkadaşının ismine tıklayıp geçmiş olsun dikeklerini sunmuş hemen sonrada en yakın zamanda ziyaret etmek istediğini eklemişti.

Tam bu sırada telefonunun titreşmesiyle gülümsedi.

Aram; Durumlar nasıl?

Gece Kuşu; Durumlar iyi merkezz

Gece Kuşu; Ukde nasıl?

Aram; İyi iyi, sen?

Gece Kuşu; Uyucam şimdi

Aram; Öğle vakti?

Gece Kuşu; Öğlen mi kaldı be? Saat üç, üç.

Gece Kuşu; Ayrıca ben geceden beri hiç uyumadım birilerinin aksine. Birilerinin 'espiri' anlayışı sebebiyle...

Aram; Batır sen dikenlerini, batır

Gece Kuşu; Sus haklıyım

Aram; Haklısın tabi, sevgilim hep haklıdır

Talya gördüğü kelimeyle şaşkınca kirpiklerini kırpıştırdı. Kelimeyi algılayınca yanındaki yastığa tüm gücüyle bir çığlık attı.

Gece Kuşu yazıyor

Gece Kuşu çevrimiçi

Gece Kuşu yazıyor

Gece Kuşu çevrimiçi

Gece Kuşu; Sevgilin? Kim o? Ben tanıyor muyum?

Aram; Talya şaka yapıyorsun değil mi

Gece Kuşu; Yooo ben sana evet dediğimi hatırlamıyorum

Gece Kuşu; Biraz düşünim bunu

Gece Kuşu; Uyuyup uyanim falan

Aram; Peki madem, öyle istiyorsan. İyi uykular, güzel perim.

Mesajına kalp bırakıp ekranı kapattığında göz kapakları da birbirine yapışmıştı. Aram'a sabahki berbat ötesi espirisi adına biraz sürünsün istiyordu Talya. Yoksa... Ona sevgilim demek, yanlış anlar mı düşüncesi (yalnızca tensel bir istek sanılması) olmadan rahatça dokunabilmek gibi bir lüks sunulduğunda asla reddetmezdi yani.

Asil'e sorgu çekecekti güya ama uykunun mayıştırcı kolları arasına girmişti bile.

Talyanın aksine Asil uyuyamamıştı. O korkunç video'yu tekte çekme karşılığında aldığı telefon numarasını itinayla kaydetmişti lakin kızın WhatsApp profil fotoğrafına bakmaktan uyuyamıyordu.

Kıvırcık kürek kemikleri hizasına gelen siyah saçlarının arasında küçücük kalan yüzünü hafif bir makyajla renklendirmiş, dev motorunun üstüne Ukde'yi oturtarak kocaman gülümsemişti kameraya. Giydiği siyah kombiniyle yeşil gözleri parlıyordu.

Asil o kadar çok baktı ki resme, gözleri kapandığında bile gitmedi kızın o güzel siması. Böylelikle tatlı bir uykuya dalabilmişti safir gözlü öksüz çocuk.

.

.

.

Yanağımı okşayan parmaklarla uyanmıştım. Babam annemin yemeğe çağırdığını söyleyerek alnından öpmüş sonra da çıkmadan Asil'i de kaldırmamı istemişti. Babam fazla medeni biri olduğu ve Asil'in uykusu da ayı gibi olduğu için adamcağız kaldıramıyordu.

Bu sırada telefonumu kontrol ettiğimde gördüğüm mesajla şaşırmıştım.

Acar; Teşekkür ederim Talya, büyük bir şey değil. Burktum sandım, incitmişim. /15:11/

Acar; Çok sevinirim, en yakın zamanda gel.

Acar; Aziz 'akşam yedi gibi gelse çok iyi olur hatta' diyor, ne dersin?

Son okuduğumla kaşlarım çatılarak bir çukur oluşturmuştu. Aziz iyi hoş biriydi ama misafirden pek haz etmezdi. Kesinlikle bana bir konuda işi düşmüştü, beni kendi isteğiyle davet etmesinin başka bir açıklaması olamaz.

Siz; Acaaaarrr mesajları yeni gördümm gelsem Aziz beni kapıya atmaz demiii /18:37/

Acar çevrimiçi

Acar; Abartma istersen, ne zaman kovdum kapıya geleni

Siz; Lan Aziz sen misin olum

Siz; Ayıp değil mi be, bıraksana Acarın telini

Acar; Sanki sana ayıp, alan razı veren razı

Siz; Öf tmm git bana yemek hazırla, gelioz

Acar; Öf tmm sus ve gel

Yataktan zıplayıp dolabımın önüne geçtim. Ne giyeceğime karar vermekte çoğu zaman zorlanmazdım. O yüzden gözüme kestirdiğim ilk askıya uzanıp aldığımda kombinim belliydi.

Hızlıca giyinip, no makeup makyajı yaptığımda annemin seslenişini duymuştum. Glossumu sürdüğümde son kez kendime baktım, tamamdım.

Saçlarımı dalgalandırmak için vaktim yoktu, bu yüzden hızlıca tarayıp, beyaz kurdeleli bir çıtçıt toka ile iki yandan birer tutamını toplayıp kalanını pırasa hallerinde bıraktım. Beyaz küçük çantamı kaptığım gibi odadamdan fırladığımda anneme "Geldiiik" diyerek Asil'in odaya daldım. "Asil kalk anam çağ-"

Hayvani bağırışım yatağının ucuna gelmemle sakinleşti. Gördüğüm şeyle bir Asil'e bir telefona baktım. Ekranda Miray'ın resmi vardı. Ve hala kapanmadığına göre Asil daha yeni uykuya dalmış olmalıydı.

Şuan o kapalı maviş gözlerini ısırasım gelmişti. Ya benim Asil'im büyümüşte birinin fotoğrafına bakarak uyuya mı kalmıştı?

Üstüne yattığı yorganı uç tarafından çekerek en azından bacaklarına örtüp sessizce odasından ayrıldım. Merdivenleri pataküte inerek mutfağa koştuğumda annemin mis kokular sunan bir akşam yemeği hazırlamış olduğunu gördüm. Ama ne yazık ki onlara katılamayacaktım.

Annem üstümü başımı gördüğünde mutfak önlüğünün yanına elini koydu, sorgular bir beden diliyle. "Talya, kızım, nereye annecim? Ha kızım. Biz bugün sizinle ne konuştuk? Evden uzaklaşmanıza gönlüm razı değil en azından yemekleri beraber yiyelim demedik mi he kızım?" diye nazik kelimeleri kullanarak her an dövecek gibi bakan kahve çekirdeği gözleri üzerimdeydi.

"Anne şey" diye konuşurken izin almakta kararsızdım. Terlik yeme ihtimalim yüksekti.

"Anne ney? Asil nerde hem? Ayrı ayrı kızmayayım, bana yazık bekle biraz." derken masaya çorba kasesini bırakmıştı.

Yardım için babama kaş göz yapmak istiyordum ama inatla benden tarafa bakmıyordu. Pes ederek son kozumu kullandım. Acındırma. "Anne Acar'ı tanıyorsun... Ayağını kırmış, şimdi biliyorsun çocuk bale yapıyordu. Benim de partnerim zaten. Bu akşam geçmiş olsuna gidecektim. Benim ayağıma bir şey olsa neler yapardım bilmiyorum, çok üzülürdüm. Arkaşımı yanımda isterdim. Düşünsene anne, maazallah ayağım çat diye ikiye yarılsa-"

"Sus kız. Tamam. Git ziyarete ama geç kalma." ve evet. İzin başarıyla alınmıştır. Küçük bir çocuk değildim elbette ama evden annemin gönlünü almadan çıksam içimde kalırdı.

Hızla annemin yanağına sulu bir öpücük için atıldığımda telefonumun melodisini işitmiştim. "Anam da anam ya işte. Asil yeni uyumuş sanırım kalkmaz artık. Ben kaçtııııımm"

Evden çıkmak üzereyken aramayı açıp kulağıma götürürken babamın "Geçe kalırsan arasın ben alırım seni Talya." dediğini duymuştum.

"Tamaam."

Ayakkabılarımı hızlıca ayağıma geçirirken telefondan "Bir yere mi gidiyorsun?" sorusunu duydum.

"Hıhı, sen bir şey mi diyecektin?"

"Yok... Yani evet de ama müsait değilsen sonra konuşuruz."

"Yok ya taxi bekliyorum, Acarın ayak bileği incinmiş, geçmiş olsuna gideceğim." dedim.

"Acar, şu geçen ki eleman değil mi?"

"Hıhı"

"Neden taxiyle gidiyorsun?"

"Araba kullanmayı tercih etmiyorum."

"Asil yok mu?"

"Yok, uyuyor o."

"Teksin yani"

Eh nihayet asıl söylemek istediği şeyi sormuştu. Gülerek cümlesini tekrar ettim. "Tekim yani"

"Talya..." dedi sabıııır der gibi. "Ben bırakayım mı seni? Magentadayım zaten."

"Olur, ben caddeye doğru geleyim o zaman."

Tam on beş dakika içinde Aramla buluşmuş yola koyulmuştuk bile. Üstünde benim aldığım düz tişört vardı, altına ise beyaz bir kot tercih etmişti. Aram elbisemi gördüğü andan beri ağzını bıçak açmamıştı lakin yandan attığı kaçamak bakışlar ne kadar rahatsız olduğunu bağırıyordu resmen. "Aram?"

"Hıı"

"Güzel olmuş muyum?"

Bilerek yaptığımı anlamış gibi yeşillerini elbisemde gezdirdi. "Fazlasıyla. Geri dönmek için hâlâ geç değil Talya."

"Tabiki hayır." dediğim sıra tam o anda beni desteklercesine navigasyondan gelen hedefinize ulaştınız sesi tam bir hayal kırıklığı olmuştu onun için.

Aracın kapısını açtığım gibi koşup zile bastım. Gıcıklık olsun diye kapı açılana kadar basılı tuttum. Kamera beni çekerken Acar 'Hoşgeldin Talya' diyerek tuştan kapıyı açtığında arkadan Aziz'in 'Talya mı o? Açma, beklesin biraz soğukta.' dediğini duydum.

İçeri geçmek için Aram'ın gelmesini beklerken kapıdan "Yalnız ben duydum seni!" diye bağırdım Aziz'e. Aram yanıma gelip elini uzattığında tutarken gülesim gelmişti. Acar'ı hâlâ beni öpen arkadaş görünümlü bir şerefsiz olarak görüyordu, haklı olarak.

Parmaklarımız birbirine kenetlenirken içeri geçip kapıyı kapattık. Bu sırada Aziz mutfaktan bana laf yetiştiriyordu. "Duy diye söyledim zaten. Gel de bi işin ucundan tut, belki geç kalmanı görmezden gelebilirim o zaman."

Aram'a gel manasında kafamla işaret ettiğimde mutfağın önünde durduğumuzda sandalyede oturan Acar çekinerek arkama baktı. Ardından Aziz beni fark ederek elime tabakları tutuştururken onunda bakışları arkamda durdu. "Talya, Asil görmeyeli cüsseyi büyütmüş mü sanki? Saçlar kaşlar da kararmış bir şey olmuş buna."

Aziz'in espiriyle karışık bu kim diye sorması gülmeme sebep olduğunda Aram'a dönerek "Aram, kendisi sevgilim olmaya talip birisi," diye tanıttım, ardından şakayla ekledim. "Asil olmayınca arabayı sürcek biri lazımdı."

"Bu Yiğit" diyerek elimde tabaklarla Aziz'i gösterdim. "Ama biz ona soyismiyle sesleniyoruz çünkü: sebebi yok." Sonra ayağı sargılı oturan arkadaşımı baktım. "Acar'ı tanıyorsun, partnerim."

Yiğit "Hoşgeldin kardeşim" diye Aram'a söylediğinde cevap gelmeyince ona döndüm. Kendisi kırmızı görmüş boğa gibi Acara bakıyordu. Eeeh ama he. Böyle bakmaya devam ederse Aziz ikimizi de kapıya atardı. Ayağımın ucuyla bacağımı dürttüğümde ilgisini nihayet Aziz'e verebildi.

"Hoşbulduk." dedi, elimdeki tabaklara uzanırken ekledi. "Yapılacak bir şey var mıydı? Yardımcı olalım."

Yiğit anlamsız bakışlarıyla "Ha yok, yemekler hazır." dedi. "Talya'ya takılıyordum ben. Geçin siz salona, biz de geliyoruz."

Baklavalı çöreğim arkasını döndüğü an Aziz bu kim amk temalı bir bakış attı. Hiç hoşlanmamıştı ondan. İstemsizce güldüğümde Acar'a doğru "İyisin iyisin. Asil kırıldı deyince ödüm patladı. Geçmiş olsun." dedim.

Acar mahçup bir ifadeyle gülümsediğinde "Teşekkür ederim." dedi, göz temasından inatla kaçınırken.

Ellerimi Acar'ın omzuna koyduğumda "Sorun yok Acar. O gün sana kızmadım." diyerek içinin rahatlamasını istedim. "Tabi bana piç kubinin seni zorladığını anlatsaydın iyi olurdu ama yine de sorun değil. Eminim senin için de kötü geçmiştir."

Acar'ın o gün beni öpmek istemediğini biliyordum. Çünkü; en başta, Acar kadınlarla yakınlaşamıyordu. Bir çeşit çocukluk travması geçirmişti ve belkide tek karşı cins arkadaşı bendim. O yüzden emindim ondan.

"Senin için değil Talya ama sevgilin için sorun." dediğinde Aziz içecek tepsisini elime tutuşturarak "İçeri geçelim adamı yolladık burada dedikodusunu yapıyoruz."

Aziz Acar'a yürümesi için yardım ederken bende salona doğru yürüdüm. Aram kollarını göğsünde bağlayarak pazularıyla şov yaparken dinlenir gibi gözleri kapalıydı. Sesi duyunca doğrudan bana bakmıştı yeşilleriyle.

Hemencecik masaya yerleştiğimizde yemeklere ümitsizce bakıyordum. Aziz sofrayı donatmıştı demeyi isterdim ama yaptığı tüm çeşitler patlıcan içerikliydi.

Aramın yanımdan "Ne oldu?" diye fısıldamasıyla dikkatim ona gitti.

"Patlıcan sevmem pek." diye onun gibi fısıldadım.

Tam karşımda oturan Aziz'e sinirle baktığımda "Bilerek yaptın de mi?" diye sordum. Şeytan gibi gülümsemesiyle cevabımı almıştım. "Uyuz köpek"

Ben açtım ama ya. Keşke evden bir iki lokma yeyip çıksaydım. Derkeen, Aziz yere bıraktığı tencereyi kaldırıp önündeki tabağa porsiyon koyduğunda... Kremalı mantarlı makarna! Şu yemeğe bayılıp ayılırdım.

Sevinçle uzattığı tabağı alırken "Köpekler tatlı hayvanlar" diye mırıldandım.

Yemek bir şekilde geçerken Aziz Acar'a takılırken ben fırsat bulmuşken Aram'ın karın kaslarını sayarken o tepki veremesin diye makarnamdan ağzına tıkmıştım sürekli.

Aram ilk baştaki gibi Acar'a bokmuşcasına bakmıyordu. Aziz de bundan dolayı Aram'a huysuzluk etmiyordu. Yemekten sonra kısa bir çay faslında Aram ve Aziz'in aynı lisede okuduklarını ve başka bir konu daha eklenince aynı askeriyede olduklarını öğrenmiştik. Böylece büyüklerin hiç bitmeyen askerlik anıları benzeri bir sohbet başlamıştı.

Acar'ın pek katılmadığı muhabbetler akıp giderken saat geç vakitlere vurduğunda toparlanmış gidiyorduk.

Aram Aziz'in uzattığı eli sıkarken "Biraz daha konuşursanız akraba çıkacaksınız diye korkuyorum yeter." diye homurdandım huysuzca. Ben Aram kıskansın diye getirmiştim adam benden yakın oldu onlarla. Hayret bir şey ya.

İkisi sızlanışıma gülerken ben kollarımı Acar'a uzatıp sarıldım vedalaşma amacıyla. "Sen bu gıcıkla nasıl yaşıyorsun anlamıyorum be Acar. Verem eder insanı."

Tam ayrılırken yukarı kayan eteğimin aşağı çekildiğini hissettim, daha sonra ise belimde bir el. Aram tuttuğu gibi kendine yaslarken sol elini Acar'a uzattı. "Geçmiş olsun kardeşim, çok memnun olduk."

Beraber arabaya giderken yüzümdeki sırıtışla arkamızdan kapı kapanmıştı. Ardından ikimizde arabaya yerleştiğimizde bir süre sonra "Neden konuşmuyorsun hiç ya?" diye sordum, sessizlikten sıkılarak.

"Ne konuşayım?"

Avel avel konuşmasına gıcık olurken "Zıkkım konuş Aram." diye söylendim.

Gözlerini saniyelik yoldan ayırırken "Ağrım var Talya, aklım pek yerinde değil." diye mırıldandı.

Anında yerimde dikleştim. Ne ağrısı? Bir şey mi olmuştu bir yerine? "Nasıl? Neden? Neresi?" diye telaşla ona baktığımda boynundaki kızarıklık dikkatimi çekti.

"Bir şey yok bir iki saate geçer." diye kestirip attığını sanıyorduysa büyük yanılıyordu.

"Neden ağrıyor ama? Bir rahatsızlığın mı var? Yemekler mi tetikledi?" diye sıraladığımda endişeliydim. Nasıl bir rahatsızlıktı ki bu?

"Bir şey yok Talya." dediğinde peşine kendi kendine ekledi. "Nerden söyledim ki sana ben"

Dayanamayıp "Aram, beni deli etme. Söylesene şunu!" diye bağırdım yüksek sesle.

"Senin için ağrıyo Talya." dediğinde kal gelmişti. O ne demekti la?

Anlamayarak "Ha" diye bir tepki vermiş bulundum.

Boynu kırmızıdan mora geçiş yaparken göz ucuyla bana baktı. "Dün geceden sonra ağrım daha yeni geçerken masada yaptığın yaramazlıklar beni fena zorluyor."

Dün gece... Gözlerim algıladıklarımla usul usul yüzünden aşağı kayarak kemerinin baskı yaptığı şişliğe indiğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ya ben six packlerini ve adonis kasının durumunu merak etmiştim, taş gibiydi maşallah."

Sadece birazcık dokunayım istemiştim, o bana dokunurken ben onun bedenini hissedememiştim fazla. Cidden ağrı yapacağını bilmiyordum.

Araç kırmızı ışıkta durduğunda benimkine kıyasla etine dolgun dudakları sağa doğru bir kıvrım almıştı. Yola bakarak "Boşuna salon açmadık. Salonun tapusu o-" diye konuşacakken dokunuşumla sözleri yarım kalmış, çimenli gözleri gözlerimi bulmuştu.

"Aram ben ağrıyacağını bilmiyordum. Çok acıyor mu? Normal mi? Doktora gidebiliriz, böyle şeylerde utanma olmaz." diye hızlı hızlı kelimeleri sıraladığımda bana hayretle bakıyordu. Aklından ne geçiyordu merak ediyordum açıkçası.

Direksiyonu sol eliyle sıkarken parmak dipleri beyazlamıştı. Sağ elini sakince bileğime dolayarak pantolonuna bastırdığım yerden çektiğinde "Gözünü seveyim araba kullanırken böyle şeyler yapma." dedi.

Kolarımı birbirine geçirirken başımı cama çevirdim huysuzca. "Verme cevap, söyleme. Sevgilin değilim zaten ben senin. Hâlâ utanıp çekiniyorsun ya! Sürekli itiyorsun beni kendinden. Otur çek ağrını o zaman. Sabır ya."

Bir savunma için ağzını açacak olduğunda arkadan gelen korna sesiyle susmak zorunda kaldı. Işıkları geçerek biraz ilerde durduğunda gözlerim büyük tabelaya kaydı. Armoni Gym Salonu...

Niye burada durmuştuk ki şimdi? İçeriden eşya alacaktı besbelli.

Emniyet kemerinin çıt sesiyle birlikte benimkinde de bir gevşeme olmuştu. Hemen ardından sol elini yanağıma koyarak ona bakmamı sağladığında aramızda çok az bir mesafe bulunuyordu.

O yakınlıkta bakışlarımı umursamıyor gibi yola çevirdiğimde "Ne oldu birden? Anlatasın mı geldi." dedim.

Gülüşüyle nefesi yüzüme çarptığında baş parmağı dudak çizgimle oynuyordu. "Doktora zaten gitmiştim, kırmızı reçete verdi. Çok önemliymiş."

İstemsizce kendimi "Yaaa..." derken bulmuştum.

"Hıhım, bana dedi ki; bale yapan, çiçek kokan, aşkla bakan, nazla cilveyle seni aşkından deli eden, güzel mi güzel bir kızın dudakları tüm şifan."

 

[|━|]

Yiğit Aziz ve Acar çiftinin Aramda yarattığı stres+kıskançlık xpğemsjodneşsmsş

Aşkslarrr 20k olmus lan bu kitap(Eheheheh bizim meseleyi bi halletmek lazım o zaman)

Otuzuncu hot bölümden spoiler da bıraksam mı buraya (sinsigülüş)

(Talyanın elbisesi)

Loading...
0%