Yeni Üyelik
23.
Bölüm

Yirmi Üç

@yeagereen

Helüüü guysss

Birileri yb istemiş, hemen yazdım

Sizde hemen oy verseniz... Yorum yapsanız...

[|━|]

 

Gece Kuşu; Aram?

Aram; Efendim

Gece Kuşu; Sen benden mi kaçıyorsun yoksa ben mi yanlış anlıyorum?

Aram; Kesinlikle yanlış anlıyorsun

Gece Kuşu; Öyleyse neden öpüştüğümüz günden beri seni göremiyorum? Dört gün oldu ya hani

Aram; Denk düşmüyoruzdur

Gece Kuşu; Magenta'da olduğunu biliyorum ama nedense yarım saattir Aram beyleri göremiyorum.

Aram; Şey |Gönderilmedi|

Aram; Şeyler siksin beni amk bir düşmüyo dilimden |Gönderilmedi|

Çantamı bileğime takıp ayağa kalktığımda başımı çevirip mutfak tarafına baktım göz ucuyla. Adımlarım lavaboya gidiyor gibi görünsede amacım başkaydı.

Aram; Ne yapmaya çalışıyorsun Talya

Gece Kuşu; Yanına geliyorum

Aram; Gelme. Talya ben geliyorum şimdi yanına, sen gelme.

Gece Kuşu; Oradasın değil mi?

Dudaklarım şuh bir tebessüm ile kıvrıldığında etrafa bakınıp kimseye görünmeyeceğim düşüncesiyle koşa koşa kapının önüne geldiğimde kulba uzandığım an kapı kendiliğinden açılıp hafif yıpranmış iri avuçlar belimden kavrayarak bedenimi meskenine almış kapıyı da ardımdan kapatıp kilidi çevirmişti. Ani hareketiyle kasıklarımda tepinen mandalar gıdıklanmama neden olmuştu.

Beni çektiği bu küçücük oda iki bilgisayardan yansıyan kamera görüntüleri ve havayı çepeçevre saran sigara dumanıyla loş bir ortam sunuyordu ikimize. Aram başını eğerek yüzüme eğildiğinde içine çekmiş olduğu dumanı aşağıya üfledi. Dudaklarından çıkan puslu hava kare yakalı elbisemin dekoltesine çarparak durduğunda tüylerim ürpermişti. Çenemi kaldırıp karanlıkta ezberimde olan yeşillerine baktığımda "Telefonda arsızca konuşurken karşımda neden titriyorsun Talya?" diye köşeye sıkıştırmıştı beni.

Peki telefonda şeyşey edip karşına geçtiğimde neden titrememe sebep olacak şeyler yapıyorsun Aram?

"Yaptığın şeyin anlamını biliyor musun sen?" diye cevap verdiğimde kaşlarını masumane bir ifadeyle kaldırdı.

"Neyin?" diyerek rafa bıraktığı sigaraya uzanıp bir yudum zehir çekti içine. Tekrar bana dönüp az önceki gibi aşağı üflediğinde sordu. "Bunun mu?"

Hasiktir! Biliyordu tabi! Uyarılıyordum, hemde çok fena. Acayip fena.

Elim benden izinsizce Aram'ın beline gittiğinde kemerini yakalamak istemiştim lakin bileğimi saran buzdan hallice parmaklar engelim olmuştu. Amacını sorgularcasına gözlerimi yeşillerine çıkarttığımda gülümsedi. "Kalktı mı kolay kolay inmiyor, kusura bakmayıver Talya ama bir de sen dokunursan ağrısına duramam. Senin kadar kendimi tutabilen biri değilim."

E tutmayıver kendini artık Aram. Tutmayıver ne olur!

Reddedilmek sinirime dokunurken "Yalan söyledin" diye huysuzlandım.

Hemen de kaşlarını çattı. "Ne yalanı?"

"Parmakların, ılık demiştin ama hepsi birer buz küpü."

Avuçiçi yanağıma doğru gittiğinde "Senin için kötü mü?" diye sordu.

Aklıma gelenle gülümsedim. "Muhteşem... Ayrıca dert etmiyorum çözümsüz bir şey değil."

Umursamaz ifadelerle irisleri saçlarıma gittiğinde "Bi ara doktora gitmiştim ilaç falan yaramıyor ama ölümcül bir şey de değil sonuçta." dedi.

"Yok ısıtacağım senin ellerini ben."

O bademli gözlerini kısarak "Nasıl yapacakmışsın onu bakalım?" diye tatlı tatlı sorduğunda kendimi fazla fesat hissetmiştim. Ama yine de elbette geri adım atmadım. "Ah, sen bana bir yanaşsan o parmakların bir gün bile üşümez."

Yaptığım imayla utandığını hissettiğimde kahkaha atma dürtümü zorlukla bastırdım. Tam o anda arkamdaki kapı kolu açılmayı denendiğinde Aram'la saniyelik bir bakıştık.

"Aram ağabey! Meşgul değilsen bir baksan, müşteri bekliyor."

Hay ben sizin ta-

Bu garsonlar bir gün elimde kalacaklar benden söylemesi.

​​.

.

.

Safir bakışları yıldızlarla parıldayan denizi seyredalmışken düşünüyordu Asil. Şu sıralar epey düşünüyordu. Talia hanımı, Doğukan beyi, Talya'yı...

Çok seviyordu hepsini ama kendini paçadan akan bir bok gibi hissetmekten de alıyokaymıyordu. Bazen içindekileri dökmek istiyordu. Lakin bunu yapmayı hayal bile edemezdi, bir kere Talya'nın kalbi kırılırdı. Her ne kadar Asil daha çok kırılıyor olsa da Talya'nın bir ah edişi Asil'i içten yaralardı.

Parmakları arasında tuttuğu sigarayı iki dudağı arasına aldığında bacaklarını sarkıttığı köprü demirine elleriyle iki yandan tutunurken hafif eğilerek aşağısına, dibiyle zifir bir karanlığı besleyen denize baktı.

Esen şiddetli rüzgar bir tokat gibi suratına çarparken bir anda beline dolanan sıcaklıkla sırt üstü yere yapışmıştı. Daha çok yumuşak bir yapıya. Duyduğu acılı inlemeyle gözleri açıldığında bir kadının üstünde olduğunu anlamıştı.

Hemen kendini yana atarak ağzında yanan sigarayı tükürdüğünde "APTAL MISIN!" diye ince bir haykırışı işitti kulakları. Tanıdık bir sesti. Başını kadına çevirdiğinde oturur pozisyonda omzunu ovuşturuyordu. Gece karası bukle bukle saçları önüne döküldüğünden yüzüne bakamıyordu. Asil ne olduğunu anlayamamıştı bile.

"KENDİNE DEĞER VERMİYORSAN ARDINDA BIRAKTIKLARINI DÜŞÜNSENE!" diye bir hışımla safirlerini bulan kılcal damarlarla kanlanmış yemyeşil gözler şok etkisi yaratmıştı vücudunda. Bu hırçın kızdı. Miray. Aram'ın kardeşi.

"HİÇ Mİ SEVEN BİRİ YOK SENİ!?" Miray sinirle hiç düşünmeden bağırdığında sorduğu soru karşısındaki adamın, gözlerinin ya içine bakmasına neden olmuştu.

Bilmiyordu. Onu gerçekten kendisi gibi seven biri var mıydı? Tek bir fikri yoktu.

"Bilmem, yok sanırım." diye mırıldandığında Miray ancak görmek için bakmıştı adamın suratına. Tanıyordu bu herifi. Şaşırmıştı, intihara meyilli olduğunu düşünmemişti hiç.

Nefreti ve siniri birleştiğinde hırsla dizlerinin üstünde durduğunda Asil'in yakalarını kavramıştı. "Öyle mi? Ölesin varsa parmaklarım bunun için zevkle yardımcı olur, seni intihar meyillisi!"

Asil karşısında öfkenin vücut bulmuş haline telaşla bakarken "Ne intiharı? Kendime gelmek içindi, şok etkisi gib-" diye kendini açıklamaya çalışmıştı ama bacaklarını ezen küçük kadın daha bir hiddetle lafını bölmüştü.

"Ben şok etkisi yaparım sana!"

"Öyle değil, adrenali-"

"Adrenalini de gösteririm, endişen olmasın!" diyerek güldüğünde Asil'in kavradığı yakasını sıkarak ayakları üstündeydi. Kıyafetinden çekerek önündeki tiksinç adamı da kaldırdığında kenara park ettiği kendisinin iki misli motoruna ilerledi.

Bir hışımla koltuğu kaldırıp gözlüğünü taktığında siyah boynuzları olan kaskını da Asil'e attı. Lakin herif takmayınca Miray sinir olunmuşlukla topuklarını vura vura tam karşısına geçti. Kaskı elinden aldı ve "Eğil" dedi.

Asil sebepsiz bir itaatle belini ve dizlerini kırdığında kızla aynı boya gelmişti.

"Miray ben o şeye bineme-"

"Sus," diye kaskı kafaya geçirdiğinde sinirliydi. "Adımı ağzına alma, çarpıcam bi tane görecen"

Asil simsiyah ölüm makinesine doğru ilerlerken soğuk terler döküyordu. Küçücük kadın bastığı destekle tek seferde motora zıpladığında "Atla arkama" dedi. Adam ise gerçekten anlayamadığı bir itaatle korkusuna rağmen koltuğa yerleştiğinde elleriyle oturduğu yerden tutunmuştu.

Miray yan bir bakışla Asil'e döndüğünde "Ayaklarını sakın destekten çekme, birazdan asıl adrenalini göstereceğim sana" derken içinde asla keyif barındırmayan bir gülüş çıktı dudaklarından.

Miray beklemeden gaza bastığında olduğu yerde kükreyen motorla Asil'in üç buçuk atmaya başlamıştı şimdiden. "Miraaay! Sana ne yaptım bilmiyorum ama söz bir daha yapmayacağım." diyerek özür merasimine başladığında Miray umursamadı bile. Ölmek istemek neymiş gösterecekti bu gece ona.

Asil ise işe yarar umuduyla korkuyla kasılan bedenine hakim olmaya çalışıyordu. "Sal beniİİĞĞĞAĞAAAAAAAMINA KOYAYIIIIIIMM."

Derken birden şahlanan motor ile sözleri güzel bir küfürle tamamlanmıştı. İri kolları önündeki küçük kadının incecik beline sarıldığında öyle sıkı tutuyordu ki uzattığı eli dönerek kendi bedenine değiyordu. Hız arttıkça vitesi arttıran Miray boş yolda deli bir kahkaha attı. "Heyy! Oluyor mu şok etkisi."

Tepki olarak sıkılaşan kollar nefesini daraltmıştı. Asil içinden bildiği tüm duaları okuyacakken birden unutmuştu. "Süp-" diyor devamını getiremiyordu.

"Olmuyor mu? Adrenalin lazım sana ama!" diye duyması için bağırdığında Asil çaresizce bir kelimeyi tekrarlıyordu. "Süp! Süp! Süp!"

Bu kızın içine şeytanlar kaçmıştı, azraille oyun oynuyordu resmen. Asil'i anca Allah kurtarırdı şu vakitten sonra. Ne söylediği değil inancı önemliydi neticede, öyleydi değil mi?

Miray yeterince hıza ulaştığını varsayarak gülümsediğinde "Ayakların iyi basssın!" diye bağırmıştı. Asil sesli tekrar ettiği kelimeyle söyleneni algılayamadığı için kafasını kaldırarak aynadan Miraya baktığında bir anda geriye doğru gitmesiyle bağrışmaya başlaması bir olmuştu. "SüpsüpsüpaaAĞĞĞĞ! YOLUNU YORDAMINI SİKEYİİİİM! KÖPRÜSÜNÜ DENİZİNİ SİKEYİM! ALLAH BENİM BELAMI VERSİNAAAAAAĞĞĞĞĞ!"

Taş gibi kesilen bedeniyle yapabildiği tek şey bağırmaktı, ki bir süre sonra bunu da yapamıyordu. Sesi kısılmıştı.

Bir daha bu kızın karşısına çıkarsa tüm ülke toplanıp siksindi onu. Gördüğü yerde kaçmazsa şerefsizdi.

 

[|━|]

Hikayeye yan karakterleri de katmak istedim, Miray ve Asil'i umuyorum ki seversiniz (nolar sevebileceğiniz şekilde yazabileyim)

Sizce Asil ve Miraya bölüm sonlarında bu tarz ufak sahneler yazayım mı?

Loading...
0%