Yeni Üyelik
4.
Bölüm

SİLÜET

@yektavaveyla_11

                        

Sabahın altısında tabii ki de hastane de uyukluyordum.

Kendi odamda başım tek elimin üzerinde uyukluyordum. Sebebi ise gece içtiğim o çorbanın içinde ilaç olup olmadığı aklıma düşmüştü. Gece in cin top oynarken dörtte hemen hastaneye gelip kendime bütün testleri yapmıştım ve onların sonuçlarını daha az önce okumuştum.

Bende bir şey yoktu ama daha sonra olmayacağı anlamına da gelmiyordu. Bugün eve kamera takmaları için bir dükkanla anlaşarak evimin anahtarını onlara bırakmış ve geri almak suretiyle akşama kadar süre vermiştim.

Bu adam beni takip ediyorduysa kesinlikle evde değildi, evet o dükkana girdiğimi görmüştü ama görmesi adamla konuştuklarımı duyduğu anlamına gelmiyordu. Nasılsa orası sadece kamera satmıyordu.

Belki de şu an beni takip etmiyordu bile. Allah aşkına bu adam evi, işi, gücü, anası-babası yok muydu?

Kapının aniden tıklatılmasıyla pengildeyerek* silkelenmiştim.


(*İrkilmek)


Gözlerimi ovuşturarak girmesini söylediğim kişi beklemeden kapıyı dan diye açınca bunun Okyanus olduğunu bakmadan anlamıştım. Kendisi hastanemizin biricik meraklısıydı.

Her şeye burnunu sokar, almadığı bela olmazdı. Merağı çatlasın bir kızdı. Benimde pek samimi olduğum biri değildi zaten.

"Sedaaa kıız uyan artık, iki saattir uyukluyorsun. Görende bütün gece taş taşıdın sanır."

Gözlerim sinirle kısılırken ellerimi kucağıma indirdim.

"Aaa aa niye öyle bakıyorsun kız? Beni yiyecek gibi," ona aynı şekilde bakarken küçük bir kahkaha atarak kapıyı kapattı. "Biliyorum aşkım, çıtır kızım ama karşı cins ilgimi çekiyor, bu arada eğer lebezyen olsaydım senden hoşlanırdım. Lebezyen dememe bakma sansürledim kıız."

Ona hâlâ, 'Sesini ne zaman keseceksin?' bakışı atarken gülüşü yüzünde soldu.

"Okyanus önemli bir şey yoksa beni yalnız bırak. Ayrıca Seda değil Sadra, bu hastanede önemli doktorlardan biri olamama rağmen hâlâ benim adımı düzgün söylemeyerek bana saygısızlık yaparsan bunu hastane sahibine bildirmek zorundayım."

Yüzümden taşan öfkemle ona bakmaktan sakınacak* değildim.

(Çekinmek*)

Bir anda ellerini göğüs hizasında iki yana sallamaya başladı.

"Hayır, yok sen beni yanlış anladın ben gerçekten ismini unutuyorum. Adın çok değişik o yüzden."

Bu kadının bilerek bana bu şekilde seslendiğini anlamayacak kadar salak değildim. Evet, ismim değişik ve garipti hatta yeni tanıştığım insanlar bile söyleyemiyordu ama bu bir ya da iki kere oluyordu. İki yıl boyunca kimse bana Seda demedi ve sürekli hatırlatmama rağmen kimse unutmadı. Ta ki bu kadına kadar.

Gerçekten yeterdi. Bu kadarı fazla geliyordu, sürekli UYARMAMA rağmen (!) bu hanımefendi kendi kafasına göre isim takıp benimle saygısızca konuşuyordu.

Ki bu ciddiyetimi hastanede herkes (hastane sahibi bile) bilirken bu kadın terbiyesizliğin sınırlarını aşıyordu. Üstüne üstlük bu kadın benim haberim olmadan eski sevgilisini benim adıma yemeğe çıkacağıma ve onu davet ettiğim adına bir mesaj çekerek iki ay boyunca o adamla uğraşmama sebep olmuştu ve buna rağmen mecbur kaldığı bahanesine sığınarak kendimi sakinleştirmiştim.

Adı gibi okyanus mavi gözleri şokla bana bakarken ben devam ettim.

"Herkesin bir sınır kotası var ve benimki çoktan doldu, sen kendini fazlaca zorladın benden alt kademede olmana rağmen terbiyesizlikte bölüm atladın. Üzgünüm ama buna daha fazla kayıtsız kalmayacağım, ya istifa mektubunu ver, git burdan ya da izin alıp inzivaya çekilerek kafanı topla. Belki o zaman kimin kim olduğunu ayırt edebilirsin."

Mavi gözleri yere inerken elleri de aynı şekilde iki yanında sallanıyordu. Olduğum sandalyeden ayağa kalkarak masanın etrafında dolandım ve yavaş adımlarla tam karşısında durarak ona öfkeyle bakmaya devam ettim.

Kafası bana dönüktü ama gözleri yerdeydi sanki gözleriyle yeri delik deşik ediyordu. Bakışlarını ise bana çevirmemesi kendi aleyhineydi.

Aklıma gelenlerle yüzümü sıvazlamaya başladım. Yaşadığım olayların sinirini bu kızdan çıkaramazdım.

"Tamam, git ama bir daha böyle bir şey olmasın."

Ellerimi yüzümden indirdim, bu sefer de ellerimi ovuşturmaya başladım. Hâlâ hastaydım ve bir türlü yemek yiyerek ilaç içemiyordum. Midem yemeği almıyordu.

Kız hızla başını salladı, hiç bir şey söylemeden kapıyı açıp çıktı.

Midem çok bulanıyordu, ağzıma aldığım her yemek parçasının kokusu bile bulandırıyordu midemi. İstemsizce terliyor, aynı zamanda da üşüyor, ara sıra ürperiyordum.

Eğer aç kalırsam daha da fazla bulanacaktı, biliyordum.

Kendime vitamin dolu bir serum vurmazsam da bayılıp gidecektim. Tabii ki herkese bunu yaymaya da ihtiyacım yoktu ki hastane sahibinden aldığım izinle zemin kata kendi evimdeki odalarım gibi bir oda yapmıştım. Kendi vitamin serumumu orda vurabilirdim.

Derin bir nefes alarak masamın önünde durarak odamın kapısının anahtarını çalınma ihtimaline karşı yanıma aldım.

Arkamı dönüp hızla odadan çıktım, kapıyı dönmeden sağ elimle çektim ve kapandığından emin olduktan sonra koridorun sol tarafına döndüm ve hızlı adımlarla yürümeye başladım. Selam veren herkese gülümseyerek aynı tepkiyi verdikten sonra koridor yavaş yavaş ıssızlaşmaya başlamıştı. Umursamamaya çalışarak koridorun sonundaki asansöre binerek zemin katın düğmesine bastım.

Asansör dört kat inerek zemin kata gelince oflayarak kapının açılmasını bekledim. Midem çok bulanıyordu ve istemsiz terlerken bunu dışarıya belli etmemek çok zordu.

Asansörün kapısı açıldığında ise etrafıma bakınarak dışarı çıktım. Zemin katta hiç kimse yoktu. Bu beni biraz şaşırtsa da mide bulantım artınca hızla odama girmek için koridoru yarıladım.

Beni şaşırtan kimsenin olmamasına karşın tek bir ses dahi yoktu ve bugün ışıklandırma çok daha azdı.

Zemin katın sonunda ki odama girerek girmez ışıkları açmaya çalıştım ama açılmadı. Yüksek ihtimal elektrik kesilmişti ve jeneratör hâlâ devreye girmemişti.

Kapıyı kapatarak karanlık odada abajurlarımın olduğu tarafa geçtim ve yerini ezberlediğim düğmesine dokunarak jeneratör devreye girdiğinde normal ışıkların gözümü yakmaması için açık bıraktım.

Ne şans ki jeneratör devreye girmiş...

Loş ışıkların olduğu ortamda hızla yatağımın sol tarafında bulunan komodinin yanına gittim ve ilk çekmeceden içinde vitamin bulunan serumu alarak diğer alt çekmeceden de borusunu ve iğnesini aldım.

Hızla çekmeceyi kapatarak yatağın üzerine oturdum kolumu pamuk ve pamuğun üzerine döktüğümüz anestezi ilacıyla güzelce temizledim ve iğneyle ilk önce kolumu deldikten sonra boşta kalan elimle de boruyu iğneye bağlayıp iğnenin üzerini de bantladım.

Geriye yaslandım, bacaklarımı uzatıp gözlerimi kapatarak birazcık uzanıp dinlenmek istedim serum bitene kadar...

Bir yarım saat sonra serum bittiğinde gözlerimi yavaşça aralayarak olduğum yerde dikleştim kendi odama gitmek için, serumun kablosunu kolumdaki iğneden çıkardıktan sonra iğneyi de çıkartarak temiz bir pamuğu bantladım koluma.

Önlüğümün kolunu da indirdikten sonra ayağa kalktım. Hızlıca yatağımın üzerinde duran boş serum, iğne, ve kullanılmış pamukları bir kaç adım sonra, duvarın köşesinde duran ayaklı çöp kovamın içine attım.

Arkama dönerek çöp kovasının karşı çaprazında duran kapıya doğru yürüyerek kolunu aşağı indirdim. Zaten oda ortalama bir odaydı, odanın içerisine girince dikkati ilk çeken çift kişilik, krem rengi örtülere sahip bir yatak çekiyordu. Yatağın solunda ise küçük bir komodin bulunuyordu, komodinin üzerinde abajur vardı krem rengi, yatakla aynı renkte.

Yatağın sağında ise minik bir dolap vardı içinde acil zamanlar için eşyalarım vardı, dolabın, iki karış kadar uzağında duvara asılı bir askılık vardı oraya buraya bazen indiğimde önlüğümü, ceketimi falan asıyordum, acil bir durum olmasına karşı yedek bir ceket asılıydı. Yatağın çaprazında ise ayaklı, küçük bir çöp kovası vardı.

Oda bundan ibaretti sadece.

Odadan dışarı çıkarak kapıyı arkamdan kapattığım gibi kolumu çok zorlamamak için ellerimi cebime koymadan yanımda salınmalarına izin vermiştim.

Biraz ilerledikten sonra karşıma asansör çıkmıştı. Asansörle yukarı çıkacaktım ki yanındaki ışığın yanmadığını görünce derin bir nefes bırakarak kendimi sakin olmaya zorladım. Yine de bir şansımı denemek için tuşa bastığımda çalışmamıştı.

Merdivenlere mecbur kaldığım koridorun sonuna gitmek zorundaydım.

Hayır çok saçma, bir insan neden asansörü koridorun bir sonuna, merdivenleri ise aynı koridorun diğer tarafına koyardı ki?

Arkama dönüp biraz ilerlemeye başladığımda karanlıkta bir silüet görür gibi olmuştum. Koridorun ışıkları otomatik ışıklardandı ama bir kaç adım sonra ışıkların hiç biri yanmamıştı ve nerden geldiğini anlamadığım bir loşluk vardı koridorda. Biraz daha ilerlediğimde ise gercekten bir silüet vardı karşımda ve sanki...

Bana dağru adımlıyordu...

Loading...
0%