Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@yeliz_.esan

İstanbul’un sıcak yaz güneşi Elif’in yüzünü aydınlatırken, o deniz kenarındaki yazlıkta tatilin tadını çıkarıyordu. Zaman yavaş ilerliyor, hayat sanki sadece güneşin sıcaklığından ibaretmiş gibi hissediliyordu. Ancak bu sakin günlerden birinde, Elif’in hayatında ufak bir değişiklik olacaktı. Ailesinin iş ortağının oğlu Alessandro, tatil için İstanbul’a gelmişti. Elif, ilk kez babasının iş görüşmelerinden birinde bu İtalyan gençle tanışacaktı.

Alessandro, enerjik ve neşeli tavırlarıyla hemen dikkat çekiyordu. İlk başta Elif, bu gürültülü ve yabancı gençle pek ortak noktası olmadığını düşünmüştü. İçine kapanık bir genç kız olan Elif, Alessandro’nun gülüşlerine ve canlılığına mesafeli duruyordu. Ancak Alessandro’nun samimiyeti ve içtenliği, Elif’in etrafına ördüğü duvarları kısa sürede yıkmaya başladı. İkili, deniz kenarındaki küçük bir kafede karşılaştı. Alessandro’nun Türkçe bilmemesi, konuşmalarına farklı bir ritim katıyordu. Elif, onun mükemmel Türkçesinden değil, samimiyetinden etkilenmişti.

Yaz tatili ilerledikçe Elif ve Alessandro’nun dostluğu da derinleşmeye başladı. Kitaplar, müzik ve sinema gibi ortak ilgi alanlarını keşfettiler. Birbirlerinin yaşamlarına dair küçük sırlarını paylaşarak aralarındaki bağı güçlendirdiler. Her akşam güneş batarken deniz kenarında yürüyüşler yapar, birlikte kitap okur ve Alessandro’nun İtalyan aksanıyla söylediği Türkçe şarkılar dinlerlerdi. Bu anlar, Elif’in kalbinde derin izler bırakıyordu.

Fakat yaz sona erdiğinde, Alessandro’nun ailesinin geri dönme vakti gelmişti. Elif, Alessandro’nun ayrılmasıyla büyük bir yalnızlık hissine kapıldı. Ayrılmak ikisi için de zordu; ama bu ayrılık, aralarındaki bağı daha da güçlendirdi. Telefon ve e-posta ile iletişimde kalsalar da mesafe ilişkilerini zorlaştırıyordu. Her konuşma, birbirlerine olan hislerini yeniden teyit etme fırsatına dönüşüyordu.

Bir akşam, Alessandro’nun sesi telefonda Elif’in kalbine dokundu. Elif, derin bir nefes alarak hislerini paylaşma cesareti buldu.

"Alessandro," dedi, sesi titreyerek, "Sana bir şey itiraf etmem lazım. Seni düşündüğümde kalbim hızlanıyor ve seni çok özlüyorum. Seninle konuşurken kendimi tamamlanmış hissediyorum. Sanırım... sana aşık oldum."

Alessandro, yumuşak bir ses tonuyla yanıtladı: “Elif, ben de aynı şekilde hissediyorum. Seninle geçirdiğim her an hayatımın en güzel anlarıydı. Seni çok özlüyorum... ve seni seviyorum.”

Uzun mesafe ilişkileri birçok zorluğu beraberinde getirse de Elif ve Alessandro’nun bu engelleri aşma çabaları, sevgilerini daha da güçlendirdi. Her telefon görüşmesi, her e-posta aralarındaki bağı kuvvetlendirdi. Gelecek ziyaretler, tatiller ve kavuşmaların hayali, onları bu ilişkinin içinde tutan umut ışığı oldu.

Böylece, Elif ve Alessandro’nun ilk aşkı mesafelerin ve zamanın ötesine geçerek gerçek bir sevgiye dönüştü. Bu bağ, sadece bir yaz aşkı değil, kalpten kalbe uzanan derin bir sevginin temellerini atıyordu.

İki yılın ardından Alessandro ve Alessandro’nun ailesi, Elif’in ailesinin yanına İstanbul’a tatil için dönmüştü. Elif ve Alessandro, bu tatili dolu dolu yaşamak için sabırsızlanıyorlardı. Güneşli günler, sahil yürüyüşleri ve akşamüstü sohbetleri, ilişkilerini daha da derinleştirirken birlikte birçok unutulmaz anı biriktiriyorlardı.

Bir gün, sahilde yürüyüş yaparken deniz kenarındaki küçük bir kafeye oturdular. Alessandro, kahve almak için içeri girdiğinde Elif’in yanına bir grup çocuk geldi. Çocuklar, Elif’e deniz kabukları ve rengârenk taşlar hediye ederek, “Bunlar denizin şanslı taşları!” dediler. Elif, çocukların neşesine katılarak onlara teşekkür etti. Alessandro geri döndüğünde, Elif’in taşları gösterdiğini fark etti.

“Senin için bir şans taşımışlar,” dedi Alessandro, taşları inceleyerek. “Bence bu yaz çok şanslı geçecek!”

Elif, gülümseyerek cevap verdi: “Şanslı mı, bakalım. Ama bu taşlar bana seni hatırlatıyor. Belki de bu yüzden bu kadar değerli.”

Tatildeki diğer günlerde, Elif ve Alessandro deniz kenarındaki bir plajda piknik yapmayı planladılar. Gün boyu güneşin altında geçirdikleri zamanı en sevdikleri şeylerle değerlendirmek için hazırlık yaptılar. Ancak, piknik sepetini açtıklarında Alessandro'nun yanlışlıkla tatlıları denize düşürdüğünü fark ettiler.

Elif, tatlıların denize düşmesine kahkahalarla gülerken, Alessandro utanç içinde sepeti toparlamaya çalışıyordu. Elif, esprili bir şekilde, “Deniz tatlıları da severmiş meğerse!” dedi. Alessandro da gülerek, “Sanırım deniz tuzlu şeylerden bıkmış” diye karşılık verdi. Bu komik olay, tatilin en unutulmaz anlarından biri haline geldi.

O akşam, güneş batarken sahilde oturuyorlardı. Elif, Alessandro’ya dönerek ve gülümseyerek sordu: “Alessandro, eğer bir tırtıl olsaydım, beni yine sever miydin?”

Alessandro, bu soruya kahkaha ile cevap verdi: “Tabii ki severdim! Senin tırtıl olman bile seni sevmeme engel olamazdı. Hem seni bulmak için her gün bahçeyi arardım.”

Elif, kahkahalarla karşılık verdi: “O zaman tırtıl moduna geçtiğimde dikkat et, yoksa seni beni ararken bulamazsın!”

Uzun bir sessizliğin ardından Elif daha ciddi bir konuya değinmek istedi. “Peki, Alessandro,” dedi Elif, “eğer ölmüş olsak, beni tekrar bulur muydun?”

Alessandro derin bir nefes alarak samimi bir şekilde cevap verdi: “Elif, eğer öteki dünyada bir şansım olsaydı, seni tekrar bulmak için her şeyi yapardım. Senin ışığın o kadar güçlü ki, bu dünyadan öteye bile geçer. Nerede olursan ol, seni bulmak için mücadele ederdim.”

Elif, Alessandro’nun bu içten cevabını dinlerken bir an düşündü ve ardından gülümseyerek sordu: “Peki, beni bulduğunda, beni sen olduğuna nasıl ikna ederdin..Sonuçta birinin yanıma gelip " Ben Alessandro" dedikten sonra boynuna atlamamı beklemiyorsun değil mi?" Elif güldü.

Alessandro, gözlerini Elif’inkilerden ayırmadan yavaşça konuştu: “Senin bulduğuma inandığım an bizim şarkımızı söyleyeceğim” dedi Alesssandro derin bir nefes alarak şarkıyı söylemeye başladı " La Vie en Rose"

Tüm gün harika zaman geçirmişlerdi. Eve döndüklerinde, odalarına gittiler ve uyumak için yatağa uzandılar. Elif kıpır kıpır hissediyordu henüz 19 yaşındaydı ama bu aşk onun ilk ve son aşkı gibi hissediyordu. Günün yorgunluğu ve güzel gelecek hayalleri ile uykuya daldı.

Loading...
0%