Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@yeliz_.esan

Elif, ayna karşısında dururken Alessandro’nun sesi hâlâ kulaklarında yankılanıyordu. Sanki yeniden o anı yaşıyor gibiydi. Mesajın her kelimesi zihninde bir yankı gibi çınlıyordu:

"Elif, ne olursa olsun kendine dikkat et. Kimseye güvenme," demişti Alessandro, motoruyla hızla yol alırken. Arka planda rüzgârın uğultusu ve motorun sesi duyuluyordu. Alessandro'nun sesi tedirgin ve kararlıydı. "Eğer bu mesaj sana ulaşırsa, babama ver. Bugün olacak hiçbir şey kaza olmayacak..."

Ve tam o sırada, bir korna sesi, ardından metalin metale çarpma sesiyle kesilen o ani, korkunç gürültü. Alessandro’nun son kelimesi ise sadece Elif’in adını fısıldamasıydı. "Elif..."

Bu tek kelime, Elif'in içinde bir çığlık gibi yankılanmıştı. Zihni bir kaos içerisindeydi. Elleri titreyerek telefonu elinden bıraktı. Mesajın etkisiyle adeta nefesi kesilmiş, donup kalmıştı. Alessandro’nun söylediği o son cümle, "Bugün olacak hiçbir şey kaza olmayacak," zihnine kazınmıştı.

Elif hızlı adımlarla odasına gitti. Kalbi deli gibi atıyor, beynindeki soru işaretleri giderek büyüyordu. Masanın üzerinde duran laptopunu açtı ve derin bir nefes alarak kaza günüyle ilgili tüm haberleri aramaya başladı. Parmakları klavyede dolaşırken, içinde yükselen korku ve gerilim her saniye artıyordu.

Bir haber başlığına denk geldi: “Genç bir adam, motosiklet kazasında hayatını kaybetti. Fail kayıplara karıştı.”

Haberde yazanlar, Elif'in zihnindeki düğümleri daha da sıkılaştırıyordu. Alessandro o gün birine çarpmış mıydı? Yoksa biri ona mı çarpmıştı? Haberde, bir aracın Alessandro'ya çarpıp olay yerinden kaçtığı yazıyordu. Ama Alessandro’nun mesajında söylediği şey bu değildi. Mesajın açıkça ifade ettiği bir şey vardı: Bu kaza, planlı bir olaydı. Bu bir kaza değildi.

Elif’in elleri haberin detaylarına indikçe titremeye başladı. Gözleri, ekrandaki kelimelere odaklanmıştı, ama zihin içinde bir fırtına kopuyordu. Alessandro o gün tam olarak neyle karşı karşıya kalmıştı? Kim ona zarar vermişti? Ve daha da önemlisi, neden?

Elif, mesajda duyduğu uyarıyı tekrar düşündü: Kimseye güvenme. Alessandro, bir şeylerin farkında mıydı? Ya da tehlike tam da tahmin ettiği gibi miydi? Yoksa bu uyarılar sadece Elif'in duyduğu suçlulukla mı ilgiliydi? İçindeki şüpheler, cevapsız kalan sorular, bir çıkmaza dönüşüyordu.

Geriye yaslanıp gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı. Her şey bulanıktı, ama tek bir şey netti: Alessandro’nun ölümü göründüğü gibi bir kaza değildi. Elif artık bunun peşini bırakmayacaktı. O gün ne olduğunu öğrenmek zorundaydı.

Elif ne yaparsa yapsın bir türlü uykuya dalamıyordu. Alessandro’nun mesajı zihninde yankılanıp duruyor, kafasında binlerce soru oluşturuyordu. Cevapları bulmadan huzur bulamayacağını biliyordu. Birden aklına Alessandro’nun ailesi geldi; belki onlardan bir ipucu öğrenebilirdi. Çantasını alıp hızla dışarı çıktı ve kendini sokaklara vurdu. Gece karanlığında Alessandro’nun ailesinin yaşadığı malikaneye doğru yürüdü. Soğuk bir rüzgâr yüzüne çarpıyordu, ama Elif’in zihni o kadar meşguldü ki bunu fark etmiyordu bile.

Malikaneye vardığında, büyük demir kapının önüne geldi ve zili çaldı. Bir süre sonra güvenlik görevlisi kapıya yaklaştı.

"Buyurun hanımefendi?" diye sordu şüpheci bir ses tonuyla.

"Ben Bay Paolo ve Bayan Maria’yı görmeye gelmiştim," dedi Elif, umutsuz bir sesle.

Güvenlik görevlisi ona üzgün bir ifadeyle baktı. "Üzgünüm, onlar uzun bir tekne turuna çıktılar. Birkaç hafta geri dönmezler."

Elif, bu haberle içindeki son umudun da sönmüş olduğunu hissetti. Çaresizce başını sallayarak, "Tamam, teşekkür ederim. İyi geceler," dedi ve kapıdan uzaklaştı.

Boş sokaklarda yürümeye başladı. Karanlık caddelerde tek başına ilerlerken, içindeki acı büyüyor, gözlerine dolan yaşları tutmakta zorlanıyordu. Ama ağlayamazdı. Artık güçlü olması gerekiyordu. Alessandro’nun ona verdiği mesajı çözmek zorundaydı. Sevgilisinin kimden ya da kimlerden bahsettiğini anlamak zorundaydı.

Bir otobüs durağının önüne geldi ve orada durdu. Otobüsün gelmesini beklerken, içindeki çaresizlikle mücadele etmeye çalışıyordu. O sırada önünde bir araba durdu. Elif başını çevirip bakmamaya çalıştı, tanımadığı biri olmalıydı. Ama araba camı açıldı ve tanıdık bir ses duydu:

"Elif?"

Elif, sesin geldiği yöne baktığında, arabada Leo’yu gördü. Bir an için şaşkınlık yaşadı.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu Leo, samimi bir şekilde gülümseyerek. "İstersen seni gideceğin yere bırakabilirim."

Elif bir an duraksadı. Leo’yu daha yeni tanımıştı, ama şu anda yanlız hissediyordu. Belki de onunla konuşmak, bu karmaşık düşüncelerinden bir nebze olsun uzaklaşmasına yardımcı olabilirdi. Gözlerinde hâlâ o derin kederle Leo’ya baktı.

"Tamam," dedi yavaşça. "Teşekkür ederim."

Leo, arabanın kapısını açtı ve Elif’i içeri davet etti. Elif, tereddüt etmesine rağmen teklifini kabul edip arabaya bindi. Leo arabayı yavaşça harekete geçirdi. Karanlık sokaklarda ilerlerken, ikisi de sessizdi. Ancak Elif, bu yolculuğun sadece fiziksel bir yolculuk olmadığını hissediyordu. İçinde, Alessandro’nun ölümünden bu yana devam eden derin bir arayış vardı; cevapsız sorular, belirsizlikler ve korkular zihnini meşgul ediyordu.

Bir süre sonra Leo sessizliği bozdu. "Bir sorun mu var, Elif?" diye sordu, merakla.

Elif derin bir nefes aldı, bakışlarını camdan dışarıya, sokak lambalarının solgun ışıklarına çevirdi. "Hayır, bir sorun yok,sadece biraz yorgunum."

Leo, dikkatini yoldan ayırmadan bir süre bekledi, ama merakı daha fazlaydı. "Gecenin bu saatinde burada ne yapıyorsun? Eğer bir şey varsa lütfen benimle paylaş. Yardımcı olabilirim."

Elif, içindeki karmaşayla baş başa kaldı. Alessandro’nun söyledikleri zihninde dönüp duruyordu, özellikle de ona kimseye güvenmemesi gerektiğini söylemişti. Leo’ya güvenmeli miydi? Onunla neyi,ne kadar paylaşmalıydı? Kısa bir sessizlikten sonra, kendini tutamayıp sordu: "Bu telefonda, benim maillerimi okuman dışında başka bir şeyler kurcaladın mı?"

Leo’nun ifadesi bir anda değişti, şaşkınlık ve panik karışımı bir yüzle Elif’e baktı. "Tabii ki hayır! Öyle biri değilim, Elif. Eğer bana mail göndermeye başlamasaydın, telefonunun bende olduğunu bile unuturdum. Bir sorun mu var telefonla ilgili?"

Elif, Alessandro’nun son sözlerini hatırlayınca bir an duraksadı. Bir şeyleri paylaşmak istiyor, ama aynı zamanda temkinli olması gerektiğini hissediyordu. "Hayır," dedi, sesinde bir kırılganlık vardı. "Sadece merak ettim."

Yol boyunca başka bir şey konuşmadılar. Elif, zihninde sürekli dönüp duran sorulara ve şüphelere boğulmuş bir şekilde camdan dışarı bakmaya devam etti. Nihayet eve vardıklarında, Leo’ya kısaca teşekkür edip arabadan indi. Apartmanın kapısını açarken, aklında yalnızca Alessandro’nun kazasının olduğu bölgeye gitmek ve sabah olduğunda polislerle konuşmak vardı. Ne olduğunu öğrenmek zorundaydı.

Eve girdiğinde, çantasını bir kenara bıraktı ve cep telefonunu çıkararak bir numara çevirdi. Esma ablayı arıyordu.

"Alo, Esma abla?" dedi, sesi biraz mahcup çıkıyordu. "Rahatsız ettiğim için kusura bakma, ama yarın sabah kafeyi sen açabilir misin? Halletmem gereken çok önemli işler var."

Esma, Elif’in isteğini kabul etti ve telefonu kapattılar. Elif, derin bir nefes alarak rahatladı. Yarın sabahın planını yapmıştı. Şimdi ise, Alessandro’nun ölümüne dair bulabildiği her şeyi araştırma vaktiydi.

Uzun saçlarını topladı ve bilgisayarının başına oturdu. Kazayla ilgili tüm haberleri, yerel polis raporlarını ve görgü tanıklarının söylediklerini incelemeye başladı. Her detayı dikkatlice not aldı. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar araştırma yaparak, Alessandro’nun söylediklerinin ardındaki gizemi çözmeye çalıştı.

Sabah olduğunda, elinde bir dizi bilgi ve soruyla polis karakolunun yolunu tutacaktı. Geriye yapılacak tek şey, tüm bu notları sabah ayrıntılı bir şekilde incelemek ve doğru soruları sormaktı. Elif, kendini bir an bile kaybetmemeliydi; bu işin peşini bırakmayacaktı.

Loading...
0%