@yeliz_.esan
|
Layla, satırları okurken derin bir nefes aldı. Defterdeki yazının yıpranmış ama itinalı oluşu, yazanın kelimeleri ne kadar özenle seçtiğini ve her anıyı derin bir şekilde yaşadığını hissettiriyordu. Sayfanın üstündeki tarih, defterin köklü geçmişine işaret ediyordu: 13 Eylül 1923. Layla, böylesine eski ve sır dolu bir defteri ellerinde tutuyor olmanın hem heyecanını hem de ağırlığını hissediyordu. Eline yıpranmış sayfayı yavaşça gezdirip okumaya devam etti. 13 Eylül 1923 Layla, satırların ilerledikçe karanlık bir hikayeye açıldığını hissetti. Okumaya devam etti. “Babam bir anda anneme vurdu. Bu da sıradan bir şeydi. Ancak bu kez annem yere düştüğünde kalkamadı. Onun yerde kıpırdamadan yattığını gördüğüm an, içimde tuhaf bir şey hissettim. O sessizlik, korkutucu bir sessizlikti. Babam, elindeki ağır demir saplı lambayı yere bırakıp bana doğru baktı. Gözleri, sanki bir açıklama bekliyormuş gibi bana dikmişti. Beni korkutmaya çalışır gibi değil, sanki beni anlamaya çalışır gibi bir ifadeyle bakıyordu. 'Biliyor musun, annem de böyleydi,' dedi bir anda. Bu sözleri, hiç beklemediğim bir şekilde sakindi. Babasının annesine yaptığı şeyi ona da yapmış olduğunu anlatmaya başladı. Gözleri derin ve donuk, sesi soğuk ve sertti. Ben, masanın altında onun anlattıklarını dinlerken içim ürperdi. 'Her şey, güç meselesidir,' dedi babam. 'Zayıf olan, güçlü olanın karşısında duramaz. Bu dünyanın kuralı budur. İnsan, zayıfsa yok olmaya mahkumdur.' Bu sözler o kadar netti ki bir çocuğun bile anlayacağı kadar yalın ama bir o kadar da korkutucuydu. O an, annemin yerde kıpırdamadan yatan bedenine bir kez daha baktım. Babam, yüzümdeki korkuyu fark etmiş olmalı ki bir kahkaha attı ve arkasını dönüp odadan çıktı. O kahkaha, gecenin içinde yankılanırken, annemin yüzünde beliren o donuk ifadeyi unutamayacağımı anladım. Babamın siluetinin kaybolduğunu gördüğümde hızla olduğum yerden çıktım ve annemin yanına yavaş adımlarla gittim. Annem öylece yerde yatıyordu ve hiçbir yaşam belirtisi vermiyordu. “Anne?” dedim usulca ama cevap yoktu. “Anne ne olur kalk beni korkutuyorsun”annemin kafasını ellerimin arasına alarak dizime koyduğumda elime gelen kana benzer sıvı ile onun öldüğünü anladım. Çok geçmeden zaten babam geldi ellerinde uzunca bir halat ,beyaz bir çarşaf ve demir ağırlıklar vardı. Bana büyük bir küçümseme ile bakıyordu, nefretle. Sanki annemin canını ben almışım gibi. Gözlerimin içine bakıp büyük bir öfke ile bana bağırdı. “Tut şu çarşafı da bir işe yara!” uzattığı çarşafın ucundan tutup annemin cansız bedenini sarmaya başladık. “Anneme ne yapacaksın baba?” cümleler zorulukla dudaklarımdan döküldü. Korkuyordum ve psikopat bir baba ile artık tek başıma kalmıştım. “Elinin körünü yapacağım” sert bir tavır ile cevap verdi annemi kucağına alırken “ Odana git! Ve biri anneni soracak olursa 'kaçtı gitti' de. Bu olaylar hakkında tek kelime edersen seni bu salona asarım. Duydun mu?” Hızla odama çıktım başka ne yapacaktım ki? Uzunca bir süre babamın gelmesini bekledim camın önünde ama o görünür bir yerde değildi. Bende tüm bunları o yokken yazmaya karar verdim. Babam varken yazamam. Yazdıklarımı okursa beni öldüresiye döver. Şimdi ne olacak sence? Annemi çoktan özlemeye başladım…” Victor yazmaya devam ederken aniden aşağı kattan bir ses yükseldi. “VİCTOR!!” Victor, babasının ani çıkışından sonra merdivenlerden hızla indi. Ayaklarının soğuk zemine çıplak bir şekilde temas etmesi, onu hem korkusundan hem de yaşadığı şoktan bir an için çıkardı. Başını öne eğmiş, babasının karşısında sessizce duruyordu. Ama içeride fırtınalar kopuyordu; annesinin cansız bedeninin görüntüsü ve babasının korkutucu sözleri zihninde yankılanıyordu. Babası, oturma odasında eski, yıpranmış bir koltuğa çökmüş, bir elinde sigara diğerinde bira şişesiyle, hıçkırıklar içinde ağlıyordu. O iri, güçlü adamın aniden bu şekilde çökmüş hali, Victor’u hem şaşırtmış hem de daha fazla tedirgin etmişti. Az önce annesini öldüren adam, şimdi pişmanlık ya da acı içinde gibi görünüyordu. Ama bu, Victor’un kafasını daha da karıştırıyordu. |
0% |