6. Bölüm

5. Rahat!

Yeliz Denetmiş
yelizden

''Her Mutluluk Bir Masumuyettir.''

Marguerite Yourcenar – Alexis Ya Da Beyhude Mücadelenin Kitabı

 

5. Rahat!

Sabah ecrinin yakınmaları ile hazırlanıp kahvaltımızı yapmış ve dolmuşla okula gelmiştik.

Önce okula oradan da sınıfımıza çıkmıştık. Sınıftan içeri girdik. Orta sıraya yöneldim ve en arkaya geçip oturdum.

Dersin başlamasına on dakika kadar vardı. Sınıfa girenler kendilerine özenmiş gibilerdi. Makyaj yapmışlardı.. Çiçekli ve çikolatalı parfüm kokuları alıyordum.

Hiç sevmezdim. Her ne kadar zevk meselesi olsalar da midemi bulandırıyordu bu tarz kokular. Bana ağır geliyordu.

Öğlen arasına girdiğimizde bir nefes alacağım için rahatlamıştım. Dersler beni bugün biraz bunalttı. Yemek yedikten sonra Ecrin ile dışarıda biraz yürümeye karar verdik. Öncesinde kantine gidip su alacaktık. Burası bana bazen çok kalabalık geliyordu. Daralıyordum.

Önümüzde bir kişi vardı.

''Buseciğim sen çikolatalı gofret istemiştim değil mi?''

''Evet Bora amca.''

''Al canım.''

Sıra bize geldi.

Ecrin konuştu.

''İki tane su alabilir miyiz?''

''Tabi kızlar.'' Dedi neşeyle.

Bize döndü dikkatlice bize baktı. Sonra sularımızı getirdi. Sularımızı bize verirken konuştu.

''Sizi daha önce görmedim. Yeni mi geldiniz okula.''

''Evet. Yeni geldik.''

''Önceden burada olsanız tanırdım. Uzun zamandır burada çalışıyorum. Böyle iki güzel genç kızı unutmazdım. Hoş geldiniz.''
''Hoş bulduk. Kolay gelsin.'' Dedi Ecrin.

Sularımızı aldık ve bahçeye çıkmak için yürüdük.

Biraz okulun çevresinde yürüdükten sonra sınıftan Feyza'yı gördüğümüz banka yaklaşıp boş olan yere oturduk.

''E nasıl, alıştınız mı okula?''

Ecrin cevap verdi.

''Eh işte. Alışmayıp ne yapacağız ki.''

''Anladım.''

Bankların karşısında bize okulu gezdiren öğrencinin anlattığı Cini Vakıf Üniversitesi vardı.

Öğrenciler bizim gibi dışarıdaydı. Kimi sohbet ediyordu kimi ders kitabı olduğunu tahmin ettiğim dökümanlardan bir şeylere bakıyorlardı.

''Sizce üniversite de daha mı özgür olacağız?''

''Bilmem.'' Dedim.

''Peki mezun olduktan sonra gerçekten bir meslek sahibi olabilecek miyiz.?''

''Bilemiyorum.'' Dedi Ecrin.

''Size bir şey söyleyeyim mi? Büyüdüğüm zaman ne olacaksın diye soruyorlar hep bana. Ama ben bilmiyorum. Ne olmak istediğimi, hangi işi yapmak istediğimi bilmiyorum. Bilmiyorum işte.. Ama onları, üniversitedekileri görünce sanki hep biliyorlarmış gibi hissediyorum. Sizce de bir amaç için doğmuş gibi çabalamıyorlar mı?''

''Öyle gözüküyor.''

''Siz biliyor musunuz?'' dedi bize dönüp. Ecrin cevap verdi.

''Ben sadece okulu bitirme odaklıyım. Notlarım düşük değil. Ama ne olmak istediğimi tam olarak bende bilmiyorum.''

''Peki sen?''

''Düşünüyorum bir şeyler. Netleştirmedim. Ne olmak istediğimi değil de ne olmak istemediğimi biliyorum. Bu ülkede yaşayan kötü bir vatandaş olmak istemiyorum. Sanırım birde ziyan olmak istemiyorum.''

''Vay canına. Seni tanıdığımdan beri kurduğun en uzun cümle.''

''Olur öyle bazen.''

''Neden böyle soğuk ve ciddisin.''

''Bilemiyorum. Kasten böyle değilim. Öyle oluyor işte..''

''Anladım.''

Ders zili çaldı ve sınıflarımıza çıktık.

Öğleden sonraki dersimiz beden dersi imiş. Spor salonundan önce soyunma odalarında üzerimizi değiştirdik. Okulun kendi arması ile baskılı kendine ait eşofmanları vardı. Açık pembe ve açık mavi üstleri olan takımın altları lacivert rengindeydi.

İşin tuhaf tarafı açık pembe tişörtleri erkekler, açık mavi tişörtleri kızlar giyiyordu. Kural böyleymiş. Ne alakaysa..

Hocanın gelmesini beklerken yan taraftaki çocukların sesini duyduk. Konuşan sınıfta bizimle tanışanlardandı.

''Çıkarsana oğlum şunu.''

''Çek la elini. Çıkarmayacağım.''

''Neyin tribi lan bu! Sanki daha önce görmedik.''

''Trip atmıyorum ben.''

''Tamam atmıyorsun trip. Hadi çıkar şunu hoca gelecek şimdi. Bir şey diyecek.''

''Çıkarmayacağım.''

''Lan sende olan bende de var. Onda da var. Ne diye utanıyorsun?''

Ecrin ile göz göze geldik. Bu konu sanırım hiç iyi yerlere gitmiyordu.

''Gidin la başımdan. Hatta durun ben gideyim.''
''Saçmalama bunun yüzünden dersten mi gidilir?''
''Pembe ne la pembe ne! Erkek adam pembe mi giyer?''

''Abi bak hepimiz giyiyoruz erkekliğimizden bir şey eksilmedi yani. Bırak şu kafayı.''

''Sen böyle düşünüyorsan bana ne. Bende böyle düşünüyorum. İstemiyorum abi ya.''

''Hep o ılık kafalı hocanın kafasından çıktı bunlar! Biliyorum ben. Durdular durdular eşofmanda yenilik yapmaya kalktılar. Sanki çokta lazım! Gitsinler başka şeylerde yenilik yapsınlar!''

Sonra baktım üzerimizdekilere ne demek istediğini anladım. Konu bir an için çok değişik yerlere gidiyor sanmıştım.

İstememesi normaldi.

''Bu müdürün de alacağı olsun. Hem güç onda diye istediği gibi bize giydiriyor hem de giymezsek annemi aramakla tehdit ediyor.''

''Annen ne alaka oğlum?''
''Ben okulun ilk haftası bu takımı giymeyince müdüre şikayet etmiş beni bedenci. Müdürde anneme. Annem akşam eve gidince bana neler dedi. Kadın resmen bana ırkçı muamelesi yaptı. Çok zoruma gitti la.''

Sınıf başkanı konuştu.

''Herkes sıraya geçsin!''

Beden öğretmeni geliyor olmalıydı.

Sınıfta on beş kişi vardı. Hızla herkes yerlerine geçti.

Ecrin solumda Mehmet sağımda kalıyordu. Hoca elleri arkasında önümüzde yavaş yavaş yürüdü. Sonra bizi görebileceği şekilde ortamızda durdu. Bizi bir süre inceledi. Sonra konuştu. Dediklerini yapmaya başladık.

''Rahat!''

''Hazır ol!''

''Rahat!''

Hocanın dediklerini yaparken tak diye bir ses duyuldu. Sağ tarafta, sıranın başında bir kız bayılmıştı.

''Ay Asya bayıldı!'' dedi biri.

Sağ tarafımdaki Mehmet de peşinden konuştu.

''O kadar da rahat değil kanka sen yanlış anladın.'' Dedi.

Yeni gelen hoca da kızın başına gitti. Bir kişiye Asya'nın başının altına kendi ceketini koydurdu. Kendisi de Asya'nın ayaklarını çok hafif yerden kaldırdı.

İlk yardım başarılı.

Sonrasında bir süre bayılan kıza seslendi. Kendine gelir gibi olan kızı kucaklayıp revire götürdü.

Yaklaşık on dakika sonra hoca geri döndü. Bizi tekrar sıraya geçirdi.

''Rahat!''

''Hazır ol!''

''Rahat!! Rahatta dinle!''

''İsmim Serdar Türk. Şuandan itibaren bu sene beden eğitimi dersinde beraberiz. Dersimde düzen ve disiplin isterim. Saygısızlıktan ve seviyesizlikten hoşlanmam. Herkesin görevini layıkı ile yerene getirmesinden memnun olurum.''

''Dediklerim anlaşıldı mı?!''

''Evet!'' diye bağırdık.

''Şimdi bana sormak istediğiniz bir şey var mı?''

Sağ tarafımdan biri el kaldırdı.

Mehmet.

''Evet.''

''Hocam ben bir ricada bulunabilir miyim?''

''Kendini tanıt.''

''Hocam Mehmet ben.''

''Ne Mehmet? Soy ismin yok mu senin?''

''Var hocam. İnce.''

''12-C sınıfı dinle. İçinizden biri konuşmak istiyorsa kendini tanıtarak başlayacak konuşmaya. Önce sınıfını sonra adını ve soy adını ve sonrada nereli olduğunu söyleyecek.''

''Yok artık. Kışla mı burası?'' dedi Mehmet.

Ama biraz sessiz söylediği için sadece ben ve diğer yanındaki arkadaşı duymuştuk.

''Sen!'' diyerek Mehmet'i işaret etti. Sonra konuşmaya devam etti.

''Dediğim gibi kendini tanıtarak başla konuşmaya.''

''12-C. Mehmet İnce. Ankara.''

''Bir maruzatın mı vardı İnce.''

''Evet, bir maruzatım var komuta-aman yani hocam.''

''Seni dinliyorum İnce.''

''Hocam öncelikle hoş geldiniz okulumuza. Anlaşılan sizin sayenizde derslerimiz gayet disiplinli geçecek. Eğer imkanınız varsa şu üzerimizdeki beden dersi kıyafetlerine de bir tertip düzen getirir misiniz?''

''Anladım İnce. Yerine geçebilirsin. Şimdi dersimize başlıyoruz. Önce esneme hareketleri yapacağız, daha sonra koşacağız.''

''Şimdi bir daire oluşturun benim etrafımda ve benim yaptıklarımı yapın.''

Hocanın yaptıklarını yaptık. Vücudumuzu esnettik. Daha sonra tekrar sıraya girdik.

''Evet şimdi yavaş tempoda koşacağız.''

''İkişerli sıra ol. Sağa dön. Uygun adım marş.''

Ders bitene kadar koşmuştuk. Çünkü birileri sürekli ya duruyordu ya da düşüyordu. Bunun cezasını hepimize kesiyordu.

Sonunda sınıfa çıktığımızda çoğumuzun daha bir şey yapacak takati kalmamıştı. Halbuki hoca ders bitmeden on dakika önce bırakmıştı bizi. Sınıfa çıkıp çantamızı ayarlamıştık. Zilin çalmasını bekliyorduk. Eve gidecektik.

Beklerken duvar kenarı ön sıralardan kızların konuşmasını duydum. Kendi aralarında konuşuyorlardı.

''Çok heyecanlıyım!''

''Bende!''

''Benim kuzenim orada okuyor çok iyi diyor.''

''Hocalarının çok donanımlı ve eğlenceli olduğunu söylüyorlar.''

''Ayrıca okul yönetmeliği göre en az bir sene bölüm seçmeden istediğin derslere girebiliyormuşsun. Çok iyi değil mi?''

''Ne dersi, hocası kızım ya çok yakışıklılar diyorum sana.''

''Yakışıklı ve zengin..''

Duyduğumuz sözler ile Ecrin ile göz göze geldik.

Ne konuştukları hakkında bir fikrimiz yoktu.

Yan tarafımızdaki Feyza ile bakıştık.

''Neyden bahsediyorlar?''

''Bizim okulun yanındaki üniversiteden.''

''İncaki Vakıf Üniversitesi mi?''

''Evet. Okulun her sene yaptığı etkinlikler var. Bunlardan bir tanesi de o taraftaki bölüm birincilerinin bizim okulumuza gelip konuşma yapmaları. Yakın zamanda bunu yapacaklar. Bir de onların belirlediği bir tarihte lise son sınıf öğrencileri ile oryantasyon çalışması yapılır. Bu defa bizimkiler o tarafa gider. Bölüm tanıtımları etkinlikler falan yapılır..''

''Anladım.'' dedi Ecrin.

Bakalım kim ne için buraya gelecek?

 

 

 

Bölüm : 15.12.2024 11:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...