Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Bölüm 4

@yelizinizimiste

Ne kadar düşünürse düşünsün insan bir yere varamaz. Ne yaparsa yapsın mutlu olamadığı gibi. Neden diye düşünmekten bir yere varamaz bazı şeyler atlar.

Çakalda seviyordu Mine’yi ama söylemiyordu. Mine zaten benle konuşurken rahat konuşur Çakalla aynı ortama girdiğinde pek konuşmaz. O kadar işimin arasında bunların arasını yapmaya çalışacağım artık. Mutlu olmaları için bari çevremdeki birileri mutlu olsun.

Oturduğum yerden ayaklanıp çantamın yanına geldim. İçinden siyah bir kargo pantolon, siyah boğazlı bir badi ve deri ceketimi çıkardım. Çakal’da odadan çıktı. Üzerimi değişip silahımı belime taktım. Hızlı ve sessiz adımlarla evden çıktım. Nerede olursam olayım illa bir iş çıkacak illa. Bir kaç haftadır anlamlandıramadığım birşeyler var ama bir türlü ne olduğunu bulamadım.

Yaklaşık yirmi dakika sonra adamın olduğu gece mekanındaydım. Arkadan personel girişinden girdim. Yavaş adımlarla merdiveni çıkmaya başladım. İçimde bir çocuğun heyecanı var gibiydi. Her defasında böyle oluyor ve böyle olmaya devam edecekti belkide. Ellerime deri eldivenlerimi giymeye başladım. 4 kat merdiven çıktıktan sonra odanın önündeydim. Ayarladığım kadına gitmesi için harekette bulundum. Kadın kafasını yerden kaldırmadan uzaklaştı. Kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim.

“Nerede kaldın beni bekletmeye utan.....mıyormusun?”

Arkasını dönüp benimle göz göze gelmesiyle cümlenin sonuna doğru duraksamış ve sesi kısılmıştı. Gözlerindeki korkuyu gördüğümde gülmek istedim.

“Aaa, çokmu beklettim seni?”

Ağzını açıp tek kelime edemiyordu kal gelmişti şerefsize.

Yavaş adımlarla yanına doğru ilerlerken geriye adım atıyordu puşt sanki kaçabilecek yeri vardı.

"Gelme, yalvarırım bırak beni."

"Aaa, ayıp ama daha birşey yapmadım ki."

"Çoluğum çocuğum var benim bırak gideyim." Dediğinde sinirlerim tepeme çıkmıştı ki zaten çok çabuk sinirlenirdim.

"Lan şimdimi geldi aklına çocuğun olduğu. Onların rızkını burda yerken aklına gelmiyor nedense ateş götüne düşünce çoluk cocuğum var de yok öyle bir dünya." bağırmamıştım ama sesim sertti. Hïzlı adınlala yanına gidip kafamı burnuna geçirdim. Kemik kırılma sesi geldiğinde dudağım kıvrıldı.

"Hem karını aldat hem çocuklarına babalık yapama içip gittiğinde döv ondan sonra ÇOLUK ÇOCUĞUM VAR DE ADAMMISIN LAN SEN!"

"O kadın söyledi değilmi. Dursun daha o göstereceğim ben ona."

"LAAAN sen benden kurtulabilceğinimi sanıyorsun hadi diyelim kurtuldun sen o kadın ve çocuklara dokunabilevekmisin gerizekalı herif."

Her kelimenin sonunda bir yumruk indiriyordum suratına. Acı dolu inlemeleri zevk veriyordu hele kemiklerinin kırılma sesi bana daha çok zevk veriyordu. Bayıldığımda bıraktım. Pencereye yaklaşıp aşağıdaki adamlara yukaraya çıkmaları için işaret ettim. Kapı üç defa tıklatıldığında açtım. Oda servisi için kullanılan arabanın perdeli yerine adamı yerleştirmelerini izledim.

Mekandan çıktıktan sonra arabaya bindim. Depoya doğru ilerlerken Ozan'ın aradığını gördüm.

"Efendim!"

"Bakıyorumda unuttun bizi oralarda. Alındım gücendim bak."

"Olurmu hiç unutmak filan ayıp oluyor. Biliyorsun uzun yola dayanamıyorum uyuya kalmışım."

"Biliyorum, biliyorum. Bak sana ne diyeceğim."

"Gönder gelsin."

"Bu senin savcı var ya bugün her boşlukta seni bana soruyor. Diyorum tatile gitti yok dinlemiyor."

"Sorup dursun kıl kuyruk idare et beni. Hadi kapattım uykum var."

"Tamam o iş bende merak etme iyi geceler."

"İyi geceler." diyip kapattım telefonu. Sıra sanada gelecek Sinan savcı sabret.

Arabadan inip depoya girdim. Adamlar bağlayıp gitmişti. Sandalyenin yanında duran buzlu suyu alıp adamın suratına döktüm. Nefes nefese gözlerini açtı. Tam karşısına geçip çömeldim.

"Anlat."

"Ne-neyi?" Net tek bir kelime söyledim neyini anlamadı mal.

"Anlat Mehmet anlat. Kimle işbirliği içindesin. Niçin karınla çocuklarına şiddet uyguluyorsuun anlat, anlat ki daha acısız bir ölümün olsun."

"Kumarhane işletiyorum. Yani ortağıyım bir adama çalışmıyorum. Ama ortağım tehlikeli adamlarla iş yapar. Karım, o ise sevdiğim kadın değildi babam zorla evlendirmişti......"

Gerisini dinlemeden yüzüne tokat geçirmiştim.

"Sevmiyorsan neden çocuk yaptın lan pezevenk." bir tokat daha.

"Ortağın kim lan?"

"Tanımıyorum avukatını gönderir her defasında isminide bilmem."

"Lan sen nasıl iş yapıyorsun?"

Son attığım yumruk sert olmalıydı ki sandalyeyle beraber düşmüştü. Arkamı dönüp şağdaki odaya doğru ilerlemeye başladım. Bir yandan da kollarımı sıvıyordum. Gece yeni başlıyordu.

Odaya gidip yanıma aldığım çantayla beraber tekrardan adamın yanına geldim. Beş adım önünde durmuştum. Yere çömelip çantayı açtım ve içindekileri tek tek yere diziyordum büyükten küçüğe doğru. Omzumun üzerinde yerde duran adama baktığımda korku dolu gözlerle bana baktığını gördüm bu bende daha çok gülme isteğini getiriyordu. Kendimi tutamayı kahkaha attığımda.

"Delisin sen ruh hastası." diye bağırmıştı.

"Ayıp ama." Diyip bir kere daha güldüm. O sırada dizme işlemi bitmişti ayağa kalkıp beş adımlık mesafeyi kapatım adamı tekrar düzelttim. Geriye doğru bir adım atıp tekrar konuştum.

"Şimdi sen ortağının kim olduğunu bilmiyorsun öylemi?"

"E-evet"

Aletlerin yanına gittiğimde kerpeteni almıştım.

"Şimdi tekrar soruyorum ortağın kim?"

"Bilmiyorum." diyip yutkunmuştu.

Sandalyenin arkasına geçip sağ elinin serçe parmağını elime almıştım. Sonra kerpetenle koparmıştım.

Acıyla bağırdığında.

"Söyle Mehmet işime yarayacak bir bilgi ver bana hadi."

Diyip yüzük parmağınıda kopardım. Tekrar acı dolu bir haykırışla kahkaha attım.

"B-bilmiyorum v-alla."

"Ama böyle olmaz ki sen bu kadar güçsüzmüsün ya ve yalan söylüyorsun bana ve ben yalan söyleyenleri hič sevmem."

Ayaklanıp bu sefer çiviyle çekiç almıştım.

"Yapma nolirsin yapma ben birşey bilmiyorum."

Önünde durup eğildim bu sefer. Çiviyi ayağına yerleştirip çaktım. Artık sadece bağırmıyor ağlıyordu da.

"Bak sen bu kadar güçsüzmüydün. Arkadaşların yanında göğüsün kabara kabara karını ve çocuklarını nasıl dövdüğünü anlatıyordun şimdi ne oldu da böyle ağlıyorsun ha?"

"Lütfen yapma artık avukatın adını biliyorum sadece oda Melih Aydın nolursun artık beni bırak."

Melih, Sinan'ın kardeşiydi. Demek kendi yetmedi kardeşinide soktu bu işlere.

Yüzümdeki maskeyi çıkardım.

"Ne anlama geldiğini biliyorsundur umarım ha bu arda ben Kurşun tanıştığıma hiç memnun olmadım puşt herif."

"Sen, sen Ka..."

Bam ve iki kaşının arasında bir delik. Kafası arkaya düştüğünde tebessüm ettim. Sonra silahın şarjörünü çıkarıp içinden bir mermi alıp adamın dizine dik bir şekilde koydum. Merminin üzerinde kurşun yazıyordu. Depodan çıkarken kahkahamı tutamadım.

Eldivenleri çıkartıp Çakal'ı aradım. Telefon açıldığında arabaya binmiştim bile.

"Efendim Kurşun?"

"Çakal iki saat sonra ihbarı polislere yaparsın."

"Nasıl yapayım Kurşun dağ başında öldürdün adamı?"

"Onuda ben söyleyeyim siz yorulmayın tövbe tövbe. Bir adamı oduncu kılığına şok ama en ince detayına kadar anlat sonra getir etrafı gezdir ki sorguda patlamasın yanlış cevap vermesin. Yada sen ol beni bağlamaz ama doğru yapın işi yoksa olacaklardan ben mesul değilim anlaşıldımı?"

"Tehdit ha en sevdiğim. Anlaşıldı patron."

"Gerizekalı kapatta dediğimi yap hayde iki saatin var haberin olsun." diyip suratına kapattım.

Bölgeden uzaklaştıktan sonra arabayı sağa çekip durdurdum. Dinlenmem lazımdı. Kafamı direksiyona koydum. Şu bir haftadır işler neden böyleydi anlamadım ama yakında çıkardı kokusu. Hazırlik yapılması gerekiyordu. Ne kadar öyle durdum hiçbir fikrim yoktu normalde sayardım ama yorgundum. Tekrardan aeabayıçalıştırıp eve doğru sürdüm. Eve 320 metre kala arabayı yavaşlattım.

Artık emindim takibe almışlardı beni iki arabaydılar. Kahkaha atmaya başladım bügün ne kadar çok gülmüştüm öyle. Kim olduklarını bilmiyordum yine birilerinin canını yakmışım galiba. Biraz ileriden sola döndüm.

Başka şehire gittim hem iş için hemde biraz tatil yaparım diye ama yok illa birileri bana kendini öldürtecek. Hızımı arttırdım. Yaklaşık on üç dakika sonra ateş açarlardı. İnsanlardan uzak yerde olması gerekiyordu. Hızımı biraz daha arttırıp boş araziye doğru sürdüm arabayı.

Tahminimden daha erken silahlarını ateşlemeye başlamıştılar. Evlerden uzaklaşmamıştım daha.

"Alao, Murat sessizce indirin şunalrı birkaçını sağ istiyorum hayde." Cevap vermesine izin vermeden kapatmıştım telefonu.

Telefonum tekrar çalamaya başladı.

"Kimsin?"

"Ayıp ama Kurşun ilk hâl hatır sorulur."

"Kimsin dedim."

"Tamam, sakin ol şampiyon düşündüğümden daha sertmişsin."

"Kısa kes LAN"

"Adamlarım peşindeyken benimle düzgün ve bağırmadan konuş bence." histerik bir şekilde güldükten sonra.

"Hangi adamlar cehennemdekiler mı? Yoksa sana haber vermediler mi öldüklerini yazık."

"Sen, nasıl, imkansız."

"Oturup düşün bakalım kime bulaştığını. Haydi bir sonraki karşılaşmamız yüz yüze olamsı dileğiyle."

Kapattım telefonu.

Arazide durup beklemeye başladım. 8 dakika sonra Murat yanında 3 kişiyle gelmişti.

Üçünede diz çoktürmüştü. Arabadan inmeden önce depoda çıkardığım maskeyi tekrar taktım ve arabadan indim. Yavaş ve sert adımlarla yanlarına doğru ilerledim.

"Kim gönderdi sizi?" Ses tonum sert ve baskındı.

"Konuşmayacakmısınız demekki. Götürün bunları ufak bir uyarın ama ölmesinler."

Arabaya binip eve doğru sürmeye başladım. Çok yorulmuştum bugün. Eve yakın bir yerde arabayı durdurup geri kalan yolu yürümeye başladım. Eve sessizce girip odama girdim. Üzerimi değiştirip kirli sepetine attım. Kirli sepetine biraz parfüm sıktım ki kan kokmasındı. Banyodan çıkıp yatağa attım kendimi sonrası ise karanlık.

 

 

 

__________________________________

Üzgünüm çok gecikti ama malesef internetim yoktu.

 

Loading...
0%