@yenibiryazar__
|
Tüm heybetiyle bana doğru gelirken ayağa kalktım. Eliyle sanadalyemi göstererek oturmamı işaret etti. Bir merhaba bile demeden o da hemen karşıma oturdu. Tek başındaydı yanında Selim yoktu. Gerçi onu ilgilendiren bir konu da yoktu bildiğim kadarıyla. "Erken gelmişsiniz sanırım?" dedi. "Evet, işim yoktu ben de geleyim dedim." Başını salladı. Arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı. Sanırım benim nefesimi almak istiyordu çünkü göğsüm daralmıştı. Zaten az önceki yaşadığım olayın utancındaydım hâlâ. Bir de nefes alıp o kaslı göğsünü şişirince çıplak göğsünü görme isteğim artıyordu. Ne kadar güzeldi kim bilir ? Ne kadar tüy vardı mesela ya da var mıydı? "Yaren hanım, iyi misiniz?" Duyduğum sesle irkilerek kendime geldim. Yine olmuştu. Adam karşımdaydı , bunları nasıl düşünürdüm? Elim ayağıma dolaşmış bir şekilde suyuma uzandım. Ağzım kurumuştu, hem utançtan hem de düşündüğümden. Bardağı bırakınca, "evet, neden iyi olmayayım?" Yüzümde saçma şekilde abartılı bir gülümseme vardı. Dağhan, gözlerini kısmış bana bakıyordu. "Bilmem, kızardınız da biraz. Ondan sordum." Hemen başımı iki yan salladım. Çok utanmıştım! "Hayır hayır, iyiyim merak etmeyin. Sıcak geldi de biraz, ondan olmuştur. Neyse başlayalım mı artık?" Kendi iyiliğim için konuyu değiştirmek zorundaydım. "Ben de zaten onu söylemiştim ama beni duymadınız sanırım?" Bir de konuşmuş muydu? "Kusura bakmayın lütfen, dalmışım sanırım, farkında bile değildim." Yalandı. Farkındaydım tabi ki. Neyseki uzatmadı. Bu da derin bir nefes almama sebep oldu. "Başlayalım o zaman. Vakit kabetmeyelim ama önce bir şeyler söyleyelim. Öyle konuşuruz." Hayır diyemeyecektim. Çok acıkmıştım. Kafamı sallayarak onayladım. Garsona seslenmesiyle hemen geldi. Dağhan, önce bana baktı. Buraya daha önce gelmemiştim. Dışarıda yemek yemezdim o yüzden bir anlığına bir şey söyleyemedim. Sonra aklıma balık geldi. Gelirken masalardan birinde görmüştüm. Hemen onu söyledim. Dağhan' da aynısından istemişti. Garson gidince tekrar bana döndü. "Yemekler gelene kadar isterseniz bir yerden başlayalım?" Bana soru sorar gibi bakınca hemen kafamı sallayıp onayladım. O da devam etti. "Öncelikle bu evlilikte bizi ne bekliyor onu söyleyeyim. Aynı evde ve aynı odada kalacağız ama asla aynı yatakta yatmayacağız. Annem, babam ve erkek kardeşimle yaşayacağız. Ayrı odalarda kalırsak dikkat çekeriz o yüzden aynı yerde kalıyoruz. Kardeşim hakkında sizi şimdiden uyarayım, ona dikkat edin ve sakın samimi olmayın. Evleneceğime inanmadı bu yüzden bunu kurcalayaktır. Onun yanındayken kelimlerinize dikkat etmelisiniz. En ufak bir açık çok kötü şeyler doğurur." Kafamı sallayarak anladığımı belirttim. "Size özel bir kart çıkarttıracağız ve neye ihtiyacınız varsa onu kullanarak alacaksınız. Evde kapalı kalmayacaksınız. İstediğinizde her yere gidebilir, istediğiniz kişiyle arkadaşlık edebilirsiniz sadece bu süre zarfı boyunca yanınızda koruma olacak." Koruma mı dedi o? Kaşlarım çatıldı. Sözünü kestim ve, "Afedersiniz ama koruma gerektirecek bir iş mi yapıyorsunuz ki? Ne gerek var yani anlamadım?" dedim. "Şirketimiz var evet ama bunun ardına başka bir işimiz de var. Bu işte de düşmanlar var. Sizi onlardan korumamız lazım. Ne olur ne olmaz diye." Kaşlarım daha da çatıldı. Bu evlilikte güvende olmayacak mıydım yani? "Nasıl yani, anlamadım? Ben güvende olmayacak mıyım onu mu diyorsunuz? Hem ne iş yaptığınızı da söyler misiniz lütfen? Neye bulaştığımı bilmek istiyorum." Sesimdeki hafif korkuyu sezmiş olacak ki her zamanki ifadesiz maskesini şeffaflaştırıp yumuşattı. " Size ne iş yaptığımı söyleyemem. Bu sizin için iyi değil. Ama güvende olacağınızın garantisini verebilirim. Korumalar bu yüzden sizinle olacak." Korkum haififlemiş olsa da tamamen geçmemişti. Dikkatimi iyice ona verdim. "Size kardeşim dışında kötü davranan ya da ezmeye çalışan olmayacaktır. Rahat olacaksınız ve el üstünde tutulacaksınız. Kardeşimin de dedikleri ve yaptıkları sizi kandırmak ve gerçeği söyletmek amaçlı olduğu için ona inanmayın. Ben elimden geldiğince engel olacağım. Zaten ailemi anlatamam, tanımanız gerek. Onu da en kısa sürede olsun istiyorum. Babam biraz aceleci. Kardeşinizin ameliyat olacağını ve ondan sonra evleneceğimizi söyledim. Aileme bunu söyleyince de sizin yanınızda olmak istediler. Hasataneye birlikte geleceğiz. O zaman sizde tanışmış olursunuz." Bu kadar erken olmasını beklemiyordum. Ayrıca ameliyat gününde yanımda mı olacaktı? Niye böyle bir şey yapıyordu ki? Yemeklerimiz gelince sustuk. Teşekkür ettik ve Garson gidene kadar da konuşmadık. Ona dönüp merak ettiğim şeyi sordum. "Çok nazikler ama o gün yanımda olmak zorunda değilsiniz. Ben arkadaşımla da beklerim." "Olmaz öyle şey. Biz de olalım yanınızda. Hem onlar için de daha inandırıcı olur ilişkimiz." Tabi ya! Oyunumuzu kusursuz oynamak için geliyordu. Yoksa niye gelsindi ki? Bu beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Ben de benim için geliyor sanmıştım. Yüzümün düşmesine mani olamadım. "Anladım." demekle yetindim. Daha fazla konuşacak halde değildim şuan. Ne anlatacaksa anlatsın da bir an önce gidelim istiyordum. "Siz devam edin lütfen." Diyerek konuşmaya teşvik ettim. Yemeğini yemekle meşguldü. Ben gidince de yiyebilirdi. Başını salladı, ağzını mendille sildi ve konuşmaya devam etti. "Düğün gösterişli olmayacak. Az kişi olacak. Eğer sizin de davet etmek istediğiniz biri varsa söyleyin, ona göre hazırlık yapalım." "Sadece barda gördüğünüz arkadaşımla kardeşim var. Başka kimse yok." Babamı getiremezdim. Her şeyi mahvederdi. Para dilenirdi onlardan. Elle tutulur bir şey almazsa beni vermezdi o yüzden onu bu işin dışında tutacaktım. Zaten Ömer iyileştikten sonra gidecektik. Böyle davranıp rahat olabilirdik belki. Ortalıkta pek görünmememiz gerekiyordu o kadar. Ama bunu yapmam için Ömer'in de bizimle yaşaması gerekiyordu. Anlaşmaya bir şart koyabilirdim sanırım. Boğazımı temizleyip konuşmama devam ettim. "Ama size bir şartım var." "Nedir?" Gözlerinde merka vardı. "Kardeşim ameliyat olduktan sonra ona bakacak kimse yok. O da bizimle kalabilir mi diye soracaktım." "Kimseniz yok mu? Akraba falan?" Sesi ve gözleri yumuşacıktı. Bana acımıştı sanırım. Acınacak haldeydim zaten. Yine de onun tarafından acınmak hoşuma gitmemişti. Bunu belli etmemeye çalıştım. "Akarabalarla görüşmüyoruz. Onlarla hiç iletişime geçmedik. Birini bile tanımıyorum. Annem ben küçükken vefat etti. Babam var sadece ama ona kardeşimi asla bırakmam." "Babanızı düğüne niye davet etmiyorsunuz?" "Çünkü benim nasıl biriyle evlendiğimi bilsin istemiyorum. Hatta benim evlendiğimi dahi bilmesini istemiyorum. O paragöz biridir. Sizden bir şey olmadan beni asla size bırakmaz. Başınız çok ağırır anlayacağınız. Zaten bize bir faydası yok. Kardeşime ben baktım bugüne dek. Babam sadece yatıp içerdi. Hâlâ da öyle. Ayyaşın teki. Ben yokken kardeşime nasıl davranacağını hayal bile edemiyorum. Bunca süreçte onun ölmesini dilemekten başka yaptığı bir şey yoktu. Ayrıca kardeşime söz verdim. O iyileşince babamdan kurtulup mutlu olacağımıza dair. Sizden çok sey istiyorum biliyorum ama..." "Sorun değil. Kardeşiniz bizimle kalabilir. Eğer dediğiniz gibi biriyse babasıyla onu aynı ortamda bırakmaz içime sinmez." diyerek sözümü kesti. Rahatlamıştım. Bana hem acıyan hem de öfkeli gözlerle bakıyordu. Sanıyorum ki öfkesi babamaydı. Fazla ayrıntılı anlatmıştım ama ne olur ne olmaz diye nasıl biri olduğunu bilmesi gerekiyordu. "Çok teşekkür ederim. Bana ne kadar büyük bir iyilik yapıyorsunuz anlatamam." dedim minnet dolu bir tebessümle. Sanki az önce bir an evvel gitmek isteyen ben degilmişim gibi keyiflenmiştim. "Ameliyat işini de yarın halledeceğim. En kısa süreye randevu alıp kardeşinizi iyileştireceğiz. Sadece en başta dediklerimi kabul etmeniz gerekiyor. Böyle bir hayata hâlâ adım atmak istiyor musunuz?" Kendimden emindim. İstiyordum. Hâlâ içimde bilinmezliğin getirdiği korku olsa da verdiği söze güveniyordum.Başımı sallayarak onayladım. "İstiyorum, eminim." Masanın üstünden elini uzattı. "O zaman anlaştık?" Kafamı tekrar salladım ve eline uzatıp sıktım. "Anlaştık."
- BÖLÜM SONU -
Desteklerinizi bekliyorum. Eğer hoşunuza gitmeyen bir şey varsa söyleyin lütfen düzelteyim.
|
0% |