@yenibiryazar__
|
YAREN GÜNEŞ
Sanırım hayatım fazla tuhaf değildi. Çünkü bu adamın bana sunduğu teklifin başka açıklaması olamazdı. Ayrıca bu adam benim kardeşimi ve beni nereden tanıyordu? Ne yapacağımı bilemez halde öylece dikilirken ondan da başka ses duyulmamıştı ama orada olduğunu biliyordum. Benim sindirmemi bekliyor olmalıydı. Öyleyse daha çok beklerdi çünkü ondan korkmaya başlamıştım üstelik onu tanımıyordum bile ama o beni ,hatta bizi tanıyordu. Beni nereden tanıdığını bilmem gerekiyordu. Kendimi ya da kardeşimi tehlikeye atamazdım ve bu adamda cidden korkulacak bir şey vardı. Derin bir nefes aldım. Ellerimin terini şortuma sildim ve korktuğumu belli etmemeye çalışarak arkamı döndüm. Direk göz göze geldik. Tekrar derin bir nefes alarak sonunda konuştum. "Afedersiniz ama siz kimsiniz? Beni ve kardeşimi nereden tanıyorsunuz?" Korktuğumu belli etmemeye çalışarak sormuştum ama yine duygularımı saklamakta başaralı olamamıştım sanırım çünkü bakışları yumuşamaya başlamıştı. Beni korkutmak istemiyordu ama kötü haber canım,ben çoktan korkmuştum. Elleri cebinde bana doğru döndü ve tam karşımda durdu. "Tuvalete gelmiştim ve ağlama sesi duydum. Niyetim bu değildi ama arkadaşınızla konuşmanıza kulak misafiri oldum. Adınızı da kardeşinizi de öyle biliyorum. Ses dışarı çok çıkıyordu,duymamak mümkün değildi." Burada ses yalıtımı berbattı ve tuvaletlerin karşı karşıya olduğunu da düşünürsek sanırım doğruyu söylüyordu. "Peki,bunun cevabını aldım şimdi de neden bana böyle bir teklif sunduğunuzun cevabını alabilir miyim?" "Çünkü yardıma ihtiyacınız var. Size o parayı verebilirim siz de kardeşinizi kurtarabilirsiniz. Karşılığında bir isteğim olacak sadece." Yine çok sakindi. Ama bu sefer ilk baştaki gibi ifadesiz değildi. Daha yumuşak ve rica eder gibi bakıyordu. "Benden isteyeceğiniz şey nedir peki?" Sesimin arkasındaki merakı gizleyebilmiştim. " Burada konuşacağımız şeyler değil. Kimsenin duymaması lazım, lütfen yarın benimle buluşun ve konuşalım,size istediğiniz cevapları vereceğim." "Ben tanımadığım bir adamla tek başıma buluşmam. Ne diyecekseniz burada söyleyin ve lütfen acele edin çünkü cidden işimin başına dönmem gerekiyor." "Sizi anlıyorum ama size bir şey yapacak değilim. İş görüşmesine gittiğinizi düşünün. Onlara da mı böyle diyorsunuz?" "Hayır tabi ki!" Onunla bunun ne alakası vardı? Sen ne saçmalıyorsun der gibi baktım. Tabi o bunu görmezden geldi ve devam etti. "O zaman? Sadece bana mı böylesiniz?" Ciddi olamazdı! "Hayır, yabancılara böyleyim. Beğenmiyorsanız şayet gidebilirsiniz, kapı orada." Derken parmağımla çıkışın olduğu yeri göstermiştim. Tabi ki kafasını oynatıp bakmamıştı. Ellerimi bir kez daha göğsümde bağladım. Ne isteyeceğini deli gibi merak etsem de pes etmeyecektim. Ya da o paraya ne kadar ihtiyacım olursa olsun. Pes etmiş gibi bir nefes alıp omuzlarını düşürdü." Tamam, söyleyeceğim ama en azından böyle ulu orta yerde konuşmasak. Yok mu yalnız kalacağımız bir yer?" Dedi. Ona zaten yalnızız demek istesemde sustum. Hiçbir şey söylemeden yürümeye başladım. Arkamdan gelen ayak sesleri beni takip ettiğini gösteriyordu. Soyunma odasına girdim. Herkes çalıştığı için kimse yoktu. Dikkat çekmeden benim de bir an önce gitmem lazımdı. O da içeri girince kapıyı kapattım. Ona dönüp konuşmasını bekledim. İçeriye göz gezdirip bakışlarını üstümde durdurdu. "Önce adımla başlayayım. Ben, Dağhan Karadağ. KARADAĞ HOLDİNG'İN varisiyim. Bu işin başına geçmem için de evlenmem gerek ve ben evliliğe sıcak bakan biri değilim, üstelik hayatımda biri de yok. Senden tam da burada yardım isteyeceğim." Tamam, böyle bir şey beklememiştim. Ayrıca kim işin başına geçmesi için evlilik şartı koyardı ki? "Öncelikle memnun oldum sonunda adını öğrenebildiğim yabancı." Gözlerini devirdi. "Ayrıca adınıza üzüldüm,bu zamanda evlenecek birini bulmak çok zor ancak hâlâ benden ne istediğinizi söylemediniz." Adı çok hoşuma gitmişti ama bu detayı atlamıştım. "Sizden istediğim benimle evlenmeniz." Dehşetle açılmış gözlerimle ona baktım. Bu asla tahmin edemeyeceğim bir şeydi. Biz birbirimizi ilk defa görmüştük,nasıl bana evlenme teklifi ederdi? "Ne? Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Deli misiniz? Ya da sarhoş?" Sesimi yükseltmem kafasını çevirip yüzünü buruşturmasına neden oldu. Benim aksime o, gayet sakindi. Tam bir delirme sebebiydi! "Haklısınız,bu delilik,çok haklısınız." Derken benden çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Sonra başını bana çevirdi ve bana hitaben konuştu." Bakın Yaren hanım. İnanın tepkinizde haklısınız. Sarhoş falan da değilim,ya da deli. Sadece evlenebileceğim birine ihtiyacım var o kadar." "Lütfen daha açık konuşur musunuz?" "Tabi ki. Az önce de dediğim gibi, şirketi devralmam için evlenmem gerekiyor ama benim hayatımda kimse yok, üstelik evlenmem için 2 ay sürem var. Bu süreden haftalar gitti üstelik. Bu kısa sürede birini bulup sevemeyeceğime ve sevsem bile evlenemeyeceğime göre de anlaşmalı evlilik yapma kararı aldım. Ben size kardeşinizi kurtarmanıza yardım edecek parayı vereceğim,siz de karşılığında benimle birkaç ay evli kalacaksınız. Şunu da belirtmek isterim ,sizden bir beklentim olmayacak,herhangi bir konuda. Sadece aileme ve çevreme gerçekten evliymişiz gibi davranmamız gerekecek hepsi o kadar. Aynı yatakta yatmayacağız bile." Koskocaman bir OHA! Bu adam dediklerini gayet normal bir şeymiş gibi söylüyordu ama asla değildi. Rol yapmamızı istiyordu ama dediği kadar kolay değildi. Duygularımı bile saklayamıyordum ki ben nasıl yapacaktım? Sürekli gergin olurdum, konuşurken kekelerdim çünkü ortada eylemle yapılan büyük bir yalan vardı. O an sözel olarak yalan söylemesem bile yine geriliridim.Her şeyi iki güne kalmaz berbat ederdim. Ondan aldığım parayı da geri ödemek zorunda kalırdım. Bana meraklı gözlerle bakmış -evet, duygusunu gizlemiyordu!- ne cevap vereceğimi bekliyordu. Kabul etmemi istediğini anlamıştım,onun için durum zor olmalıydı ama maalesef ki benim için daha zordu. Teklifini kabul etmeyecektim. Altından kalkamayacağım bir şeydi bu. "Üzgünüm ama kabul edemem. Ben başaramam yalan söylemeyi. Duygularımı gizleyemem. Gözlerime baksa biri anlar hemen bir şey olduğunu ve anlaması daha da panik yapmama ve açık vermeme sebep olur. Anlayacağınız ben bu işi berbat ederim . İnanın bana başlamadan biter,ben kendimi biliyorum. O yüzden cevabım hayır. Kusura bakmayın lütfen. Artık işime dönsem iyi olacak." Tam kapıya gidiyordum ki kolumu tutup beni durdurdu. Dokunuşu asla sert değildi. Elleri nasırlıydı ama buna rağmen rahatsız etmiyordu ,çok kibar bir tutuştu. Kafamı kaldırıp ona baktım. Neredeyse yalvaran bakışlarla karşılaşmak beni hazırlıksız yakalamıştı. "Bakın,evlendikten sonra da istediğiniz şeyi yapabilirsiniz. Sınırsız paranız olacak." " Ben parayı sadece kardeşim için istiyorum. Daha fazlasında gözüm yok. Zaten cevabımı verdim." Bakışları anında ifadesiz haline geri dönmüştü. Sanki bana yalvaran gözlerle bakan o değildi. "Anladım. Yine de siz tekrar düşünün. " Elini cebine attı,bir kart çıkarıp bana uzattı. "Numaram burada yazıyor. Fikrinizi değiştirirseniz arayın lütfen. Kolay gelsin."dedi ve kapıyı açıp dışarı çıktı. Bense elimde kartla öylece kalmıştım. Elimdekine baktım. Siyah bir karttı, üstünde şirketin adı yazıyordu,bir de yabancının. Kartı ne olur ne olmaz diye atmak yerine cebime koydum ve hemen çıkıp işimin başına geçtim. Gözüm hemen onun oturduğu kısma kaydı. Hâlâ oradalardı. Yanındaki arkadaşı yanındaki kadınla iyi vakit geçiriyor gibiydi ama o yalnız görünüyordu. O da bakışlarını bana çevirdi. Hâlâ ifadesiz bakıyordu.Ona baktığımı fark edince yüzünde hiçbir şey değişmedi. Bakışmamızı kesip işime döndüm. Biraz zaman geçtikten sonra onun ayaklandığını gördüm. Bir gözüm istemsizce hep ondaydı ve en ufak hareketini dahi fark ediyordum. Yanındaki adam bir şeyler dedi ve bana göz ucuyla dahi bakmadan çıkışa doğru yürümeye başladı. Çok geçmeden gitmişti. Bu içimde tuhaf bir his yaratmıştı. Kolumdaki elinin sıcaklığını hâlâ hissedebiliyordum üstelik. Bana tuhaf gelen kısmı,bana tekrar dokunmasını istiyor olmamdı. ... "Bana , kardeşim için ihtiyacım olan parayı vermesi karşılığında onunla anlaşmalı evlilik yapmamı istedi." İşimiz bitince bardan çıkmış taxi bulabilmek için anayola doğru yürüyorduk. Bu sırada da Dağhan Karadağ denen adamla yaptığımız konuşmayı anlatıyordum.Tek nefete dediklerim İrem' in nefesini kesmişti. Cidden nefes almıyordu ve yürümeyi de bırakmıştı. Beni dinlediği zamanki yüz ifadesiyle donuk bir şekilde bana bakıyordu. Elimi omuzuna koydum ve haififçe sarstım. "İrem,kızım korkutma beni ,bi ses falan ver,bir yerini oynat , kalacaksın bak böyle ha." Hiç olduğu halini bozmadan sordu. Ağzı bile azıcık hareket ediyordu."Sen ne dedin?" Kabul etmemekle doğruyu yaptığımı düşünüyordum. İrem' in bana katılacağını ise hiç sanmıyordum. "Şey,kabul etmedim." Gülüşü yavaş yavaş soldu. "Ne yaptım dedin benim canım arkadaşım?" Sinirlenmiş gibiydi. "Kabul etmedim." Burnundan gülerek emin olmak ister gibi tekrar sordu." Yani şimdi sen diyorsun ki, zengin ve çok yakışıklı,-bak altını çiziyorum çok yakışıklı- bir adam geldi ve sana Ömer'in hayatını kurtaracak,-hani şu senin,onun için her şeyi yaparım dediğin kardeşin- parayı verebileceğini, karşılığında ise onunla sahte evlilik yapmanı istedi ve sende bu güzelim teklifi reddettin öyle mi?" Yine sakin ses tonuyla söyledikleri beni ezmiş gibi hissetmiştim. "Evet, öyle yaptım." Sesim bir fısıltıdan ibaret çıkmıştı. Ne olduğunu anlamadan İrem' in ani bağırışıyla yerimden sıçradım. "Kızım sen manyak mısın? Hani diyordun 'bir mucize olsa da parayı bulsam,ama nerede bendeki o şans 'diye. Ee ayağına kadar gelmiş şans ama sen tepmişsin, Yaren! O çocukcağızı düşünmedin mi bu kararı verirken? Böyle bir fırsat ayağına nereden gelecek şimdi?" Dediklerinde haklıydı. Cidden büyük bir fırsat ayağıma gelmişti ama benim açımdan bakmıyordu. Bir kere babam vardı.O adam çalışmama sanıyorum ki izin vermezdi ,ben de babama para götüremezdim. Ortalığı ayağa kaldırırdı. "Haklısın,bir daha gelmez. Ama şöyle düşün,herkes bizi gerçek evli sanacak,rol yapmam ve yalan söylemem gerekecek. Ben yalan söyleyemem biliyorsun,yüz ifadem her şeyi açık eder. Mahvederim ben oyunu. Anlaşma mecbur iptal olacak ve benim parayı geri ödemem gerekecek ,yani bir şey değişmiş olmayacak. Ben yine para bulmak için didineceğim." Dediklerimle öfkesi geçmiş, gözlerinde anlayış belirmişti. Şimdi olaya benim gözümden bakıyordu işte. "Hiç bu yönden düşünmemiştim." Diye mırıldandı. "Peki neden evlenmesi gerekiyormuş ki? Madem o kadar parası var her şeye kolayca erişebilir değil mi? Sana bir şey söyledi mi?" "Aynısını ben de sordum ve bana, şirketleri olduğunu, şirketin başına geçmek için ona evlilik şartı konduğunu,bunun için sadece 2 ayı olduğunu söyledi. Aşık olup gerçek bir evlilik yapmak istemiyormuş ama şirketin başına geçmek de istiyormuş. Hatta bana kartını verdi. Fikrimi değiştirirsem onu aramamı istedi." Dediğimde çoktan yürümeye başlamıştık. Anayola varmıştık ve taksi bulmaya çalışıyorduk. "Yani,ne diyim şimdi? Kötü de bir amacı yokmuş aslında. Zenginler böyle şeyler için her şeyi yapar. Dizilerde falan hep öyle oluyor yani. Bence sen bu işi tekrar düşün Yaren. Evet,yalanda ve rol yapmakta iyi değilsin belki ama Ömer için denemeye değmez mi? Hem tefeciden para alacaktık. Eğer anlaşma bozulur ve senin ona parayı geri ödemen gerekirse yine tefeciye gideriz. Denemekten bir zarar gelmez. Bunu kötü niyetle demiyorum. Ömer'in iyileşmesi dışında değişen bir şey olmaz. En azından denemedim demezsin." Bu açıdan bakmamıştım. Ben ,onun bakmadığı yönleri bulurdum,o da benim bakmadığım yönleri bulurdu. Birbirimizi böyle tamamlardık. Ayrıca doğruyu söylüyordu. Yine değişen bir şey olamazdı. Denemeden bilemezdim ki. Ben cevap veremeden İrem ,bir taksiyi çevirdi ve ikimizde hemen bindik. Hava soğuktu ve saat gece yarısını çoktan geçmişti. Neyseki taksinin içi sıcaktı. Yol boyu ikimizde konuşmamıştık. Ben düşünüyor, İrem' de bana zaman veriyordu.İlk önce benim evime gelmiştik. İrem' e doğru dönüp ona sıkıca sarıldım. "Her şey için teşekkür ederim . İyice düşüneceğim. Umarım karar verdiğimde geç olmaz. " O da bana sıkıca sarıldı. "Umarım canım. Hadi iyi geceler." Diyerek ayrıldı. Ben de ona iyi geceler dedikten sonra taksiden indim ve nefret ettiğim adamın da içinde olduğu o eve yürümeye başladım. Taksi parasını İrem ödeyecekti. Her gün taksiye binmek zorunda kaliyorduk ve bir gün ben bir gün o ödüyordu. Bugün sıra onundu. Kapının önüne geldiğimde kulağımı kapıya dayayıp içeriyi dinlemeye çalıştım. İçeriden hiç ses gelmiyordu. Anahtarlarımı çıkartıp kapıyı açtım ve karanlık olan evde,telefon flaşı ile parmak uçalarımda yürüyerek odama çıktım. Neyseki geldiğimi duymamıştı. Eğer duysaydı üşenmez ,bana laf atmak için kalkardı. Duş aldıktan sonra pijamalarımı giyip saçlarımı kurutma gereği duymadan yatağa girdim. Bugünü,Dağhan Karadağ denen adamı ve bana sunduğu teklifi düşünerek uykuya daldım. ... Sabah olduğunda garsonluk işime gitmek için hazırlanıyordum. Babam daha uyanmamıştı neyse ki.Hemen sesizce evden çıktım ve çokta uzak olmayan çalıştığım kafeye doğru yürümeye başladım. Rutinlerim değişmezdi. Sabah kalk, işe git,akşam olunca işten çık, hastaneye git,oradan çık bara git,sonra oradan da çıkıp eve gel,direk uyu,sabah tekrar kalk ve işe git. Nasıl yemek yiyordum onu bile bilmiyordum. Kafeye gelince direk önlüğümü takıp diğer çalışanlarla günaydınlaştım. Masaların üstündeki sandalyeleri indirdim ve masaların üstünü sildim. En son yerlere paspas attığımda kafenin açılma saati gelmişti. KAPALI yazısını AÇIK olarak değiştirdim. Müşterilerle uğraştığım bir günüm daha bitmişti. Herkese iyi akşamlar dileyip kafeden çıktım. Hastaneye gitme vaktim gelmişti. Otobüse binip hastanenin yolunu tuttum. Geldiğimizde otobüsten indim ve kardeşimin odasına gittim. Kapıyı tıklatarak açtım. Kafamı içeri uzatınca kardeşimi yine televizyon izlerken buldum.Kapının sesini duyunca kafasının çevirdi ve beni gördüğünde yüzündeki değişimi, gözlerindeki parıltılıyı görmek içime işlemişti.Birbirimizi biraz daha özlemek zorundaydık. İçeri girip kapıyı kapatınca yüzümdeki gülümsemeyle yanına gidip her zamanki yerime, yatağının hemen yanındaki sandalyeye oturdum. Ellerine uzanıp tuttuğumda bakışlarımı annemizden aldığımız ve ikimizde de bulunan ela gözlerine çevirdim. O da boyunluğunun izin verdiği ölçüde bana bakıyordu. Ellerini hafif sıkarak," Merhaba, canım.Nasılmış bakalım benim kardeşim?" Sorduğum soru saçmaydı evet ama tuhaf bir şekilde sanki bu soruyu sormak zorundaymışım gibi hissediyordum. "Seni görünce daha iyi oldum ablacım. Beni unutmamana sevindim. Abla ,beni sevdiğini söylüyorsun,ben de sevdiğini biliyorum ama iyileşmemi istiyor musun?" Kısık sesle ve dolu gözleriyle söylediği şeyle afalladım. Niye böyle bir şey sorduğunu anlamamıştım. "O nerden çıktı ablacım,tabi ki istiyorum. Onun için çalışıyorum ya zaten,seni bu yüzden az görüyorum. Bunu konuşmuştuk ." "Evet,ama babam bugün geldi ve benim iyileşmemi istemediğini söyledi. Hatta sen de istemiyor muşsun,bu yüzden beni görmeye gelmiyormuşsun, öyle dedi. " Kısık sesi fazlasıyla hüzünlüydü.Duyduklarımla şok olmuştum. Ömer'i durduk yere ziyaret edip ona bunları mı söylemişti gerçekten? İçimdeki öfke zapt edemeyeceğim kadar fazlaydı. O daha 6 yaşındaydı. Öfkemi kardeşime yansıtmamaya çalışarak bana beklentiyle ama bir o kadarda çekingen bakan gözlerine sabitledim gözlerimi. "Ömer,sana bunu son kez söyleyeceğim ve sen de bunu aklından hiç çıkarmayacaksın tamam mı?" Başını salladı." Ben, seni bu dünyaki her şeyden çok ama çok seviyorum.Ben seni asla bırakmam. Bunu düşünmen bile yanlış zaten. Beni sevmeni istemiyor, o yüzden öyle söylemiş. Sen sakın bir daha babamın dediklerine inanma tamam mı? Ben çalışıyorum, gerçekten senin için çabalıyorum,sen iyileş diye. O zaman elbet gelecek, sadece ikimizin olacağı bir hayat gelecek, sana söz." Birkaç damla yangından süzülüyordu. Benim de gözlerim dolmuştu. Kardeşim ağlamasına dayanamazdım. Göz yaşlarını sildim hemen. Gözlerini silen elimi tek eliyle tutup sarıldı, ağlaması da şiddetlenmişti.Telaşla ayağa kalktım. "Ne oldu? Bir şey mi yaptım,ha?" Ben telaşla soru sorarken ,onun birden söylediği şey taş kesilmeme sebep oldu. "Abla lütfen gitme. Beni yalnız bırakma lütfen. Ben seni çok seviyorum. Yalnız kalmak istemiyorum. Lütfen beni hep sev abla lütfen." Hıçkırarak ağlıyordu. Beni kaybetmekten zaten korkuyordu,bunun farkındaydım ve bugün babamın ona söyledikleri bu korkusunu daha da arttırmıştı. Gözümdeki bir damla yaşın akmasına mani olamadım. "Bir tanem, seni asla bırakmayacağım. Hep yanında olacağım. Bunu sakın unutma." Ona sarılabildiğim kadar sarıldım. Yanında olduğumu hissettirmeye çalıştım. Bir süre sonra ağlaması durmuş ve uykuya dalmıştı. Onu öpüp odasından çıktım. Direk bara gidecektim çünkü çok öfkeliydim, bu halde eve gidersem babamla büyük kavga ederdik ve ben işe geç kalırsam kovulurdum. Gerçi kovulursam da fark etmezdi çünkü Dağhan Karadağ'ın teklifini kabul edecektim. Biraz daha düşünürüm diyordum ama biz burada kaldıkça babam bizi rahat bırakmayacaktı. Kardeşimle yaptığımız konuşma da bunu gösteriyordu.Bara gittiğimde Dağhan Karadağ'ı arayacaktım. O kartı bana iyi ki bırakmıştı. Bara geldiğimde direk yerime geçtim. Biraz hazırlık yaptım. Onu arayacaktım ama yanımda İrem' de olsun istiyordum. Onu bekleyecektim. İrem geldiğinde ona direk kararımı söyleyecektim ama yüzü biraz tuhaftı,sanki üzgün gibiydi. Benimle göz göze gelmemeye çalışıyordu. Bir türlü İrem' le konuşamamıştım çünkü benden kaçıyordu. Yanına her gittiğimde müşteriyle ilgilenmesi gerektiğini ve vakti olmadığını söyleyip beni gönderiyordu. Bu tavrı beni üzmüştü. Düşüncelerimden sıyrılıp işimin başına döndüm. Adımın seslenilmesiyle sese doğru döndüm ve müdür olduğunu gördüm. Buraya doğru geliyordu. Henüz çok kişi yoktu o yüzden müziğin sesi fazla yüksek değildi. Genelde iyice dolmaya başladığında açılırdı. Onu duymakta fazla zorlanmamıştım. Yanıma geldiğinde yüz ifadesini görebildim ve kesinlikle sinirliydi. Siniri bana gibi görünüyordu.Birden bağırınca yerimden sıçradım. "Ben seni kovmadım mı? Ne işin var senin burda?" Ne diyordu bu adam? Normalde de birbirimizden pek haz etmezdik ama bu kadar da değildi. Benim haberim olmadan beni nasıl kovmuştu ki? Anlamayarak ona baktım. "Pardon da ,siz bana böyle bir şey söylemediniz. Ayrıca neden kovuldum?" Bu sefer de öfkeli bakışları İrem' in olduğu tarafa döndü. Ben de arkamı dönüp ona baktığımda zaten bize baktığını gördüm. Bakışlarında özür diler gibi bir ifade vardı. Sebebini ise müdürün dedikleriyle anladım. "Ben bugün İrem' i aradım. Seni de aradım ama telefonun kapalıydı. İrem' e senin gelmemen gerektiğini söylemiştim. Ama anlaşılan o ki hanımefendi sana söylememiş." Keskin bakışları İrem deydi. Geldiğinden beri kıvranmasının nedeni bu muydu yani? Bugün verdiğim karardan sonra işsiz kalmamda sorun olmazdı. Gerçi İrem bunu bilmiyordu. Telefonum da şarj etmeyi unuttuğum için kapalıydı. Bir şey olmaz diye önemsememiştim. Bakışlarımı müdüre çevirdim. Sakindim ama neden kovulduğumu da doğal olarak öğrenmek istiyordum. "Haberim yoktu, İrem bana bir şey söylemedi ama neden kovulduğumu öğrenebilir miyim lütfen?" Bana inanamazmış gibi bir bakış attı. Asıl ben ona inanamıyordum! "Bilmiyormuşsun gibi davranma Yaren. Dün seni gördüm. Çalışırken bir anda gittin ve gelmedin. Ben de neredeydin diye kameralardan baktım sabah. Bir de ne göreyim? Çalışsın diye para verdiğimiz kız soyunma odalarında adamlarla fingirdeşiyor! " Ağzım bir karış açık kalmıştı. Ne fingirdeşmesinden söz ediyordu? Tabii ya! Dün Dağhan Karadağ'la orada konuşmuştuk. Biraz zaman geçtiği için de dikkat çekmiştim işte. Ya teklifi kabul etmeyi düşünmeseydim,o zaman ne olacaktı? İrem' in de bana bunu söylemesi gerekirdi. Ama o söylemek yerine kaçmayı seçmişti.Biraz kırılmıştım. Kovulmak mühim değildi ama iğrenç bir sebeple kovulmam mühimdi. Özellikle de yapmadığım bir şeyse.Öfkem yine gün yüzüne çıkmıştı.Sesimi yükselterek konuştum. "Benimle düzgün konuşun! Ne ima ettiğinizin farkında mısınız?" Histerik bir şekilde güldü. "İma mı? Kızım kendi gözümle gördüm diyorum. O adamla odaya giriyordun,üstelik baş başa! Ne anlayayım lan ben bundan? Biz sana çalış diye para veriyoruz,işi kaytarıp elin herifiyle oda köşelerinde seviş diye değil!" Son söylediği şey saygı ve sabır sınırımı aşmıştı. "Benimle düzgün konuş dedim sana! Ben öyle bir şey yapmadım. Sadece konuşmuştuk. Biraz zaman geçtiğinin farkındayım ama önemli bir konuydu." "Bize de söyle o kadar önemli olan şeyi de biz de bilelim madem. Hani köşe başında sevişmeğini idda ediyorsun ya, gerçeği bilelim. Aydınlat hadi bizi." Bu ne küstahlıktı? Ne biçim konuşuyordu bu? "Söyleyemem. Bu onu da ilgilendiren bir şeydi." "Demek ki yalan söylüyorsun. Bahsettiğin gerçeği söyleyemiyorsun bile. Daha fazla gözüme gözükmeden çık git buradan." "Gitmiyorum! Sen benim hakkımdaki düşüncelerin için özür dileyene kadar gitmeyeceğim. Ayrıca o yanımda gördüğün adamdan da özür dileyeceksin." "Çok beklersin. Hâlâ yüzsüz gibi bir de özür bekliyorsun. Ayrıca burada olmayan birinden niye özür dileyecekmişim ki? İkiniz de birer p*çsiniz." "Bunu onun yüzüne de söylesene. " Ne var bunda der gibi güldü. "Gelsin karşıma söyleyeyim." "Geldim karşına, söyle." Arkamdan gelen sesle yerimden sıçradım. Daha doğrusu onun sesiyle. Arkamı dönüp ona baktım. Dün yanında olan adam yine buradaydı.Dağhan Karadağ tüm heybetiyle dikiliyordu. Bakışlarından alev fışkırıyordu. Bu hali çok korkutucuydu. Konuşmamızın ne kadarını duyduğunu merak ettim. O iğrenç imayı da duymuş muydu? Bar tezgahının diğer tarafındaydı. Orası uzak gelmiş olacak ki tezgahın diğer tarafına yani bizim olduğumuz kısma geldi. Tam müdürün karşısına benim de önümde bir dağ gibi durdu. Boyu ve yapısıyla adının hakkını veriyordu. Sırtı dışında bir yeri göremediğim için biraz yana kaydım ve müdürü tekrar görüş açıma soktum. "Evet,seni dinliyorum. Geldim karşına,ne söyleyeceksin?" Ses tonu değişmeden sorusunu tekrarladı. Müdürümün,-artık eski müdürüm - gözlerindeki korku belirgin haline geldi. Korkulmayacak adam da değildi.Müdür , başını dik tutmaya çalışarak cevap verdi. "Dün sizi gördüm,ikinizi." kafasıyla beni işaret etmişti. "İkiniz soyunma odasına girmişsiniz ve uzun zaman da çıkamamışsınız. Ben o kıza köşa başında alem yapsın diye para ödemiyorum." Dağhan' la konuşunca hitaplarını yumuşatmıştı. Bana sevişmek derken ona alem yapmak diyordu. Tam bir şerefsizdi. "Her zaman böyle mi yoksa sadece ilk kez dün mü gördün?" Dağhan' ın sorusuna tereddütlü cevap verdi. "Sadece dün." Haifif kıpırdanmıştı. "Ne zamandır burada çalışıyor peki?" Dağhan neden böyle sorular soruyordu anlamamıştım ama müdürün kıvranması görmek hoşuma gitmişti. "İki yıldır." Evet,iki yıldır burada çalışıyordum. Babam kafeden aldığım tüm parayı aldığı için iki yıl önce kardeşimin ve benim ihtiyaçlarımızı karşılamamız için burada çalışmaya başlamıştım. "İki yıldır burada çalışan ve işinde de gayet iyi , müşterilere ilgili ve kibar davranan bir çalışanı bir kez üstelik sadece on dakika kendine özel zaman ayırdı diye mi kovuyorsun yani?" Demek ki en başından beri duymuştu. Konu ona gelene kadar da hiçbir şey yapmamıştı. Gerçi böyle bir şey yapma zorunluluğu yoktu. Neden alındığımı bilmiyordum. Müdür cevap verememişti. Bunun üstüne Dağhan tekrar soru yöneltti. "Adın ne senin?" "Murat." "Sana bir uyarı Murat. Ben soru sorduğumda sessiz kalkınmasından hoşlanmam. Beni bir daha cevapsız bırakmayacaksın duydun mu?" Müdür başını salladı. "Şimdi az önce sorduğum soruya cevap ver." Diye devam etti Dağhan. "Evet ama burada böyle şeylere izin vermiyoruz. Çalışanlar iş saati içinde işinden başka bir şeyle ilgilenemezler. Yaren hak etti." Son cümlesini söylerken bakışlarını bana çevirmişti ve orada bana olan bir nefret gördüm. Bana bakınca yüz ifadesi hemen değişmişti. Birden müdürün boğazına Dağhan'ın uzun ve iri parmaklarının dolandığını gördüm. Ne olduğunu anlayamadan mekanı onun gür sesi doldurdu. "Seninle konuşurken bana bak! Benimle konuşurken bana bak!" Bağırmasıyla mekandaki herkesin dikkati bize çekilmişti. Müzik susmuştu ve şimdi konuşmalarımızı rahatlıkla duyuyorlardı.Dağhan, bana nefretle bakan gözlerini görmüş olmalıydı. "Şimdi onu işe tekrar alıyorsun duydun mu? Bir daha da onu kovduğunu duymayacağım. Onu karşına alırsan beni de alırsın." İçimde tuhaf bir şeyler olmuştu. Buna kelebek mi deniyordu,hatta bunlara? Söyledikleri nedense hoşuma gitmişti. Ama herkesin bize bakması hatta bazılarının videoya çekmesi hoşuma gitmemişti. Daha fazla dikkat çekmeden onu durdurmalıydım. Buradayken teklifini kabul ettiğimi de söylerdim. Yanlarına gidip Dağhan' ın , müdürü sıkan koluna elimi koydum. O da zaten korkudan ve şaşkınlıktan ağzını açamıyordu. Sadece kocaman açmış gözleriyle direkt Dağhan' a bakıyordu. Elimi koluna koyunca yan gözle bana baktı. Ben de ona bakıyordum. Tabi bunu yaparken kafamı baya kaldırmam gerekmişti. "Tamam, önemi yok. Onu bırakır mısın lütfen?" Kaşlarını çattı. Niye böyle söylediğimi anlamaya çalışıyor gibiydi. Ona göre bu işe ihtiyacım vardı. Sinirlenmiş gibi duruyordu. "Ne diyorsun kızım sen? İşe ihtiyacın var senin. Ayrıca haksız yere kovuyor seni. Her şeyi geçtim sana, bana p*ç dedi bu herif. Onun yanına bırakır mıyım lan ben bunu?" Bağırarak dediklerinde sonra müdürün boğazını daha çok sıktı. Telaşla koluna daha çok yapıştım. Yardım dilenircesine etrafa baktım. İrem,kocaman açmış gözlerle bize bakıyordu. Hâlâ aynı yerindeydi. Üstündeki şaşkınlığı atamamış gibiydi. Dağhan'ın yanında gelen adama baktım. Tezgahın diğer tarafındaydı. O bu tarafa gelmemişti. Zaten alan fazla geniş değildi. Yüksek ihtimalle o da gelse zor hareket ederdik. Onunda vücudu Dağhan'ınkine benziyordu. Onunki kadar olmasa da o da yapılıydı. Ona yardım dilenircesine baktığımda omuz silkmekle yetindi. Ne yapacağımı bilemez halde Dağhan' ın kolunu çekiştiriyordum ve tahmin edersiniz ki milim kıpırdamıyordu. "Dağhan lütfen. Bak bırak onu acil konuşmamız gerek seninle . O değmez buna boşver." Bakışlarını yine bana çevirdi. Ona adıyla seslenmemi umursamamış gibiydi. "Acil konuşmamız mı gerekiyor?" Diye dediğimi tekrarladı. Hemen başımı salladım. "Evet, konuşmamız gerekiyor ve çok ama çok acil. Gerçekten bak,onu bırak diye demiyorum. Çıkalım burdan sonra konuşalım. İşimin olmaması önemli değil artık. Kovsun beni boşver. " Ne konuşacağımızı anlamış gibiydi. Zaten onunla başka ne konuşacaktım ki? Müdürü bıraktı. Sakinleşmiş gibiydi. Gözlerini tekrar müdüre çevirdi. "Hemen özür dile ondan." Sesinden buram buram tehdit akıyordu. Sanki dilemezse ona yapacaklarını anlatıyordu. Müdür, zar zor duyduğum sesiyle özür diledi. Bu esnada hâlâ Dağhan' a bakıyordu. İki yıldır takındığı tavırlardan sonra bu kadar korkak olduğunu kim bilirdi? "Bir daha asla birinin yüzüne karşı söyleyemeyeceğin şeyleri arkasından söyleme. Sana tavsiye olsun." Sert bir şekilde dediklerinden sonra hepimizi o şekilde bırakıp çıkışa doğru adımladı. Yanında gelen adamda arkasından gidince ben de peşlerine düştüm. Dışarı çıktığımda onu, arka kapısı açık olan arabasının önünde dikilirken buldum. Beni görünce başıyla arabayı işaret ederek bindi. Ben de giderek arkasından bindim. Kapı kapanınca ikimiz arabada yalnız kaldık. Sessizlik oldu. Boğaz temizleme sesi duyunca yanımdaki adama baktım. İfadesiz gözlerle bana bakıyordu. Sanırım konuşmamı bekliyordu. Bedenimi haififçe ona doğru çevirip boğazımı temizledim. Hayatımızı değiştirecek o cümleyi sonunda söyledim. "Dünkü teklifinizi kabul ediyorum."
Lütfen desteğinizi esirgemeyin. |
0% |