@yenibiryazar__
|
DAĞHAN KARAHAL Bazı insanların hayatı basit olurken bazılarının ise çok zordu. Mesela benim hayatım kolay olsun isterdim ama maalesef ki değildi .Uğraşmam gereken bir sürü şey vardı ve bu çok yorucuydu. Bir şirketimiz vardı. Tabii bu dışardan görünen yüzümüzdü. Temiz bir iş insanı .Bir de karanlık yüzümüz vardı. Ailemin ve benim. Şirketten çıkmış eve doğru giderken aklımda tonla şey vardı. Babam emekli olmak istiyordu.Şirketin başına kim geçerse pis işlerle de o ilgilenecekti. Ben büyük çocuktum,bir de erkek kardeşim vardı, İnan. Ben bu işlerle uğraşmak istemiyordum. Şirketi bana devredip diğer tüm pis işleri kendi yapsın istiyordum ama babam bunu reddetmişti. Kendime yeni bir şirket kurabilirdim ama bu seferde KARAHAL HOLDİNG kardeşim İnan'ın olacaktı ve bu hiç sağlıklı değildi. Ben kontrollü bir adamdım. Öldürülecek adam vardı öldürülmeyecek adam vardı. Ama kardeşim öyle değildi, o herkesi öldürürdü.Daha hazır değildi. Bu yüzden her ne kadar bu işlerle uğraşmak istemesem de işleri kardeşime bırakamazdım. Mecbur kabul etmek zorunda kalmıştım ama İnan bu koltuğu çok istiyordu ve benimle büyük bir savaş içerisindeydi. iki kardeş bir koltuk için savaşıyorduk. Ama ikimizin de hedefleri farklıydı. İnan ,bir şeylere hükmetmek istiyordu, gücü seviyordu ama ben,sadece o koltuk kardeşime kalmasın diye istiyordum.İlk başta istememiş ama İnan'ın ,koltuk ona kaldığını zannettiği zaman yaptıklarından sonra geri vazgeçmiş, ben de koltuğu istediğimi söylemiştim. Sadece birini bulana kadardı. Yerime birini bulduktan sonra koltuğu ona devredecek, ben de huzurlu bir şekilde yaşayacaktım. En azından öyle olmasını umuyordum. Arabamı evin önüne park ettikten sonra indim ve eve adımlamaya başladım. Doğruca babamın çalışma odasına gittim. Bana önemli bir şey olduğunu söyleyip o çağırmıştı. Yüksek ihtimalle yine İnan' la koltuk meselesinin kavgasını yapıyorlardı. Çalışma odasına geldiğimde kapıyı tıklatıp içeri girdim ve tam da tahmin ettiğim gibi İnan' ın sinirli yüzüyle karşılaştım. Bana büyük bir nefretle bakıyordu. Onun yoluna taş koyduğumu düşünüyordu. Doğruydu,taş koyuyordum ama bu onun da iyiliği içindi. Bu haliyle bir koltuk yönetirse çabuk ölürdü. Babam başını bana çevirdi. Yüzünde bıkmış bir ifade vardı. " Gel oğlum,gel. Biz de İnan' la koltuk meselesini konuşuyorduk. Hâlâ senin oraya oturmak için uygun olmadığını söylüyor." Babam emekli olma kararını açıklayalı 3 ay olmuştu ve bu sürede bu cümleyi ondan çok duymuştum. Duygularımız karşılıklıydı. Boş olan tekli koltuğa oturdum,tam İnan'ın karşısına.Sert bir ifade takınarak İnan' a baktım." Bu konuyu kapatmadık mı artık? Ben büyük olanım,o koltuk da benim hakkım. Sen otur oturduğun yerde." Sözlerimden hiç hoşlanmamıştı. Genişleyen burun delikleri bunu gösteriyordu. Dirseklerini dizlerine dayadı. Bana alaycı gözlerle bakıyordu bu sefer. " Ne oldu ,abi ? İlk başta istememiştin sonra birden kararını değiştirdin. Sen genelde ilk söylediğin sözün arkasında olursun. Neden bu konuda da böyle olmadı?" Sonlara doğru siniri yine yoğunlaşmıştı. Doğruydu. İlk denilen geçerliydi benim için. Ama bu mesele farklıydı. Ben de onun gibi dirseklerimi dizlerime dayayıp ellerimi birleştirdim. "Bana bak aslan parçası. Ne benim,ne de babamın kararlarını sorgulamak sana düşmez. Sen evin küçüğüsün,ona göre davran." " Hadi ya. Öyle davranmazsam ne yaparsın peki? Öldürecek halin yok ya." Ben cevap veremeden babam derin bir nefes alarak konuştu. " Çocuklar,cidden yeter artık.Benim kararım kesin. Büyük olan abin, İnan. Başta istememiş olabilir ama bu fevri davranarak söylediği bir şeydi. Şimdi ise istiyor. Daha fazla deneyimi olan ve dışarılarda partileyip kızlarla alem yapan o değil, sensin. Bu karara saygı duy. Sen de hazır olduğunda abinin yerini alırsın elbet." O sadece eğlenceyi severdi. Sorumluluk sahibi biri değildi. Bu da büyük bir eksikti. " Baba, istemiyor işte. Daha ne zorluyorsun ki. Bu koltuğa oturmak istemediği çok belli ama yine de aksini söylüyor. Ben anlamadım ki,madem istemiyorsun niye ısrar ediyorsun abi?" "Çünkü aslanım,babam haklı. Fevri davrandım. Hazır olmadığımı sanmıştım ama sonra hazır olduğumu ve istediğimi fark ettim. Babamın da dediği gibi zamanın gelince sen de oturursun." Tabi ki asla böyle bir şey olmayacaktı. Dediklerime inanmayan bir bakış attı ama birden aklına bir şey gelmiş gibi yüzünede adi bir sırıtış belirdi. Gözlerini benden ayırmadan arkasına yaslanıp rahat bir tavır takınarak babama hitaben konuştu. " Bence şöyle yapalım baba. İlk kim evlenirse o koltuğa otursun ,ne dersin?" Ne? " O da nerden çıktı oğlum? Bunun evlilikle ne ilgisi var? " İnan,direk cevap verdi . Yüzündeki ifade yerini koruyordu. " Hani sen hep dersin ya baba, başarılı bir erkeğin arkasında muhakkak bir kadın vardır diye. Eh,benim de arkamda bir kadın var . Demek ki ben daha başarılı olacağım çünkü abimin hayatında kimse yok." Sırıtışı arttı. Böyle bir yerden vurmak nasıl aklına gelmişti? İlişkilere hiç sıcak bakmazdım. Ama kardeşimin bir nişanlısı vardı. Onca kadınla takıldıktan sonra hâlâ ilişkisini devam ettirmesi de takdire şayandı. Babam sessiz kalmıştı. İnan' ın dediklerini düşündüğünü biliyordum. Kahretsin! O koltuğu ona veremezdim. Hayatımda kimse yoktu ama bunu onların bilmesine de gerek yoktu. Yalan söylemekten çekinmezdim. Ben de arkama yaslandım ve bacak bacak üstüne attım. İfadesiz bir yüz ve sesimle konuştum. " Nereden biliyorsun peki?" İnan,anlamayan gözlerle bana baktı. " Neyi?" " Hayatımda birinin olmadığını." Önce yüzü şaşkın bir hal aldı, ardından kahka atmaya başladı. " Kim? Sen? Yeme beni abi , Allah aşkına. Nasıl biri olduğunu bilmiyor muyuz biz senin? Kimi kandırıyorsun?" Kendimi onlara inandırmak kolay olmayacaktı.Ama pes etmeye ve o koltuğu kardeşime vermeye niyetim yoktu. " Neden imkansız olsun? Vardır belki benim de sevdiğim bir kadın." Bu sefer babam şaşkın bir şekilde konuştu. " Dağhan,var mı oğlum böyle bir şey?" İnanmak istiyordu. O da koltuğa benim oturmamı istiyordu çünkü. " Var baba. Sadece KARAHAL HOLDİNG'in varisi olduğumu biliyor. Ama emin ki gerçek bizi söylersem de benimle evlenecektir." Evlenmek mi? Asla benlik değildi. Ama laf ağızdan çıkmıştı bir kere. " Niye bize söylemedin ki oğlum?" Gözleri ışıldıyordu. Yüzü pek gülmezdi ama şuan sevinci apaçık okunuyordu ve ben kendimden utanmaya başlamıştım. " Çok uzun zaman olmadı." İnan ,bana kocaman açmış gözlerle bakıyordu. İnanmış gibiydi ama bir tarafı da sanki yalan söylediğimi biliyordu. "Ne zamandır birliktesiniz peki? Ne zaman tanıştıracaksın bizimle?" Babam normalde sert ve otoriter bir adamdı,yoksa şuan koltuğunda oturuyor olamazdı ama konu biz olunca sevecendi. " Daha bir yıl bile olmadı. Çok erkendi ,o yüzden size söylemedim,gizli tuttum. Malûm,zaafımızı arayan çok." Dediklerime ikna olmuş gibiydi.Son dediğimden sonra ciddi bir ifade takındı . " Kimse benim aileme bir şey yapamaz. Bu yaşınıza kadar sizi , kılınıza dahi zarar gelmeyecek şekilde büyüttüm. Müstakbel gelinlerimi de , doğacak torunlarımı da korurum. Ben yaşadığım sürece , koltuğuma siz oturmuş dahi olsanız korkmayın. Arkanızda babanız var." Kafamı sallamakla yetindim. İnan' a baktım.O sırıtışı silinmiş, bilmiş ve kazanmış ifadesi yok olmuştu. Benden böyle bir şey beklemiyordu. Aslında ben de beklemiyordum. " Artık Dağhan' ın da müstakbel bir eşi olduğuna göre, konu burada kapandı . Koltuğumu evlenir evlenmez abine devredeceğim. Daha fazla sıkıntı istemiyorum ona göre. Senin de evlenmek için 2 ayın var Dağhan. Daha fazla süre vermem haberin olsun." 2 ayda bul bulabilirsen birini. " Tamam ,baba,nasıl istersen." Cevabımdan hoşlanmış olacak ki yüzünde tebessüm belirdi. " İyi de baba, abim demedi mi ,daha haberi yok ne yaptığımızdan, diye. Ya gerçeği ona söyleyince abimle evlenmek istemezse? O zaman ne olacak?" Dedi İnan. " Eğer ikna olmazsa, bir de ben konuşurum. Ne diyorsun Dağhan?" " Kabul edecektir. Zoru seven biridir. Hemen pes etmeyecektir." Harika. Olmayan birini anlatıyordum. "İyi o zaman. Vakit kaybetmeden bir an önce konuş. Dediğim gibi 2 ayın var. Daha fazla değil. " "Tamam ." Babam ayağa kalkıp odadan çıktı. İnan'ın soru yağmuruna maruz kalmdan hemen ben de çıktım. Şuan sinirden köprüyordu. 2 ay çok kısaydı. O zamana kadar birini bulup, üstüne onu evlenmeye ikna edemezdim. Zengin avcısı kadın çoktu ama öyleleri kaba ve kibirli olurdu. Öyle insanları hiç sevmezdim. Bedenim gerilmişti.Beni sakinleştiren tek yere gittim. Serama. Çiçekleri çok severdim. Eldivenlerimi takıp önlüğümü giydim. Sulanacak olan çiçekleri suladım. Yapraklarını okşayıp sevgi gösterdim. Onlarda birer canlıydı ve sevgiye ihtiyaçları vardı.Uzun bir süre çiçeklerimle ilgilendim. Sonra seradan çıkıp sağ kolum, aynı zamanda da en iyi dostum olan Selim 'i aramaya koyuldum. Terasta oturuyordu. Yanına gidip ben de oturdum. Yüzümden bir şey olduğunu anlamıştı. Çiçeklerle uğraşmak beni rahatlatsa da gerginliğimin hepsini alamamıştı. " Hayırdır kardeşim, ne bu yüzün böyle? Bir şey mi oldu?" Derin bir nefes aldım ve her şeyi anlatmaya başladım. Burası eve biraz uzaktı. Duyulma ihtimalimiz çok düşüktü.Deniz manzarası vardı. O bile beni rahatlatmaya yetmemişti. Halbuki çiçek sevdiğim gibi denizi de severdim. Anlattıklarım bittikten sonra Selim, tuhaf bir ifadeyle bana baktı. Gülmek istiyordu ama aynı zamanda endişeliydi de. " Ne yapacaksın peki Dağhan? Oğlum sen zaten niye böyle bir şey söyledin ki? Kadınlarla işin olmaz ki senin. Sevişmezsin bile sen. Yılda bir kez halledersin işini sonra tamam, 1 yıl daha aktif değilsin. O kızları da nereden bulacaksın şimdi? Ayrıca bulsan bile kabul etme ihtimalleri ne ki? Nasıl seviştiğini bilemem nasılsa. Belki kötüsün ve seni istemezler. Onalara hak veririm bak bu konuda. " Sonlara doğru keyifli haline bürünmüştü. Onu da bir şeyi ciddiye alma süresi buydu işte. Ensesine bir tane yapıştırdım. " Saçmalama lan! Ben diyorum evlilik istemiyorum,sen diyorsun yok şöyle yok böyle. Sevişmek için istemiyorum.Ben işimi halledip o koltuğa oturana kadar, ya da en azından aileme yalan söylediğim anlaşılmayana kadar evli kalacağım birini istiyorum. Eğer birini bulamaz da yalan söylediğimi babam anlarsa hem koltuğu kaybederim, İnan,oturur - ki bunu hiç istemeyiz- hem de babamın gözünden düşerim. Ve ben bunların olmasını hiç istemiyorum Selim. Ne yap ne et bana birini bul." Şaşkınlıkla ban baktı. " Ben nasıl bulayım Dağhan? Ayrıca neden ben bulayım? Evlencek olan sensin kardeşim,ara bul." " Saçmalama Selim! Sen benden daha haşır neşirsin kadınlarla. Ayrıca benden korkup çekiniyor çoğu. Yüzümü görüp yolunu değiştireni bile gördüm. Sen hallet işte." " Niye biz böyle uğraşıyoruz ki? Bir sürü kadın var zor durumda. Ya da istediğini elde etmek için yol arayan. Bulalım birisini. Diyelim böyle böyle. Sen Dağhan' la evlen,biz de istediğini yapalım diyelim. Daha basit olur. Hem senden beklentileri de olmaz. Sevgi ya da seks gibi." Dediği şey mantıklı gelmişti. Benden bir şey beklemeyen biri. Karşılıklı iyilik yapacağımız biri. " Anlaşmalı evlilik diyorsun yani?" " Aynen öyle diyorum kardeşim. Zaten böyle olacaktı. Ne sen ondan bir şey bekleyecektin,ne de o senden. Ama diyorum ki ben, şımarık,zengin avcısı biri yerine , ihtiyacı olan biri olsun. Hem öyleleri daha nazik oluyor. Tabi parayı görünce bozanlar da var orası ayrı. Artık o da senin şansına." " Peki nerden bulacağız öyle birini? Benim şartımı kabul edecek kadar ne isteyebilir ki bir kadın?" " Orasını ben bilemem ama bence illaki vardır. Kafelere ,restoranlara falan mı baksak acaba? Öyle lüks yerlere falan değil. Mahalle yerleri gibi olanları. Buluruz belki birini." "Umarım buluruz çünkü koltuğu geçtim , babamın gözünden düşmek istemiyorum. Güvenini sarsmak da istemiyorum." " Tamamdır. O zaman bu akşam başlayalım. Gezelim bazı yerleri." " Olur." Sıkıntıyla iç çektim. Bu hallere düşecek adam mıydım lan ben? " Ne oldu yine?" " Lan oğlum,30 yaşına gelmiş adamım. Kafede ,restoranda kendime eş arayacağım lan. Ne bu böyle evlilik meraklısı gibi , önüme geçene evlilik teklifi edeceğim resmen. Olmadı bir de evlendirme programına çıkalım bari." Sitemle söylediklerme Selim kahkaha atarak gülmüştü.Ben de gülebilirdim, ama sinirden! " Seni hayal ettim de bir an. Programa çıkıp karın olacak birinin arıyorsun. Oturmuşsun koltuğa, 'merhaba ben Dağhan Karahal. Kendime birkaç aylık eş arıyorum. Ama öyle sevişmem haberiniz olsun. Si*imin varlığından pek haberim yoktur. Ne işe yaradığını da bilmem. Sadece güzelce yatıp kalkacağız tamam mı?'" Sesimi ve ciddi yüzümü taklit etmeye çalışarak dediklerine daha fazla güldü. Resmen ağzına sakız olduk iyi mi? Ense köküne sağlam bir tokat yapıştırdım. "Ne diyorsun oğlum sen? Kendine gel almiyim ayağımın altına. Senden yardım istedik , dalga geçmeni değil." Sıktığım dişlerimin arasında söylediklerim ve sinirli yüz ifadem onu durdurdu. Derin bir nefes aldı ve boğazını temizleyip ciddi yüz ifadesine büründü. Ama ben yanından kalkar kalkmaz yine güleceğini biliyordum. Benim seks hayatıma saygı duyan yoktu. Sevmiyorsam bu benim suçum değildi. Zevklerimi işimden ön planda tutmazdım. " Şimdi biz harbi evlendireceğiz seni,vay be." Selim'in dediğine göz devirdim. " Sahte bir evlilik olacak Selim,çok da heveslenme."Aşka hiç inanmazdım. O yazılan kitaplar ya da filmler ,bana hep saçma gelirdi. Bir insan niye biri için canını bile vermeye razı gelirdi ki? Kendi kanından olsa neyse dersin ama hiç tanımadığın ve yeri kolayca dolabilecek biri için neden bu kadar acı çekip kendini ölüme itersin ki? İnsan birini elbette severdi, hayatını birleştirecek kadar sevebilirdiniz birini ama canınızı verecek kadar sevemezdiniz. Tabi bu benim görüşümdü . "Bir gün aşık olacaksın kardeşim. Hiç yaşamadığın için sana öyle geliyor. Aşk var,sadece anlayabilmen için deneyimlemen gerekiyor.Sadece hissetmelisin." Bir elini kalbinin üstüne koydu."Yüreğinde hissetmelisin. Umarım sana eş bulurken sana hissettirecek o kişiyi de buluruz. Sana kalsa yandık." Deneyimlemediğim ve hissetmediğim için böyle düşünüyor olabilirdim ama şuan fikrim değişmeyekti. Birini sevsem bile bu,onun uğruna ölebileceğim derece olmayacaktı. Başımı salladım ve ayaklandım."Haklısın ama kendince. Benim düşüncem hâlâ aynı.Hadi sen mekan falan bak, araştır. Bazı yerler sadece erkek çalışan alıyor. Bir de erkeklerin olduğu yere gitmeyelim. " Dediğimde yine gülmeye başladı. " Neye gülüyorsun lan yine?" Sesimdeki sert tonu çok net okuyabilirdi. Ama sanırım pek umurunda olmamıştı. "Ya şimdi, sırf erkek çalışan olan bir yere gittiğimizi düşündüm de,ama normal gitmekten bashetmiyorum, sana eş bulmak için gittiğimizi düşün. Çünkü ben düşündüm de... düşündüm de..." Gülmekten devamını getirememişti. Bu çocuğu öldürsem ne olurdu? "Ne düşündün Selim?" Sesimde yalandan bir merak vardı. "Senin gay olduğunu. Seni bir erkekle düşündüm de," lafını yarım bırakıp kocaman açtığı gözlerle bana baktı. Birden o da ayağa kalkıp bana dehşetle açılmış gözlere baktı. " Lan yoksa sen gay misin?" Kaşlarımı çattım. " Ne saçmalıyorsun lan? " "Hani sen hiç kadınlarla ilgilenmiyorsun ya, ondan şey ettim. Bak bana söyleyebilirsin biliyorsun değil mi? Biz kardeşiz, utanma." Bu mal bunu cidden söylemişti. " Saçmalama da git mekan araştır. Elimde kalacaksın şimdi." " Tamam ama ciddiyim. Öyle bir şey varsa söyle." " Ya sabır, ya sabır!" Söylene söylene arabama bindim . Bu çocuk cidden bir gün elimde kalacaktı. ... Babam ve İnan' la yaptığımız konuşmanın üstünden 2 hafta geçmişti ve ben hâlâ bir kız bulamamıştım. Babam her gün soruyordu ama ben , evlilik teklifi etmek istediğimi ve her şeyin güzel olması için biraz zamana ihtiyacım olduğunu söyleyip duruyordum. İnan ise bana öfkeli bakışlar atıp duruyordu. Çalışma masamda oturmuş , babamın bana verdiği işlerle uğraşıyordum ama bunları düşünmekten konsantre olamıyordum. Bulduğumuz her fırsatta Selim' le bir yerlere gidip kız aradık ama sonuç sıfırdı. Yoktu. Bugün sitres atıp biraz rahatlamam lazımdı. Başkası olsa bir kadın bulabilirdi ama ben kadınları bir rahatlama aracı olarak görmüyordum. Onlar çok daha fazlasıydılar. O yüzden kendimi böyle zamanlarda içkiye veriyordum. Selim' le bir yerlere gidecektik. Biraz içip kafamı dağıtmam lazımdı. Masamı toplayıp ayaklandım. Selim'e çıkacağıma dair bir mesaj attım ve çıktım. Tam o sırada koridordan geçen annemi gördüm. Beni görünce yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirip yanıma geldi. Bana sıkıca sarıldı. Geri çekildi ama bir eli kolumda kaldı. " Oğlum, bir yere mi gideceksin?" " Evet.Selim' le dolaşacağız biraz." " Kendini çok özlettin be oğlum. Yüzünü gören cennetlik." Haftalardır dışarılarda kız aramaktan doğru dürüst eve de gelmemiştim. " Özür dilerim .Daha sık kalacağım evde. Şimdi müsadenle." Tam dönük gidecektim ki kolumdaki elinin baskının arttırarak beni durdurdu. " Sevgilin yüzünden mi? Baban evlilik teklifi edeceğini söylemişti. Var mı bir haber?"En çok anneme yalan söylemeyi sevmezdim. Ama mecburdum. Elimi ,kolumdaki elinin üstüne koydum. " Daha etmedim anne." "Sen o teklifi bir et ,bak her şey çok güzel olacak. Ben inanıyorum." " Umarım haklısındır." Umarım her şey yolunda giderdi. Geç olmadan. " Hadi git sen nereye gideceksen,tutmiyim ben seni." Başımı sallayarak onayladım ve arkamı dönüp evden çıktım. Beni arabada bekleyen Selim'in yanına gidip oturdum. Gayet neşeli görünüyordu. Ondan başka türlüsü beklenemezdi zaten. Arabayı çalıştırıp yola koyulurken,"Eee,nereye gidiyoruz?" Diye sordu. " Bilmiyorum kardeşim, sür işte bir yere. İçip kafa dağıtalım biraz." " Peki kardeşim,bana bırak ." Yarım saatlik bir yolculuğun ardından çokta açıkta olmayan ve sanırım fazla bilinmeyen bir bara gelmiştik. Ona dönüp çatık kaşlarımla, "Niye her zamanki yerlere gitmedik?" Arabayı durdurup emniyet kemerini çözerek inmeye hazırlandı. " Değişiklik olsun dedim,fena mı? Burayı geçenlerde keşfettim,sana kız aramak için mekan bakarken. Her yere girdim çıktım, ünlü ünsüz demedim ve ta da ,işte burayı buldum. Hatta girdim içeri baktım,barmenler hep kadın zaten. Tabi bazıları belki şansımız tutar da zengin koca buluruz diye geliyorlar ama olsun,hem belki onlardan biri kabul eder teklifini. Mızmızlanma da in hadi." Deyip indi. Derin bir nefes alıp bende indim. Beraber içeri girdik. Bar kısmına gidip oturana kadar şöyle bir etrafa göz attım. Çok kalabalık değildi. Yerimize oturup barmenin gelmesini bekledik. Selim, kulağıma yaklaşıp konuştu. " Etrafına iyi bak kardeşim. Gözüne kestir birini,sen insan sarrafısın mübarek. Gerçi seçme ihitimalin yok ama olsun, sen yine de bak işte." "Başka şansımın olacağını sanmıyorum zaten,burada birini buldum buldum, bulamadım boku yedim kardeşim." Dediğim anda kibar bir ses duydum ve dikkatimi oraya çevirdim. " Hoş geldiniz, ne vereyim size?" Diyen kıza baktım. Selim' in dediği gibi kadın bir barmendi. Yüzü gülüyordu ama sanki arkasında saklamya çalıştığı bir şey vardı. Selim, doğruyu söylüyordu, insanları okumakta ve anlamakta çok iyiydim ve bu kız biraz gergin gibiydi. " İki viski lütfen, bol buzlu olsun." Dediğimde bana tuhaf bir bakış attı ama hemen kendini toparlayarak başını salladı ve gitti. Bir süre sonra elinde viskilerle geldi ve önümüze koydu. Yine gülen yüzü ve kibar bir şekilde ," Afiyet olsun." Diyerek arkasını dönüp arkadaşının yanına gitti. İkisi fısıldaşarak konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını merak ettim. Bu tuhaftı çünkü insanların ne konuşup düşündüğünü umursamazdım. Ne olduğunu anlamadan kız birden ağlamaklı yüz ifadesiyle koşmaya başladı. Bunaldığımı hissederek ayağa kalktım. Yüzümü yıkasam iyi olacaktı." Nereye gidiyorsun?" Diye soran Selim' e," Tuvalete gidip geleceğim,sen keyfine bak." Diye cevap verdim. Zaten yanındaki kadınla keyfine bakıyor gibiydi. Tuvalete geldiğimde tam içeri girecektim ki ağlama sesi duydum.Erkekler tuvaleti kadınlar tuvaletinin hemen karşısıydı. Ses de oradan geliyordu.Kaşlarımı çattım. Acaba bu barmen kız olabilir miydi? İki kişinin sesi geliyordu sanki ama hemen ardından arkadaşının da gittiğini düşünürsek sanırım onlardı. Arkamı dönüp işimi bitirip gitmek istedim ama kadınların ağlamasına dayanamazdım Neden bu halde olduklarını merka etmeden edemedim. Bu da beni tereddütte bıraktı. Kapıyı tıklatıp her şeyin yolunda olup olmadığının sorabilirdim ya da boş verip işime bakabilirdim. Tam kararımı vermiş kendi işime bakıyordum ki onların sesini duydum. "Bana bak Yaren, güçlü olman lazım tamam mı ? Anlıyorum, üzgünsün ve ağlayabilirsin ama şuan değil. Dediğin gibi yapacağız, gerekirse tefeciye de gideriz ve o parayı alıp önce Ömer'i ,sonra da ikinizi kurarırız ve sen o zaman mutluluk gözyaşları dökeceksin, anlaştık mı?" Diyordu biri. Sanırım arkadaşıydı. Ne parası,ne tefecisinden bahsediyorlardı? Üstelik Ömer,kimdi? Sanırım ortada baya mühim bir mesel vardı. Bu da merakımı körükleyip onları dinlemeye devam etmeme neden oldu. Sonra onun boğuk sesini duydum. " Tamam, güçlü olacağım. Ama şöyle bir sorun var, tefeci bana o kadar parayı verecek mi? Az para da değil ki , 1 milyon TL İrem." 1 milyon çok büyük bir paraydı. Ona neden ihtiyacı vardı? Kahretsin,daha fazlasını duymak istiyordum. Mesela bu kadar yüklü bir parayı ne için istediğini. " Halledeceğiz merak etme. Hiçbir şey Ömer'den önemli değil nasılsa. Buraya gelen adamlardan bazıları illaki tanıyordur öyle adamları. Bir araştırıp sormak lazım. Hatta ben hemen başlıyorum tamam mı? Şimdi gidip barda oturanlara üstü kapalı soracağım." Sesi duymamla kapının açılması bir oldu. Kendimi hemen önümdeki erkekler tuvaletine attım. Müzik buraya fazla gelmiyordu ve kapıların yalıtımı yüksek ihtimalle iyi değildi ki onları duyabilmiştim. İrem denilen kız gidince ben de kadınlar tuvaletinin önüne geldim.Çok büyük bir meblaydi üstelik tefeciden bahsediyorlardı. Neden bu kadar önemliydi bu para öğrenmem lazımdı. Tam elimi kapıyı tıklatmak için kaldırmıştım ki yine sesini duydum . " Allah'ım lütfen,lütfen bir yol çıkar karşıma. Kardeşim ölmesin, parayı bulayım,onu kurtarayım. Ondan başka kimsem kalmadı. Ben onsuz yapamam, lütfen." Dedikeriyke elim havada donup kalmıştım. Ömer , dediği demek ki kardeşiydi ve parayı onun için istiyordu.Çok fazlaydı,onun gibi normal bir geliri olan biri bu parayı bulamazdı. Tefeciden alsa bile bir süre sonra parayı vaktinde ödeyemeyecekti ve başına bela alacaktı. Tam da aradığım gibi paray ihtiyacı olan biriydi. Aradığı parayı bulursa hayatında önemli bir yere dokunacaktı.1 milyon benim kolaylıkla elde edebileceğim bir miktardı. Ben parayı vermesine verirdim ama o edeceğim teklifi kabul eder miydi, orasını bilemezdim. Kararımı vermiştim. Tam havada kalan elimi kapıya vuruyordum ki kapı birden açıldı ve bir beden sert bir şekilde göğsüme çarptı. Hayır,bir beden değil, onun bedeniydi. Canı acımış olmalıydı ki elini alnına götürüp ovalamaya başladı. Sonra kafasını kaldırdı ve beni gördü. Elimi çoktan indirmiş,ifadesiz bir yüzle ona bakıyordum.Şaşırmış gibiydi. Konuşmayacağını anlayınca ilk konuşan ben oldum ve ona selam verdim. Selam verdiğimde adını kullandığım için şaşkınlıktan kocaman açılmış gözlerle bana baktı. Adını nereden bildiğimi sorguluyordu. Arkadaşı ona adıyla seslenmişti ama bunu ona açıklamadım.Ardından onunla konuşmak istediğimi söyledim ama reddetti. Sarhoş olduğumu iddia etmesi de sinirimi bozmuştu. Sarhoş gibi mi duruyordum cidden? Çok inatçı bir kadındı. Ben ısrar etmeyi sevmezdim ama bu kıza yardım etmek istiyordum,benim de onunkine ihtiyacım vardı. Yüzünü bazen kasıyordu. Sanırım ifadesini saklamaya çalışıyordu ama hiç başarılı değildi. En son arkasını dönüp gidecekken istediğimi direk söyleyivermiştim. Sonunda söylediğim onu durup dikkatini tekrar bana vermeye yetmişti. "Size bir anlaşma teklif edeceğim. Kardeşinizin hayatını kurtaracak parayı vermem karşılığında sizden bir şey isteyeceğim."
Merhabalar. Diğer bölüm yine Yaren' in ağzından olacak. Lütfen oy verip ve yorum yapıp bana destek vermeyi unutmayın.
|
0% |