@yenibiryazar__
|
Dediğim şeyden sonra ifadesiz gözlerinde bir an rahatlama gördüm ama hemen kendi toparlayıp eski haline geri döndü. "Kabul etmenize sevindim. Böylesi umarım ikimiz içinde hayırlı olur. Ayrıntıları sonra konuşuruz. Sizde benim numaram var, kartımı vermiştim,eğer atmadıysanız?" "Hayır atmadım, duruyor hâlâ. Bugün bara gelmeseydiniz kabul ettiğimi söylemek için sizi arayacaktım." "O zaman siz numaramı kaydedin. Karttaki kişisel numaram. Bana adınızı yazarak mesaj atın numaranız ben de olsun. Sizinle iletişime geçeceğim. En kısa sürede ayrıntıları konuşmalıyız." "Tamam." Başımı sallayarak onayladım. Arabada durmam için bir sebep kalmadığından inmek için kapıyı açtım. "Görüşürüz o zaman." Tam döndüm iniyordum ki beni durdurdu. "İsterseniz evinize kadar bırakalım." Bu harika olurdu aslında. İrem'le gidiyordum normalde ama bugün onunla konuşmak istemiyordum. O yüzden kabul ettim. "Aslında çok güzel olur. Hava biraz soğuk da." Açtığım kapıyı kapattım. Yanımdaki adam yanında getirdiği diğer adama baş işareti yaptı. Zaten bize bakıyordu. Arabaya binip şoför koltuğuna oturdu. Hemen arkasını dönüp bana baktı. Yüzünde geniş bir gülümseme vardı. "Merhaba Yaren hanım. Ben Selim, Dağhan'ın en yakın arkadaşı, aynı zamanda adamıyım. Memnun oldum." Diyip elini uzattı. "Ben de memnun oldum Selim bey." Elimi uzatıp sıktım. Bir bana bir Dağhan' a bakıyordu. Bir şey soracaktı sanki ama tereddütte gibiydi. Sanırım Dağhan ne diyeceğini biliyordu ki soramadığı soruya cevap verdi. "Oldu Selim, oldu." Neyi onayladı anlamamıştım ama Selim denen adamın yüzüne rahatlama gelmişti. Derin bir nefes alıp verdi . "çok şükür. Yeminle gerginlikten çişim geldi." Bu dediği kıkırdamama neden olunca Dağhan bakışlarını bana çevirdi. Utangaç bir şekilde bakışlarımı kaçırdım. "Konuşma da sür Selim. Önce Yaren hanımı evine bırakacağız." "Hay hay. Nerede eviniz Yaren hanım? " Bu adam fazla neşeli gibiydi. Bana İrem' i hatırlatmıştı. O da böyleydi. İçime birden hüzün çöktü. "Siz sürün ben size tarif edeyim." Başını salladı ve sürmeye başladı. Yol boyunca benim yol tarif etmek için konuşmam dışında herkes sessizdi. Selim, bana tuhaf bakışlar atıyordu. Bu beni biraz girmişti. Neyse ki çok geçmeden evimin önüne gelmiştik. "Bıraktığınız için teşekkür ederim. Sonra görüşürüz." İkisine de el sallayıp arabadan indim. Dağhan'ın, "önemli degil, görüşürüz." Dediğini duydum ve kapıyı kapatıp arkamı döndüm. Araba hâlâ oradaydı. Sanırım beni eve girerken görmeden gitmeyeceklerdi. Anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım ve içeri girdim. Arabanın uzaklaşan sesini duyunca doğru tahmin ettiğimi anladım. Maalsef ki salonun ışığı yanıyordu. Babama zaten öfkeliydim, sanırım kavga etmeden günü biteremeyecektik çünkü onu görüp de susmam imkansızdı. Kardeşimin dedikleri kulaklarımdan gitmiyordu. Montumu çıkartıp astım ve onunla konuşmaya kendimi hazırlayıp salona girdim. Babam koltuğa yayılmış elinde birasıyla televizyon izliyordu. Beni görünce yüzünde gevşek bir sırıtış yayıldı. "Ooo, Yaren hanım gelmiş. Beni nasıl onurlandırdınız bir bilseniz." "Ooo, Vedat bey. Ayyaş bir adamın babam olması beni nasıl onurlandırmıyor bir bilseniz." Alaycı bir şekilde dediklerim onu hemen sinirlendirdi. Birden ayağa kalkıp üstüme gelmeye çalıştı ama kalkar kalkamaz sendeledi. Yerdeki şişelere bakılacak olursa normaldi. Sonunda dengesini sağlamayı başarmıştı. "Bana bak Yaren, fazla olmaya başladın iyice. Babanım ben senin, düzgün konuş benimle!" "Babamsan öyle davran o zaman. Yatıp içmekten başka bir şey yapmıyorsun. İki çocuğun da ne halde bilmiyorsun bile. Gerçi pardon, bugün oğlunu ziyarete gitmişsin. Harika bir moral konuşması olmuş tebrik ederim." Sahte bir şekilde alkışladım. "Ona duyması gerekeni söyledim. Ne eksik ne fazla." "Ona, benim de onun işitmesini istemediğimi söylemişsin. Sen ne yaptığının farkında mısın ya? Ölüm döşeğindeki küçücük bir çocuğa böyle denir mi? " Umursamazca omuz silkti. "Evet farkındayım. Bilerek seni de kattım çünkü ölecek biri için daha fazla para biriktirme. Bana getir bence sen biriktirdiğin paraları. Daha çok işe yarar." " Ne diyorsun sen be? Ne ölmesi? Yaşayacak benim kardeşim tamam mı? Ayrıca o paranın kurşuna dahi dokunmazsın. Aklından bile geçirme." "Ölecek işte,yalan mı? Sen n*h bulursun o kadar parayı. Boşuna uğraşıyorsun. Vazgeç ondan,gel baba kız yaşayalım." Benimle dalga mı geçiyordu? Ben doğduğumdan beri hiç öyle olmamıştık ki şimdi olalım. Ayrıca o parayı da bulmuştum ama kardeşim iyileşene kadar bunu ona söylemeyecektim. Histerik bir şekilde güldüm. "Biz mi baba kız olacağız? Benim getirdiğim paraya evladım dersin sen, kandırma beni." Gevşekçe güldü. "Tabi ki öyle. Bir de sana mı evlat diyeceğim?" İçimde bir şey kırıldı. Bunun gibi şeyleri ondan çokça duymuştum ama yine de kırılacak bir yerim oluyordu. Başımı dik tutmaya çalıştım. Her zaman olduğu gibi. "Senden başkası beklenmezdi zaten. Beni hiç şaşırtmıyorsun. Ama bu sana son uyarım. Bir daha sakın kardeşimi rahatsız etme,ona abuk sabuk şeyler de söyleme." Cevap vermesini beklemeden arkamı dönüp odama gittim. Çok yorgundum. Duş almakla uğraşmadan direk yattım ve geç olmadan uykuya daldım. ... Müşteriye siparişini götürürken aklımda İrem vardı. Onu bir türlü aramaya cesaret edememiştim. O da beni hiç aramamiştı. Gerçi daha öğlendi, uyuyor olabilirdi ne de olsa geç saatte eve gidiyordu. Biraz daha bekleyip onu arama kararı aldım. O benim en iyi arkadaşımdı ve onu kaybetmek istemiyordum. Mola zamanım geldiğinde dışarı çıktım ve elime telefonumu alıp İrem' i arayacaktım ki ekrandaki bildirimi gördüm. Dağhan'dan gelmişti. Bu sabah kirlileri ayıklarken şortumun cebindeki kartı fark etmiş ve numarayı telefonuma kaydedip adımın yazdığı bir mesaj göndermiştim. Bu kadar çabuk geri dönüş yapacağını tahmin etmemiştim ama bu iyiydi. Ne kadar çabuk konuşup anlaşırsak kardeşim de o kadar erken iyileştirdi. Akşam onunla buluşmamı istemişti. Konunmu ve saati de yazmış hatta istersen beni gelip alabileceklerini de yazmıştı. Bunu sorması çok ince bir hareketti. Her ne kadar öyle biri gibi görünmese de. Ona, gerek olmadığını ve kendim geleceğimi söylediğim bir mesaj attım. Onunla mesajlaşmak beni sebesiz yere heyecanlandırmıştı. Yakında adamla evlenecektim ve şimdiden böyleysem evlendiğimizde nasıl olacaktım düşünmek bile istemiyordum. Onunla aynı evde yaşamak ve onun karısı olmak düşüncesi beni çok heyecanlandırmıştı. Ona nasıl hitap edecektim acaba? Sadece adıyla mı yoksa süslü bir şekilde mi? Ona , aşkım dediğimi hayal ettim ve bu beni güldürdü. Onun gibi birine böyle hitap etmek tuhaf olurdu. Hele onun bana kalın ve sert sesiyle o şekilde seslenmesini hayal etmek neredeyse kahkaha atmama neden oluyordu. "Seni gülerken gördüğüme sevindim. Ama haberin olsun, deli gibi görünüyorsun." Duyduğum sesle başımı çevirdim ve İrem' in hemen yanımda dikildiğini gördüm. Onun geldiğini göremeyecek kadar dalmış olmalıydım. Yüzünde çekingen bir gülümseme vardı. Özür diler gibi bakıyordu. Ayağa kalkıp ona sarıldım. Bunu yapmamı beklemiyor olacak ki önce durakladı ,sonra hemen sarılışıma karşılık verdi. Sıkı bir sarılmadan sonra geri çekildik ve ilk konuşan o oldu. "Ben çok özür dilerim Yaren. Sana söylemem gerekirdi ama yapamamdım. Paraya çok ihtiyacın vardı. Böyle bir anda nasıl denir bilemedim." Ona tebessüm edere baktım. Bir elimi omuzuna atıp sıvazladım. "Aslında ne yalan söyliyim biraz kırılmıştım." Yüzü iyice soldu. Hemen devam ettim." Ama sonra bunun önemi olmadığını hatırladım." Anlamamış gözlerle bana baktı. "Nasıl yani?" "Konuşmamız gerek. Mola saatim bitmek üzere . Eğer beklersen ya da çıkışta gelirsen her şeyi anlatırım. Senin de için rahatlar hem. Kendini suçlamamış olursun." Meraklandığını görebiliyordum. " Tamam. Ben gelirim o zaman yine. Ama çok merak ettim ona göre. Geç kalma sakın." Diye uyarınca başımı salladım ve tekrar sarıldık. İrem gidince ben de işime geri döndüm. ... İşim bitmişti. Tam kafeden dışarı adımımı atmıştım ki İrem' i gördüm. Tam vaktinde gelmişti. Yanıma gelince hemen sarıldık ve bir kafeye geçip oturduk. Kahvelerimiz geldiğinde bilmediklerini anlatmak için hazırdım. Arkama yaslandım ve yine tek nefeste söyledim. "Ben Dağhan'ın teklfini kabul ettim." Ağzı açık kalırken gözleri büyüdü. Sevinci gözlerinden okunuyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. "Ee kızım bu çok güzel bir haber. Çok sevindim Yaren. Doğru kararı vermişsin." Ben de öyle düşünüyordum. Onun nasıl biri olduğunu bilmiyordum ama içimden bir ses ona güvenmem söylüyordu. Umarım bundan pişman olmazdım. "Bence de öyle. Dün bardan çıkınca söyledim. Daha falza vakit kaybedemezdim. Sen gelmeseydin ben zaten seni arayacaktım. Kendini suçlu hissetmeni istemiyorum. Benim işe ihtiyacım yok artık. Ben sadece yapmadığım bir şeyle suçlandığım için o kadar sinirlendim. Sadece konuşmuştuk ama işte gerçeği anlatamayacağım için söyleyemedim." Bana anlayışlı bir gülümsemeyle baktı. "Anlıyorum. Benim bir alakam yok belki olanlarla ama işte elimden bir şey gelmeyince kendimi nasıl kötü hissettim bir bilsen. Sana söylemem gerekirdi ama onu bile yapamadım ve kaçtım. O şekilde öğrenmeyi hak etmiyordun." Ona üzgün bir gülümsemeyle baktım. "Elinden ne gelebilirdi ki? Müdürün nasıl biri olduğunu bilmiyor musun sanki? Onun yerine beni kovun desen bile kabul etmez, yine beni koyardı. Neyse ki Dağhan oradaydı da mesele uzamadı daha fazla." Üzgün gülümsemesi çarpık olanla yer değiştirdi. "Yalnız nasıl da savundu seni. O kadar şaşırdım ki yerimden kıpırdamadım bile . Çok havalıydı ya. Sahte falan ama yine de kocan olacağı için çok şanslısın. Ayrıca ona şimdiden adıyla hitap etmeye başlamışsın gözümden kaçtı sanma." Kaçsaydı şaşardım zaten. Gözlerimi devirdim. "Adıyla hitap etmem lazım ki ağzım alışsın. Ne zaman evleniriz bilmiyorum ama çok geç olacağını da sanmıyorum. Ne yapayım,ailesinin yanında mı Dağhan bey ya da yabancı diyeyim? Ailesi anlasın sonra değil mi İrem?" Bana inanmayan bir bakış attı ama umursamadım. Devam ettim. "Ayrıca saçmalama. Hiç tanımadığım bir adamla evleneceğim bilmem farkında mısın? Annesinin, babasının hatta kardeşinin bile nasıl insanları olduklarını bilmiyorum. Beni ezecekler mi yoksa sevecekler mi bilmiyorum. O yüzden bunları söylemek için daha erken." "Kızım, bu adam seni dün tüm insanlara rağmen korumadı mı? Müdüre ağzının payını vermedi mi? Sana nasıl laf ettirmedi görmedin mi? Öyle bir şey olursa bence ailesine bile ezdirmez seni." İrem, olaya bu açıdan bakıyordu ama görmediği de bir şey vardı. Dağhan, ona laf atılana kadar müdüre karşı çıkmamıştı. Konu kendisine gelince tartışmaya dahil olmuştu. Bu beni üzmüştü. Benim için onları yapsın isterdim ama o aslında kendi için yapmıştı. Müdür ona küfür ettiği için. Ayrıca bir yabancı için ailesini karşısına alacağını da sanmıyordum.Ama İrem'e bunu söylemedim. Bunun yerine rahatça omuz silktim ve bu konuda Dağhan' a olan kırgınlığımı ondan saklamaya çalıştım. Neden kırıldığımı bile tam olarak bilmiyordum aslında. Buna hakkım yoktu. Ama üzülmüştüm işte. "Gördüm ama bu dışarı verdiği bir izlenim olabilir. Sonuçta dediğin gibi barda bir sürü insan vardı. Neyse şimdi bunu konuşmayalım. Ben sadece kendini kötü hissetmemeni istedim. Olanı anlattım ve bitti. Başka şeylerden konuşalım artık." Zaten onu sabahtan beri sürekli düşünüyordum. Evet, benim için değil de kendi için yaptığı şeye kırılmıştım ama bir yanımda o halinden etkilenmişti. Onun, o kalın ve uzun parmaklarının müdürün boğazındaki görüntüsü güzeldi çünkü elleri çok güzeldi. O ellerin daha 2 gün önce benim kolumu kavradığını hatırlamak içimi bir hoş yapmıştı. Yine o kelebekler gelmişti. Bırakın karşımda olup görmeyi, aklıma dahi gelse kelebekler karnımı ele geçiriyordu. Üstelik bu, bana dokunduğu andan sonra olmaya başlamıştı. "Sen kendini kandırmaya devam et tatlım. Bence kesinlikle senin için yaptı. Sen onu durmaya çalıştığındaki verdiği tepki, 'sana dediklerini yanına mı bırakacaksın' demesi gayet de bunu açıklıyordu. " Öyle miydi? Bunları söylemişti evet ama... Emin değildim. Büyük bir yanım bunu benim için yapmış olmasını istiyordu. Daha önce kisme banim için böyle bir şey yapmamıştı. Kendimi bir anlığına da olsa özel hissetmiştim. Birinin beni koruması hoşuma gitmişti. Hayatım boyunca sırtımı yaslayacağım kisme olmamıştı ve şimdi o dağı bulduğumu hissediyordum. Umarım birçok kişide olduğu gibi Dağhan' da da hayal kırıklığına uğramazdım. Özellikle onun tarafından korunmak kendimi dokunulmaz gibi hissettirmişti. Hayatımda olduğu sürece de böyle olmasını umdum. İrem' le biraz daha sohbet ettikten sonra ayrıldık. Dağhan' ın yanına gitmem gerekiyordu. Buluşma saatimiz yaklaşmıştı. Bana konum attığı yer yaşadığım yere çok uzak değildi. Sanırım yürüyerek gideceğimi tahmin etmiş ve beni yormak istememişti. Bu sadece bir tahmindi ama evimin yakınında olması bana bunu düşündürmüştü. Buluşacağımız yer bir restorandı. Öyle lüks bir yer değildi tabi ki ama yine güzel bir yerdi. Sanırım akşam yemeği yemeyi düşünüyordu. Bana uyardı. İrem' le vakit geçirirken çoktan akşam olmuştu ve ben acımıştım. İçeri girince rezervasyonlu bir yer olduğunu fark ettim. Görevli, rezervasyonum olup olmadığını sorduğunda onu adını verdim ve bizim ayrılan yere oturdum. Diğer masalara biraz uzak bir yerdi. Birinin konuşmamıza rahatça kulak misafiri olsun istemiyordu sanırım. Daha gelmemişti. Kolumdaki saate baktığımda, 20:23 olduğunu gördüm. Buluşma saatimiz, 20:30'du. Sanırım dakik biriydi. Bir bardak su eşliğinde onu beklemeye başladım. Bu sürede de tıpkı tüm gün olduğu gibi yine onu düşündüm. Onu ilk gördüğümde etkilenmiştim ama sadece bir beğeniydi. Bana dokunuşunun böyle hissetireceğini tahmin edemezdim. Üstelik sadece ufak bir dokunuştu. Elinin tüm ağırlığını hissetmemiştim bile ama kelebekleri uyandırmaya yetmişti. İlerleyen günlerde onunla daha da yakınlaşmamız gerekecekti, özellikle de evlendikten sonra. Bana sarıldığını, nikahtan sonra şekilli ve fazla kalın olmayan dudaklarının alnıma dediğini, o güzel, erkeksi sesiyle bana karım dediğini, herhangi bir sevgi sözcüğüyle hitap ettiğini, her ne kadar aynı yatakta yatmayacak olsak da aynı odada olacağımızı ve belki de onun çıplak göğsünü göreceğimi hayal ettim. Belki de o çıplak tene dokunacağımı.Bir de gerdek gecesi vardı. Annesine lekeli bir çarşaf göstermem gerekirse ne yapacaktım? Peki bu sahte olmasaydı. Gerçekten kızlığımı ona verseydim nasıl olurdu? Bana dokunması nasıl hissetirirdi? Kolumda olduğu gibi ufak bir dokunuş değil, gerçek anlamda dokunma. Mesela dudakları kaysa boynumdan göğsüme doğru. Elleri bedenimde dolaşıp keşfetse. Güzel sözler fısıldasa. Dudakları dudaklarımın, elleri ellerimin, bedeni bedenimin üstünde olsa. Bunu çok merak ediyordum. Yerimden haififçe kıpırdandım ve altımda bir kayganlık hissettim. Gözlerim irice açıldı ve daha önce hiç olmayan bir şey olduğunu fark ettim. Sadece hayal ettiğim şeylerle ıslanmıştım! Onun çıplak tenini görme düşüncesi beni bu hale getirmişti. Tamam, belki biraz daha fazlası vardı ama daha önce bırakın hayal etmeyi, okuldayken bir çocuk beni öptüğünde bile böyle bir şey olmamıştı. Bu adamın daha başlamadan bendeki etkisi neydi böyle? Onu düşünmeyi derhal bırakmalıydım. Bana hiç iyi gelmeyecekti. Allah'ım, üstelik adamı sadece 2 gündür tanıyordum. Yok denecek kadar kısa sürede böyle hissetiysem onunla aynı odada ve evde yaşamaya başlayınca nasıl hissedecektim? Ya her şeyi berbat edersem o zaman ne olacaktı? Benim onun hakkındaki düşüncelerimi öğrenirse ne olurdu? Çok utanırdım. Elbette onu beğenen ilk kişi değildim, bu kesindi ama yine de utanırdım. Onun, başkalarının onun hakkındaki düşüncelerine alışkın olması bunu değiştirmezdi. İrem' e kızıyorudum abartıyorsun diye ama asıl ben abartmıştım. Resmen bana dokunmasını ve birlikte olduğum ilk erkek olduğunu hayal etmiştim. Kendimi toparlamak için silkelendim. Derin bir nefes aldım. Dikkatimi dağıtmak için diğer masalara bakmayı amaçlamıştım ama buraya gelen Dağhan' ı gördüm. Her şeyi konuşmamızın zamanı gelmişti.
Merhabalar. Umarım beğenmişsinizdir. Desteğinizi esirgemeyin lütfen.
|
0% |