@yesil3
|
Araba durdu, atlar kişnedi, gök gürüldedi, arabacı yere düştü, Freya kılıcını çekerek sol taraftan arabadan indi. Kılıcımı kabzasından çıkarıp hemen karşı kapıdan indim. Bunlar en az 15 kişilik eşkiyalardı. Arabadan indiğimle dört tane adamın etrafımı çevrelemesi bir oldu. Üçü kılıçlı, diğer kilolu adamın elinde ise gürz vardı. "Vay canına!" kaşlarımı kaldırdım, "O elindeki gürz mü?" gürzü işaret ettim. "Bana hediye eder misin?" Kaşlarını çattı, gürzünü sallayarak üstüme yürümeye başladı. Daha doğrusu başladılar. Kılıç tutan bir adama döndüm. Üstüne koştum ve ayaklarımı göğsüne yerleştirdim. Vücudunu duvar gibi kullanarak kendimi geri ittirdim ve henüz havadayken kılıcımı hemen arkadaki adama savurdum ama kılıcıyla bana karşılık verebildi. Bu sefer kılıcı tutan kolumdan destek aldım ve geriye düşen ayaklarımı hızlıca adamın omuzlarına yerleştirdim. Eğilerek tek hamlede boğazını kestim ve yere düşmeden omzundan atladım. Belimdeki hançeri çıkararak az önce vücudundan destek aldığım adamın kafasına fırlattım ve yere serildi. Kalan son kılıçlı adama yüneldim, ilk darbemi savurdum ama kılıcıyla engelledi. Arkamdan gürzlünün geldiğini hissettim. Kendi etrafımda dönerek gürzlünün kafasına bir tekme yerleştirdim ve tekrar kılıçlıya döndüğümde bu sefer darbemi karşılayamadı. Tekrar gürzlüye döndüm ve gürzünün elinden düştüğünü gördüm. Yerdeki gürzü aldım ve kafasına fırlattım. "Hediyen için teşekkürler ama ben almayayım." Freya'nın acı dolu çığlığı duyuldu, şimşek çaktı, gök gürüldedi. Koşarak arabanın diğer tarafına doğru ilerledim. "Ona dokunma!" yayını Freya' nın boynunu tutan adama doğru tutuyordu Hera. Henüz yaşayan altı kişi kalmıştı. Acı çeken Freya' nın mavi gözlerinin yerini kırmızı aldığında kendimi tutamayıp kahkaha attım. "Boku yediniz, bilin diye söylüyorum." Hera okunu serbest bıraktı, Freya' yı tutan adam yere yığıldı. Sonrasında biz daha ne olduğunu anlayamadan saniyeler içerisinde diğerlerini yere devirdi. Hepsinin öldüğüne emin olduğunda gözlerini kapattı, açtığında mavi gözleri geri gelmişti. ⚔️ Arabayı bırakıp atlarla ilerlemeye karar vermiştik. İki at olduğu için Hera ile Freya birlikte binmişti; atı Hera sürüyordu. " Şuna bak..." dedi Freya saçlarını göstererek. "Yarısına kan bulaşmış ne yapacağız?" "iki, üç kişinin saldırı yaptığını; arabacının bizi korumaya çalışırken kan kaybından öldüğünü ama en azından amacına ulaştığını ve bunun için çok üzgün olduğumuzu söyleriz." cevaplayan Heraydı. Tek sorun benim üstümdeki kan lekeleri tek tüktü; çok da sorun olmaz diye düsündüm. Yaklasık 2 saat sonra krallığın kapısından içeri girdik. Freya role girip kollarını Hera' ya doladı ve ağlamaya başladı. Bizi bu halde gören bazı indanlar kaçıştı, bazıları yanımıza toplandı. " Kim olduğunuzu söylemezseniz dışarı çıkartacağım." dedı askerlerden biri. "Biz buraya aşçı ve şifacı olarsk çağrıldık ve yolda saldırıya uğradık." dedim düz bir sesle. "Tek mi geldiniz?" "Arabacı ve bir korumamız vardı..." iç çektim. "Bizi korumak isterken kan kaybından öldüler." "Size neden inanalım?" "Çünkü onları buraya getirtmemi benden babam istedi." sesin geldiği yöne doğru baktım. Konuşan kişi kralın en büyük oğlu Stew' di; "Atlardan inin ve benimle gelin." arkasını dönüp yürümeye başladı. Hera ve ben hızlıca atımızdan inip Freya' nın inmesine güya yardım ettik ve Prensin peşine takıldık. Kapısı benim üç katım olan son derece gösterişli şatonun içine girdik. "Rose, Linda, Gale, Diana; aşçıları odasına götürün ve temizlenmesine yardım edin." "Sole ve Amanda sizde şifacıyla ilgilenin." Freya ile beni odamıza çıkarttılar. Farklı değil, aynı odalarda kalacaktık. "Teşekkürler, gerisini biz hallederiz." dedim görevlilere doğru. - Freya ağlamaya devam ediyordu- "Ama-" "Bakın, ben temastan nefret ederim ve arkadaşımda büyük bir tramva atlattı. Lütfen anlayış gösterin, nezaketiniz için gerçekten teşekkür ederiz. Sonuçta buraya çalışmak için geldik bize bir oda verilmesi bile büyük bir lütuf." gülümseyerek odadan çıktıklarında Freya' ya döndüm. " Git de suyuna kavuş beyaz kuğum. Çok fazla göz yaşı döktün. " |
0% |